EVET, NEDEN AŞAĞILIK DUYGUSU 

24.03.2013

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Sayın Halit Kakınç’ın “Çerkes Aşkı” adlı kitabını henüz kitabı görmeden, okumadan konu etmiştim. Kitap bağlamında koparılan fırtına ve Sayın Kakınç’ın kitabı hem ideologların hem de tarihçilerin çarpıttıkları gerçekleri dile getirdiği, ilk kez dile getirdiği yaklaşımı beni rahatsız etmişti. CC de yayımladığım yazımı sizlerle de paylaşmıştım.

http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/yorum/nh/271-asagilik.htm

Yazının başlığı (Aşağılık Kompleksi Olabilir mi?) kuşkumu da yansıtıyordu. Şimdi kitap elimde. Sağolsun Memet Yedıc Bey verdi kitabı okumam için. Yoğun trafik içinde okumaya çalışıyorum. Çok hızlı gitmiyor. Okuduğum bölümü çok az. Ancak bu kadarı bile bir önceki yazımın başlığını soru işareti olmaksızın yinelememi gerektiriyor.

Evet, artık kuşku duymuyor,  “Entel Çerkeslerimizin kültürümüzün içine eden kitabı yüceltmelerinin tek nedeni  aşağılık kompleksidir” diyorum.  Bu Sayın Kakınç’ın özellikle Xabze bağlamında söylediklerini, xabzeyi içselleştirememiş bir “manav damat” kurgusu olarak değil de belge yani gerçek olarak alırsak Xabzemizin ruhunu biz almışız demektir.

Damat Bey’in bizden en iyi kaptığı şey “ilk olma sevdası” diyebilirim. Siz de tanıksınız söyleşilerinde hep, daha önce defalarca yazılmış konularımızı ilk kez kendilerinin yazdığını dile getirmişti. Önceki yazımızda bu yaklaşımın kimi cümlelerin alıntı dedirtebilecek kadar daha önce yazılanlara benzediğini ortaya koymuştuk.

Ancak damat beyin hakkını yemeyelim. Gerçekten “reenkarnasyon” yani ruhun beden değiştirip yeniden doğması konusuna yaklaşımı bir ilk olmalı. Reenkarnasyon’a göre yeniden doğan ruhun daha önce dünyaya gelişlerindeki yaşantılarını anımsaması çok doğal. Ancak ruhların daha sonra yeniden doğacakları kimliği yaşamaları pek doğal olmasa gerek.

Akın 25. sayfada vatanlarından sürülenlerin istif edildikleri gemi ambarında Blena (aslı Blane’dir ve yiğit anlamında bir sıfattır.) eşi Elbruz’un klaşına şöyle fısıldıyormuş:

“… Elbruz, Kaf Dağı’nın adıdır biliyorsun sevgilim’  Blena’da Adıge dilinde ceylan demektir. Onu da biliyorsun.”

Bizce böyle bir cümleyi 1864 de Türkçeyi bilmeyen roman kahramanları kuramaz. Onlar Kaf Dağı’nı da ceylanı da bilemez. Dahası Elbruz değil büyük olasılıkla Ueşhamafe der. Türkçede Kaf Dağı ile adlandırılan dağın anadildeki adıdır çünkü Ueşhamafe.

Alıntıladığımız cümle de Türkçe düşünen iki kişiden yani Kaf Dağı’nı da ceylanı da bilen iki kişiden Çerkesçeyi daha iyi bilen eşin daha az bilen kocasına açıklamaları olarak algılanabilir ancak. Bu da Türkiye’de doğup büyümüş, anadilini az bilen, Türkçe düşünmeye başlayan iki Çerkes gencinin ruhlarının, 1860’larda sürgünü yaşayan kahramanlarımızın bedenlerine üflendiği anlamına gelir.

Romanda, çalakalem yazıldığının, özen gösterilmediğinin kanıtı maddi büyük hatalar da az değil. Örneğin daha 19’uncu sayfada “Elbruz, başı göğsünde uyumaya çalışan Blena’ya sarıldı sıkı sıkı. Daha çok ısıtmaya çalıştı karısını” diye yazan, Elbruz ile Blena’nın eş olduklarını vurgulayan yazar bunu unutuyor ve 25’inci sayfada Elbruz’u şöyle düşündüriyor:  “… Blena… Öylesine yakındılar ki  birbirlerine ve öylesine karşılıklı sevgi dolulardı ki, mutlaka sevgilisi – hatta daha öte bir kadın olmalıydı bu Blena… 

 Peki, Kılavuz Cevdet Hapi’nin eseri olduğundan kuşku duymadığım, çok daha önce yayımlanmış bir yazıdan buraya kopyalandığını düşündüren şu cümleye ne demeli.

Adığe dillerini açıklayan bölümde şu iki cümle: “Vıbhça da aynı kategoride yer alır. Şapsığca tarafından yutulmuş olup, Manyas’ın Hacı Osman köyü dışında konuşanı ve anlayanı kalmamıştır.  İster misiniz inanılsın da Uıbıxçe öğrenmek isteyenler Hacı Osman’a koşuştursun.

Yine de biz bu yazının amacına, romanda xabzenin nasıl katledildiğinin can alıcı örneğine dönelim. Neredeyse kitap oylumu kadar olabilecek eleştiri hakkımız da saklı kalsın.

45’inci sayfada başlayan yeni bölümde İki köyden biri Hapaey komşu köy Şhalhable’yi ziyaret edecektir:

Hapaey köyünde(Hapaey Hapaelerin köyü demektir. “köyünde” söcüğü fazladır.nh)  yoğun bir hazırlık vardı.At ve atlı arabalarla dört saat mesafedeki Şıhalhable  köyü (hable köy demektir “köyü” sözcüğü fazladır.nh) zitaret edilecekti. Son derece ciddi bir ziyaretti bu. Hapaey’in “pşı”lari (dikkat bir Abdzax köyünde hem de birden çok pşı nh) Şıhalhable’nin pşılerine konuk olacaklardı. Kalabalık bir eşlik edecekler grubu da gelecekti  (dilbilgisi kuralına uyulmamış “gidecekti” ya da “birlikte” olacaktı. Hazırlık yapılan ve gidecek köyden söz ediliyor. nh) birlikte.

Elbruz’un babası Abrek bey, pşıların en önemlilerinden biriydi. Annesi Şutse de bir pşı kızıydı. Bu ziyaretin gerisinde aslında bir başka niyet dillendirilmeyen bir umut yatıyordu.

Şıhalhable köyünün “pşı”larından (“pşı”den sonra çoğul eki neden “ler” değil de “lar”.  Pşı Çerkesçeye göre [ı] sesi incedir ve Türkçe ünlü uyumuna göre çoğul ekinin “ler” olması gerekir. Ancak tam Türkçedeki gibi seslendirilmiş ve ünlü uyumuna göre de “lar” yazılmıştır. Anlaşılan kılavuzlar burada da Sayın kakınç’a yardımcı olmamışlar.) Kanşaw ile eşi Sayhet Hanım’ın güzelliği ve zekası dillere destan Blena adlı bir kızları vardı. Bütün bir Adıge diyarında anlatıla anlatıla bitirilemiyordu. Elbruzla yaşları da tutuyordu Blena’nın.  Gençler nasılsa bir araya gelip toplanacak ve pselukh (yani псэлъыхъу –pselhıxhu) becerilerini sergileyeceklerdi.

Kısmet … belki Elbruz ile Blena da birbirlerini beğenir ve bir kaşenlik oluştururlardı.

Ey kılavuzlar ey ahali xabzeye göre bu ne rezalet. Şu asimile olmuş halimizle bile babasının elinden tutup kız beğenmeye götürdüğü tek kişi var mı aranızda. Pşı oğlu için çöpçatanlığa gidiyor. 

Daha ileride birbirlerine awıj de veriyorlar. Günümüze kadar siz bir erkeğin bir bayana awıj verdiğini duydunuz mu? Kurumun doğasına aykırı değil midir bu. Erkek genelde awıj almamışsa elçi göndermezdi. Kız tarafı evliliğe itiraz etmez ise eğer ortaya da konmazdı. Alınan awıjın kızın eşyası olduğu ispat edilebilecek çok kullandığı bir şey olurdu. İtirazlar olur verilmek istenmezse kızın bu evliliği istediğin kanıtı olarak ortaya konurdu.

Pselhıxhu.- kaşen derecelendirmesine ne demeli. Pselhıxhu yapan her zaman erkektir. Zaten sözcük anlamı can aramak demektir. Bir bayanın bir erkeğe önce kendisinin evlilik teklif etmesi şimdilerde bile  olağan bulunmazken o devirde hele de Çerkeslerde…

Kaşen’in sözcük anlamı da erkeğin alacağı kız yani gelin adayı demektir. Yani özünde evlilik  amaçlanan evliliktir.

Evet kısmet olur bir daha konuya geri dönermiyim bilmiyorum ama şu bölümü de eleştirmeden geçemeyeceğim:

“hapaey köyünde yolcular sabahın erken saatinde toplandılar. Nihayet yola çıkma zamanı gelmişti. Elli kişiyi aşkın bir kalabalık , yolculuk düzenine geçti. Kadınlar solda erkekler sağ tarafta yer aldı. Prensler her zamanki gibi sağ taraftaydı”

İşte Xabze adına xabzenin katl edildiği bir olay daha. Peki Sayın Kakınç hazırlanan arabalar kimin içindi. Bayanlar dört saatlik yola yaya mı atlı mı gideceklerdi. Bayanlar arabada erkekler de arabada onların sağında mı idi?

Evet hata daha onlarca….

Kıssadan hisse mi?:

Değerli arkadaşlar; değerli entel dostlarım. Dışarıdan birilerinin konumuzla ilgilenmesi, bizi yazmaları, sorunlarımızı sorun edinmeleri elbette çok güzel bir şey. İstenen bir şey. Başarını olmazsa olamazı. Ancak sizlerden yardım istendiğinde önemseyin. Bilmiyorsanız bilenleri önerin. Herkesin her şeyi bilemeyeceğini kabullenin. Kendi duygularınızın kılavuzluğunda değil bilimin kılavuzluğunda yardımcı olun. Dışarıdan ilgilenenlerin (Bu Prof. Ayhan Kaya olabilir. Prof Baskın Oran olabilir. Bu ünlü yazar Halit Kakınç olabilir dahası bu uluslararası ün Prof. John Colarusso olabilir) her kimse yapıtlarını eleştirel gözle değerlendirin. Bu değerlendirmeyi yapmazdan önce de dolmuşa binmeyin. Yapıtı göklere çıkarmayın. Kendinizi de yazarı da rezil etmeyin. Konuyu bilmeyenler yanlış bilgiler verilmesine aracı olmayın.

Son söz:

Xabzemizi bu kadar çarpıtan bir yapıtın bu kadar pompalamanızın nedeni sizce de  aşağılık duygusu değil midir?