...................
...................
TÜRKİYE’DEN NEDEN TAŞINDIM? -2
Melih Karakelle
27 Ekim 2014
                         
...................
 
...................

Benjamin Kastaryan yazdı: 29 Ekim 2014 at 18:21

Abi kaçıp gitmiş kurtulmuşsun bir de andavallar bunun izahatını yapmışsın. İyi ki gitmişsin.

HorriFido yazdı: 29 Ekim 2014 at 18:08

Yazınız için çook teşekkürler. Toplumla ne alıp veremediğimi yıllardır bi gerçekliğe oturtamamıştım. Direkt aptal insanlarla bi problemim yoktu. Devletin niye kırmızıda geçenlerw hayatları tehlikeye atanlara dahi ses çıkarmadığını ve dahasını zihnimde netleştirdim. Kabül edeydilerde londranın en ücra köşesinde haklarıma tecavüz edilmeden yaşaya bilseydim…

Rana yazdı: 29 Ekim 2014 at 18:07

Dünyayı dört dönmüş, sonrada kürkçü dükkanında karar kılmış biri olarak; evet çok da medeni bir ortamda yaşamıyoruz. Dikensiz gül bahçesinde değiliz. Sürücüler her gün üstümüze üstümüze sürüyor araçlarını, omuz vurup geçilirken Tunalıya yere yıkılıp kolu bacağı kırılanlardanız. Cehalet, aptallık, fırsatçılık, kolaycılık, vurdumduymazlık, bilinçsizlik, sözde aydınlık, tatlı su sosyal demokratlığı vb vb… bilmem ne derseniz deyin işte onlardan bolca var yaşam ortamımızda. Acaba daha da fena olurmu? diye kaygılananlardanız. Ama ne olursa olsun yine de burada olmaktan , burda yaşamaktan mutluyuz. Mazoist bir mutluluk diyebilirsiniz, ama biz buyuz, burda doğduk, burda öleceğiz.

Alpaslan yazdı: 29 Ekim 2014 at 17:43

Herkes kararında özgürdür. Ben kutsal davaya inanmış bir insan olarak hiçbir yere gitmemeye karar verdim. Hepiniz gidebilirsiniz! Asker Mustafa Kemal olarak ben; mavzerimi elime alır, fişekleri göğsüme dizerim. Bir elime de bayrağımı alır, Elmadağ’ a çıkarım. Orada tek kurşunum kalana kadar Vatanımı savunurum. Kurşunlarım bitince değersiz vücudumu bayrağıma sarar; temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ANT içtim.” Gazi Mustafa Kemal

Tanju yazdı: 29 Ekim 2014 at 17:28

Elitizm Ne Demek

Yazıdaki fikir ve tespitlerin bazılarına katılmasam da, gelen yorumlardaki “elitist” yargısı hakkındaki düşüncemi aktarma gereği duydum. Bu toplumun “sakil” taraflarının dile getirilmesi elitizmin bir tezahürü değildir. Zira sıraya kaynamanın, rüşvet alıp vermenin, güce tapmanın, etrafında olup bitene gözünü kapayıp izdivaç programı seyretmenin eleştirilmesi karşısına normal bir argüman koyamayacağınız bir şeydir. Bunlardan şikayet edenleri “elitist” diye yaftalarsanız, bu davranışların kişiye bağlı olarak normal olduğunu iddia ediyorsunuz demektir. Oysa rüşvetin, cehaletin, baskının, sakilliğin “bence normal bu” denecek bir tarafı yok. Bunları beğenmemek insanı elit falan yapmaz. Türküleri beğenmezsin, köylü yaşamını beğenmezsin, adetleri beğenmezsin; bunun sebebi “elitist” olman olabilir. Ama yozlaşmayı beğenmiyorsan elitist olmazsın. Toplumun bugünkü pespaye konumuna eleştiri getiren herkes elitist değildir. Asıl elitizm 301 tane işçi öldüğünde kaybın sorumluluğunu hissetmek yerine, kaybı fıtrata bağlayıp işi kapatmaktır.

Ben hiçbir yere gitmiyorum. Zira insanlığın geldiği son hali itibariyle gidip rahat edecek bir yer yok. Her yer aynı. İngiltere’de on yıl kalınca oranın da başka hastalıklar ile mücadele ettiği, yozların orada da arttığı görülür.

Erik yazdı: 29 Ekim 2014 at 16:44

Sizin adınıza sevindim ve dediklerinizin çoğunda haklısınız.
IQ konusunda emin değilim. Ortalama bir Türk’in IQ’sü ortalama bir İran’lıdan fazla olması güç. İki ülkede de uzun süreler yaşadım
:)
Umarım kalanlar ellerinden gelen her şeyi yapar; umarım gidenler nerede iseler mutlu olurlar. Ama kalanların, gitmek isteyenlere öfkesi ne kadar sosyal zekalarının düşük olduğunu gösteriyor yorumlardan.

Adnan Aysen yazdı: 29 Ekim 2014 at 15:58

Adnan Aysen, Ali Osman Koca aracılığıyla
1 saat ·
Yazidaki herkesin kabul edebilecegini dusundugum ulkemize iliskin toplumsal sosyal siyasal ekonomik kulturel naturel vs tum tespit ve elesrtilere katiliyorum zaten bu tesbit ve goruslere sahip olmak icin allame olmaya gerek yok.

Yaziyi yazan kisinin en basindan tevazuu kilifi altina gizlemeye calistigi korkakligi elestirilerden ettikenmiyecegini beyan eden kibri kendi dusunce ve kararina duydugu guvensizligi ortaya koyuyor Kacip giderek kendinini koruma altina aldigini dusundugu ulkelerin dunyadaki yozlasma ve cahilligin en buyuk dinamizmlerinden biri oldugunu kurnazca gizlemeye calisarak.İnsan rasyonel oldugu kadar duygusal zekaya sahip bir varliktir İnsan soz konusu oldugunda iki kere iki herzaman dort etmiyebilir Dunya tarihi degismez denilen nice seylerin degistiginin yilgin kurnazlara ogretildiginin tarihidir birazda Yozlasmanin cahil kurnaz zalimlerin insan yasamina iliskin en buyuk savunmalari degisimi inkar etmeleridir.Boyle gelmis boyle gider lafi bir cahil temenni ve iddasidir mesela

Soz konusu yazi iq su yuksek birinin cahilligi elestirisinden cok cahiller arasi bir kapisma gibi geliyor bana

Burcu Y yazdı: 29 Ekim 2014 at 15:48

Ben de gitmek mi kalmak mi ikilemindeyim. Bir sure uzaklasarak kafami ve fikirlerimi toparlamak istiyorum. Cok cebellesiyorum ve moralimi bozan bir sey hep oluyor. Hak vermemek elde degil.

Mert Mert yazdı: 29 Ekim 2014 at 15:31

Bence bu yazının en önemsiz kısmı yazarının yurtdışına taşınmış olması.
Ne diye adama suçlamalar getiriyorsunuz anlamıyorum. O gitmiş ve siz bunu beğenmiyorsanız siz gitmeyiverirsiniz olur biter.

Esas önemli olan kafamızda çok dönüp dolaşan gerçekleri sakin ve yalın bir dille anlatmış olması değil mi?
Ben anlatılanların hemen hemen hepsine katılmadan edemedim.
Son seçimlerde artık oy bile kullanmayışım da bundandır, zira yazar gibi bende de bir pes ediş var ve Türkiye’de geriye alınamayacak bir zarar olduğuna inanıyorum.

Geçenlerde pek sevdiğim ve mesleği tamircilik olan bir arkadaşım bana hüzünle şöyle dedi: “Türkiye’yi görüyorum ve bir tamirci olarak tamir edilemez durumda oluşuna çok üzülüyorum.”

İstanbul’dan ayrılmış biri olarak ben Türkiye’den ayrılmayı düşünmüyorum, zira çok defalar yurtdışında bulunmuş birisi olarak buradaki doğal güzellikleri ve sürdüğüm yaşam biçimini yurtdışında sürmemin mümkün olmadığını biliyorum.

Aklınızda olsun, insana az ve doğaya çok yaklaşarak aslında müthiş bir yaşam sürülebilir Türkiye’de.

Öte yandan yazılmış bir yoruma da tam katılıyorum: Avrupa’da Türklere karşı çok büyük ve maalesef haklı bir önyargı var ve bu insanın yaşamını hayli zorlaştırıyor. Orada yaşamaya çalışmak o kadar da parlak bir senaryo olmayabilir.

Saygılar.

Cigdem Atahan yazdı: 29 Ekim 2014 at 15:26

8 yildir yurt disinda yasiyorum, ve tam da sizin bahsettiginiz sebeplerden dolayi, tum sevdiklerimi 29 yilimi gecirdigim Turkiyede birakip cekip gittim. Kararimin dogrulugundan da hic suphe duymadim. Kimligimi, tarihimi, kulturumu gururla tasiyorum yasadigim ulkede. Bir tane omrumuz var sadece, evrenin tarihiyle kiyaslarsak devede kulak bir omur…Onu da insanca yasamak en buyuk hakkimiz. Yozlastikca insanligimizi unutuyoruz maalesef. Unutmamak icin gittim ben. Insan oldugunu unuttun mu bir kere, ne milletin onemi kalir, ne hurriyetin, ne hakkin ne hukukun…Geride kalanlara, yasamak icin baska bir ulkeyi secme sansi olmayanlara sabir ve selamet dilemekten baska elimden birsey gelmiyor. Melih Karakelle, ellerinize saglik, yazinizi buyuk bir empatiyle okudum.

Hoze yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:53

elitist bir yazı. kaymak tabaka görüşünü çok güzel yansıtmış. sanırım yazar değiştirme ve değişim gücünü kendinde bulamayıp en kolayı ve bencil olanını seçerek sorundan uzaklaşmış. sorunu analiz edebilme yeteneği var, uğraşma & çaba yok, kendiliğinden olsun güzel şeyler.

bu modellerle dolu memleketim, sanırım bu yazıyı beğenip “like”layan cesaret ve özgüven garibanları bu yazıyı okuyup gözyaşı döküyorlardır.

Sanane Kactiysam da? yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:43

Kendimi ifade ozgurlugum var mi su anda yasadigim ulkede? Var.. Gerisi hikaye. Bana bunu verin Turkiye’ye, geri donerim.
Kacmak diyorsunuz, kactiysak da sizene? Ayrica oldugunuz yerde kalirsaniz da o da sizin tercihiniz, banane!
Blogun yazari , ne siyasetci, ne de toplumbilimci. Kendi deneyimleri uzerinden , Turkiye’den neden tasindigini yazmis. Bizim milletin yorum mantigi da bu iste, onaylayacak ya da onaylamayacak. Yaziya odaklanmak yok, kisiye saldirmak var. Bu yorumlari okudukca da iyi ki ben de tasinmisim diyorum. Herkesin kendince nedenleri var. Bunlari yargilamak size mi kaldi haddini bilmezler!

Bora yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:38

MBA icin gidip sonrasinda calismaya basladigim icin 2,5 yil gibi bir sure Londra’da kaldiktan sonra ulkemde daha degerli olurum belki diye geri dondugum gune 2 yildir lanet ediyorum. Insanlarin birbirine gram saygisinin olmadigi Turkiye’de yasamak ya her gecen yil zorlasiyor yada ben saygili insanlarin birarada yasadigi bir ulkede kisa bir sure kalsam da iyiye alistigim icin bana batiyor. Yazdiklarinizda size sonuna kadar katiliyorum. Ingiltere’de tanistigim ve beraber Turkiye’ye donus yaptigim kiz arkadasimla biz de cocugumuz oldugunda bu insanlarin icinde nasil buyutecegiz diye kara kara dusunuyoruz. Savasmaya deger birseyler kalmadiginda birakip gidebilmek, vazgecebilmek bir erdemdir. Bunu herkes anlayamaz. Hayatiniza ailenizle birlikte insanin insan oldugu icin deger gordugu Ingiltere de mutlu bir sekilde devam etmenizi dilerim.

Cem yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:16

Türkiye’de yaşayan milyonlarca seküler, eğitimli insanın hissiyatını, pesimist ve izole eden boyutuyla; bir yerlere kaçıp kendini kurtarma eğilimini güçlendirecek şekilde kaleme almış. Esasında global dünyadaki dönüşümler merkeze alınıp bakıldığında o kadar da çağdaş Türkiye elden gidiyor bunalımına kapılacak bir boyut oluşmuş değil.

Meseleye dünya görüşleri, eğitim düzeyleri, şehir-kır davranışları merceğiyle bakıldığında birçok batılı ülkede bile benzer sıkışmaların yaşandığını; bir kaçma, kendini başka diyarlara atma arzusu belirdiğini gözlemlemek çok mümkün. Türkiye’de sosyal yapı ve değişimler analiz edilirken geniş ölçekli mukayese elden bırakılmamalı bence. Aynı ülkede bugün azınlıkların, farklı etnik kimliklerin haklarıyla ilgili açık konferanslar düzenleniyor; elle tutulur uygulamalar hayata geçiriliyor.

Farklı eğilim ve kimlikler daha belirgin ve cesur bir şekilde kendini gösteriyor. Kürt olmak, kadının toplumdaki yeri, eşcinsellik vb. konular artık çok daha fazla konuşulup, işleniyor. Şöyle bakmak doğru belki biraz da, esasında cehaletle tanımladığı kitlenin oluşturduğu iktidar düzlemi – ki Afganistan örneğinden öte çok başka bir sosyo-ekonomik düzlem bu – eğitimli muhaliflerin bu bireylere yukarıdan bakıp, onları doğrudan pasifize etme yetkinliklerini indirgeyip, kritik etme ve empati geliştirme kabiliyetlerini de güçlendiriyor.

Toplumda; görünümler, davranış öğeleri, simgeler bağlamında bir huzursuzluk havası oluşsa bile esasında tüm taraflar bir ölçüde kendini diken üzerinde ve ötekinin kritiğine muhatap olma algısında buluyor. Bir anlamda spontane münazara çeşitliliği ortaya çıkıyor. Bu stresler, fiziki itme-kakma, kabul ettirme, kendi alanını baskılayarak genişletme çıktısı oluşturmadığı sürece sosyal değişim bağlamında hala ilerleyen, revizyonunu sürdüren, dinamik bir zemindeyiz bence.

Yazıyı kaleme alan kişi, biraz mesela hem doğu hem batıdan başka ülkeler de görüp, oralarda sosyal yapıları gözlemlese; İngiltere’de yaşadığını söylemiş kişisel sayfasında. İngiltere’deki çevresellikleri, eklenti sosyal yapıları bir inceleme imkanı bulsa; meselelere biraz daha empati ve geniş algıyla baksa, toplayın çantaları gidin; eğitiminizi, yeteneklerinizi başka toplumlarda faydaya dönüştürün söylemiyle yaklaşacağını sanmıyorum.

Başka bir toplumda, oradaki sosyal etkileşim kanallarına bütünüyle girmeden önerilerde bulunup; yolsuzluklara, kabadayılara, çürümüşlüklere oralarda da çok defa rastlamanın mümkün olabildiği gerçeğinden fazla uzaklaşmamak gerek bence. Sorgu; birey, globalleşme, kapitalizm, din etrafında daha evrensel bir boyutta işletilmeli.

Türkiye’deki dinamikler çok fazla insanın ilgisini çekiyor ve buradan kopup gitmek isteyenlerin aksine başka diyarlardan buraya gelmek isteyen insanlara da çok sık rastlamak mümkün artık. Bu biraz, her toplumdaki bireyin içinde farklı alt referansları bulunan huzursuzlukları ve göçme isteğinin bulunduğu gerçeğini gösteriyor.

Değişik toplumlardan farklı bireylerle ve yine değişik sistemlerden farklı kurumlarla (geniş anlamda kurum kavramı) etkileşimi artırıp; yönlendirme yapmadan önce analizi sağlam temellere oturtmak daha faydalı olabilir. Mesele biraz “bu cahillerle nereye kadar” demekten öte dünya nimetlerinden faydalanma bağlamındaki uçurumlarda aranmalı.

Hakiki İnsan yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:14

Güzel kardeşim çok haklısın demek isteredim ama mücadele eden atalarımız niçin terketmemişler… tabiki bu ülke gerçekten çok zor bir yola girdi dediğin çok doğru 70 sene bu kafa değişmeyecek… yolun açık olsun geride kalanlar olarak bu ülkeyi kurtaracağız bu bizim borcumuz hayata kendi hayatımızı iyi yaşamaya gelmedik ben buna inanmıyorum bizimde görevimiz savaşmak bu memleket için başarılı olunur olunmaz…. sonuçta ben pişman ve keşkeler içinde yaşlanmak istemiyorum…

Fatma yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:10

insanliga yararli olmayi amac haline getirmis bireyler icin mantikli bir karar bence. Sonucta bu ulkede bilim ya da sanat yaparsan bir degeri yok. Ama daha egitimli toplumlar artik ulkelerine bu konularda fayda saglayabilecek kisileri ulkelerine aliyor. Ornegin ben saglikciyim ve meslegim bu ulkede kabul gorulmezken neredeyse on tane gelismis ulke bu meslek mensuplarini gocmen olarak aliyor. Cunku bizim ulkemizde insan sagliginin bir onemi yok. Bu durumda ben bu ulkede sirf para kazanmak icin tiyatro yapacagima gider insanlara faydali olurum. Bunun korkaklikla alakasi yok bence. Evet turkuz falan da herseyden once insaniz. Insanligin da irki yok bence. Ayrica oraya gidince turklugunuz ucup gitmiyor. Guzel isler basarinca yine ulkenizi temsil ediyorsunuz. Burada birsey yapamayarak daha iyi temsil etmiyoruz ulkemizi. Yani kapasitesi daha iyi olan gidebilirse gitsin gelismis ulkelere.

Ülkü Özdoğan yazdı: 29 Ekim 2014 at 14:05

Batının medeni yüzü burada olduğu gibi kadınları sokak ortasında kıtır kıtır kesmediği için sohbeti kesip kaçarlar elbette.

Yurt Disi yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:58

5 senedir yurt disinda yasiyorum ve yakin zamanda Turkiye’ye donmeyi dusunmuyorum. Yazidaki dusunceleri paylasiyorum ve biliyorum ki etrafimda Turkiye’den gelen pek cok kisi ayni fikirleri paylasiyor, yazinin cok fazla okunmasina sasirmadim. Almanya ile ilgili not: Almanya’yi demokratik yola donduren mutlak bir Amerikan isgali ile demokrasinin gerek anayasaya gerek ders kitaplarina yazdirilmasi ve Nazilerden arindirma politikasi olmustu. Turkiye’nin demokratiklesmesindeki en buyuk etken olan Avrupa Birligi sureci yok olduguna gore Almanya’nin (ve Japonya’nin) demokrasiye donusmesi gibi disardan bir etki gelmesi soz konusu degil. Tam tersine hukumet Rusya, Cin, Iran gibi devletlere ozeniyor. Yazinin en hosuma giden kismi sondan ikinci paragraf. Turkiye’de okuduktan sonra egitimimi yurt disinda kullanmak biraz garip geliyor ama ayni okuldan mezun olup devlete giren arkadaslarim korkunc seyler anlatiyorlar, o yuzden yurt disina cikma kararimdan pismanlik duymuyorum.

Tolga Kızılkaya yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:47

Buna benzer bir yazıyı newyork da yaşayan istanbula gelip Turklere barbar vs diyen barda hatunların birbirini yiyecek gibi bakıyor gibi zevzek anektodlardan toplumun bütününü genelleyen bir yazı vardı ki zaten o da sizin yazıya çok benziyor!! topluma tepeden bakan başkalarını hor gören daha doğrusu bir şekilde eğitim alamamış gariban milletimizin kadersizliği veya kaderi üzerinden sığ ”ama bizim toplum cahil cuheyla yaklaşımı”

Benimde hoşlanmadığım,keşke bizde de böyle olsa dediğim birçok konu, uygulama vs var. lakin herşeye rağmen bu memlekete gelişiyor eiğitim duzeyi duzeliyor (birçok imam hatip açılması bu okulların ilerde başka formasyonlara dönmeyeceği anlamına gelmez.) suan tabela universiteleri ilerde gerçek üniversitelere dönmemesi için hiçbir sebep yok. Doğu ile bati kuzey ile guney arasında bariz gelir eğitim vs farklılıkları olabilir fakat bilenler bilir padova da oturanlar kuzey italyanın bağımsizliğini istemekte ve napolilelere sanki örümcek gibi bakmaktadır.Butun avrupa da istisnasız ten rengi koyulaştıkça adam yerine konma insan muamelesi görme ihtimali nin azaldığını yine bilen bilir!!

bu memlekette hiçbir zaman siyahilere farklı gözle bakılmamış bilakis tam tersine severiz. Bu memleket suan bir AVM çöplüğü beton yığını olabilir imar şehir planlama o da ne durumu hala devam ediyor olabilir lakin ilelebet böyle olacağı anlamına gelmez!!

Bu memlekette eskiden tarih bilinci tarihe saygı yok iken gunden gune ziyaretçi sayısı artmakta ve bilinci de artmaktadır.

Daldan dala atlıyorum farkındayım fakat eksileri artıları teraziye koyduğumuzda siz daha fazla eksi ben ise daha fazla artı görüyor olabilrim fakat benim de yurtdışı yurtiçi özellikle de anadolu bağır bağır anadolu izlenimlerim bizim mayamız herşeye rağmen çok sağlam zaten bu yuzden hala bu memleket batmadı ve siz gidince de batmayacak.

Sadece istanbul dan ve buranın kermekeşliğinden tum toplumu zaten IQ düşük hepsi cahil lan bunların genellemesi yapmanız bana göre bilgisayar başında ve sosyal sitelerde fazla vakit geçirip burdan memleketi beğenmeme kendini üstün görme kibir lede biraraya gelince normal sizin böyle düşüncelere görmeniz.

Engin Öke yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:45

Türkiye’ den ayrılma açıklamanız gündemi meşgul ederken size son derece katılmak ile beraber; yazınızın paylaşılması sonucu size hakaretler yağdırmaya çalışan kişilerle hala aynı ülkede anlattığınız işkenceleri yaşayan biri olarak söylemek isterim ki; Bu kişiler kendi kutsal saydıkları kitapta yazanları bile okuyup tek seferde anlayamazken sizin bu sosyolojik tespitinizi ve gelecek 60-70 yıllık sürecin çözülemeyeceğini anlaması pek mümkün değil! Zira peygamberin aktardığı kitapta da hırsızlığın, tecavüzün, rüşvetin kötü olduğu yazılmasına ve 1400 küsür senedir anlatılmasına rağmen, sadece “ben sizin gibi 3 harfli fantastik yaratıklara ve olmayan cennetin iyi koruyucuları ile olmayan cehennemin kötü elçilerine inanmıyorum” dediği için ateisleri şeytanın oyuncağı gibi anlatıp nefret aşılarken, kendilerini bunca pisliklerine rağmen, sütten çıkma ak kaşık gibi gösterenler bu ülkede çoğunlukta ve oy veriyorlar! ayrıca kanatlı görünmez yaratıklar ile görünmez ve insandan insana giren çıkan 3 harfli varlıklara inanan kişiler lütfen her yerde insanları akla ve mantığa davet ediyorum gibi laflar etmesin! komik oluyor. Saygılarımla.

Tuncay SEÇKİN yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:36

Merhaba Melih Bey;

Sınırlı bir yaşam sonunda hepimiz yok olup gideceğiz. Hayata geliş amaçlarına bakış açıları kişilerin yaşam biçimine ve hayat çizgisine yansır. Eğer Allaha inanır ve bu dünyada bir imtihanda olduğunuzu düşünürseniz bulunduğunuz toplumdaki bireysel hareketler sizi bu derece kötü düşüncelere ve umudu kaybetmeye sevketmez. Ancak bireyler için bu hayatın öncesi ve sonrası olmadığını düşünürseniz

Bu hayata bir dahamı geleceğim yaklaşımı ile daha rahat, modern ve huzurlu bir yaşamı tercih edip size göre kendinizi ve ailenizi kurtarırsınız ama kan ve gönül bağıyla bağlı olduğunuz yüzlerce kişiyi tarif ettiğiniz o toplumun içinde sıkıntılarla başbaşa bırakırsınız… İNSANLAR İYİ ŞEYLERE LAYIKTIR felsefesi ile verdiğim kendi yaşam mücadalemi düşündüğümde sizin kararınızı onaylamam mümkün değil.

Sizin gibi derin düşüncelere sahip bireyler, içinde bulundukları iş yada aile ortamlarında güvenilirlikleri nisbetinde büyük bir kitle ile kaliteli yaşam biçimleri oluşturup gittikçe büyüyen kitleler haline gelerek toplumdaki sizin tabirinizle yozlaşmanın önüne geçebilirler. Bence; VAZGEÇMEK VE KENDİNİ KURTARMAK, ÇÖZÜM OLMAYIP HAYATA GELİŞ AMACI DÜŞÜNCENİZLE DOĞRU ORANTILIDIR.

Saygıyla…

Verşan Gür yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:30

Yazınız için kutlarım. Hislerime tercüman olmuşssunuz. Aptallık hakkındaki saptamalarınız ise müthiş. Cipolla’nın “Aptallığın Temel Yasaları” adlı yazısını eğer okumadı iseniz tavsiye ederim. Aptallık paradigması her şeyi açıklıyor.
Artık izleyicinizim.
Esen kalın.
Verşan Gür

Muhammet YILDIZ yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:02

Kaçana korkak denir

Engin yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:02

Oldukça düşünülmüş ve gerçekçi bir yazı. Yorumlar da bir o kadar düşünülerek yazılmış. Keşke bu motivasyon hayatımızın farklı alanlarına aksetse. Benim inancımsa yarın Türkiye içinde bulunduğu durumdan kurtulursa bu idealist insanlar sayesinde olacağı yönünde, realist insanlar sayesinde değil. Bize neden bir şeyin yapılamayacağını anlatanlara yine de nasıl yapılabileceğini anlatmamız lazım. Gençliğe hitabenin son paragrafı bizlere ilham vermeli.

Evet bir jenerasyona şark kurnazlığı, marifetmiş gibi, öğretilerek yetiştiriliyor. Fakat Atatürk, Osmanlı’nın 300 senelik duraklaması sonrasında toplum bilincini tekrar canlandırdı. İsterse araya 5 jenerasyon girsin, toplumların temel değerleri ve kültürleri vardır. Bunlar 2 tane uyanık siyasi liderle değişmeyecektir.

Problemin büyük olması çözüm için daha çok inanç ve daha çok uğraş anlamına geliyor. İnanıyorum ki manevi değerleri ağır basan doğru anlamdaki “muhafazakar” insanlarımız kişi başı cahil insan oranını düşürmek üzere toplum için fedakarlıklar yapacaklardır, belki de buna hazırlanıyorlardır.

Son olarak bir noktayı vurgulamak istiyorum. Bir milletin mensubu olmak bir takımın taraftarı olmak gibi değildir. O sizin kimliğinizdir, vazgeçilmezinizdir. Cinsel kimliğimizi de seçemeyiz, ama kimimiz için zor da olsa onu benimser, onun için mücadele ederiz. Aile veya millet de böyledir. Sizi siz yapan bir değerdir. Kimse bilmese de, dünyanın öbür ucuna da gitseniz onu taşırsınız. Yarın dünya üzerinde ülkeler ve sınırlar olmayabilir (en büyük temennim, “imagine there’s no countries”) ama milletler yok olamaz.

Turgut Karabekir yazdı: 29 Ekim 2014 at 13:01

Batan gemiyi önce fareler terk eder.
Gerçek bir aydına, bir vatansevere düşen sorumluluk, sıkıyı görünce kaçmak değil, o ortamda kalıp düzeltmeye katkıda bulunlmaktır. Ben bunu uzun yıllar sonra anladım. Umarım ki sizin gibi düşünenler benden daha çabuk uyanırlar.

Mehmet Yücesan yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:53

1930 ların başındaki Almanya”yı okuyun. Okur yazarlık yüksekliğine rağmen akedemik eğitimi bile olmayan, askeri komuta rütbesi onbaşılık üzerine geçmemiş bir deliyi Führer -Baş komutan- ilan edip, delice bir hevesle peşinden gittiler. Demem odur ki her ülkenin eğitim, cehalet seviyesinden bağımsız kendini uçuruma atma potansiyeli taşımasıdır. İngiltere’yi iyi tanıyorum. İngiltere’yi seçtim diyorsun.

Övmek istersen sabaha kadar översin de, emperyalizmin ve sömürgeciliğin muciti olduklarından, ölçüsüz alkol bağımlılıkları, insani konulara getirdikleri çifte standartlarından dolayı sabaha kadar lanet de okursun. Her ne kadar bilim kurgu bir film de olsa V for Vandetta’nın İngiltere fonlu çekilmesi bence tesadüf de değildir. Yani İngiltere de doğru seçim olmayabilir. Asıl konu bunlar da değildir bana göre üstelik. 1920 lerde yaşıyor olsanız muhtemel ülkeyi ilk terk edenlerden olurdunuz. Buysa zaten yapılması gereken size hayatta başarılar dilerim. Ama er geç bir yere, bir fikre ve ideale sahip çıkmak ve uğrunda savaşmak zorunda kalmazsınız umarım. Saygılarımla. Mehmet Yücesan.

Özkan O yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:50

yolun açık olsun…hiç arkana bakma..iyice çürüdükten sonra kül oluruz. belki ozaman gelirsin..

Burak yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:46

Su yurtdisinda yasamaya ozene yorumcular. Ozellikle de genc erkek arkadaslar. Hayat burada o kadar toz pempe degil haberiniz olsun. Barda yarim saat sizi kesen kiz, sohbete baslayipta Turk oldugunuzu ogrendiginde shobeti kesince avrupanin aci ve gercek yuzuyle tanismis olursunuz. O zaman gorursunuz batinin medeni yuzunu!

Mehmet Müftüoğlu yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:46

Merhaba,
Yapılan tüm tespitler doğru. %100 katılıyorum bir tek kısmı hariç. Vizyon sahibi olan insanlar bu ülkeyi süratle terk etmeye başlayanlar orta okulda muhtemelen size de ezberletilen ancak çevre görgünüzün yardımıyla ezberlemenin ötesine geçip özümsediğinizi düşündüğüm gençliğe hitabeyi hiçe saymış olmazlar mı? Unutmayınki bugün bu vizyona sahip olmanızda emeği geçen insanların çoğu zamanında yurt dışında yaşama imkanı ayağına kadar gelip yaşamamış insanlardır. Elbette dışarda yaşayıp kendinizi geliştirin ancak birgün mutlaka geri dönün. Akademisyen olarak ya da mahallenin dedesi olarak tecrübelerinizi yüzyüze paylaşın. Sevgiyle kalın. Son olarak İskandinav ülkeleri hariç diğer çoğu avrupa ülkesini sadece kendi sınırlarında vatandaşlarına sağladıklarıyla değil, kendi sınırlarının dışında yol açtıkları zulümlerle değerlendirmelisiniz. Ayağını yola attığında duran söförlerin oy verdiği liderler ırakta afganistanda libyada çocukların üstüne bomba yağdıran liderler. Sevgiyle kalın

Tam da İstenen Şey Bu yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:41

Sizden istenen de tam bu.Geçmiş yıllarda yugoslavyada devlet televizyonlarında gelin kaynana tarzı pprogramları bilerek yayınlayarak az da olsa ülkesi için birşeyler yapmak isteyenlere bu ülke için değmez algısı yaratmak ve potansiyel muhalefeti kendiliğinden ülke çıkmasını sağlamıştır. Kalanlar için zaten olağan hale gelmişti.

İsmail yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:23

20 Yildir yurt disinda calisiyorum hergun konustuklarimi bir makale yazip yayinlamis olmanizi tebrik ederim.Durum Rusyadan da sizin gordugunuz gibi gorunuyor.
Saygilarimla

Ahmet Şahin yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:18

Bir toplumda eğer yayalar araçlara yol veriyorsa, trafikte gerekli olan sinyal ve ışıkları kullanmıyorsa, yaya geçitlerinde trafik ışıklarının rengini dahi öğrenmeyen insanlar varsa, kırmızı ışıkta yaya geçişine yasak olduğu anda küfür ederek karşıdan karşıya geçenlerin 90% Üniversite ve Lise öğrencileri oluyorsa bu toplumdan ne beklenir ne verim alınabilir, Milli Eğitim diyerek sadece tabelalarda kalmış her an değişken olabilen sarhoş bir eğitim sisteminin ve onun verdiği eksik, yoz, çalma, toplama, yıpranmış, bilgiler ile donatılmış geleceğin insanları hali ile ülkedeki Cahil ve Aptal yüzdesini de her geçen gün artırmaktadır.

77 milyon nüfusumuz var diyerek övünmenin bir anlamı bence hiç yoktur, insanlığa ve toplumlara hiç bir faydası olmadan zarar içerisinde geçirilen asalak bir ömür ülkemizi de asalak yapmaktadır, Bende sizin gibi yıllardır Türkiye den ayrılmış durumdayım ve kendi insanımı yurt içinde ve yurt dışında gördüğüm zaman üzüntüye gömüldüğümü açıkça ifade edeyim.

Bugün temiz toplum olarak her yıl seçilen ülkelere baktığınız zaman bunu hakkettiklerini de dilimizle söylüyoruz, imreniyoruz ve içimizde bir özlem ve arzunun olduğunu hissediyoruz ama % kaçımız. Biz neden olamıyoruz Cevabı ortada eksik ve yanlış eğitim..en büyük handikap ise İslamın yanlış anlaşılması ve yanlış uygulanması hatta insanlarımızın onu kendi istekleri doğrultusunda menfaat kökenli arzuları için kullanmaları en büyük faktör olmuştur, Bugün İslam dünyasındaki 56 ülkelere baktığınız zaman açlık sefalet öldürme savaş ne ararsan var hale gelmiş, Türkiye de artık okumuş okumamış eğitimli eğitimsiz fark etmez duruma gelmiş, cahil ve aptal dediğimiz insanların yaptıklarını Üniversite mezunları hatta Prof larda yapmaktadır.

Bana göre bizim toplumun beklenen faydalı ve temiz toplum haline gelmesi bir rüyadan veya teoriden öteye gitmesi mümkün değildir. Benim inancım ve görüşlerim kesit olarak bu şekildedir. Sizin yazdıklarınıza katılıyorum.

Size Sağlık mutluluk başarılar dilerim.

Ahmet Şahin
Makine Y. Müh.

Gamze yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:09

Selamlar,

Aynı sebeplerden ben de 5 sene önce taşındım bu ülkeden. 4 sene kaldım Almanya’da. İlk defa bu kadar ben, ilk defa bu kadar özgürdüm. Ama… Evet ama, Almanya’yı Almanya yapan neydi? Basıp başka ülkelere göçen akl-ı selim insanları mıydı? Hayır. Kendimi kurtarmış olmak bana bir şey ifade etmedi. Ülkem izlediğim okuduğum bir haber olarak kalmamalıydı. Kimse ülkemi bırakıp Almanya’yı temsil ettiğim için beni tebrik etmedi. Milliyetçi bir görüşüm de yok. Ama bu topraklara bizim gibi insanların bir borcu olduğunu düşünüyorum. Projelerde ben de çok çalıştım, kalsam daha çok çalışıp daha çok katkım da olabilirdi, o üzerime kıran minibüsçünün çocuğuna ulaşmanın daha önemli, daha zor ve daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Bunu yapmak için burada olmak zorunda da değiliz tabii, yurtdışından yaşarken de bu ülkenin insanları için çok, çok güzel şeyler yapılabilir.. Başarı dileklerimle…

Koray yazdı: 29 Ekim 2014 at 12:04

Tamamen kopamasam da zaman zaman uzun hava değişimlerine kaçıyorum, o bile yetiyor.

Engin yazdı: 29 Ekim 2014 at 11:59

Şu yazıyı ve yazar ile aynı görüşte olmayanların yorumlarını okuyorum ve yazarın haklılığı bir kez daha kanıtlanıyor. Git bir dallama eksik olsun diyenler, cehalet güzellemesi yapanlar, dalga geçenler, şovenist yorumlar…

Abi iyi ki gitmişsin.

Dediklerinin hepsi doğru fakat umut konusunda ne diyeyim, benim hala umudum var. Her şey için çok geç ama hala umut var. Mayıs 2013’te umudum yoktu ama Haziran 2013’ten bu yana az da olsa umudum var. Henüz dibe vurmadık ama çok yakınız. Karanlığın en yoğun olduğu anı yaşıyoruz gibime geliyor. Bu fikrime dayanak yaptığım sağlam delillerim de yok, dedim ya umut işte. Gerçi umut kahvaltıda iyidir ama akşam yemeğinde mide bozar. Kafam karışık işte.

Gitme fikri(mesleğimi yurt dışında yapamayacak olmama rağmen) zaman zaman tüm zihnimi ele geçiriyor. Birbirlerine saygısız, bencil, pis, cahil, eğitimsiz yığınlardan uzaklaşmak istiyorum. İnsan batılı ile Türk arasındaki kontrastı oraya gidince de göremiyor hemen ama tekrar Türkiye’ye (vatan özlemiyle) dönünce 2 ay yetiyor.

İnsanın vatanı neresidir? bence mutlu olduğu yerdir. Sanırım bizim vatanımız Türkiye değil.

Eda Çankaya yazdı: 29 Ekim 2014 at 11:46

Merhabalar Melih Bey,

Ben 3. sınıf endüstri mühendisliği öğrencisiyim. İki yıldır aktif olarak Girişimcilik Kulübü yönetiminde yer almaktayım. Takdir edersiniz ki, yeni teknoloji, inovasyonlar, girişimlerin yanı sıra sosyal farkındalığı kazandırmak adına çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Geçen sene mühendislik fakültesi öğrencilerinin kolay kolay erişmesi zor olan isimlere ulaşmasını ve ilgili oldukları konularda eğitim almalarını sağladık. Microsoft partnerliği, bilgeadam eğitimleri, yüksek cirolu şirketlerin ceo ları vs. Asıl amacımız kendimizi ve öğrenci dostlarımızı geliştirmekti. Bir koca senenin sonunda anladık ki, yüzlerce Visual studio eğitimleri de sunsak, teknoloji ve girişimcilik zirveleri de yapsak öğrencilerin tek amacı sertifika almaktı. Sertifika almak için extra para talep edenler bile oldu.

Ve o an anladık ki bizim çabalarımız hüsranla sonuç buldu. Konferanslarımıza katılan çoğu öğrenci sadece kuru kalabalıktı. Onlar bizim kadar heyecanlı ve özverili değillerdi. Amaçları öğrenmek değil, sadece iyi bir şirkette staj kapmaktı, ya da okulumuzdaki hocalarının size katılırsanız extra puan vereceğim demesiydi. Tüm bu hezeyanın arasında sizi yazılarınızdan birini buldum. Daha sonra tüm bloğuzunu incelemeye başladım. Bizim ihtiyacımız olan sosyal farkındalık ve bilinci farklı bir şekilde öğrencilere gösterebileceğinizi hissettim.

Onlara keşfetmenin, yeni bir icat yapmanın bir yazılım geliştirmenin, ses çıkarmanın, yenilik peşinde koşmanın, ama bir yandan değerlere sahip çıkmanın belki tüm o ben kariyerden başka bir şey düşünmem diyenlere bir ailenin önemini gösterebileceğinize inandım. Sizi tanımıyorum ama bu his, keşfetme ve ses çıkarma arzusu olan biriyseniz bizim için çok kıymetlisiniz demektir. Türkiye için yaptıklarınızı düşünürken beyin göçü olgusunun ne kadar acı bir gerçek olduğunun farkına vardım. Sizinle iletişim kurmak daha çok dinlemek ve anlamak istiyorum. En yakın zamanda iletişime geçmeniz dileğiyle.

Hakan SE2GİN yazdı: 29 Ekim 2014 at 11:43

Me too…..

Kadriye Dalbay yazdı: 29 Ekim 2014 at 11:29

Sevgili Evlat, duyguların da seçeneğin de düşüncelerine çok uygun. 75 yaşına gelince benim gibi hangi şartlarda olursa olsun ülke özlemin seçeneğini yener mi diye düşündüm.. Hayatı istediğin gibi yaşamak senin doğal hakkın. Benim kızım ve oğlum da senin yaptığını yaptılar. Anlattığın cehaleti yaşamak istemediler. İnan bana; 60 lı yıllar benim üniversite yıllarımda Ankara’da çok başka yaşadık. Hala tadı damağımda !!! DİLERİM HERŞEY GÖNLÜNCE OLUR !!!!! SEVGİLER….

Müge Çevik yazdı: 29 Ekim 2014 at 11:17

Melih Bey
Yazınızı ilk okuduğumda size kızmıştım sonra hayat hikayenizi okuyunca sizin adınıza üzüldüm. Gerçekten zor bir hayatınız olmuş burada yorum yazan hiç kimsenin 12 yaşından beri çalıştığını sanmıyorum. Anladığım kadarıyla üniversite de okumamışsınız ya da dışardan bitirdiniz bilemiyorum, kısacası zor bir hayatınız olduğu için daha da fazla zorluğu taşıyamamışsınız bu kadarını anlayabiliyorum.

Yurtdışına şu yada bu sebeple giden insanları da suçlamıyorum. Çünkü yurtdışında yaşamak ülkeden vazgeçmeyi gerektirmez bakınız geçen ayki New York Birleşmiş Milletler protestosu ya da Indiegogo’da para toplama eylemleri falan…

Benim yazınızda karşı çıktığım ve burada yorum yazanların da yarısının desteklediği (nedense yarısı bu çok ilginç geldi bana) “Türkiye için de süre sonunda doldu” argümanı. Bu tamamen hiç bir kanıtı olmayan ben söyledim oldu argümanıdır.

Bunda sonra yazacaklarım bu ülkeden bir cacık olmaz diyen herkesedir:
Milliyetçiliğin kalmadığını söyleyenlere biraz daha dünyayı gezmelerini öneririm. Özellikle Çinliler inanılmaz milliyetçiler, ben Çin firmasında çalıştım, bilgilerini almayalım diye bize mümkün olduğunca az bilgi verirler ve hep aralarında Çince konuşurlardı. Ayrıca bir de oradaki trafiği görmenizi isterim İstanbul’daki trafiği mumla ararsınız.

Yani her yer İngiltere değil, hiç bir ülkede bu kadar kabuğunu beğenmeyen başka bir millet de ben görmedim. Bu ülkeden gidebilirsiniz ama bu ülkeyi yok sayamazsınız, bu ülkeden aldığınız eğitimle başka bir ülkeye gittiğinizi yadsıyamazsınız.

Hayat hiç bir zaman kolay olmadı olmayacak. İngiltere’de de olmayacak, Çin’de de olmayacak. Esas 1914-1923 yılları arasında yaşasaydınız ne yapardınız merak ediyorum, İngiliz saflarına mı katılacaktınız yani? Yazıklar olsun. Bugünün de anlam ve önemiyle Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ve o zamanki cefakar halk önünde yeniden saygıyla eğiliyorum.

Aslında bizim sorunumuz bu yozlaşmayı bitirecek güce sahip olmamamız değil, her kafadan bir ses çıkması herkesin her şeyi en iyi bilmesiyle sürekli gruplaşmalar oluşması ve hiç birlik olamamamız. Ama adamlar en kötü durumda bile birlik oluyor?? Bu yüzden kaybediyoruz anlamıyorsunuz. Artık milliyetçiliğin kalmadığı falan da yalan, dünyada her zamankinden daha çok milliyetçilik var bana göre.. Çünkü ekmek aslanın ağzında..

Son olarak bu yazı gerçekten bu kadar paylaşılmasaydı, bu yazı eminim şu an AKPli trollerin eline geçmiştir, işte CHPlilier hala aynı hala size cahil aptal diyorlar diye paylaşıyorlardır. Hem gittiniz “kendiniz kurtardınız” hem de bize çok büyük bir kazık attınız hala buna destek olanlar da bu tekmelemeye devam ediyor.. Tekmeleyin tekmeleyin Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ülke bence bu “Kurtuluş Savaşı”nı da kazanacaktır.

Herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Nice daha güzel bayramlara…

Barış yazdı: 29 Ekim 2014 at 10:53

Merhaba,
Yazınız durumumuzun kapsamlı bir özeti gibi. Siz gidip kendinizi kurtarabilmişsiniz ama maalesef biz hala buradayız. Bu arada, yazdıklarınızın altına gönül rahatlığı ile imzamı atabilirim.
Saygılarımla.

Yunus Emre Püskülcü yazdı: 29 Ekim 2014 at 10:45

Merhaba Melih Bey,
Yurtdışına göçmek için yardım ve bilgi talebinde bulunanlardan sıkıldığınızı ve meşgul olduğunuzu tahmin ediyorum. Buna rağmen e-posta adresinizi paylaşabilirseniz çok mutlu olurum.
Saygılarımla.

Derya Demir yazdı: 29 Ekim 2014 at 10:07

Ben de geçen yıl benzer nedenlerle işimi ve herşeyi bırakıp Master bahanesiyle İtalya’ya geldim.Hayat özellikle başta tozpembe değil ama nerede öyle ki zaten..Elimden geleni yapıyorum. Burada Türkiye’deyken sahip olmadığım huzura ve evden çıktığımda sağ salim dönebilme inancına sahibim en azından ve insanca yaşıyorum..Dediğiniz gibi aileye,dostlara, ülkeye özlem var ve olacak. Bir gün Atatürk karakterinde bir yönetim olursa ancak o zaman ülkeme geri dönmek isteyebilirim.

Ali Tonuç yazdı: 29 Ekim 2014 at 10:05

Elimden geldiğince hızlı terketmeye çalışıyorum, ne zaman gittin bilmiyorum ama artık yaşanacak düzeyin binlerce kat altına indi zeka seviyesi.

Yul yazdı: 29 Ekim 2014 at 10:01

selamlar melih bey,

yazınızdaki tespitlere katılıyorum ve akıcı üslubunuzu da ayrıca takdir ediyorum…

ben 40lı yaşlarını ortalamak üzere olan bir akademisyenim. apolitize özal dönemi sırasında onlu yaşlarımda bir süre yurtdışında bulunduğum için, dürüstlüğü, hak hukuk kavramlarını, insana verilen değeri uygulamalı olarak gördüm, yaşadım. okulumdaki hiç bir öğrencinin sınavlarda kopya çekmek aklının ucundan bile geçmezdi en basitinden… bunlar ne yazık ki bizim artık sahip olmadığımız değerler. önceki yorumlarda yozlaşmanın çok eskilere dayandığından bahsedilmiş evet elbette öyle ancak ben sadece kendi yaşam süremde tanık olduklarımı değerlendiriyorum. anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz ya da benim memurum işini bilir deyişlerinin bizi getirdiği nokta ortada..

kurnazlığı pratik zeka, fırsatçılığı girişimcilik, saygıyı korkaklık, kurallara uymayı enayilik olarak nitelendiren bir toplumuz… tarihimizde anlatılan hikayelerde dikkat edin düello ile değil pusu kurulan ölümler var… ne mutlu türküm diyene ama kimsenin soyunu sopunu kurcalamadan duramıyoruz ve ne yazık ki ırkçıyız, muhafazakarlığı sadece dindarlık olarak görüyoruz ve dindarlığı yorumlama biçmimiz de son derece sorunlu… mutsuz ve stresli bir toplumuz ve çıkış yoluna ihtiyacımız var… eğer stadlarda küfredemezseniz, sevgilinizle dolaşamazsanız, dansedemez, spor yapamazsanız, akraba evi dışında tatile çıkamazsanız deşarj olamazsınız ve bu stres ve öfke birkimi hepimize toplumsal infial olarak geri döner ve dönüyor da…

ben son birkaç yıldır yine yurtdışında çalışmaktayken yazın istanbul’a geri döndüm. seçtiğim meslek itibarıyla gençlere ulaşabiliyorum ve becerebildiğim kadarıyla öğrencilerin bakış açılarını genişletmeye, grilerin farkına varmalarını sağlamaya çabalıyorum.. bu benim öncelikle kendime karşı görevim… henüz pişman değilim ancak her insanın önceliğinin kendisinin ve ailesinin mutluluğu ve refahı olduğunun da farkındayım. sizin hayatınızın bu döneminde yurtdışında yaşamak kararınızın sizin için doğru ve gerekli olduğunu görüyorum.. umarım aradığınız huzuru bulur ve yeni bir enerjiyle bir süre sonra geri dönersiniz… iyi şanslar…

Askin COŞKUN yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:58

Mustafa Kemal Atatürk de ayni saptamalarda bulunmustu ama nedense yurtdisina tasinmadi. Cahil miydi? Aptal miydi?

Derya Demir yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:55

Sizi çık iyi anlıyorum, sizin kadar güzel ifade edemeyecek olsam da 1 yıl önce aynı nedenlerden işimi ve herşeyi bırakıp Master bahanesiyle İtalya’ya geldim. Hayat tozpembe değil ama elimden geleni yapıyorum. En azından insan gibi yaşıyorum ve evden çıkınca sağ salim eve döneceğimi bilmenin huzuru içindeyim. Türkiye’de birgün Atatürk karakterinde bir yönetim olursa ki umudum yok o zaman ülkeme geri dönmeyi düşünebilirim.

Murat yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:48

ben universite hayatimda bu ulkenin cok cahil oldugunu anladim ve universiteyi bitirmeden yurtdisina yerlestim. 8 senedir turkiyeye gitmedim ve gitmedigim icinde hic uzulmuyorum

Emre yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:47

Yazınızı bir solukta okudum, aynen benim düşüncelerimi yansıtıyor..
Liberal siyasi görüşümle örtüştüğü için uzun bir süre AKP’yi destekledim. CHP ve Kemalist zihniyet bana her zaman korkunç gözükmüştür. Fakat son yıllarda, giderek artan bir şekilde insan haklarının göz göre göre çiğnenmesi, hukukta adaletsizliğin eskisinden de beter ve göz önünde yapılması, hükümetin “farklı” olana tahammülsüzlüğü ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki toplum mühendisliğini aratmayan uygulamalar beni de korkutuyor, ve sadece insan hakları açısından değil, bu gidişle ekonomiyi de doğrudan etkileyeceğinden ve işsiz kalmaktan korkuyorum ve bana da en mantıklısı çok beklemeden yurt dışına taşınmak gibi geliyor. Birileri yorum yapmış türküz ve gidecek başka bir vatanımız yok diye.. yemişler türklüğünü.. umurunda değil türk olmak. insanların kendi seçmedikleri bir takım etiket değerleri bu kadar yüceltmesine anlam veremiyorum. seni sen yapan başarılarındır, yaptıklarındır, türklük ile övünmek galatasaraylı olmakla övünmek ile aynı şey. o yüzden umurumda bile değil..

Aydin yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:41

Gemiyi ilk önce fareler değil, yüzme bilenler terk eder.

Nejat Aksel yazdı: 29 Ekim 2014 at 09:24

Anladığım kadarı ile mücadele etmeyi değil çekip gitmeyi tercih etmişsiniz. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, ne aptallık, ne de cahillikten geliyor. Evvela bunu iyi irdelemek lazım. Bizde bir ata sözü vardır bilirsiniz: “Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır” deriz. Bu çok doğrudur! Türkiye Atatürk’ten sonra onun getirdiği eğiktim sistemini Batı’nın eğitim sistemine benzemeye kalktı Eğitim bitti “Öğretim” başladı. Bizim kuşağımız Atatürk’ün yetiştirdiği son öğretmenler ve onun koyduğu eğitim sistemi tamamen yozlaşmadan yetiştirilen son kuşağız.

Eğitim ailede başlar. Fakat her aile tesadüfen bizim mensup olduğumuz aile gibi toplum içinde nasıl hareket edilmesi gerektiği bilen bir aile değildi. Ama Atatürk’ün eğitim sistemi bunu sağlıyordu.. Çocuk aileden alamadığını okuldan alıyordu. Hayat bilgisi diye bir dersimiz vardı. Bu derste yolda nasıl yürünmesi gerektiği, sofrada çatılın bıçağın kaşığın nasıl kullanılması gerektiği toplum içinde nasıl davranılması gerektiği öğretilirdi. O eğitimi alanlar, Amerikan sistemi ile yetişenler gibi umumi yerlerde cep telefonu ile bangır bangır bağırarak konuşmazlar. Kuyruklarda uyanıklık yapıp sıraya kaynak yapmazlar.

Trafik kurallarına uyarlar asla ters yola girmezler. Yani sizin şikayet ettiklerinizi bizim kuşağın %90 ı yapmaz. Çünkü toplum halinde yaşamak konusunda eğitilmişlerdir. Kendi hürriyetlerinin başkalarını hürriyetleri sınırlı olduğunu bilirler. Başkalarını rahatsız etmekten çekinirler. Ama sizin kuşak yapıyor. Maalesef Özal ile kökleştirilen “Kır şişeyi dön köşeyi” kültürü ile yetişmiş, parayı mabut olarak gören, hakketmedikleri her şeyi para ile yaptırmaya kalkan bir kuşak yetişti. Türkiye’nin asıl problemi Atatürk(ün eğitim sistemini terk etmekti. Bu büyük bir hata idi ama yapıldı. Bizim ilkokul öğretmenlerimiz Türkçe’yi doğru konuşurdu, Hemen her birisi bir müzik aleti çalmasını bilirdi. Şimdi bırakın ilkokul öğretmenini, adam profesör olmuş ama, Türkçeyi doğru dürüst konuşamıyor, bölgesel ağzını kullanıyor. Ben 52 yıldır araba kullanırım. O zaman trafik ehliyeti verilirken çok sıkı sınavlar yapılırdı. Özal kalktı , şoför okullarını açtı. Bir sürü trafik cahili yollara salındı. Şimdi biz burada trafik kurallarını ön planda tutarak değil “Karşıdaki cahil şimdi ne yapacak bundan nasıl kurutulurum” diye düşünerek araba kullanıyoruz.

Son olarak, Haklısınız CHP bitirilmiştir. Parti Kürtlüğünden kurtulamamış, doğum yeri olan Tunceli iline Cumhuriyetin verdiği bu isim yerine Kürtçe ismi “Dersim” diyen, fikri melekeleri sınırlı bir kişinin yönetiminde CHP olmaktan çıkmıştır. Herkese “CHP’den medet umacağınıza neden parti kurmuyorsunuz?” diyorsunuz! Bizim yaşımız 70 i geçmiş, bugün yarın yokuz. Pekala neden siz bir parti kurup mücadele etmek yerine kaçıp gitmeyi tercih ettiniz? Ben bu Akşam Bağdat Caddesindeki Cumhuriyet Yürüyüşüne katılacağım! Bundan evvel devletin kutlamadığı tüm milli bayram kutlamalarına katıldım. Sizin de Cumhuriyet Bayramınız Kutlu olsun!

 
 
Sayfa     1     2      3     4