Konu hakkında yazan katılımcılarımız:
(Alfabetik sıra ile)

ZemskySabor, Okur, Tlaps, Abadzeh, Abzeh, Bjintsine, Turkav81, Aytek Sey, KUŞHA Faruk Özden, Necdet Hatam, Turgut Janxot, Adigeeale, Dönüşçü, Yesxot, B. Atcı, Berslan, Yamtar, Kayra Kağan, Misafir, Curey Murat (İrfan), Mugolh Yılmaz
 
CircassianCanada Notu: Aşağıda yayınlanan metinler Denetim Kurulu Üyelerimizce denetlenip yayına verilmiştir.
                     

Badinokue Bey

Sayın Zemsky Sabor,

’’Türkiye’deki Çerkes Sayısı’’ adlı başlıkta Kabardeylerle ilgili istatistik hakkında ki fikirlerinizi beyan ederken asılsız bir demeciniz dikkat çekiyor.

’’Kabardeyler sürülmemişti...’’

1) Buna göre sayın Zemsky 6-700 bin Kabardey dönemin Osmanlısına neden geldiler ya da TC’deki varlıklarını nasıl açıklıyorsunuz? 10 bin değil 50 bin değil 6-700 bin ciddi bir rakamdır!

2) Bu kadar bir kitlenin varlığı keyfen mi oldu, yani sürgün değillerdir de göçmen midirler?

3) Sizce ne tür bir motif varolmuş olmalı ki bu kadar ciddi bir rakama ulaşacak kitle ülkesinden, kardeşlerinden,toprağından kısaca her şeyinden vazgeçip yaban ellere yok olmaya gitsin!

Saygılarımla


 

ZemskySabor

09.01.2009

 

İlk önce Türkiye’deki toplam Çerkes (Adige) nüfusunun içerisinde hangi kabilenin ne kadar sayıya sahip olduğu bence çokta önemli değil. Sonuçta hepimiz Adige’yiz.

Bu girişten sonra ''sürgünden'' ne anladığımı da kısaca belirteyim izninizle.

Adige halkının kendi toprakları üzerindeki bağımsızlık ve egemenliğinin silah zoruyla sona erdirilip, halkın silah zoruyla kendi topraklarından çıkartılıp, başka ülkelerde mecburi ikamete gönderilmesini genelin sürgün tanımı olarak kabul ediyorum.

Burada bir parantez açarak uluslar arası hukuk da buna 'soykırım' dendiğini de altını çizerek belirtmek gerek.

Kabardey Adigeleri genelin anladığı gibi 1864’de sürgüne uğratılmış mıdır?

Hayır.

Zaten Kabardey bölgesi 1864’den çok önce Rus Çarlığı’nın işgal ve yönetimine girmiştir.

Çerkesya’nın herhangi bir bölgesinde yaşayan Çerkes halkının herhangi bir bölümünün keyfe keder kendi iradesiyle ''göç'' ettiği ileri sürülemeyeceği gibi, bu halkın Kabardey kolunun da Kuban tarafındaki kardeşlerinin maruz kaldığı şekilde silah zoruyla göç ettirildiğinin iddia edilmesi de zordur.

Mesele kavramlardaki uyuşmazlık olarak açıklanabilir belki.

Evet bence Kabardeyler göçmendir.

Fakat kendi yaşam alanlarında serbestçe yaşama olanakları ellerinden alındığı için ''göç etmek zorunda'' kalmışlardır.

Bu da bir bakıma sürgün edilmekle eş tutulabilir fakat bizim anladığımız şekliyle sürgün değildir.

Diğer konu başlığında ''nüfus'' miktarları hakkındaki sayın Abadzah’ın yazdıklarını iddialı ve abartılı bulduğumu yazdım. Gerekçe olarak da bugün Kafkasya’daki Kabardey nüfusunun aşağı yukarı bu kadar olduğunu söyledim.


Eğer ki Kabardeyler, Abzegh, Shapsugh, Natkoç vb. kardeşleri gibi silah zoruyla topyekun deportasyona uğratılsaydı bugün Türkiye’deki Kabardey nüfusu en az 1 milyon olurdu.


Oysa bugün Kabardeylerin çoğunluğu anavatanda yaşamaktadır.


Diğer Adige gruplarının ise tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde çoğunluğu anavatan dışında yaşamaktadır.


Aynı durum Kubanlı Bjedughlar içinde geçerlidir.


Bugün Adigey Cumhuriyeti’ndeki 52 Adige köyünün 35 i Bjedugh kabilesinin köyleridir. Türkiye’de yaşayan Bjedugh Adigeleri ya 1864’ten önce direnen Adigelere katılan gruplardan ya da 1864’ten sonra halkın Adige olarak yaşam olanakları ağırlaştırıldıkları için göç etmek zorunda kalan guruplardır.

Kabardeyler süngü ucunda sürgün değil, fakat şartları ağır olan nedenlerden dolayı göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu kategoriye Kabardey Adigelerinden başka, Türkiye’de yaşayan diğer Kafkas kökenli Çeçen, Oset, Abhaz, Karaçay gibi halkları da dahil edebiliriz.


Benim düşüncem bu yönde. Son olarak sebep her ne olursa olsun, gidenlerde kalanlarda benzer ağır şartlarda yaşam mücadelesi verdiler. Hepsinden Allah razı olsun, bizleri ve Adigeliği bugünlere ulaştırabildiler.

Saygılar.


 

Okur

09.01.2009

 

Sayın Zemsky yanlış bilgi vermeyin lütfen

Kabardeyler Çar ordularına karşı en önce savaşan en uzun süre savaşan halktır.

Kuzeybatı bölgesine inen Çar orduları Kabardeyleri dümdüz ettikten sonra geçtiler o bölgeye.

Nüfusunun onda dokuzunu savaşlarda ve felaketlerde kaybeden insanlara vicdanınız sızlamadan "göçtüler" diyerek imalarda bulunuyorsunuz.

Sıkılmasanız turistik geziye çıktılar diyeceksiniz.

1864 yılında sürülen Abhaz sayısı 100 bin, Adige sayısı 700 bin. Wubıhların ise tümü sürgün edildiler.

Oysa Osmanlıya gelen insan sayısı neredeyse 2 milyon civarında, nerede bu rakamın gerisi?

Onlarda mı göçtüler?

Aynı dönemde anayurtta kalan Adigey Adigelerinin sayısı 40 bin, anayurtta kalan Kabardeylerin sayısı 40 bin. Abhazların sayısı da 40 bin.

Bu gün ise Kabardey 600 bine dayandı, Adigey’in ve Abhazya’nın nüfus durumu malum.

Ne diyeceksiniz buna?

Demek ki asimilasyona direnemiyor halkımızın bir kesimi.


Bu durum Türkiye’de de aynıyla tekerrür ediyor.


Kabardeyler bilmem neyler diye ayrım yapacağınıza kendi kimliğinize sahip çıkın.

Bunun Adı topyekun "Adige halkının sürgünüdür" tarihi sulandırıp bulandırmadan ve terminolojiyi çarpıtmadan sahip çıkın çıkıyorsanız.

Biz hepimiz Adige’yiz. Zorlamayın bu sınırı.

Bu Kabardey kompleksinden umarım artık vazgeçersiniz, bu vesile ile sayın Cevdet Hapi'ye de sesleniyorum, sizde Shapsugh mikro-milliyetçiliğini ve Wubıh düşmanlığını bırakırsınız umarım.

Bizler "hepimiz Adige’yiz" dedikçe siz üsteliyorsunuz.


Eğer bu mikro-milliyetçi tavırlarınızdan vazgeçmeyecekseniz herkes kendi yoluna gitsin, sizde ne haliniz varsa görün.

 

 

Tlaps

10.01.2009

 

Neo kendi içimizde alt kimlik üst kimlik yaratılmaya mı çalışılıyor.


Kabardeyler orada sanki hiç mücadele etmeden Rus yönetiminin altına girdiği şeklinde bir yazı yazılmış. Ben tarihçi değilim ama bildiğim kadarıyla Rusya ile Adigeler arasındaki mücadele 300 yıl sürmüş. Yine bildiğim kadarıyla Rusya’ya en yakın bölge aynı zamanda en düzlük bölge Kabardey bölgesi.


Fiziki şartlar düşünüldüğü zaman Kabardeylerin mücadele gücünün daha çabuk kırılması gayet doğaldır. Zaten Kabardey bölgesini ele geçirmeden diğer bölgelere ulaşamayacaklardı.


Burada böyle bir yazı yazılmasının bence bir anlamı yok.

 

Madem böyle bir konu açıyorsunuz 300 yıllık mücadeleyi anlatın. Getirip olayı 1864 sürgününe ve 1864 sürgününde şu Adigeler bu kadar kayıp verdi şekline dayandırmak 300 yıllık mücadeleyi 20-30 yıllık dilime sıkıştırmak olur.

Malum 29 Mart’ta yerel seçimler var. Bu seçimlerde bulunduğumuz bölgelerde birleşerek ortak destekleyebileceğimiz adaylar var mı acaba? Yoksa Kabardeyler birini, Shapsughlar birini, Abzeghler, Bjedughlar, Wubıhlar, Besleneyler başka başka adayları mı destekleyecek?

 

 

Abadzeh

10.01.2009

 

Sayın Okur gibiler, Adigeliğe zarar vermek için elinizden geleni yapıyorsunuz ama aklı olan bunları yemez söyleyeyim.

Binlerce Kuran’ı değiştirip dağıtan MOSSAD ajanları gibi sizlerde Adigeliği bitirmek için yalan yanlış veriler sunuyorsunuz. Bırak da o işi bizler yapalım ya da araştıranlar yapsın.

Verdiğin rakamlar direk atmasyondur. Kafana göre nüfus verileri sayma burada. Yakında neyin ne olduğunu gerçek veriler ile açıklayacağız, her ne kadar gereksiz olsa da. Siz böyle yaptıkça ne kadar gerekli olduğunu anladım artık. Bekleyin görün.

 

 

Zemsky Sabor

10.01.2009

 

Sayın Okur,


Büyük kahramanlık, kompleks vb. lafları ağzınıza dolayıp ve ikide bir bunları tekrar etmekle nereye varabileceksiniz ki?


Yazınıza madde madde cevap vermeye çalışacağım.

Konu başlığı nüfus miktarı meselesinden açılmıştı.


Bende kendimce yaptığım araştırmaları ortaya koydum bunda bir çelişki varsa buyurun çürütün.


Kabardeyler sürülmemişti, çünkü nüfuslarının çoğunluğu anavatanda yaşıyor. Bu durum fiili olarak böyle.


Neden gocunuyorsunuz ki? Sevinmelisiniz bu duruma.


Keşke bizim taraflardaki Adige liderleri de zamanında akıllı bir barış yapabilseydi de sürülmeseydik. Kabardeyler gibi nüfusumuzun en az %60-70’i kendi vatanında yaşardı ve bugün Adigey’in hem sınırları hem de siyasi olgusu ve tabi ki nüfusu çok farklı bir çevrede olurdu. Adigey’in nüfusu asgari 1.5 milyon civarında olabilirdi.

Kompleks hem de Kabardey kompleksi öyle mi? :)))

Vahametin böylesi... Komik ötesi bir durum...

Kabardeyler savaşmadı diyen mi var?

Evet Kabardeyler savaştı. Kabardeyleri asıl mağlup eden de Rus işgal orduları değil, ülke genelindeki salgın hastalıklar olmalıdır.


Söylediğiniz nüfusunda hemen hepsi savaşarak ölmemiştir, öyle mi?


Buna birde Rusya ile güç birliğine hevesli pşilerinizi de ekleyin. İktidar mücadelesi için birbirini ve halkını katleden gururlu pşilerinizi hani.

Kabardeyler savaşmadı mı? Evet savaştı. Kahraman mı? Evet kahraman. En önce savaşanlar Kabardeyler mi? Evet öyle. Ancak en uzun süre savaşanlar değiller.


Bunu bir yerinize not edin. Kabardey direnişi 1864’ten en az 80 sene önce sona ermişti.

Kubanlı kardeşlerinize karşı Rus ordusu saflarında savaşırken de kahramandınız. Yanlış mı?
Ben 21 Mayıs Sürgün Etkinlik Planlaması’na, ‘’biz katılmayız. Çünkü biz sürgün değiliz’’ diyen Kabardeyli eski bir dernek başkanını da biliyorum. Bunlar çok önemli değildir. Hata hatadır, önemli olan telafi edebilmek.

Biraz normal olmayı deneseniz de kendi açmazlarınızdan sıyrılsanız fena olmayacak.

Yazınızdaki nüfus meselesinde belirttiğiniz rakamlar ile yazınızın ana temasında vurgulamaya çalıştıklarınız birbirini yalanlıyor bilmem farkında mısınız?

40 bin kalan Kabardey nüfusu bugün 600 bine ulaşmış öyle mi?


Yüzde kaçlık bir nüfus artış hızı öngörüyorsunuz acaba merak ettim? Yemeden içmeden çocuk mu yaptı Kabardeyler?


1864 tarihi itibariyle Kabardey’de en az 100-125 bin Kabardey’in kalmış olması lazım ki ortalama %3,5’lik bir artış hızıyla bugün bu rakama ulaşılabilsin.

 

Eğer sizin rakamınız doğruysa Kabardeylerin nüfuz artış hızı senede %10’dan aşağı olmamalıdır ki, bu bir dünya rekorudur.

1887’de Kuban’da kalan Adige sayısı 56 bindir.


Daha sonra göçler olduğu da muhakkak.


Fakat yıllık nüfus artış hızı düşünüldüğünde bugünkü yaklaşık 150 bin küsurluk Adige nüfusu normal bir rakamdır.

Sizin absürd ve hayali hesabınızı dikkate alırsak bugün Adigey’deki Adige nüfusu 800 binlerde olmalıdır ki...


Keşke siz doğruculardan olsaydınız!

Bir diğer sapma noktanız beni çok ilgilendirmese de Abhazlar hakkında. Göç eden Abhaz sayısının 100 bin olması abartılıdır. Bugün toplasanız Türkiye’de 250 bin Abhaz çıkmaz.
1864’te Wubıhlar + Çerkesya Abazalarının toplamda sürgün edilen nüfus rakamı 50-60 bini geçmez.


Buna Abhazya dan 1878’de göç eden Abhaz rakamını eklerseniz ancak 100 bin rakamına yaklaşabilirsiniz.


Bugünde Türkiye’deki Wubıh + Abaza + Abhaz nüfusunuzu toplasanız 300 bin rakamını bulamazsınız.

Siz olayları galiba tek bir perifede olmuş gibi değerlendirmektesiniz.


Tıpkı bazı çevrelerin Çerkesleri kimi halklarla ''aynileştirmeye'' çalıştıkları gibi, sizde Çerkesleri bir takım halklarla veya birtakım olaylarla özdeşleştirmeye çabalıyorsunuz ki, bu bir, zihin bulanıklı değilse ideolojik dayatma, o da değilse düpedüz sapkınlıktır.

Sapkınlığınız son cümlelerinizde daha da belirgin, bir nevi tehdit havasında: ''Hepimiz Adige’yiz dedikçe, üsteliyorsunuz, mikro-milliyetçi tavrınızdan vazgeçmeyecekseniz herkes kendi yoluna gitsin...''

Son model bir despotizm sergiliyorsunuz.

Alkışlar sizin için olmalı ya da çürük domatesler diyelim...

Akla mantığa ve tabi ki tarihe dokunan hiç bir gerçekliğe yer vermeden kendi sanal doğrularınız ile kurguladığınız sanal Çerkesya’nızda yaşayacaksanız buyurun yolunuz açık olsun. Bugün yaşadığınız şu ülkeye bir bakarsanız sizin sanal gerçekliliğiniz ile bu ülkenin sanallarının ne kadar da benzeştiğini keşfedebilirsiniz.


Ancak gerçeklik her zaman sanallığı yıkar geçer.

Kabardeylerin bütünün tenzih ederim ama siz ve Badınoko gibileri kendi yollarına gidebilirler.

 

Bizce mahsuru yok.


Böylece aradığınız ihanet kaynaklarınızı başkalarında aramak yerine kendinizde bulmuş olursunuz.


Öz Kabardey gibi, Öz Kahraman gibi, Öz Psihalıve gibi sahte ‘’öz’’lerinizi geliştirebilirsiniz.


Nüfus konusunda katılımcı arkadaşlarla karşılıklı danışma yazılarından konu buraya taşınmış oldu ki bu birazda fuzulidir aslında ve gereksizdir nihayetinde. Çünkü nasıl olduysa oldu. Hepimiz buradayız işte!


Çok merak eden sayın Okur gibi katılımcılar için tekrar edeyim: Kabardeyler, zorunlu göçmendir.
Süngü ucunda, sürgün değildir!

Aksini ispat edecek olan arkadaşlarımın, büyük laflarla demagoji yapmaya çalışmadan veya ‘’çeker gideriz’’, ‘’kafamıza sıkar gideriz’’ türünden sapkınlıklara girmeden ellerindeki bilgi ve belgelerle bunu yapmalarını dilerim.

Saygılar.

 

 

Abadzeh

10.01.2009

 

"Malum 29 Mart’ta yerel seçimler var. Bu seçimlerde bulunduğumuz bölgelerde birleşerek ortak destekleyebileceğimiz adaylar var mı acaba? Yoksa Kabardeyler birini, Shapsughlar birini, Abzeghler, Bjedughlar, Wubıhlar, Besleneyler başka başka adaylarımı destekleyecek?"

Sayın Tlapş bu ayrımı kimler yapar söylememe gerek var mı?


Adigeler ama başka Adigeler bu ayrımı yapar. Kendine Adige'yim diyen adamın destekleyeceği kişi bellidir ama Adige olup da kendine oyum, buyum diyen kişi her işine geleni destekleyebilir ya da kimi destekleyeceği belli olmaz.

Adige ismi dışında tanımlamalar yapmayın. Bırakın bu taktikleri.

Saygılar

 

 

Abzeh

10.01.2009

 

Merhaba,

Lütfen siz yanlış bilgi vermeyin sayın Okur.


Abhazların 1864’te büyük sürgünde Adigeler ile birlikte sürgün edildiklerini ilk defa sizden duydum!

Abhazlar 1866 yılında Rusların yaptığı Toprak Reformu’na karşı ayaklandıktan sonra kendi istekleri ile yani oluşan kötü yaşam şartlarından dolayı Osmanlıya göç etmişleridir!

O zamana kadar Ruslar ile çok iyi geçinmişlerdir. Yani Adigelerin Ruslarla yaptığı savaşlara da katılmamışlardır ve Rusya’da en son kaldırılan Prenslikte 1864’te Abhazya olmuştur. Ruslar Adigeleri sürgün ettikten sonra Abhazlara gerçek yüzlerini göstermişlerdir ve 1866 yılında Toprak Reformu yaparak topraklarının bir kısmını Ruslara vermişlerdir.

Kabardey Adigelerine gelince. Kabardeylerin Ruslarla ilk savaşanlardan olduğu doğrudur ama en uzun direnenler Kabardey Adigeleri değil batıdaki Adigelerdir. Kabardeylerin Ruslarla savaşı 1763 yılında başlamıştır ve uzun aralıklarla resmen 1822 yılında bitmiştir. Kabardeylerin ağır kayıpları olduğu da doğrudur ama en çok kaybı Adigey’deki Adigeler vermişlerdir.

Yani Kabardeylerin Osmanlı’ya gelişleri göçtür. Yine Ruslar tarafından yapılan Toprak reformları ve köleliğin kaldırılışını hazmedemeyenler tarafından da yapılan bir göçtür.

Batıdaki Adigelerin Ruslarla savaşı ise 1760/70 yıllarda Osmanlı-Rus savaşı ile başlar (Anapa dolaylarında) ve 1864 ile de bitmez. Taa 1870’li yıllara kadar (8-9 bin dolayında Adige savaşçı ormanlarda ve dağlarda senelerce direnmeye devam etmişlerdir. Bu yüzden bazı bölgelere Rus yerleşimciler ancak 1870/80’li yılların sonunda yerleşebilmişlerdir) sürmüştür (1877-78 ayaklanması da olmuştur).

İlle kardeşlik yapacağız diye, ille Birleşik Kafkasya’yı kuracağız diye, ille yok diğerlerine ayıp olmasın diye böyle yanlış şeyler anlatıp da tarihi çarpıtmayalım lütfen.

Doğru neyse dobra dobra onları yazalım diğerleri de utanmadan kimseye ayıp yapmadan bunları yapabiliyor.

Saygılarımla.

 

 

Bjintsine

10.01.2009

 

Kusura bakmayın ama hepiniz saçmalıyorsunuz.

Tarih ilmini zamanı gelip de tartışmaya girersem lazım olur deyip okuduğunuz 2-3 paragraftan ibaret sayıyorsunuz. Süper istatistikleri tokuşturunca halkınıza faydanız dokunduğunu zannettiğiniz kişisel hezeyanlarınızı başka alanlarda köreltin. Köreltmek gibi bir niyetiniz yoksa başka alanlarda tatmin edin, edin ki şu yaptığınız saçma tartışmalarla ele güne alay konusu olmayalım. En azından bu tartışma devam edecekse Adige, Kabardey, Abzegh, Shapsugh v.b bizler için önemli isimlerin yerine farklı parola ya da şifreler kullanın ki en azından vatandaşın teki arama motorlarında bu isimleri yazıp tesadüfen bu sayfaya yönelmesin ve alay konusu olmayalım.
Adige için Trönki diyin
Kabardey için Bungulimalar ismini kullanın
Abzegh için Dordoribbunalar
Shapsugh için Blingimnippiler
Hatukuaylar için Bolşıbjıytüketenler
Bjedughlar için Azgelheleler
v.b gibi isimler kullanın ki binlerce sene geride kalmış medeniyetten uzakta yaşamış az gelişmiş kabileler kendi arasında atışıyor işte diyip sayfadan çıksınlar dışarıdan fazla dikkat çekmeyelim bari olan ismimize oluyor.

 

 

ZemskySabor

10.01.2009

 

Tabii muzip bir yaklaşım.


Herkes kendi kabilesi için şifreli bir nick uydursun.
 

Bizim Abzeghler için; Azgelelee iyi bir parola olabilir.

Sizin içinde muzip şifreli bir parola bulalım hemen.

DeGettİşineLoo! Bnce uygundur.

 

 

Okur

10.01.2009

 

Genç Abadzeh, önce seninle başlayalım.


Sana daha öncede söyledim, bildiğin bilmediğin her şeye atlama diye.
 

Saygısızlığını insanlar görüyorlar ben bir şey demeyeceğim.
 

Seni zaten yok sayıyorum bu mesajından sonra.
 

Ancak bilmeni isterim ki, senin baban bile bir çocuktu biz Çerkeslik için ite kaka süründürülürken, o nedenle terbiyeni takın ve yazdıklarını göndermeden önce oku. Sana tek söz söyleyeceğim; hadi oradan!

Sana gelince tuhaf isimli arkadaş,
 

Ben senin gibi işkembe-i kübradan sallamıyorum.
 

Her ne kadar asli faaliyetim tarih araştırmaları değilse de söylediklerimi tarihçileri kaynak alarak söylüyorum.


Sana verdiğim rakamların nereden geldiğini aşağıya yazıyorum oku ve anlamaya çalış.
 

“Bana göre böyle olmamalı” gibi, kendine hayran ifadelerle, kendinden menkul tuhaf yargılarınla ve içinde akıl olmayan kanaatlerinle insanları yanıltma.

Al şimdi oku aşağıdan:
 

1864 yılında 70 bin Adige, 100 bin Abhaz, Wubıhların tümü sürgün edilmişlerdir.


Ayrıca yukarıda saydığımız Adigelerin diğer kollarından olan Bjedugh, Kemırguey, Natuhaç vb. halktan geriye anayurtta kalan insan sayısı sadece 40 bin kişidir.


Bu sürgünde Natuhaçların bütünü, Shapsughların,Abadzahlerin bütüne yakını,yine Bjedughların Kamırgueylerin, Besleneylerin çok büyük bir kısmı anayurttan sürülmüşlerdir.


300 binin üzerinde nüfusu olan Shapsughlardan geriye yerleşik kalan insan sayısı çok az bir miktardır.


Aynı acı sonu yaşayan Abhazlardan sürgünden geriye kalan insan sayısı sadece 40 bin kişi idi.
Kabardeylerin yaşadıkları son da pek farklı olmadı, 18.yy. başlarında sayıları 400 bine yaklaşan Kabardeylerden, savaşlar ve sonrasındaki salgın hastalık yüzünden nüfusun onda dokuzu yok oldu.


19 yy. başlarında geriye kalan sadece 40 bin civarında idi.

Kaynak: Abhaz tarih araştırmacısı Georgiy Dzidzarie.



Göç meselesine gelince: 18. yy. sonlarında Rus Çarı tüm Kafkasya’yı kendi hükümranlık alanı içerisinde görmeye başlamıştır. Bu yaklaşımın yansımaları olarak bölgede kendi yönetimini ve kendi mahkemelerini kurmuş, halkların yaşayışlarına ve geleneklerine müdahale etmeye başlamış, pek çok halkın topraklarının bir kısmını alarak kazak köyleri kurmaya başlamıştır.
Daha net söylemek gerekirse bölge haklarının tüm özgürlüğünü gasp etmiştir.
 

Bu durumu kabullenemeyen halklar ayaklanmışlar,fakat güçlü çar orduları ile baş edemedikleri için yenilmişlerdi.


Bu yenilgiyi ve baskı yönetimini sindiremeyen birkaç bin insan Osmanlı topraklarına göç ettiler.
 

1858 – 1864 arasında bu şekilde göç eden Kabardey sayısı 15 bin kadardır.


Aynı şekilde bir kısım Çeçen ve Oset’de o dönemde göç etmiştir.
 

Kaynak: Tarih profesörü Karmokue Hamid.
K.B üniversitesi Tarih araştırmacısı.

Başka kaynak da ister misin sayın Zemsky?


Herkes çok iyi bilir ki hiçbir halk doğduğu yaşadığı toprakları kendi rızası ile terk etmez.
 

Başka topraklara başka ülkelere göç etmez.
 

Bu tür yer değiştirme ancak zor kullanılarak, şiddet ve baskı yolu ile sağlanabilir.
 

Bunun adı da sürgündür.

Kaldı ki, senin o meşhur teriminle “süngü ucunda sürgün” olan insanlar, ayaklanmayı bastırabilmek için Çarlığın tespit ettiği ve Adige boyları arasında sözü dinlenen, diğer bir deyimle ayaklanmaları organize edip katıldığı düşünülen bir grup insandır. Bunların çoğu senin “pşileriniz” diye aşağılık kompleksi içerisinde alaya almağa kalkıştığın doğuştan savaşçı, asil, cemiyette sözü dinlenen ve boyun eğmeyen insanlardı. Sayıları tam bilinmemekle beraber toplam sürgün nüfusa oranları çok azdır.


Şimdi bu diğerleri sürgün değil mi demek oluyor?
 

Oku bakalım aşağıdaki ifadeleri ne diyor…

Şamil’i esir alan General Graf Baryatinski bizzat çara şunu söylüyordu: “Eğer onları tümüyle bu topraklardan temizlersek ilelebet Kafkasya diye bir sorunumuz kalmayacak, bu verimli ve stratejik topraklar bizim elimize geçmiş olacaktır.”

Sultan Devlet Girey hatıratında; 1816 ile 1910 yılları arasında Kafkasya’yı terk eden veya terk etmeye zorlanan insan sayısı 3 milyon 97 bin kişidir.


Yine aynı kaynak 1910 yılında Osmanlıdaki Çerkes sayısını 2 milyon 750 bin kişi olarak verir.
 

Şimdi bu nüfusun içinde süngü ucun sayın Soner Koçsav, öncelikle taslak hazırlayın, ondan sonra tartışmalara katılın.


29.01.2009 tarihi DNA’ya cevap yazınız da: "(...) o sadece Tatar kökenli olup da bimem ne zaman Adigeleşen bir soyu temsil eder. Adigeleşen bir soy "ırken" Adige değildir."

"Buna bakarak Adigeler safkan değil derseniz bu bilimsel olmaz"

"Adigeleşen ırklar safkan Adigeliğe eksi not olabilir mi? Hayır Adige ırken değiller ki zaten... Ceddimde Adige harici kimse yoktur ve de bunu kanıtlarım desem, ben ırkçı mı olurum palavracı mı?"
 

"1880 den buyana köyümüzde ne yabancıya kız verilmiş nede dışardan (Adige olmayan) kız alınmıştır."
 

"Zamanın asil werk denilen ailelerinde bu daha da belirgindir."
 

Sizden yaptığım bu alıntıları alt alta yazdığımda dışarıdan okuyan birisi sizin için bal gibi ırkçı diyecektir. Siz ne kadar ben demokratım deseniz, kendinizi öyle niteleseniz de yukarıdaki söylemleriniz ırkçıdır.


’’Asimilasyona karşı yabancı ile evlenmeyelim’’ söylemi ile "Adigeleşen bir soy ırken Adige değildir" cümleniz birbirine tamamen zıt söylemlerdir.


Asimilasyona karşı durmak demokratik bir tavır olarak nitelenebilir. Fakat Adigeliğin ırken saflığından bahsetmek ve de devamen "(...) kendi ceddimde Adige harici kimse yoktur ve bunu da kanıtlarım desem, ben ırkçı mı olurum yoksa palavracı mı" söyleminiz dahi ırkçılığı çağrıştıran sözlerdir.


Ben aslında bunları söylemek istemedim deseniz de "Zamanın asi werk dediğimiz ailelerinde bu daha belirgindir. O da kalmadı artık yani 20 yıl içinde safkanlık kalmaz" sözleriniz yine ırki saflılık bağlantılı ve de yanlı, ayırımcı, kendini üstün görme çıkmazına sürükler sizi.



Abadzeh

11.01.2009

 

Maf Sayın Abadzeh,

Siz değerli bir katılımcımızsınız. Yazdıklarınız bize de ışık tutuyor. Birçok konuda verimli yazılarınızı da beğeniyle okuyoruz.

Ancak, son günlerde bu verimliliği bırakıp, size yakıştıramadığımız düzeye geldiniz. Bizim sizden ricamız eski güzel üslubunuzla verimli çalışmalarınızı bizimle paylaşınız.

Sevgilerimizle

Wuzinshow

CircassianCanada

 

 

Abadzeh

11.01.2009

 

Estağfurullah. Bizde her duyarlı Adige genci gibi bir şeyler yapıyor, yapmaya çalışıyor, kıymeti olmasa bile hiç yoktan düşünüyoruz neler yapılabilir diye. Ancak üretmek, kültürüne gram faydası olmayanlara boş geliyor. Neyin ne olduğunu herkes biliyor gerçi boşa konuşuyorum. Boş durmaktansa ayağa kalkmaya düşünmeye sonuna kadar varım.

Düşünen adamım ben bundan sonra. Yakında Romavari bir heykelimi dikersiniz artık.

Kolay gelsin sayın CC yetkilileri, işiniz zor vesselam.

 

 

Bjintsine

11.01.2009

 

Muziplikten değil sayın ismigüzel,

Acaba şaka yollu bir şeyler anlatabilir miyim diye düşünmüştüm ele güne karşı artık bu kısır çekişmelerimiz utanılacak hale gelmeye başladı mesajı vermeye çalışmıştım ama siz maşallah "pxu petıre" diye başlayan Adige deyimindeki gibi hala ısrarla devam ediyorsunuz.

Hadi madem yeterince kendimizi komik duruma düşürmüşüz örnek verelim ki tam olsun.

Diğer Kafkasyalı kardeş halklarımız arasında siz bizim gibisini hiç gördünüz mü?

Yüzlerce yıl önce coğrafyaları bile farklılaşan köken birliği haricinde hemen hemen Kafkasyalı iki halk kadar birbirine mesafeli ama Abhaz, Abaza kavramı içinde aynı halktan sayılan Ashuwa-Askharuwalarla Apsuwalar arasında siz hiç böyle bir muhabbete şahit oldunuz mu?

Siz hiç bir Çeçen'in ben Ekhi t'eybindenim biz savaştık ettik siz Belakhtular Cılkholar, Yalkholar C'ontrular şöylesiniz böylesiniz dediğini duydunuz mu? Yalkhoların ordan zıplayıp hoooop bizde fena savaştık asıl siz kaçtınız, deyip kendi öz kardeşlerine Kafkasya’daki insanlık felaketini ihale etmeye çalıştığına rastladınız mı?


Bir Digoron Osetin, İron Osetle bu tür muhabbete girdiği nerde görülmüş vs. vs… Örnekler çoğaltılabilir ama bizim haricimizde bize benzeyen tek örnek verilemez bunun sebebi siz ve sizler gibi düşünenlerin basit tabirle dışarıdan verilen gazlara geliyor olmanız.

Tarihte güç dengelerini kullanarak birbirlerine karşı savaşmış birçok kardeş halk vardır. Adigelerde de bu Bosfor’dan başlayıp Hazar, Altınordu, Kırım, Astrahan, Rusya v.b gibi güç odakları etrafında farklı şekillerde gelişmiş ve sonuçlanmıştır birbirlerine karşı kimin savaştığı kimin kime yardım ettiği ya da etmediği konusunu hiç açmayalım. Bundan kimse ak sütten çıkmış gibi çıkamaz. Zaten çıkmasına da gerek yok bugünün şartlarıyla tarihi yargılamanın anlamı yok.

 

Anlatabildiysem ne mutlu bana.

Kolda kırılmasın yende içinde kalsın...

 

 

ZemskySabor

11.01.2009

 

Sayın Okur,

Tartışmak istiyorsanız buyurun, tartışalım. Beraberce doğruyu bulalım. Kendini sorgulanamaz kabul eden veya sorgulayamayan milletlerin devletlerin grupların içine düştüğü acınacak durumlar dünyada herkesin gözleri önündedir.

Sonrasında üslubunuzun hiçbir şeyi kanıtlamayacağını da biliyor olmalısınız. Bildiğiniz içinde bu kadar kızgınsınız galiba. İnsanları rencide etmeyi bırakın.


İşkembe-i kübra lafınızı aynen iade ediyorum.

Sonrasında tehditvari konuşmalarınızı da nazik yerde ve şekilde iade ediyorum ve size iade-i itibar kazandırıyorum. Daha ne istiyorsunuz benden? Her konuda karşıma geçip tehdit ediyorsunuz ki?

Sonra bilemezsiniz insanda tahmininizden daha büyük bir iyilik de olabilir, altından kalkamayacağınız kadar kötülük de gelebilir.

Sonra tartışmak istiyorsanız, Kabardey kimliğinizi bir yana bırakarak, konuşun.

Ben sizinle yazışmalarımızda bir Abzegh olarak konuşmuyorum.
 

Abzeghleri de yardıma çağırmıyorum. Abzeghlerin üstün olduğunu ya da herhangi bir Adige grubundan farklı olduğunu da iddia etmiyorum.

Mesela hainlik meselesine gelirsek her Adige grubunun haini vardı belli.

Bu bir giz de değil ki. Bir kaynakta Adigelerin %10’unun düşmanla işbirliği yaptığını okumuştum.

Bunun içinde Kabardeylerde var, Abzeghlerde var, Shapsughlarda var, Natkoçlarda var Wubıhlarda var...

Gel gelelim senin Kabardey nüfusunu araştıran Abhaz tarihi araştırmacısı Abhaz bilim adamına. Ona sor bir bakalım; 1864’te 40 bin olan bir nüfus yüzde kaçlık bir büyüme oranı ile bugün 600-650 bin kişiye ulaşmış.

Yoksa depolarda kara günler için sakladıkları stoklarını mı tedavüle sokmuşlar.

Yazınızdan alıntı olaraktan;

Doğuştan savaşçı Kabardey pşilerinize selam olsun...

Her Türk asker doğar... Nakaratına benzemiş biraz. :)))


Gn. Baryatinsky herhalde bu sözleri Kabardeyleri kast ederek söylememiştir demi. :))

Şamil ve Kabardey üzerine yürüyen 25 bin kişilik ordusunda hangi Adige boyları varmış acaba bunu söyleseniz de öğrensek? Bence hiçbir Adige yoktur.

Siz Kuzeykafkasya’ya da Kafkasyalı deyince sadece Adigeleri filan anlıyorsunuz.

Dedem de öyle. Çeçenya’dan gelen arkadaşları yanına götürdüğümde Adigece konuşmaya çalışmış olmayınca da ‘’bunlar Çerkes değil’’ demişti. Eskiler öyledir: Kafkas demek Adige demektir.
 

Sizin Kabardey üzerine yürüyen Şamil’in ordusunda da illaki Kafkasyalılar vardır ama bunlar Adige değildir.

Hatta bir keresinde Kafkasya’dan gelen bir Adige arkadaş, şöyle demişti; ‘’Şamil’e yardım için yanına iki bin Abhazyalı gitmişte, Şamil bunlar Hıristiyan diye kabul etmemiş.’’ :)))
Abhazya’nın kimin yönetiminde olduğunu bilmiyorsanız bunu kabul etmeniz normaldir tabi.

Sonuç;

Sürgün olayı, diasporayı birbirine bağlamaz sayın Okur, o işler geçti artık. Sürgün olanlar atalarımızdı. Biz değil. Sınırlar açıldı, gidiş gelişler başladı. Artık insanları terimlerin ardına sığınarak, atalet içinde bırakamazsınız. Halkın anavatanı ile bağlantı kurmasının önüne geçmek için kurguladığınız Rus düşmanlığı tezlerinize yeni sebepler yaratma peşindesiniz. Ancak tutmaz.

Bize dönün Adigey’e derken, sürgün değilseniz sizde Kabardey’e dönün demek isterim.
 

Göçmenseniz kalabilirsiniz.

Adige milletinin, asimilasyonuna engel olacak, halkı diasporada diri tutabilecek, Adigeliğin siyaseti ve tek olgusu dönüş tezidir.

Aksi bütün durumlar atalet sebebidir.

 

 

Okur

11.01.2009

 

Sayın Zemsky Sabor,


Sizin anlayacağınız üslupta gönderdiğim mesaj yayınlanmadı, bu size ikinci mesajımdır.

Ben size bilgi, belge, kaynak göstererek yazdım yazacağımı.

Sizin gösterdiğiniz dayanaklar ise:
"bir arkadaşımın dediğine göre..."
"dedemin düşüncesine göre..."
"bir kitapta okuduğuma göre..."
"benim düşünceme göre..."
 

Böylesi argümanlarla tartışma olmaz, zaten son mesajınızdan anladığım kadarıyla bu konularda tartışacak kapasitede de değilsiniz.

Şimdi beni son defa dinleyin lütfen:

Bizler bir elin parmaklarıyız, birinin diğerine üstünlük farklılık taslaması bu eli felç eder, bunu sizin bana kullandığınız üslup ile söyleyeyim "bir yerinize yazın". En çok konuda yazıyor olmak için bilir bilmez her konuya atlarken, sözlerinizin nereye gittiğini ve ne manaya geldiğini iyice düşünün.

Tartışma yeterliliğiniz olmadığını görüyorum.


Tartışma adabınız da yok.
 

Savunduğunuz konularda bilginiz olmadığı gibi, samimiyetiniz ve tutarlılığınız da yok.
 

O nedenle bu konuda artık size yazacak bir şeyim kalmadı.

O çok atıp tuttuğun vatan işte burada.
 

Gel ve karış halkının arasına, ben o zaman anlarım senin ne babayiğit olduğunu.

 

 

ZemskySabor

12.01.2009

 

Sayın Okur ;

Ben sizden kaynak göstermenizi istemedim.


Ben size basit bir kaç soru sordum, nüfus meselesi ile ilgili. Cevaplarınız yetersizdi.

T.C’deki Adige nüfus sayısı meselesini ki, burada Adige nüfusunu şu bu diye ayıklamaya çalışmak başında yersizdi.

Araştırmada arkadaşlar kolaylık olsun diye böyle bir düzenlemeye gitmiş olabilirler belki, onların tasarrufu.


Bence fark etmez, Kabardey de Adige’dir, Wubıh da Adige’dir, Shapsugh da Abzegh de, Bjedugh da Çemguy da... Nüfus hepimizin.

Siz kendi anlayışınızla konuyu Kabardeyler ve diğerleri meselesine getirdiniz. Kabardeylere sanki hakaret edilmiş gibi davrandınız. Allah aşkına mümkün mü böyle bir şey?


Burada ana faktör böyle gereksiz bir konu başlığını açan Badınoko’dur. Fakat kendisi nicedir ortalarda yok. İlginç.

Kaynak meselesine gelince sizin elinizden geçenlerin büyük kısmı benimde elime geçmiştir. Daha fazlasını da bilebilirsiniz bu da pekala mümkün.


Ben burada yazanların belli nisap miktarı birikimleri olduğunu düşündüğüm için detaylara inme gereği görmem.


Burada yazanları -çok basit ve serkeş olanlar hariç- kesinlikle kendimden az yeterlilikte görmem.
Tam tersi fazlası olanlar çoktur derim.

Adap meselesine hiç girmiyorum. Bunu sizin şahsınıza havale ediyorum. Çünkü konulara giriş şekliniz, yansıttığınız kelimelere bir göz atarsanız tavırlarınızın ilençliğini görürsünüz.
Bundan da sizin hesabınıza bir özür çıkar.

Ancak önemli değil, sonuçta Adige’siniz. Sizin tavırlarınız başkası kadar yaralamaz. Adigeler konuşurken iğneleyici olmayı sever, karşısındakini duruma göre rahatsız ettiğinde veya şaşırttığında, koca bir orduyu yenmiş gibi sevinir.

 

Biz böyleyiz ne yapalım, başka türlü davranamadığımız için böyleyiz ama biz halkız. Birbirimizle alıp veremediğimiz hiçbir şey de yok.

Kimsenin kimseye üstünlüğü yok, bu belli.

Önemli olan Adige olmak, gerisi teferruat veya hikaye...

Saygılar, selamlar.

 

 

Turkav81

19.01.2009

 

Genel konuşmak istemem ama Kabardeylerde bir kimlik karmaşıklığı olduğunu gözlemliyorum. Adige misin sorusuna hayır Kabardey’im diyenler, Facebook’taki bir gruba Çerkes olmayan giremez yazan grup yöneticisine '’ee ben Kabardey’im girmeyeyim mi? Bizi niye dışlıyorsunuz' diyenler gibi birçok örnekle karsılaştım. Sanırım bunun sebebi Rusya’nın bir Adige kabilesine özerklik verip diğer kabilelerden ayırması. Bu da konuya vakıf olmayan gençlerin, sanki Kabardeyleri ayrı bir millet olarak değerlendirmesine yol açıyor.

Sonuç: Sene 2009. Amerika zenci başkan seçmiş. Biz hala kabilecilik oynuyoruz.

 

 

Bjintsine

23.01.2009

 

Turkav kardeşim yazının ilk satırlarını okudum ve çok güldüm. Yanlış anlama alay edercesine değil sevimli geldiği için.

Gözlemlendiğimizin farkında olsam biraz farklı davranırdım en azından saçı başı tarardık. :)

İşin şakası bir yana, inan kimlik bilinci ile ilgili tüm Adige halkları aynı ortak sorunu yaşıyor. Kendi içinde değilse dahi bir diğer Adige topluluğunu farklı bir millet zannedenlere bende çok rastladım.

Ancak son dönemde en azından bu sitede yazan genç arkadaşların yazılarını okudukça sanırım bir bilinç uyanmaya başladı diyorum. Bunun da yan etkileri görülmüyor değil. Başka halklardan farklı olduğunu anlamak dışında, başka halklara soğuk bakmak ya da negatif hisler duymaya başlamak ki, bu hiç hoş ve sağlıklı değil.

Salt kendi değerlerini kendi geçmişini ve kendi geleceğini referans alan bir milli bilinç haricinde başka halklara düşmanlık beslemek ya da tamamen kopmak bence zararımızadır.

Diasporada Adigelerin kültürel hegemonya yaşadıkları açıktır. Adigeleri bir yekun içinde değerlendirip ve kendilerine öyle inandırılıp kültürel hegemonya kavramının rıza ve kabul mekanizması belki bilinçli olarak ya da belki de sırf duygusallığın geliştirdiği şartlarla bir şekilde kendiliğinden oluşarak işlemeye başlamıştır.


Evet, belki kimse aman Adigelere isimlerini unutturalım değerlerini unutturalım, demedi ama diasporada aynı şartları yaşayan farklı toplumlar bir korunma psikolojisiyle aynı şartları sürgünü diasporayı yaşayan bir diğerine daha da yaklaşmışlar ve zamanla aynı kitleye dönüşmüşlerdir. Bunun dışına çıkmak isteyenler kendi öz benliği ve öz kimliğine sarılmak isteyenler bahsettiğimiz kültürel hegemonyanın rıza ve kabul mekanizmasından türetilen tabularla değim yerindeyse çarmıha gerilmişlerdir. Mikrocu, Rusçu, ajan v.s gibi kavramlar yaşadığımız bu sürecin bizlere hediyesi.

Deyim yerindeyse psikolojik ya da duygusal bir hemşehricilik, zamanla farklı halkların birbirlerini aynı millet sandıkları ya da öyle görmek istedikleri hale gelerek bunun aksinin ifade edilmesini hatta düşünülmesine bile imkan vermeyen daha çok duygusal bir fikir yapısı oluştu.

Bugün kendi değerleri ve isimlerine yönelmiş olan bazı Adigelerin kendi içlerinde bile gördüğü bu tepki aslında daha çok duygusal, aslında öyle Adigeler üstüne çok büyük ve sistematik bir asimilasyon uygulanmaya çalışıldığı fikri bence çok inandırıcı değil.

Diasporada yaşayan tüm Kafkasya halklarının kendi kendine gelişen kültürel hegemonya içinde birbirlerine yaklaşmak gereği hissetmesi dışında çok sistematik ve art niyetli organizasyonlara yormaya gerek yok. Bu oluşumun yeterince karmaşık olması dışında bu oluşumun bile asimilasyona yenik düşmesi asimilasyon karşısında kan kaybetmesi nedeniyle bugünkü gençler haklı olarak kavram karmaşası yaşıyor. Bahsettiğiniz, kendini Çerkes dışında zanneden ama Kabardey olduğu bir şekilde kulağına çalınmış hikayelerden başka duyduğu halkın içinde birey olma şansını yakalayamamış bu ihtiyacını sadece internetten giderebilen gençlerden maalesef çok var.

Ben geçen sene bir Shapsugh kardeşimle konuştum. Shapsugh olduğunu biliyor. Çeçenlerle aynı millet olduğunu iddia ediyor. Kabardeyleri farklı bir millet sanıyor. Adige’yi ise tüm Kafkasya halklarına dendiğini sanıyor. 20-25 dakika uğraşmama rağmen Kabardeylerin Adige olduklarına kendisini inandıramadım. :) Tahmin ettiğiniz üzere internetten konuştuğum bir kardeşimdi tabi bu. En ilginç olanı bu olay olduğu için aktardım. Bunun gibi yüzlerce örneğe rastladım.


Her neyse bu kadar uzatmayacaktım laf lafı açtı…

Umarım tüm Kafkasya halkları bir gün hak ettikleri günleri görürler

Sağlıcakla kalın.

 

 

Aytek Sey

24.01.2009

 

"(…) ama son dönemde en azından bu sitede yazan genç arkadaşların yazılarını okudukça sanırım bir bilinç uyanmaya başladı diyorum, bunun da yan etkileri görülmüyor değil başka halklardan farklı olduğunu anlamak dışında başka halklara soğuk bakmak ya da negatif hisler duymaya başlamak ki, bu hiç hoş ve sağlıklı değil."

Yine aynı terane... Bu ülkede bir Çerkes cumhuriyeti yok ki Adigeler nüfusları itibariyle iktidarı ele alıp diğer azınlık Kafkasyalılara baskı yapsın. Bizim derdimiz bu ülkede Adigeliği yaşatmak, anavatana da Adige gibi dönmektir, böyle olmalıdır.

Diğer Kafkasyalı halklar bana bu noktada zaten zarar veremez, bizi asimile edemezler. O nedenledir ki, mücadelemiz onlar ile değildir, derdimizde onlar değildir. Bu durumda neden negatif hisler duyayım onlar için? Böyle şey mi olur?

Adige boy değil bir millet adıdır. Bunun üstüne millet üstü bir tanımlama yapmaya gerek yok. Kafkasyalılığı temsil eden milletlerin kültürel yakınlık dışında hiçbir benzerliği yoktur. Bu benzerlikte etkileşim ile gerçekleşmiştir o kadar. Köken, dil bağı millete göre değişir.

Herkes gençler uyandı falan diyor. Siz bu gerçekleri biliyordunuz da şimdi mi uyandınız? Uyanan bizler değil aslında yaşı başı geçmiş, anca olayı kavramış bazı büyükler olmasın. Ancak görülen o ki, hatadan dönme yürekliliğini hala gösteremiyorlar... Öze dönmek döneklik sayılmaz.

Saygılar

 

 

KUŞHA Faruk Özden

24.01.2009

 

Sayın Aytek Sey ve Bjıntsıne,

Önce Aytek kardeşimin heyecanlı yaklaşımında düştüğü saptama hatalarından söz edeyim.

"(...) Bizim derdimiz bu ülkede Adigeliği yaşatmak, anavatana da Adige gibi dönmektir. (...) Diğer Kafkasyalı halklar bana bu noktada zaten zarar veremezler, bizi asimile edemezler..."

Senden yaptığım alıntılardan hareketle öncelikle Adige gibi değil, Adige olarak yaşamak, Adige olarak anavatana dönmek önceliğimiz olmalıdır.

Diğer Kafkasyalı halklar nasıl sana zarar veremez?

Diğer Kafkasyalı halklarla (Adigeler dışında) evlilik bağı kurulduğu zaman al sana asimilasyonu tetikleyen etken. Hele bütün Kafkas kökenlileri tek millet gibi algılamak sonuçları ortada... Kardeş halklar tarafından eritilmezsin ki, günümüzde bu imkansız. Fakat Adige benliğini kaybetmeni tetikleyen unsur olur.

Sayın Bjıntsıne,

"(...) Diasporada Adigelerin kültürel hegemonya yaşadıkları açıktır... Evet kimse Adigelere isimlerini unutturalım, değerlerini unutturalım demedi..." diyorsun.

Acaba?

 

 

Necdet Hatam

24.01.2009

 

Sevgili Aytek,

Belirleyici olan kişinin Kuzey Kafkasya halklarından hangisinin mensubu olduğu değil gelecek kurgusu, gelecek projeksiyonu, gelecek vizyonudur. Dili ile kültürü ile nerede var olabileceğini düşlediğidir.

Adige diyenleri, diğer kardeş halkların ayrı örgütlendiği gibi bizlerin de ayrı örgütlenmemiz gerekir diyenleri ayrımcılık, mikroculukla suçlayanlar söylemlerinde istedikleri kadar dönüşü terennüm etsinler, dönüşe karşı olmadıklarını yineleyip dursunlar ‘’diaspora merkezli’’ düşünmektedirler. Öyle olduğu için de ayrı örgüt kurmaları diasporanın gücünü azaltmayacak olan halkların değil, diasporik gücü sıfırlayacak büyük parçanın ayrı örgüt kurmasına tüm güçleri ile karşı çıkacaklardır.

Hangi halktan olursa olsun dönüşü hedeflemiş kişilerin, ayrı örgütlenmesi yanlış değil bir zorunluluktur. Çünkü diasporada kaldığı uzun yıllar birlikteliği sağlayabilse bile dönüşü gerçekleştirir gerçekleştirmez ayrı dernek örgütlerinin değil ayrı devlet örgütlerinin içinde bulacaktır kendisini.

Ayrıca Maykop'a dönüş yapmış biri Çeçenistan'a, Osetya'ya belki yaşadığı sürece hiç gitmeyecek, gitse bile anadilini konuşamayacak yabancı kalacaktır.

Kimilerinin sandığı gibi bu ayrılık 1990’larda değil 1950’lerde derneklerin kurulabildiği ilk yıllarda başlamıştır. Altmışlı yılların sonunda, yetmişli yılların başında bu gerekçelerle ve bu gerçekleri bildiğimiz için dönüşçüler olarak ayrı Abhaz derneği kurulmasını doğru bulduk. Kuzey Kafkas Kültür Dernekleri de yakın zamana kadar pratikte Adige, Adige-Abaza dernekleri olarak çalışagelmiştir.

Diaspora merkezli düşünenler, bilinç altlarına diasporalılık yerleşmiş olanlar, dönüşe karşı değiliz deseler, dönüşçüyüm deseler de dönüşe zarar veren söylem ve eylemlerde bulunacaklardır. Bunu adı da gerçekleri dile getirmek olacaktır.

Hiç bir gerçek dönüşçü anavatan koşullarının mükemmel olduğunu iddia etmediği halde iddia edilmiş gibi, kendi dönmeyişini haklı çıkartmak için olumsuzlukları dile getirecektir. Tüm gazete ve Tv.lerde korku devleti işlenirken, çocuk tacizcileri raporlarla ceza almaktan kurtarılırken anavatanda güvenlik olmadığını diline dolayacaktır. Altını çizerek yazıyorum bu sorumsuzluktur.

Anavatana dönüşü merkez almak elbetteki eksiği fazlayı olumsuzlukları görmemek anlamına gelmez. Ancak sorumluluk, olumsuzlukların olumsuzlukları düzeltebileceklerin izlemediği sanal ortamda, anlamadıkları dilde dedikodu yapmak değil, bu olumsuzlukları nasıl daha olumluya çevirebilirim diye düşünmek, eylemlerde bulunmaktır.

"Olanakları olduğu halda onlarca yıl annesini ziyarete gitmeyen birinin annesini çok sevdiğine kendisi hiç inanmayacağı gibi birilerini inandırması da çok zor olacaktır. Ha, inanlar olmayacak mıdır? Elbetteki olacaktır. Kimler mi? Aynı durumda olup, ruh sağlığını korumak isteyenler inanacaktır. Hem, "Hiç ziyaret edilmeden de ana, çok ama çok, uğrunda ölünecek kadar sevilebilir"e kendilerini inandırmasalar nasıl koruyabilirler ruh sağlıklarını?

Özetle sevgili Aytek,

 

Dönüşe karşı değilmiş gibi dönüşe karşı eylemlerde bulunanlara, özü dönüşe karşı yazı yazanlara inat dönüş gerçekleşecektir, gerçekleşmektedir.

Gerisi laf ebeliğidir...

Sevgiyle...

 

 

Turgut Janxot

24.01.2009

 

Sayın Hatam,

Yazdıklarınıza bağlı olarak bazı basit şeyler.anlatmak istiyorum.

Abhazya’ya dönenler oldu belli aralıklarla. Yanılmıyorsam yaklaşık 500 kişilik bir grup. Bu insanlar ne yer, ne içer, ne yapar, nasıl yaşarlar? Durumlarından memnun olan içlerinde kaç kişi var?
Bileniniz var mı acaba?

Nasıl döndük, nereye döndük, ne işlerle uğraşacağız, çalışacağımız bir iş var mı, pazarda elma armut mu satacağız? Nerede ve nasıl yaşayacağız, gibi bazılarımıza sorulan sorulara, konulara da hiç girmek istemiyorum. Zamanınızı almaya da niyetim yok. Dönüşü destekleyen devlet yönetiminde gelin yerleşin (paralı iş adamlarımıza yapılan çağrı hariç) diyen kaç kişi var bunu da sormuyorum.

Size sadece tek soru soruyorum. Lütfen cevaplayınız.

Bu dönüş Rus pasaportu alarak mı olacak ya da turistik vizelerle mi? Ben dönmek istiyorum pasaportumu nasıl alacaksınız, diyen birine ne cevap verirsiniz?

Bu soruma vereceğiniz cevaba göre ben size birkaç tane anavatana dönüş hasretiyle yaşayan arkadaşımı yönlendirmek istiyorum. Abhazya’yla ve diğer Adige cumhuriyetleriyle durum aynı değil biliyorsunuz.

Lütfen laf ebeliğine soyunduğumu da düşünmeyin. Tam tersi ben şu an yazınızı okuduktan sonra sizin yaptığınızın o anlama geldiğini düşünmeye başladım bile.

Selam ve saygılarımla.

 

 

Bjintsine

24.01.2009

 

Sayın KUSHA Faruk Özden,

Alıntı yaptığınız kısımlarda ben her iki iddia ya da ihtimalden bahsettim ve Adigelerin sistematik ve bilinçli olarak asimile edilmiş olma ihtimaline bende ’’acaba’’ dedim ama bununla kendimizi çok meşgul etmeyi gereksiz buluyorum. Bahsettiğiniz asimilasyon şartlarının oluşması ile ilgili aynı kaygıları taşıyorum. Kısaca ’’acaba’’larla zihnimizi pek meşgul etmememiz ve kendimizi dış dünyaya ve diğer halklara karşı şartlandırmamamız gerekiyor. Önceden de bahsettiğim gibi Adige halkının tekrar ayağa kalması ve ismini ipotek edildiği her türlü kavram karmaşasından kurtarmak için referansı kendisidir. Başka halklara düşmanlık ya da başka halklara aşırı bağımlılık aynı derecede zararlıdır,

Değerli Aytek Sey,

"Herkes gençler uyandı falan diyor. Siz bu gerçekleri biliyordunuz da şimdimi uyandınız? Uyanan bizler değil aslında yaşı başı geçmiş, anca olayı kavramış bazı büyükler olmasın. Ancak görülen o ki, hatadan dönme yürekliliğini hala gösteremiyorlar... Öze dönmek döneklik sayılmaz."

Ben yaşı başı o kadar geçkin biri değilim. Hepimizin birbirimize öğreteceği gerçekler var. Bu gerçekleri geç de olsa öğrenmiş ya da önceden de bilen ama kendine ifade edecek alan ve emsal arayan biri olarak genç bir kardeşime tavsiyede bulunmak ya da fikir alışverişi hakkını kendimde görmek dışında bir niyetim yok. Heyecanınız ve gayretiniz aynı yaşlarda olduğum zamanları hatırlatıyor. Belki beni bu cesaretlendiriyor ve umutlandırıyor.

Adige ismini tekrar ayağa kaldırıp anavatanımızdan aldığımız emaneti bize ve ona yakışır vaziyette geri götürebileceğimiz ve sıcak kollarına sığınabileceğimiz zamanları beraber yaşayabilmek dileği ile.

Sağlıcakla kalın

 

 

Badinokue

24.01.2009

 

Bakalım bu sefer 12 Eylül sansüründen geçecek mi yazımız!

Sayın Hatam

Adigeler anaerkil bir halk midir da anadan ve anavatandan bahsedersiniz?

Adigeler anaerkil değildir ve orası anavatan da değildir. Orası ülkemizdir, vatanımızdır, yurdumuzdur ama anavatan değildir. Yine bizzat siz anlam karmaşası ve kafa karıştırmaya neden oluyorsunuz!

 

 

Necdet Hatam

24.01.2009

 

Sevgili Aytek,

Ben sizi laf ebesi olarak gördüğüm için değil, yazdıklarınızı kendime yakın bulduğum için sizin adınızla başlamıştım. Adige adını ön plana çıkarttığınız için kendime yakın bulmuştum. Karşı çıkanların diaspora merkezli düşündüklerini vurgulamak istemiştim. Laf ebeleiği yapanları pek önemsemeyin demeye getirmiştim

Dönüş konusuna gelince CC sayfalarında okuyucularına bizi usandırdın dedirtecek kadar yazı var.

Ancak bu kadar güzel yazabilen birinin pasaport ile ilgili soruları biraz tuhafıma gitti. Dönüşün Rusya Federasyonu Federal yasaları çerçevesinde olacağını bilmiyor olabilir misiniz, bu kadar yanılmış olabilir miyim?

Önce geçici oturma izni, sonra sürekli oturma izni. Ancak geçici oturma izni için henüz Türkiye’de iken başvuru mümkün. Geçici oturma izni olan aynı anda çalışma iş kurma izni sahibi de oluyor. Daha sonra da vatandaşlık. Şu andaki prosedür bu.

Kaf-Fed sitesinde bunların detayı var. Başvuru doğrudan Kaf-Fad'e yapılıp yardım istenebilir.

Ancak en önemlisi gerçekçi olması için dönüşü ciddi olarak düşünen kişinin önce turist olarak gelip gözlem yapmasını gerekli görürüm ben. Ne yapabileceğine kişinin kendisinin karar vermesi gerekir.

Özetle önce dönüşe evet denecek, dönüşe evet diyenler sağlıklı dönüşü birlikte kotaracaklar, sorunları birlikte aşacaklar. Yardımlaşacaklar, devletin bu dönüşü daha çok önemsemesi çalışması yapacaklar. Yani çalışmalar dönüş odaklı olacak.

Eğer danışmalar dönüş odaklı olsaydı koskoca bir Türkiye diasporası uydu yayını sağlayamasa bile bir internet Tv kurabilirdi denemez mi örneğin...

Dönüşün sorunları yok demiyoruz, hiç bir zaman demedik, çok kolay da bitmeyecek. Ancak yineliyorum; dönüşü merkeze koyup söylem ve eylemlerimizle çevresinde halkalar oluşturalım diyorum. İşte o zaman sizin bildiğiniz, bilmediğiniz, duyduğunuz duymadığınız sorunların da giderilmesi çalışmaları da hızlanacaktır.

Sevgiyle...




Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,


Yazınızdaki karışıklık CC’dan mı sizden mi kaynaklandı bilemiyorum.
 

Rica etsem tekrar yollar mısınız?

Saygılarımla

 

 

Necdet Hatam

25.01.2009

 

Sayın Janxot,

Karışıklık benden kaynaklandı. Sizin yazınızı sayın Aytek yanıtlamış gibi yanıtladım. Biraz da şaşırarak...

Ancak "laf ebeliği" terimini kimler için kullandığımın anlaşılmış olduğunu sanıyorum.

Dönüş konusuna klavye başında iken bir daha dönecek olursak, eleştirdiklerimiz dönüş yapmayanlar, bu olanakları bulmayanlar, özel durumları nedeni ile dönüşü geciktirenler değil.

Eleştirilen dönüşün merkeze alınmaması... Kişi yaşam boyu hiç dönmeyecek olsa bile dönüşe yararlı olabilir diye düşünüyorum. Anavatan merkezli düşünülürse el birliği gönül birliği ile sorunların aşılması daha kolay olur diyorum...

Sayın Bidanuk sorduğunuz soru bence halkın anaerkil yada babaerkil olduğundan çok kavramın o dilde en etkili nasıl söylenildiği ile ilgili. Türkçe’de yerleşik olan ya da bize yerleşik ve alışılmış şekli yaygın şekil "anavatan" gibi geldiği için bunu kullanıyor ancak Adıghabze yazarken Adej xeku, Адэжь Хэку yada Адыгэ Ч1ыгeжъ diyoruz. Bir başkası tahayyül ettiğimiz kavram için daha etkili olduğunu düşündüğü bir başka ad kullanabilir...

Adlandırmadan çok anlatılmak istenen kavramı önemsiyorum.

Sayın Janxot karışıklığa neden olduğum için özür dilerim.

Saygılar...

 

 

Adigeeale

25.01.2009

 

Sayın Necdet Hatam;

Dönüş konusunda temel sorunun ekonomik olduğunun altını çizmemiz gerekir. Evet, Türkiye’nin, Rusya Federasyonu’ndan daha demokratik ya da daha güvenli bir yer olduğunu iddia edemeyiz. Hatta şahsi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirleri ile karşılaştırıldığında, Maykop kesinlikle çok daha güvenli ve yaşanacak bir yer.

Ancak, ekonomi konusuna gelince her şey değişiyor, maalesef. Siz, dönüşün ekonomik boyutunu her ne kadar küçümseseniz de her Adige için bence en önemli faktör oradaki ekonomik koşullardır. Mevcut durumda, para sahibi Adigeler dönüşe sıcak bakmadığına göre davetinizi sizce kim kabul edecek gibi görünüyor? Yüksek öğrenim görmüş, orta veya üst gelir grubundaki Adigeler sizce Adigey’de ne iş yapabilir? Anavatanda hangi alanda, ne düzeyde işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır? Bu konuda Adigey Ö.C. ile diaspora ülkeleri (özellikle Türkiye) ile birlikte yürütülmüş/yürütülen resmi bir çalışma var mıdır?

Bu sorulara cevap bulunduğu takdirde, diasporada yaşayan Adigeler için “Niye dönmüyorlar?” şeklinde bir soru sormaya da gerek kalmayacaktır. Ekonomik açıdan gelişmiş bir ülkeden, daha az gelişmiş bir ülkeye doğru bir göç hareketine dünya üzerinde şahit olunduğunu sanmıyorum. Bundan sonra da böyle bir toplumsal olguya ihtimal vermiyorum. Olsa olsa ne olur, emekli olan (ekonomik kaygısı bulunmayan) yaşlı nüfusun anavatana doğru yer değiştirmesi gerçekleşir. Batı ve Kuzey Avrupa Ülkeleri’nden, Akdeniz sahillerindeki Alanya, Bodrum gibi kasabalara emekliliğini geçirmek üzere yerleşenler gibi.

Siz: “Özetle önce dönüşe evet denecek, dönüşe evet diyenler sağlıklı dönüşü birlikte kotaracaklar, sorunları birlikte aşacaklar. Yardımlaşacaklar, devletin bu dönüşü daha çok önemsemesi çalışması yapacaklar. Yani çalışmalar dönüş odaklı olacak.” diyorsunuz. Anlaşılan, mekanizmayı tersten çalıştırmayı düşünüyorsunuz. Bence doğrusu, öncelikle dönüşe yönelik çalışmaların kişiler değil, kurumlar düzeyinde planlı biçimde yapılması, daha sonra ihtiyaca uygun kişilerin dönüşüne öncelik verilmesi olmalıdır.

Bir Adige olarak, dünya üzerinde gururuna en şiddetli biçimde bağlı milletlerden birinin Adigeler olduğunu biliyor olmalısınız. Bizim insanımız, el açıp başkalarına (devlete dahi) yalvaramaz, gerekirse aç kalır ama başkasına muhtaç olmak istemez. Bu nedenle, yaşadığı ülkeyi bırakıp başka bir yerde (anavatanı da olsa) dilenmek zorunda kalmayı göze alamaz.

Uzun sözün kısası, dönüş konusunda ciddi ve resmi bir çalışma yürütülmediği müddetçe sizin davetiniz, “haynape” olmasın diye nezaketen yapılmış sayılır.

Adigeeale

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Arkadaşlar değerli thamademiz forum sayfalarında sorularımıza cevap veriyor, bizlerle konuşuyor ama bu olayı fazla abartmamak ve gerekli gereksiz sorular sormamamız gerekiyor.

Soru sormadan önce araştırmak lazım.

Değerli thamade, benimde çoğu zaman olduğu gibi aklımda olan şeylerden birini daha söylediniz. Şu İnternet Tv olayı.

Oraya gidipte geldiği yeri unutanların neler yapabileceğinin en basit örneği bu. Adigey'de Tv de gösterilen hiçbir yayını diaspora izleyemiyor, çok basit olsa da bu yapılmıyor nedense. Nart TV bile izlenmiyor sanırım.

Sizi gayet iyi anlıyorum ben. Bu milleti uyandırmak zor iş. Sanırım bizimde ömrümüz bununla geçecek...

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,

Yazınızı tekrar yazdırdığım için asıl ben sizden özür dilerim.

Lütfen beni ve benim gibi düşünenleri Badinokue’nin tabiriyle anayurda dönüşe karşı insanlar olarak da algılamayınız.

Dönüşün ne kadar güç olduğunu en iyi bilenlerden biri olarak ve her zaman Kafkasya gerçeklerini yaşayarak ve anlatarak insanımıza yardımcı olmamız gerektiği kanısındayım.

Yani tabirinizle inadına dönüşçü hiç olamadım maalesef.

Hatta devamlı olarak muhalif olarak anıldık.

Belirttiğiniz gibi bu konu hakkında Adigeleri bıktıracak kadar, yeter artık, dedirtecek kadar sayfalar dolusu yazıldı, çizildi. Sonucunda da hiç kimse hiçbir şey elde edemedi. Yazılanlar da masal olarak kaldı.

Konuyu ezbere olmadan tüm gerçekleriyle ve çıplaklığıyla anlatmadan da masal okumaya devam ederiz. Yukarıda yazdığım bazı konular bunların en basiti. İnsanımıza şartların zorluklarıyla ve gerçeklerle bunun imkansız olmadığını ama aşmamız gereken de ‘’şu şu problemler var’’ şeklindeki bir yaklaşımın her zaman savunucusu olmaya hazırım.

Belirtmeden geçemeyeceğim: Eğer bu bahsettiğimiz dönüş toplu değil de bir kaç kişinin gelmesiyle gerçekleşecekse herkes yerinde otursun boğulur gideriz.

Umarım anladınız sayın Hatam.

Selam ve saygılarımla.

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Saygıdeğer thamade,

Bir önceki adımı kullanarak yazdığınız yazının tümüne katılıyorum. Zaten söylenen eleştiriler bana değildi, anlaşılmıştır yani.

Sayın Faruk,

Bize zarar veremezler, derken demek istediğim şey; eğer biz izin vermez isek bize zarar veremezlerdir. Ben hiç babası Oset annesi Adige olan görmedim ya da annesi Çeçen, babası Adige olanda görmedim. Bir iki istisna olabilir ama bunun toplumsal sorun olması için Türk, Kürt v.b. ile evlenme oranı gibi bir oranın olması gerekir. Mesela babası Türk ve annesi Adige, Abaza, Abhaz olan çok gördüm. Tam tersi de görülüyor. Her iki durumda Adigelik adına bir asimilasyondur orası ayrı...

Kentleşme biz Adigelere hiç yaramıyor, çünkü "milliyetçi" değil "rahatçıyız". Sorunların en büyüğü de bu zaten.

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Aytek,

Ne yazacağımızı ne soracağımızı senden öğrenecek değiliz. Yanılıyor muyum yoksa?

Sen değerli thamadeni anlıyorsun da biz anlamıyoruz: Sayende de millet uyanıyor öyle mi?

Lütfen saygılı ol, yazdıklarına dikkat et

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Sayın Turgut sizde dahil herkese gerekirse bir şeyler öğretmeye adayım. Akıl vermek değil bu aklı kullanmayı beceremeyenlere yol göstermektir olay... Bu işi gurur meselesi yapmayın.

Dönüşü desteklememek başkadır, onun olabilirliğini görmezden gelip ha bire sorunlar çıkarmak başkadır. İş yok, güç yok v.s. Giden adam kendinden önce ilerde doğacak çocuklarını düşünecek ki, neyi göze alarak gittiğinin farkına varsın. Sen zorluk çekeceksin illaki ama ilerde çocukların Adige gibi yaşayacak, konuşacak. Onun bunun hizmetçisi olmayacak. Hizmetçi olsa bile kendi insanına, ülkesine hizmet edecek.

Dediğim gibi milliyetçi değiliz, rahatçıyız.

Bu ulusal bir meseledir arkadaşlar, var olma meselesidir. Bu durumda hiçbir menfaat güdülemez. Artık kendinize gelin. Vatanı için cephede savaşmakla bu durumun hiçbir farkı yoktur. Oraya gidecekseniz bu kafayla gidin ki iş bulmak adına Adigey'e giden binlerce Koreliden farkınız olsun...

Ya susun ya da emekçilere, örnek insanlara destek verin.

Hazırcı zihniyettir bunun adı açıkça söylüyorum. Adige terbiyesi artık bir şeye yaramıyor, bunu anlayacak Adige kalmadı çünkü.

Saygılar

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Aytek,

İnsan aklının yaşıyla ölçülmeyeceğini iyi bilirim. O yüzden yaşını da sormayacağım.

Fakat tartışmayı kişiselleştirmemek için mail adresimi yolluyorum oradan devam ederiz.

turgutjankat@hotmail.com

 

 

Necdet Hatam

25.01.2009

 

Değerli arkadaşlar,

Şimdi yazacaklarımı birinizden biri üzerine alınmasın lütfen. Eleştiri konularının belki bir bölümü size yönelik olacak, kim bilir belki de sadece sizin dışınızdakilerin yanlış bulduğum yaklaşımlarını eleştirmiş olacağım. Belki de dönüşü nasıl gördüğüme şöyle bir değinmiş olacağım.

Öncelikle kişileri değil zihniyetleri, yaklaşımları eleştirdiğimi asıl eleştirilmesi gerekenin yaklaşımlar olduğuna inandığımı bilmenizi isterim. Kişiler yanlış bulduğumuz yaklaşımda ısrarcı oldukları ölçüde eleştirilmektedir.

Aranızda öğrenci olmayan yoktur. Kimileriniz de belki öğretmendir. Dolayısı ile bazen bir öğrencinin, konuyu bilmediğinin kanıtı sorular sorduğunu yaşamışsınızdır. Benzer şekilde kimi söylemler de söyleyen kişinin belki dönüş karşıtı değil ama dönüş merkezli düşünmediğini kanıtlar...

Genç arkadaşların önce bu çelişkilerinin bilincinde olması, bizim kuşağın, bizden önceki kuşakların yaptığı yanlışların farkında olması, kendilerinin benzer yanlışlara düşmemesi gerekmektedir.

Önce ulusal sorunun çözümünden kimin sorumlu olduğu sorusu ile başlayalım. Evet sizce bu konuda en çok çalışması, yorulması gereken kimdir? Kurum başkanları, yönetim kurulu üyeleri mi? Cumhuriyetlerimizin yöneticileri mi? Bence değil. Ulusal sorunun çözümü konusunda en çok çalışması, çabalaması gereken, özveride bulunmayı gereken kişi kendisini en çok sorumlu hisseden kişidir. Ancak gerçek Cumhuriyetlerimiz yetkilileri, kurumlarımız yöneticilerinin olayı sahiplenmesi ölçüsünde çözüm de daha sorunsuz olacağı da bilinmektedir. Dolayısı ile kendini halkından sorumlu sayan kişi, kurumlarımız, devlet yöneticilerimizi sadece eleştirmekle görevini yapmış olamaz. Kurumların öneminin, devlet yöneticilerinin öneminin bilincinde olduğu gibi bu yetkililerin olayı sahiplenmeleri için gerekli çabalarda da bulunması, görev talep etmesi, görev alması ve sorunu çözme çabalarına kurum gücünü katması gerekmektedir.

Hiç katılmadığım görüş Dönüşten çok söz edilmesine karşın hiç ilerleme olmadığı görüşü. Bu yaklaşımın dile getirilebilmesi için ya gelişmelerin bilmiyor olmak ya bilinenlerin öneminin bilincinde olmamak yada dediğim gibi anavatan merkezli, dönüş merkezli düşünmüyor olmak gerekir diye düşünüyorum.

Bir kere yüz elli yıldır kopuk bir ipin yeniden bağlanması, halat sağlamlığına eriştirilmesinin çok kolay olmadığının bilincinde olmak gerekmez mi? Her adımda bunu iki bin yılda sağlayanları övüp, on yıllarda sonuç alınamadığını eleştirmek çelişki değil mi?

Ayrıca Dönüş politikası ile Dönüşün pratikte gerçekleşmesi de karıştırılmıyor mu? Adıge halkının ulusal sorunlarının tek çözüm yerinin anavatan olduğunu bu netlikle anlaşılmış olması, başka somut bir çözüm önerisi getirilememesi Dönüşün ne denli başarılı olduğunun göstergesi değil mi?

Halkımızı süren Rus İmparatorluğunun varisi Rusya Federasyonunun politik ve ekonomik katkıları ile Yugoslavya'daki Çerkeslerin anavatana geri getirilmesi, Dönüş'ün değil de kimin başarısı sizce? Sürgünü olduğu bir ülkeye dilekçe ile dönülüyor olması da Dönüş'ün başarısı değil mi? Türkiye'de anadili yayın hakkını birleşikçiler mi savundu sizce? AB projeleri çerçevesinde anadilde kurslar açanlar, şu an pek izlenmese de Tv yayınlarını başlatanlar, izlenecek yayınları isteyenler Birleşik Bağımsız Kafkasya Düşünü görenler midir?... özetle sadece halkımız siyasetleri olarak değil Türkiye genelinde de Dönüş siyaseti perestroikadan sonra da ayakta kalabilen, olabilirliği değil olmazsa olmazlığı çok net olarak ortaya çıkan bir siyasettir ve elbetteki çok başarılıdır.

 

En büyük yanlışlık Dönüşçülerin başarısızlığının Dönüşün başarısızlığı gibi gösterilmesidir.

Ancak bilinmeli ki başarısız dönüşçüler bile yıllardır Dönüş karşıtlığı yapanlara, dönüşü desteklemeyenlere göre yine başarılıdır En azından teorileri ayaktadır. Samimi dönşçü oldukları dönemde atmış oldukları her adım Dönüş yolunun açılması, döşenmesine katkıda bulunmuştur.

Şimdi düşünün yıllar yılı çeşitli sol gruplarda gece gündüz emek veren birbirleri ile kavga eden salt kendi siyasetlerine kazandırmak için derneklere gelen ve kendilerine programınız nedir? halkımız için gelecek vizyonunuz nedir diye sorulduğunda "Devrimle sorunlar çözülür" yada "biz dönüşe karşı değiliz" den daha somut bir şey getiremeyen, getirmeyenlerle yıllar yılı dönüşün lafını etmiş, okuma yazma öğrenmiş, alfabe yayınlamış, kurs açmış, günlerini derneklerimizde harcamış, anavatanı ziyaret etmiş, anavatandan gelen konuklarımızı karşılamış, halkımızın onları tanımasını sağlamış, toplantılarda kitle önünde anadilin konuşulmasının bedel gerektirdiği dönemlerde bile kitle önünde anadilde konuşmuş, halkı için sorgulanmış, işinden gücünden olmuş, hapis yatmış kişiler bir olabilir mi? Anavatandaki değişen ekonomik koşullar değiştiği yada bir başka nedenle dönüşü sağlayamadıkları için tüm bu saydıklarımı, daha fazlasını yapan arkadaşlar başarısızdır diye bir çırpıda silinebilir mi?

Dönüşçülerin eleştiri öz eleştirisi kendi iç sorunlarıdır. Gün gelecek o da yapılacaktır, yapılmaya da başlamıştır. Ama bu, Dönüşü merkeze koymayan kişilerin arkadaşlarımızı uluorta eleştirebilecekleri anlamına alınmamalıdır. Herkesler önce kendi geçmişleri ile hesaplaşmalı, günümüzde yapabilecek olup da yapmadıkları için kendisini sorgulamalı daha sonra ancak eleştiri okları bir başkasına yöneltilmelidir...

Değerli arkadaşlar şu şu olmasa kitlesel dönüş olmaz, yada bireysel dönüşler çok önemli değildir, yaklaşımı da kitlesel olayların gelişimine ilişkin bilgi eksikliğinin kanıtıdır. Siz hiç bireysel başlamamış bir kitle hareketi düşünebiliyor musunuz. Yada küçük bir fiske ile patlayan kitle hareketlerinin nedeni bu fiskedir denebilir mi. O fiskeye gelinceye kadar bireysel emekler, bireylerin özverileri görmezden gelinebilir mi?

Anavatandaki sorunlara gelince,
Arkadaşlar sadece geçmişi yazmak, nasıl tarih değilse, sadece sorunları konuşmak da sorumluluk değildir. Anavatanla kırk yıldır çok yakın ilişki içindeyim. Anavatan düşlerini görmeye başladığımızda belki çoğunuz daha hayatta değildiniz. Dolayısı ile sizin bildiğiniz sorunları yüze katlayabilirim. Peki bunlar tartışılmasın mı? tartışılmıyor mu? Elbetteki tartışılsın, tartışılıyor da giderilmesi için çaba da harcanıyor, harcanacak da... Yaptığım en öncelikli iş bu diyebilirim.

Ama bunların her zaman olduğu gibi yeri ve zamanı vardır. Günümüze kadar hiçbir siyasetin hiçbir halkın yapmadığını dönüşçülerden istenmesin. Partiler siyasetler, sorunlarını siyaseti benimseyenlerle, siyasetin başarılı olmasını isteyenlerle tartışır. Koz olarak kullanacak karşıtların önünde, hele sanal ortamda sorunlarını tartışmaz. Tartışılması politik hata olur. Sorunlarını gündemde tutularak değil, eğer biliniyorsa sorunsuz somut çözüm önerileri getirilerek Dönüşün yanlışlığı ortaya konabilir ancak.


Dönüşü hedefe koyan insanlarımız, halkımızın gelecek sorumluluğunu yüklendiği ölçüde sorunları da bilecek, ancak bunları yapılması gerekeni yapmadığının haklı gerekçesi olarak bir köşeye yazıp rahatlamayacak, nasıl çözülebiliri, hangisine öncelik verilmesi gerekliliğini düşünecektir. "Dönüş karşıtı olmamak" Çözüm için yeterli değildir. Dönüşü hedef bilmek zorunludur.

Dönüşü bu şekilde hedefe koyanların eğer samimi ise her zaman her yerde yapabileceği şeyler vardır. Her zaman söylediğimiz gibi dönüş için dönüp anavatanda yaşıyor olmak çok, çok önemli olmakla birlikte zorunlu değildir. Diasporadaki her kes de dönemeyecektir.

Ancak, dönüşü amaçlamış kişilerden her birinin, ekonomik durumunun el verdiği ölçüde aşağıda sayacaklarımızdan birini mutlaka yapabileceği, bunlardan birinden birini yapmayanların dönüşü çözüm önerisi olarak görmediği söylenebilir diye düşünüyorum.

Örneğin,
Hiç anavatana dönmeyecek olsa bile her ortamda dönüşü savunan dönüşçüdür.
Dönüşe zarar verebilecek söylem ve eylemlerden kaçınabilen dönüşçüdür.
Dönüşe zarar verebilecek söylem ve eylemlerde bulunanları eleştiren dönüşçüdür.
Kurumlarda görev alan, kurum yetkili organlarında savunan, dönüşün kurumların önceliği olmasına çaba gösteren kişi dönüşçüdür.
Anavatanı bir başka tatil kentine tercih eden dönüşçüdür.
Maaşlarının çok az olduğu bilinen bir cami imamına, din görevlilerine olanakları ölçüsünde katkı sağlayan dönüşçüdür.
Benzer amaçlarla bir havuz oluşturulmasını sağlayan daha büyük sorumluluk üstlenen bir dönüşçüdür.
Üniversitede okuyan öğrencilere burs sağlayan, bir kültür ürününün güneş görmesini sağlayan, bir kültür işçisine teşekkür mektubu yazan dönüşçüdür...

Dönüşçülerin yapması gerekenler daha sayfalar sayfalar alır..

Yazılarımın hep uzun olduğundan şikayet edildiği için burada bırakayım. İlgi görürse sürdürürüz. Ancak bir kez daha altını çizeyim. Lütfen bilin ki dönüş adına eleştirilenler, dönüş yapmadıkları, ya da tekrar diasporaya döndükleri için değil dönüş programına katkıda bulunmadıkları için eleştirilmektedirler. Bu ayrımın bilincinde olunmasını diliyorum...

Sevgi ve saygı ile...

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,

Tamamına katılmasam da aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkür ederim.

Saygılarımla.

 

 

Dönüşçü

25.01.2009

 

Dönüş sayın Hatam’ın gündeminden düştüğü gün daha başarılı olacaktır. Özeleştiri ise işin hikayesi.

 

 

ZemskySabor

25.01.2009

 

On yıllardır üzerinde bu kadar kalem oynatılan bir halkın vatanına ''dönüş'' projesi başarılıdır.

Başarılıdır, çünkü asimilasyoncu güçlerin ve onların ekmeğiyle büyüyen kendine yabancılaşmışların, bütün fiziki ve zihni engelleme çabalarına rağmen ''dönüş fikri'' ve ''dönüş eylemi'' 145 yıldır Çerkes halkının belleğinden kazınamamıştır.

Çünkü dönüşün bir seçenek olmadığı, yaşamsal bir mecburiyet haline geldiği, artık gün yüzü gibi açık bir gerçeklik olarak kabul edilmektedir.

Sağır sultanın bile duyduğu, kör dervişin bile keşfettiği bu gerçekliği; laflazanlığa soyunarak geçiştirme çabalarının, taca çıkan sorularla uzatmalarda mutlaka kazanacağını uman hizipçi karakterlerin, nihayetsizliğe açılan asimilasyon sandalının kendine yabancılaşmış gönüllü tayfalarının Kafkasya kıyılarında kopması muhtemel fırtınalar ile sandalın batmasını ummalarının ve Adige halkını öğüten taş değirmenin ısmarlama kalemşorlarının her dem gayri ahlaki özverilerini gerçekliğe aykırı fikirlerini birleştirip, dönüş fikrini ve eylemini
inkar etmelerinin hiçbir geçerli manası yoktu, yoktur ve var olamayacaktır.

Bunun en iyi kanıtı zamandır. İnsan yaşadıkça öğrenir, yaşlandıkça değil, zaman sadece armutları olgunlaştırır.


Olgun armutlar, eğer pespaye bir şekilde toprağa düşüp çürümeyeceklerse, sahipleri onları hizmetleri mukabilinde pek güzel onurlandırıp cam kavanozlarda reçel olarak değerlendirecektir elbette. Oysa hiçbir zaman toprağa düşüp yeni bir filiz veremeyeceklerdir. Kendinden sonra gelecekler için bir çekirdek olup yeşeremeyecektir.


Dalında geçirdiği zamana herkes bir baksın, kim zamana karşı bir zafer kazanabilmiş ki?
Ancak kendi toprağında yaşayanlar yeni filizler verebiliyor. Gerisi ya reçel ya pekmez olup onurlandırılıyorlar ya da hiç var olmamış gibi toprağa düşüp çürüyorlar.

Dönüş sadece bizim için değil, bizden sonra geleceklere de lazımdır. İnsan şahsi tarihinde, kendinden sonra gelecek nesillerin saygıyla yad edeceği, erdemli bir duruş, örnek bir vaka bırakmak istiyorsa, Adige’yim diyebilenler imkanı olduğu anda taş değirmenden kurtulup vatanına kavuşmayı bilmelidir.

On yıllardır bu halkın üzerinde kalem yerine kılıç oynatılmış olsaydı, bundan daha bedbaht durumda olmazdı.

Dönüş fikrine ve bu fikrin eylemine sahip çıkan halkımıza sahip çıkalım. Sadece dönüş fikrini geliştiren ve organize edebilecek olan bir örgütlenme için bir araya gelelim.

Selam ve saygı, dönüşü düşünenler ve dönebilmek için dövüşenlere olsun.

 

 

Badinokue

27.01.2009

 

Merhaba, diğer katılımcının nitelendirdiği gibi ismi güzel!

Bizi arıyormuşsunuz, bu kadar sevildiğimizi bilseydik gereğini yapardık...

Konuya gelince, konu sizin tabirinizle hiçte gereksiz bir konu değildir, kusura bakmayın. Bizler Adige birliğine inanlar olarak Kabardeylerimiz aleyhinde propaganda ve saptırma istatistiklerle genç Adigelerin kalplerini fitnelemenize, insanları yanlış bilgilendirmenize karşıyız ve takipçisiyiz.

Tarih maalesef sence ve bence yazılmıyor sayın ismi güzel. Ortada doküman, tutanak, görgü tanıkları var. Üstüne üstlük diğer başlıktaki istatistik baz alınırsa TC’deki KABARDEY Adigelerin sayısına bağlı olarak bu kadar ciddi bir rakamın varlığını iftira ve manipülasyonlarla legitime etme gayretiniz amacınızın ne olduğu konusunda da ışık tutuyor. Kulaktan dolma bilgilerle yola çıkıp bağırabilirsiniz ama toplum içinde halkı ilgilendiren konularda meydan sırf size ait değildir. Tüm Adige halkınındır. Aramızdaki fark (biri) biz olaya Adige olarak bakıyorken sizse Çerkes olarak bakmaya çalışıyorsunuz!

Bizi "mefhum Çerkes" kavramı ilgilendirmediği gibi Çerkesler de ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren Adige halkıdır. Diğer halkların başına da felaketler gelmişse ve rahatsızlarsa söz ve yetki onlardadır.

Bizler fi tarihinde kimin kime ne yaptığının kaygısında da değiliz. Ancak bu yaşananlardan tecrübe çıkararak, dogma oluşturmadan, önümüzü görüp yüzümü tarihi Adige ülkesine döndürmenin ve döndürenlerin yanındayız.


Fakat sizler ve diğerleri -en azından CC’da aktif olanları gibi- teslimiyetçi zihniyetle, ataları ve tarihi inkarla, bir iki kişiyi götürmekle, bir iki gurubu götürmekle değil, onurumuz ve haklarımızla dönebilmenin mücadelesini veriyoruz.

Kaldı ki, şimdiye kadar bir Abzegh’in sürgün edilenler biz değil atalarımızdı diyenini de duymamış, görmemiş ve okumamıştık. Burada ayrıca size samimi teşekkürlerimi sunarım. Bunu diyebilen bir Adige’nin (!) Rus-Adige savaş, soykırım ve sürgün adını dahi anması haramdır. Kimsesiz mezarlarında yatanlara ihanettir, nankörlüktür, günümüzde kimliksizleştirilmeye çalışılan Adige gençliğinin günahı ve vebalidir.

Onlar, bunları yasamışlarsa benim ne isim var yad ellerde, ben ne yapıyorum buralarda diye sorması gerekirken, gırnata çalmanız sizin de bildiğimiz Abzeghlerden olmadığınız gösteriyor, maalesef!

Ayrıca kimin nereye ne zaman gideceğine de siz hiç mi hiç karar veremezsiniz. Siz ve sizin hocalarınızdır TC Adige diasporasını, Adige çocukları, Adige gençleri birbirine yabancılaştıran, ‘’benden-bizden değil’’ci yetiştirmeye çalışan.
 

Havada takla da atsanız, ağzınızla kuş da tutsanız; sürgün ve soykırım siyasileştirilecektir. O gün geldiğinde hangi yüzle "seri siadigh'e" diyeceksiniz? Gerçi atalarını ret ve inkar eden bir şahısa belli bir yüzden bahsetmek çok hayalperest olsa gerek.


Konuya yeniden dönersek, Natxoaylar, Janeyler, Mexoshlar, Yecerkuaylar hatta Hatukuaylar Rus saldırıları altında inlerken, neredeydi süper demokrat Abzegh ve Shapsughlar?

Sizler birbirinizi yerken, biri diğerinin kızını kaçırıp hanlara, şeyhlere, sultanlara satarken, Hajimiko Kanshavu değerli taşs bulundurduğu zannıyla öldürebilirken, karalamaya çalıştığınız Pshilar devlet kurmak üzereydiler. Feodal ya da Spartaküs, değişen yok. Adigeler arasında belli kurumları, yaşama organları, yürütme organları, Adigelerde ilk ve tek halihazırda 20 bin atlıyı bulunduran, Besleney’den Hazar’a kadar olan coğrafya da büyüyen ve büyüten yine onlardı. Sizse astık, vurduk diye takla atarken halk per-ü perişan olmuştu. Başsız gövde ne işe yarar? İyi ya da kötü onların (Kabardeylerin) bir yöneteni vardı, düzenleri vardı. Diğerlerindeyse kimin eli kimin cebinde belli değildi (ezici bir çoğunluğun).

Kabardeylerin (yine ezici bir çoğunluğun) TC’deki tahmininizin aksine ağırlaşan şartlar nedeniyle değil, devletlerini kaybettiklerindendir. Adige tarihinde Kabardeylerden başka bir Adige boyu hiçbir uluslararası antlaşmalarda bağımsız ve tarafsız olarak kabul edilmemiştir. (bkz. Muhtelif antlaşmalar) Kusursa bakmayın tarih sizceyse-bizceyse yazılmıyor.

Yanlış bilgilenerek yazdıysanız önemli değil. Ancak bilerek bunu iddia ediyorsanız asıl gitmesi gereken siz ve hocalarınızdır. Aynı zamanda dışarıdaki düşmanı unutup içerdeki halkı fitnelemeye kalkışmanız da küstahlık ve egoistliktir.

Varsa alternatif Adige Ulusal politikanız yapıcı olarak paylaşın. Kırıp dökmek için uğraşıyorsanız duvarı tavsiye edebilirim ya da Çarlık Rusya’sı ve varisi RF’nu, işbirlikçileri ne dersiniz!

Adigeler gayet tabii de dönerler ama yöneticisi masa başlarında gizli kapılar ardında belirlenmiş bir cumhuriyete değil, Adigece dil dersleri eski çorap gibi çöpe atılmış bir cumhuriyete değil. Atalarını inkar eden, Adige sürgün ve soykırımını reddeden cumhuriyete değil. Tüm bunlara rağmen gitmeye uğraşanlara Rus hemşehrisi yaftası takarak kabul eden cumhuriyete değil. Kısaca parayla geleni kabul eden ve parasızı kabul etmeyen cumhuriyete değil. Kosovalardan getirdiği Adigeleri sefil eden cumhuriyete değil. Kendine ait TV’si dahi olmayan cumhuriyete değil. Sokakların, dağların, ırmakların, köylerin adının Adigece olmadığı bir cumhuriyete değil...

Umarım bunlar kafanızda biraz da olsa zonklarda sapla samani ayırt edersiniz...

Saygılarımla.




Turgut Janxot

27.01.2009

 

Badınokue,

Hay eline, ağzına sağlık nıbjoğ.

Ne kadar da güzel anlattın.

Her bir satırının altına ben de imzamı atıyorum. Özelliklede şartlar oluştuğunda toplu göç istememin aksi halde boğuluruz, dememin tek nedeni sayın Badinokue işte bu yazdıklarınız. Yoksa göçü masal gibi anlatıp karşı çıkanları hain tu kaka ilan ederek insanlarımızı sınıflara bölmek değil.


Bunlar açıkça konuşulmalı ama nedense konuşulan anlatılan üstü kapalı sadece anavatana dönüş. Nasıl bir anavatan bahseden yok.

Konuşanlar dönmüş olsa gene bir nebze gam yemeyeceğim.

Selam ve saygılarımla.

 

 

KUŞHA Faruk Özden

28.01.2009

 

Sayın Badınokue,

Bir taraftan Adige birliğinden söz ediyorsun, öte yandan kimin kime ne yaptığının kaygısında olmadığını söylüyorsun. Nihayetinde de "(...) Natxoaylar, Janeyler, Mexoshlar, Yecerkuaylar hatta Hatukuaylar Rus saldırıları altında inlerken, neredeydi süper demokrat Abzegh ve Shapsughlar?’’ diyorsun. Bu mu kardeşliği birlik ve beraberliği savunmak?

Yaptığın ayırımcılığın daniskasıdır!

Bir veya birkaç Abzegh veya Shapsugh, Kabardeylere karşı tavır koyuyor derken, şahısları karşına alacağına bu kabileleri karşına alıyorsun. Natukuay, Janey, Mexosh, Yecerkuay sülale olarak diğer kabilelerin içinde kaldıysa bilmem, ben bu kabilelerin köylerinin Türkiye’nin herhangi bir yöresinde olduğunu duymadım, duyan varsa söylesin. Büyük ihtimalle de Abzegh ve Shapsughların arasında erimişlerdir. Her neyse...


Yine soruyorum: Bu mu Adige Birliğini savunmak?


Yine esmeye ve gürlemeye devam... Yöneticileri masa başında, kapalı kapılar ardında belirlenmiş değil de... diye devam eden hikayeler.

Size Uzunyayla'da anlatılan bir darbımeselle yanıt vereyim. "Evinde halame yapamayan komşuya meramıse veya haluve yapmaya gidiyor."

 

Önce kendi kapının önünü temizle ondan sonra başkalarını düzeltmeye çalış. Hiç kimseyi beğenmezsin, herkese bir kulp takıyorsun. Yuvarlak ve büyük laflar ediyorsun, fakat somut hiçbir öneride de bulunmuyorsun. Miadını doldurmuş pşıları savunurken feodaliteye karşı çıkanları topa tutuyorsun. Ki, baştan ayırımcılığı savunan sensin. Somut öneriler getir. Türkiye’deki Adigeler için Adige olarak kalabilmeleri için her şeyden önce ne yapmak gerekir?

Stratejin veya önerilerin varsa ortaya koy. Ondan öncede adını bilmek isterim?

Sayın Janxot,

Özellikle şartlar oluştuğunda... diyorsun. Hangi şartlar: Önce adını koyalım.

Adigey, Şerces ve Kabardey’in birleştiği bir devlet mi?

Yöneticilerinin kendi halkı tarafından seçildiğini mi tercih ediyorsunuz?

Okullarında tamamıyla Adigebze’nin okutulduğu, sokak isimlerinin Adigebze yazıldığı, sokaklarında Adigebze’nin konuşulduğu bir Birleşik Adige Devleti mi istiyorsunuz?

Badinokue’den aktardığınız alıntıdan söze başlayayım: "Parası olanın kabul edildiği Cumhuriyet".

Evet öncelikle parası olanların gitmesi gerekir. Giden sermaye ile iş yerleri açılır, hem anavatandaki Adigelere iş verilir, hem de gidecek olanlara daha iyi ekonomik imkanlar sağlanır. Bu kadar basit bir değerlendirmeyi yapamıyorsanız Allah rızası için konuşmayın. Hiç olmazsa susarsanız zarar vermemiş olursunuz. Sizin bu tavırlarınız Adigeliğe hizmet değil esas kafa bulandıran, moral bozan bozguncu tavırdır.

Asıl anavatandan önce Türkiye’de Adige kalmıyor. Önce onun önlem ve çarelerini tartışalım. Acil olan o.


Anavatanı yönlendirecek olanlar öncelikle oradaki kardeşlerimiz, sonra dönenler. Söz sırasını bize yani diasporadakilerine verirlerse ancak o zaman biz konuşuruz.


Uzaktan kumanda ile devlette kurulmaz ve de yönetilmez.

Saygılarımla

 

 

Turgut Janxot

28.01.2009

 

Faruk ağabey,

Kusura bakma sürekli ağabey diye hitap ettiğim bir insana şimdi resmi bir dille seslenmek istemedim.

CC’ya da hoş geldin. Sayenizde forum canlandı. Kişiler bugüne kadar değinilen ve değinilmekte olan pek çok konuda daha bir fikir sahibi olmaya da başladı.

Yeni katıldığından dolayı geçmişte benim ve bazı arkadaşların dile getirdiği konuları sen farkında olmadan aynı bizler söylemişiz gibi de dile getirdin.

Yani bu kadar basit bir değerlendirmeyi bile yapamıyorsan dediğin çağrını biz aylar önce hem de defalarca yaptık.

’’Şu an insanlarımızı orada düşünmeden yalan yanlış bilgilerle bataklığa çekmeyin. Öncelikle elinde imkanı olan, maddi kaynakları olan, burada insanlarımıza iş sahası açabilecek onlara iş ve aş verebilecek insanlar gelsin, ekonomiyi öncelikle canlandıralım.’’ diyerek onlarca kez çağrı yaptım.

CC arşivlerinden de bu yorumları ve çağrılarımı isteyebilirsin.

Yanlışımız nerede Faruk ağabey.

Sen bizler dönmek istemiyoruz, buna karşıyız mı zannediyorsun?


Biz çocukluğumuzdan beri bu dönüş masalını hepiniz sayesinde dinliyoruz. Ne yaptınız bugüne kadar?

Koskoca bir hiç.


Bir şey yapamamanızın en baştaki nedeni ne biliyor musunuz Faruk ağabey…

Hiçbir zaman buraların gerçeğini konuşmadınız siz. Size aralarınızda konuşmuş olabilirsiniz. Olumsuzlukları yüksek sesle değerlendirme ve Adige toplumunu gerçekleri anlatarak bilgilendirme yapmadınız.

Sonuçta bir sen kalmıştın. Senin gözünde de biz bozguncu, kafa bulandırıcı olduk. Eskiden böyle değildin Faruk ağabey,
 

Gerçekleri konuşmak, bildiğimiz doğruları anlatmak ne zaman suç oldu?


İki köyümüz var Kafkasya’da, Kabardey-Balkarya’da. Bir tek kişi kalmadı sülalemden. Hepsi çoluk çocuk demeden katledildi.


Bir anlatır mısınız bana, ben dönmek istemeyeceğim de sen mi isteyeceksin?

 

 

Yesxot

28.01.2009

 

Değerli katılımcılar konuyu karmaşık hale getirmeden yazmaya çalışalım. Hangi kabile hangi tarihte Ruslara boyun eğmiş kısaca yazar mısınız?

Ayrıca sevgili dönüşçü büyüklerimize soruyorum Adigey’de bugün neden Bjedughlar çoğunluk. Çok mu teşkilatlı, ileri görüşlü idiler.

 
 

B. Atcı

28.01.2009

 

Sayın Janxot ve Badınokue

Xeku zıpıkhare, lepk zıbyıruhamre zı şıjın. En kısa tanımlaması olan Çerkes (Adige) sorunu. Çözüm dediğimiz noktada ise akla gelen insan ve dönüşçülük her kesimden her cinsten (kadın, erkek) insan, bu sorunu kendine sorun eden her Adige insanı dönüşçüdür. Sanırım bunda mutabıkızdır.

Sizler özellikle Turgut arkadaş öyle bir tarifli vatan çiziyorsunuz ki, o dediğiniz şeylerin olduğu bir vatanda ulusal sorun zaten olmaz. Aksine diasporası olsun ister. Peki o ideal olarak çizdiğiniz cumhuriyetin oluşmasına diaspora olarak katkınız olmayacak mı? Katkı vermediğiniz o düzene o ideale gitmeyi nasıl kendinize hak göreceksiniz?

Sanatına,demokrasisine ,ekonomisine,dil edebiyatına velhasıl her şeyin mükemmel ve müreffeh olduğu bir Xeku tarifine ulaşmak için hemen her Adige’nin dünyanın neresinde olursa olsun katkısı olmalı değil mi? Kimi gider gelecek kuşakları için şu anki sizin eleştirdiğiniz duruma rağmen, kimi parasını yani ekonomik kaynaklarının bir kısmını bu uğurda feda eder kimileride gitmez ama gidene ve gidecek olanlara köstek olmayarak katkı sağlayabilir? Bunlar hep yazıldı da sizin talebiniz bana -kusura bakmayın- samimi gelmedi. Siz adeta ‘’İsviçre olursa ancak’’ diyorsunuz gibime geldi. Ben mi yanlış anladım acep?

Doğru anladımsa İsviçre batıda sikoşler. :))))

Birde şu Abzegh, Kabardey, Shapsugh didişmesini de bıraksak diyorum. Yok aslında bir birimizden farkımız. Çünkü hepimiz yok oluşun eşiğinde Adigeleriz.

Selamlar

 

 

Turgut Janxot

28.01.2009

 

Sayın atçı,

Ben o faaliyetlerin içindeyim. Hem diaspora olarak, hem dönüşçü olarak. merak etmeyin efendim.

Selam ve saygılarımla.

 

 

ZemskySabor

28.01.2009

 

İsmi güzel diye beni kastediyorsun galiba?
Bu nickin bu kadar güzel sanılacağını zannetmezdim. :))
Teşekkürler sıkoş.

Sizi aramıyoruz bunu da nerenden uydurduysan artık.

Psişik güçlerle irtibatınız sürüyor, sırlar malum olmaya devam ediyor galiba. :)) Sizi bulup da ne yapacağız ki?

 

Ne yapacağımıza karar verirsek, elimizle koymuş gibide buluruz. Armut dalında sallanır, sallandıkça ballanır derler merak etme.

Birde; Bu halk için kimsenin hiçbir halt yaptığı yok.
Pis-işi olan güçler hariç tutmak kaydıyla.

Birde; Sizin neyi ne şekilde tanımladığınıza karşı ilgimiz yok.


Çerkes tabi ki Adige demektir. Başkaları bu tanıma kasıtlı olarak bulaştırıldı, bu da diasporada yüksek oranda kimlik erozyonuna sebep oldu. Dış dünya, Adigeleri Çerkes olarak nitelendiriyor, bunun için bu isimlendirilmeye Adigeler olarak sahip çıkılmalıdır. Çünkü bu ulus kimliğinin korunmasında bir mevzi kaybıdır, dedik.

Eğer dış dünya ve onunla iletişim, tarih-siyaset-gelecek ekseninde ulusal kimliği tanıtma ve Adigelerin tarihi sorunlarını kabul ettirmede gereksiz diyorsanız, bu dünya sadece bizden ibaret değildir. Mutlaka bir şekilde dış dünya ile irtibat kurmalısınız. Bunu Adige kelimesi ile yaparsanız , sıfırdan başlamanız gerekir. Kolay gelsin.

Yok eğer sanal bir dünya ve sanal bir Adige ülkesinde yaşamaksa dileğiniz, yastığınıza başınızı koymanız yeter. Gerçi pek yastıktan başınızı kaldırdığınız da yok ya neyse. Arada başınızı kaldırıp sağa sola hırlıyorsunuz o kadar. Gelsin tatlı rüyalar...

Birde; ne güzel konuşuyorsunuz yahu...


Hayranım böyle nutuk çekenlere, ''teslimiyetçi'' diyor arkadaş! İçinden geldiği gibi, özgürce, pervasızca, kahramanca ve aptalca aynı zamanda.


Sanki zati alileri bir mücadelenin içerisindeymiş gibi, hani o zor geçen gecenin sabahında, birileri mevziden kaçıp teslim olmuşta düşmana, sanki alnında yıldızlı bere, sırtında mavzeriyle bir başına o sancağı kucaklamış sallıyor paşam dağ zirvesinden Kafkas ovalarına...

Duvar yazısı gibi, Ökkeşlinin zor anları... :))

Birde ; Mücadele edebilmek için paşam, orda olmak gerek değil mi? Neyin mücadelesini veriyorsunuz bakalım, lafa limon sıkmadan bir kaç kelime olsa da anlatsan?

 

Yoksa zulada ABD gibi devasa uçak gemileriniz filan varda bizim mi haberimiz yok? Under stood me.


Çalışıyoruz... Yapıyoruz... Ediyoruz... Filan falan...

 

Birde; bakın benim düşüncem olarak yazdıklarımı, CC’nın gelenine mal etmeyin. Burada herkesin değişik konularda değişik fikirleri var. Kimse kimseye karışmıyor.


Oysa kendiniz yazdığında, fikri mümkün mertebe genelleştirmeye, birbirinize yağ çekmeye çabalıyorsunuz.


Tuhafsınız velhasıl.

 

Birde; şu sizin bildiğiniz Abzeghler nasıllarmış merak ettim. Bir kaç numune gösterinde bakalım. :))

Birde; varsa alternatif (dönüş harici) Adige Ulusal Projeniz varsa yapıcı olarak paylaşalım demişsinizi :))
 

Azizim bu işin alternatifi yok. Anlayamadın mı hala? Kalmadı.


Dalından düştü, toprak oldu çürüdü.

Bununla ne demek istediğini iyi anladım.


Dönüşü konuşmayın da neden bahsederseniz bahsedin, değil mi?


Haklısınız. Adigeler için sonuca giden tek doğru projenin dönüş olduğu, aşikar ortada. Bu umudu söndürmek için elinizden gelini yaparsınız.


İnsanları bas git hadi diye kovmaya çalışmak gibi.


Buyurmuşsunuz ya, siz ve hocalarınız çekip gidin diye!

Gidelim tabi meydan size kalsın. :))
 

Boş sözlerle, saygın pşilerinizin Hazar’dan-Karadeniz’e kuracağı devleti anlatıp durursunuz gariban halka, dostlar alışverişte görsün misali. :)) Aman ha değerli dudaklarınızı şimdiki saygın pşilerinizin eteğinden eksik etmeyin, sonra alimallah size kızarlar da  sizin deyiminizle kimin eli, kimin cebinde olduğu bilinmeyen Abzegh-Shapsughlar gibi, kızlarını siz değerli etek öpücülere değil de hanlara sultanlara verirler, yoksa Çarlara mı demeliydim. :)))
 

Devletlü Pşileriniz kızmasın bize, kızlarını verdiklerine kızsınlar, öyle söyle bir çuvalda Abzegh selamı söyle. :))

Birde bu moda çıktı şimdilerde.


Kendine kendinden menkul değer biçenlerde. Bir afra tafra içerisinde, şöyle diyorlar; ‘’Ben giderim ama, gitmem için orasının şöyle endamlı, böyle güzel, iyi geçimli, güzel kızların bollaşması, devletin güçlü olması, bağımsız olması, yolların kadife, gökyüzünün atlastan olması, ağaçlarda coccacola yetişmesi falan filan…’’


Kaç kuruşluk değeriniz var be? Ne sanıyorsunuz kendinizi?
 

Bir türün nesli tükendi kurtulduk derken, birde bu şartlı vatanseverler çıktı piyasaya. Armut piş ağzıma düş. Oh ne rahat lüks hayat. Bizim armutlar bile akıllı vallahi.
 

Sizi gidi şartlı vatanseverler siziiiii..

Ha sizin dediğiniz gibi Kafkasya Adigeleri bağımsız bir devlet kurar, mektebi terbiyesi maliyesi ıvırı zıvırıyla, o zaman gidersiniz değil mi?


Hah o zamanda onlar da sizi nah alır.
 

Yok öyle Şark kurnazı, 3 kuruşa 5 köfte, istiyorsan gidip kurulmasına yardım edeceksin. Yaşayacaksın yaşatacaksın.


Ağaya beleş yok...

Dünyanın en enteresan milleti Çerkesler vallahi de billahi de. Elindekinin kıymetini bilmez, hem taş üstüne taş koymayı bilmez, hem de her şeyin en güzelini kendine layık görür. Ayranı yok içmeye fayton ister tuvalete gitmeye. Allah buralara sürüklediyse bizi, başımıza Rus gibi bir bela sardıysa vardır bir bildiği...


Son olarak; ister gidin, ister kalın.
 

Kafkasya’nın size, bize o kadar da ihtiyacı yok.
Onlar bugünlere kadar diasporanın en ufak bir yararı olmadan yaşayabildilerse, bugünden sonrada yaşayabilirler demektir. İhtiyacı olan sensin zavallım.
Boş yere sahte yapınmalara, tapınmalara triplere girme.
İhtiyacı olan ve ben Adige olarak yaşamak ve gelecek nesillerimi yaşatmak istiyorum diyebilen gider...

Şartlı vatanseverlik yok!

Kalın sağlıcakla.

 

 

Berslan

28.01.2009

 

Turgut bey ve Badinoko siz Çerkes misiniz?

Yazıklar olsun. Allah Adigeliği sizlere muhtaç etmesin. Siz kim, kötülediğin Adigey kim, Abzegh-Shapsugh kim.
 

 

Turgut Janxot

28.01.2009

 

Berslan yazıklar olsun sana ki, okuma yazma bilmeden forumu meşgul ediyorsun ya da yazılanları anlamıyorsun.

 

 

KUŞHA Faruk Özden

29.01.2009

 

Değerli Kardeşim Janxot Turgut,

Öncelikle söyleyeyim, her ne kadar yeni yazmaya başladıysam da eski forum sayfaların hemen hepsini demesem de uzun tartışmaların hepsini okudum. Başta H. Erhan ve Necdet Hatam'ın yazıları olmak üzere bütün arşiv yazılarını da okudum. Siteyi de 1 yıl kadardır takip ediyorum.

Yani tartışma konularına pek de yabancı değilim.

Yalnız bir şeyin altını özellikle çizeyim: 70’li yıllarda dönüş fikrini savunmuyordum.Öncelikle konumuz Türkiye idi. Kurtuluşu Türkiye’de arıyorduk.

1917 Ekim Devrimi’nin yanlışlarından biriside sizin sülaleniz gibi köyü olan pşı, lekueleş ve verk sülalelerine uygulanan kıyım. Yalnız kıstan köle sahibi olmaktı.

Bunun yanında Ekim Devrimi ile halkların kültürlerini yaşatmaları için sunulan imkanlar, bu gün anavatan'da ayakta kalan Adige varlığının nedenidir.

Bozguncu kafa karıştırıcı tabiri biraz ağır kaçtı senden özür dilerim.

Zaten gönlünde Adige ateşi yanmasa yüreğin Adigelik için atmasa alınmazdın.

Yalnız her şey günlük güneşlik değildir. Zahmetsiz, zorlukları olmadan çabalamadan hiçbir şeyde kolaylıkla elde edilemez.

Saygılarımla

 
 

Turgut Janxot

29.01.2009

 

Faruk ağabey teşekkür ederim anlayışın için.

Aslında aynı davanın neferiyiz hepimiz ama birbirimize dahi kendimizi anlatmaktan da aciziz.

Kırdıysam affola.

Selam ve saygılarımla.

 

 

Yamtar

29.01.2009

 

Bu başlıkta bir şeylerin üstü örtülüyor. Nasılsa sonuç çıkmayacak birbirinizi kandırın.

 

 

KUŞHA Faruk Özden

30.01.2009

 

Yamtar,
Yanlış hatırlamıyorsam Nihal Atsız'ın romanının kahramanı. En büyük ideologunuz Nihal Atsız da beğenmediğiniz Çerkeslerden kaynak oğlu Yağmur Atsız.

 

 

Kayra Kağan

30.01.2009

 

Türk tarihinde ve Türkçülük akımlarında Ahmet Mithat, Ömer Seyfettin gibi pek çok değer vardır. Bu Türk kültürünün gücünü gösterir.
 

Özelliklede Ömer Seyfettinin Türk milletine ve Türklüğe hizmetleri unutulmaz. Çerkesler kendi Ömer Seyfettinlerini umarım yetiştirebilirler.


Hatırlarım ‘’Bir Kayışın Tesiri’’ hikayesini ve de ‘’Pembe İncili Kaftan’’ı ve de ‘’Başını Vermeyen Şehid’’i, ‘’Forsa’’yı...


Kafkasya’dakiler Rusya’ya hizmet eden Çerkesleri ön plana çıkartıyorlar.


Türkiye’dekiler ise bunu yadırgıyorlar. Siz isteseniz de istemeseniz de gerçekler ortada hatta bugün Çerkeslerin en sadık teba olmasını da bir kaç marjinal değiştiremez.


Kabilecik paranoyası bir yanda büyük Türk milletinin bir ferdi olmak bir yanda.
 

Çerkesler orta Asya’daki Türklerden Anadolu Türklüğüne çok daha yakındırlar.


Kürtler için söylenen bir söz var ya etle tırnak gibiyiz. Bunu Çerkesler için söylemek gerekirse kan ve damar gibiyiz.


Çerkes duruşu Türk aydınlarının yaptığı yanlışlara rağmen değişmemiştir.


Tanrı size kut versin.

 

 

Aytek Sey

31.01.2009

 

Ne yazıktır ki Ahmet Mithat ve Ömer Seyfettin Türk değil. :) Ziya Gökalp'in de Türk olmadığı gibi. Ne oldukları ise malumunuz.

Osmanlı devrinin aydınları, askerleri v.s. arasında Türk ırkından çok kişi bulamazsınız. Zaten Atatürk bu nedenle Osmanlı'nın yıkılışına göz yummuş ve Türklüğü ortaya koymuştur. Osmanoğullarının Türklüğü yok ettiğini açıkça söylemiştir. Osmanlı Türk olsa idi onun yıkılışına göz yumulur muydu ya da adı değiştirilip yeni kurulan devlete Türkiye denilir miydi? Osmanlı’yı yıkan dış kuvvetler değil sadece, Osmanlı asıl yıkımı içerden almıştır. Vahdettin'i kaçırtan, "kanıtsız" hain ilan eden etken Türk milliyetçiliği idi. Bunu inkar etmek saçma olur.

Her şey ortada ama görmek istemeyenler çoğunlukta tabi ki.

 

 

Adigeeale

01.02.2009

 

Teşekkürler CC forum denetleyicileri;

Siz aslında yukarıda "Han, Kağan" uzantılıların tüm hakaretlerini gerçekten hak ediyorsunuz. Bir Adige'nin cevabı sizi rahatsız ediyor ama bunlarınki etmiyor. Allah hepinize akıl-fikir versin, tez zamanda.

Adigeeale



Misafir

03.02.2009

 

Kabardeyler, öz kardeşlerimizdir. Kimse ara bozmaya kalkmasın!
Onlar Adige milletinin hatta Kafkasya’nın Fransızlarıdır. Can çıkar, huy çıkmaz. Kendi aramızda tatlı sert kapışsak da idare etmeye çalışacağız ne yapalım, başka yolumuz mu var?
J

 

 

KUŞHA Faruk Özden

03.02.2009

 

Sayın Adigeale,


Bu site kimsenin malı veya hiçbir siyasi görüşün denetiminde değildir. Bütün Adigelere aittir. Bende dışardan gazel okuyan bir Adige’yim. Konu olarak Adigeler için düşünülen şeylerin, kimseye hakaret etmeden açıklandığı bir platformdur.


Hersek belli konularda görüş bildiriyor. Kabul edilir veya edilmez. Tabii ki bu kabul tartışanlar tarafından gündemde tutulması olayıdır. Kabul görmeyen bir görüşün yanlışlığını kimse iddia edemez. Aynı şekilde çok kabul gören veya herkesin görüş bildirdiği bir konunun doğruluğunu da kimse iddia edemez.


Siz diyorsunuz ki veya ben öyle anladım: Adigelerin anayurda dönmesi için hükümetler arası bir antlaşma yapılarak toplu göçün sağlanması, yanlış mı anladım?


Sürgün veya zorunlu göç, kişilerin kendi iradesi dışında siyasi otoritelerin yani devletlerin aldıkları kararlarla uygulandı. Dönüş ise tam tersinedir. Burada önemli olan kişilerin tercihidir. Kişinin kendi tercihi olmazsa, günümüzde bütün riskleri göze alarak böyle bir eylemde bulunamaz. Buradaki riskten kastım ne olacağını bilmemektir, yoksa tehlike anlamında değil.


Öncelikle sermaye sahibi kimselerin anavatana, vatana dönmesi gerekir. Eğer cazip iş imkanları yaratılırsa risklerde minimize edilirse neden olmasın. İşte bu durumda anavatandaki cumhuriyetlerin yöneticilerine çok iş düşüyor. Çünkü sermayeyi çekmek için çok cazip imkanlar sunulmalıdır. Sermaye önden giderse hem oradakilerin ekonomilerini canlandırır, hem de döneceklere iş imkanı sağlanmış olur.


Bu da benim görüşüm. Taraftar bulur veya bulmaz, bilemeyeceğim.


Saygılarımla.

 

 

Curey Murat (İrfan)

04.02.2009

 

Değerli CC yazarları öncelikle sizleri Kafkasya’dan selamlıyorum

Kısaca kendimi tanıtmak istiyorum. 1991 yılı Nisan ayının 21’nde İstanbul Eminönü’nden trene binmek kaydıyla ailem ve bir çocuğum yanımda ata yurdumuza döndüm. O gün bu gündür yurdumda yaşamaktayım. İlk esimi 1996 kaybettikten 1997 yılında tekrar evlendim. Şu anda beş çocuk babasıyım. Çok çeşitli işler yapmak zorunda kaldım ama hala çalışıyoruz ve çalışacağım.

İlk defa yazıyorum çünkü internet kullanmıyordum. Bir hafta önce bağlattım ve CC’da çıkan yazıları okudukça bazı konularda yazmak zorunda hissettim.

Vatan;

Satamazsınız, alamazsınız, beğenmezlik yapamazsınız.
Seversiniz, sayarsınız ve de sizin olduğu için beğenirsiniz çünkü o sizindir.

Ulus olabilmek için şartlar hepimiz tarafından bilinmektedir.
Tarih birliğinin olması.
Dil birliğinin olması (tüm Adige diyalektikleri)
Ekonomik birliktelik
Toprak bütünlüğü

Yukarıda konu ettiğimiz bu şartlar, dünyanın neresi olursa olsun ata yurdu dışında mümkün değil.

O halde biz ulus olarak yaşamaya devam etmek istiyorsak, tek yolumuz ata yurdunda olmaktır. Bunun yani ata yurdunda olmak için dönmek gerekmektedir.

Bir ulusun bireyi, ulusal çizgimiz olmalı. ‘’30 yıl sonra şu hedefe varmış olmalıyız’’ gibi planlar yapmalıyız. Programı olmayan, ferdi davranışlarla hiçbir ulusal hareket mesafe almaz. Ona da ulusal harekette denmez ve de başarılmış örneği de yoktur.

Ulusal sorumluluk hissetmiyorsanız, bu konuda içten ve samimi değilseniz yapacak bir şey yoktur. Dönmemek için her türlü güzel sözler, her türlü bilgece laflar üretebilir, fakat ne yazık ki sizde inanmazsınız. Ayrıca bu konuda samimi insanların duygularını da kısa bir dönemde olsa sömürmüş olursunuz. Bu da hem insanlık hem de ulusal anlamda binlerce defa acıdır.

O yüzden diyorum ki; ulusal ahlak taşımak gerekir.

Evet ulusal ahlak; halkına karşı namuslu olmaktır ve de gereği olarak halka şahsi menfaatlerinizin doğrultusunda değil, halkın ortak doğrularında bilinçlendirmek ve ortak ulusal menfaatleri gözetmektir.

Bugünkü ulusal ahlak’ın gereği dönüşü savunmaktır. Aksi durum ulusal ahlaksızlıktır.

Dünyada hiçbir ulus yoktur vatanını küçümseyen. Sayın Badinoko kendi vatanını karalayan çok kötü bir örnektir. Nedenini anlayamıyorum...

Ben bu vatanı görmeden her şeyimi sattım ve döndüm. Sayın Badinoko gibi buradaki artı değerler hesabı yapmadım. Çünkü burası vatanımdı emsal tutabileceğim yer yüzünde bir şey yoktu.
 

Badinoko kardeşime acıyorum. Çünkü biz dönenler; Türkiye iyi ya da kötü anavatanda iyi veya kötü diye gelmedik. O zaman asıl geliş nedenimize ters düşerdi. Kendi milliyetçiliğimizden şüphe ederdik. Biz artılarıyla ve de eksileriyle ‘’burası bizimdir’’ diye döndük.


Duyarlı arkadaşlara sesleniyorum, sayın Badinoko ve onun gibileri bizler ve sizler ordayken vatanı satamazlar.


Ayrıca Zemsky Sabor, yılarını dönüş fikrine vermiş Necdet Hatam, Faruk Özden, B. Atci’ya yazılarınızdan dolayı şahsım adına teşekkür ederim.

Sayin Badinoko yukarıda adı geçen arkadaşların yazılarını defalarca okusanız -samimiyseniz- yararını görürsünüz

Daha anlatacaklarım çok. Şimdilik bu kadar.

Hepinize çok selamlar.

 

 

Badinokue

04.02.2009

 

Berslan!

Sayın Ismigüzel ve HAPİ Cevdet ve birkaç acaip, paldır paldır gerçekleri maniple ederken siz neredeydiniz?

Ölçüyü Adigelikten koyuyorsanız eğer, bizlerden önce onlara neden bir kelam yazma ihtiyacı duymadınız. İyice bir anlatın da her katılımcı anlasın...

 

 

Mugolh Yılmaz

06.02.2009

 

Sayın Abzeh

Bu kadar laf kalabalığı arasında en çok kullandığınız; "Kabardey Adigelerine" tanımı dikkatimi çekti.

Kabardey Adige’si
Shapsugh Adige’si
Abzegh Adige’si vs.

Evet hepsinin ortak paydası "Adige"

Gerisi laf u güzaf.

Saygılarımla.

 

 

Turgut Janxot

06.02.2009

 

Sevgili Yılmaz,

Nerelerdesin? Mailini bekliyorum. Selamlar

 

 

KUŞHA Faruk Özden

07.02.2009

 

Sayın Abadzeh,

28,01,2009 tarihli iletinde Berslan için yine bilmediğin bir konuda acelecilik etmişsin. Kusura bakma bilmiyorsan sor öğren. Bende uyarmakta epey geç kalmışım.

Berslan Kabardeylerin büyük prenslerindendir. Bir de onunla ilgili bir deyim vardır: "Berslan pıtsaptse" anlamı pelte gibi demektir.


Selamlar.

 

 

Bjintsine

08.02.2009

 

Beslen, ‘’guşere khupşha ptsaptse si şem yi ghag'og'er zeppesa’’ diyen Andemırkan’ı öldürten pşı olarak hatırlanır ama bedensel engelli olmasına rağmen bugün kendisine ve diğer pşılere dil uzatanların görmek istemedikleri ağırlığa otoriteye hatta devlet geleneği ve diplomasisine sahip bir lider olduğu aktarılır.

Not: Ben pşı sülalesinden falan değilim sadece onların birçoğuna ve de hatıralarına saygı duyuyorum o kadar feodalizmcilikle suçlanmayalım. :)

 

 

KUŞHA Faruk Özden

08.02.2009

 

Sayın Bjıntsıne,


Feodalizmin ahlar vahlarla ağıt yakanlara ve özellikle otoriteye ve de dikta özlemlerine eleştiri yöneltenlerden birisi benim.


Pşı sülalelerinden de olabilirsiniz. Pşı ve lekuleş sülaleleri de zamanında topluma faydalı olmuşlardır.


Günümüzde bir taraftan feodaliteye ağıt yakarken öte yandan temiz ve safkan söylemlerine karşı çıktım.


Pşı Berslan ile ilgili tekerleme Uzunyayla'da birazda kafiyeli olarak, aynı anlama gelen sözlerle söylenir.


Andemirkan yayını gerer ve oku ile Berslan Ptsaptse'nin arabasının tekerini yarar. Okun şiddeti ile Pşı yerinden fırlar. Andemirkan "Berslan ptsaptse ue gurışe sişem yikueker vuig yiriha" der.

 

Geçmişi olmayanın bir toplumun geleceği olmaz. Geçmişi eleştireceğiz, hataları tekrarlamadan geleceği inşa edeceğiz.


Saygılarımla

 

 

Bjintsine

08.02.2009

 

Sayın KUŞHA Faruk Özden,

Teşekkürler.

Paylaşılan her ayrıntı önemli, hangi başlıktaydı hatırlamıyorum, araya atlayıp bölmek istemediğim için Kabardeylerdeki feodal yapının gelişimi ile ilgili size katılmadığımı belirtememiştim laf açılmışken belirteyim

Kabardeylerde köle aileler dediğiniz gibi özgür kalabilirdi ama bu iki farklı şekilde olurdu
1) Pşı veya woerklerin ödül olarak özgürlüğü vermeleri.
2) Şhaşexuj denilen kendi özgürlüğünün bedelinin verilmesi.
Bu genelde daha önce özgür bırakılan kişilerin kendi akrabaları kardeşleri v.b gibi kimselerin bedellerini ödemeleriyle olurdu.

Ki, Adige savaş geleneğinde soylulardan başkası savaştırılmazdı (hatalıysam lütfen düzeltiniz). Hatta bu gelenek Memluklarda bile kısmen korunmuş asker olarak yetişenler haricinde kimse savaştırılmamıştır (Napolyon'a karşı direnişleri en büyük örnektir). Bunlar köle olarak satılmamış mıydı peki, derseniz orası meçhul. Zaman içinde güç ve otoriteyi ele alıp üst sınıf olabilmişler ise bu Adigeler arasında da pekala olmuş ve zamanla katılaşıp keskin bir hale gelmiş olabilir yoksa kimse kanında kan grubu haricinde bir ayrıcalık ve sınıfla doğuyor değil.

Dolayısıyla savaşta yararlılık gösteren kölelerin woerk sınıfına dahil edilmesi iddiası bence zayıf bir ihtimal. Üstelik Kabardeylerdeki katı feodalizm kurallarını da göz önünde bulundurursak hiç ihtimal yok gibi bir şey.
 

Hatta woerk ailelerinden kat kat daha zengin bazı tlxugotlh aileleri dahi bu katı yapı içinde dışlanabiliyordu.


Elbette gururlanılarak anlatılacak bir şey değildir ama o zamanın şartları öyleydi.


Hatta öldürülen Andemırkan bile Yidar'ın oğlu olmasına rağmen annesinin sosyal sınıfı ve gayri meşru çocuk olduğu iddiasıyla hor görülürdü.

Ayrıca woerkler öylesine paye verilip pşı etrafında toplanmış bir zümre değildi pşı ne kadar woerk desteği alıyorsa o kadar güçlü sayılıyordu. Woerkler pşı yeliy seçilirken en etkili sınıftı.

Hatta ismin kökeninde woen, yewoen woer-woerıgo-woerk gibi bir çağrışım düşünmüşümdür hep. woen=vurmak woer-vurucu gho-oğul, sulp, zürriyet.


Pşı Alcıkho'yu pşı seçen ona komşuları, komşularla ilişkileri, dostları düşmanları öğreten boğuştuğu amansız cilt hastalığı için Kumuk’tan hekim getirtip iyileştirdikten sonra baştan aşağıya onu bu makam için hazırlayıp eğitenler o zamanın woerk aileleridir. Woerk aileleri onu pşı yeliy olmasına karar vermeden önce lakabı Alcıkho Şhatsag'e iken geçirdiği bu gelişim süreci ile Alcıkoepş olmuştur.

Feodalizm geçmişin gerçeği bugünün fantezisidir. Bugün bu zihniyet eğer devam ediyorsa bağnazlık olarak tanımlarım ama geçmiştekine daha temkinli yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. Hatta bugün bu olaya bağnaz bakanlar bu katılığı hala zihinlerinde taşıyanlar bu katı feodalizmin diasporaya uzanan mirasından öyle etkilenmişlerdir ki, Osmanlı kanunları ve nihayet cumhuriyetin ilanıyla köleliğin tamamen kaldırılması sonrası şhaşexuj bedelini ödemeyip özgür kalan aileler bugün bile bundan ötürü hor görülmektedir. Yani Türkçe’si; özgürlüğünün bedelini ödemedi bugün hür olsa da hükmen hala köledir, demeye getiriliyor.

 

Allah’a şükür bu şekilde düşünen insanlar çok azaldı ama yinede varlar. Bence geçmişimizle didişeceğimize bugün içimizde birbirimize sırtımızı vermemize engel olan bu tür bağnaz ayrımcı kabileci zihniyetlerle mücadele etmeliyiz.

Saygılar

Not: Sayın CC, kölelik, cariyelik v.s gibi hassas konuları koklayarak bulup bununla Adigelere hakaret etmek için bu yazıyı fırsat bilenleri bana bulaştırmayınız ya da onların hakaretlerine göz yumduğunuz kadar benim onlara ettiğim ya da edeceğim hakaretlere de göz yumunuz. Kimse çok seçkin çok naif olmaya mecbur değil. Onların ettiği benim tarihimse onlardan alasını da yapabilirim. Onları susturun ki, buna gerek kalmasın ya da verilen cevapları bir zahmet yayınlayın.

Çerkes küfür etmez diye bir şey yok gerekirse alasını eder.


Saygılar.

 

 

KUŞHA Faruk Özden

10.02.2009

 

Sayın Bjıntsıne,


Forum sayfalarında yazışırken gözden geçirmeden ileti göndermek ve de gözden kaçan küçük fakat önemli teferruatlar sizin gibi dikkatli okuyucular tarafından hemen yakalanıyor. "Kölelerin savaşta yararlık göstermeleri" konusundaki dikkatiniz için teşekkür ederim.


Sizin de vurguladığınız gibi Kabardeylerde köleler savaştırılmaz, savaş tamamıyla pşı, lekueleş ve werklerin işlevi idi.


Kundetey werkleri, pşıları dahi kabul etmeyen bir werkler federasyonu idi.


Saygılarımla

 

 

B. Atcı

10.02.2009

 

Feodalite bu kadar nefret edilmesini anlamış değilim.
 

Bu gün dünyada bana bir tek ulus, bir tek devlet gösterin feodalizmi yaşamamış. Hatta iç savaş yaşamamış ulus devlet yok gibi. Ulus kavramı da o kadar eski bir kavram değildir. Hepimizin bildiği din, tarım devletleri Fransız ihtilali ile ulus devletler doğmuştur. Bizdeki feodalizmin tek handikabı devletleşememektir. Dolayısı ile uluslaşma süreci tamamlanamamıştır. Devletleşememizde tek başına bizim değil dışımızdaki olaylar ve devletlerin Rusya, Osmanlı, dolaylı olarak İngiliz ve kısmen İran gibi dönemin güçlü devletlerin Kafkasya’nın bir mücadele alanı olması bunu hep sekteye uğratmıştır.


Faruk ağabey, Aslan Hajı’nın hikayesinin bir başka versiyonu da benden. Hajı yine atlı yolda giderken karşıdan atlı bir genç rastlar. Xabze gereği dönüp bir süre Hajı’ya refakat eder. Lakin Hajı gerekeni yapmaz gençte gereğini yapar Hajı’nın başlığını kapar ve döner dört nala gider.
Hajı, gencin bunu neden yaptığını anlar gencin peşinden at sürer ve gence seslenir ‘’woley sıhofaşem’’ (sana söz bğapz vereceğim yüzümü kızartma hem xabzenşaga yaptım hem başlığı kaptırdım) der.

 

 

KUŞHA Faruk Özden

11.02.2009

 

Değerli katılımcılar,


Adigelerde özellikle Kabardeylerde feodalite toplumsal bir olgudur. Sevabıyla, günahıyla yaşanmıştır. Eleştirmek başka, yani eksik yönlerini hatalarını dile getirmek başka, kötülemek, hakaret etmek başka.


Thamadelik ve xabzenin yaşça büyük olanların kendi egolarını tatmin için araç olarak kullanılmasına karşıyım. Feodal despotizme karşıyım.


"Toplumu Yönlendiren Xabze" başlığında Adige Feodalizmi hakkındaki değerlendirmelerimizi izleye bilirsiniz.


Saygılarımla