BASINDA ÇERKESLER

 
 

İstanbul Kafkas Kültür Derneği

 
   
 
 
...................
91-92-93 Dönemi SAVSIRIKO Çalışanları
Yalçın Karadaş, Yaşar Güven, Sebahattin Kalkan, Aktif Öztürk, Yılmaz Akgöz, Ünal Atıcı, Fuat Aydemir, İnci Çelikkıran, Muharrem Cankurt, Fatih Dinçer

Redaktör:
Yaşar Güven

Arşivlerinden Yararlanılanlar:
Okan İşcan, Ayhan Önder, Yalçın Karadaş, Aydın Turan, Yaşar Güven, Hayri Ersoy, Hakan Jan

Maddi Katkıda Bulunanlar:
Yaşar Güven, Yalçın Karadaş, Atay Ceyişakar, Özkaynak Kültür ve Sanat Ürünleri Ticaret A.Ş., Ardeşen Kobaş, Ünal Cuğ, Barbaros Binicioğlu, gupse-Hüsnü Altınışık, Osman Ömür, Esat Özen, Derya Taymaz, Hikmet Neğuç, Adem Aydın, Haşim Altan.
Kapak Dizayn:
Ahmet Yılal – Fuat Aydemir
İndeks:
Hüsnü Altınışık – Fuat Aydemir
Baskı – Dizgi:
Basımevi Matbaacılık Tel: 516 02 35
Eylül 1993

ÖNSÖZ

İstanbul Kafkas Kültür Derneği Duvar Gazetesi "SAVSIRIKO" olarak çalıştığımız dönemde, daha önce de zaman zaman dile getirilen "Basında Çerkesler" çalışmasına başladık. Kitabın; araştırmalar, yorumlar vb. içerdiği için araştırmacılar için başvuru kaynağı olarak kullanılabilecek olmasının yanısıra, daha geniş bir kesime yararlı olabileceğini de gördük.
Ayrımsız, ulaşabildiğimiz kadarıyla basında Çerkeslerle ilgili yazılanları toparlamaya çalıştık. 14 Ağustos 1992'ye kadar olan bölümü (Abhazya'da işgalin başladığı gün) I. Ciltte, sonrasını da II. ve III. Ciltlerde toparlayabiliriz diye düşündük. I. Ciltte ulaşamadığımız yazıların toplanmasıyla bir ek oluşturulabilir tabi ki. Dizgi sırasında elden geldiğince titiz davranmaya çalıştık. Yazıların orijinallerinden gelen hataları olduğu gibi bıraktık; gözden kaçırdığımız, bizden kaynaklanan hatalar da olmuştur.



Anavatan toprakları (Kuzey Kafkasya) dışında birçok ülkede yaşıyor Çerkesler. Ciddi bir nüfusun yaşadığı Türkiye'de, basına çeşitli nedenlerle konu olan Çerkeslerin istediği gibi yazılmadı herşey. Basında bizden birşeylerin yer alması anlamında ortak bir paydanın oluşmadığı; aynı haber veya yorumun kimilerine dert olduğu, kimilerine de bravo dedirttiği bir gerçek. Bir takım sanatçıların (!) basında çıplak fotoğrafları ile yer alıp "Çerkes'im" demelerine hayıflananlarımız oldu, "Çerkes'im" demeyen ama Çerkes olduğunu bildiğimiz önemli (!) kişilerin basındaki haberlerinden gurur payı çıkaranlarımız oldu... Bireysel çabalar ve ilişkiler sonucu, bizden birilerinin çabasıyla yazılanlar ise gölde damla olabildi ancak. Özellikle Abhazya'nın işgali ile başlayan süreçte, gazete ve dergileri didik didik ettik. Basın için haber kaynağı olabilmenin yolunun savaşmaktan, ölmekten geçtiğini (!) de öğrenmiş olduk böylece.

Bir eksiğimiz var gibi bu konuda; veya bir takım eksikliklerimizin "Basında Çerkesler" olayına yansımış hali söz konusu. Tarihimizle, kültürümüzle, siyasi ve ekonomik yapımızla bu günümüzle -geleceğimizle... ilgili "objektif" değerlendirmelerin yapılabilmesi gerekli ve bunun doğrusunu kısa süreçte bizler yapabiliriz. Bizim irademiz dışında çalışmalar olacaktır, çalışma olmaksızın kulaktan kulağa oynayanlar da bir şeyler yazacaktır. Yazılanların bir atımlık baruttan öte olabilmesinin koşullarını oluşturabilmeliyiz.



S.S.C.B.'nin dağılma sürecinde ve sonrasında, vitrininde etnik sorunlar, milliyetler arası savaşlar vb. yer alan yeni düzende, dünyaya hükmedenler; toplumların eğilimlerine duyarsızlıklarını sürdürüyor ve böyle bir kaygı da taşımıyorlar. "Bu kadar basit olmamalı, enayi mi bu milliyetler, savaşıp duruyor" dense de emperyalizm klasik oyunlarını yenileyerek sergilemeye devam ediyor. Özgürce gelişimi yapay bunalımlarla, bölgesel çatışmalarla ve savaşlarla engellenen insanların, barıştan yana tavır almaması... Bu olası mı?



Abhazya, 1992 ve 1993’te içimizde bir yaraydı. Bosna'da Sırbistan, Abhazya'da Gürcistan; çıkarlarına denk düştüğünde, yarım milyarlık orduyu dünyanın bir ucunda savaşa sokabilen yeni dünya düzeni hükümranlarının izleyici konumda olduğu, etnik arındırmayı sürdürmeye çalışıyor. Her şeye karşın insanlık direnen Abhazya'yı ve Bosna'yı kaybetmiş değil.

Dünya kültür mozaiği içinde hakkıyla yer almayı kendi tekellerinde görenlerin, demokrasi ve insan hakları adına mağlup edilmesi gerekiyor.
Geleceğine özgürce karar vermek Abhazya'nın da hakkıdır.
"SAVSIRIKO" Adına: Yaşar Güven Eylül 1993

BU YAZI ZORUNLULUKTAN KALEME ALINMIŞTIR...

Gerçekten de zorunluluktan kaleme aldığımız yazı, bu kitabın kısa bir özgeçmişini (!) sunacak size. Çok gidip-geldik yazıp-yazmama konusunda, çok tartıştık içimizde, tartışmaya devam ederken içimizde, artık kitabı edinenleri de çekmiş oluyoruz tartışmaya. "Amatörce davrandınız" diyorlar, “Doğru” diyoruz, "Şöyle-şöyle yapmalıydınız" diyorlar, "Doğrudur" diyoruz, ama anlatmak istediğimiz başka şeyler de var.
Böyle bir kitaba karar verdikten sonra, yakın çevremizde arşiv çalışması ile işe başladık, Gazete kupürlerini indeksledik ve 4 klasör oluşturduk, tümünü okuduk, kitaba alınmasına gerek olmayan bölümleri tesbit edip işaretledik. 10 Kasım 1992'de kitabın maliyeti ile ilgili aldığımız ilk teklifi diğer teklifler izledi, maliyet belirlendi.

Bu arada biz kendi maddi olanaklarımızla dizgi işine başladık ve 1. klasörün dizgisi elimize geçtikten sonra, tekliflerle birlikte bir dilekçe ile dönemin yönetim kuruluna Aralık 1992'de başvurduk. Katıldığımız Y.K. toplantısında olayı açıkladık, kitabın dernek adına çıkmasını istediğimizi anlattık. Bütün Y.K. üyeleri olumlu düşüncelerini belirttiler, birey olarak destek vermeyen yoktu, bir konuda çekince vardı, kitabı hukukçular incelemeliydi. Tamam dedik ve elimizdeki I. klasör dizgisini, istedikleri hukukçuya götürdük. Rapor olumluydu, bu kez de bir Y.K. üyesi, Moskova yolculuğunda incelemek istedi dizilen bölümü. Gece uçağı kalkacağı için akşam üzeri Y.K. üyesinin evine teslim ettik. Ve artık Y.K.'dan olumlu sinyaller geldiği için de tam olarak yola çıktık. Bu arada II. klasörün de dizgisi bitmişti. Geceler boyu gazete kupürleri ile dizgiyi karşılaştırıp düzeltmeleri sürdürdük. Derken para konusu gündeme geldi. "Para yok" dedi Y.K. "Kabardinka'nın İstanbul gösterisinden sonra olacak" dendi. Ve bir Y.K. üyesi (Moskova yolcusu) espri yollu Savsırıko'dan 2 kişiye verdiği 100 bilet ile ilgili "Bunları satabilirseniz para alabilirsiniz" dedi. Tabi bu durumda satılması gerekiyordu (!) 100 biletin, satıldı da. Gösteri bitti, yine para yok.

Matbaaya startı vermiştik ve Savsırıko alarak bizce önemli miktarlarda ödemeler de yapmıştık. Bir arkadaşımızın vadeli çekini de vermiştik. Y.K. ile araı iletişimi sağlayan Y.K. üyesi arkadaşımız da sıkıntılıydı hep. Bu arada bir Y.K. üyesinin (aynı yolcu) "Katkı yaparım ama geliri .... bağışlanırsa" mesajı geldi. Vay anasını, maaşa talim edenler ekonomik güçleri olanlar şartsız katkı yaparken isteme bak! Bir başka Y.K. üyesi ile de bir başka söyleşi yaptık; Y.K. üyelerini birlikte katkıya zorladığını anlatan bu üye "Siz kendi adınıza katkıya var mısınız?” sorumuza "Varım" yanıtını vermişti. Katkı için arayışımız sürüyor, arayan bulurmuş ya(!) Katkılar da sağlandı tabi ki, isimleri giriş bölümünde yer alıyor, teşekkür ediyoruz. Katkı sözleri de alındı, gerçekleşmeyen söz sahiplerinin listesi giriş bölümünde yer almıyor ama.

Gerçek büyük terslik, işi verdiğimiz - Çerkeş üstelik (!) - vatandaşta başladı. Bizi oyalıyordu hem de ne oyalama, hiçbir söz yerine gelmiyor ve ertelendikçe erteleniyordu her şey. Savsırıko alarak koyduğumuz paradan vazgeçmiştik ya, katkılar vardı ve biz oyalandıkça oyalamak durumunda kalıyorduk. Son bir toplantı yaptık ve bu vatandaşla ve sözle de anlaştık, bir de kağıt imzaladık. "Henüz son durumu inceleyemedik, kapağı hiç göremedik, fotoğrafları, girişi, sonucu göremedik" diyoruz ve örnek istiyoruz, baskı öncesi tam bir örnek görme sözü alıyoruz. Biz bunun için haber beklerken kitap bitti deniyor ve istenen adrese ulaştırılıyor.

VE ŞOK... Gerçekten bir şok yaşadık. Böylesi bir çalışma bu kadar hafife alınamazdı. Kağıtta 80 gr. sözü ile yola çıkmış, teklif süresi bir hayli geçtiği için 75 gr.'a düşmüştük, elimize geçen 60 gr. dı. Dizgi çalışması sırasında farklı yazı karakterleri konusunda uyarıda bulunmuş ve seçtiğimiz yazı karakterlerini söylemiştik, ama kitapta karışık yazı karakterleri ile karşılaştık, kapak 4 renk yerine iki renkti, kitap sayfa numaraları hatalıydı, 200 fotoğraf öngörülmüş, yaklaşık 40 fotoğraf gerçekleşmiş, aradaki fark yine gecikmeye sayılmıştı, ancak fotoğraflar çok kötüydü ve 1 tane de kaybedilmişti, önsöz ve kapak arkası yazı hatalıydı, indeks karışıktı, indeks ve reklamlar birbirine girmişti, 5 reklam unutulmuştu 1550 yerine 1502 adet teslim edilmişti...

Düşündük, tartıştık ve bir kısım hataları gidermek için başka bir matbaaya gittik. 1992’de başlayan yolculuk 1994'e sarktı. Bu arada savaş sona erdi (en azından cephedeki) II. ve III. uğraşmamız gerekirken I.'deyiz.
Kıssadan hisse mi? Bu bize ders oldu, bize ders olmasına katkıda bulunanlara (!) ders olacağını düşünürsek gülümser misiniz? Yazamadıklarımız yazdıklarımızın yanında....

Her şeye karşın II. Cildi de biz yapmak istiyoruz..!

Saygılarımızla

SAVSIRIKO
7 Şubat 1994