|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
FENERBAHÇE NASIL KURULDU? |
Vala
Somalı
Haber/Spor, 6 Haziran 1985 |
|
s |
................... |
|
................... |
İstanbul'da ilk futbol kulüplerinin
doğduğu yer Kadıköy'dür.
Bu
yüzden, eski adı Union-Clup olan
bugünkü “Fenerbahçe Stadı”nın Türk
futbol tarihinde çok önemli bir yeri
vardır.
İstibdat rejiminin sert
baskısı yüzünden Türk gençleri bir
araya gelemez, kulüp kuramazken, 1900
yıllarının başında İstanbul'un yerli
Rum, Ermeni ve İngiliz azınlıkları,
her türlü sportif faaliyeti serbestçe
yapabiliyorlardı.
Rum ve
İngiliz takımlarının Moda, Kuşdili ve
Papazın Bağı'nda hemen hemen haftanın
her günü yaptıkları antrenman ve
maçları gıpta ile seyreden Türkler
arasında 3'lü bir grup vardı ki, bu
gençler spor yapamamanın acısıyla
kıvranıyorlar ve maç dönüşlerinde "Bu
imkan ve mazhariyete biz ne zaman
ulaşacağız" diye dertleşe dertleşe
evlerine dağılıyorlardı. Bunlar; baba
tarafından Hariciye Nazırı Asım Paşa,
anne tarafından yine Hariciye
Nazırlarından Server Paşa'nın torunu
ve Londra Sefareti Başkatibi Nuri
Beyin oğlu Düyunu Umumiye'de memur
Ziya (Songülen), Kafkasya'da Kabartay
Türkleri Anzor Sülalesinden ve Hareket
Ordusu erkanından piyade feriki Şevki
Paşa'nın oğlu, Su Şirketi
memurlarından Ayetullah ve Sami
Paşazade Mahmut Hüdai Beyin oğlu ve
Sezai Beyin yeğeni bahriye talebesi
Necip (Okaner) adlı 20, 19 ve 15
yaşlarındaki gençlerdi. Kısa bir zaman
sonra bu 3 idealist genç, sık sık
içlerinden birinin evinde toplanarak,
geleceğin ünlü büyük Fenerbahçe'sini
kurabilme planları üzerinde çalışmaya
başladılar. 1903'te Beşiktaş Osmanlı
Jimnastik Kulübü'nün, 1905'te de
Mektebi Sultani talebelerinin
kurdukları Galatasaray Spor Kulübü'nün
faaliyetleri, onlara kafalarındaki
kulübü kurma tasarısını gerçekleştirme
cesareti vermişti. Galip Kulaksızoğlu,
Hasan Sami Kocaanemi ve Hintil namıyla
maruf Asaf'ı da (Başpınar) aralarına
alan grup, İngiliz ve Rumlar gibi
topluca spor yapmak ve öncelikle
futbola karşı duydukları zaptedilmesi
zor arzuyu gerçekleştirmek için hafiye
takibatı, sürgün ve zindana atılma
tehlikelerini seve seve göze alarak
Fenerbahçe Futbol Kulübü'nü şu esaslar
üzerine kurdular:
1)
Muhitleri olduğundan ve alametinin
de güzelliğinden, kuracakları kulübün
adı "Fenerbahçe Futbol Kulübü"
olacak!.. 2)
Alameti Fenerbahçe burnundaki "Işık
saçan Fener" olacak. 3)
Renkleri de kıskançlık ve temizlik
timsali (sarı-beyaz) olacak! 4)
Reislik vazifesini "Ziya"
katipliği "Ayetullah" ve kaptanlığı da
"Necip" üzerlerine alacaklardı.
Fenerbahçe'nin sarı-beyaz forma
ile sahalara çıkan bu ilk kadrosu şu
oyunculardan teşkil edilmişti:
Asaf, Ziya, Hassan, Sami, Ayetullah,
Mazhar, Necip, Fethi Galip, Hüseyin,
Hasan ve Nevzat.
İlk yıllarda
hafiye takibatı yüzünden kâh sahaya
çıkan, kâh sağa sola dağılan futbol
takımı, o devrede bu sert dayanılmaz
rejimin tehlikelerini, St. Joseph
Lisesi talebeleriyle yine bu okulun
sarıklı namıyla maruf Türkçe hocası
Enver'in (Yetkiner) himayeleri
sayesinde geçiştirebilmiştir.
Meşrutiyet ilan edilip gençlik kısmen
hürriyetine kavuşunca, Fenerbahçe
Futbol Takımı futbol sahalarında yavaş
yavaş fakat emin adımlarla başarı
sağlamaya başlamıştır.
Renkleri
1909'da sarı-lacivert'e çevrilen takım
tarihinin ilk şampiyonluğunu 1911-12
sezonunda Cuma Ligi'nde kazandı.
Şu sıralarda 78. kuruluş yılını
idrak eden Fenerbahçe, bu zaman içinde
yalnız futbol sahalarında 55
şampiyonluk kazanmış müstesna bir
kulübümüzdür. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|