Sayın Halit
Kakınç’ın “Çerkes Aşkı” adlı kitabını henüz kitabı
görmeden, okumadan konu etmiştim. Kitap bağlamında
koparılan fırtına ve Sayın Kakınç’ın kitabı hem
ideologların hem de tarihçilerin çarpıttıkları
gerçekleri dile getirdiği, ilk kez dile getirdiği
yaklaşımı beni rahatsız etmişti. CC de yayımladığım
yazımı sizlerle de paylaşmıştım.
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/yorum/nh/271-asagilik.htm
Yazının
başlığı (Aşağılık Kompleksi Olabilir mi?) kuşkumu da
yansıtıyordu. Şimdi kitap elimde. Sağolsun Memet Yedıc
Bey verdi kitabı okumam için. Yoğun trafik içinde
okumaya çalışıyorum. Çok hızlı gitmiyor. Okuduğum bölümü
çok az. Ancak bu kadarı bile bir önceki yazımın
başlığını soru işareti olmaksızın yinelememi
gerektiriyor.
Evet, artık kuşku duymuyor,
“Entel Çerkeslerimizin kültürümüzün içine eden
kitabı yüceltmelerinin tek nedeni
aşağılık kompleksidir” diyorum.
Bu Sayın
Kakınç’ın özellikle Xabze bağlamında söylediklerini,
xabzeyi içselleştirememiş bir “manav damat” kurgusu
olarak değil de belge yani gerçek olarak alırsak
Xabzemizin ruhunu biz almışız demektir.
Damat Bey’in
bizden en iyi kaptığı şey “ilk olma sevdası”
diyebilirim. Siz de tanıksınız söyleşilerinde hep, daha
önce defalarca yazılmış konularımızı ilk kez
kendilerinin yazdığını dile getirmişti. Önceki yazımızda
bu yaklaşımın kimi cümlelerin alıntı dedirtebilecek
kadar daha önce yazılanlara benzediğini ortaya
koymuştuk.
Ancak damat
beyin hakkını yemeyelim. Gerçekten “reenkarnasyon”
yani
ruhun beden değiştirip
yeniden
doğması
konusuna
yaklaşımı bir ilk olmalı. Reenkarnasyon’a göre yeniden
doğan ruhun daha önce dünyaya gelişlerindeki
yaşantılarını anımsaması çok doğal. Ancak ruhların daha
sonra yeniden doğacakları kimliği yaşamaları pek doğal
olmasa gerek.
Akın 25.
sayfada vatanlarından sürülenlerin istif edildikleri
gemi ambarında Blena (aslı Blane’dir ve yiğit anlamında
bir sıfattır.)
eşi Elbruz’un klaşına şöyle fısıldıyormuş:
“… Elbruz, Kaf Dağı’nın adıdır biliyorsun sevgilim’
Blena’da Adıge dilinde ceylan demektir. Onu da
biliyorsun.”
Bizce böyle bir cümleyi 1864 de Türkçeyi bilmeyen roman
kahramanları kuramaz. Onlar Kaf Dağı’nı da ceylanı da
bilemez. Dahası Elbruz değil büyük olasılıkla Ueşhamafe
der. Türkçede Kaf Dağı ile adlandırılan dağın anadildeki
adıdır çünkü Ueşhamafe.
Alıntıladığımız cümle de Türkçe düşünen iki kişiden yani
Kaf Dağı’nı da ceylanı da bilen iki kişiden Çerkesçeyi
daha iyi bilen eşin daha az bilen kocasına açıklamaları
olarak algılanabilir ancak. Bu da Türkiye’de doğup
büyümüş, anadilini az bilen, Türkçe düşünmeye başlayan
iki Çerkes gencinin ruhlarının, 1860’larda sürgünü
yaşayan kahramanlarımızın bedenlerine üflendiği anlamına
gelir.
Romanda, çalakalem yazıldığının, özen gösterilmediğinin
kanıtı maddi büyük hatalar da az değil. Örneğin daha
19’uncu sayfada “Elbruz, başı göğsünde uyumaya çalışan
Blena’ya sarıldı sıkı sıkı. Daha çok ısıtmaya çalıştı
karısını” diye yazan, Elbruz ile Blena’nın eş
olduklarını vurgulayan yazar bunu unutuyor ve 25’inci
sayfada Elbruz’u şöyle düşündüriyor:
“… Blena… Öylesine yakındılar ki
birbirlerine ve öylesine karşılıklı sevgi
dolulardı ki, mutlaka sevgilisi – hatta daha öte bir
kadın olmalıydı bu Blena…”
Peki, Kılavuz
Cevdet Hapi’nin eseri olduğundan kuşku duymadığım, çok
daha önce yayımlanmış bir yazıdan buraya kopyalandığını
düşündüren şu cümleye ne demeli.
Adığe dillerini açıklayan bölümde şu iki cümle:
“Vıbhça da aynı kategoride yer alır. Şapsığca tarafından
yutulmuş olup, Manyas’ın Hacı Osman köyü dışında
konuşanı ve anlayanı kalmamıştır.
İster misiniz
inanılsın da Uıbıxçe öğrenmek isteyenler Hacı Osman’a
koşuştursun.
Yine de biz bu yazının amacına, romanda xabzenin nasıl
katledildiğinin can alıcı örneğine dönelim. Neredeyse
kitap oylumu kadar olabilecek eleştiri hakkımız da saklı
kalsın.
45’inci sayfada başlayan yeni bölümde İki köyden biri
Hapaey komşu köy Şhalhable’yi ziyaret edecektir:
Hapaey köyünde(Hapaey
Hapaelerin köyü demektir. “köyünde” söcüğü fazladır.nh)
yoğun bir
hazırlık vardı.At ve atlı arabalarla dört saat
mesafedeki Şıhalhable
köyü (hable köy demektir “köyü”
sözcüğü fazladır.nh) zitaret edilecekti. Son derece
ciddi bir ziyaretti bu. Hapaey’in “pşı”lari (dikkat
bir Abdzax köyünde hem de birden çok pşı nh)
Şıhalhable’nin pşılerine konuk olacaklardı. Kalabalık
bir eşlik edecekler grubu da gelecekti
(dilbilgisi kuralına uyulmamış “gidecekti”
ya da “birlikte” olacaktı. Hazırlık yapılan ve gidecek
köyden söz ediliyor. nh) birlikte.
Elbruz’un babası Abrek bey, pşıların en önemlilerinden
biriydi. Annesi Şutse de bir pşı kızıydı. Bu ziyaretin
gerisinde aslında bir başka niyet dillendirilmeyen bir
umut yatıyordu.
Şıhalhable köyünün “pşı”larından
(“pşı”den sonra çoğul eki neden “ler” değil de “lar”.
Pşı Çerkesçeye göre [ı] sesi incedir ve Türkçe
ünlü uyumuna göre çoğul ekinin “ler” olması gerekir.
Ancak tam Türkçedeki gibi seslendirilmiş ve ünlü uyumuna
göre de “lar” yazılmıştır. Anlaşılan kılavuzlar burada
da Sayın kakınç’a yardımcı olmamışlar.) Kanşaw ile
eşi Sayhet Hanım’ın güzelliği ve zekası dillere destan
Blena adlı bir kızları vardı. Bütün bir Adıge diyarında
anlatıla anlatıla bitirilemiyordu. Elbruzla yaşları da
tutuyordu Blena’nın.
Gençler nasılsa bir araya gelip toplanacak ve
pselukh (yani псэлъыхъу –pselhıxhu) becerilerini
sergileyeceklerdi.
Kısmet … belki Elbruz ile Blena da birbirlerini beğenir
ve bir kaşenlik oluştururlardı.
Ey kılavuzlar ey ahali xabzeye göre bu ne rezalet. Şu
asimile olmuş halimizle bile babasının elinden tutup kız
beğenmeye götürdüğü tek kişi var mı aranızda. Pşı oğlu
için çöpçatanlığa gidiyor.
Daha ileride birbirlerine awıj de veriyorlar. Günümüze
kadar siz bir erkeğin bir bayana awıj verdiğini duydunuz
mu? Kurumun doğasına aykırı değil midir bu. Erkek
genelde awıj almamışsa elçi göndermezdi. Kız tarafı
evliliğe itiraz etmez ise eğer ortaya da konmazdı.
Alınan awıjın kızın eşyası olduğu ispat edilebilecek çok
kullandığı bir şey olurdu. İtirazlar olur verilmek
istenmezse kızın bu evliliği istediğin kanıtı olarak
ortaya konurdu.
Pselhıxhu.- kaşen derecelendirmesine ne demeli.
Pselhıxhu yapan her zaman erkektir. Zaten sözcük anlamı
can aramak demektir. Bir bayanın bir erkeğe önce
kendisinin evlilik teklif etmesi şimdilerde bile
olağan bulunmazken o devirde hele de Çerkeslerde…
Kaşen’in sözcük anlamı da erkeğin alacağı kız yani gelin
adayı demektir. Yani özünde evlilik
amaçlanan evliliktir.
Evet kısmet olur bir daha konuya geri dönermiyim
bilmiyorum ama şu bölümü de eleştirmeden geçemeyeceğim:
“hapaey köyünde yolcular sabahın erken saatinde
toplandılar. Nihayet yola çıkma zamanı gelmişti. Elli
kişiyi aşkın bir kalabalık , yolculuk düzenine geçti.
Kadınlar solda erkekler sağ tarafta yer aldı. Prensler
her zamanki gibi sağ taraftaydı”
İşte Xabze adına xabzenin katl edildiği bir olay daha.
Peki Sayın Kakınç hazırlanan arabalar kimin içindi.
Bayanlar dört saatlik yola yaya mı atlı mı gideceklerdi.
Bayanlar arabada erkekler de arabada onların sağında mı
idi?
Evet hata daha onlarca….
Kıssadan hisse mi?:
Değerli arkadaşlar; değerli entel dostlarım. Dışarıdan
birilerinin konumuzla ilgilenmesi, bizi yazmaları,
sorunlarımızı sorun edinmeleri elbette çok güzel bir
şey. İstenen bir şey. Başarını olmazsa olamazı. Ancak
sizlerden yardım istendiğinde önemseyin. Bilmiyorsanız
bilenleri önerin. Herkesin her şeyi bilemeyeceğini
kabullenin. Kendi duygularınızın kılavuzluğunda değil
bilimin kılavuzluğunda yardımcı olun. Dışarıdan
ilgilenenlerin (Bu Prof. Ayhan Kaya olabilir. Prof
Baskın Oran olabilir. Bu ünlü yazar Halit Kakınç
olabilir dahası bu uluslararası ün Prof. John Colarusso
olabilir) her kimse yapıtlarını eleştirel gözle
değerlendirin. Bu değerlendirmeyi yapmazdan önce de
dolmuşa binmeyin. Yapıtı göklere çıkarmayın. Kendinizi
de yazarı da rezil etmeyin. Konuyu bilmeyenler yanlış
bilgiler verilmesine aracı olmayın.
Son söz:
Xabzemizi bu kadar çarpıtan bir yapıtın bu kadar
pompalamanızın nedeni sizce de
aşağılık duygusu değil midir?
|