Janberk Baykan
17.09.2005
Merhabalar
Konuyla ilgili olarak öncelikle Çerkeslerle ilgili herhangi bir
tehdit olduğunu sanmıyorum. Bu ülkede yaşamadığı halde uzaktan
kumanda ile ortalığı telaşa verenlerin maksatlarını anlamış
değilim (!) Sayın M. Emin Bey'in örneği daha da düşündürücü.
Çerkes toplumu bu ülkede hiçbir zaman basit birer seyirci
konumunda olmadı. Ben de gazetelere yansıyan başka bir olaydan
bahsetmek istiyorum. Karısını sokak ortasında döven adama kimse
müdahale etmemişti. Bahaneleri: "Karışmayın aile meselesi, karı
koca arasına girilmez....vs" Sonuçta adam karısını herkesin
gözleri önünde bıçaklayarak öldürdü.
Anlatmak istediğim, bizler bu ülkede pasif seyirciler değiliz,
olmadık. Her vatandaşın sahip olduğu hak, sorumluluk, dert ve
sevinçten sonuna kadar payımızı aldık, alıyoruz. Dolayısıyla
konuları senin sorunun, benim sorunum diye ayırmak yanlış. 17
Eylül tarihli Vatan Gazetesi'nde Mine G. Kırıkkanat bazı
saptamalarda bulunmus: "(…) Türkiye'deki Kürt aydınlar, Kürtlüğe
üst kimlik isterken ezildik diyorlar. Ancak kendi aşiret
sistemlerini, ağalık kölelik sistemlerini, kadın erkek
eşitsizliğini, kanlı törelerini hiç sorgulamıyorlar."
Dolayısıyla bu ülkede yasamayan, dışarıdan birilerinin, kimi
ülkelerin kışkırtmasıyla demokrasi nutukları atanların kime ve
neye hizmet ettiğini az çok biliyoruz. Terör örgütleriyle Kürt
toplumunu birbirinden ayırt edebilecek denli de akli selim
sahibiyiz. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar göz önüne alındığında
da gerçek anlamda bir sağduyuya ve geniş bir perspektiften bakmaya
ihtiyaç var.
Bizler bu ülkede yaşayıp, üretip, varlığımızı sürdürürken meydana
gelen olaylara karşı fikir yürütmek, birlik ve beraberliği
zedelememek kraldan daha kralcı olmak değildir. Ben burada oy
veriyorum, vergi veriyorum, askerliğimi yaptım. Dolayısıyla
yaşanan her olay beni de ilgilendirir. Kendini misafir sayanlar
bir kenara çekilebilir. Kendinizi misafir saydığınız sürece bu
ülkede Çerkeslik adına hiçbir somut adım atamazsınız. Kültürünü
yaşatmayı istemek, dilini öğrenmek elbette bölücülük olamaz.
Ancak ben her çöp kutusunun önünden geçerken endişe duyuyorsam bu
durumu kültürü yaşatmak olarak niteleyemeyiz. Bu ülkede hiçbir
zaman etnik ayrımcılık olmadı. Kürt, Çerkes, Laz cumhurbaşkanları,
genelkurmay başkanları, başbakanlar, milletvekilleri çıktı,
çıkacaktır. Olmayan şeyleri varmış gibi göstermek kimlerin işine
geliyor ona bakmak gerekir. Bu ülkede Çerkeslerin ezildiği ya da
dışlandığı tamamen hayal ürünüdür. Devletin ve toplumun her
kesiminde saygı görüyor destekleniyoruz.
Yıllar önce yapılan Avrasya Feribotu örneği bunun somut
göstergesidir. (Operasyon düzenlenmedi, kimse zarar görmedi,
eylemciler birer birer cezaevinden kaçırıldı.) Bu ülkede ulus olma
anlamında hala sorunlar yaşanıyorsa bunu aşırı Türk milliyetçileri
gibi küçük gruplara ya da kültür olaylarına bağlamak hatalı olur.
Türkiye'de sorun çıkması kimlerin işine geliyor? Kimler
sömürgeciliğin kitabini yazmış, kimler benim ülkemde azınlık yok
derken Türkiye'yi bin parçaya bölme gayretinde. Sorun ortada
cevaplar da öyle...
Saygılarımla.
Hatice Ünal
17.09.2005
Sayın Baykan;
Ben her 6 ayda bir Türkiye'ye geliyorum. Orda evim var. Aslında
çocukları bırakıp gerı oraya dönecektim ama yaşadığımız kent fazla
garip, bırakamadım. Bu nedenle içinde yaşamadığı ülke için
"uzaktan kumanda"larla telaş yaratanlardan değilim. O yazıyı
yazdığımda bazı Türk gazetelerini okumuştum.
Eğer biraz gazete okuma alışkanlığınız varsa, bunları sizde okumuş
olmalısınız. Yazılarda "iç savaş", bu kez "herkes silahlı" vs.
gibi yorumları okuyupta telaşlanmamak acaba mümkün mü? Her yerde
"ajan provokator" arayanların gerçekten "ajan" olduğundan şüphe
etmeye başladim. Bir kaç ay içinde yine Türkiye de, Istanbul'da
olacağım. Beklerim.
Saygıyla.
Janberk Baykan
17.09.2005
Sayın Ünal,
Çerkesler ile evlilik forumunda sizi destekleyen bir kaç kişiden
biriydim. Bu forumda yazdıklarınızı desteklemediğimde aldığınız
tavır da düşündürücü. Belki en çok sükunete ihtiyaç olan bir
dönemde, Çerkesler'le ilgili olarak hiçbir fevri olay
gerçekleşmemişken, vaveylanızı anlamsız buldum. Hepsi bu.
Türkiye'de Çerkeslere, lazlara vs'ye yönelik bir tehdit bunca
zaman olmamışken bu öngörüleriniz neye dayanıyor, merak ediyorum.
Karşılaştığınız her eleştiride "küstüm oynamıyorum" tavrınızla
sizi başbaşa bırakıyor, saygılar sunuyorum.
Hatice Ünal
18.09.2005
Lütfen...
'Elinde uzaktan kumanda' deyiminin çok ağır olduğunu,eleştiri
sınırını fazlasıyla aştığını kabul ediniz. Evlilik konusunda
desteklemiş olmanız, yabancıyla evli olmam nedeniyle sizin de
gözünüze ayrı bir gözlük takmanızı engellememiş. Göndermeniz
başkalarınaysa bunu benim üzerimden yapmayınız ya da gözlük
camlarınızı temizleyiniz. Küstüm demedim. Sadece gerçekten bıktım.
Bütün gün işi gücü birbirini sınıflandıran kişilerle tartışmak,
olayı 'rutin'e sokmuş olmak bıktırıcı. Sayın Nugay'a sağlıklı
değerlendirmeleri için bende çok teşekkür ediyorum. Çok içten
gelen bir yazıyla başlattığım konu ne hale geldi. Bir tiyatro
eseri (dram, komedi, trajikomik, trajedi her neyse) ortaya konmuş
görünüyorsa inanın rolleri ben vermedim. Spontane bir sahneydi
demek daha doğru olacak.
Saygılarımla
Aslankho
18.09.2005
erhabalar
Yaşadığımız gündeme ait fikirler çok ilginç. Birilerini yaşadığı
yere nispetle halkının geleceği anlamında fikir beyan etmemeye
çağırma ya da ettiği beyanları eleştirme nasıl mantıktır
anlaşılamaz. Sayın Baykan, Hatice hanımın hassasiyetleri çok
yerinde. Konuyu gündeme getirende o. Ddevri sabık yapıp ben sizi
desteklemiştim, şöyle olmuştu şimdi böyle oldu bunlarda anlamsız
ya da siz ne anlatmak istediniz belli değil. Türkiye'de
Çerkeslere, Lazlara vs'ye yönelik bir tehdit bunca zaman
olmamışken bu öngörüleriniz neye dayanıyor, merak ediyorum. Bu
ifadeler size ait sayın Baykan. Bir savaş ortamının kimseyi
kayırmayacağı muhakkak. Hele kitlesel kaos ortamında biz Çerkesiz
taraf değiliz diyemezsiniz. Ilk bertaraf edilen olursunuz. Böyle
bir kargaşada ya tarafsınız ya tarafsınız. Buna fikren karşı olsak
da icraatta taraf olacağız. Güneydoğu’da sadece Türkler mi ölüyor
sanıyorsunuz? Hatice hanım bireysel silahlanmanın tartışıldığı
yanında kayıt altına alınmamış silah sayısının bilinmediği
kitlelerin, cinnet geçirdiği bir ortama bakarak haklı olarak
kaygılanıyor.
Burada bir otorite ve buna karşı direnen savaşan bir yapı var ve
bu savaş bizim yaşadığımız topraklarda yayılma eğilimi gösteriyor.
Sayın Baykan kendinizi zexeste mi zannediyorsunuz? Feribot olayını
da iyi tahlil edememişsiniz. 1.Çeçen Savaşı’nda Türkiye her şeye
göz yumarken; 2. savaşta Kafkasyalılara bile yardım toplama izni
vermemiştir. Sebebi açık. Ceyhan-Tiflis boru hattına dair
gelişmeler. Asıl önemlisi Türkiye’ye Güneydoğu’su hatırlatılmış,
evin camdan yapılmışsa komşunun evini taşlama denmiştir...
Salt Çerkesleri tehdit eden bir durum şimdilik yok doğrudur, ancak
yaygın bir kaos sürüklenildiğinde bu kaos milliyet sormaz.
Sonrasında yükselecek aşırı görüşlerin ne getireceğini ise
düşünmek istemiyorum. Kamu otoritesi duruma hakim. Ancak her türlü
sıkıntı bize yansır. Bu anlamda da Hatice hanım haklıdır. Sayın
Nugay, Konunun bir şekilde çözüleceği muhakkak. Ihtimallerin hepsi
birbirinden korkunç. Yıllardır süren savaşta Kafkasyalılar çok
sayıda kayıp verdiler. Bu çözümün şimdilik militer olduğu
gözüküyor.
Bu halde de sizin akıl ve mantık göstergeleriniz sadece tetiklere
uzanan parmakları ifade eder. Sosyolojik ve psikolojik
analizlerinizde herhalde kaos sonrası bir işe yarar diye
düşünüyorum. Zira insanların tehlikede gördüğü değerler bilimle
akılla sosyoloji ile açıklanamaz. Karşı taraf içinde öyle. Bir
takım istemler virüs gibidir. Ben bağımsız olacağım diyen biri
hedefini açıkça ortaya koymuştur. Bu kesin inançlı bir tavırdır.
Yapacağınız tek şey sineye çekmek ya da savaşmaktır... Çerkeslere
ise böyle bir durumda hiç bir şey sorulmaz.
Saygılarımla...
Janberk Baykan
18.09.2005
Sayın Hatice Ünal;
Burada her şey yolunda merak etmeyin. Bu ülkedeki insanlar (küçük
bir kısım dışında) terörist-sade vatandaş ayrımını yapabilecek
kapasitededir. Okumuş olduğunuz üçüncü sınıf bulvar gazetelerini
ciddiye almamanızı öneririm. Dediğim gibi hangi verilere dayanarak
savaş, askeri darbe (üstü kapalı), tufan saptamalarında
bulunuyorsunuz.
Sayın Aslankho; "Hele kitlesel kaos ortamında biz Çerkes'iz taraf
değiliz diyemezsiniz. İlk bertaraf edilen olursunuz. Böyle bir
kargaşada ya tarafsınız ya tarafsınız. Buna fikren karşı olsak da
icraatta taraf olacağız. Güneydoğu’da sadece Türkler mi ölüyor
sanıyorsunuz?" demişsiniz. Yazımı daha dikkatli okumanızı
öneririm. Benzeri şeyleri bende belirtmiştim.
Avrasya feribotu'yla ilgili emin olun sizden daha fazla bilgi
sahibiyim. Fikirlerime katılmıyorsanız, "katılmıyorum" dersiniz,
"bilmiyorsun" değil. Bir de şu kullanılma meselesine değinmek
istiyorum. En küçük bir olayda Çerkesler kullanılıyor paranoyası
yapılıyor, tarihten de bolca örnek veriliyor. Karşılıklı
çıkarların söz konusu olduğu nedense görmezden geliniyor.
Belirtmek istediğim başka bir konu; son zamanlarda artan aşırı
milliyetçi akımlardır. Avrupa ülkeleri kendi memleketlerinde izin
vermediği pek çok düşünceyi AB'ye girmenin bedeli olarak
Türkiye'ye dayatıyor. Örneğin aşırı Türk milliyetçiliği her daim
hoş görülmemiştir. Ben de hoş görmüyorum.
Ancak bugünlerde aşırı Kürt milliyetçisi olmak adeta aydın olmanın
önkoşulu imiş gibi bir dayatma içindeyiz. Aksi bir şey söylenirse
yobaz olunuyor, demokrasi nerede deniliyor. Çerkes milliyetçiliği
yapmak entelektüel kaygılarmış gibi sunuluyor. Sonra da Çerkes
olmayanlarla evleneler adeta toplumdan aforoz ediliyor. Ben her
türlü milliyetçiliğin toplumlara yarar yerine zarar getirdiğini
söylüyorum. Uluslaşma sürecini baltaladığını düşünüyorum.
Ben misafirim diyen misafir kalsın ancak belirtmeden
geçemeyeceğim; 150 yıllık misafirlik olmaz. Burada yaşıyoruz, oy
kullanıyoruz vs. Kaygılanmak normal, hepimizin kaygıları var.
Fakat sağduyulu olmakta fayda var. Olmayan şeyleri varmış gibi
göstermek, senaryolar yazmak olsa olsa ortalığı karıştırmak
isteyenlerin ekmeğine yağ sürer, onlara hizmet eder.
Saygılarımla.
Hatice Ünal
18.09.2005
Arkadaşlarımız CHP’nin, TBMM Başkanlığı’na başvurarak
‘Türkiye’nin, bir süreden beri çok tehlikeli bir çatışma ortamına
sürüklenmekte olduğu’ gerekçesiyle ‘Olağanüstü toplantı’ isteğinde
bulunmaya karar verdiğini bildiriyorlar. Muhalefet lideri Deniz
Baykal bu konuyla ilgili kararlarını basına açıklarken,
‘Türkiye’nin yaşamakta olduğu olayları CHP olarak derin bir
kaygıyla izlediklerini’ söylemiş. Karşımıza ‘yeni’ ve ‘ayrılıkçı’
bir terör dalgasının çıkmakta olduğuna işaret etmiş, TBMM’nin bu
duruma acilen çözüm aramasını istemiş.... Velakin AKP’nin TBMM
Meclis Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, inanılmaz bir
umursamazlıkla ‘TBMM’nin yeni yasama dönemi çalışmalarına çok az
zaman kaldığını’ belirterek, ‘olağanüstü toplantıyı gerekli
görmediğini’ söylemiş. Toplantı için karar alınsa bile ‘AKP Parti
Grubu’nun böyle toplantıya katılmayabileceğini’ ifade etmiş. Çünkü
görevlerinin başında imişler... Ve çünkü olağanüstü bir durum
varmış gibi görüntü yaratmak çok sakıncalıymış. Oysa kimse ‘siz
görevinizin başında değilsiniz’ demiyor. Sayın Kapusuz’un göz ardı
ettiği ‘görev başında uyuyup uyumadıkları’ kuşkusundan duyulan
endişedir.
Madem ‘Türkiye’de endişe verici yahut olağanüstü önlemler
gerektiren bir durum yoktur’, o halde yarın öbür gün ‘Terörle
Mücadele’ amaçlı yasa tasarısı TBMM’ye geldiği zaman Sayın Kapusuz
ne diyecektir? ‘Bunlar gerekli’ demek için kürsüye çıkma görevi
çok muhtemelen kendisine düşecek olan Kapusuz’a soruyoruz yoksa:
‘Bu önlemlere lüzum yok’ mu diyecektir? Biz öyle demeyeceğini, tam
tersine hükümetin getireceği hükümleri savunacağını garanti
ederiz.
Kaldı ki, Sayın Kapusuz, ortada acil bir durum yoksa ‘Neden çok
sıkı önlemler getirdiklerini’ açıklamakta zorlanacaktır. Sayın
Başbakan’a bakıyoruz, o da ziyadesiyle gamsız görünüyor. Oysa
Sayın Başbakan, nikáh töreninden sünnet düğününe yurdun bir
orasına bir burasına koşup dururken terör olayları yüzünden
hayatını kaybedenlerin cenaze törenleri kitlesel intikam
sesleriyle yankılanıyor. Doğrusu bu gamsız, bu umursamaz tavırlar,
‘Acaba olayların daha da yaygınlaşıp başedilmez hale gelmesinden
sonra uygulamayı düşündükleri bir senaryo mu var?’ diye düşünmeye
zorluyor bizi...
Bu düşünce, 25 yıl önceki askeri müdahaleyi gerçekleştirenlerin
ağızlarından duyduğumuz, ‘Bir aşamadan sonra, müdahalenin
gerçekleşmesi için kamuoyunun olgunlaşmasını bekledik’ şeklindeki
itiraf yüzünden aklımıza geliyor da olabilir. Keza bu düşünce
tamamen yersiz de sayılabilir. Ama bir gerçek var ki, Türkiye bu
vurdumduymazlığın bedelini ağır şekilde ödeyebileceği günlere
doğru sürüklenmektedir.
|