Ah şu
anavatan!
Hani
olmasaydı, yer yarılıp yok olsaydı, sevineceklerin çok
mu çok olduğuna inanmak istemiyorum.
Ammmma!
Ammasını pek çoğumuz çok iyi biliyoruz.
Durmadan
anavatanı karalamaya çalışan, karalamak istedikçe
kendilerinin daha da bataklığa battıklarının farkına
varamayan, sözde demokrat, insancıl geçinen
psikopatlarımız.
Sivrisineği yakalayıp hınçla ayaklarını koparmak için
uzanan insana ‘Kopardığına bir bak, birde kendine’
deyince vazgeçebilen Adige.
... ve binlerce sene tarih sayfasında kalabilmiş
sayıca az, kültürde üstün ve güçlü olan Adige halkının
ilk fırsatta kurdukları cumhuriyetler.
Evet 450
bin nüfuslu ve bunun 100 bini Adige olan
kardeşlerimizin gösterdikleri başarı.
Bu
başarıyı sindiremeyen ve durmadan kimden aldıkları
bilinmeyen çoğu kez yalan bilgilerle
cumhuriyetlerimize dil uzatan karalayan ‘Adige'!
Bir yanda
dünyaca ünlü Viyanalı arkeolog, Heidelberg
Üniversitesi Etnoloji Kürsüsü Başkanı (şimdi emekli)
Prof. Dr. Karl Jettmar, bir yanda ondan daha da
‘akıllı ve bilgili’ (!) olan ''Albrecht Einstein''larımız...
Jettmar şöyle demişti: ‘’Sayın Özbek Adige olduğundan
gurur duy. Adigeler binlerce senedir tarih
sayfalarında kalabildilerse bu tesadüfü değildir.
Kültürlerinin üstünlüğünden kaynaklanmaktadır.
Adigeler barışı bulunca binlerce sene uğraşamadıkları
modern kültüre gerekli emeği vererek son elli yılda
büyük hamle yaparak, binlerce yıl geri plana itmek
zorunda kaldıkları modern çağı yakalayabilmiş ender
halklardan birisidir.'’
Evet 50 senede telafi edebilmek.
Canım Jettmar'da kim?
Heidelberg Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Emanuell Sarkisyanz da kim?
Bizim; her şeyi herkesten çok iyi bilen, oturduğu
evinden tılsımlı gözlükleriyle Rusya’nın, Adigey’in
ıcığını mıcığını bilenlerimiz varken!
Bir o küçümsediğiniz devletler ve halkının, (ki,
bütçeleri Anadolu’daki bir ilin bütçesi kadar olmasa
da) Adige kültürüne ve dünya kültürüne katkılarını,
bir de diasporanın (sayısını işimize geldiğince
beşten, on milyona kadar çıkan) katkısını düşünün. 10
milyonluk diasporada HEDEĞATLE Asker’in tek başına
yaptığı katkıyı kim yapabilmiştir?
Bu kadar
az bütçeyle bir cumhuriyeti ayakta tutmak; Nalmes,
İslamey, Devlet Senfoni Orkestrası, tiyatro vs. vs.
ayakta tutabilen devletlerimiz.
Zengin
bütçeli Anadolu kentlerinden hangisi bu kültür
ocaklarını ayakta tutabiliyor acaba?
Anavatanı
‘Muz cumhuriyeti’ yerine koyacak kadar bayağılaşan
kişilere sormak istiyorum: Siz mükemmel işleyen
demokrasi devletlerinde ne yaptınız Adige kültürü
için?
Demokrasinin çok mükemmel işlediği ülkelerde Adige
dilini ayakta neden kalmadı?
Durmadan
‘akıl yumurtlayan‘lar bu cennet vatan ve halkı için ne
yaptılar?
Ah şu
vatan!
Yer yarılmadı, yok olmadı.
İşin acı tarafı yok etmek isteyenler kendi soydaşları.
Adige’yim diyen.
O Adige’yim diyen, Osmanlı’nın, İngiliz’in politik
oyunlarına ve çıkarlarına körü körüne inanıp, savaş
kışkırtıcılarının düzenbazlığıyla vatanlarını terk
ettiren ‘önderlerimiz’ (!) değil mi bizi bugünlere
getiren?
Anadolu’da toprağı işleyen Türk asıllıların insan
gücünün azalmasına karşı Balkanlardan Türk asıllıların
Anadolu’ya taşınması ile boşalan yerlere Adigelerin
yerleştirme planlarının 1858’lerde yapıldığını
içimizde üç yıla yakın yaşayan Polonyalı Subay
Theophil Lapinski (Tefik Bey) okuduğunuzda çok iyi
anlayacaksınız.
Canım o okunur mu?
Okursa .......ar belki!
İngilizlerin, Trabzon Erzurum kordonuna Çerkesleri
yerleştirerek bir arada kalmasını ve doğudan
gelebilecek Rus saldırılarına karşı bir set oluşturmak
bu iş için finansmanın İngiltere olacağını ve
karşılığında da göçmenlere Trabzon Erzurum demiryoluna
yaptırma istemlerini (Papers and Accounts. Thirty six
volumes. Respecting the Settlement of Circassain
emigrantes ın Turkey. London 1864) okuma gereğini
duymayan thamadelerimiz.
Osmanlı'nın Adigeleri çok sevdiklerini, onlara
minnettar olmamız gerektiğini ifade edenler; yine
yukarıdaki belgede o kadar çok seviyorlardı ki,
imparatorluğun Anadolu yakasına getirilen göçmenlerin
her Türk köyüne iki üç aile yerleştirme alicenaplığını
göstermesi ne karşı çıkmakla nankörlüğümüzü
göstermiyor mu?
Çerkesya
kıyılarının ablukaya alınması köle ve cariye
tüccarlarının yağlı kazançlarının azalması ve Bab-ı
Ali'de cariye sıkıntısı başlamasıyla, minnettar
olduğumuz padişahların hoşnutsuzluklarını Rusya büyük
elçiliğine karşı dile getirmeleri üzerine Rusların
yaptırımlarını gevşetmelerini nasıl değerlendireceğiz
acaba?
Kuban
beyin dediği gibi her şeyin suçlusu olarak Rusları
gösteriyoruz.
Çok basit
ve popülist bir suçlama.
Suçu
başkalarında değil kendimizde aramalıyız.
Olur mu canım sende! Çerkesler neden suçlu olsun ki?
Bakın yine Essad Bey 1930 yılında Berlin ve Zürich'te
yayınladığı 'Zwölf Geheımnisse im Kaukasus’ adlı
yapıtta şöyle demektedir: ’’Bir Kafkaslı her şeyi
bilir ve her şeyden en iyisini
anlar. Sakın bir Kafkaslıya 'sen
anlamıyorsun, bilmiyorsun' demeyin. O zaman senin en
büyük düşmanın olur.’’
Ah Şu Vatan -2 >>> |