|
|
|
|
|
PATOLOJİK ALGI... |
05.08.2011 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Sizler de farkındasınızdır,
bizde kurum yöneticilerine yada yöneticilerden birinden
birine, dahası sadece bir yönetcinin sadece bir eylemine
yönelik bir eleştiri çoğun kuruma yönelikmiş gibi
algılanır. Kurumu yıpratmak gibi bir amacınız olduğuna
yorulur. Karşı eleştiri bu patolojik algı ile “kuruma
karşı olduğunuz” yanlışı üzerine oturtulur.
İlginçtir eleştirilen yönetci, yanlışını düzeltme ya da
doğru bulduğu yaklaşımını savunma çabasına girmez.
Söylem ve eylemleri ile kuruma karşı olunduğu
izleniminin güçlenmesine destek olur. Bu patolojik algı
güçlendiği ölçüde de eleştiriye neden olan eylem ve bu
eylemi gerçekleştiren kişi gözlerden uzaklaştırılmış
olur.
Bunun karşıtı algı da patolojiktir. Kurumların
güçlenmesi, güçlendirilmesi gerektiğini söyleyip
yazdığınızda, kurum yöneticilerinin her eylemini
desteklediğiniz, eylemsizliklerini hoş gördüğünüz, ya da
hatalarını bilerek görmezden geldiğiniz sonucu
çıkarılır. Kurumun daha bir güçlenmesi, üstlendiği
görevleri yerine getirebilir bir yapıya kavuşması,
bunlara koşut olarak da kurum saygınlığının büyümesi
amacınız anlamazdan gelinir.
Oysa devleti yönetenlere karşı olmanın, daha açık deyim
ile hükümete, iktidar partisine karşı olmanın devlete
karşı olmak anlamına gelmediği herkeslerin bildiği bir
olgudur. Devletine olan sevgi ve saygısı ölçüsünde,
devletine verdiği önem ölçüsünde kişi, kendi
paradigmasına göre yanlış bulduğu iktidarı eleştirmeli,
eleştirmekle kalmayarak kendi doğrularını savunmalıdır.
Dolayısı ile sizlerden gelişmeme büyük katkıları olan,
gelişmesine karınca kararınca katkıda bulunduğum
kurumlarımızın yöneticilerini zaman zaman eleştirmek
zorunda kalışım bu bağlamda değerlendirmenizi diliyorum.
Diyelim ki ben, Türkiye’de yaşayan ve sadece Türkçe
Bilen biriyim. Dünya Çerkes Birliği’ne ilişkin daha
fazla bilgi edinmek istiyorum. Kaf-Fed’in (kuruluş
sırasında Kaf-Kur) de DÇB’nin kurucu üyesi olduğunu
biliyorum. Büyk bir umutla federasyonun web sitasini
açıyorum. İşte ne güzel, solda alt başlıklar ve Dünya
Çerkes Birliği. Hemen tıklıyor ve aşağıdaki linkleri
görüyorum:
DÜNYA ÇERKES BİRLİĞİ
Dünya Çerkes Birliği (DÇB)Kuruluş Süreci
DÇB Tüzüğü
DÇB Çalışma Programı
DÇB 4. Olağan Kongre Notları
DÇB 5. Olağan Kongre Notları
DÇB 6. Olağan Kongre Notları
DÇB 6. Kongresine Sunulan Faaliyet Raporu
DÇB 2004 Yılı Çalışma Programı
DÇB 2004 Yılı Başkanlar Toplantısı
KAFDER ve DÇB Konulu Söyleşi
DÇB’nin, Sürgünün 141. Yılında Kadınlarımıza Hitaben
Yayınladığı Mesaj DÇB Yönetim
Kurulu Toplantısı Nisan ayında Nalçik’te yapıldı.
Bu tabloya göre DÇB’nin gerçekleştirdiği son genel
kurulun 6. Genel kurul olduğu sonucunu çıkarıyorum.
Linki tıklıyor ve şaşıp kalıyorum. Çünkü 6. genel kurul
Nalçik’te ve 2003 yılında yapılmış. Peki sonrası...
Konuyla biraz daha ilgili isem ve DÇB’nin 2006 yılında
İstanbul’da genel kurul yaptığı kulağıma çalınmışsa,
genel kurul haberlerini gazetelerde okumuşsam... Kaf-Fed’in
ev sahipliğinde gerçekleşen genel kurula ilişkin
bilgileri Kaf-Fed sitesinde bulamamak gerçekten
şaşırtıcı, üzücü değil midir?
Bu kez son linki tıklıyor bir şaşkınlık daha yaşıyorum.
Kaf-Fed’in DÇB’ye ilişkin en yeni haberi 2008 yılı
tarihini taşıyormuş. Sanki 2008’den bu yana DÇB yönetim
kurulu, başkanlar kurulu toplantılarına hiçbir Kaf-Fed
yetkilisi, sorumlusu katılmamış.
Bu arada üye dernekleri merak ediyor ve tıklıyorum... Ve
Ankara Çerkes Derneği’nin henüz listede yer bulamadığını
görüyorum. Demekki ad değişikliğinin gerçekleştirildiği
27.06.2011 günlü genel kuruldan bu yana ad
değişikliğiiçin zaman bulunamamışlar diye düşünüyorum.
Kimi yöneticilerin, genel başkan sekreter yada genel
koordinatör de olsalar kurumun amacı ve ilkeleri ile
sınırlı olduklarını unutmaları keyfi söylem ve
eylemlerde bulunmaları da patolojik bir algıdır. Bunun
bir örneğine daha yakınlarda tanık oldum.
“Kaf-Fed sitesi sayfalarında sadece haber değil mutlaka
fikir yazıları da olmalı” diye düşünenlerden idim.
Dolayısı ile “köşe bucak yazılar”ın yayınlanmaya
başlamış olmasını sevindirici, desteklenmesi gerekli bir
gelişme olarak değerlendirdim. Farklı yaklaşımlar,
yazılar yayımlanacağını, farklı düşünenlerin yazıları
sunularak okuyucuların daha doğruyu bulmalarına yardımcı
olunacağını ummuştum. Çünkü okul yıllarında Tevfik
Fikret’in “müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar –
fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar” sözünü
öğrenmiş yıllar içinde benimsemiş içselleştirmiştim. Kaf-Fed
yöneticisi arkadaşlarımız da her fırsatta demokrasiden,
çok seslilikten, hoşgörüden, farklı görüşte olanlarla da
birlikte çalışabileceklerinden söz ediyorlardı.
Ama umduğum gibi çıkmadı. Gönderdiğim iki yazı
yayımlanmadı:
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/yorum/nh/220-sayinn.htm
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/yorum/nh/222-gunumuz.htm
“Günderdiğim her yazı mutlaka yayımlanmalı” diye
düşündüğümü sanmayın sakın. Her kurumun kendi ilkeleri
ve ilkeleri ile uyumlu bir yayım politikası olmasını
gerekli zorunlu bulanlardanım. Dahası geçmişte kurumumuz
yöneticilerini, böylesi bir yayın politikaları olmadığı
ve var olduğunu bildiğimiz kurumumuz ilkeleri ile taban
tabana zıt yazılar yayımladıkları için defalarca
eleştirmiştim. Eleştirilerimiz, demokrat oldukları, çok
sesliliğin gerekliliğine inandıkları için, içeriğine
katılmadıkları yazıları yayımlamayı uygun buldukları
şeklinde yanıtlanmıştı. Yine de yöneticilerin her yazıyı
yayımlamama haklarının olmasını gerekli ancak yazı
sahibini de yazıyı neden yayımlamadıkları konusunda
bilgilendirmelerinin zorunlu olduğuna inanıyorum.
Ancak devletlerin bile kendilerini bilgi vermekle
yükümlü saydıkları çağımızda Sayın Genel Başkan Cihan
Candemir ve Sayın Genel Koordinatör Cumhur Bal böyle bir
sorumlulukları olduğunu hiç diğinmediler. Kaf-Fed’in
özel şirketleri olduğu zehabına kapılmış olsalar gerek,
site sorumlusuna sordurduğumuz yazıların neden
yayımlanmadığı sorumuza “Cihan Bey istemediği için”
yanıtını verebildiler...
Demek ki arkadaşlarımız, Sitelerinde DÇB haberlerini
güncelleyemeyecek, federasyon üyesi derneklerin adlarını
listeye doğru yazdıramayacak kadar aciz, ama kimi
kişilerin kimi yazılarını yayımlatmayacak kadar da
kabadayı imişler...
Ne kadar ilginç değil mi?...
Sayın Cihan Candemir ve Sayın Cumhur Bal!
Gün sizin gününüz, keyfi bir kabadayılık ile
katılmadığınız yazıları yayımlatmayabilirsiniz ama
Çerkes’i Kuzey Kafkasya Halklarına bir üst kimlik olarak
benisetemezsiniz. Çerkes’in üst kimlik olduğunu
dayatanların, gerçekte ebediyen diasporada kalmayı
yeplediği gerçeğinin yaygılaşmasını engelleyemezsiniz.
Özel not:
Bu yazı bilimsel temelden yoksun yaklaşımın
benimseneceğiden korkulduğu için değil, Sayın Candemir
ve Sayın Bal’ın keyfi yaklaşımları tarihe not düşülmesi
gerekli görüldüğüiçin yazılmıştır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|