Okur
14.02.2009
Günün Palavrası: CC, palavra yazmaz, yazdırmaz...
Tatış
14.02.2009
Bir öğleden sonraydı. Hayır mı şer mi bilmem. Rüya mı
hayal mi belli değil. İşte öyle bir kaylule haliydi.
Büyük bir ödül töreniydi son Çerkes'inde Kafkasya'ya
dönüşü adına büyük kutlamalar yapılıyordu. Bu tören için
uzun yıllar araştırma yapılmış genetik testler
uygulanmış zanzibarda kalan son Çerkes törenle ana
vatana getirilmişti.
Baş köşede Repetriant Derneği kurucuları tam bir matem
havasında oturuyorlardı. Artık dernek fes
edilecekti. Bir yanda PATIKHO Aslan makamını kaybetmenin
üzüntüsü yanında vazifesini yapmanın gururunu yaşıyordu.
Kosova Adigelerinin getirmesindeki öncü rolünden dolayı
ÇEMIŞĞE Gazi'ye özel onur ödülü verildi. Bu arada bütün
Adige lehçelerine tahsis edilmiş uydu kanallar yayın
halindeler. Son olarak da WubıhTv üç Wubıh diyalektiyle
yayına başladı. O ayrı bir mutluluktu.
Yüksek Yayın ve Talim Kurulu müfredatlarından sürgünle,
göçle, savaşla ilgili bütün konuların çıkarılacağını
açıkladı.
Derken ''Krasnodar'a inmek üzereyiz'' anonsuyla kendime
geldim. İşte benim vatan ziyaretim böyle olmuştu.
Sonrası yılda bir gider, gelirim...
Erhan Hapae
16.02.2009
Ahçıps'ın CC'da hepimizi ti'ye alan mavrası da çok
güzelmiş, atlamışız. Devam.
Misafir
16.02.2009
Bursa'da 1900'lü yıllarda dağlılar tarafından uydurulmuş
ve hala anlatılan 'gerçek'...
Kaplıcanın ismini yazmayayım da sonra dava konusu
olmasın. :-)
Bursa da kaplıcalara normalde sabah ezanında gidilip
öğlene kadar kalınır.
Bizimkilerden bir bayan, bir sabah gitmiş ama kaplıca da
sadece iki bayan daha var. Yıkanmaya başlamış, tam
sabunlanmış bakmış ki, hamam tasını unutmuş. Beş metre
kadar uzağında olan bayana ''hamam tasını atar mısın
bana'' diye seslenmiş.
Bayan gülerek tası almış ve olduğu yerden eline kadar
uzatmış. Bizimki korkudan deli gibi diğer bayanın yanına
koşmuş ''ya gördün mü beş metreden bana tas uzattı''
demiş.
Bu sefer bu bayan kahkahayla gülmüş ''o da bir şey mi
ki' demiş ve neredeyse yirmi metre yükseklikte ki tavana
ayağını dayamış.
Bizimki korkudan yarı baygın eve gitmiş, olayı aktarmış
ve sonra da vefat etmiş.
İster inanın, ister inanmayın ama bu olay hala Bursa' da
anlatılır...
Adıgebze
16.02.2009
Sürgünle gelen yaşlı, pazarda gördüğü bal kabaklarını
gösterip anlatıyormuş,
''Yahu sikoş bunlarda kabak mı Allah'ını seversen. Biz
Kafkasya'da bir kabak hasat ederdik, tek bir kabak bir
kağnı arabasına sığmaz, sağını solunu yontar öyle
sığdırırdık. Sağından solundan yonttuğumuz kabakları
fakire fukaraya dağıtırdık, kışlık kabakları çıkardı.
Bir başka yaşlı: ''Kafkasya da mısır ekerdik. Bazen
yaban domuzları sürü ile Mısır tarlasına girer biz
canımızı mısır koçanının arasına saklanarak
kurtarırdık.''
Saygılarımla
Ptlıjı
17.02.2009
75 model Sovyet malı Planet motorumla İstanbul'a yola
çıkmıştım (buradan 8 saat çekiyor). Bu planet motorlar
çok güçlüdür.Çünkü SSCB'de kamyon fabrikasında çalışan
işçiler iş olmadığı zaman boş durmamak için bunlardan
yapıyorlarmış; gücü oradan yani. (Benim alma sebebim ise
yoldaş Adigelerin de emeği vardır diyeydi.)
Hesabıma göre Bandırma arabalı vapuruna 4,5 saatte
yetişecektim ama susurluk bandırma arası yol yapım
çalışması olduğundan hesap tutmadı. Arayı kapatmak için
motora son gaz verdim. Bandırma'ya yaklaştığım sıra
önüme yaşlı bir at fırladı onu ezmemek için kazık firen
yaptım. Motordan havaya doğru öyle bir uçtum ki sormayın
gitsin. Bir ara aşağıya doğru baktığımda yol ince bir
şerit arabalar ise karınca gibi görünüyordu. (Yanımda
dürbün olmadığı için Oşamahfe'ye doğru bakamadım. Baksam
kesin görürdüm.)
Bu duyguyu ancak Gagarin anlar. Maraza çıkaran olmazsa
''yere inince''yi anlatırım.
Palavrada, mavrada maraza çıkarmak olmaz..Çıkaran olursa
da biri bir çimdik atar çıkarana.
Ben devam edeyim:
Aşağıya büyük bir hızla düşüp öleceğimi anlayan at, tam
düşeceğim yere kendini siper etmez mi? Meğer Karacabey
Harası'ndan yılkıya salınan bir Kabardinka atıymış.
Eyerine değil (zaten eyerini çalmışlardı), yan yatıp
yumuşak karnına düşmemi ve hayatta kalmamı sağladı. Atın
yumuşak karnından çıvınca (zıplayınca) kendimi Bandırma
feribot iskelesinde buldum. Başım iskelenin baba
demirine çarptığı için biraz ağrıyordu. Feribottaki
koltuğumda kalan İstanbul yolculuğunu tamamlamak için
düşünceli otururken (bilet almamıştım çünkü son paramı
ata vermek zorunda kalmıştım beni denize atarlar mı
acaba diye meraktaydım.)
Beni bir üşüme aldı. Titriyordum. Biraz tıp bilgim
vardı. Acaba kazanın etkisiyle iç kanama mı
geçiriyordum? Ölür müyüm, derken yanda oturan Manyaslı
yolcunun ''Yawe bu kader klima açılır mı? Donuyoruz''
bağırışıyla rahatladım. Oh çektim.
Saygılar.
Ahçips
17.02.2009
Sayın HAPAE Erhan'dan geçmişin çok ciddi bugünün
palavrası sayılabilecek bir anısını rica ediyorum.
Misafir
18.02.2009
Sn HAPAE'den geçmişte ciddi olan ve bugün palavra
sayılacak anı istemişler.
Ben tersini yazayım. Yıllarca 'dönüş'e palavra
deniliyordu. Ciddiye alan olmuyordu. Bugun bu 'ciddi'
oldu. :-)
İroni gibi geliyor değil mi?
Ptlıjı
18.02.2009
Türkiye'den Nalçik ve Maykop'a gitmek isteyen yolcu
sayısında öyle büyük bir patlama yaşanıyor ki; seyahat
firmaları en erken 11 ay sonraya bilet verebiliyor, yer
ayırtmak yok peşin para.
Saygılar.
Adıgebze
18.02.2009
01 Ocak 2025 yılbaşı kutlamaları öncesi Pravda
gazetesine ortak açıklama yapan Rusya Devlet Başkanı
Dimitri Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin "Dünyanın
dört bir yanından akın, akın Kuzey Kafkasya'ya göç eden
Çerkeslerin nüfusunun 50 milyonu geçtiğini, mevcutlarla
birlikte bu nüfusun 125.000 km2 alan sığmadığından büyük
bir kaos yaşandığı, yaşanan bu kaosun bir an önce
ortadan kaldırılması için Duma'da görüşülüp kesinleşen
acil eylem planına göre Kırım Yarımadası'na kadar bütün
Karadeniz sahilinin, denizden 200 km derinlikte bir
toprak parçasından tamamen çekildiklerini ve bu
toprakları "dönüşçülerin" iskanı için feda ettiklerini"
söylediler.
Erhan Hapae
18.02.2009
Merhaba palavracı kardeşlerim.
Reyhanlı'dan Hasip Amca (Hasip Hatuk) Allah rahmet
eylesin çok ciddi birisiydi. Reyhaniyelilerin guruplar
halinde yaptıkları Halep gezilerine filan thamadelik
yapar, xabzeyi iyi bilir, iyi bir gazete ve kitap okuru
olarak bilinirdi. Ancak ne var ki Hatko idi ve o çok
ciddi insan hakkında bile bir palavra anlatılır.
Gökçeada gibi bir adada askerlik yapmış. Orada deniz
öyle bir azarmış ki, kıyıya vuran dalgalar yükselir,
adaya bir zerre damlatmadan yirmi kilometre gökte gezip
adanın öbür tarafına dökülürmüş.
Akbaba dergisinde çıkmış Tebriz'li bir şair'in palavra
bir şiirini yarım yamalak hatırlarım. Meşhedi idi
sanırım şairin adı.
Bizde öyle müezzinler vardır ki
Tehran'da okur amma, Mekke dinler ezani
Bizim boksörden bir yumruk yiyen
Yedi yıl gökte gezer sonra bulur İrani
Meşhedi kadar olmasa da Hasip amcanın palavrası da az
değilmiş hani.
Ahçıps kardeşim benden (geçmiş gelecek) bir palavra
istemiş. Yahu ben öbür tarafa her hafta yazıyorum ya
yeterince palavra desem, canımı kurtarabilir miyim.
Hepinize sevgilerimle.
Ahçıps
18.02.2009
ŞAHAN ÇORUMİ HAZRETLERİ NAMI DİĞER CARI BABA
Bir var mıymış yok muymuş beni ilgilendirmez. Devenin
tellal, tellak pirenin ise berber ya da kuaför
olmasının konumuzla da hiç bir alakası yoktur. Ağaçların
göğe kök saldıkları güneşin hep tepeden doğduğu
insanların bir sıçrayışta aya vardıkları, avc bin ankın
tuttuğu balinayı kaldırıp güneşte kızartıp yediği Bir
dönemdi.
Aniden insanlar heyecanlanırlar büyük bir şahsiyet zuhur
etmiştir. Onu sevenler hemen örgütlenmiş, bütün büyük
şehirlerde adına üniversiteler araştırma merkezleri
kurulmuştu. Türkiye'ye dönmesinin gecikmesi halkta büyük
huzursuzluk yaratmıştı. Şahan Çorumi'den söz ediyorum.
Hacca 125. gidişinde Arabistan hükümeti bütün kutsal
mekanları ona 10 günlüğüne boşaltmıştı. Huşu içinde
Dönmeye hazırlanırken suudi krallığının kendine hediye
ettiği 450 petrol kuyusunu ret etmiş Araplar epey
üzülmüştü.
Dönüşte bütün güzergah kırmızı halı, gül ve mısırlarla
süslenmişti. Niye mısır demeyin, Şahan Çorumi'nin mısıra
özel ilgisi vardır. Güzergah dedim zira Şahan hazret
yolculuğunu hep yayan yapmaktadır. Zor olanı
seçmektedir.
Neyse dönüş muhteşem olmuş Türkiye ve Kafkasya dengeleri
yoluna oturmuştur.
Ak sakallı, nurani yüzlü, kurban olunası asası elinde,
dilinde devamlı mırıldandığı kutsal duası ile Şahan
Çorumi hocanın dönmesi bereket ve rahmet kapılarını
ardına kadar açmıştır. O kadar derin bir alimdir ki son
olarak ''carı'' dediğinde karşısındakiler
erimekte, şartsız ram olmaktadırlar.
Çok az ve öz konuşur Şahan Çorumi. Genelde Süleyman
Keçevi aracılığıyla beyanat verir. Bazen sayın
Keçevi'nin üstadul azam müftüüssakaleyn ''carı''
buyurdu dediği vakit; ülkenin ufukları kararır,
borsa-döviz tepetaklak olur, hatta uzay da kaos çıkardı.
Peki kimdi bu Şahan Çorumi? Hakkında başka boyuttan
geldiğine, uzaylı olduğuna, hatta saf enerji olduğuna
dair rivayetler dolaşıyor.
Enel hakk çizgisini ne zaman aştığı bilinmiyor. Bütün
inanç sistemlerinin en kutsalı olmuş bütün dinleri,
izmleri, mezhepleri, tasavvufu ondan iyi bilen yok. Eski
Yunan felsefesini yaşamış olabileceği de düşünülüyor.
Onun zuhurundan sonra İsrail, İran, Filistin sorunu
bitmiş, kitle imha silahları uzayın derinliklerine
gönderilmiş, dünyada kurtla kuzu kanki olmuşlardır.
Dünya bir çokları için sıkıcıdır. Artık tek amaç bir
saniyede olsa Şahan Çorumi'yi görebilmektir.
Şahan Çorumi'nin gittiği yer gizli tutulmaktadır. Yakın
adres bilindiğinde kitleler oraya çekirge sürüsü gibi
akın etmekte her şey tarumar edilmektedir.
Bütün herkes carı, carı diye sayıklamaktadır.
Carı adı verilen çocuk sayısı 12 katrilyon 258 milyon
455 bin 666'ye ulaştı...
Son olarak Keçevi hazretin carı sözünün metalica
müziğinde de kullanılabileceğini açıkladı.
Carı ne demek üzerine sayısız yorum yapıldı ama herkes
sonunda kendi bilir diye nokta koydu.
Peki kim bu Carı Baba?
Onu da tek kelimeyle açıklayabiliriz: CARIR CARI. CAR
CARIBA?
Mefewun Nartan
18.02.2009
:-)
Sayın Ahçıps size ulaşabilmem mümkün mü acaba?
mefewud@yahoo.com adresine mail adresinizi gönderirseniz
çok sevineceğim.
Carı. :-)
Erhan Hapae
18.02.2009
Ahçıps kardeşim.
Carı için yazdıkların içinde, abartılmış hemen hiç bir
şeye rastlamadım. Hepsi doğru.
Tanrı sizi korusun.
Ahçıps
18.02.2009
Hoşgörünüze teşekkür ederim.
Dzibe
18.02.2009
Sayın Hapae,
Konuyu açarken Abzeghlerden Hatko ve Dzıbelerin palavra
konusunda oldukça iyi olduklarını belirtmiştiniz. Bende
bir Dzıbe olarak baştan beri merakla takip ediyorum.
Artık bu gün bir Dzıbe palavracı da kendi uzmanlık
konusunu anlatacak diye ama nafile. Bir kaç Hatko
hikayesini okuduk ama maşallah diğer sülalelerimizin de
bu konuda ilerlemiş olduklarını gördük. Ben tam olarak
Dzıbelerin belirtmiş olduğunuz karakterini yansıttığımı
söyleyemeyeceğim. Bizimde geride kalmamamız için
bildiğiniz palavralarımızdan bir kaç tane yazarsanız
severek takip edeceğim. Kim bilir belki bende
wunekoşlarımdan feyz alırım.
Saygılarımla.
Bjintsine
18.02.2009
Uzunyayla'da olağan palavra seansları için toplanan bir
kaç dede öğle namazı sonrası ince ince başladıkları
ısınma turlarını aşmışlar.
Mal, mülk, l'ığe, Adıghağe ile ilgili birbirlerine birer
ikişer tur bindirecek kadar hızlanmışlar ama herkes
temkinli ve dikkatli, olayın ısınma turu ile hız
kazandığı anda heyecanla ayarları biraz fazla açmış dede
şöyle demiş;
Woley dışer puwud khoati j'aler sğag'ori kilowuiyt
ghezğaşexoam.
(Woley altın ucuzladı dedilerdi çocuğu gönderdim 2 kilo
aldırdım.) :-)
Favori palavramdır. :-)
İstanbul'da beraber çalıştığım Uzunaylalı bir ağabeyim
vardı. O da derdi;
Wula bu İstanbul'da kafama göre yalan söyleyebileceğim
biri yok. Memlekete gitsem bizim Tahsin'le otururuz kapı
önündeki taşların oraya Tahsin'de hanımına bir çay
demlettirir bir o yalan atar, bir ben atarım çayı da
demli demli çekerdik. Akşama kadar birbirimize yalan
söylerdik. Güneş batarken kalkardık... Heeeey gidi si
Tahsinıj... :-)
Sağlıcakla kalın...
Tlaps
19.02.2009
Adige köylerinden birinde çok palavra atan iki kişi
varmış. Bir gün bu ikisini yarıştıralım ''hangisi daha
iyi palavra atıyor'' demiş, bir araya getirmişler.
Biri demiş ki, ''ben hayatımda palavra atmadım.''
Öbürü de ''valla ben bundan daha büyük bir palavra
atamam, beni yendi'' demiş.
CERICE Selahaddin Şekercan
19.02.2009
Sayın HAPAE,
Napolyon'dan gerçek bir mavra beklerken uğradığım hayal
kırıklığı üzerine bu olayı anlatma ihtiyacı duydum.
Olay; 1955 - 1960 yılları arsında köyümüzde aynen
yaşanmıştır. (Sivas İli Gürün İlçesi, -gerçek adıyla
MARAŞLI- yeni uydurma adıyla Erdoğan köyünde.)
Vakit bir öğle namazı sonrası cami önündeki mutat
sohbetlerden birinde TIAŞ Yumar adındaki zat,
ahırlarındaki yeni danalardan birisinin bitlendiğini,
bunun çaresinin bilen olup olmadığını soruyor ve cemaat
arasındaki genel fikir alış verişinden sonra eğer bu
dana üzerine bir-iki insan biti bırakılırsa danadaki
hayvan bitinin kaybolacağı üzerinde fikir birliğine
varılıyor. (O dönemde bit olayı her köyde ve her evde
son derece yaygın.)
Bunun üzerine, TIAŞ Yumar; ''yahu şimdi insan bitini
nereden bulacağız'' diye yüksek perdeden sorunca, aynı
sülalenin en büyüğü olan Kılar Haj Zekrey (ki, kendisi
son derece küfürbaz biri olup, rahmetli ile daha ileride
-eğer maceralarını hatırlarsam- daha fazla haşır neşir
olabiliriz) daha yüksek perdeden: Pek sunturlu bir
küfürden sonra, "(...) ''bak hele şu densize. Gönder
bana, Kuran hakkı için her biri kuş yumurtasından küçük
olmamak üzere bir -Tlesekue mate- (buğday yıkama sepeti)
dolusu göndermezsem benden adisi yoktur" diye son
noktayı koymuş.
Erhan Hapae
19.02.2009
Sayın CERICE Selehattin Şekercan, CC'ya hoş geldiniz.
Size kısaca ''Selo'' diyebilir miyim lütfen?
Yahu sorma, Napolyon (KUŞHA Faruk) biraz zayıf çıktı
gördüğün gibi,. Gitmiş ciddi işlerle uğraşıyor,
feodalizm modır mıdır. Bu arada sen fena başlamadın
sayılır ama Kılar Haj Zekrey'in hikayelerinden mahrum
bırakma bizi.
Tekrar hoş geldin, sevgilerimle.
Monark
19.02.2009
Bu Napolyon başka galiba. Bu ''para, para, para''
demiyor. Bu ''xabze, feodalite, dönüş'' diyor.
Ptlıjı
20.02.2009
Bazı Shapsugh abrekleri o kadar güçlü kuvvetliymişler
ki, savaşa silahsız giderlermiş. Düşmanın üzerine
atlayıp bir eliyle omzundan diğeriyle başından tutup
asılıp kopararak kafayı gövdeden ayırırlarmış.
Savaşın birine hazırlanırlarken küçük yaşta bir
delikanlı da çok ısrar etmiş. Mecburen onu da
götürmüşler. Ancak toy delikanlı savaşta yaralanmış.
Onun yere düştüğünü gören babası atını hızla sürerek
Afganların buzkaşı oyunu (Kessel'in Atlılar romanı
buzkaşıyı çok güzel anlatır bu arada belirteyim) gibi
yanından geçip yerden kapıp terkisine almış. Bir yandan
da söyleniyormuş. Toy delikanlının ''ah anneciğim'' diye
ağladığını duyunca onu yeniden yere atmış. Annen gelsin
de kurtarsın, demiş. Çok kızmış.
Saygılar.
Nart tv
22.02.2009
Son mavra; kursa kaydını yaptıran Adigece öğrenmeye
otomatik başlıyor. Son çıkışta eline meşhur kitap
verilirse artık literatür ve diyalekt uzmanı oluyor.
Khalejj
22.02.2009
Bu başlığı sayın HAPAE Erhan açtığı için yazmıştım
buraya.
Kendisi beni mazur görsün bu konuyu kapatmasını rica
ediyorum.
Madem bazı arkadaşlar Adığabze'yi kurtaracak -palavra
yarışması buna engel- sayın HAPAE Erhan bu başlığı
lütfen kapatsın da arkadaşlara engel teşkil etmesin.
Görelim arkadaşların Adigecelerini ve kurtarma
operasyonunu buyurun meydana.
Sayın HAPAE'ye saygılarımla arz ederim.
Erhan Hapae
22.02.2009
Sevgili Khalejj merhaba.
Tepkinizi anlıyorum. Palavra Yarışması, Adıgebze'yi
kurtarma projesinin önünde engel değil, diye düşünüyorum
hatta Büyük Adigey'in kurtarılmasına da.
Siz onları hoşgörün, lütfen kurtarabildiklerinizi buraya
yazmaya devam edin de hiç olmasa kurtarabildiklerimizi
kurtaralım.
Sevgilerimle.
Ahçıps
22.02.2009
Zafer beyin yazıları buraya taşınsın yanlış yere
yazılmış.
CERICE Selahaddin Şekercan
23.02.2009
Sayın HAPAE,
Bana Selo demende hiç bir sakınca yok. Daha da iyi olur.
Eski günlere dönmüş oluruz. Bu arada ben de Haj
Zekrey'den bir anı daha hatırladım.
Aktarayım bari:
Bir yaz başı, bizim ağılda koyunlarımız kırkılıyor. Haj
Zekrey'de bir yandan kendisine verilen "şent" üzerinde
otururken, bastonuyla yeri eşeleyerek çok sevimli ton
ton bir ihtiyar olarak azıcık abartılı maceralarına
devam ediyor.
Sırada "Şokura" (Çukurova) maceraları var. Malum,
Uzunyalya ile daha doğrusu bizim köy ile Çukurova
arasında Tahtalı dağlar vardır ve bu dağların bizdeki
yöresel adı "Goydeli", namı diğer Göğüdeli dağları
vardır. Bu dağların zirvesinin beyazlanması kışın
habercisidir. Bizimkiler sonbahar gelince yılkıyı
kendine güvenen bir kaç gence emanet ederler, onlar da
bu Goydeli'den yılkıyı aşırarak Çukurova havalisinde
kışlattıktan sonra, baharla birlikte aynı güzergahtan
uzun yaylaya geri getirirler.
İşte Haj Zekrey'de bir zamanlar bu gençlerden biriymiş.
Bir sene Şokura'ya giderken Goydeli'nin zirvesinde
yaktıkları kamp ateşinden bizim "Karakura" literatürde
de sanırım "sığır kuyruğu" tabir edilen bir odunsu
bitkinin, takriben azamı yumruk büyüklüğündeki kök
kısmının közünü toprağa gömdüğünü ve ertesi yıl bahar
ayında geri dönerken, topraktan çıkararak o malum közle
önce sigarasını sonra da yeni kamp ateşini yaktığını,
"Vallahil Ğazim" desteğiyle ve son derece ciddiyetle
anlatıyordu.
Bu arada beni çeşmeye, soğuk su getirmeye gönderdiler.
Devamı sudan sonra.
Saygılar...
Necdet Hatam
23.02.2009
Nart Efsanelerinden.
Dünya henüz pelte halinde,
ve yeryüzü henüz katılaşmaya başlamışken.
Gökyüzü koza gibi örülür,
ovalara koyunlar salınırken.
Beştaw volkanı henüz karınca yuvası kadar,
İncic ırmağı bir adımda aşılırken.
Sakalları henüz yarı ağarmış birisiydim ben.
Birde Adige Avcı Hikayesi.
İki avcı arkadaş bir sohbete giderlerken, birisi
diğerinden ricada bulunur.
- Aşırı bir şey söyleyecek olursam, beni bir şekilde
kurtar uyarısında bulunur.
Sohbet başlar ve avcı anlatmaya başlar.
- Günlerden bir gün bir yaban keçisini tek kurşunla
vurmuştum, birde baktım ki keçinin ön tırnağı, çenesi ve
boynuzuna isabet etmiş kurşun.
Arkadaşı vaziyeti kurtarmak için araya girmiş.
- Keçi oturmuş çenesini kaşıyordu herhalde, demiş.
Diğeri dayanamamış,
- Hayır demiş koşuyordu.
Sevgiler.
Erhan Hapae
23.02.2009
Selo beni çok güldürdün, Tanrı'da seni güldürsün.
Haj Zekrey muhteşemmiş, öyle görünüyor. Bu işin ustaları
Ahçıps ve Khalejj de takdir ederler herhalde. Devamını
bekliyoruz.
Sevgilerimle.
Ahçıps
23.02.2009
Sene gelecekte bir zaman aralığı artık dünya futbol
tarihi değişmiştir. FK 1864 futbol yanında 42 branşta
daha şube açmış bütün dallarda 12 yıl üst üste
şampiyonluklar almıştır.
Ancak artık seyirci değişim istemekte; ''yeter bu carı
sultası, yeter bu artık KEC hegomanyası'' demektedir.
Kendini ebedi başkan seçtiren carı ise eleştirilere
kulak tıkamaktadır.
Başkan artık kongreyi bile lüzumsuz görmektedir. Real
Madrid, Barselona, River Plate ancak FK 1864'ün C
takımıyla maç yapmaktadır. Artık bütün branşlarda
ikincilik için yarışılmaktadır. Birincilik kupası yeni
sezonun açılışında FK 1864 kulübüne törenle
verilmektedir. FK 1864'ün sadece reklam gelirleri 15
trilyon 223 milyar 344 milyon 555 bin 666 herhangi bir
para birimi kadardır.
Dünya spor komiteleri FK 1864'ü ırkçılıkla yapmakla
suçlamaya kalkınca carı tek sözüyle bütün kurumları fesh
etmiştir.
Son alınan bazı kararların futbolcularda isyan yarattığı
fakat KEC Süleyman'ın olayı bastırdığı söyleniyor.
Carı takımları Uzunyayla'ya götürmüş, orta Nartıjj 38
takımıyla hazırlık karşılaşmaları yaptırmıştır. Maçın
1-1 bitmesi tribünleri harekete geçirdi.
Tuapse tribün önderleri yaptığı açıklama ile ''Tuapse
denize bakar bu başkan bize ne yarar'' sloganları
atmıştır. Protestoları kaale almayan başka paste şıps
için özel uçağı ile Nalçik'e hareket etti.
Basının açıkça carının kontrolünde olduğu artık
yadsınmıyor. Talebenin FK 1864 örgütlenmesi üzerine
yazmaya kalkması CC tarafından protesto edildi.
Bu hafta en çok satanlar listesinde zirveyi ''Tek Adam
HAPAE Erhan'' adlı kitap aldı.
Tam işte böyle derken sahi yahu bizim FK 1864'ün ilk
maçı ne zaman, haber yok muuu?
CERICE Selahaddin Şekercan
24.02.2009
Sevgili dostlar,
Bizim Haj Zekrey, adam olacak çocuk misali istikbalde
nasıl biri olacağını, çocuk yaşlarda ispatlamıştır.
Nasıl mı?
Haj Zekrey'i bir gün ayak çobanın (bizim koyun
sürülerimizin başında bir çobanın yanı sıra da ayak
çoban tabir edilen bir de yardımcı çoban bulunurdu)
mazereti nedeniyle büyükleri bu göreve uygun görmüşler,
Tabi Haj Zekrey o zamanlar yeni yetme, delikanlılık ile
çocukluk arasında bir yaşlarda. Son derece de cesur ve
gözüpek birisi!
Geceyi dağda sürünün peşinde geçirip köye döndükten
sonra, akranlarına maceralarını anlatırken; Thav
Zikuıran bu gece dağda yüz tane kurt gördüm, demiş.
Ancak bu hatıraları duyan yetişkin biri müdahale etme
ihtiyacı duymuş ve hadi oradan, olan bizim yazılarda
toplasan o kadar kurt olmaz, sen olmarı nasıl bir araya
getirdin, diye tersleyince, Thav zikuıran elli tane
vardı demiş, bu da kabul görmeyip, sıkıştırma devam
ettikçe ine ine on kurda inmiş ve sonuçta ya neydi o
karartılar, demek zorunda kalmış.
Not: Bizim dağlarda maalesef çalılar da son
derece seyrektir. Yani, yüz çalıyı bir arada görmekte
mümkün değildir.
Saygılarımla...
Batiray Özbek
02.03.2009
Хьаткъом икъэбар
Анкара къалэ унэ щыти1агъ, ащ адыгэ к1элэеджак1охэм
тыкъыщыуцущтыгъ. Пчъэм 1унк1ыбзэ 1улъыгъэп, ащ
къыхэк1ык1э къихьэри ик1ыжьри тш1эщтыгъэп. Ау зи
к1одыщтыгъэп, сыда п1омэ къак1охэрэр зэк1э адыгагъэх.
Мафэ горэм илъэс пш1ык1убл фэдиз ыныбжьэу к1алэ горэ
унэм исэу, сэлам етхи тихьагъ, тыт1ысыгъ.
- Тэ укъик1ырэ?
- Сирием сыкъек1ы.
- Хэтмэ уащыщ?
- Сы Хьаткъу.
Зэк1эми тызэплъыжьыгъ.
- Сы Хьаткъу п1ок1э, Хьаткъо ухъущтэп, къэбгъэлъэгъон
фае, – ри1уагъ тащыщ горэм.
- Таущтэу?
- къэупч1агъ к1алэр.
- Къэда1у ащыгъум. Тэ тыжъо зыхъук1э пхъэ1ашэм дихырэ
хьэсэбэкъум цухэр зыдафэк1э, ерагъоу къыдэтэхыжьых.
Ар зызэхехым, к1алэр щхыпц1ыгъэ.
- Сшырэ сэрырэ, - ы1уагъ, - «джипым» тисэу шъоф нэк1ыр
зэпытчызэ, блэшхо горэ тлъэгъугъэ. Тщыт1энэу
тытелъэдагъ. Блэм тимашинэ зыкъырищэк1и, ы1эти дзык1аеу
ыдзыгъ...
Ардэдэм тэ т1уагъэ:
- Щыгъэт, щыгъэт узэрэ Хьаткъор къэбгъэлъэгъогъах.
Дзыбэ Алый дзэ къулыкъум ащэ зэхъум...
Дзэ къулыкъум ащэрэ ныбжьык1эхэм ахэтэу Дзыбэ Алый
мэш1окум рагъэт1ысхьагъ, ау т1ысып1эхэр зэк1эмэ
афикъугъэхэп, ыныкъор щытынхэ фае хъугъэ. Щытыгъэхэм
Дзыбэ Алый ахэфагъ. К1охэ пэтзэ ащ игъунэгъур
къыщыхьагъ. Езэонэу фаепти, Дзыбэм ы1уагъ:
- Зы1уегъэх!
Ау адрэм зыхиш1агъэп, зыкъыпигъэнагъ.
Арыти е1эбэхи, ицуакъэ къызщихи, къызэрихьак1и, ынэт1эгу
зеом, нэбгырэ пш1ык1ут1у риутыгъ. Япш1ык1ущэнэрэм
еупч1агъ:
- Уадыга?
- Ары, сыадыг,- зе1ом, зэ1угуш1охи, 1апл1 зэращэк1ыгъ.
Erhan Hapae
03.03.2009
Batıray ağabey merhaba,
Vallahi Zıbeleri kurtardın ne deyim. Dzibe kardeşimiz
merakla bir Zıbe palavrası bekliyordu, nihayet iyi bir
şey çıktı. Teşekkür ederiz.
Yalnız, ben Adıgabze konusunda 'ÜMMİ'yim. Peygamber
efendimizde öyleymiş galiba. Yani okuma-yazmam yok.
İlkokul çocukları gibi bu felaket alfabeyi sökmeye
çalıştım.
Hatkoların yüksek seviye palavra kabiliyetine birde
şimdi 'Hatko Yılan'ı eklendi anladığım kadarıyla. Jeep'e
sarılıp bir hamlede kenara atan bir yılan.
Trende ayakta seyahat ederken, kendisine çarpmaları
sonucu ayakkabısını çıkarıp ayakkabı ile attığı tek bir
tokatla on iki kişiyi devirip, ön üçüncüyü Adige olduğu
için devirmeden es geçen Zıbe'nin hikayesi.
Ağabey senden ricamız, bu iki güzel palavranın bütün
incelikleri ile Türkçe olarak buraya bir daha yazman.
Sevgilerimle.
Ptlıjı
04.03.2009
Şehirlerde yaşayan Çerkesler için ata binme özlemini
giderecek motosiklet yapıldı.
Dört tane ayağı olan orijinal motorlar Japon malı.
Çinliler daha ucuzunu yapmışlar. Ancak motorun 4 ayağı
yok. Çember şeklinde tekerlek yerine, elips şeklinde bir
tekerlek var. Motor giderken ata biner gibi gitmesini
sağlıyor. Ses için de yan jantlara zil takmışlar
''dıgıdık'' sesi veriyor.
Saygılar.
Bjintsine
04.03.2009
Uzunyaylalı Davut beyamcanın bu hikayesine palavra demek
-onun hayal gücüne ve Adige mizahı açısından- ününe
haksızlık olur.
Eskiden bir kasetten yine doğaçlama bir hikayesini
duymuştum. O da çok güzeldi. Abaza dostlarımıza hoş bir
doğaçlama şakası ile takılmış. :-)
Ses kaydı linki aşağıda
http://www.youtube.com/watch?v=A0Hi2KU4uOE&feature=related
Ptlıjı
05.03.2009
Yaşadığım şehirde HATKO Nebi namıyla Reyhanlılı bir
ağabeyimiz var. Uzun yıllar THY'da çalışmış, hosteslere
fal bakmaktan kalan bazı meziyetleri var, o inkar
ediyor.
Palavra atıyor ama büyüğüm olduğu için ses etmiyorum.
Ancak dikkat ettim, palavrasına "walla bak
inanmayacaksın ama" diye başlıyor. Temiz biri olduğu
için günahı yoktur sanırım. Ne demiş şair: Eğer yalan
atacaksan, bırak karşındaki sana güvendiği kadar
inansın.
Yalan var, iftira yok.
Saygılar.
Batiray Özbek
05.03.2009
ZIBE Ali askere almışlar. Asker adayları trene
bindirilerek sevk ediliyorlar. Tren asker ağzına kadar
dolu. Dikilecek yer bile yok denecek kadar azdı.
Adaylardan birisi her nedense ZIBE Ali’ye sataşıyor.
ZIBE aşağıdan alıyor kavga istemiyor ama diğeri kavgada
ısrarlı.
Ne yapsın ZIBE Ali?
Başka çıkar yol yok. Eğiliyor, kuru potinini çıkarıyor,
olanca gücüyle kollunu geriyor, potinle alnının ortasına
vuruyor. Kavgacı adam sırt üstü devriliyor. Onun
arkasından da bir birlerinin üstüne düşe düşe tam on bir
kişi daha devriliyor.
On ikinci si ise dimdik gülümseyerek duruyor.
- Adige misin? diye ZIBE Ali soruyor.
- Adige'yim diye karşılık geliyor.
Hemen kucaklaşıyorlar.
Sene 1968. Ankara Anıttepe Gençlik caddesi 59/1.
Altmışlı kuşaktan bilmeyen var mı bu mekanı? Sanmıyorum.
Eve gelen giden eksik olmuyordu. Kapının anahtarı hep
kapının ağzında olurdu. Yalnız Türkiye’de değil
Çerkeslerin yaşadıkları ülkelerde de tanınan bir adres
ki bir gün eve dönünce tanımadığımız genç birisiyle
karşılaştık.. Selam verdikten sonra nereden geldiğini
sorduk. Suriye'den okumaya geldiğini ve Hatko olduğunu
söyledi. Hatko adını duyunca içimizden birisi
‘’Hatko’yum demekle Hatko olunmaz. Önce Hatkoluğunu
kanıtlaman gerekir’’dedi.
Genç şaşırdı .Nasıl kanıtlayayım, diye sordu. Asetin
arkadaşımız Sururi. ben sana açıklama yaparım dedi.
- Biz tarlayı sürerken, karasaban o kadar derin toprağı
kazardı ki, öküz kazaran içine düşünce kendiliğinden
çıkamazdı der.
Hepimiz gülmeye başladık.
Misafir de olayı anlar ve gülerek anlatmaya başladı.
- O da ne ki. Ağabeyimle ciple çölde gidiyorduk. Kocaman
bir yılan yolumuzu kesti. Cipi üstüne sürünce, yılan
cipe sarıldı ve kaldırarak yüz metre kadar uzağa
savurdu, deyince ''tamam tamam devam etme Hatkoluğunu
kanıtladın'' dedik.
Gülmek İstiyorsan Buyurun Gelin (Ущхыoтмэ Къэблагъ) adlı
Maykop'ta 2008'de yayınlanan kitabımdan.
Selo
(Cerıce)
10.03.2009
Çok değerli. kadim dostum (her ne kadar on yıllarca
görüşmesek ve konuşmasak ta...) Batıray'dan duyunca, ben
de başımdan geçen bir yılan hikayesini sizlerle
paylaşmak istedim:
Ben tahminen, dokuz-on yaşlarında bir delikanlı olarak,
köyümüzde kara sabanla çift sürerken, saban aniden bir
şeye takıldı. Benim öküzler -Pehuı ve Gemıde- son derece
güçlü ve sağlıklı. Hoouu, diye zorlayınca yerden çıkan
şey neredeyse evleğin başına kadar çıkmaya devam etti ve
ancak başını görünce yılan olduğunu anladım. Bu yılan
rahatsız edildiği için biraz sinirlenmiş olacak ki,
bizin öküzlerden Gemıde'yi beline dolanıp bir sıkışta
öldürdü. Bunun üzerine, yukarıda Allah var. ben de biraz
korktum hani, Pehuıjı çözüp sakin bir şekilde köye
dönerken Haj Zekrey'e rasladım ve durumu anlattım. Haj
Zekrey'de bana geçen yıl bizim tarlaya yakın kendi
tarlalarında -arada yüz metre var- aynı yılanın kuyruk
kısmının kendisine rastladığını, o nedenle öküzlerine
zarar vermediğini, bunun için biraz korkmakta haklı
olduğumu söyleyince teselli buldum. Yoksa kendimin çok
korkak biri olduğum kuruntusuna kapılacaktım. Allah
korusun...
İzninle sayın Hapae -CARI-.
Erhan Hapae
10.03.2009
Selo çok iyi yav, yine çok güldürdün. Seninde Haj
Zekrey'den bir gram eksiğin yok maşallah.
Sevgilerimle.
Selo (Cerıce)
11.03.2009
Yahu Erhancığım, sen beni mavramı sıktım sanıyorsun,
inan olsun alakası yok, ayniyle vaki. Bu sayfaya
hasbelkader girmiş. Yoksa ben haddimi bilirim, Haj
Zekrey'in eline su bile dökemem.
Selamlar...
Erhan Hapae
22.03.2009
Merhaba Palavracı Kardeşlerim.
Neyse ki bizim Çerkes milleti o kadarda palavracı
değilmiş meğer.
Turgut Janxot
22.03.2009
Ya Selahattin ağabey, iyisiniz inşallah.
CC'da adını sadece bu başlıkta değil, diğer başlıklarda
da görmek arzusunda olduğumu bilmeni isterim.
Ağabey, hadi Selo'yu anladım, bizler ellerinizde
büyüdük, çocukluğumuz yanınızda geçti ama niye
''gerige'' değil de ''cerıce'' yazdığını inan
anlayamadım.
Ailece selam ve saygılarımla ağabey.
Selo (Cerıce)
23.03.2009
Sevgili Turgutcuğum,
Yunağue adımızın aslı CERICE, Gerige ise Uzunyayla
versiyonu -ced yerine ged, cedu yerine gedu dendiği
gibi- bu nedenle CERICE, yani aslı... Yoksa Haj
Zekrey'in palavralarından utandığım için takma ad
kullanıyor değilim. Kaldı ki, bu yazılanlar da asla
palavra değil...
Gözlerinden öpüyorum...
Turgut Janxot
23.03.2009
Ya ağabey, ben sessizce hep okudum anılarını. Sen
yazdıysan da doğrudur zaten, şüphem yok. Cerice'yi de
öğrenmiş olduk bu yaştan sonra.
Takma adını anlıyorum demiştim, o gençlik arkadaşlarının
sana takmış oldukları lakap.
O sayede bazı forum yazarlarının da yaşını öğrenmiş
oluyorum. Onlarla ilgili gençlik anılarını da bekleriz.
Mesela HAPAE Erhan gibi.
Selam ve saygılarımla.
Selo (Cerıce)
02.04.2009
Sevgili Dostlar...
Mavra konusunda ben şahsen sükutu hayale uğradım. Bizim
millet bu kadar beceriksiz olamaz... Olsa, olsa bu
mavrayı kötü bir şey sanıp, bu yeteneği gizlemeye
kalkıyorlar.
Her ney se...
Bu arada bizim Haj Zekrey'in bir macerası daha aklıma
geldi:
Bizimki hac maceralarını anlatırken, zeka ve
cesaretinden de sık sık örnekler verirdi. Birinde de bir
aylık hac ziyaretinde, Arapça'yı fov kalade öğrendiğini
ve kafile arkadaşlarına rehberlik yaptığını anlatırken,
başlarındasın geçen ufak tefek maceralara da değinirdi.
Bunlardan birinde Haj Zekrey kafileyi gezdirirken, çok
iri yarı bir Arap'ı yanına ''Taal ya Arap'' diye
çağırdığını kafiledekilerin şaşkınlıkla kendilerini
izlediğini, bu arada yanındakilerden birinin bilmeden
Arapça küfür sayılan bir kelime sarfetmesi üzerine bu
Arap'ın hışımla üzerlerine yürüdüğünü, kendisinin o
mükemmel Arapça'sıyla, bastonunu da kılıç gibi kaldırmak
suretiyle; ''GERİ TAAL YA ARAP'' diye gürlediğinde,
Arap'ın nasıl korkarak ters istikamete kaçtığını, son
derece sakin bir eda ile nakletmişti rahmetli.
Yattığı yer nurolsu...
CAARI...
Erhan Hapae
02.04.2009
Selocuğum merhaba.
Haj Zekrey, Vunerov'a konu olmuş, artık ünü Amerika'ya
bile ulaştı sayende, sağol. Haklısın biraz, bizimkiler
sandığımızdan da ciddiyet sahibi insanlarmış meğer.
Palavra pazarında mühim bir yerleri yok.
Sevgilerimle.
Selo (Cerıce)
03.04.2009
Erhancığım, bu Vunerov nerenin köyüdür, cahilliğimi
bağışla. Eğer küfür falansa, benden önce Haj Zekrey
kızar ona göre!
Erhan Hapae
03.04.2009
Selo'cuğum cahilliğini bağışlıyorum.
Bende merak edip Kuban'a sordum ama senin gibi köy-möy
diye değil. Kim bu adam ya dedim CC de en büyük köşenin
sahibi. İsim vermedi, tekbirşey söyleyebilirim sana
dedi; Brooklyn'de oturuyor o kadar. Anlayacağın, senin
benim gibi değil yani.
Aksi birisi, hepimizle mavra geçiyor. Ne zaman
çatacağıda hiç belli değil. Aslında buluşturabilsek, Haj
Zekrey'le iyi anlaşırlardı. Zekrey New-York doğumlu
değilmiydi hem?
Sevgilerimle.
Selo (Cerıce)
07.04.2009
Erhancığım, hani vardır ya peygamberler şu milletten, bu
milletten tartışması üzerine, meşhur laf: "Vuelehi
Lağzim Allah'ın Kabardey olduğunu biliyorum, gerisi
mühim değil" lafı gibi, eğer Bruclin denen yer eskiden
Maraşlı'ya (bizim köyün asıl adı) bağlı bir mezra olan
yer ise, Vurenov denen zatın, fazla hava atmasına da
gerek yok... Ben bile Maraşlı olmakla pek hava
atmıyorum...
YİTIANE...
Erhan Hapae
07.04.2009
Selo bu başlık aramızda muhabbete dönüştü, biraz millete
ayıp oluyor ama ''Bende şüphelenmiyor değildim ama tam
emin olamıyordum bir türlü. Demek, Kaderdeymiş ha!!''
Anladım şimdi, sen onun için Brooklyn'i de Kabardeyce
(Bruclin) yazmışsın.
Valla, Maraşlı köyünden olmakla ne kadar övünsen azdır.
Beşgür'ü biraz gülümsetecek olsan da çekinme.
Sevgilerimle.
Ömer İder
07.04.2009
:-)
Turgut Janxot
07.04.2009
Selahattin
ağabey, emeklilik yaramış sana.
Yalnız bir şeyi merak ettim.
Şimdi bu başlık kapanırsa Erhan Hapae'yle hangi başlıkta
buluşacaksınız.
Aman ha Edü ve Büdü gibi.
Bizleri mahrum bırakmayın.
Selam ve saygılarımla.
Vedat Meker
08.04.2009
Aktaracağım palavranın kaynağını isim olarak yazma
şansım yok, Fatih Bozkurt okursa hatırlayacaktır, bir de
sadece Bülent Atçı'nın kulağına, sessizce
söyleyebilirim...
İki Kabardey büyüğü, ben ve Fatih Bozkurt Ankara'da bir
Kabardey ailesine, bir kardeşimiz için kız istemeye
gitmiştik. Gereği gibi karşılandık, meramımız dinlendi,
olumlu cevap verildi ve sıra sohbete geldi.
Torununu istediğimiz büyüğümüz (rahmetli oldu) ve bizim
gurubun başındaki thamade toplumumuzda bilinen hoş
sohbet insanlar ama bizim kendilerine göre çok genç
olmamız nedeniyle sohbetin tadını çıkararak gülme
şansımız da yok doğal olarak. Epeyce uzun bir sohbetin
ardından sıra geldi Uzunyayla atlarına ve at binmede
gösterilmiş maharetlere...
Bizim thamadenin gençlik yıllarında başından geçen ve
burada anlattığı olayı kendi anlatımıyla nakletmek
istiyorum:
"Bir gün bizim köyden iki arkadaş atlarımıza bindik ve
Pınarbaşı'na gitmek üzere yola çıktık. İkimiz de genciz,
atlarımız da bizim yaşımıza uygun atlar, hareketli ve
hızlı. Yolun sıkıcılığını azaltmak için yarışlar
yapıyoruz, bazen ben bazen arkadaşım kazanıyor.
Derken Altıkesek köyünü geçtik. Aslanhable Köyüne
yaklaşırken gündüz gözüyle önümüze bir tilki çıkmaz mı?
Haydi şu tilkiyi yakalayalım diye düştük peşine... Önde
tilki arkasında iki atlı başladık bir kovalamaya. Çıplak
arazide sağa sola koşuştururken tilki başladı bir
rampadan tırmanmaya. Ben atımı şöyle bir mahmuzladım ve
tilkiyle aynı hizaya gelince sağıma doğru eğilip tilkiyi
kuyruğundan yakaladım ve başladık birlikte koşmaya.
Ancak yokuş dikleştikçe benim eyer atın gerisine kaymaya
başladı. Böyle giderse atın arkasından yere düşeceğimi
anlayınca tilkinin kuyruğunu daha sıkı kavradım ve bu
durumdayken atın arkasından yere oturuverdim. Fakat bir
de baktım ki kuyruğunu sıkı sıkı elimde tuttuğum tilki,
kuyruğunu bana bırakmış koşarak benden uzaklaşıyor. Bu
tilki kuyruğunu hala evimde saklarım ve zaman zaman
bakıp tilkinin kalan ömrünü kuyruksuz sürdürdüğüne
güler, Uzunyayla atlarını anarım..."
Hikayenin burasında gülmemek için Fatih ve ben göz göze
gelmemek için epey bir gayret sarfettik. Gecenin
ilerleyen saatlerinde büyükleri evlerine bırakıp sokakta
bir yarım saat, karnımız ağrıyana kadar güldükten sonra
da kızı verdiklerini gönderen tarafa bildirebildik.
Batıray Yedic
08.04.2009
Reyhanlılar Salih Bogatir'i iyi tanırlar. Rahmetli ''biz
habbeciği kubbecik yapıp anlatıyoruz'' demişti.
Bu abartılı anlatım her halkın arasında yaşayan bir
anlatım tarzıdır. Almanlarda Baron von Munchhausen,
İspanyollarda Cerwantez vs gibi.
Sevgilerimle.
B. Atcı
10.04.2009
Sene 1992 kışıydı sanırım. Bir hafta sonu Adana
derneğine gittim. Sobalı uzunca bir odamız vardı.
Pencere kenarında uzunca bir masanın etrafına epey bir
dinleyici toplamıştı. bir Çeçen arkadaş avdan (balık
avı) bahsediyor ama mavranın mavrası anlattıkları.
Anamur tarafında Meleş diye bir köyde sahil köyü orada
bir sandalı var. Sandal duruma göre tekne oluyor, şilep
oluyor. Neyse aynı odada olunca kulak misafiri de oldum.
Bir süre baktım sıkıyor odadan çıkacağım, tam
yanlarından geçerken ''yaw ben avdan falan anlamam ama
bildiğim en iyi olta gümüş oltadır. Lagos dersen
lagos çekersin, çipura de çipura'' dedim.
Çeçen hemen atıldı tabi ''ama nerede gümüş olta'' dedi.
Ardından Göksunlu bir Kabardey ''woley ben Almanya'da
gördüm'' diye devam etti.
''İşte iki sazan'' dedim. Odadan çıktım. Aradan en az 1
saat geçti. Odaya tekrar bir girdim ki, Çeçen ve
Kabardey kafalarına göre birer tane gümüş olta tarifi
yapmış hala gümüş olta anlatıyorlar.
''Duruma müdahale etmem lazım'' diye lafa karıştım .
- Ulan Aveller, gümüş olta paradır. Gidersin balıkçı
Hüsnü'ye Lagos, der alırsın Levrek, der alırsın...
Sonra çıktım dışarı. Yemin olsun 1 dakika geçmedi masa
çil yavrusu gibi dağıldı. Baktım Çeçen ve Kabardey
suspus halde oturuyorlar bir birlerine bakıp.
Biri omzuma dokundu. Baktım masa ahalisinden sessiz bir
genç;
- Yaw ağabey bize neden kıydın? Bir saat önce desende bu
zulmü yaşamasak olmaz mıydı?
Ben koptum tabi. |