Türk
basınının köşe başlarını tutmuş
gazeteci-yazarları, ne zaman Kürt ve
Kürtçe gündeme gelse hemen Lazlar,
Çerkesler, Boşnaklar, Araplar...
deyip saymaya başlarlar. Kürtlere
Kürtçe konuşma olanakları tanısak,
demokratik ve insani haklarını versek;
Lazlar, Çerkesler, bilmem neler de
aynı hakları istemezler mi? Bu durumda
nasıl çıkarız işin içinden? O zaman
Türkiye'ye 72 dilden yayın yapmak
gerekecek ki, bu da olanaksız gibi
birşey!
Bu gülünç ve kurnazlık
kokan saptırıcı görüşlere değinmekte
yarar vardır. Bir kere Kürtlerle
köşe yazarlarının yazdıkları ve sözüm
ona haklarını savunur göründükleri
Lazlar, Çerkesler... aynı kefeye
konulamazlar. En başta sayı yönünden
bir değiller. Bugün Türkiye'de devlet
büyüklerine göre 12 milyon, bize göre
en az 25 milyon Kürt vardır. Lazların,
Çerkeslerin, Arapların sayıları taş
çatlasa bir milyonu bulmaz. Kürtler,
tartışmasız bir gerçektir, ulusturlar.
Kendilerine özgü dilleri, kültürleri,
yaşayışları, yoğunlukla yaşadıkları
ülkeleri, milattan çok öncesine
dayanan tarihleri... vardır. Aynı
şeyler Çerkesler, Lazlar için
söylenebilir mi? Bugün Lazca, Çerkesce
diye bir dil kalmış mıdır? Hani
bunların kültürleri, kitapları,
alfabeleri, tarihleri? Ve her şeyden
önemli ifadeyle, olsa olsa azınlık
diye niteleye-biliriz. Ama azınlık
hakları için bile olsa herhangi bir
mücadeleleri yoktur. Hiçbir yolla
yoktur; ne silahlı, ne dernek
düzeyinde, ne siyasal partiler içinde,
kısacası ne yasal ne de yasadışı.
Biraz insaf etmek gerekmez mi?
Bütün yönleriyle, her yol ve yöntemle
kimlik mücadelesinin içinde olan
milyonlarca Kürt ile, sayıları,
yerleşim yerleri bile bilinmeyen, en
küçük bir mücadele içinde olmayan,
dahası varlıkları bile tartışmalı olan
Lazlar, Çerkesler, bilmen neler aynı
kefeye konulabilir mi?
Bugün
devlet televizyonu/radyosu olsun, özel
radyo televizyonlar olsun, rahatlıkla
Kürtçe ile yayın yapabilirler. Dil
var, tarih var, edebiyat var, kültür
var, alfabe var. Kısacası Kürtler ve
mücadeleleri var. Eksik olan, devletin
ilkel anlayışı ve inatçı tutum ve
uygulamalarıdır.
Kürtler için
istediğimiz demokratik ve insani
hakları, adları sanları olan ancak
varlıkları tartışmalı Lazlar,
Çerkesler için de isteriz. Yeter ki,
birikim ve istekleri olsun. Şayet
Lazlar, Çerkesler... bugün kendi
dilleriyle yayın yapacak, gazete
çıkarabilecek, kitap yayınlayabilecek
bilgi ve kültür birikimine sahip
iseler, kendi dilleriyle konuşmaları,
yayın yapmaları onların en doğal
haklarıdır. Ancak yukarıda da
söylediğimiz gibi, maalesef bu konuda
en ufak bir istek, örgütlenme ve
çalışma göremiyoruz. Lazların,
Çerkeslerin nerede yaşadıkları,
sayıları bile sağlıklı olarak
bilinememektedir. Bugün kaç kişi
Lazca, Çerkesce bilmektedir?
Tarihte sayısız etnik topluluğun,
ulusların, halkların, tarihsel süreç
içerisinde çeşitli nedenlerden dolayı
yokolup gittikleri, tarihten
silindikleri bir gerçektir. Günümüze
sadece bunların adları yetişmiştir.
Başka da bir kalıntıları kalmamış.
Bana göre Lazlar da Çerkesler de ve
daha başka topluluklar da başka
uluslara direnip dayanamadıkları için
tarihten yokolmak üzeredirler.
Kürtler, er geç kendi insani ve
demokratik haklarına kavuşacaklardır.
Kendi alınlarının terleriyle,
mücadeleleri sonucu haklarını elde
edeceklerdir. Doğrulara, insanlığa ve
doğallığa karşı direnmenin,
inatlaşmanın hiç bir yararı yoktur.
Kürtlere Kürtçeyi serbest ettik,
demekten daha ilkel, daha barbar bir
söz var mıdır acaba? De-mezler mi,
demek ki sen bugüne kadar Kürtlerin
konuşmalarını yasaklamıştın? Bu
ilkelliği nasıl yaptın? Konuşma, dil
yasaklama kadar ayıp çirkin ve ilkel
olan bir uygulama bence yoktur. Kaldı
ki kimse kimsenin dilini serbest
bırakmış değildir. Bu konuda yazılıp
çizilenler yalandır. Kimsenin
kendisine pay çıkarmaya, bu işi ben
yaptım, ben serbest bıraktım, demeye
hakkı yoktur. Çünkü Kürtlerin bizzat
kendileri ve demokratik mücadelesi
sonucu dillerini konuşma ve yazma
hakları sağlanmıştır. Bugün kısıtlı da
olsa Kürtçe kitaplar, gazeteler ve
dergiler, kasetler yayınlanıyorsa, bu
kimsenin Kürtlere bir lütfü, ihsanı
şahanesi değildir. Bileklerinin,
alınlarının terinin sayesinde elde
ettikleri haklarıdır.
Mücadele
ile orantılı olarak Kürtler, çok kısa
süre içinde diğer insani ve demokratik
haklarını da elde edeceklerdir. Daha
şimdiden bazıları, bunları kendi
lütufları olarak sunmanın gayret ve
telaşına düşmüşlerdir. Ama Kürtler,
eğriyi doğruyu ayırtedebilecek düzey
ve bilince erişmişlerdir. Haklarımıza
nasıl ve hangi çileli mücadeleler
sonucu kavuştuğumuzu biliyoruz.
Lazca, Çerkesce... televizyon
yayınları olmayacak ama çok yakın bir
zamanda Kürtçe televizyon yayınları
olacak. Artık hiç kimse dünyada
sayıları 50 milyonu geçen Kürtleri
görmezlikten gelemez. Avuç içi kadar
yerler için Nahcivan, Kıbrıs,
Bulgaristan, Yunanistan Türkleri için
ortalığı velveleye verenlerin
karşısına, muaz-zam kültürleri, zengin
dilleri, milattan ve Türklerden çok
öncesine dayanan tarihleri, ülkeleri,
kalabalık sayıları ve en önemlisi de
güçlü mücadeleleri ve
örgütlenmeleriyle Kürtler, her yerde,
her platformda ve her alanda
çıkacaklardır. Kürtlerden kurtuluş
yoktur.
Zararın neresinden
dönülürse kardır. Akıl için yol
birdir. Daha fazla kardeş kanı
dökülmeden, devlet yöneticileri
başlarını kumdan çıkarıp gerçekleri
görmeli ve Kürtlerin insani, doğal ve
demokratik haklarını kabul
etmelidirler. Bu topraklar Kürtlere de
Türklere de yeter. Bu topraklar
üzerinde kardeşçe, eşitlik içinde
yaşamak varken, boğazlaşmanın gereği
var mıdır? Devlet yöneticilerine ve
köşebaşlarını tutmuş kurnazlara,
demagoglar, Kürtlerle, Lazları,
Çerkesleri bir görme yanlışlığından,
saptırmasından ve kurnazlığından
vazgeçsinler. Kimseyi kandırmaları
mümkün değildir, kendilerinden başka.
Belki bir süre için Türk halkında
şoven duyguları kamçılayıp canlı
tutarlar ama zararını da bütün ülkeye
ve halklara vermiş olurlar. Daha fazla
yazık olmasın.
|