GÜNER KUBAN'LA SÖYLEŞİ
Özcan Ercan: Güner Hanım, bu sizinle
ilk karşılaşmamız. Ancak, sizi
kitabınızdan ve röportajlarınızdan
tanıyorum. Lezbiyenlik konusuna
yaklaşımınızdaki açıklık oldukça
etkileyici. Ayrıca, Türkiye'nin siyasi
geçmişinde adı üzerinde yoğun
tartışmalar yapılmış bir ailenin
ferdisiniz. Çerkes Ethem'in yeğeni,
kardeşi Reşit Bey'in kızısınız. Biraz
yaşam öykünüze dalabilir miyiz?
Güner Kuban:
Atina'da doğdum ben. Siyasi nedenlerle
sürgünde olmamız ve ekonomik
zorluklar, annemi, ben daha altı
aylıkken 'Fransız Sör' okuluna teslim
etmeye itmiş.
Özcan Ercan: Ne kadar kaldınız orada?
Güner Kuban:
Tam beş yaşına kadar. Benim için en
unutulmaz gün olan Türkiye'ye kaçışa
kadar. O güne dek, 'Ne zaman gelecek?'
diye beklediğim annem, bir gün ansızın
o büyük müjdeyle belirivermişti
karşımda. Türk sefaretinde davete diye
çıktık. Son dakikada ulaştığımız
gemideki mutluluğu yaşamım boyu
taşıdım.
Özcan Ercan: İstanbul'a mı
yerleştiniz?
Güner Kuban:
Hayır. Büyükbabamın Bandırma'daki
konağına. Ne yazık ki, dayanılması
imkânsız günler yaşadık orada.
Yazıldığım ilkokulda 'vatan haininin’
çocuğu çığlıkları bugün hâlâ
kulaklarımda çınlar. Bu bizi Ankara'ya
itti. Bu kez okula ağabeyim Aytek
Şay'ın kızı Güner Şay olarak
kaydoldum. Yalan üzerine kurulu bir
yaşamın ilk adımı oldu bu.
Özcan Ercan: Ne kadar sürdü bu
yalan?
Güner Kuban:
Ortaokulun ikinci sınıfına kadar. Ne
günlerdi onlar. O sıralar bir kız
arkadaşımın evine yemeğe filan
gittiğimde bu yalanı öğrenip beni
zehirleyecekler diye içim tir tir
titrer, lokmalar boğazıma takılırdı.
Ama bu olumsuz olgu, itici güç de oldu
benim için. Her dönem okulda iftihar
listesinin başında yer almak için çaba
gösterdim.
Tarih dersiydi.
Hocam, 'Konumuz Çerkes Ethem
kardeşleri' dedi ve komünist
olduklarını söyledi. Tarih dersinde
ilk kez parmağımı kaldırıyordum.
'Hayır Efedim, Çerkes Ethem kardeşler
komünist değildir' dedim. Hocam
kaşlarını çatarak, 'Sen nereden
biliyorsun, neler saçmalıyorsun?’
dedi.
'Saçmalamıyorum efendim,
o zamanın Saruhan Milletvekili Çerkes
Reşit Bey, babamdır. Kalpakların
tepesindeki kırmızı çuhaları da annem
eliyle dikmiştir' dedim. Öğretmen
gürledi ve dışarı çıkmamı istedi.
Çıktım. Ve yaşantımın en keyifli
sekseğini oynadım. Yalan bitmişti.
Özcan Ercan: Babanızı ilk ne zaman
gördünüz?
Güner Kuban:
17 yaşındaydım. Ağabeyim Aytek Şay,
Amman'a gitmiş, babamı, konuk olduğu
Kral Abdullah'ın sarayından alarak
Bandırma'ya getirmişti. Beyaz sakallı,
olunabildiğince aydın bir adamdı. Bana
ilk sözü. 'Elimi tut' oldu. Ve ben o
eli, Almanya'ya tahsile gidene kadar
bırakmadım.
Özcan Ercan:
Çerkes Ethem'I hiç gördünüz mü?
Güner Kuban:
Hayır. Ben yalnızca babam Reşit Bey'i
ve amcam Tevfik Bey’i tanıdım. Ancak,
Halide Edip Adıvar şöyle tanımlar
amcamı: “Normalden güçlü, uzun boyu
vardı. Hiç eti olmayan kudretli
vücudu, canlı bir iskelete benziyordu.
Tam Çerkes yapısıydı. Geniş omuzlar,
ince bel, uzun bacak ve kollar,
kocaman sarışın bir kafa ve kısa
burnuyla Anglikan bir tip
yaratıyordu."
Özcan Ercan: Güner Kuban adı ve
öyküsü, ilk kez yazdığınız 'Sevişmenin
Rengi' adlı kitabınızla duyuldu. Cesur
bir girişimdi. Bu işe soyunurken, neyi
hedeflemiştiniz?
Güner Kuban:
Bu kitap, toplumumuzdaki tabulardan
birini yıkmakla görevlendirilmişti. Bu
zorunlu ve sakıncalı görevi başaracak
kitapçığın yalın, açık ve doğru
yazılması gerektiği bilincindeydim.
Özcan Ercan: Çevreden tepkilerle
karşılaşacağınızı, dostlarınızın
sizinle görünmekten kaçınacaklarını
düşünmediniz mi hiç?
Güner Kuban:
Gönüllerince yaşamak yürekliliğinden
yoksun insanların oluşturduğu tabulara
uymamı kimse bekleyemez benden. Ahlak,
namus paravanalarının arkasında
oynanan oyunlar ve bu oyuncuların
ikiyüzlülüğü oldum olası
tiksindirmiştir beni.
Özcan Ercan: Yeni bir kitabın
hazırlığı içerisinde olduğunuzu
duydum.
Güner Kuban:
Evet, yeni bir kitap hazırlığı
içindeyim. Sanırım benim dünyaya geliş
misyonum da bu. Bu kitap, Çerkes Ethem
olayının ardındaki gerçekleri ortaya
çıkaracak bir çalışma olacak. Annem ve
Yunanistan'a gidilmek zorunda
bırakıldıklarında yer yer olayı
anlayacak yaşta olan Feriha ablamdan
dinlediklerim, en önemli kaynağımı
oluşturacak.
Özcan Ercan: Güner Hanım, biraz da
bugüne dönelim. Siz aynı zamanda
başarılı bir iş kadınısınız. ABD'de iç
mimariye, Avrupa'da kulüp
işletmeciliğine damganızı vurdunuz.
Parasal desteğiniz var mıydı? Nasıl
başardınız?
Güner Kuban:
Ben çok küçük yaştan bu yana, kendimin
patronu oldum. 8 yaşında para
kazanmaya başladım. Tiyatroda oynadım.
Ödemeli köleliği hiçbir zaman
istemedim. Parayı da sevmediğim için
sevdiklerim için harcıyorum. Zaten
hesabımı 2000 yılına göre yaptım. Bu
nedenle, yaşamımı noktalamaya karar
verdiğim 2000 yılına kadar da
çalışmayı sürdüreceğim.
Özcan Ercan: Anlayamadım, nasıl
noktalayacaksınız yaşamınızı?
Güner Kuban:
2000 yılında zaten sonu gelecek
dünyanın. Bu hemen hemen kesin. Ama
gelmezse de ben intihar edeceğim.
Önümüzdeki 12 yıl yaşam programımı
buna göre yaptım. Gördüğünüz köpeğimi
alırken bile, benden sonra yalnız
kalmasın diye yaşını hesap ettim.
Şimdi 2 yaşında, en fazla 12 yıl
yaşayabilir.
CC NOTU: Sayın Güner Kuban
hakkında daha ayrıntılı bilgi almak
isterseniz kişisel sitesinin adresi:
http://www.gunerkuban.com/
|