...................
...................
KUZEY KAFKASYA ÖZERK CUMHURİYETLER BAĞLAMINDA RUS DIŞ POLİTİKASI   -3

Ahmet Arkın Bölükbaşı
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı

                         
...................
 
...................
III. BÖLÜM

RUS DIŞ POLİTİKASINDA KUZEY KAFKASYA

I. Kafkasya Kavramı

Kafkasya bölgesi; Rusya Federasyonu’nun hakimiyetinde olan Kuzey Kafkasya ile, üç bağımsız cumhuriyetin yer aldığı Transkafkasya (1) (Güney Kafkasya)’dan oluşur. Kuzey Kafkasya; doğuda Hazar Denizi, batıda Karadeniz ve Azak Denizi, kuzeyde Maniç Nehri ve bataklıkları, güney doğuda ise Samur Nehrinin Hazara döküldüğü yerden, İngur Nehrinin Karadeniz’e döküldüğü noktaya kadar uzandığı kabul edilen hat ile çevrili coğrafi bölgeye denir. (2) Arapların ‘Mavera-i Kafkasya’, Avrupalıların ‘Transkafkasya’ ve Rusların ‘Zakafkasya’ olarak bahsettikleri Kafkasya, Büyük Kafkas Sıradağlarının güneyinde yer alan tarihi bir bölgedir. Siyasi ve coğrafi bakımdan genel olarak, ‘Sirkafkasiyon (Circarucasie)’ ve ‘Transkafkasya (Transcaucasie)’şeklinde ikiye ayrılan Kafkasya bölgesinin doğusu Asya, Batısı ise Avrupa kıtaları içinde ele alınmaktadır. (3) Genel olarak Kafkasya bölgesini, Kuzey ve Güney Kafkasya olarak ikiye ayırma eğilimi vardır. (4)

Transkafkasya (Kafkasya ötesi) olarak adlandırılan Güney Kafkasya ülkeleri Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’dan oluşmaktadır. Kuzey Kafkasya, Kafkasya dağlarının kuzeyinde bulunur ve büyük kısmı Rusya Federasyonu sınırları içindedir. Burada Rusya’ya bağlı yedi cumhuriyet bulunmaktadır. Bunlar Adigey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, İnguşya, Çeçenistan ve Dağıstan’dır. Abhazya ve Güney Osetya fiziki olarak Kuzey Kafkasya’da yer alırlar, ancak siyasi olarak Gürcistan’a bağlıdırlar. 23 Haziran 2000 tarihli yasayla Rusya Federasyonu yedi bölgeye ayrılmış ve Kuzey Kafkasya Federe bölgesinin adı Güney Bölgesi olarak değiştirilmiştir. Söz konusu idari değişiklik öncesi, Rusya Federasyonu’nun idari yapısında, Kuzey Kafkasya’nın kuzey sınırını Rostov vilayetinin kuzeyinden geçen Don nehri oluştururken, söz konusu bölgeye eski idari birimler yanında Kalmukya Cumhuriyeti ve Volgagrad Vilayeti bağlanmıştır. Böylece, ‘Kuzey Kafkasya’ terimi ortadan kaldırılıp, ‘Güney Rusya’ terimi benimsenerek bölgenin adı Ruslaştırılmış ve bölgenin coğrafi alanı Rusya Federasyonu’nun içine doğru büyütülerek Rus nüfusun yerel halklara oranı artırılmıştır. (5)

A. Kafkasya’nın Etnik Yapısı Kafkasya coğrafyasına hakim olan dağlık yapı, tarih boyunca bölgenin siyasi ve etnik yapısının şekillenmesinde çok önemli rol oynamıştır. Etnik yapı itibariyle, dünyanın en karmaşık bölgesi olan Kafkasya, bu durumunu coğrafyasının, geçit vermez dağlarından ve onların aralarında yer alan, derin vadilerden oluşmasına borçludur. Arazinin dağlık olması sebebiyle, tam egemenlik kurulamayan bu bölge, tarih boyunca sürekli olarak, doğudan batıya doğru göç eden pek çok etnik grubun sığınma yeri olmuştur. Dağların ulaşımı engellemesi, bu farklı etnik grupların kaynaşmasına ve/veya birbirleri üzerinde tahakküm kurarak zayıf unsurların asimile edilmesine mani olmuştur. (6) Karşılaştırma yapmak gerekirse Kafkasya’nın etnik karışıklığı ilk bakışta Balkanlara ve Afganistan’a benzemektedir. Ancak gerçekte Kafkasya bu bölgelerden son derece karmaşık bir etnik ve sosyal yapıya sahiptir. Halkları ve dilleri sınıflandırmak için kullanılan kriterlere göre Kafkasya’da her biri farklı dil ya da diyalekte sahip elli kadar etnik grup gösterilebilir. (Azeriler,Ermeniler, Gürcüler, Çeçenler yerli milletlerdir.) Ayrıca Kuzey Kafkasya’da eski zamanlardan beri yaşayan bir düzine kadar etnik grup vardır. Bu etnik gruba Abhazlar ve çeşitli Çerkes alt grupları, Çeçenlerin kuzenleri olan İnguşlar ve Avarlar, Lezgiler ve Dağıstan’daki diğer gruplar dahildir. (7)

Kuzey Kafkasya’daki etnik gruplar; Türk, İran dilli ve İbero-Kafkas (Yafet) gruplarıdır. Türkler; Kumuk, Karaçay, Balkar (Malkar), ve Nogaylardan oluşur. İran dilli halklar ise Ossetin ile Tatarlardan oluşur. En büyük ve en karmaşık grubu ise İbero-Kafkas (Yafet) ailesi teşkil eder. Bunlar Gürcülerin dahil olduğu Güney (Hartvel-Kartvel), Kuzey-Batı (Abhaz-Adige) ve Kuzey-Doğu (Çeçen-Dağıstan) gruplarıdır. (8) Kuzey Kafkasya’nın en kalabalık grupları; Çeçenler, Türkler ve Çerkeslerdir. (9) Bu grupların hepsi Kafkasya’nın etnik karışımını oluşturur.Etnik bilinç bütün Kafkasya’da çok güçlüdür ve her etnik grubun kendi anadiline bağlılık oranının yüksekliği ortak bir özelliktir. (10) Kuzey Kafkasya halklarında , aşırı bir mensubiyet (aidiyet) duygusu ve ırkçılık vardır. Hiçbir dağlı, etnik kimliğinin yanı sıra ikinci bir değer ölçüsünü kabul etmez. (11)

Kuzey Kafkasya halklarını pek çok ortak değer birleştirir. Onların boy ve soy yapısına dayanan özerkliği ile ortak yaşamı, Sovyet sistemi tarafından hiçbir zaman parçalanamamıştır. (12) Sovyet sistemi istemeyerek etnik bilinci teşvik etmiştir. Sistemin çöküşü bu bilinci daha da artırmıştır. Ne olacaklarını bilmeyen etnik gruplar ve onların liderleri, gelecekleri konusundaki hassasiyetleri dolayısıyla etnik dayanışma yoluna dönerek, güvensizliklerini gidermeye çalışmışlardır. (13) Etnik mozaiğinin çeşitliliği, kültürel ve sosyal yönden son derece önemli bir zenginlik oluşturmakla birlikte, bu farklılık tarih boyunca, bölge içi ve dışı güçlerin iktidarı ele geçirmek için istismar ettikleri bölgenin bir zaafı özelliğini de almıştır. (14) Farklı kökenden gelen bu grupların bölgede iç içe yaşaması aralarında etnik çatışmaların çıkmasına da yol açmaktadır. Bu durum, genel olarak Kafkasya coğrafyasını istikrarsız ve dolayısıyla müdahaleye açık bir konuma getirmektedir.

II. Kuzey Kafkasya

A. Kuzey Kafkasya’nın Jeopolitik Önemi

Jeopolitik yönden Kafkasya’nın coğrafi konumu, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının arasına girmiş olan ve beş bin kilometre uzunluğunda bulunan Akdeniz-Ege Denizi-Boğazlar ve Marmara Denizi-Karadeniz-Azak Denizi gibi birbirlerine bağlı iç denizlerin vücuda getirdikleri bir su koridorunun ucunda,aynı zamanda Hazar Denizi vasıtasıyla da doğuya ve Orta Asya’ya bağlanmış bir vaziyettedir. (15) Bu durumda Kafkasya, kuzey-güney, doğu-batı yollarının birleştiği bir bölge özelliği kazanmaktadır. Kafkasya’nın bu coğrafi konumu etnolojik oluşumlara ve gelişmelere, tarihin akışına çok etkili olmuştur. Bu nedenle Kafkasya önemini her devirde korumuştur. (16)

Kafkasya bir bütün olarak ele alındığında, dünyada çok az bölgede bulunan doğal zenginliklere sahiptir. Hem kendisi münhasıran zengin bir petrol havzasıdır hem de Basra Körfezini kontrol eden stratejik bir konuma sahiptir. (17) Kafkasya’nın tarihî coğrafyası ve jeopolitik önemi, bölgenin stratejik önemini artırmaktadır. Kafkasya’nın bu önemi, tarihte icra ettiği önemle paralellik arz eder. Geçmişte yaşanan olaylar veya Kafkasların çevresindeki güç merkezlerinin, birbirlerine karşı takip ettikleri politikalar bugün için de aynen geçerlidir. (18) Kafkasya Rusya için Avrupa ile Orta Asya arasında bir geçiş köprüsü olmasının yanı sıra, Karadeniz ve Hazar denizine kıyısının olması sebebiyle Rusya’nın Karadeniz – Boğazlar - Akdeniz yolu ile Süveyş Kanalına inebilmesine imkân sağlaması yönünden de, Rusya’nın stratejik menfaatleri açısından son derece önemli bir jeopolitik bölgedir. Rusya’nın hâlihazırda Karadeniz kıyısında küçük bir çıkış noktasının bulunması sebebiyle, Kafkasya’da etnik Rus nüfusunun çoğunlukta olduğu Krasnodar, Rostov veStavropol bölgelerinde istikrarlı yapının korunması Rusya’nın menfaatleri açısından önem taşımaktadır. Kafkaslarda meydana gelebilecek büyük bir etnik çatışma ve savaş halinde Rusya’nın Karadeniz’e çıkış noktasını kaybetmesi durumunda, Karadeniz – Boğazlar – Akdeniz - Süveyşkanalı yolu ile sıcak denizlere çıkma imkanı ortadan kalkacak ve Rusya dünya pazarlarına ürün ihracında büyük zararlara ve kayıplara uğrayacaktır. Karadeniz ve Kafkasların özel jeostratejik konumu sebebiyle Rusya’nın Kafkasya’yı ve dolayısıyla Karadeniz’e çıkış noktasını elinde bulundurması ona büyük kolaylık ve imkan yaratmaktadır. (19)

Rusya, Karadeniz’e Türkiye’ye, İran’a ve bu bölgeler üzerinden Ortadoğu ve Akdeniz’e açılması için stratejik ve jeopolitik açıdan çok önemli gördüğü, bundan da öte, ekonomik açıdan yaşamsal çıkar alanı ilan ettiği Kafkasya bölgesinde kontrolünü ve nüfuzunu artırma çabası içindedir. (20) Kafkasya’nın giriş kapısı durumunda olan Kuzey Kafkasya, bölgenin kontrolünü sağlayabilecek, asıl stratejik öneme haiz olan kritik arazi kesimi özeliğini taşır. Kuzey Kafkasya’yı elinde bulunduran güç, Transkafkasya üzerinde kontrol sağlamak için büyük avantaj sağlar. Rusya da bu bağlamda, Kuzey Kafkasya’yı elinde bulundurma gayreti içerisindedir. Hazar Denizi’nden Karadeniz’e kadar uzanan Kuzey Kafkasya, bu mücadelenin jeostratejik hedefi olagelmiştir. (21) Kuzey Kafkasya’nın etnik mozaiği ve nispeten küçük alanda farklı etnik grupların ve dil ailelerin komşuluğu Kuzey Kafkasya’nın önemini artıran bir unsurdur. Rusya’nın güney hatlarında yer alan Kuzey Kafkasya ülkenin Hazar ve Kara Deniz’e çıkışını sağlamaktadır. (22) Kuzey Kafkasya’nın Batı ve Doğu Avrupa ülkeleri için günümüz jeopolitik önemi enerji güzergahlarına bağlıdır. (23)

B. Rusya’nın Kuzey Kafkasya Politikası

Kafkasya üzerinden Türkiye ve İran'a, buradan Ortadoğu ve Akdeniz’e uzanan Rusya, 1991'deki kayıplarına yenilerini eklemek istememektedir. Çeçenistan’ı kaybetmemek için bütün insan hakları ve uluslar arası anlaşmaları hiçe sayarak verdiği savaş ortadadır. Rusya, Estonya-Letonya-Litvanya ile batıya olan deniz bağlantısını, Ukrayna-Moldova ve Gürcistan ile Karadeniz’e olan bağlantısının önemli bir kısmını 1990 sonrası dağılma sürecinde kaybetmiştir. Rusya, Putin ile birlikte yeni kayıplar yaşamak değil kaybettiklerini geri alma arayışını sürdürmektedir. Bu arayış Rusya açısından Kuzey Kafkasya'yı sürekli göz önünde tutma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. (24) Ancak bir gerçek vardır ki, Putin ile başlayan yeni bir“Sovyetleşme” dönemi yaşanmaktadır. Yani, tüm otoritenin merkezde toplandığı, federal cumhuriyetlerin nispi bağımsızlıklarının giderek sınırlandırıldığı bir yönetim biçimi, adım adım uygulanmakta ve bunun için her fırsat değerlendirilmektedir. (25)

Dikkat edilmesi gereken husus, Kuzey Kafkasya’nın Rusya ülke toprakları içinde yer alması ve dolayısıyla sözü edilen bölgenin onun güvenliği için hayati olduğu gerçeğidir. (26) Rusya Federasyonu Kuzey Kafkasya’yı Rusya’nın stratejik çıkarları açısından birinci derecede öncelikli stratejik bölge olarak nitelendirmektedir. Kafkasya’yı Rusya’nın arka bahçesi olarak mütalaa ederek bölgedeki nüfuz ve etkinliğini artırmaya çalıştığını her fırsatta ifade etmektedir. (27) Rusya’nın Kuzey Kafkas bölgesi, Rusya’nın Avrupa kısmındaki Müslüman cumhuriyetler ve hatta Ukrayna (Kırım-Tatar) gibi ülkelere etkisi büyüktür. (28) Aşırı dinci akımların tehlikeli şekilde bölgede yayılması Rusya’nın işini zorlaştırmaktadır. Rusya her zaman yumuşak karnı olarak gördüğü Kafkasya’yı kontrol altında tutabilmek için, her türlü fırsatı kullanmıştır. Rusya Federasyonu merkezinin eskiye özenle, güçlü bir merkezi yönetim oluşturmak adına, Moskova’nın çıkarlarını hep ön planda tuttuğu bir sır değildir. Kuzey Kafkasya’ya bakışı ise, tümüyle güvenlik ve kontrolü ön planda tutar şekilde gelişmiştir. Bölgenin ekonomik gelişimini sağlayacak politikaları üretmek yerine, oluşumunu körükledikleri başarısız yönetimlere destek vermek, bölgedeki yerli halkların her türlü gelişimini engellemek ve bu uygulamalara karşı çıkanlara ön yargılı yaklaşmak gibi politikalar uygulamışlardır. Çeçenistan’daki uygulamalarında uluslararası savaş kurallarını ihlal ederken,her fırsatta insan haklarını çiğnemekten kaçınmamışlardır. (29)

Rusya, Kafkasya bölgesinde; bölge kaynakları üzerindeki tekelini kaybetmemek için siyasi, askeri, diplomatik her türlü aracı kullanmaktadır. Bu düşünce çerçevesinde oluşturulan yakın çevre politikasının uygulanışına da bakılacak olursa bunu açık bir şekilde görürüz. Bu çerçevede Rusya; bölge devletlerini BDT çatısı altında toplamak, iç işlerine müdahale ederek istikrarsızlığı artırmak, askeri işbirliği yaparak Rus askerlerini bölgeye yerleştirmek, etnik çatışmaları körüklemek ve Kuzey Kafkasya’da Vahhabilerle geleneksel İslamcıları çatıştırmak şeklinde politikalar izlemektedir. (30) Kuzey Kafkasya, Hazar havzasını, dolayısıyla Orta Asya’yı Karadeniz’e, oradan da Avrupa’ya bağlayan transit yolların üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle askeri harekat açısından son derece önemli bir bölgedir. (31) ArtıkRusya, Güney Kafkasya’da istediği kadar silah ve asker biriktirememekte, silah ve askerleri Kuzey Kafkasya’da yığınak yapmaktadır. Kuzey Kafkasya yerel gerginliğini bahane ederek Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’nın (AKKA) silah limitlerine uymamakta ve bu limitleri aşmaktadır. (32) AKKA gereği yapması gereken kuvvet indirimlerini ve birliklerini geri çekme işlemlerini türlü bahaneler uydurmak suretiyle geçiştirmeye çalışmakta, bölgedeki askeri varlığını devam ettirmenin yollarını aramaktadır. (33)

Bu durum Türkiye ve birçok Batı ülkesi tarafından güvenlik, istikrar ve barış açısından bir tehlike olarak görülmektedir. Bu askeri yığınağın asıl amacı Kuzey Kafkasya’yı kontrol etmek ve yeni bir sınır çizmektir. (34) Kafkasya'nın geleceği uzun süreli bir belirsizliğe mahkûm görünmektedir. Kuzey Kafkasya ise, Rus gücünün kuzeye hapsedilmesinde bir bariyer olarak kullanılmakta, cahil bıraktırılan Çeçen halkı bölgenin silahlı gücü olarak Ruslarla savaşırken, güney Kafkasya'da İsrail (35) ve ABD (36) etkisinin yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Batılı bilim adamları Kuzey Kafkasya’yı bir bariyer olarak tanımlarken, Çeçenleri de bu engelin askerleri olarak göstermektedirler. Yüz yılı aşkın bir süredir devam eden bu durumun günümüzde de süreceği anlaşılmaktadır. Hazar bölgesinin yeni bir çekişme alanı olarak öne geçmesiyle çatışmaların daha da süreceği ve diğer bölgelere de yayılacağı söylenebilir. (37) Rusya Federasyonu Kafkaslarda, özellikle Kuzey Kafkaslarda etnik çatışmaların çıkmasını önlemek için gereken tedbirleri alırken, Transkafkasya’da etnik çatışmaları körüklemekte, en azından kontrollü tahrikler yapmaktadır. Cumhuriyetlerin içinde ve kendi aralarında sorun çıkması, sonra bu sorunların merkezi yönetim tarafından çözülmesi, cumhuriyetlerin yöneticilerine yetki ve sorumluluk paylaşımına ilişkin yeni önerilerde bulunması, Moskova ile cumhuriyetler arasındaki ilişkilerin genel seyrini belirlemektedir. RF geçmişte olduğu gibi bugün de kendisine bağlı etnik gruplara destek vermek suretiyle, bağımsızlık için ayaklanabileceğini düşündüğü toplulukları kontrol altına almaya çalışmaktadır. (38)

Rusya’nın Transkafkasya’da körüklediği ve desteklediği etnik ayrımcılık silahı, yakın bir gelecekte ABD ve diğer güç merkezleri tarafından Kuzey Kafkasya başta olmak üzere, RF’nun diğer bölgelerindeki özerk cumhuriyet ve özerk bölgelerde de kendisine karşı uygulanacaktır. (39) Rusya’nın Kuzey Kafkasya politikasına karşı radikal bir görüş Orta Asya ve Kafkasya uzmanı Boris Sokolov’a aittir. Boris Sokolov’a göre; (40) SSCB’ninyıkılmasıyla jeopolitik durum tamamen değişmiştir. Kafkasya Ötesi cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazanmıştır. Ermenistan dışında Gürcistan ve Azerbaycan ile ilişkiler soğuktur. Kafkasya Ötesi, Türkiye’ye karşı mücadele ve Karadeniz ile sıcak denizlere inmedeki köprü görevini çoktan yitirmiştir. Bunun en belirgin göstergesi, Türkiye’nin artık Rusya’nın potansiyel düşmanı olmaktan çıkmasıdır. Dolayısıyla günümüzde Kuzey Kafkasya bölgesi Rusya’nın Kafkasya Ötesi’ne ulaşması bağlamında stratejik önemini kaybetmiştir. Ekonomik açıdan da söz konusu cumhuriyetlerin büyük değer arz etmediğini belirten Sokolov’a göre, bölge açısından en kötüsü neredeyse Kuzey Kafkasya’nın bütün dağlık bölgelerinin bir iç savaş halinde olması ve bölgenin Rusya içinde kalmasının ancak yüz binlerce askerî ve polis güçlerinin bulunması sayesinde mümkün olmasıdır. Bu nedenlerle Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri’nin Rusya Federasyonu içinde kalmalarının rasyonel bir nedeni yoktur. Sokolov, Rusya’ya yönelen Kuzey Osetya ve Adigey Cumhuriyeti dışında kalan cumhuriyetlere bağımsızlıkları verilerek Moskova’nın omuzlarından bu ağır yükün atılması gerektiğini savunmakta,bugün olmasa bile uzak bir gelecekte Rusya’nın kaçınılmaz olarak Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri’nden çekileceğini iddia etmektedir.

C. Rusya Federasyonu ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri

1. Genel Değerlendirme

Kuzey Kafkasya’daki ülkelerin kaderi haline gelen az gelişmişliğin yanı sıra, kötü yönetimlerin, yolsuzlukların, baskıların halkı bezdirmesi ve çaresiz bırakması, bu çaresizliğin de insanları yeni maddi ve manevi arayışlara yöneltmesi kaçınılmazdır. Kafkasya’da ve diğer Müslüman toplulukların yaşadığı ülkelerde, daha çok İslam’a yöneliş vardır. Ancak bu alanda etkinlik, siyasal İslam çizgisinde ve fundamantalist eğilimli gruplarda olmaktadır. Geri kalmış ve bunalımlı toplumlarda var olan fakirlik ve etnik farklılıklarla harmanlanan dini eğitimler, ortaya fanatik İslamcı-milliyetçi oluşumları çıkarmaktadır.Şu anda Kuzey Kafkasya, merkezden baskıya tabi yönetimler,ideolojik boşluk, İslamiyet’in canlanması, fundamantalizmin egemenliği, çok yoğun işsizlik, kargaşa, etnik milliyetçiliğin yarattığı gerilimler ve terörizm gibi olumsuz etkilere açık bir ortamda varlığını sürdürmektedir. (41) Kuzey Kafkasya’da dört ana unsurun etkileşimi görülmektedir. Bunlar: Milliyetçilik ve aşiret hisleri, toprak talepleri, İslam ve Rus karşıtı eğilimlerdir. (42 Kuzey Kafkasya’daki Müslüman Türk kökenliler tamamen kuşatılmış durumdadır ve ekonomik bakımdan daha da fakirleşmeye mahkum edilmişlerdir. (43) Bu bölgedeki halkın çoğunluğu Müslüman’dır. Kuzey Kafkasya’da milliyetçilikten doğan ayrılıkçı eğilimler vardır. Bunlar henüz lokalizedir. Ancak ileride bir bloklaşma ile sonuçlanabilecektir. Bu da RF’nun çıkarlarını ve hatta toprak bütünlüğünü tehdit edecektir. Ancak özerk bölgelerin, her birisinde bulunan ‘Rus azınlık’ (44) daima hesaba katılması gereken bir unsur olacaktır. (45)

2. Kuzey Kafkasya’da Etnik Çatışmalar

Kafkasya’daki etnik çatışmaların en büyük sebebi Çarlık Rusya’sının Kafkasya’da uyguladığı ‘böl ve yönet’ politikasının Sovyetler Birliği tarafından da aynı şekilde uygulanmasıdır. 1917 Bolşevik ihtilalından sonra Kafkas halklarını suni bir şekilde bölen ve aralarına sınırlar koyan Sovyet hükümeti Kafkas halkları arasındaki etnik çatışmaların baş provokatörüdür. Bugün de Rusya Federasyonu’nun aynı politikayı izleme yolunda olduğu gözlenmektedir. Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan özgürlük ortamı ve genel asayişsizlik de Kafkas halkları arasındaki milliyetçi hareketleri güçlendirmiş ve etnik çatışmaların kızışmasına sebep olmuştur. (46) Komünist dönemde, özellikle Stalin döneminde izlenen maksatlı iskan politikaları ve oluşturulan suni cumhuriyetlerde öyle nüfus kombinezonları oluşturulmuştur ki, Kafkasya adeta bir “etnik mayın tarlası” haline getirilmiştir. (47)

RF’nun eski SSCB toprakları üzerindeki Rus nüfuzunu devam ettirebilmesi kendi siyasi birliğinin geleceği üzerinde de belirleyici bir etken olacaktır. Kuzey Kafkasya’da Özerk Rus Cumhuriyetleri arasında gelişen sorunlar ve gittikçe artan radikal İslamî akımlar bu bölgeyi milli menfaatleri ve siyasal istikrarı bakımından RF için BDT ülkelerinden daha önemli hale getirmiştir. Bölgede sadece Çeçenistan anlaşmazlığı değil, Karaçay-Çerkesya, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, İnguşya ve diğer yerlerde de birçok anlaşmazlık konuları mevcuttur. (48) Doğudan batıya doğru sıralarsak Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetya, Kuzey Osetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Adigey’de yaşanan etnik problemler şöyle özetlenebilir:

a. Dağıstan

Etnik yapı açısından Kafkasya’nın en karmaşık bölgesi olan Dağıstan’da değişik dil ve lehçelerde konuşan otuzdan fazla etnik grup yaşamaktadır. Sovyetler Birliği döneminde bu etnik grupların sayısı konuştukları lehçelerin birleştirilmesiyle ona indirilmiştir. Dağıstan’daki bu on etnik grubun genel nüfusa oranları şu şekildedir: Avar %27.2, Dargı %15.6, Kumuk %12.9, Lezgi%11.3, Lak %5.1, Tabarasan %4.3, Nogay % 1.6, Rutul %0.8, Agul %0.8,Tsahur %0.3. (49) Dağıstan’da etnik gruplar arasındaki çatışmalar, Kuzey Kafkasya’nın diğer bölgelerine göre uzun süredir azalmış olsa da, bu çok etnili Müslüman cumhuriyette yaygın şiddet potansiyeli vardır. Toprağın sınırlı, doğum oranının yüksek olması da yerli etnik gruplar arasındaki ilişkileri karmaşıklaştırmaktadır. (50) Doğalgaz zengini Dağıstan'da patlak vermiş bir etnik olay yoktur ama bu potansiyel hep mevcuttur. Toprak zenginliğinin ve siyasi gücün paylaşımı, Lezgi, Kumuk, Dargi, Nogay ve Tabasaranlar arasında etnik sürtüşmeleri kışkırtmaktadır. Bu gruplar Avar yoğunluğa karşı çıkıp 'siyasi otonomi' istemektedirler. Hepsi kendi milli politikasını savunmakta ve bu grupların tamamı tepeden tırnağa silahlanmış durumdadır. (51)

Dağıstan’ın Rusya’nın en yoksul bölgelerinden olması da bölgede gerilimi artıran bir başka nedendir. Özellikle son yıllarda Dağıstan’da şiddetin arttığı görülmektedir. Bunun tek bir sebebi de yoktur şüphesiz. Bölge uzmanları etnik sürtüşmelerden mafya hesaplaşmalarına, komşu Çeçenistan’dan kaynaklanan silahlı grupların eylemlerinden bunlarla işbirliği yapan yerli grupların saldırılarına, siyasi ve ekonomik çıkar kavgalarından yönetimin yanlışlarına kadar birçok sebebi şiddetin artmasına bağlamaktadır. (52) Dağıstan halkları Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte etnik çatışma tehlikesinin içine girmiştir. Etnik gruplar arasındaki gerilimin sebebi ise Sovyetler Birliği döneminde Moskova’nın Dağıstan’da uyguladığı yanlış göç ve toprak politikasıdır. (53)

Sistemli bir şekilde devam ettirilen göç hareketleri neticesinde Dağıstan’ın başkenti Mohaçkala’da Avarların ve Dargıların çoğunlukta olması cumhuriyetin politik ve ekonomik yönetiminin de bu halkların mensuplarının ellerinde toplanmasına yol açmıştır. Dargı ve Avarların Kumuk arazilerini işgal etmeleri Kumuklarla Avarlar arasında etnik çatışma tehlikesine yol açmıştır. Bu olay aynı zamanda Avarlar ile Dargıların etno-politik birliğinin oluşmasını sağlamıştır. Laklar da bu etno-politik birliğe girmişlerdir. Böylece Avar, Dargı ve Lakların toplumsal ekonomik çıkarlarının birleşmesi ve cumhuriyetin iktidar mekanizmasının bu üç etnik grubun elinde toplanması bu etno-politik birliğin Dağıstan’da egemen bir tabaka oluşturmasını sağlamıştır. Avar-Dargı-Lak halklarının oluşturduğu etno-politik birlik Lezgileri de sosyo-ekonomik baskı altına almıştır. Lezgilerle Avar-Dargı-Lak halkları arasında etnik çatışma tehlikesi vardır. (54) Dağıstan’da ortaya çıkan en ciddi etnik çatışmalardan biri Lezgilerle ilişkilidir. Lezgiler, Azerbaycan’da bulunan Lezgilerle birleşme isteğindedirler.Lezgi milli hareketinin örgütü Sadval (55), Dağıstan ve Azerbaycan’daki Lezgi topraklarını birleştirerek Büyük Lezgi devletini kurma amacındadır. (56) Azerbaycan’da yaşayan Lezgilerin de Dağıstan’da yaşayan Lezgilerle birleşme çabası içinde örgütlendikleri dikkati çekmektedir. Azerbaycan’daki Lezgilerin ayrılıkçı hareketleri Rusya tarafından kullanılmakta ve desteklenmektedir. Zira Ruslar Lezgiler vasıtasıyla Azerbaycan üzerindeki baskısını artırmaktadır. (57)

Dağıstan’ın etnik mozaiği, bu cumhuriyetteki ayrılık hareketlerine özel şeklini vermiştir. Ayrılıkçı ve bölücü olarak adlandırılan hareketler İslamî-siyasi ekstremizm-Vahhabizm şeklinde ortaya çıkmışlardır. (58) Vahhabilerhareketi 80’li ve 90’lı yılların eşiğinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Vahhabilerin toplam sayısının az olmasına rağmen, onların ülkedeki siyasal proseslere gösterdikleri etkiler önemli boyut kazanmaktadır. Birincisi onlar iyi derecede silahlanmış bulunuyorlar ki, bu da dağ halk nüfusunu kendi güvenlikleri için silahlanmaya teşvik ediyor. İkincisi, Vahhabilerin geleneksel İslami ruhaniliğe yönelttiği eleştiriler bu dini gruplar arasındaki şiddetli düşmanlığı körüklemekle kalmıyor, daha da tehlikelisi geleneksel İslam taraftarlarını daha radikal hale getiriyor. (59) Dağıstan’da dini motivasyonlardan hareket ederek ideolojik tabanı Vahhabilik olan bir mücadele başlatılmaya çalışılmaktadır. Uzun süreden beri Dağıstan’da faaliyet gösteren Vahhabiler toplum içinde belli ölçüde kök salmayı başarmışlardır.Şimdi ise silahlı mücadele vererek bağımsız bir şeriat devleti kurmak istemektedirler.

Dağıstan’da geleneksel olarak hakim olan sünni tarikat yapılanmaları ise bu mücadelenin tamamen dışında ve karşıdır.Dağıstan’da mücadele Vahhabi guruplarla, Dağıstan’ın yerel/Dağıstanlı idaresi arasında gerçekleşmektedir. Yani bir iç savaş durumu söz konusudur. (60) Dağıstan yönetilmesi çok zor bir bölgedir ve Rusya da bu işte bugün çok zorlanmaktadır, bölgede huzuru, güvenliği ve istikrarı sağlamak için büyük çabalar sarf etmektedir. Bu çabaların içinde en başta askerî yollara başvurmayı planlamaktadır. Nitekim, bu çerçevede Rusya, Dağıstan’ın Botlik bölgesinde yakın zamanda özel bir dağ komando tugayı kurup burada konuşlandırmak için hazırlık yaparken, aynı tip bir tugayı da Karaçay-Çerkes bölgesi için düşünmektedir. Rusya ayrıca Dağıstan’daki FSB varlığını da takviye ederken bölgeye takviye askerî birlikler de sevk etmektedir. Rusya esasen çoktandır Dağıstan’daki karışıklık ve bununla ilgili gelişmelerden derin endişe duymaktadır. Bu endişe zaten Başkan Putin’in Güney Federal Bölgesi Yetkili Temsilcisi Dimitri Kozak’ın basına da yansıyan gizli raporunda açıkça dile getirilmektedir. Bu raporun bir yerinde Kozak, ‘Olaylar kontrol dışına çıkabilir ve Dağıstan parçalanma tehdidi ile karşı karşıya kalabilir’ denmektedir. (61) Raporda, dini grupların yerel idareler düzeyinde etkilerinin artmasının, 'şeriat bölgelerinin' oluşmasına sebep olabileceği de kaydedilmektedir. (62) Moskova Dağıstan’ın ikinci bir Çeçenistan olmasından endişe etmektedir. Bu anlamda Avar, Dargi ve Lakları potansiyel tehlike olarak gören Moskova, ülkede yaşayan diğer etniklerle bunlar arasında ciddi bir rekabet yaratarak hiçbir zaman Moskova ile uğraşacak vakitleri olmasını istemeyecektir. (63)

b. Çeçenistan

Çeçenistan’a baktığımızda burada karşımıza kozların açıktan açığa paylaşıldığı “sıcak” bir bölge çıkmaktadır. Çeçen problemi, Rusya’daki diğer anlaşmazlıklardan farklı olarak etnik, siyasî ve ekonomik karşıtlıkların ve çıkarların birbirleriyle ne kadar yakın ve sıkı ilişkide olduklarını göstermiştir. Ayrıca Rusya’nın temel değişim sürecindeki farklı yönlerde dalgalanmalar, milliyetler arası ilişkiler, federalizmin gelişmesi ve ekonomik reform politikalarındaki tutarsızlık en açık biçimde Çeçenistan sorununda ortaya çıkmışlardır. Esasında Çeçenistan’ın bağımsızlık idealinin aktüellik kazanması ve bu hedefe ulaşma yolunda bütün katmanlarıyla birlikte Çeçen toplumunun mobilizasyonu için gerekli olan ortamı Federal Merkez kendi eylemleriyle hazırlamıştır. (64) SSCB’nin dağılmasından sonra RF’nun girdiği demokrasi, serbest pazar ekonomisi ve ulusal devlet yapısına geçiş sürecinde Kafkasya bölgesindeki eski SSCB ülkeleri ve özerk yönetimler RF’nun egemenliğinden kurtulmak için zaman zaman çatışmalara yol açan girişimlerde bulunmuşlardır.

Rusya,1991’de bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan’a askeri harekatı 1994’tebaşlatmıştır. Ticaret, tarım, doğal kaynaklar, turizm, askeri konularda RF açısından büyük önem taşıyan Kuzey Kafkasya’da bulunan Çeçenistan’ın stratejik konumu müdahale kararının alınmasında etkili olmuştur. Bunun yanında Rusya, Çeçenistan’daki bu bağımsızlık girişiminin diğer bölgelere sıçramasını engelleyerek bu kötü örneği silme amacıyla hareket etmiştir. (65) 1996 yılına kadar süren ve I. Çeçen Savaşı olarak adlandırılan çatışmalar Hasavyurt Antlaşması’nın imzalanması ile sona ermiştir. Çeçenlerin önemli kazanımlar elde ettiği bu antlaşma ile Ruslar bölgeden çekilmiştir.RF’de meydana gelen bombalamalardan ve işlenen suçlardan sorumlu tutulan Çeçen lider Basayev’in RF’na karşı direnişi Dağıstan’a taşıma girişimleri üzerine, RF 1999 sonbaharında Çeçenistan’a ikinci bir askeri müdahalede bulunmuştur. (66)

Rusya, Şamil Basayev’in Dağıstan’a saldırısı karşısında meşru müdafaa hakkını kullandığını iddia etmek ve Rusya Federasyonu’nda ardı ardına patlayan bombalardan ‘uluslararası terörizmin destekleyicisi’ olarak gördüğü Çeçenistan’ı sorumlu tutmak suretiyle bu savaş ilanını uluslararası kamuoyunda haklılaştırmaya çalışmıştır. Kuzey Kafkasya’da askeri operasyonlar başladıktan sonra siyasi arenaya çıkan, başkan vekili ve Yeltsin’in halefi Vladimir Putin, “yeniden büyük güçlü Rusya” sloganı ile ifade ettiği güç politikasının ilk sinyallerini Çeçenistan operasyonu ile vermiş, bu kararlı tutumuyla kamuoyunu etkileyerek 26 Mart 2000’deyapılan başkanlık seçimlerinden galip çıkmıştır. (67) Putin’in, ikinci Çeçenistan savaşını Kuzey Kafkasya'ya çekidüzen vermek için sopa olarak kullandığını söylemek mümkündür. RF gerek I. Çeçenistan Savaşı gerekse II. Çeçenistan Savaşı’nda doğabilecek tepkileri önlemek amacıyla propaganda kampanyalarını,'Çeçenlerin haydut ve El-Kaide bağlantılı radikal İslamcı teröristler olduğu' üzerine kurmuş ve bağımsızlık taleplerini geri planda tutmayı başarmıştır.

Bu propaganda savaşı, Putin iktidarı döneminde çok daha yoğun ve başarılı şekilde yürütülmüştür. Örneğin Putin, Rus-Çeçen Savaşı'nın amacını 'Çeçenistan Cumhuriyeti'nde anayasal düzenin yeniden tesisi' olarak gösterirken, Çeçenistan'da yürüttüğü savaşı da 'anti-terörist operasyon' olarak adlandırmıştır. Rusya Federasyonu'nun Çeçenlere karşı yürüttüğü propaganda savaşının bu denli başarılı olmasının en önemli nedenlerinden birisi ABD'de yaşanan 11 Eylül saldırıları ve arkasından gelen 'uluslararası terörizme karşı global savaş' olmuştur. Saldırının yaşanmasının ardından ABD'ye ilk destek Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'den gelmiş ve Çeçenistan sorununu gündeme getirerek 'Rusya terörizmin ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir.' açıklamasını yapmıştır. Putin, Çeçenlerin bağımsızlık taleplerini dikkate almadan Çeçenistan'ı da 'uluslararası terörizme karşı savaş' kapsamı dahiline almak istemektedir. (68)

3 Eylül 2004 tarihinde Kuzey Osetya’da meydana gelen kanlı Beslan okul baskını olayı, Rusya için 3 Eylül tarihinin, ABD’nin 11 Eylül sonrasında yaşadığı gibi yeni bir dönemin başlangıcı olacak gibi gözükmektedir. Bölgedeki Çeçen-Rus mücadelesi 450 yıldır sürüyor olsa da, yakın dönem itibariyle 1991 yılında başlayan çatışmalar oldukça kanlı geçmiştir. Rus ordusunun ağır silahlarla giriştiği güç mücadelesi karşılığında Çeçenler bazı radikal grupların da yardımıyla Rusya’ya yönelik eylemlerde bulunmuşlardır. Bu saldırıları, uluslararası kamuoyuna terörizm olarak kabul ettirmeye çalışan Rusya için Beslan baskını iyi bir argüman olmuştur. Putin, şimdiye kadar BM’de Çeçenlerle ilgili herhangi bir karar alınması aşamasında engelleme politikası uygularken, birden Beslan olayıyla ilgili olarak BM’den karar çıkartılması için girişimde bulunmuştur. Bu girişim, Rusya’nın Çeçen terörünün uluslararası terörizm kapsamında değerlendirilmesi için arkasına BM’nin desteğini alarak, daha baskıcı politikalar uygulamak için dayanak oluşturmaya çalıştığı yolunda yorumlara neden olmaktadır. (69)

Derin bir arka plana sahip olan Rus-Çeçen mücadelesi Rusya Federasyonu'nun gerek iç siyaseti gerekse dış siyasetinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilebilir. Öyle ki Çeçenistan sorunu Rus devlet adamları tarafından gerektiğinde bir amaç gerektiğinde ise bir araç olarak kullanılmaktadır. (70) Çeçenistan'ın kuzey sınırları boyunda, Stavropol Kray'da yaşayan Kozaklarla Çeçenlerin arası soğuktur. Kuvvetli bir ihtimal olmasa da kışkırtmalarla çatışmaya dönebilecek bir potansiyel vardır. Ayrıca, Çeçen nüfusun yoğunlukta olduğu Dağıstan'ın Hasavyurt kasabası da, bölgedeki Çeçenlerin kasabanın kendi topraklarına dahil olması gerektiğini iddia etmeleri sebebiyle potansiyel bir problem durumundadır. (71)

c. İnguşetya

Yaklaşık 300 binlik nüfusunun yanı sıra neredeyse bir o kadar da Çeçen mülteciyi barındıran İnguşetya Cumhuriyeti’ndeki en önemli sorun Prigorodni bölgesi ile ilgili İnguş-Oset anlaşmazlığıdır. Osetler ile İnguşlar arasındaki toprak anlaşmazlığının nedeni, 1944’deÇeçenler ve İnguşların Kazakistan’a sürülmelerinin ardından Çeçen- İnguş topraklarının Kuzey Osetya, Dağıstan ve Gürcistan arasında paylaştırılmasına dayanmaktadır. Toprak anlaşmazlığının esas nedeni ise Prigorodni (Rusça banliyö demektir) bölgesidir. 1944’de Kuzey Osetya’ya bırakılan bölge, 1957’den sonra da İnguşlara geri verilmemiştir. Buna rağmen önemli bir İnguş nüfus Prigorodni’ye yerleşmiştir. 1992’de İnguşların Çeçenlerden ayrılmasının ardından tarihi topraklarının üçte birini oluşturan bu topraklar daha da önemli hale gelmiş ve bir mücadele başlamıştır. Kuzey Kafkasya’nın nüfus yoğunluğu en fazla olduğu Prigorodni, İnguşlar için cumhuriyetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiştir. Böylece 1992’desilahlı çatışma baş göstermiş, 30.000 ile 60.000 arasında İnguş bölgeyi terketmek zorunda kalmıştır.

Sovyet döneminin bürokratları olan Alexandre Dzassokhov’un K.Osetya’da ve Murat Ziazikov’un İnguşetya’da iktidara gelmeleri ilişkilerin yoluna girmesine ve birçok İnguş’un Prigorodni’ye dönmelerine olanak sağlamıştır. İki taraf arasındaki problem Prigorodni’nin statüsü konusunda da sürmektedir. Oset Yönetimi, Prigorodni’nin federal yönetime devredilmesi tartışmaları karşısında böyle bir gelişme halinde Kuzey Osetya’nın Rusya Federasyonu’ndan ayrılacağını bildirmiştir. Ne yazık ki bu kırılgan ortam 2004’deki Beslan olaylarıyla (Beslan saldırısında İnguş militanlar ağırlıklıydı) yeniden gerilmiş ve Rusya’nın kontrolünde iki ülke arasındaki sınır kapatılmıştır. (72) İnguşetya'da durum özellikle 2004'ün başından beri oldukça problemlidir. İşsizlik, yolsuzluk ve Moskova'nın sertlik politikasının yanı sıra, Prigorodni bölgesinden gelen ve görünüşe bakılırsa geri dönüşlerine izin verilmeyecek olan göçmenlerin durumu da Moskova'ya karşı olumsuz görüşleri güçlendirmiş durumdadır. İnguşetya'da politik cinayetler, gerilla saldırıları ve ufak çaplı bombalı eylemler 2005 yılı boyunca da devam etmiştir. Bu bölgede asıl endişe verici durum Beslan olaylarından sonra Prigorodni problemi yüzünden sorunlu olan Oset- İnguş ilişkilerinin daha da gerginleşmiş olması ve patlamaya hazır bir görüntü çizmesidir. (73)

d. Kuzey Osetya

Günümüzde Osetler ikiye bölünmüş durumdadır. Büyük Kafkas Dağlarının kuzeyindeki Osetler RF’na bağlı Kuzey Osetya Cumhuriyeti’nde, diğerleri de Gürcistan’a bağlı Güney Osetya özerk bölgesinde bulunmaktadırlar. Kuzey Osetya Kafkasya’dan Kafkas Ötesine giden yolda stratejik bir öneme sahiptir ve daima Rusya’nın bölgedeki güvenilir kalesi olmuştur. Geçmişte Osetler komşu Kafkas halklarından çok Rus yönetimine yatkın olduklarını kanıtlamışlardır. (74) Osetler çoğunluk itibariyle Ortodoks Hıristiyan’dır. Bu yüzden tarih boyunca Ruslarla hep sıcak ilişki içinde olmuşlardır. Rusya Kafkasya halklarının arasını bozmak ve kışkırtmak amacıyla bazı sosyal ve dinî farklılıkları gündeme getirecek ve eski müttefiki Osetleri bölgesel kışkırtma mekanizması olarak kullanabilecektir. Günümüzde Kuzey Osetya Rusya Federasyonu’nun en sadık cumhuriyetlerinden biri olarak Rus ordusu için bölgede kalkan görevi yapmaktadır. (75) Rusya, kuzey ve Güney Osetya'nın birleşmesini desteklemektedir. Çeçenistan'a yapılan harekatta, Rusların en önemli üslerinden birisi Kuzey Osetya'daydı. Kuzey Osetya’nın dini yapısı da (Halkının % 70'i Ortodoks Hıristiyan) önemli bir nokta olarak dikkat çekmektedir. Osetlerin İnguşlar ile Prigorodni anlaşmazlığı olduğunu belirtmiştik. Bunun yanı sıra Güney Osetlerin Kuzey Osetya ile birleşme çabaları vardır.

Bu durum Gürcistan’ı rahatsız etmektedir. Güney Osetya’nın Gürcistan’a karşı verdiği bağımsızlık mücadelesi umutsuzlaşmaya başladıkça Güney’de yaşayan Osetler Kuzey’deki akrabalarının yanına geçmeye çalışmaktadır. Bu durum, ekonomik anlamda bunalmış olan Kuzey Osetya için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Güney Osetleri için Rusya Federasyonu’na katılmak şu anda yaşamda kalmanın tek yolu gibi görünmektedir. Bir tarafta sırtını Amerikan desteğine yaslayan Gürcistan, diğer tarafta dış dünyaya açılan tek kapı ve etnik akrabaları ile tek yolu Rusya... Güney Osetya egemen güçlerin arasında oynanan oyunun en talihsiz figüranlarından birisidir. Uluslararası hukuk ve güç kavgasında Rusya’nın veya Amerika’nın üstünlüğü Güney’de yaşayan Osetlerin geleceğinin göstergesi olacaktır. (76) 2004 yılında kanlı bir şekilde biten okul baskını Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasında gerçekleşmiştir. Bu olayın ardından Rusya, Kafkasya bölgesindeki hareketlerini meşrulaştırma amacıyla olayı uluslararası terörizm kapsamına almak için adımlar atmış, kamuoyu desteğini almaya çalışmıştır.

e. Kabardey-Balkar

Kuzey Kafkasya’daki birçok cumhuriyette görülen sorun burada da yaşanmaktadır. Ülkede %45’lik çoğunluğa sahip Kabardeyler ile %10’luk bir nüfusa sahip Balkarlar arasında ülkeyi, iktidarı ve yaşamı paylaşmakta önemli sorunlar görülmektedir. Kabardey-Balkar tüm Kafkasya'da olduğu gibi her an bir etnik çatışmayı alevleyebilecek mayınlarla doludur. Bu mayınlar 'böl-parçala-yönet ve zamanı gelince birbirine kırdır'ın ruhuna uygun olarak Sovyet liderleri tarafından ustalıkla döşenmiştir. Batı ve Osmanlı literatürüne 'Çerkesler' diye giren Adigeler, en az 5-7 bin yıllık vatanlarında Bolşevik ihtilalı sonrası kurulan üç cumhuriyete yani Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes'e pay edilmiştir. Şimdi Kabardeyler, yüzde 45'lik nüfuslarıyla Kabardey-Balkar'ın egemen etnik öğesidirler ve Çerkeslerin çoğunlukta olduğu tek cumhuriyet Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’dir. Kabardey-Balkar'da 900 binlik nüfusun yüzde 30'unu oluşturan 'etkisiz' element Ruslar bir yana asıl etnik kırılma noktasında yüzde 10'la Balkarlar vardır. (77)

Balkarlar da tıpkı Çeçen ve İnguşlar gibi 1944 yılında Sibirya’ya sürülmüş, 1957 yılında da geri dönmüşlerdir. Geri döndüklerinde eski topraklarının tamamını alamadıklarını ve Kabardeylerce siyasi ve kültürel baskı altında tutulduklarını iddia eden Balkarlar, kurdukları Töre adlı teşkilatla (Bu teşkilat 1996 yılında Kabardey yönetimi tarafından kapatılmıştır.) 'haklarını' alma mücadelesine girişmişlerdir. (78) Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra her iki halk devletsel bağımsızlık ve cumhuriyetin bölünmesinde ısrar etmişlerdir. Ancak sınır belirlenmesi ile ilgili görüşlerde birbirlerinden çok uzaklaşmaktadırlar. Her iki halk da dış desteği birbirine taban tabana zıt iki yönden aramaktadır: Kabardeyler, Kafkas Dağlı Halklar Konfederasyonu’na angaje olmuşlar ve Gürcistan’a karşı Abhazya’nın tarafında savaşmışlardır; buna karşın Balkarlar Türk nüfuzunun taahhüdünden bahsetmektedir. (79)

Ancak Cumhuriyetin ikiye bölünmesi fiilen mümkün görünmemektedir. Bugün Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde eşit statüye sahip oldukları iddia edilen Kabardey ve Balkar (Malkar) halkları arasında tam bir eşitsizlik söz konusudur. Cumhuriyetin yüzde 45’ini oluşturan Kabardeyler meclisin yüzde 70’ine sahiptirler ve kendi halklarının lehindeki her türlü karar ve kanunu kolayca çıkartmaktadırlar. Cumhuriyetteki önemli kurumlar ve üst düzey görevler Kabardeylerin elindedir. (80) Balkarlar iktidardan dışlanmış olmaktan ve fırsatlardan eşit derecede yararlanamamaktan şikâyetçidirler. Yoksulluğun yanı sıra işsizlik de Balkarlar arasında oldukça yaygındır.

Balkarlılar, Kabardey’den Karadeniz’e kadar Çerkes (Adige) devleti kurma ideali peşinde olan Kabardeylerin diğer Çerkeslerle siyasi, kültürel ve etnik birlik kurmaları karşısında Karaçaylılar ile siyasi ve etnik birliği oluşturma çalışmalarına girmişlerdir. Bu arada Kabardeylerin baskısı karşısında Çeçenlerin desteğini yanlarında bulmuşlardır. Bölgelerinin doğusundaki bazı toprakların Osetler tarafından işgal edilmesi üzerine Osetlerle çatışan Balkarlıların yardımına İnguşların koşması Karaçay-Balkarlılar ile Çeçen- İnguşlar arasındaki dayanışmayı güçlendirmiştir. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşamakta olan iki bin civarındaki Ahıska Türkü de Kabardeylerin ağır siyasi, ekonomik ve etnik baskısı altında yaşamaktadır. Bugün Ahıska Türkleri zaten çaresiz durumda olan Balkar Türklerinin himayesine sığınmışlardır. Kabardey-Balkar Cumhuriyetindeki etnik ve siyasi gerilimin yakın gelecekte çözüme kavuşması zor görünmektedir. (81)

f. Karaçay-Çerkes

Karaçay Çerkes’de nüfusun yüzde 42’sini Ruslar, yüzde 31’iniKaraçaylar ve yüzde 9’unu Çerkesler oluşturmaktadır. (82) Kalan kısımda da Abhaz ve Nogay gruplar yaşamaktadır. Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde etnik ayrımcılık, Kafkasya'daki diğer cumhuriyetlere nazaran azdır ve diğer bölgelere göre sükunetini korumaktadır. Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde keyfi olarak parçalanmış halklar modelinin tekrarlandığı görülür. Karaçaylar Balkarların akrabasıdır ama buna karşın Kabardeylerle akraba olan Çerkeslerle birlikte yaşamaktadırlar. (83) Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetlerinin kurulması sırasında Sovyetler ‘böl ve yönet’ politikasını uygulamaya dikkat etmiştir. Dil, tarih, kültür ve etnik köken açısından aynı halk olan Karaçay-Balkarlılar suni bir biçimde ikiye parçalanmıştır. Sovyetler aynı şekilde kendilerine Adige adını veren Çerkes halkını da üç ayrı özerk cumhuriyet ve bölgeye ayırarak (Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Adigey) onların da ileride birleşme tehlikesini önlemeyi planlamıştır. Böylece Çerkeslerin iki kabilesi olan Kabardey ve Besleneyler Karaçay-Çerkes idaresine, Karaçaylıların bir parçası olan Balkarlılar da Kabardeylerin büyük kısmı ile birleştirilerek kurulan Kabardey-Balkar idaresine bağlanmıştır. (84)

Sovyet sonrası dönemde burada karışıklıklar baş göstermiştir. Karaçayların ayrı bir devlet kurma girişimleri karşısında Çerkesler de girişimlerde bulunmuşlar ve 1991’de Dünya Çerkes Birliği adlı örgütü kurmuşlardır. Bu örgütün amacı, Adige, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar Cumhuriyetleri’nde yaşayan Çerkesleri tek bir bayrak altında toplayarak Adige Devleti’ni kurmaktır. Bu gelişmeler etnik gerilimi artırmış ancak 1992’dekiParlamento seçimlerinin ardından ortam yatışmıştır. İkinci gerginlik 1999’dakiKaraçay Vladimir Semionov ile Çerkes Stanislav Derev arasındaki başkanlık seçimleri sırasında ortaya çıkmıştır. Semionov’un kazanması üzerine ciddi gerginlikler görülmüştür. Yeltsin, yaşanan olaylar üzerine 23 Mayıs 1999’daülkenin statüsünü değiştirerek doğrudan başkanlık kontrolü altına almıştır. Daha sonra Başbakan Putin devreye girmiş ve Moskova’nın girişimleriyle her halkın 3 temsilcisinin bulunacağı 15 kişilik bir Danışma Konseyi oluşturulmuştur. Bu konseyin çalışmaları ile ülkede istikrar sağlanabilmiş ve Aralık 2000’de Parlamento seçimleri gerçekleştirilmiştir. 73 milletvekilinin 31’i Karaçay, 25’i Rus ve 7’si Çerkes’tir. 2003’de yapılan başkanlık seçimlerini Karaçay Mustafa Bardyev kazanmıştır. (85) Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin Rusya’dan ayrılması fikri geniş toplumsal tabanı olan bir fikir değildir. Rus dilli nüfusun nispi çoğunluğu ve etnik mozaik yapısı bu cumhuriyette ciddi ayrılıkçı eğilimlerin ortaya çıkmasına engel olmaktadır. (86)

g. Adigey

Rusya Federasyonu’na bağlı Krasnodar eyaleti içinde yer alan Adige Cumhuriyeti, Slav kökenli nüfusun çoğunlukta olduğu bir Kafkas cumhuriyetidir. (%68 Rus, %23 Adige) Adige Cumhuriyetinde politik ve idari mevkiler Adigelerin hakimiyetinde olmakla birlikte etno-politik durum (87) kararlıbir yapı göstermektedir. (88) 19. yüzyılda Çarlık Rusya’sı ile yaşanılan savaş sonrası nüfusunun yüzde 95’ini soykırım ve zorunlu göçten oluşan etnik temizlik ile kaybeden Adigeler, küçük cumhuriyetlerinin yeni bir çatışma karşısında tamamen silinebileceğinin farkındadır. Bu nedenle Adigey yönetimi, Rusya’nın federatif yapısını savunarak bağımsızlığını güçlendirmek çabasındadır. Adige aydınları, Adigey’in yaklaşık 1/3’ünü oluşturan Adige halkının geleceği için tartışılmaz koşul olarak belirttikleri eşit temsil sisteminin yeterli olamayacağını görmektedirler. Bu nedenle Adigey hükümeti, Adigey dışındaki Adigelerin ülkeye yerleşebilmeleri için yasal düzenlemeleri ve örgütlenmeleri gerçekleştirmektedir. (89)

‘Büyük Çerkesya’ devletini kurma ideali peşinde olan Adige teşkilatları Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar cumhuriyetlerinde yaşamakta olan Adigeler (Çerkesler) ile birlikte Abhazları da kapsayan ‘Büyük Çerkesya’ devletinin hayali peşindedirler. Adigeler bu devletin sınırları içine Karadeniz kıyısında yaşamakta olan Shapsughları ve Kuzey Osetya’ya bağlı Mozdok şehrindeki Hıristiyan Kabardeyleri de dahil ederek Kabardey’den Karadeniz’e kadar olan bölgede ‘Büyük Adigey (Çerkesya)’ devletini oluşturma çabasındadırlar. Adigeler bu stratejilerinin önünde bir engel olarak duran demografik sorunları, ülkeye diasporada yaşamakta olan Adigeleri getirip yerleştirerek ve nüfus dengesini kendi taraflarına çevirerek aşmayı düşünmektedirler. (90) Adigey Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasına yönelik girişimler son yıllarda daha sık gündeme gelmektedir. Kremlin yönetimi Adigey’i tasfiye ederek uzun dönemde bölgede başağrısı yaratabilecek muhtemel bir “Adige sorunu”nu da kontrol altına almaya çalışmaktadır.

Nitekim Putin’in Rusya Federasyonu içindeki bölgelerin sayısını azaltma politikası, Kuzeybatı Kafkasya’da bulunan Krasnodar Eyaleti’ne kadar ulaşmıştır. Krasnodar eyalet yöneticileri Adigey Cumhuriyeti ile birleşme konusunu tartışmaya başlamıştır. Bu tartışmalarla birlikte, devlet başkanlığı seçimleri sırasında yaşananların da etkisiyle siz konusu durum Adigey’de mitinglere, etnik ve siyasi gerilime neden olmuştur. (91) Adigey Cumhuriyeti Kafkasya’da yaşanan çatışmaların dışında kalabilmiş bir istikrar bölgesidir. Ancak, Adige-Slav geriliminin tırmanabileceği noktalar ve Putin yönetiminin Kuzeybatı Kafkasya’da bulunan Adigey Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasına yönelik girişimleri Kuzeydoğu’dan, (Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetya, Kuzey Osetya) sonra Kuzeybatı Kafkasya’da da (Adigey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar) siyasi tansiyonun yükselmesine yol açmaktadır. Adigey’in mevcut siyasi statüsünün korunup korunmayacağı, Kuzeybatı Kafkasya’da istikrarın geleceğini belirleyecektir. Adigey’in Adige kimliği çerçevesinde devlet yapısını oluşturmasına Slav kökenli örgütlerin gösterdiği tepkilere Moskova’nın desteğinin ne düzeyde olacağı istikrarın geleceği için kilit noktadır. (92)


Bölüm 1 >>>      Bölüm 2 >>>      Bölüm 3 >>>      Bölüm 4 >>>


BÖLÜM DİPNOTLARI:
1)
Ruslar bu bölgeye Kafkasya Ötesi anlamında Zakavkaz demektedirler. Bu kavram, bölgeye yönelik Rusya merkezli bakıs açısı ile bakıldıgı izlenimi vermektedir.
2) Ali ÇUREY: “Bilinen Dünyanın Bilinmeyen Ülkesi: Kuzey Kafkasya ve Çerkesler (1)”, Kafkasya Yazıları Dergisi, Yıl 2, Sayı 5, (Sonbahar, 1998), 57.
3) B.Zakir AVSAR: “Kafkasya-Rusya Federasyonu ve Türkiye”, Yeni Türkiye,Yıl 3, Sayı 16, Türk Dünyası Özel Sayısı II, (Temmuz-Agustos 1997), 1875.
4) Doç.Dr.Ufuk TAVKUL, Kafkasya’nın, “Kafkas Halkları” adı verilen Adige, Abhaz-Abazin,
Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İngus ve Dagıstan halklarının yasadıgı etnik ve kültürel cografyanın adı oldugunu söyler. Kafkas halkları yüzyıllar boyunca aynı cografyada benzer tarihî, etnik ve sosyo-kültürel sartlar altında birbirlerinden etkilenmisler ve birbirleriyle karısarak akraba topluluklar haline gelirken ortak bir Kafkas kültürü etrafında birlesmislerdir. Bu bakımdan, Kafkasya halkları toplumsal yapı ve kültür açısından Kafkas Ötesi milletlerinden oldukça farklı özellikler tasımaktadırlar. Tavkul’a göre; tarihî, etnik ve sosyo-kültürel sınırlar açısından ele aldıgımızda bu bölgeyi Kuzey Kafkasya-Güney Kafkasya biçiminde degil, Kafkasya - Kafkas Ötesi biçiminde tanımlamak ve degerlendirmek dogru olacaktır. Bkz. Ufuk TAVKUL: “Kafkasya’nın Cografi Konumu ve Stratejik Önemi”, http://www.circassiancanada.com /tr/arastirma/0090
İkafkasyaninİcografiİkonumuİve.htm
5) Hasan KANBOLAT: “Gürcistan – Ukrayna – Karadeniz Üçgeni Arasında Kuzeybatı Kafkasya, Kabardey – Balkar’dan Sonra Sıra Karaçay-Çerkes’te mi?”, Stratejik Analiz, Cilt 6, Sayı 70, (Subat 2006), 90.
6) Savas YANAR: Türk-Rus İliskilerinde Gizli Güç Kafkasya, (İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2002), 28.
7) Paul B. HENZE: “Kafkasya’da Çatısma: Geçmis, Sorunlar ve Gelecek İçin Öngörüler”,
http://www.bkd.org.tr/analizİac.asp?id=2
8) Nadir DEVLET: “Kuzey Kafkasya’nın Dünü Bugünü”, Yeni Türkiye, Yıl 3, Sayı 16, Türk Dünyası Özel Sayısı II, (Temmuz-Agustos 1997), 1926.
9) Hakan KANTARCI: Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, (İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006), 39.
10) Paul B. HENZE: a.g.m., http://www.bkd.org.tr/analizİac.asp?id=2
11) Ali Faik DEMİR: Türk Dıs Politikası Perspektifinden Transkafkasya, (İstanbul, Baglam Yayıncılık, 2003), 97.
12) Christian NEEF: Kafkasya: Rusya’nın Kanayan Yarası, Çev. Özalp GÖNERALP, (İstanbul, Yenihayat Yayınları, 2004), 23.
13) Paul B. HENZE: a.g.m., http://www.bkd.org.tr/analizİac.asp?id=2
14) Ali Faik DEMİR: a.g.e., 70.
15) Ufuk TAVKUL: “Tarihi ve Etnik yapısıyla Kafkasya”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl 3, Sayı 16, (Temmuz-Agustos 1997), 1898.
16) Hakan KANTARCI: a.g.e., 61.
17) Sönmez CAN: “Jeopolitik Açıdan Kafkasya”, Avrasya Dosyası, Rusya-Kafkasya Özel, Cilt 3, Sayı 4, (Kıs 1996), 209.
18) Osman Metin ÖZTÜRK: Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, (Ankara, ASAM Yayınları, 2001), 7- 8.
19) Ufuk TAVKUL: Etnik Çatısmaların Gölgesinde Kafkasya, (İstanbul, Ötüken Yayınları, 2002), 17- 18.
20) Yelda DEMİRAG: “Kafkasya’da Türk ve Rus Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 40, (Agustos 2003), 79-80.
21) Sönmez CAN: a.g.m., 209.
22) Aydın İBRAHİMOV, Mustafa MUTLUER: “Kafkasya’da Desintegrasyondan Bütünlesmeye Dogru Gelismeler ve Türkiye’nin Rolü”, http://www.circassiancanada.com /tr/arastirma/0086 İkafkasyadaİdesintegrasyondanİbutunlesmeyeİd ogru.htm
23) Alexandre TOUMARKİNE: “Geçmiste ve Günümüzde Kuzey Kafkasya’nın Jeopolitik Önemi”, 2023, Sayı 31, (Kasım 2003), 40.
24) Fehim TASTEKİN: “Kafkasya’nın Zor Ekonomi-Politigi”, Kafkas Vakfı Bülten Dergisi,
http://www.kafkas.org.tr/hakkinda/bulten/bultenİ8İkafkasyaninİzorİekonomiİpolitigiİ.htm
25) Kafkas Dernekleri Federasyonu, “Nalçik Olayları ve Düsündürdükleri”, (Kasım 2005),
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0104İnalcikİolaylarininİdusundurdukleri.htm
26) Ömer Göksel İSYAR: Bölgesel ve Global Güvenlik Çıkarları Baglamında Sovyet-Rus Dıs
Politikaları ve Karabag Sorunu, (İstanbul, Alfa Yayınları, 2004), 71.
27) Savas YANAR: a.g.e., 73.
28) Y.Mihayloviç LUZHKOV: Tarihin Tekrarı: 21. Yüzyılın Toplumu ve Rusya'nın Gelecegi,
(İstanbul, Bilimsel Yayıncılık, 2003), 174.
29) Kafkas Dernekleri Federasyonu, Nalçik Olayları ve Düsündürdükleri, (Kasım 2005),
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0104İnalcikİolaylarininİdusundurdukleri.htm
30) Yelda DEMİRAG: a.g.m., 80.
31) Coskun SAHİNOGLU: “Türkiye ve Rusya Federasyonu Açısından Kafkasya ve Orta Asya’nın Önemi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 85, (Subat 2004), 119.
32) Alexandre TOUMARKİNE: a.g.m., 40.
33) Coskun SAHİNOGLU: a.g.m., 119.
34) Alexandre TOUMARKİNE: a.g.m., 40.
35) Prof. Dr. Anıl Çeçen’e göre; “Kafkasya'nın gelecegi Ortadogu'ya dogru kayarken, Kuzey Kafkasya'nın konumu degismektedir. Hâlen devam eden Çeçen Savası’nın sürmesinde İsrail lobilerinin destegi artık açıga çıkmıstır. Büyük İsrail projesinin, Ortadogu sonrasındaki ana hedefi Kafkasya’yı ele geçirmektir. Gelecegin petrol ve dogal kaynaklar bölgesi olarak öne çıkmakta olan Hazar havzasının yeniden Ruslar’a bırakılması ya da Avrupa ile Asya'nın büyük ülkesi olan Çin'in kontrolü altına geçmesini önlemek için kesinlikle Kafkasya'nın Büyük Ortadogu bölgesinin içine alınması gerekmektedir. İsrail Büyük Ortadogu yapılanmasının sınırları içerisinde Kafkasya'yı da denetimi altına alacaktır. Çeçen savası ile Rusları Kafkasya'nın kuzeyinde oyalayan İsrail lobileri Ruslar’ın yeniden Gürcistan üzerinden Güney Kafkasya'ya dönmelerini engellemektedirler. Bu durumda Kafkasya Kuzey ve Güney olarak yeniden ikiye bölünmekte ve gelecekte Kafkasya'nın
bölgesel bir bütünlüge kavusmasına izin verilmemektedir.” Bkz. Anıl ÇEÇEN: “Büyük Ortadogu ve Kafkasya”, 2023, Sayı 31, (Kasım 2003), 36-37.
36) Amerika’nın Kuzey Kafkasya’ya nasıl baktıgını, ona ne kadar önem verdigini belirlemek güçtür. Amerika Hem Bakü-Ceyhan’dan geçen Dogu-Batı enerji güzergahını desteklemekte hem de Rusya’nın enerji hatlarının güvenliginin saglanmasının da önemli oldugunu açıklamaktadır. “Kuzey Kafkasya’da demokratiklesme bir ön sarttır ve kendi politikasının bir unsurudur” demektedir. Bkz. Alexandre TOUMARKİNE: “Geçmiste ve Günümüzde Kuzey Kafkasya’nın Jeopolitik Önemi”, 2023, Sayı 31, (Kasım 2003), 40.
37) Anıl ÇEÇEN: “Büyük Ortadogu ve Kafkasya”, 2023, Sayı 31, (Kasım 2003), 37.
38) Hakan KANTARCI: a.g.e., 187.
39) Hakan KANTARCI: a.g.e., 189.
40) Boris SOKOLOV: “Kafkasları Düsmana Verecekler”, Çev. İlyas KAMALOV, Stratejik Analiz, Cilt 7, Sayı 74, (Haziran 2006), 69-71.
41) Kafkas Dernekleri Federasyonu, Nalçik Olayları ve Düsündürdükleri, (Kasım 2005),
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0104İnalcikİolaylarininİdusundurdukleri.htm
42) Georgiy CANGAVA: “Kuzey Kafkasya Tarih Tekrarlanır Mı?”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 60, (Ocak 2002), 105.
43) Hakan KANTARCI: a.g.e., 193.
44) Rusya, Kuzey Kafkasya’daki Rus nüfusunu, kendi ekonomik ve siyasi menfaatlerine uygun oldugu için korumaktadır. Bir bakıma neredeyse ekonomik ve siyasi haklarını yitiren göçmenler, Rus tutucu blogunun itici güçleri haline getirilmektedir. Öte yandan, Rusya’nın maddi yardım yapamamasına ve mevcut ekonomik baglantılarını gelistirememesine ragmen buralarda gelecege yönelik olarak kendi haklarını koruyacak topluluklara sahip olmasının önemli bir anlamı vardır. Bkz. Georgiy CANGAVA: “Kuzey Kafkasya Tarih Tekrarlanır Mı?”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 60, (Ocak 2002), 106.
45) Hakan KANTARCI: a.g.e., 188.
46) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 60-61.
47) Akusba EROL: “Kafkasya’da Etnik Sorunlar”,
http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/etniksorunlar.html
48) Coskun SAHİNOGLU: a.g.m., 117.
49) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 149.
50) Fahrettin ÇİLOGLU: Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da Etnik Çatısmalar, (İstanbul, Sinatle Yayınları, 1998), 72.
51) Akusba EROL: a.g.m., http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/etniksorunlar.html
52) Fikret ERTAN: “Dagıstan’da Neler Oluyor?”, http://www.usakgundem.com/haber.php?id=1289
53) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 150.
54) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 152.
55) Sadval, bagımsız bir “Lezgizistan Devleti” kurulması amacıyla, 1990 yılında Rusya
Federasyonu’nun destegiyle Dagıstan’da kurulmustur. Örgüt, Azerbaycan’ın kuzeyindeki Kusar, Kuba, Haçmaz, Gebele ve diger kuzey illerinde yasayan Lezgi etnik grubu menseili olup, bugüne kadar Azerbaycan’da, Ermeniler dısında terör saldırısı düzenleyen tek örgüt olma özelligini tasımaktadır. Kurulusundan bugüne Ermenistan tarafından desteklenen örgüt, tek hedefinin, Kuba, Kusar ve Haçmaz illerinin Azerbaycan’dan silah gücü ile koparılması ve Dagıstan’da yasayan Lezgilerle birlestirilmesi oldugunu açıklamaktadır. Bkz. Sabahattin TALU: “Gizli Servislerin Lezgizistan Faaliyetleri”, Global Yorum, (17 Ekim 2006),
http://www.usakgundem.com/haber.php?id=8113
56) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 159.
57) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 162-63.
58) Bekir DEMİR: a.g.m., 65.
59) V.A. TISKOV, E.I.FILIPPOVA: Eski Sovyet Ülkelerinde Etnik İliskiler ve Sorunlar, (Ankara, ASAM Yayınları, 2001), 14.
60) İhsan ÇOMAK: “Dagıstan: Kafkasya’da Yeni Bir Filistin Mi Doguyor?” , (27 Eylül 2005),
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=512&kat=8
61) Fikret ERTAN: “Dagıstan’da Neler Oluyor?”, http://www.usakgundem.com/haber. hp?id=1289
62) “Olaylar Kontrol Edilemez Boyutta”, Tercüman, (11 Temmuz 2005).
63) Cem KUMUK: Kafkasya Aydınlık Günlerini Arıyor: Neredesin Prometeus?, (İstanbul, Alfa Yayınları, 2004), 301.
64) Bekir DEMİR: a.g.m., 53.
65) Hasan KANBOLAT: “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savası”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, (Kıs 2001), 169.
66) Hakan KANTARCI: a.g.e., 80.
67) Zeynep ÖZBEK: “90’larda Çeçen Bagımsızlık Mücadelesi”, http://cecenistan.ihh.org.tr/ arolus/bagimsizlik/index.html
68) Gökçen EKİCİ: “Kafkasya Üzerinde Dönen Küresel Politikalar ve Çeçen Eyleminin Yansımaları”, 2023, Sayı 20, (15 Aralık 2002), 67-68.
69) Hakan KANTARCI: a.g.e., 80.
70) Gökçen EKİCİ: a.g.m., 68.
71) Akusba EROL: a.g.m., http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/etniksorunlar.html
72) Bkz. V.A. TISKOV, E.I.FILIPPOVA: a.g.e., 45-56.
73) Selim PERÇİNEL: “Kuzey Kafkasya’da Terör ve Savas: Çeçenistan Savası Yayılıyor Mu?”, http://www.kafkasyaforumu.org/martnisanİcecenistan2.htm
74) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 91.
75) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 92.
76) Cem KUMUK: a.g.e., 295-297.
77) Fehim TASTEKİN: “Kafkasya’nın Yeni Alev Topu Kabardey-Balkar”, Radikal, (24 Ekim 2005), http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=167883
78) Akusba EROL: a.g.m., http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/etniksorunlar.html
79) Christian NEEF: a.g.e., 39.
80) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 182.
81) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 183.
82) Fahrettin ÇİLOGLU: a.g.e., 88.
83) Christian NEEF: a.g.e., 42.
84) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 171.
85) Ali Faik DEMİR: “Sorunlar Dagı Kafkasya Kesismesinde Çatısmalar ve Türkiye’nin Güvenligi Açısından Önemi”, http://209.85.135.104/search?q=cache:SP5qpbLgyCUJ:
www.harpak.tsk.mil.tr/duyurular/SEMPOZY UMİMARTİ2006/01İALIİFA IKİDEMIR.doc+sorunlar+da%C4%9F%C4%B1+ kafkasya&hl=tr&ct
=clnk&cd=6
86) Bekir DEMİR: a.g.m., 65.
87) Adige Cumhuriyet’i nde temel seçimli ve atamalı görev yerlerini titüler etnik grubun üyeleri (Adigeler) isgal etmektedir. Yüksek devlet görev yerlerine gelme gibi bir kısım münferit hallerde ise etnik esitlik ve kota (kontenjan) prensipleri geçerlidir. Bkz. Bekir DEMİR: “Rusya Federasyonu Cumhuriyetlerindeki Siyasi, Ekonomik ve Etnik Yapının Federasyon Millî Güvenligi Üzerindeki Etkisi”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1, Ed. İhsan ÇOMAK, 8İstanbul, Tasam Yayınları, 20069, 65.
88) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 184.
89) Hasan KANBOLAT: “Rusya’da Federatif Yapıya Getirilen Kısıtlamalara Geçis Sancı-larında Adigey Cumhuriyeti Örnegi”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15, (Temmuz 2001), 52.
90) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 185-188.
91) Hasan KANBOLAT: “21 Mayıs 1864 Anılırken Adigey Cumhuriyeti Tarihe Mi Karısıyor?”, Stratejik Analiz, Cilt 7, Sayı 73, (Mayıs 2006), 13.
92) Hasan KANBOLAT: a.g.m., 13.