Civan
17.01.2007
Yanlış bilmiyorsunuz.
Belli bir dönemin
sosyal yapısında kapitalizm olgusu, ulus devletten ve
otoritenin baskın olduğu rejimlerden beslenmiştir. Ancak
bir kavram bir ülke için ifade ettiğini, bir başka ülke
için ifade etmeyebilir. Silah tutan için ayrı,
doğrultulan için ayrı şeyler ifade eder. Ulus devlet de
öyle. Güçlü devletler için gereklidir. Asla taviz
vermezler. İngiltere devletinin ihtişamı hiç kaybolmaz
örneğin. Amerika en son anayasasını ne zaman yapmıştır
ve filmlerinde göklerde bayrakları dalgalanırken başrol
oyuncusu ve yanındakiler (Bir Afrika kökenli, bir
İrlandalı vs.) hangi duyguları yansıtırlar izleyenlere…
Ulus devleti bitti, bitiyor, devri kapandı ama küçük
devletler için. Çünkü kimse istemiyor, elini uzatamadığı
sınırlı parçaları. Örneğin kocaaa Anadolu'da bir devlet
ve tezkerelerin takılacağı tek bir meclis. Örneğin biz
ulus devletimizi koruyamazsak, bizden birkaç ulus devlet
çıkarılabilir. Daha yönetilebilir, biri birine karşı
kullanılabilir, biri he demezse öbürüyle iş
halledilebilir. Etnisiteye, inançlara göre çok güzel
modeller halinde …
Avrupa birliği ile ilişkilerimizi
temel kitapları okuyarak anlayamayız, çünkü dinamik bir
süreç. 1972 yapımı Ertem Eğilmez filmi olan “Sev
Kardeşim” filmini izlediğimde AB-Türkiye ilişkisiyle
film arasında bir paralellik kurdum. İzleyenler
düşünsünler bakalım, bir çağrışım olacak mı? Ayrıca Irak
ulus devleti olamadığı için şimdi biri birini yiyor.
Kafkasya'da da benzer durum. Konjonktüre göre, orada
kimin kiminle yandaş olacağını ya da tersini bir
belirleyen olacaktır. Kimse kayaları taşımak istemez.
Parçalayıp taş yaparlar.
Tremko
18.01.2007
Irak ulus devlet olamadığı için
birbirini yiyiyor. Peki Türkiye ulus devlet olarak da 80
senedir rahat huzur içinde mi yaşıyor?
Sorun bizim
yönetim anlamında bir Fransa, İngiltere, Almanya
olamayışımız. Onlarda Korsikalı, Galli, İskoç ile
yaşamışlar aynı sorunları, bakmışlar milli benlik
kaybolmuyor, silinmiyor çok kültürlü birer ulus devlet
olmaya evrilmişler. Şimdi devlet eliyle bu
kültürler-diller desteklenip yaşatılıyor.
Biz de daha
düne kadar yok sayılanlar, bıçak kemiğe dayanınca
tanınmaya başlıyor. Ama bunda da ne bir samimiyet ne de
güven duygusu görmek mümkün değil. Bir tarafta AB süreci
ile yaşanan bu gelişmeler, diğer yanda bu gelişmelere
ulus-devlet elden gidiyor diye feryat figan
yaklaşanlar...
Anlamamız gereken bir şey var: Her musibet
dışardan gelmiyor. Başınızı yıkayıp ayaza çıkarsanız
yüzde 99 nezle olursunuz. Zamanında bu demokratik
açılımları yapmayarak soruna zemin hazırlıyorsanız, şimdi
dış mihrak söylemine sarılmamalısınız. Sorunları yok
saydıkça o mihraklar hep varolmaya devam edecek.
Sonuçta
ulus-devlet, şu veya bu devlet her ne şekilde olursa
olsun yeter ki, vatandaşın üstünde değil hizmetinde, çok
kültürlülüğe saygılı, koruyucu, geliştirici, hukuka önem
veren, adaleti toplumun her kesimine eşit yayan demokratik bir model olsun.
Ama nerdeee.
Civan
19.01.2007
Türkiye'de ulus devletin yaşamasını kim
istedi ki, 80 yılda rahat huzur görelim. Kimi oradan
çekti, kimi buradan. Kimse sahip çıkmadı devletine.
Tekrar
tekrar söylüyorum; kendini veya temsil ettiği kitleyi
ayrıcalıklı görenler, bir tek yurttaşlık hakkıyla tatmin
olamazlar. Kimse yurttaşlık bilincinde olmazsa,
olacağımız Ortadoğu ve Kafkaslardakilerden farklı
değildir.
Siz sanıyorsunuz ki, bu Batılı devletlerin tek
derdi bu bölgedekilere demokrasi, huzur, özgürlük
getirmek. Çünkü kendi işleri tıkırında, tek kaygıları
bizim Güneydoğu vs. kaldı. Yapılan tek şey, herkes için
var olan olumsuzlukları, sırf sizeymiş gibi göstermek.
Zulüm gören inanalar var mesela. Sırf bu zulmü ortadan
kaldırabilmek için örgütlendiler. Eğer onlar devleti
elde ederse bu zulüm bitecek.
Peki hangi zulüm?
Soru bu.
Milyonlarca insanı devletine, tarihine, insanına
küstüren bu zulüm nedir? Neden Batı destekler bu
mücadeleyi alenen? Hangi zulüm? Kısıtlanan nedir? İbadet
yapamayan mı var, ibadeti horlanan mı var ki bir cihat
ihtiyacı var?
Bin yıldır tek bir beylik bile kurmayan Kürt halkının devletleşme azminin tarihiyle, enerji ve
su sıkıntısının tarihi nasıl oluyor da üst üste biniyor.
Çerkeslerin Türk olmadığını, kökeninin farklı bir ırk
olduğunu söyleyen öğretmenine saldıran bir öğretmen
okulu öğrencisi duymuştum. 1950'li yıllarda.
Vatanını
yanlış bilgiye dayansa da bunca benimseyen nesil, nasıl
oluyor da "annem Türk babam Çerkes ama yanlış anlamayın
ben Çerkes'im" diyecek kadar bir tarafa yönleniyor?
Kendinizi asimile oluyor hissediyorsanız; unutmayın ki,
bunun sorumlusu devlet değildir ve fikrim şu ki;
kültürel manada en ufak detay atlanmamalı, bir günlük
gibi tutulup unutulmamalıdır. Unutulacak olan da
desteklenmemelidir. Eğer desteklenmese halk oyunlarının
büyük kısmı tarihe karışır.
Kültürel manada her kültüre
yer ve gerek vardır ama siyasi manada işler farklıdır.
Kültürü öne sürerek siyasi paylar kapma yarışları,
kültürün korunmasına vurulan en büyük darbedir. Siyasi
İslam gibi.
Siyasi kültür olmaz. Siyasi manada hepimiz Türk vatandaşıyız ve yasama, yürütme, yargı bizim
kültürümüzü görmez. Kültürü öne sürerek, siyasi
ayrılıklar yaratmakta ahlaki, yenilir yutulur, rasyonel
değildir. Bugün Devlet Halk Dansları Topluluğu Çerkes
danslarını yeterince önemsemiyorsa, buna itiraz eden
haklıdır. Yok İskoçya, yok Galler... Siz asimile
olmaktan
mı korkuyorsunuz, yoksa yurttaşlık bağlamında
korkularınız mı var? Her yurttaşın eşit olması yetmiyor
mu? Her Kürt meclise giremiyor mu ki, Irkçı DTP baraj
altında kalınca anti-demoratik oluyor? Saysınlar kaç
Kürt
görev başında. Lafa gelince kültür özgürlüğü istiyorlar ama esas istenen siyasi ve ayrımcı, bölücü.
Şu an silme Kürtlerin olduğu bir yerde yaşıyorum. Aleviler,
Kürtler
ve bir eksiklik görmedim, bir baskı hissetmedim
yaşayışlarında. Bu eksikliği kim, nerede yaşıyor acaba?
Neyi isterken, yok deniliyor. NEYİ? Acaba 1000 yıldır
olup da son 100 yıldır eksilen nedir?
Bu insanların bir
eksikleri var. O da terör öncesi yaşantıları. Çok zarar
görmüşler ama yine aynı taktik. Bu insanlara, bu işin
sorumlusu devletmiş gibi gösteriliyor. Yani Nasreddin
hocanın dediği gibi; Hırsızın hiç mi suçu yok?
Akıllar
başa gelip de şu ülke gidince ne olur, öncelik
nerededir, Batılılar çok istiyorlarsa önce
parçaladıkları Yugoslavya'ya, Irak'a; karıştırdıkları
Kafkasya'ya huzur ve demokrasi getirseler ya.
Ne kadar
severlermiş Türkiye'yi de, ne kadar inandırmışlar sizi.
Şunu söyleyeyim; kimse ırkım kötü, demez. Irkım iyidir
romantizmi vardır ama o kadar. ''Irkım iyidir''i
abartırsanız, neden sonuç ilişkilerini anlayamazsınız ve
yanlış yol doğruya ancak tesadüflerle çıkar.
Şimdi yeni
yazılan yazılardan birinde bir büyüğümüz, sülalesini
arıyor yana yana. Çocuklarına miras bırakacak, onları
kendisi gibi defolu değil, tam Çerkes yetiştirecek
böylece (yarısı Türk'müş. Bu utancı çocukları yaşasın
istemiyor.)
Saygılarımla.
Düzeltme: Yukarıdaki yazımda "unutulacak olan da
desteklenmelidir", olacak. Desteklenmemelidir yazmışım
galiba.
Tremko
19.01.2007
Hakkını aramayı bilmeyen, vur ensesine
al lokmasını ve yıllardır da cehaletle boğuşan Anadolu
insanı devletine sahip çıkmadı demek? 90 bin evladını
hiç yoluna göz göre göre kara kışa teslim ederken ''vatan sağolsun'' diyebilen bir halktan bahsediyoruz, sorumlu
kişi şu an İstanbul'da bir yerde iade-i itibar ile
yatarken, bazıları da hain olarak yad ellerde, 90 bin
Anadolu çocuğu ise Allahu Ekber dağlarında toplu
mezarlarda yatıyor.
Bunun gibi yüzlerce fedakarlık
örneği ile dolu mazi. Bu tablodan, rahatsızlık
duyduğunuz bu günlere gelindiyse oturup devletin
işleyişini konuşmak lazım herhalde.
Batılı devletlerin
ucuz ayak oyunlarının herkes farkında, yazdık ta bunu,
tekrar hatırlatmanıza lüzum yok. Bilmediğimiz şeyler
değil zira. Hatta bu anlamda vatansever insanların
kaygılarını anladığımızı da yazdık. Çünkü bizler de
vatanseveriz müsaade ederseniz. Bu da anti-parantez
önemli konudur. Devleti, politikaları eleştirene iyi
gözle bakılmaz. Potansiyel hain kontenjanına dahil
edilir bizde.
Kültürel haklar, derken bunun içine dilin
de girdiğini kabul ediyorsunuz herhalde. Devlet halk
dansları varsın Çerkesce oynamasın ama dil konusunda
baştan savma uygulamalarla insanlara gidilmesin. Dil en
önemli hazinedir. Onu kaybettiğin zaman benliğinin
yarısı gitmiş demektir. Bu anlam da verdiğimiz Gal ve
Korsika gibi örnekler o devletin halkına karşı olan
samimiyetinin ifadesidir. Zamanında belki bizde de bu
adımlar atılsa orada 30 bin şehit verilmez, şimdi çok
daha sağlam bir iç huzurla yürüyor olurduk.
Asimile
olmaktan korkuyoruz. Evet burada çok da yazılıp çizilen
konudur. Zaten yönetenlerin istediği de bu değil midir?
Türkiye'de homojen bir Türk milleti. Etnik çatışma derdi
tasası yok. Oh ne güzel. Bunun için bizde yapılan
uygulama yok sayma ve eritme uygulaması yıllardır. Bu
uygulama baskıdan daha etkilidir. Etkili olmadığı yerde
baskıya da dönüşür.
Düne kadar Türkçe harici yayın
çıkarmak, tv yayını yapmak mümkün müydü? Tabi Çerkesler
ya da ne bileyim Boşnaklar için asimilasyonun vebalini
tümden devlet politikalarına bağlamak da haksızlık olur.
Tercihler de olmuştur bu yönde.
Boşnaklar etnik anlamda
Türk olmamakla beraber Türklüğü gönüllü olarak seçmiş
kabul etmiştir. Çerkeslerden de vardır bu yolu seçen.
Son paragrafta yine Batılıların oyununa geldiğimizden
dem vurulmuş. Söylediklerimizin zıddını alıp, bizim
düşüncemiz olarak lanse etmeyin. Aynı şeyi elli kez
yazmayalım.
Bunun cevabı verildi ama tekrar edelim.
Başkaları adına değil Çerkesler adına yazıyoruz.
Çerkesler oyuna gelmeyecek kadar uyanık, vatansever ve
sağduyu sahibi bir halktır.
Son yazınızla gerçek düşünce
yapınız belirginleşti. Resmi söylemden başka söyleyecek
bir artı sözünüz yok. Öyle ki, belki tesadüfen gördüğü
bu sitede Çerkeslik adına kaybettiklerini arayan bir
insan bile sizi sıkıntıya sokmuş.
Defodan rahatsız olan
o değil, onun Çerkeslik arayışları sizi rahatsız etmiş.
Unutmadan bende o büyüğümüzün pozisyonundayım.
Çerkes'ten
çok ta Türk çevrem ve arkadaşım vardır. Ama insan
kendini ne hissediyorsa odur. Tıpkı yukarıdaki
Boşnaklar, Çerkesler gibi. Her ırk kendini yüceltir.
Burada da yapılır bazen. Ancak kantarın topuzu
kaçmamıştır hiç. Bunu hak eden platformlarda dile
getirmek lazım. Burası yeri değil.
Karaemilyano
19.01.2007
Sayın Civan,
Yazınıza bir şey
yazma gereği duymuyorum. Lütfen önceki yazıma bakınız.
Civan
20.01.2007
Anadolu insanı gerçekten tanımladığınız
gibi. Yüzyıllardır savaşlara sürüldü. Bundan 60 yıl önce
Türkiye’deki hiçbir evde pasta yapacak imkan yoktu. Eve
gelen misafire pasta ikram edenler, ancak yabancı
büyükelçilerin eşleriydi. 4 çuval unu olan ağa
sayılıyordu. Köylerinize baktığınızda, özellikle eski
evlere ve çok değil, şu an 50 yaşının üzerinde olanlara
sorduğunuzda sefaleti zaten görüp duyuyorsunuzdur.
Anadolu insanı gerçekten açtı, mağdurdu. Şimdi aynı
mağduriyet boyut değiştirdi o ayrı konu. Ama vurup
lokmalarını aldıkları gibi, eğitim haklarını, aydınlanma
haklarını da aldılar. Köy enstitülerini, halkevlerini
kapattılar. Oralardan çıkacak aydın gençlere ”Haydi
tekrar tarlaya, koyun otlatmaya” dediler adeta.
Sonra?
Sonra kapanın elinde kaldı o gençler. Gelişmediler.
Cumhuriyeti benimsemediler. Aşırıların insan kaynağı
oldular. Kimi ırkın peşine düştü, kimi şeriatın. Hep
şikayet ettiler. Evet baskıcıydı resmi tutum.
İnsanlarını efendi yapmak istedi hep. Zorlanın dedi.
Gelişin dedi. Okuyun, cumhuriyetinize siz sahip çıkın
dedi. Bunun için zorladı. Engel olmak isteyene sert
oldu, bazen kantarın topuzu kaçtı bile. Buna engel olmak
isteyen şeriatçılar; değiştirmek isteyen komünistler,
yamultmak isteyen Turancıların yanında, bu sınıflara
sokulan sayısız insan ve kuruluş bu sertlikten nasibini
aldı. Halka ulaşmayı engelleyen her şey ve beraberinde
halk... Ama halk meseleyi kavrama aşamasına
getirilemedi.
Siyaset konusunda karanlıktalardı ve
enformasyona ulaşmaları zordu. 1950’de gerçekleşen karşı
devrim, Atatürk yolunu bitiremedi ama ivmesini aldı.
Artık cumhuriyetçilerin sayısı 1’den daha fazlaydı. O
dönemde yetişenler diğerlerini de yetiştirdiler. Ancak
karşı devrim daha hızlı ve çok odaklıydı. Olan, halkın
desteğiyle yine halka oluyordu. Her birinin bir yeni
yolu oldu. Hiçbir geçmişi olmadan türkü dinletip, döner
dağıtan, uçsuz bucaksız atmasyona dayalı söylemli
siyasal oluşumlara bile %7 oy çıktı sandıklarından.
Sonra şikayet ettiler hep. Herkes mağdurdu bir şekilde.
Herkesin bir hayal kırıklığı vardı. Hep politikacıları,
dış güçleri (ben de sıkça bu gruptayım), siyasi akımları
ve birbirlerini suçladılar. Kendilerine hiç bakmadılar.
Birlikleri ve dirlikleri gitti avuçlarından. Yine
suçladılar. Kimse onları suçlamadı. Halk hep iyisini
bilir dediler ama bunun gerçeği yansıtmadığını da hep
bildiler.
Anadolu halkı şu an Arap milliyetçiliğine
sarılmış İslamiyet diye. Tek dertleri o. Sanmayın hepsi
Hrant Dink’i tahlil ediyor. Birçoğu ilk defa duydu bu
ismi. Şimdi onlara 3-5 cümleyle anlatacaklar olayı ve
onlar da
bilecek (?).
Dil konusunu defaatle yazdım
sayfaya. Anadili, insanın düşünürken kullandığı dildir.
Sanırım rahatsızlık buradan başlıyor. Neredeyse
Çerkeslerin yarısından çoğu, beki daha fazlası Türkçe
düşünüyor, kendi aralarında bile Türkçe konuşuyor. Bu
benim tahminim, işin aslını siz daha iyi bilirsiniz. Bu
size, dilinizin diğer kuşaklara taşınamayacağı fikrini
veriyor. Dilinizin kaybolacağı fikri de sizi rahatsız
ediyor ve üzüyor. Bu doğal ve meşru bir kaygı. Ama ne
yapılabilir. Çocuk, hayatının ilk yıllarında hangi dili
öğrenirse, o dille konuşup, düşünüyor. Sonradan
öğretseniz de, lazım olmadıkça kullanmıyor. Koleje
giden, ya da yurtdışında yıllarca kalanları düşünün. Dil
derslerine özel teşebbüslerle ilgi sağlanamıyor.
İnsanlar zaten İngilizce'ye mecbur. Aile içinde
kullanmadığı dile hafta sonlarını verip gitmiyor.
Zorlamak lazım düşüncesi doğunca da devlet okulları
geliyor akla. Devlet zorlar ya! Bu mesele de eğitimde
birliğe aykırı gibi görünüyor. Salt Çerkes mahalleleri
olmadığı için ancak seçmeli olarak verilebilir. Aksi
takdirde okulları da ayırmak gerekecektir. Çerkes
okulu, Zaza okulu, Boşnak okulu... Ayrıca tek kriter de
dil dersi olmayacaktır bu durumda… Birkaç tür okula daha
ihtiyaç olacaktır aynı mahallede. İyimser bir bakışla,
aynı kriterleri karşılayan öğrenciler, aynı okullarda
birleştirilebilir. Zaza yatılı bölge okulu vs. Ama
seçmeli ders olabilir. O zaman diğer etnik gruptan
arkadaşlarıyla karışık sınıflarda okuyabilirler. Seçmeli
derse giderken ayrılırlar o zaman. Bu da, daha önceden
yazmıştım, yeni sorunlar getirebilir.
Kabardeyler mi
esas alınacak, Wubıhlar mı, Abhazlar mı, Çeçenler mi…
Birbirini anlamakta zorlanan o kadar Kafkas boyları var
ki. Hakim dil kimin ki olacak? Bu yeni ayrımlar
yaratmayacak mı ya da, devlet her yere okul açtı da, her
dersi verdiriyor da bir de Çerkes boylarının dil
yarışını mı düzenleyecek? Kim devletin esas Çerkes'i
olacak da diğerleri ona tabi olacak?
Devletin attığı ya
da atamadığı adımların 30.000 insana mal olduğu fikriyle
bağdaşmam, sizin düşündüğünüz yönden bağdaşmam, zor
görünüyor. Kürtler de Anadolu halkı ve belki de
karanlığa en çok maruz kalanlardan. İstanbul veya Ankara
gibi büyük şehir görmemiş hiçbir Kürt'ün siyasi kültürel
bir kaygısı yok. Şu an içlerinde bir yerdeyim. Bu bir
ideolojik durum. Bazı geleneklerini çok şükür, bazı
geleneklerini de maalesef özgürce yaşıyorlar.
Ben Türkiye’nin herhangi bir konuda devamlı ve etkin
politikası olduğu inancında değilim ki, asimilasyon
politikası olsun. Bulunduğu toplumla benzeşmenin doğal
ve pasif bir süreç olduğunu düşünüyorum. Etnik çatışma
olmaz, doğru, ama tadı tuzu da olmaz. Nasıl olsa bir
sebep bulunur. Maksat çatışma olsun.
Batılıların
oyunundan haberdar olmanız ve bunlara karşı uyanık
olmanız güzel. Ama bu oyunlardan tüm Türkiye olarak
haberdar olduğumuzu sanmıyorum. Bunun Çerkeslikle vs.
alakası yok. Tüm halkın sorunu bu. Maraş olayları, Sivas
olayları, ülkücü-devrimci çatışmaları, 6-7 Eylül
olayları… Bunların bir kısmında da dış kaynak olduğu
fikri var bende.
Ben Çerkesliği arayan düşünceden değil,
annesinin Türklüğünü özür sayan düşünceden rahatsız
oldum. Ben arayacak olsam insani değerleri arardım.
Çocuğuma dürüstlüğü, vicdanı bırakmakla manen tatmin
olmuş hissederdim. Bu ne kadar mümkün benim için ayrı
konu. Türklüğü ara, tüm güzellikler orada yaşanır
demezdim herhalde. Büyüğümüzdür, tecrübesi fazladır,
benim düşüncemle çelişmesi, haksız olduğunu göstermez.
Üstelik iyi niyeti, onun torunlarına manen güzellikler
bıraktığını düşündürebilir bize. Sülalesini bulsa da
olur bence bulmasa da.
Bu ayrı bir konu.
Çok uzun oldu.
Saygılarımla.
|