ZAMAN VE MEKANDAN KOPUK “ÇERKESYA YÜRÜYÜŞÜ”

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Facebook Kuzey Kafkasya grubunda 24 şubat 2021’de Hatko Şamis imzalı Huşt Erdoğan paylaşımı bir yazı: NASIL SİYASALLAŞACAĞIZ.

Çelişkilerle dolu bir yazı. Doğrularla çarpıtmalar iç içe geçmiş dünya gerçeklerinden kopuk bir yazı. Örnekleyelim. Sadece italik olan bölümleri okuduğunuzda Sayın Hatko’nun paylaşılan yazısını kendi bütünlüğü içinde okuyabileceksiniz.

“NASIL SİYASALLAŞACAĞIZ!

“…önemli olan bizim ne istediğimizdir. Neyin bizim çıkarımıza olduğunu bilmektir. Ama “devşirme” kişilik ve “devşirme düşünme yöntemi” önce kendisini bir yerlerde tanımlıyor, sonra başkaları ne istiyor diye bakıyor ve bunlara göre bizim ne isteyip ne istemememiz gerektiğine karar veriyor.”

Yıllar önceki bir tespitimiz. 2010 yılında çıkan kitabımda da yer bulan, “Bizlerde Gruplaşma” başlıklı yazıyı 10.12.2005’te CC de paylaşmıştım:

http://circassiancenter.com/cc-turkiye/yorum/nh/027_bizlerde_gruplasma.htm

“Türkçü”yse, bizim çıkarlarımızın da Türkçülerin çıkarları ile çelişmemesi; en azından çatışmaması gerektiğini söylüyor.

“Anti Amerikancı”, Amerika’nın yaptıklarını ve çıkarlarını reddetme ekseninde düşünüyor.

“Rusçu”, aman önce Rusya’ya bir şey olmasın derdinde.

“Ümmetçi” ise, önce dinimiz diyor…”

Türkçü, Antiamerikancı, Rusçu ve ümmetçi bilinenler gerçekte öyle ise  elbette çok doğru bir tespit.

“Suriye’den biri ile sohbet ediyorum bir süredir. “Ya Suriye üzerine bu kadar yazdın, ama ne olup bittiğini anlatmıyorsun” diyor bana. Aslında anlatıyorum, ama o İstiyor ki, savaşı; Esad’ı veya muhalefeti anlatıp taraf olayım.

“Dün en son, “Arkadaş” dedim. Sen Suriye ile ilgileniyorsun, Suriye’nin sorunları üzerine yoğunlaşmışsın, çünkü kendini Suriye’ye ait hissediyorsun. Ben ise Suriye’deki Çerkeslerle ilgileniyorum. Aramızdaki fark bu!”.

İşte terslik burada başlıyor. Ya Suriyeli Esad’ı, ayakta kalmasının Çerkeslerin yararına olacağı bilinci destekliyorsa.

“Evet, fark burada: Biz, “Çerkeslerin sorunları nelerdir ve nasıl çözülebilir”e yoğunlaşmışız. Kimin ne düşündüğünden, zamandan veya mekandan bağımsız bir tanım yapmaya, misyon ve vizyon belirlemeye çalışıyoruz.”

İşte size gerçeklerden kopuk bir değerlendirme. Zamandan veya (ve olmalıydı sanırım) mekandan bağımsız kim tanım yapabilmiş, kim misyon ve vizyon belirleyebilmiş ki siz tanım yapabilesiniz, misyon ve vizyon belirleyebilesiniz? Sağlıklı bir vizyon ve misyon belirleyebilmenin olmazsa olmaz koşulu, söylenenin tam tersine kimin ne düşündüğünü bilmek, zamanı ve mekanı hep göz önünde bulundurmak, çağın ruhunu kavrayabilmek değil midir? Çarlık Rusyası, Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere, İran, Fransa’nın ne düşündüklerini algılayamamak değil midir bugünkü dağıtılmışlığımızın temelinde yatan.

İşte böyle tüm güçlerden bağımsız olabileceğiniz safsatasına inandığınızda 67 savaşı sonrası Golan’ı bırakmak zorunda kalan Çerkeslerin neden Amerika’ya götürüldüğünü anlayamazsınız?

Zamandan ve mekandan kopuk olduğunuzda, kimin ne düşündüğünü ve neyi ne için yaptığını  göz ardı ettiğinizde, daha dün Abhazya’ya saldıran Gürcistan’ın desteği ile Küresel güç RF’ye Çerkes Soykırımını kabul ettirebileceğiniz hayalini kurarsınız.

“Çünkü ancak böyle asimilasyon nedeni ile kendimizi ait hissettiğimiz topraklardan ve halklardan bağımsız düşünme ve tavır alma refleksi geliştirebiliriz.  Çünkü ancak böyle daha çok uzun süreceğine inandığımız “Çerkesya Yürüyüşümüz”de bağımsız duruşumuzu koruyabilir, olası politik gelişmelerden, değişimlerden “daha az” etkileniriz.”

Bu girizgahın nedeni sanırım yukarıdaki cümleler içindi. Çünkü küresel güçlerin, azından cumhuriyetlerimizin üyesi olduğu RF’nin ne düşündüğünü önemsiz bulanlar, zaman ve mekandan kopuk olanlar ancak “Çerkesya Yürüyüşü” nün olabilirliğine inanırlar. Bu cümleler aynı zamanda “Çerkesya Hareketi, Çerkesya Yürüyüşü”nün sıkça dile getirdiğimiz gibi ayakları yere basmayan bir söylem olduğunun belgesi değil midir?

“Çünkü ancak böyle Çerkes sorunu ona bakan gözlerin etkisinden korunabilir.

Bana ne Amerika’dan, Rusya’dan, Türkiye’den veya Fizan’dan. Bu ülkelerde ne olduğu veya ne olacağı, beni sadece Çerkes halkını nasıl etkileyeceği oranında ilgilendiriyor.

Yoksa multi milyarder de olsalar veya imparatorluk… veya dağılıp paramparça… bana ne?

Ben, bu olasılıkların bizi nasıl etkileyeceğine bakarım.”

Demek ki hepten bağımsız olunamıyor, Çerkes sorunu kendisine bakan gözlerin etkisinden korunamıyormuş. Amerika’nın, Rusya’nın, Türkiye’nin Fizan’ın ne düşündükleri ile Çerkes Sorununu etkileyebilecekleri ölçüde  ilgilenilmeli imiş.

Peki Dönüşün ilk günden beri savunduğu ilke değil midir bu yaklaşım.. “Dönüşü kolaylaştırma ihtimali olan söylem ve eylemler doğru, zorlaştırma ihtimali olanlar yanlıştır” demiyor muyuz yıllardan beri. Bundan sonrası da belirtilmemişse de Dönüşten alıntı gibi.

“Ve eğer çıkarıma olacaksa, insanlık dışı bir sonuç yoksa, masum insanlara zarar vermeyecekse… çıkarıma olanı savunurum.

Birisinin imparatorluğu yıkılacakmış, sınırları değişecekmiş… büyüyecekmiş veya küçülecekmiş… bana ne?

Bana göre Çerkes halkının çıkarına olan iyidir, çıkarına olmayan da kötüdür. Bu kadar basit düşünüyorum işte…”

Ama kavramların içeriği doldurulmadığı sürece her durumda her halkın söyleyebileceği şeyler değil midir bunlar?

Örneğin neyin çıkarınıza olduğunu somutlamadığınız sürece “çıkarıma olacaksa”nın bir anlamı yoktur.

Peki “birinin imparatorluğunun yıkılışı, sınırlarının değişmesi, büyümesi ya da küçülmesi Çerkes’in yararına ise…

Ve ayrıştığımız nokta biz halkımızın geleceği Dönüştür diyoruz. RF bütünlüğü içinde daha özgür yönetimlerimiz çıkarımızadır diyoruz. RF ve diaspora ülkeleri iyi ilişkileri ne kadar gelişirse çıkarımıza olduğu için bu amaçla çaba göstermeliyiz diyoruz. Zaman ve mekandan kopuk “Çerkesya hareketi”, “Çerkesya Yürüyüşü” söylemi de halkımızın zararınadır diyoruz. Dönüş amaçlanmış gibi yapılsa da Dönüş karşıtıdır dolayısı ile de daha önce yok olan birçok gurup gibi yok olacaktır diyoruz.

Dahası; zaman ve mekandan kopuk bir varlık olamayacağı için bunlar gerçekte değil ancak sanalda vardır diyoruz.