TAŞTAN DA FAYDALANIYORLARDI

TEVU Aslan
Arkeolog, Rusya Gazeteciler Birliği Üyesi, AC Onursal Kültür Emekçisi
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Adige masallarında taşa dair ilginç, mesela insanların taş kesildikleri sonra yeniden canlandıkları gibi anlatılara rastlıyoruz. Onlar konuşuyorlar, insani niteliklere sahipler, seviyorlar, merhamete de sahipler adalet için de mücadele ediyorlar. Masallarda sonsuza kadar taş kesilenlerde var belli bir zaman sonra yeniden canlanacak olanlarda var.

Başka ulusların söylencelerinde de insanların taş kesildiğine rastlıyoruz. Örneğin Rum efsanelerinde Zeus kendisini dinlemeyenleri taşa çeviriyor, Meduze Gorgone kendisine bakanları taşa çeviriyordu.

1982 yılında ikinci Vulape höyüğünden Savaş Tanrısı için yapılmış bir çerge çıkartmıştık. Burada bulunan direğe saplanmış kılıç üzerine Meduze Gorgone’nin işlendiği metal bir tabaka iliştirilmişti. Bu nesnenin önü çergenin girişine bakıyordu. Böylece Mıvutler soyguncu ve yağmacıların çergeye girmesi halinde ilk olarak ona bakarak ya taş kesilecekleri yada öleceklerini umuyor olmalılar.

Kızın Seçimi…

Masallarımızda ikizlerin bir kızı sevdikleri de oluyor. Kendisi ile flört eden ikizlerin kalplerini kırmamak için bir otlağın başına dikilerek ot biçerek kendisine ilk ulaşanla evleneceğini söyler. Delikanlılar birbirleri ile yarış ederek otlağın sonuna birlikte ulaşıp kaşenlerinin eline uzandıklarında ikisi birden taş kesilir.

Pek çok ulus taş veya taştan yapılmış nesneleri ibadet yeri olarak veya ibadethanelerinde kullanıyorlar. Antik çağlarda Adigelere ait böylesi yerlerde vardı. Yispvuneleri (dolmenler), Тхьэнэшъу- dikitler, mezar taşları, taştan kurban sunakları, yalnız başına bulunan büyük taşlar, sınırları belirleyen taşlar vb. Avcılarda mesela belirli taşların etrafında toplanırlardı.
Taşların gökyüzünden düştüğüne dair olan inançları sebebiyle şimşek düşmüş taşların bulunduğu yerleri dua yeri olarak kullanıyorlardı. Buralara belirli yiyecekleri götürme adetleri de vardı. Genelde kızartılmış veya haşlanmış kurban etleri gibi.

Ev yaparken de temel anasının (ЛъачIэ) köşelerine taşlar gömüyorlardı.
Taşların birbirine çarpılmasının ise iyi olmadığını düşünüyorlardı. Çocukluğumuzda çakıl taşlarını birbirine çakarken ninelerimiz gördüğünde ‘ Yavrum taşları birbirine vurmayın, yoksa kuraklık olur’ diyorlardı.

Dağların Zirveleri tanrıya ait sayılırdı

Ulusumuz eski dönemlerden beri dağlara önem veriyordu, dağların zirvelerinde tanrıların yaşadığına inanıyorlardı. Dağlara çıkan geçitlerde bulunan kayaların üzerine hediyeler bırakıyorlardı. Böylesi yerlere daha ziyadesiyle silah bırakıyorlardı.

Mıyekuape rayonunda Thaç’ışho ile Thaçıjıy tepeleri bulunuyor. Eski çağlarda bunların tepelerinde dualar ayinler yapıyorlardı. Eski Nart söylencelerinde Thaşho’nun yaşadığı Oşhamafede her yıl Tanrıların buluşup ziyafet yaptıkları anlatılır. Bu toplantılarına her yıl Nartların arasında insanlara en faydalı olanlarından bazılarını çağırır ona da büyük bir manda boynuzu dolusu beyaz üzüm şarabı ikram ettikleri anlatılır.

Cadılardan günümüzde de korkuyorlar

Günümüzde de dağlardan gizli olarak cadıların toplandığı söyleniyor. Yılbaşı geldiğinde onlar Sobay tepesinde toplanıp yıl boyunca yapacakları iyilik ve kötülükleri kararlaştırıp paylaşıyorlar. Paylarını deriden bohçalarına koyup üzerinden uçtukları köylere dağıtıyorlar.

Yeni yılın gireceği gece cadıların getireceği zararlardan korunmak için bahçe girişlerine, ev duvarlarının köşesine, bahçedeki tüm binaların etrafına, kapılarına kül döküyorlardı.

İçinde çok mezartaşı olan mezarlıkları cin, şeytan, kötü insanların uğrak yerleri olduklarına inanıyorlardı. Bunlardan zarar görmemek için ok başları, kumaş şeritler, bozuk paralar ve başka nesneleri mezartaşlarının üzerine bırakıyorlardı.

Yispvuneleri mezardı

Yispvuneleri tamamı taştan yapılmış mezarlardı, ayin yerleriydi. İlk yapılan dolmenlerde cenazeler dolmenin duvarları dibine oturtturuluyordu. Bu yüzden (исыпIэ ун – içerisinde oturma evi) yispvun diye isimlendirilmişlerdi. Dolmenler tek başlarına yapılmıyorlardı bir vadide pek çok dolmen oluyordu. Örneğin Haceko’daki dolmen grubu 350 kadar dolmenden oluşuyordu. Kujıko deresi kıyısındaysa 600 kadarı bir aradaydı.

İnsanlar kendi yaşadıkları evleri topraktan yapıyorlardı ama sonsuza kadar ölülerinin yaşayacakları evleri sonsuza kadar durması için taştan yapıyorlardı. Dolmenler insanlarca bozulmazsalar başlarına hiç bir şey gelmez. Adigeler 5000 yıl öncesine dayanan bu dolmenleri hiç kırıp yıkmadılar. Ulusumuza ait eski mezarlıklara da, başka uluslara it mezarlıklara da hiç dokunmadılar. Fakat son iki yüzyıldır topraklarımıza yerleşmiş olan uluslar bu konuda onlara hiç acımadılar, kırdılar, patlattılar, parçalara ayırdılar, dağıttılar.

Yispvunelerini Adigelerin yapmış olduğunun günümüzdeki kanıtlarından birisi de Shapsughların hala yılda bir kez bunlardan belirli bazılarının önünde toplanıp, dolmenin önüne yiyecekler götürüp bırakmaları gösterilebilir.

Çocuğu olmayan kadınlar için….

Çocuğu olmayan kadını Adigeler nasipsiz sayıyorlardı. Çocuk sahibi olması için belirli taşlık alanlara götürüyorlardı. Topraklarımızda arkeologların bulduğu böylesi yerlerde var.

Nazar taşları

Eskiden taşları nazar değmesin diye de kullanıyorlardı. Bunlar ortası delik ince yassı dere taşları idi. Bu taşları ev girişlerine çocuğun beşiğine, yayıklara, evlerin köşelerine takıyorlardı.

5 bin 500 yıl öncesinden başlayarak günümüzde bile kullanılıp insanlarımız tarafından farkına varılmayan taş aletlerde var. Bir şey ezmek öğütmek için kullanılan taş değirmenler ve taş tokmaklar. Pek çok köyde hala böylesi taşlarla yiyeceklerimizi tatlandıran bjınıfşığu yapılmaya devam ediyor.