...................
...................

O ZAMANLAR ÇERKESYA   -02

Erhan Hapae

                         
...................
...................

Karanlık bastırdıktan saatler sonra, Berzeg’in dirayetiyle güç bela toparlanan artık neredeyse dişleri takırdayan üşümüş grup, arabalara dağılarak Maykop’a güç bela ulaşmış, üşümüşlüğümüzü giderecek tek çare olarak mütevazı bir saunaya kapağı atmıştık. Berzeg, tandır başındakileri bu sefer başka bir arabaya, asaletiyle hafifçe eğlendiğimiz Askerby'in, lastikleri çivili arabasına teslim etmişti. O da bizlerle eğleniyordu tabi, yitip gitmiş kendi sınıfından geriye kalanlar olmadığı için, bizler gibi orta sınıf halk tabakaları arasında ömrünü geçirdiğine hayıflanıyor, Monaco prensinin evlenmemiş bekar kızı kalıp kalmadığını sorup duruyordu. Bozatoya aktardığımız bu soru hafif gülüşmelere neden olmuştu. İhtiyar İtalyan birkaç gündür buralardaydı ve artık Adige esprilerini anlıyor ve Monaco’dan artık umudu kesmesi gerektiğini ama Kuzey İtalya  soyluları içinden, evde kalmış bir kız bulunabileceği umudunda olduğunu belirtiyordu. O ise henüz görmediği ve hiçbir zaman görmeyeceği evde kalmış bir İtalyan yerine, bu günden beri tandır başında mırıldanıp durduğum Remedios'u dikiz aynasından bakışlarla süzüyor, soylu ise eğer, ona da razı olabileceğini ima ediyordu. İkimiz arasındaki iklimin farkında olarak sokuşturduğu laflara gülüştüğümüzde, Remedios'a dönüp, bununla ne ilgileniyorsun, asil bile değil o, diye iğneliyordu beni. Sonradan Remedios'un asaletiyle ilgili kuşkular çıkınca, Askerby üçümüzü de kurtaracak yeni bir öneri getirmişti. Remedios'la kendisi evlenip, onun zaten layık olduğu soylular sınıfına girmesini sağlayacak, beni de güzel çirkin demeden bulabileceğimiz soylu sınıflardan biriyle evlendirerek, pek layık olmasam da, şu 'emedios'la tanışmasına vesile olmuş olmam nedeniyle, o zavallı, aşağı sınıflardan kurtulmamı sağlayacaktı. Öneri benim muhalefetime rağmen arabadakilerin alkışlarıyla onaylanmıştı.

Üstelik, onaylayanlar arasında  o da vardı.

Saunada gurup azalmıştı. Berzeg’in iş arkadaşlarından oluşmuş kızlı erkekli küçük bir grup ve misafirler kalmıştık. Bir de Remedios tabi. Biraz ısındıktan sonra isteyenler saunaya girip terliyor sonra atlama cesaretini gösterenler, soğuk havuza atlayıp ayıkıyor, salondaki, ormandan beri taşınıp yeniden kurulmuş yer sofrasındaki yerlerini alıyorlardı.


Bozato
, iflas edip telef olmuş bu Sovyet halkının, hayattan hala eğlenceler çıkarabilmesine hayranlıkla şaşıyor, bu gün dağda rastladığı yoksul mujiklerin bile, en olumsuz durumlardan çıkardıkları şen eğlence biçimlerine, bir türlü akıl erdiremiyordu. Bunu kavrayamayanlar arasında bende vardım. On beş yıl öncesinin süper devletinin vatandaşları, bu gün otuz dolarlık ücretlerle geçinme noktasına düşürülmüş olmaları bir yana, sağlık ve eğitim de dahil kendilerini ne gibi umutsuzlukların beklediği konusunda hiçbir fikir sahibi değillerdi. Eski dönemlerde toplumsal ağırlığı olan entelektüel partililer, artık kimse tarafından önemsenmediği gibi, devletinde onlara nasıl bir tavır takınacağı belli değildi. Onlar sokaklardan çekilmiş bu yeni oluşan yarı mafya işadamı takımına bırakmışlardı meydanı. Yıllar sonra tekrar iktidarı ele geçirecek olan genç komsomollar, henüz çöküntünün mahmurluğunu üzerlerinden atamamış, şaşkınlıkla, ortamı kavramaya çalışıyorlardı. Geleceklerini yitirmeyle karşı karşıya kalan gençlik, o zamanlar pek ucuz olan votkanın yardımıyla da olsa, vur patlasın çal oynasın, gününü gün etmeye çalışıyordu. Geleceğini yitiren insanlar ancak böyle dayanabiliyorlar çöküntüye, ağıtlar yaksalar daha mı iyi diyordu, Askerby. Peki kardeşim ağıtlar yakmayacağız o zaman.

Askerby
'le bu sohbetimiz arasında Remedios, dostluk geliştirdiği ağlayan kızla saunaya girip çıkmış, kendisi için uydurulmuş, beyazlar içinde bir elbise ve dalgalı uzun saçlarıyla çıkagelmişti.Güzeldi. Askerby ayağa fırlayıp elini öperek karşıladığı Remedios’u işte sevgilim diye tanıttı herkese. Diğerleri bana dönüp gülüşerek, alkışlar arasında kabul etmişlerdi durumu. Bir asil tarafından iltifatlara boğulması onu gururlandırıyor, aramızda bir düello çıkmasından ürküyordu. Bu, gülerek, kendi değerini de tartıya çıkaran açıklaması, daha da eğlenceli gülüşmelere neden olmuştu. Askerby bir centilmen edasıyla kızı getirip yanıma oturttu, vazgeçeceğimi sanma sakın tehdidini esirgemeden.

Amerikalı çok sarhoş olmuştu ve içine düştüğü bu gerçeküstü dünyayı anlamaya çalışıp, etrafta hangi tür eşkıyalar olabileceğine dair pek bir fikri olmadığından, kendini kollayarak İngilizce anlayabilen bir Rus kızla konuşmaya çalışıyordu, belki de asılmaya. Çaça saunaya girmeyi reddetmiş, canlı sataşmalarını sürdürmeye devam ediyordu.


Eğlenceli insanlarmış sizinkiler diye söze başladı
Remedios, onları seveceğim galiba, bizim Latinlerde renkli insanlardır biraz bilirsin, sizde de yaşam neredeyse gerçeküstü. Olmadık ülkelerden gelmiş akrabalarınız var ve ilk defa gördüğünüz insanları, olmadık ilgi ile karşılayıp canından bezdirene kadar peşinden ayrılmıyorsunuz, bu her yerde böyle değil. Danslarınız güzel ama az dans edip çok seyrediyorsun o biraz sıkıcı, yinede eğlenmeyi biliyorsunuz biz Latinler kadar olmasa da.

Bu, beni umurundan çıkarmış konuşmalar değildi benim istediğim. Sadece benden bahsedeceği şeyler istiyordum artık. İhtiyar bayılmak üzere bulunduğu saunadan güçlükle çıkarılmış, soğuk duşla kendine getirilip, kendisi için uydurulmuş bir bornoza sarılı vaziyette baş köşeye oturtulmuştu. Rahatlamış ve bir şeyi yeni kavramış olmanın heyecanı ile müsaade isteyerek konuşmaya başlamıştı.


Birkaç günden beri duyduğum bir kelime var, biz buraları Kafkas biliyor idik ama sizler Adige deyip duruyorsunuz, eğer bu ülkenizin adıysa, tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Kuzey İtalya’da, Avusturya sınırında bir bölge var ismi
Adige, gerçi uzun ismi, Trentino Alto Adige ama biz oraya kısaca Adige deriz. Dağların sıra dışı birlikteliği, zengin ırmaklar sayısız göller, dağ kümelerinin güzelliği yurdunuza benziyor, ayrıca dilleri de biraz tuhaf gelir bize, bir ilişkimiz olabilir mi sizce?

Demek öyle! demişti Askerby, orayı damı biz kurduk yoksa, her gün yeni bir akrabalarımızın çıkıyor olması sevindirici aslında, içlerinde biraz asil olanlarda varsa, elbette kabul edebiliriz, neden olmasın.

Bu boyu kısalmış ve biraz kararmış Osmanlıları kabul ettikten sonra, Habsburg hanedanından sayılacak, İtalya göçkünlerine  neden itiraz edelim ki. Diye başladığı konuşmanın ardından, her dilden tercümelerle; Abhaz mitolojisi anaç mı konusu da dahil, insanlığın nerelerden başladığı, beyaz ırkın ne menem bir şey olduğu üzerine absürd bir muhabbet başlamıştı. Bozzato, kendi açtığı konunun bu kadar ilgi görmesinden mutlu, çoğu zaman hiçbir şey anlamadan dinlediği bu konuşmaların arasına girip, araştırıp bilgilendirmeye söz verdi. Bu söz üzerine tekrar alkışlandı ve mutlu bir sessizliğe gömüldü. Diğerleri avaz avaz sürdürüyorlardı mavrayı.


Remedios
gülümseyerek ilgiliymiş gibi izliyor, bu tantananın nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu.

Benim de merak edegeldiğim bir şey vardı elbet, bu güzel kadının dünyevi olup olmadığı. Görecektik.



Sonraki Bölüm >>>