TÜRK HALKININ ARASINA KARIŞTIM

ŞIH Şamil
12 Ağustos 2010

Geçen hafta Boğaç beni çok etkiledi. Fazlaca fildişi kulesinde oturuyorum hissine kapıldım. birazda halkın arasına karışayım dedim.


İstanbul’da farklı semtlerde röportaj yapayım diye taksiye bineyim dedim, dediler Metrobüs’e bin. Bindim 5 dk. sonra bozuldu. Şoför ”hadi bir el verin” dedi. Millet indi. İtmeye başladı. Ben de bu arada küçük bir hayranımın verdiği ayçekirdeğini çitliyorum.

Hemen bizim sekretere Boğaç’ın dönüş biletiyle aynı uçağa yer ayırttırdım ve İstanbul sokaklarında mikrofonumu halka uzattım ve de Çerkesler hakkında ne düşündüklerini, bildiklerini araştırdım. Yahu amma da sevilirmişiz Türkiye’de. Hele niye anavatana gitmiyor bizim Adigeler şimdi daha iyi anlıyorum. O kadar çok insan konuştu ki, aslında 4-5 hafta yayınlayacak kadar birikti ama ben sizi yormamak için sadece bir bölümünü sizlere sunuyorum.

TÜRK HALKININ ARASINA KARIŞTIM
CC and CNN Report, 12 Ağustos 2010

Şıx Şamil: Çerkes sözcüğünün anlamı hakkında ne söylersiniz?

Mefdun Dardanel: Enteresan seremonileri olan, keyiflerine son derece düşkün kimseler. Kişnişi en iyi kullanan kişilerdir. Kendilerine hemen kaynar kanım. En çok sevdiğim insanlar hep Çerkez çıkar, bu da ilginçtir ayrıca genellemedir.

ŞIH Şamil: Çerkez değil sevgili kardeşim Çerkes. Sonu ‘’S’’ yani…

Mesut Cancan: Tavuğuyla meşhur Çorlu’nun bir  beldesi.

Adem Kartopu: Kızları uzun saçlı, beyaz tenli, uzun boylu olur. Çok güzeldirler.

Nail Som: Aslen tüm Kafkas halklarının genel adıdır. Biri Kafkas kökenliyse Çerkes der çıkarız işin içinden. Ecnebiler de Sirkasyen der…

Medeni Çokbilir: Güzel oldukları türkülerce de sabit.
Kız sen geldin Çerkeeeeeeeezden
Pek güüüüüüüüzelsin herkeeeeeeeezden
Annen baban işte bunu bilmezler
Kız seni beylere vermeeeeeeeezler

ŞIH Şamil: Sesiniz çok güzelmiş Medeni bey. Sayenizde çevremiz biraz açıldı. Yalnız, Çerkez değil Çerkes. Sonu ‘’S’’ yani…

Cumali Karakul: Donsuz uyuyan cemaatten derler.

ŞIH Şamil:  Uhh!

Tuğba Alkan: Valla benim annemle babam Çerkezmiş ama ben değilim.

ŞIH Şamil: Hastanede mi karıştırmışlar seni?

Tuğba Alkan: Anlamadım.

ŞIH Şamil: Boş ver kızım! Selametle…

Serpil Yanardağ:
Yanlış tanınan halk… Türk boyu filan değillerdir. Son derece farklı ve Ural Altay grubundan olmayan bir dile sahiplerdir. Tüm Kafkas halkları Çerkeslerden oluşmaz. Kafkas halkları olarak literatüre giren onlarca halk vardır ve hepsinin dillerinden, yaşayışlarına birçok farklılıkları vardır.

Turgut Kriko: Konuşulması oldukça zor olan bir dile sahip millet. Türkiye dışında en çok bulundukları ülkelerden biri Ürdün’dür. dansları ve özellikle yöresel kıyafetleri oldukça karizma tiktir. Erkeklerde siyah uzun çizmeler ve kalpak, siyah pantolon, beyaz gömlek üstüne siyah ceket; kadınlarda zarif uzun bir elbise ve şeffafımsı tül geleneksel Kafkas kıyafetlerindendir.

Orkun Beyzade: Rusça kökenli sözcük. Kafkas halklarını ayrım gözetmeden tanımlamak için kullanılmıştır. “Kafkasyalı” olarak Türkçeleştirebiliriz.

Makus Dağdeviren: Efendim, kelime anlamı Circassian olup; terbiye açısından kendini aşmış bir boydur bu. Aslen “büyüğün olduğu ortamda bacak bacak üstüne atmamak”, “sakız çiğnemenin ayıp karşılanması” gibi terimler bu boyun icadıdır, keza en büyük edep terbiyedir. Nitekim Çerkezler ile ilgili şu hikaye de söylenegelir:

İki arkadaş bir kızı sever ama biri önce davranır, kızı almaya ve hatta gerdek odasına kadar girmeye muvaffak olur, fakat tam cima edecekken farkeder ki gelin hanımda bir tatsızlık vuku bulmaktadır. Nedenini soracak olup bir de ısrar edince anlar ki hatunun gönlü aslında obur delikanlıdadır. Bunun üzerine kızı önüne katarak diğer gence götürerek sağ salim ve hasarsız teslim eder ve aynı anda bıçağını çıkararak sağ elinin serçe parmağını kesiverir, daha sonra da karizmatik bir şekilde “bu hatunun gönlünün sende olduğunu öğrendim, tertemiz sana teslim ediyorum ve fakat fark ettim ki sağ elimin küçük parmağı yanlışlıkla kendisine değmiş idi, şimdi şurada kesiverdim o yüzden parmağımı” der, ve hatta delikanlılığın asıl kitabını yazar.

ŞIH Şamil: Çerkez değil sevgili kardeşim Çerkes. Sonu ‘’S’’ yani…

Nesim Cevahri: Milli enstrümanı kendi aralarında mızıka diye bilinen akordeondur ve Çerkez müzikleri genelde bu enstrümana uygun bir melodi içerir, hatta danslar da tamamıyla müziğin bu enstrümanda çalınması halinde tat verir. Diğer durumlarda bir maymun olmak olasılığı hep vardır. Çerkes dansları sanıldığı gibi Kars yöresi halk oyunları gibi değildir. Her ne kadar erkeklerin folklor dansları nispeten benzerlik gösterse de kızların dansları daha kibar, hatta dans bile denemeyecek kadar “kırıtmaktan” uzak salınmalardan ibarettir.

Şeyhmus Metal: Aslında milliyet olarak Türk olup olmadıkları bile tartışmaya açık olabilecekken, kendileri kesinlikle bunu kabul etmemekte ve sıkı bir Türk milliyetçisi tavrıyla hareket etmektedirler.

Medine Sağlık: Güzellikleri ve terbiyelerinden olsa gerek, Çerkezler Osmanlı döneminde en makbul ve en pahalı kölelermiş. Kilo almaktan takıntı derecesinde korkup, çok az yeyip, düzgün duruşlarını korumak için çok rahatsız incecik döşekler üstünde, bazen döşek möşek olmaksızın yerde yettikleri rivayet olunur. Bu yüzden olsa gerek, ince bel için “Çerkez kızının beli gibi” diye bir benzetme Türkçe’de yerleşmiştir.

ŞIH Şamil: Çerkez değil sevgili bacım Çerkes. Sonu ‘’S’’ yani…

Ahmet Kahraman:  Güzellikleriyle ünlü kadınların ait olduğu etnik köken. Neden: Beyaz ten; beyaz, oval bir yüz, çıkık elmacık kemikleri, ela-yeşil, oval, iri gözler, Grek stilinde orantılı bir burun, dolgun, biçimli dudaklar; açık kumral veya sarı renk saçlar; uzun boy, ince bel, dolgun vücut hatları. Güzellikleriyle ünlenmeleri çok doğaldır yani.

Hamidullah Duacıoğlu: Çoğunluğunun Müslüman olması nedeniyle Türk sanılan oysa damarlarında bir gram dahi Türk kanı bulunmayan, kendilerine özgü bir Kafkas dili konuşan, Türklere kız vermemekle övünen, bir dönem Türk ya da Tatar egemenliğinde yaşamış olan Karaçay Çerkeslerini Türkçe’nin Tatarca şivesini konuşmaları nedeniyle hiç sevmez, onları küçümser ve onlar bizden değildir dahi derler ama bu konuyu sorarsanız, ”olur mu canım, onlar da bizim kardeşimiz” derler. Bence de her şeye karşın onlarda bizim kardeşlerimiz.

Keremcan Kader: Kızları güzeldir. Fakat kıymet bilmez ve hayırsızdır o güzellerin pek çoğu.

Mehmet Alabora: Çerkes kadınları, sinirlenip gidince dönüp asla arkalarına bakmazlar.

Cemal Kamacı: Bir Çerkes köyünde yaşlılardan biri yoldan geçerken, onun geçmesini saygıyla beklemez ve yürüyüp gitmeye kalkarsanız “kırooo” diye haddinizi bildirirler…

Sami Güzelses: Günümüzde Çerkeslik bayraktarlığı yapan ailelerde bile Çerkes adetleri uygulanmamaktadır. Hani olur da Çerkes aileyle içli dışlı olur da elinizi bir şeye sürmeye çekinmeyin diye diyorum…

Özetle; adet çok, uygulayan yoktur…

Yapılan tek şey düğün olunca oynamak ve de kaşenlik müessesinin bir ucundan tutmaktır.

Cem Kara: Çerkeş kendinden başka bir şey değildir ve başka hiçbir toplum Çerkeşler gibi değildir… Fransız yazar Claude Farrere Çerkeşler için böyle demiştir. Katılırım.

ŞIH Şamil: Çerkeş değil evladım Çerkes. Sonu ‘’S’’ yani…

Mahinur Çelebi: Var oldukları günden beri soyadlarına sahip topluluktur. Bütün Çerkeslerin bir sülale ismi vardır ve isminden önce söylenerek onun hangi sülaleden olduğu anlaşılır. 1934’deki soyadı kanununda yine bu sülale adlarını nüfusa kaydettirmeyi başaran birçok Çerkes sülale olmuştur. Mesela Ediz Hun’un sülalesi, bugün aynı zamanda büyük bir kozmetik firması olmuş Hunca’dır.

Ayrıca Çerkesce’de isimden sonra eklenen ‘ko’ eki ‘oğlu’ anlamına gelmektedir. Örneğin Aliko dediğimiz zaman Ali’nin oğulları, yani Ali’nin sülalesini kastetmiş oluruz…

Veli Deprem: Hapishanesi olmayan tek halktır Çerkesler. Eğitim, yaşam ve cezalandırma sistemi insanların hapsedilmesine gerek bırakmamıştır. Bir insanın kendi toplumu tarafından dışlanması, kendisiyle konuşulmaması, hatta selam dahi verilmemesi, onurunu her şeyin üstünde tutan bir Çerkes için hapsedilmekten daha ağır bir ceza olmuştur.

Devlet Bahçeli: Kendi törelerine, tarihlerine bağlı, atasını ötesini bilen ama Türkiye’ye hiçbir zeval getirmeyen, ikilik çıkarmayan, örnek gösterilmesi gereken, köken olarak ayrı topluluk. (Demeci veren devlet beyle MHP Genel Başkanı Devlet beyin ilişkisi yoktur. Saece isim benzerliğidir.)

Mahzun Ağırbaş: Bir yemek çeşidi ağabey… Bildiğim kadarıyla tavuktan yapılıyor. Herhalde Çerkes kelimesi de bir tavuk cinsinin adı. Amma bilmiyorum, tahmin ediyorum. Allah günah yazmasın.

Alparslan Beyazıt: Yüce Osmanlı İmparatorluğu tarafından devşirilerek Müslümanlaştırılan, sonra da Türk’ten daha Türk Osmanlı’dan daha Osmanlı Müslüman’dan daha Müslüman olan bir garip millet.

Cenk Derman: Kendi vatanları dururken oraya gitmeyip; burada dilimiz yok oluyor, kültürümüz oluyor, geleneğimiz yok oluyor, kısacası yok oluyoruz diye ağlaşan halk.

Alp Saygılı: Kendilerini Türk saymamalarının nedeni Türk ırkından olmamalarıdır. Ancak bu onların Türkiyeli olmadığı anlamına gelmez, hatta birçoklarından daha çok Türkiyelidirler. Büyük sürgünden sonra vatanlarından edilmiş bu insanlar, kendilerine sahip çıkan ikinci vatanlarına da aynı bağlılığı, hürmeti ve saygıyı göstermişlerdir.

Gelenek ve göreneklerine gelirsek; birçoklarına göre katı ve “acayip” adetleri olduğu doğrudur. Bu gelenekler, büyük şehirlerdeki Çerkeslerde ve özellikle genç kuşakta yok olma derecesine gelse de Çerkes köylerinde halen uygulandığı söylenebilir.

En önem verdikleri değerler onur, saygı ve ahlaktır. Mert insanlardır ama buradaki ahlak, dini motiflerle örülmemiştir. Dolayısıyla kesinlikle yobaz ve bağnaz değildirler. Örneğin kız-erkek ilişkileri konusunda oldukça açık fikirlidirler. Gençler, kaşen müessesi sayesinde köylerde bile bildiğimiz flört ilişkisini yaşarlar. Yazılı olmasa da çok baskın toplumsal kuralları vardır.

Nart Devran: Genel olarak ABD, Kanada, Ürdün, İsrail ve Türkiye’ye göç eden, yaşadığı toprağı benimseyen fakat aslen Türk olmayan, Müslümanlıkla birlikte Hıristiyanlığı da benimsemiş grupları olan, benim de hem Adige hem Abhaz olarak yer aldığım ari ırkın genel ismi.

Recep Sertoğlu: Baba tarafımdan bağlı olduğum kavim. Saygı konusunda takıntılı olmaları yüzünden baba-kız çekişmesi olayının alası Türkiye’ye yerleşmiş Çerkeslerde görülür. Ayrıca kızlarının birçok karakteristik özelliği kaybolmuş olsa da beyaz ten hep baki kalacaktır.

Baki Bester: Çok eski bir söylenceye göre, Tanrı bir gün kullarına yer dağıtmaya karar vermiş. Bütün halklara haber iletmiş ve her halk bir temsilci seçip huzura göndermiş…

Bu esnada Kafkaslarda yaşayan bir halk, misafirlerini ağırlamakla meşgul olduğu için bu törene geç kalmış. Gel zaman git zaman… Son misafirlerini de güler yüzle yolcu ettikten sonra kan ter içinde koşarak Tanrı’nın huzuruna varmışlar.

Hikayeye göre Tanrı bütün toprakları dağıttığını ve onlar için yerinin kalmadığını söylemiş ama “kapısı, alnı ve sofrası açık” bu halkı topraksız bırakmaya gönlü elvermediği için kendine ayırdığı toprakları bu halka vermiş. “Can Ülkesi” denilen bu yerde, hiçbir yerden gelmediklerine, nesillerinin o topraklardan doğduğuna inanan Çerkesler yüzyıllar boyunca yaşamışlar. Bu toprakların misafirperverlikleri yüzünden Tanrı tarafından kendilerine bağışlandığını ise hiç ama hiç unutmamışlar.”

ŞIH Şamil: Sağolasın Baki kardeşim. İlk defa duydum bu hikayeyi ama çok güzel bir hikaye.

Tankut Bulduk: Çerkes kızları güzel, erkekleri yakışıklı olur. Çirkin Çerkes kızı yoktur, hatta varsa bile onlarında bir çekiciliği albenisi vardır mutlaka erkekler üstünde. Bunun da nedenini de ‘’muhabbet’’ adı verilen toplantılara ve kaşenlik müessesesine dayandırabiliriz. Zira Çerkes kızları küçük yaştan itibaren süper akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin de etkisiyle bu muhabbetlere giderler ve kaşen edinip saatlerce muhabbetin dibine vurabilirler istedikleri oğlanla. Tabii yaptıkları her hareket xabze denen (örf adet türü bir şey yani) kurallar çerçevesinde olur. Çirkin ve ahlaksız bir ilişki yok yani burada…

Sadi Hoşses: Sohbeti, muhabbeti çok sevilen bir millettir. Kendimden biliyorum. Hatta topluluk arasında bu özelliğiyle şak diye tanınabilir…

Alperen Tunga: Kafkasya’da yaşayan bütün toplulukların Çerkez olduğunu sanan millet.

Hulisi Çilingir: Türkiye’de 1,5 milyon Çerkes’in yaşadığı söylenir. Bazı günlerde nüfus 7 milyona kadar çıkar. Midedeki alkol veya ortamdaki gaz miktarına göre rakam daha da artabilir, ben ortalama 5 milyon derim.

100’den fazla dernek ve Ankara’daki iki federasyonla Çerkes kültürü yaşatılmaya çalışılıyorsa da pek başarılı olunduğu söylenemez. Çerkesler ya kaşen seçmekten evlenmeye fırsat bulamazlar, az çocuk yaparlar ya da iş güç kentleşme derken Çerkes olmaya vakit bulamazlar, yaptıkları çocuklar Anadolu ortalamasına katkıda bulunmaktan öteye gitmez.

Ayşen Fettan: Çerkezler Türkiye’de yaşayan azınlıklardan en uyumluları sayılabilir.

Akrabalık ilişkileri taa yedi göbeğe kadar gider. Genelde anneniz düğünde, hayatınızda hiç görmediğiniz bir teyzeyi size tanıştırıp:
– Bak bu benim bilmem neyimin neyi.
– Ya ne biçim akraba ilk defa görüyorum ben bunu?
– Aaaa olur mu o bizim çok yakın akrabamız!
– ???

Velhasıl, Çerkez’seniz herhangi bir Çerkez’le akraba çıkma ihtimaliniz yüksektir.

Çerkezlerde kimse kimseyi lider kabul etmez, dolayısıyla büyük bir birlikten söz edilemez. İçlerinde Çerkez olmayı her şeyin üzerinde görenler de bulunur. Fakat ne kadar geleneklerine bağlı olsalar da özellikle büyük şehirlerde artık gelenekler yok olmaya unutulmaya yüz tutmuş durumda.

Mülayim Karabağırlıoğlu: Yeryüzünde başka hiçbir millete yakışmadığı kadar milliyetçiliğin kendilerine yakıştığı millettir.

Söylediğim biraz zorlama gibi görünüyor ama zihnimden geçen versiyonlarını arz ü endam eyleyeyim.

Milliyetçilik yapmak hiçbir millete Çerkeslere yakıştığı kadar yakışmamıştır. (Bodoslama kesin hüküm)

Çerkesler gibi milliyetçiliği kendine yakıştıran başka bir millet yeryüzüne gelmiş midir? (Çok duygusal)

Milliyetçilik her ne kadar çirkin ise de Çerkeslere yaraştığı kadar kimseye yaraşmaz. (Politik)

Bir başkadır Çerkeslerin milliyetçiliği. (Ajda Pekkan şarkı sözü gibi oldu)

Güzel bir Çerkes kızının milliyetçiliği karşısında hangi komünist durabilir. (Son söz)

Hülagü Karabağırlıoğlu: En milliyetçi olanı bile tarih boyunca başka bir ulusun bir karış toprağına göz dikmemiştir. Evet milliyetçidir ama kendi ırkını diğer ırklardan üstün görmemiştir. Hiç bir zaman ‘’bir Çerkes bilmem kaç tane X vatandaşına denktir’’ dememişlerdir. Milliyetçiliğini sadece gelenek ve göreneklerini koruma, benliğini yitirmeme yolunda bir araç olarak kullanmıştır.

ŞIH Şamil: Siz kardeş misiniz Mülayim ve Hülagü beyler.

Hülagü Karabağırlıoğlu: Yok ağabey soyadı benzerliği.

Sevcen Serçe: Kısaca belirtmek isterim ki; gerek göçüp geldikleri anayurtlarında gerekse Türkiye’de saygı ve sevgiyi sonuna kadar hak eden mümtaz bir millettir, en azından benim gözümde bıraktıkları intiba budur.

Mustafa Topaloğlu: Baba tarafından bana da fazlasıyla bulaştığını düşündüğüm Çerkes inadı vardır bir de.

Kadim Madımak: Bir ülkücü tarafından ‘’Kürt’ün deniz görmüşü’’ şeklinde tanımlandığını duyduğum güzel insanlar topluluğu.

Safinaz Serden: Osmanlı İmparatorluğu döneminde Müslümanlığın yeni yayıldığı yıllarda Abzegh bölgesinden bir Adige Anapa’ya (bir köy) gider. Bir müddet kalır ve dönüşte köylüleri sorar:
– Anapa nasıl, ne var ne yok?

Abzegh cevaplar:
– Anapa’da acayip bir bina var taştan, uzun garip bir de kulesi var. Sakallı adamın biri günde beş kez kulenin tepesine çıkıyor, milleti azarlayıp azarlayıp iniyor. Toplananlar da bir müddet sonra sessiz sedasız dağılıyor. Çok garibime gitti ama ne oldu bu Anapalılara, hala anlamış değilim.

Makus Mamulzade: Kamus-ı Türki der ki: Bilâd-ı Kafkas akvâm-ı islâmiyesinden olup, el yevm ekser efrâdı memâlik-i Osmâniye’de mütemekkin bulunan cesâret ve zekâvetle mümtaz bir kavm ve bu kavme mensub adem.

ŞIH Şamil: Neeeeeyyyyy?

Adı bizde saklı bir vatandaş: Anarşist Çerkes olmaz mı peki? Otuzuna kadar olur. Sonra MİT’te çalışmaya başlar.

ŞIH Şamil: Abovvvv…

Selim Doğru: Hani çok sevdiğiniz bir arkadaşınız vardır. O kadar çok seversiniz ki, söyledikleri komik görünmesine sebep olsa bile kıyıp uyaramazsınız.

Çerkeslerde bu coğrafyanın çok sevilen arkadaşları. Ulusal hasletleri üzerinden kendilerini övmelerinin haddi hesabı yok ama fiili sonuç onlara göre daha az haslete sahip, kültürü Çerkeslerle mukayese bile kabul etmez biz Türklerin yanında yancı olmak.

Çerkes demek yan yana pek çok 000.000.000 demek. Kendi başına fazla bir anlam ihtiva etmiyor ama o sayıların başına Türk’ün veya Ürdünlü Haşimi’nin “1” i gelince 100.000 veya 1.000.000 oluyor, büyük bir sayı oluyor.

Çerkesler ise ‘’niye o 1, biz değiliz’’ demek yerine başkalarının birinin peşi sıra değer kazanma ile övünmeyi seviyorlar. ‘’Ürdün Haşimi kralının muhafızları Çerkes biliyor musun veya var ya bu ülkede MİT-emniyet-asker çoğu bize dayanır biliyor musun’’ örneklerinde olduğu gibi…

Kemal Müzmin: Şimdilerde biraz değişmiş olsa da genel olarak geç evlenirler. Bizim bir abimiz vardı, 45 yaşlarında falandı o yıllarda. Annesine “anne ya, yavaş yavaş kız bakmaya başlasak iyi olacak galiba” demiş. Yaş olmuş kırk beş ama “yavaş yavaş” bakıyor hala. Şıx abi sizin medeni durumuz ney?

ŞIH Şamil: Valla biz artık hızlı hızlı kız bakacak yaştayız Kemal kardeşim…

Süavi Açıksöz: Genelde “Türkler, Kürtler, Lazlar Çerkezler ” dörtlemesinde adları hatırlanır. Arada bir de “ee madem Çerkezler de toprak istesin, ayrılmak istesin” şeklinde geyiklerde anılırlar. Oysaki daha önce de dediğim gibi bu saçmalıklara kulak asmazlar. Tek istedikleri kültürlerini ve dillerini devam ettirmektir.

Ayşe Arman (Hürriyet Gazetesindeki Ayşe Arman değil. Onla ben bizzat özel röportaj yapacağım): Çocuklarını terbiye ederken en çok kullandıkları kavramlardan biri “ayıp” olan, dünyanın orasına burasına saçılmış topluluk.

Evini temiz tut, ayıp.
Temiz giyin, ayıp.
Güler yüzlü ol, ayıp.
Misafire hürmet et, ayıp…

Cüneyt Kara: Eğer Çerkes olduğuna gerçekten eminseniz dış görünüşlerine bakıp gücü hakkında kesin tahminlerde bulunmayın. Bir Çerkes abi vardı. Güreşçi, eski bodyci ve hentbolcu 3 arkadaşımı (yani düzenli spor yapan) şakalaşırken birden gelen sinirle tek başına yere indirdiğini gözlerimle gördüm. Tabii şaşırdım bu sonuca.

ŞIH Şamil: Şaşırma, şaşırma.

Adnan Karlı: En sevdiğim arkadaşlarımdan birisinin kökeni. Kendisini kızdırmak için “siz Çeçenler” şeklinde başlayan herhangi bir cümle yeterlidir. Ardından Çeçen ile Çerkes’in farklı olduğunu anlatır hep. Gerçi Çerkez değil Çerkes olduğunu da söyler. 

Adile Sakin: Burnu yere düşse, eğilip almayı gururuna yediremeyen insanların ırkı. Gurur ve kibir arasındalar her daim.

******

Evet bu halk röportajı daha öncede söylediğim gibi daha 10 hafta da yayınlasam bitmez. Bu röportajlardan anladığım şudur ki;

1) Bizi tavuk sanıyorlar (ki, haksız da değiller).
2) Gözleri sadece genç kızlarımız ve erkeklerimizi görmüş.
3) Biz kendimizi yırtsak da ÇerkeS değil ÇerkeZ diyorlar.
4) Genel olarak seviyorlar. Bu da iyi bir şeydir.

Artık başka ufuklara yönelme zamanı. Çünkü ben araştırmacı-yazar-gasteciyim. Şimdi yelkenleri açma zamanı. Önce şu şık restaurantta bir şeyler atıştırayım. Haftaya görüşürüz.

Garson getir bakim ordan bir duble rakı.

Garson: Ramazan ayındayız. Rakı makı yok!