WUBIHCA’NIN YAŞAM ÖYKÜSÜ – Bir Dilin Kayıtlarda Yaşaması

Prof. Dr. Sumru Özsoy

Kafkas Dernekleri Federasyonu, 1 Temmuz 2006 Ankara “Yok olma tehlikesi altındaki diller ve Adige-Abhaz dillerinin konumu” konulu Konferans Metinleri

Sözlerime 27 Ekim 1992’de Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanmış olan bir yazımdan alıntı yaparak devam etmek istiyorum. Bu yazıma şöyle başlamıştım:

“8 Ekim 1992 saat 07.35’te bir dil öldü. 8 Ekim 1992 saat 07.35’te Tevfik Esenç son nefesini verdi ve bu son nefesle birlikte dünya yüzünden bir dil sonsuza dek silindi.

Bundan sonra Wubıh dili ancak Tevfik Bey’le çalışmış olan birkaç dilbilimcinin doldurmuş olduğu kasetlerde, yazmış olduğu yazı ve kitaplarda ve onu dinlemiş olan kişilerin belleklerinde yaşayacak.
Wubıh neden kayboldu? Bir dil neden yaşamını yitirir? Bu sorunun nedenlerinden bir kısmı tarihsel, sosyal ve siyasal niteliktedir. Ancak Türkçe kökenli olmayan birçok dilin konuşulmasının, bu dillerde yayınlar yapılmasının serbest olduğu ülkemizde Wubıh’ın yok olmasına sosyal ve politik gibi dil dışı etkenlerin neden olduğunu düşünmek olanaksız ve yersizdir. 1860’larda Kafkasya’nın Rus çarlığı tarafından işgal edilmesinden sonra, en yakın Müslüman ülke olan Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan ve sultanın izni ile Anadolu’ya ve o zaman tümü Osmanlı toprakları içinde olan Orta Doğu’nun çeşitli yerlerine yerleşmelerine izin verilen Kafkas toplumları içinde Wubıhların özel bir konumları vardı. Sayıları çok az olan Wubıhların tümü Kafkasya’dan ayrılmışlar, Osmanlı topraklarına yerleşmişlerdi. Böylece Kafkasya’da Wubıh dilini konuşan hiçbir toplum/kişi kalmamış, Wubıh dili Osmanlı İmparatorluğu ve sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve sayıları zaten çok az olan bir toplumun iletişim aracı olarak kullanılan bir dil olma özelliğine sahip olmuştu.”

Ben bu konuşmamda Kafkas dillerinin ve özellikle Wubıhca’nın batı bilim dünyası ve özellikle dilbilimciler tarafından ‘keşfedilmesi’ üzerinde durmak istiyorum. Bu süreç artık dünya yüzünde konuşulmayan diller arasına girmiş olan Wubıhca’nın betimlenmesini dilbilim alanına kazandırmış ve Wubıhca’nın yalnızca ses kayıtlarında olsa da bilim dünyasında yaşayamaya devam etmesine yol açmış olması bakımından büyük önem taşımaktadır.

Peki, Wubıhlar kimlerdi? Kafkas toplumları arasındaki konumları neydi? Dillerinin bugün dünya yüzünden yok olmuş diller arasına girmesine yol açan nedenler neydi? Bu süreç durdurulamaz ya da geri çevrilemez miydi? Bu ve benzeri soruların cevabını verebilmek için sorulara birçok açıdan yaklaşmak gerekmektedir.

I. Kafkas dilleri ve Wubıhca’nın dil özellikleri

Soruyu cevaplayabilmek için önce Kafkas dilleri ve bunlar arasında da Wubıhca’nın dil özelliklerine bir göz atmak gerekmektedir. Kafkas dil ailesi nedir? Kafkas dil ailesi denilen diller topluluğu, Kafkasya bölgesinde konuşulan dillerden oluşan bir dil ailesidir. Prof. Catford’ın 1977’de yayımlanan ‘Mountain of Tongues: The Languages of the Caucasus’ adlı çalışmasında, bu dil topluluğuna ait 37 dil olduğunu belirtilmektedir. Prof. Catford, bu dillerin Kafkasya yöresinde yaklaşık 4000 yıldır konuşulmakta olduğunu belirtmektedir. Kafkas dil ailesine ait 37 dilden birçoğu günümüzde artık Kafkasya dışında da konuşulmaktadır.

Sergiledikleri dil özelliklerine bağlı olarak Kafkas dil ailesi 3 alt gruba ayrılmaktadır:
– Doğu Kafkas dilleri
– Güney Kafkas dilleri
– Kuzey-batı Kafkas dilleri

Bu alt grupları oluşturan dillere bir göz atacak olursak, bunları oluşturan bazı dilleri şöyle sıralayabiliriz:

Doğu Kafkas dilleri: Çeçen, Avar, İnguş, Batsby, Andi
Güney Kafkas dilleri ya da Kartvel dilleri: Gürcüce, Svan ve de Lazca’nın da bir lehçesini oluşturduğu Zan dili
Kuzey-batı Kafkas dilleri: Abhaz-Abaza, Kabardey, Adige ve Wubıh

Dil özellikleri bakımından Kafkas dil ailesinin bazı ortak yönleri kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1) Ses yapısı: Kafkas dilleri, gerek ünlü ve ünsüzlerinin sayısı gerek bu iki ses birimi grubunda bulunan seslerin sayısının birbirlerine oranı bakımından dünyada konuşulan diğer dillere göre büyük farklılıklar göstermektedir. Kafkas dilleri arasında da Wubıhca’nın bu bakımdan özel bir yeri vardır. Wubıhca 80 ünsüzü ve yalnızca 2 ünlüsü ile ses yapısı olarak çok girift bir yapı sergiler. Wubıhca, son zamanlarda Kongo’da konuşulan bir dilin bulunmasına kadar, en fazla sesbirim sayısı olan dil olarak biliniyordu.

2) Sözcük yapısı: Kafkas dilleri, sözcüklerin sonuna eklenen çok sayıda son-ekleri ve başına eklenen ön-ekleri ile biçimbirimsel açıdan çok zengin olan bir dil ailesidir. Örneğin, Wubıhca’da özne, nesne ve dolaylı tümleçler önek olarak eylemlerin başına eklenmekte, zaman ve olumsuzluk gibi ekler ise sonek olarak eylemin sonuna eklenmektedir.

3) Sözdizimsel yapı: Tümce içinde sözcüklerin dizimi bakımından Kafkas dilleri eylem-son denilen bir dizime sahiptir, eylem tümcenin en sonunda bulunmaktadır. Ayrıca, tümce içindeki adların üzerinde bulunan durum ekleri açısından, Türkçe gibi bir dilden farklı özellik gösterir. Wubıhca’da geçişsiz eylemlerin özneleri ile geçişli eylemlerin nesneleri aynı durum ekini alırken, geçişli eylemlerin özneleri başka bir ek almaktadır. Türkçe gibi dillerde ise, geçişli ve geçişsiz eylemlerin özneleri aynı eki alırken, geçişli eylemlerin nesneleri ayrı bir ek almaktadır.

II. Bilim dünyasında Kafkasya, Kafkas Toplumları ve Wubıhca

Bilim dünyasının Kafkaslar ve Kafkas dilleriyle tanışması aslında oldukça geçtir. Wubıhlara batı tarih kayıtlarında ilk olarak 19.yy’ın ilk yarısında Kafkas güçlerinin Rus kuvvetlerine karşı koyuş mücadelesi sırasında rastlanmaktadır. Batı dünyası 18.yüzyıla kadar Kafkasya bölgesinde yaşamakta olan toplulukların varlığından yalnızca Amasyalı Strabon (ölümü MÖ 58) ve Prokopius gibi Yunan tarihçi ve coğrafya bilginlerinin eserlerinden haberdardı. Bölge ve burada yaşayan halk hakkında başka temel kaynak olabilecek Arap çalışmaları oldukça geç bir tarihte ortaya çıkarılmıştır. Ancak bunlar halen daha kapsamlı bir biçimde incelenmeyi beklemektedir.

Bilim adamlarının bir toplum üzerinde bilimsel nitelikli bir çalışma yürütürken, o topluma değişik açılardan yaklaşmaları bilimin doğasında olan bir yaklaşımdır. İncelenecek toplumun sosyolojik, tarihsel, kültürel, ekonomik yönleri mercek altına alınıp, o toplumun ilgili alanlarda diğer toplumlarla ortak yönleri saptanır ya da o toplumlardan ayrıldığı noktaların niteliği belirlenmeğe çalışılır. Wubıhlar üzerine yapılan çalışmalar ise bu genel eğilime karşı çıkan bir nitelik sergilemektedir, çünkü Wubıhlar üzerine yürütülmüş en eski çalışmalardan başlamak üzere yapılan çalışmaların büyük bir oranının Wubıhca’nın dil özellikleri üzerine odaklandığını görmekteyiz. Bunun nedeni toplum yapısı açısından olsun, tarihsel boyutuyla ilgili olsun, ekonomik ve kültürel açılardan olsun, Wubıhların Kafkas dillerini konuşan diğer toplumlara benzer özelliklere sahip olmasında, onlardan ayrıldıkları noktanın dil olmasında aranmalıdır.
Wubıhlar ve Wubıhca hakkında bilinenler, temelde kendilerini Kafkas çalışmalarına adamış bir dizi araştırmacının kayıtlarından, incelemelerinden ve araştırmalarından kaynaklanmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren bu araştırmacıların çalışmalarıyla, Wubıh dilinin özellikleri ortaya çıkarılmağa başlanmış, dilin yapısı betimlenmiş ve sözcük dağarcığı kısıtlı da olsa kaydedilmiştir.

3.1. İlk çalışmalar

Kafkasya hakkında araştırmalar 18. yüzyılın ikinci yarısında II. Katerina döneminde araştırmacıların Rusya’nın güney sınırlarının ötesini incelemek ve Kafkas toplumları ve dilleri üzerine çalışmalar yapmak üzere görevlendirilmesi ile başlamıştır. Kafkasya bölgesi hakkında ilk ayrıntılı bilgiler, bu dönemde Rus Bilimler Akademisi üyesi olarak Kuzey Kafkasya ve Gürcistan’ı gezmekle görevlendirilmiş olan Baltık Almanlarından Johann Anton Güldenstadt’ın (1745-1781) bu gezi sırasında tutmuş olduğu günlük ve keşif gezisi sonuçlarından elde edilmektedir. Güldenstadt’ın günlüğü kendisi de Rus Bilim Akademisi üyesi olan Peter Simon Pallas (1741-1811) tarafından, Güldenstadt’ın ölümünden sonra yayımlanmıştır.
Pont-Euxin”) başlıklı çalışmasıdır. Ancak Norveçli Kafkasolog Hans Vogt’un da belirttiği gibi, Potocki bu çalışmada Wubıhların etnik kökenlerinin, bir Iran kökenli göçer grubuna uzandığını öne sürerek büyük bir yanlışlık yapmıştır.

Bundan sonra Kafkaslar ve özellikle Çerkesler hakkında geniş kapsamlı bilgiye Kafkasya’da Çerkesler arasında 3 yıl yaşamış olan İngiliz asıllı J.S. Bell’in 1840’da yayımlanmış olan “1837, 1838 ve 1839’da Çerkesler Ülkesinde İkametin Günlüğü” ya da Türkçe’ye çevrildiği biçimde “Çerkesya’dan Savaş Mektupları” adlı eserinde erişilmektedir. Bell’in çalışması, Kafkasya’nın Rus idaresine girmeden önceki döneminde Çerkeslerin toplumsal yapıları ve yaşamları hakkında geniş bilgi içermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kitap yörede konuşulan dillerden örnekler vermesi ve Bell tarafından Abaza dili olarak nitelendirilen bir dilden de 40 sözcüklük bir liste sunuyor olması açısından da önem taşımaktadır. Sonradan yürütülen dil çalışmaları sonucunda, Bell’in Abaza olarak nitelendirdiği sözcüklerin aslında Wubıhca olduğu anlaşılmaktadır. Bell’in bu çalışması Wubıhca’nın sözcük dağarcığı üzerinde yapılan ilk çalışma olması bakımından önemlidir.

İlk Fransızca-Çerkesce sözlük 19.yy’ın ortalarında Fransız kökenli Rus Lullie tarafından hazırlanmıştır. Çalışmasını 1846’da yayımlayan Lullie, sözlükte Wubıhlardan ve Wubıhca’dan da söz ederken dilin yalnızca 1-2 köyde konuşulduğuna, toplumdaki bir çok kesimin artık yalnızca Çerkesce konuştuğuna dikkat çekmiş ve dilin ölmek üzere olduğunu belirtmiştir. O tarihteki Wubıhca konuşanların sayısı hakkında bir bilgi veriyor olması açısından bu çalışma ayrı bir önem taşımaktadır.

Kafkasya’nın Rus idaresi altına girdiği 1840 ve 50’lere kadar, Wubıhlar hakkında bu birbirinden bağımsız ve dağınık bilgilerden başka daha geniş bilgi elde edilememektedir. Dilin sistemli bir biçimde incelenmesinin başlangıç noktasını bölgenin geçirdiği tarihsel toplumsal ve politik değişim oluşturmaktadır. Bu tarihlerde Kafkasya’ya giren Rus ordusunda Kafkasya’ya ve Kafkas halkına ilgi duyan Pjotr Alexandrovich Uslar (1816-1875) adında bir subay bulunmaktaydı.

3.2. 1860’lar ve sonrası

Rus ordusunun bölgeye girmesinden kısa bir müddet sonra Uslar ordudan ayrılmış ve 1875’teki ölümüne kadar yaşamının son 25 yılını Kafkasya’da geçirmiştir. Kafkas toplumlarını yakından tanımağa çalışan Uslar, bölgenin etnografyası ve konuşulan dilleri hakkında çok sayıda eserler vermiştir. Uslar, Wubıhca ve Wubıhlar hakkında bilgi elde edebilmek için yaptığı çalışmaları ve toplamış olduğu bilgiyi 1861’de Abhaz Dilbilgisi adlı kitabında toplamıştır. Kitap ancak Uslar’ın ölümünden sonra 1887’de yayımlanmıştır. Buradan anlaşıldığı kadarıyla, kendisi Wubıhca bilen birisini bulmakta epeyce zorlanmış ve sonunda bir Çerkeş ailenin yanındayken, yine tamamıyla rastlantılara bağlı olarak, ailenin Berzeg boyundan bir Wubıh olduğu anlaşılan 14 yaşındaki yeğeni ile karşılaşmıştır. Bu çocukla bir haftalık çalışma sonucunda Uslar, Wubıhca’nın geniş kapsamlı, ana hatlarını betimleyen 25 sayfalık ilk dilbilgisi kitabını yazar ve 60-sözcüklük bir liste hazırlar.

Uslar 1868’de yayınlanan bir gazete makalesinde Kafkasya’da artık bir tek Wubıh bile kalmadığını belirtir. 1861’deki olaylar Wubıhların bölgeden ayrılmasına ve Çerkesler, Çeçenler ve Lezgiler’le birlikte toplam 300,000’i bulan Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmelerine neden olmuştur. Burada Wubıhlar ve Wubıhca için önemli olan nokta, göç eden diğer Kafkas toplumlarından bazı ailelerin Kafkasya’da kalmış olmasına karşın Wubıhların hepsinin bölgeden ayrılmış olması ve Kafkasya’da hiç bir Wubıh’ın kalmamış olmasıdır. Bu durum, Wubıhca’nın varlığını o tarihten itibaren başka bir dil ailesine bağlı olan Türkçe’nin konuşulduğu ortamda sürdürmesine yol açmıştır.

Bu tarihsel gelişmeler sonucunda, Wubıhlar üzerinde yürütülen çalışmalar zamanın Osmanlı İmparatorluğu toprakları, günümüzün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine kaymıştır. 1891’de Danimarkalı araştırmacı Aage Meyer Benedictsen (1866-1927) Kırkpınar köyünde 3 hafta geçirmiş ve çalışmalarını kaydetmiştir. Benedictsen bu çalışmalarını zamanın Kuzeydoğu Kafkas dilleri uzmanı olarak bilinen ve Kafkasya Eğitim Müdürlüğü’nde görevli olan Lopatinsky’e yollar. Vogt’a göre, L. Lopatinsky de büyük bir olasılıkla Benedictsen’in defterlerini 1913’te Petersburg’daki Rus Bilimler Akademisi tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamakta olan Kafkasların dillerini ve Wubıhların hala yaşayıp yaşamadıklarını araştırmakla görevlendirilen Alman Kafkasolog Adolf Dirr’e (1867-1930) vermiştir.

Bu defterlerden edindiği bilgi çerçevesinde İzmit’in Kırk Pınar köyüne giden Dirr burada kaldığı süre içinde Wubıhca’nın 40-sayfalık dilbilgisi kitabını yazar, 6 sayfalık metin derler ve 800-sözcüklük bir sözcük listesi hazırlar. Çalışmalarını içeren Wubıhların Dili başlıklı kitabını 1914’ün başlarında bitiren Dirr, kitabı yayımlanmak üzere Benedictsen’in çalışmalarıyla beraber, arkadaşı Lopatinsky’e yollar. Ancak I. Dünya Savaşı’nın çıkması sonucu metinler hiç bir zaman yerine varmaz. Kaybolan çalışmasını tekrar kaleme almak zorunda kalan Dirr, çalışmayı ancak 1926 yılında, yani ilk yazılmasından 13 yıl sonra, kendi çıkardığı Caucasica başlıklı dergide yayımlama fırsatı bulacaktır.

3.3. 1930’lar ve sonrası

Wubıhca üzerine yürütülen çalışmalar, bu tarihten itibaren iki ayrı araştırmacının birbirlerinden habersiz eşzamanlı çalışmaları ile sürer. Araştırmacılardan biri Dirr’in kitabının eline geçmesiyle Kafkas kültürüne duyduğu ilgisi artan, o zamanlar İstanbul Üniversitesi’nde dinler tarihi öğretmekte olan Georges Dumezil’dir (1898-1986). Diğeri ise Macar asilzadelerinden Julius von Meszaros’tur.

Julius von Meszaros 1930 ve 1931 yazlarını Manyas Gölü’nün güneyindeki Hacı Osman ve Hacı Yakup köylerinde geçirir ve çalışmasının sonucunu 1936’da Chicago Üniversitesi yayımlanan ‘Paky-Dili’ adlı kitabında toplar. Meszaros bu kitabında Wubıhca’nın seslerini oldukça doğru bir biçimde kaydetmiş olmasına karşın kullandığı ses sembolleri Wubıhca’nın tüm seslerini yansıtmak açısından yetersiz kalmıştır.

Diğer taraftan, Dirr’in kitabını eline geçiren Dumezil, İzmit’in Kırkpınar beldesine gider ve burada veri toplamağa başlar. Ancak çalıştığı kişilerin büyük bir çoğunluğunun yaşları ileridir ve bundan dolayı Dumezil konuşurken çıkardıkları sesleri anlamakta büyük zorluk çeker. İstanbul Su İşleri’nde çalışan bir kişi ile tanışması bu soruna bir çözüm getirir. Dumezil 1931 yılında 110 sayfalık dilbilgisi incelemesi ve 40 sayfalık metin derlemesi içeren Wubıhların Dili (La Langue des Oubykh) adlı kitabını tamamlar ve yayımlar.

Dumezil, Meszaros’un çalışmasının yayımlanmasından birkaç yıl sonra bu kitabı ele geçirir ve daha önceden varlığından haberdar olmadığı yeni bir Wubıh yerleşim merkezini öğrenmiş olur. Ancak bu arada 2. Dünya Savaşı başlamıştır. Bundan dolayı Hacı Osman ve Hacı Yakup köylerine o tarihte gidemez. Ancak 20 yıl sonra 1954’te Meszaros’un ziyaret ettiği iki köyü ziyaret etme fırsatı bulan Dumezil, burada Tevfik Esenç’le de tanışır. Bu tanışma, Wubıhca’nın bilimsel açıdan tutarlı bir biçimde incelenebilmesini sağlayacak bir gelişme olacaktır. Bu tanışıklık, takip eden yıllarda dilbilime büyük katkı sağlayacak bir rastlantı olarak nitelendirilebilir. Uzun yıllar sürecek olan bu çalışmaların sonucunda, Wubıhca’nın sesbilgisi en ayrıntılı bir biçimde betimlenebilmiş, yapısal özellikleri ise büyük ölçüde incelenebilmiştir.

Hacı Osman ve Hacı Yakup köylerine gittikten sonra, Dumezil’in yaptığı çalışmalardan biri kendisinin 1931’de yayımlanan Wubıhların Dili adlı çalışmasını ve A. Dirr’in 1927’de Caucasica dergisinde yayımlanmış olan dört metni düzeltmekti. Bu çalışmalardaki ses ve yapı yanlışlarının düzeltilmesi onları bilim dünyası tarafından araştırma amacıyla kullanılmalarını sağlayacaktı. Dumezil yayımlanmış çalışmalardaki yanlışları düzeltme sürecini Wubıhca’da Eylem (Le Verb Oubykh) adlı kitabının giriş bölümünde şöyle anlatmaktadır:

“(Adı geçen bu çalışmalar) dilbilimciler için hemen hemen hiç kullanılamaz biçimdeydi; dilin sesbilgisel yapısı henüz tamamıyla çözülmemiş, kullanılan semboller dakik değil, tutarsız ve çelişkiliydi. Gerekli düzeltmeler bir kere yapıldıktan sonra, onlar dil için iyi bir kaynak oluşturacaktı. Hacı Osman Köyü ve Hacı Yakup Köyü’ne gittiğimde, onlardan benim 1913 ve 1930da Adapazarı ilinde kayıt etmiş olduğum notlardan birkaçını okumalarını rica ettim

Böylece, önce metinlerim ve Wubıhların Dili kitabımdaki notları anlaşılabilir kılmak için Tevfik Esenç tarafından İstanbul’da 1955 ve 1958’de yapılan düzeltmeleri (temizlemeleri) yayımladım. Ses düzeltmeleri sırasında, Tevfik metinlerde bir takım değişiklikler de yaptı- bunlar kendisinin titizliğinden dolayı dilbilgisi hatası olarak gördüğü Türkçe’den alınmış sözcük ve deyimler ve o günün Wubıhca’sında bulunan Çerkesce’den geçmiş oldukça büyük sayıda sözcüklerdi.”

Dumezil’in 1957’den sonraki çalışmaları, metin çalışmaları açısından yeterli malzeme elde ettiğine karar vermiş olduğundan, Wubıhca’nın dilbilgisel betimlemesi üzerine yoğunlaşmıştır ve bunun sonucu olarak da Wubıhca üzerine çok sayıda inceleme yapmıştır.

Wubıhca’nın en kapsamlı sözlüğü Profesör Dumezil’in daveti üzerine 1958’de 5 hafta için Tevfik Esenç Bey’le çalışmak ve Hacı Osman Köyü ile Hacı Yakup Köyü’nü ziyaret etmek için Türkiye’ye gelen Norveçli dilbilimci Hans Vogt tarafından yayımlanmıştır. Hans Vogt 1959’da Tevfik Esenç’i beraber çalışmak üzere Norveç’e davet etmiş ve onu rahatsız edilmeden çalışabilmeleri için şehirden uzak bir dağlık bölgeye götürerek 6 hafta gibi kısa bir zamanda halen elimizde bulunan en kapsamlı Wubıhca-Fransızca sözlük olan çalışmasını tamamlamıştır.

1986 yılında Prof. lan Catford’la Hacı Osman Bey’i ziyaret edip Tevfik Esenç Bey’le tanışmak fırsatı buldum. Bundan sonraki 6 yıl içinde Tevfik Bey’le Wubıhcanın gerek tümce yapısı gerek metin derlemesi alanlarında çalışma olanağı bulmuş olmaktan gurur duymaktayım.

Tarihsel bir bakış açısı içinde özetlemeye çalıştığım çalışmaların sonucu olarak, bugün elimizde Wubıhca ile ilgili olarak yukarıda adı verilen çalışmalar, sözcük listeleri ve metin derlemeleri kalmıştır. Bunun yanı sıra Dumezil’in ve benim yapmış olduğumuz ses kayıtları bulunmaktadır.

IV. Sonuç

Bilim dünyasının Wubıhlar ve Wubıh dili peşine düşmesinin tarihçesine böyle kısaca bir göz attıktan sonra, sözlerimi yine 27 Ekim 1992 tarihli yazımdan bir alıntı ile bitirmek isterim:

“Ünlü Fransız dilbilimci Georges Dumezil’in incelemelerinde görüldüğü gibi, Wubıh dili gerek ses yapısı gerek biçimbirimsel özellikleri açısından çok girift bir yapıya sahiptir. 80 ünsüz ve 2 ünlü ile sözcük yapısını sesbilimsel açıdan çok zorlaştıran Wubıhca’nın aynı zamanda gerek biçimbilimi gerek sözdizimi özellikleri açısından dünya dileri arasında ayrıcalıklı bir yeri vardır.”

Wubıhca’nın gizemi dilbilimcileri 150 yıla yakın bir zaman peşinden koştur-muştur. Şu anda bu gizem artık ses kayıtlarında donup kalmıştır.
Burada Wubıhca’yı bilim dünyaya veren Tevfik Esenç’i, Orhan Alpaslan’ı, Hüseyin Koşan’ı, Süreyya Yarasa’yı, Göğen ailesini, Aktamur ailesini, Özaltun ailesini ve adlarını burada sıralamak imkânsız olan nice Wubıhca konuşurunu saygıyla anmak isterim.

KAYNAKÇA:
Catford, I.
1977. Mountain of Tongues: The Languages of the Caucasus. Annual • Review of Anttıropology. 6:282-314.
Dumezil, G. 1931. La Langue des Oubykh. Paris: Honore Champion.
.1959. Etudes Oubykh. Paris: Adrien Maisonneuve.
.1960. Documents anatoliens sur les langues et les traditions du Caucase, I. Paris: Adrien
Maisonneuve.
.1962. Documents anatoliens sur les langues et les traditions du Caucase, II. Paris: Institut d’ethnologie.
.1965. Documents anatoliens sur les langues et les traditions du Caucase, III. Paris: Institut d’ethnologie.
.1975. Le verb Oubykh. Paris: Imprimerie Nationale/Ubrairie Klincksieck.
Özsoy, A. S. 1997. Proceedings of the Conference on Northvvest Caucasian Languages. Oslo: Novus Vorlag.
Vogt, H. 1963. Dictionnaire de la langue oubykh. Oslo: Universitetzfortaget.
1988. “İn Search of an Unknown Language,” Linguistique caucasienne et armenienne.
Norvvegian University Press. Oslo: 449-457.