...................
...................
TÜRKİYE’DEN NEDEN TAŞINDIM? -3
Melih Karakelle
27 Ekim 2014
                         
...................
 
...................


Enver yazdı: 29 Ekim 2014 at 08:41

2013 Bir semirde TURSAB Başkanı Başaran ULUSOY açıkladı, 1999 da yurtdışana çıkan kişi sayısı 12 bin, 2013 yılında 9 Milyon, evet bir yozlaşma söz konusu

Medya Günlüğü yazdı: 29 Ekim 2014 at 08:40

İzninizle yazınızı link vererek sitemizde yayınlıyoruz.

Emre Demirkol yazdı: 29 Ekim 2014 at 08:36

Super.

Pinar Sandikci yazdı: 29 Ekim 2014 at 08:24

Bu aralar kafamda bu kadar gitme fikri varken onume cikti bu yazi. Tum tespit lerine katilmasamda. Bence tablo o kadar vahim degil. Bence bir cok konuda en azindan Istanbul icin cok buyuk iyileşmeler var, ama asil mesele biz egiyimli belli standartlari olmadan yasayamacak insanlari sistemin buna mecbur ediyor olmasi.. ayda ortalama 3-5 bin arasinda mas alan orta halli bir insanin yilda 35bin ozel okul parasini karsilamasi cok zor. Avrupada 20-30€ izleyeceği bir gösteriye 150 lira vermesi cok zor. En onemli temel ihtiyaclar 700-900 bine ev sahibi olmasi cok zor.. sanki sistem bize gitmeyi zorunlu kiliyor??

Hasan yazdı: 29 Ekim 2014 at 08:21

Tespitler cok yerinde, ama tavsiyeler “Birey olarak eğer insanlığa bir faydanız olsun istiyorsanız, milliyetçiliği bir tarafa bırakıp, bu faydayı, sizden bunu talep eden toplumlara yönlendirmeniz çok daha doğru olacaktır.” cok yersiz, depresif ve sinirlayici.

Zaten onun icin yaziyi okuyan herkes bi afalliyo, bu kadar “IQ’su yuksek” bir arkadasin nihai tavrinin daha kahramanca olmasini bekliyoruz yazinin sonuna gelirken. Ben kactim pacayi kurtardim, siz de gelin arkamdan. Bu mudur? Son paragrafi kurken gozlerimi devirmekten sonunu zor getirdim.

Osman Safak yazdı: 29 Ekim 2014 at 07:39

Ulkeyi terk etmenize cok sevindim. Ulke icin hayirli olmus.
Mutlu bir hayat dilerim size.

Betül Cedel yazdı: 29 Ekim 2014 at 07:00

Ancak bu kadar güzel izah edilebilirdi… Zihninize ve onu yazan yüreğinize sağlık. Ama şu da var ki bu kadar da aslında umutsuz olmaya gerek yok. Karalar bağlayıp oturmak bizlere bir şey kazandırmayacak, aksine temelli dibe batıracaktır. Sizler gibi farkında ve sosyal bilimler kapasitesi kuvvetli olan insanlar topluma bir blog yazısı dahi olsa bu şekilde ışık tutacaktır. Çünkü inanıyorum ki bu devran böyle gitmeyecek ve sizde takdir edersiniz ki yaratılan hasarı ancak sağlıklı bir eğitim sistemi ile bir ülke yeni baştan inşa edilebilir.

Volkan yazdı: 29 Ekim 2014 at 06:55

Yazınızı özenle okudum. Konuyu bu kadar güzel kaleme aldığınız için sizi tebrik ediyorum. Bende bu ülkede geçen yıllarıma acıyorum. Sizinle iletişime geçmemiz mümkün olursa sevinirim.

Seren yazdı: 29 Ekim 2014 at 05:13

Hayatımda 2. defa bir blog’a comment yazıyorum…

Türkiye’de bekar bir kadın olmayı tercih etmenin ve kadın olmanın ne kadar zor olduğunu anlatırdım herhalde ben bu başlıkta bir yazıyı kaleme alsaydım. Çok iyi okullarda, iyi kariyere sahip, iyi para kazanan, iyi yaşayan biriydim. Ve ben bir kadın olarak 3,5 sene önce Los Angeles’ta kariyerimin en güzel noktasında hayata sıfırdan başlama kararı aldım. Bu kararın cesaret istediğini bunu benimle aynı deneyimlere sahip olup aynı kararı alanlar anlayabilir. Siz kaçış deyin ben nefes almaya başlamak diyorum.

Benim tarif edeceğim/edebileceğim yozlaşmaya gelince hayatında bir taş üstüne taş koymamış eğitimli cahillerden yaka silktim ben Türkiye’de. Hiçbir gönüllülük programında yer almayan, eğitim bağışlarında eli titrerken lüksün en görgüsüzüne akıl almaz paralar harcayan, ülkeyi kurtarmayı sosyal medyada küfrederek yapmaya çalışanlardan, hayatı 3 semtten öte bilemeyenlerden yaka silktim. Kendi “sınıfından”!?!? olmayanlarn elini sıkmak yerine omzuna vurduğu insanlardan yaka silktim. Eşitsizlikten, samimiyetsizlikten, erkek egemenliğinin çirkinliğinden yaka silktim…

Ben nefes alamadım, ben sesimi de duyuramadım. Ben her an boğuldum. Şimdi nefes alıyorum. Özgürlüğümün diğer insanların özgürlüğünün başladığı yere kadar olduğunu bilip, tadını çıkarıyorum. Herkes benim elimi sıkıyor. Ben de herkesin elini sıkıyorum. Ben kadın olmanın özgürlüğünü yaşıyorum, korunduğumu bilerek. Ve biliyorum ki devletin öğrettiği “Sen kendini ifadeni istediğin gibi yaşa ama karşındakine saygı duyacaksın, yoksa karşında ben varım”. Türkiye’de soğuduğum dinime burada ısındım. Din, radikal dindarlık, milliyetçilik, bir görüşe körü körüne ait olma,uç olma; demokrasinin işlediğinde bunların korkulacak şeyler olmadığını gördüm.

Ben yazsaydım bu başlıkta bir yazıyı bitişi aynı olurdu.
“Gün geçtikçe de aldığım kararın ne kadar doğru olduğunu anlıyorum. Özlem yok mu? Var tabi. Ama daha çok heba ettiğim onca yılın hayal kırıklığı var üstümde”

Gezi olaylarında başlayan bir şarkı da döner beynimde her “memleketimle” ilgili birşey okuduğumda: Orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.

Canınızın istediği gibi karar almış, canınızım istediği gibi yazmışsınız, sizin blogunuz, sizin hayatınız… Saygı duymak düşür her birimize. Ben dahil olmak üzere birçok kişi de birşeylere tetiklediğiniz ise kesin çıkarılacak sonuçtur.

Sevgilyle kalın :)

Oz in Oz yazdı: 29 Ekim 2014 at 04:38

40 yaşımdayım ve 25 yılı Türkiye 15 yılı 3 farklı ülkede (Türkiyeyi asya kabul edersek 4 farklı kıtada 4 farklı ülkede) yasamış biri olarak söylemeliyim ki, heryerde her çeşit insan var, cahil, eğitimili, ırkçı, barışcıl, dürüst, ikiyüzlü vs. Ve her yerde zaman zaman çok iyi işler başaran bazen de çok basiretsiz hükümetlerin olduğu dönemler yaşanıyor.
Başka bir ülkede başka bir kültürün ağırlıkta olduğu bir ortamda yaşamak insana hem daha farklı daha geniş bakış açıları kazandırıyor hem de içinde olduğu ve geride bıraktıklarını daha çok gözlemleme, eleştirme fırsatı veriyor.

Yurtdışında yaşayan biri olarak -en azından yakın çevreme- Türkiye ile ilgili keskin bir dille eleştiride bulunmaktan kaçındım. Nedenini diğer bazı yorumlarda açıkca görebilirsiniz. Benim, sizin, bir başkasının memleketini, ailesini herşeyini geride bırakıp başka bir yerde yaşamayı seçme nedenlerini anlatmak böyle kısa yazılarla mümkün değil. Kaldı ki sizin anlattığınızı bir başkası kendi birikimi, algı sınırları ve duyguları kapsamında değerlendirecek ve ne kadarını tarafsızca dinleyip anlamak isteyecek bilinmez.

Bir de işin içine politika soktunuz mu, iyice çetrefilli
:)Sizin gibi çalışkan akıllı insanların bu tür düşüncelerde olmasının ardında kızgınlık ve kırgınlık olduğunu sanıyorum. Şu an bulundugunuz yerde başardığınız işleri, tatmin hissinizi kendi ülkenizde yaşayamamanız (şu ya da bu sebeple diyelim), bunun için vazgeçtikleriniz (aile/sosyal ortam vs), gidişatı izledikçe daha da ümitsizliğe düşüyor olmanız vs vs..

Bizler işlerimiz için, çocuklarımızın geleceği için vs ayrılmayı tercih etmiş olsak da hala çok sevdiğimiz insanlar orda olduğundan Türkiyenin refahı bizi hep çok çok ilgilendiriyor olacak, orası kesin. UZakta kalmayı seçerek bunun için birşey yapmadığımızı söyleyenlere şunu söylemek isterim. Bu çok kısa vadeli bir düşünce. Yurtdışında akademide ve diğer alanlarda artan bir türk nüfusu/etkisi yurtiçinde eli kolu bağlı kalmış bir gruptan çok daha etkili olacaktır uzun vadede ve gelecek nesiller için. Size çalışmalarınızda başarılar hayatınızda güzellikler dilerim. Melbourne’den selamlar!

Elif Koraltay yazdı: 29 Ekim 2014 at 04:12

Doğru tespitleriniz bir yana ifade yeteneğinize hayran kaldım! Son derece akıcı bir uslupla yazıyorsunuz ve düşuncelerinizi kelimelere dökme gücünüz müthiş. Uzun zamandır hissettiğim ancak bir cümle haline getirip ortaya koyamadığım duygularıma tercüman olmuşsunuz. Yazdıklarınızı okuyunca yüreğimdeki sıkışma hafifledi, hissettiklerimi benim yerime benim yapamayacağım şekilde tarif eden biri olduğunu görmenin mutluluğunu yaşadım. Bence mutlaka deneme türünde yazmalısınız, sizinki gibi bir zihinden eminim pek çok konuda ilginç düşünceler çıkacaktır. Onları en güzel şekilde yazıya dökeceğinizden eminim. Türk edebiyatına büyük katkınız olur, deneme yazarımız yok denecek kadar az.

Harun yazdı: 29 Ekim 2014 at 03:57

Düzeltme: Erol Bey’in iddialarına cevap veriyorum demek istemiştim.

Harun yazdı: 29 Ekim 2014 at 03:53

Yazınız bence biraz köşeli olmuş. İddialarınız da oldukça abartılı. Ancak bu şekilde tezahür eden bir hissiyata sahip olan çok insan var.

Ben Melih Bey’in dediklerine cevap vermek istiyorum. Bu iktidar halk iktidarıdır, öncekiler değildi gibi bir iddianın su tutar tarafı yok. Eğer ezilmişlikten bahsedeceksek ta tarihin başına kadar dönmemiz lazım. Ezilenlerin el üstünde tutulduğu, korunduğu bir tarih ben bilmiyorum. Evliya menkıbelerinde falan ancak olur. Ayrıca “halk iktidarı” gibi folk hale getirilmiş bir demokrasinin işlediği bir yer de bilmiyorum.

Hani bu, insanlar el ele, 10’ar 100’er birleşip kendilerine bir çavuş seçtiler hikayesi değil. Bir kere, devlet ve iktidar dediğimiz şeyler, öyle metafizik bir iradenin vücuda gelmiş hali değil, ilmik ilmik dokunmuş, sonuna kadar insan ürünü, suni bir yapı. Obama, halkın sesi mi? Fransız halkı gerçekten Hollande’la aynı dili mi konuşuyor?

Angela Merkel Alman halkının vücuda gelmiş hali mi? Bence bu soruların hepsinin cevabı hayır. Oralarda güçlü bir devlet geleneği var (bizim “vesayet” dediğimiz şeyin bir türevi) ve sosyal yollardan kendini bir şekilde yeniden üretmeyi başarıyor. Bizim devletimiz ise agresif eğitim ve disiplin politikalarına rağmen bir vatandaşlık eğitimi veremiyor ve kendini yeniden üretemiyor. Siyasi dilimiz, sağlıklı, abartısız bir aidiyet hissi yaratamıyor.

Toprakları paylaşan insanların ortak menfaati gibi çok basit, birleştirici bir yol varken hep yok şunlar düşman, yok bunlar yabancı, vatana canını vereceksin gibi açıkçası 19. yy’dan kalma, insanları birbirine düşürmekten başka bir işe yarayamayan ve şahsi menfaatle vatanseverliği bir türlü üst üste getiremeyen, insanın hem başarılı hem de iyi vatandaş olamadığı aptalca, zalimce bir zero-sum durumda çakılıp kaldık.

Ben de bu sebepten ötürü memleketten gittim.

Mustafa Soydemir yazdı: 29 Ekim 2014 at 03:34

Sanırım İngiltere’ye gidiyorsunuz. Gittiğiniz ülke güneşin batmadığı bir imparatorluk olarak bilinir. Bunda ilimde ve medeniyette ki aldıkları yok elbet katkı sağlamıştır kendilerine ancak bir gerçekten ne siz, ne de o medeni memleket kaçamaz ki o da şudur: Medeniyette ve ilimde bunca ilerlemiş olmaları, içine giriyor olduğunuz kültürün de insanlığın büyük bir bölümüne karşı nice haksızlıklar ettiği ve insanlığı sömürerek suç işlediğidir.

Anladığım kadarıyla siz Batı’nın iyi yanlarını almayı tercih etmişsiniz.
:)Unutmayın ki gerçekten sağduyulu ve insanlığa karşı dürüst bir insansanız sizi esas orada yalnız bir hayat bekliyor olacak şahsi kanaatim. Çünkü orada mazlum bir millet yok ve sesiniz pek soluksuz çıkacak adaletsizliğe karşı. Bu arada yazdığınız yazıda çok doğru tespitleriniz var, asla gözardı edemem ancak tamamına bakınca ben bir düşün sapması, bir mantıksal çelişki görüyorum.

Siz sanki gerçekten sadece ”ben bu işlerle uğraşamam kimse kusura bakmasın” der gibisiniz. İnsanlığa bari faydam olsun düşüncesini elbette anlıyorum ancak ben ce bu görüşün içini yanlış bir yerde ve yanlış bir şeyle doldurmaya çalışıyorsunuz. Burada yapabilecekleriniz çok daha fazla insanlık için. Haaa zor geliyordur, tercih etmezsiniz… Onu bilemem, hayat size ait.

Ramazan Köse yazdı: 29 Ekim 2014 at 03:14

Sende o sözünü ettiğin yozlaşmış ülkede yetişmiş bir çocuksun ve böyle uzun uzun cümleler kurabilecek seviyelere getirmiş seni o yozlaşan ülke.Şimdi gittiğin ülkenin yozlaşmamış olmasındaki sebebi de bir araştır bakalım senin gibi iq su çok yüksek insanlar sayesinde mi yoksa coğrafi konumlarınından kaynaklı avantajlarıyla bizim gibi ülkeleri basamak gibi kullanan emperyalistlerin eylemleri mi? Ben 3 üniversite bitirdim iq’um 132 civarı, insanları çok severim her türlü kötü huya karşı bile gülümser eğer çok bilmiş gibi gözükmeyeceksem telkin veririm.

Ben mühendislik profesörü olsamda psikoloji bilimini iyi bilirim. Sen ne yazık ki başarılı eğitimli ve iyi bir insan olmanın yan etkisi olan neden herkes en az benim gibi olamıyor sendromunu yaşıyor ve bunu o çaktırmadan övündüğün zekanı kullaranak farkedemiyorsun bile.Peki sen niye mi böylesin? Hani burada geçirdiğin hayatta karşılaştığın o iyi insanlar var ya onların sayesinde böylesin,Ne yazık ki sosyal yaşam bir taylor serisi ile açıklanamıyor.

Sen ben burada kalıp insanları eğitmeye başlasam bile matematiksel olarak bu yeterli değil denklemini burada kuramazsın.Bu toplum şu andaki durumundan kat kat daha yozlaşmış durumundan 25 senede şu an içinde bulunduğumuzdan çok daha ileri ve aydın(teknolojik değil etik ve zihniyet açısından) seviye ye gelmişti.Bunun için gerekli olan 2 şey vardı. Birincisi birikim ikincisi cesaret, sende o cesaretin olmadığı aşikar ancak işe yarar bir piyon olabilirdin…

Sukran yazdı: 29 Ekim 2014 at 02:37

Son 5 yıldır Türkiye’de benzer nedenlerden kaynaklı kaygı düzeyimin artması nedeniyle 2 ay önce Kanada’da geldim. Doğum günümün tüm yurtta coskuyla kutlandığı o eski 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarının bile mazide kalmış olmasının derin hayal kırıklığını yaşayarak buralara geldim…Buraya gelirken yolda okuduğum Ömer Hayyam’dan başlayıp İran tarihini anlatan romanı, benzer durumları yaşayan ama duruş sergilemek konusunda maalesef başarılı olamayan ülkemi düşünerek, gözleri dolu dolu okuyan tek kişi ben miyim bilemiyorum…

Ülkemde yetişkin eğitimi konusunda çalışan ve didinen bir insan olarak ağacın yaş iken eğilmesi gereken dönemi geçtiğimize maalesef çok yakından tanık oldum. Cehaletin sınır tanımazlığı maalesef çok büyük bir tehtit ve söylediğiniz gibi hükümetle alakalı değil. Otobüsten inenlere yol vermenin zaman kaybından çok kazanmak olduğunu bilen, vatandaşına toplu taşıma araçlarının ön camlarındaki “Arka tarafa iletleyiniz lütfen” uyarısından sonra, arka cama “Arka tarafa ilerlediğiniz için teşekkür ederiz” diyen bir zihniyet için ne kadar geç kaldık hesap edemiyorum… Ancak insanların “insanlık” paydasında birleştiği bir yerde, sürekli rüzgara karşı yürümenin verdiği yorgunluk yerine yoluma devam edebilmenin hafifliğini hayatımda ilk defa yaşamanın garip huzuru ve burukluğunu yaşıyorum…

Hasan Erdem yazdı: 29 Ekim 2014 at 02:35

İyi de, yazıda anlatılanlara hak veren ve üç aşağı beş yukarı aynı düşünen herkes bir yerlere giderse, kalanlarla bu ülke nereye varacak? Terkedip gitmek, kaçmak değil midir ? Kalıp mücadele etmek zor ve onurlu bir iş malesef….!

Esra Unal yazdı: 29 Ekim 2014 at 02:03

Bu ülkede yaşadığımız her günün ayrı bir mücadele olduğunu ve insanın akıl sağlığını korumasının her gün daha da zorlaştığını ben de düşünüyorum. Cehalet, saygısızlık, sevgisizlik yaşamın her alanına ve hemen her yere yayılmış durumda. Bu durumda kaçıp gitmek en kolayı olurdu. Zor olan tüm bunlara rağmen kalmak. Burası bizim yurdumuz; bu ülkeyi toptan terk etmediğimiz sürece, giden herkes kendisi gibi düşünen azınlığı geride ve yalnız bırakıyor diye düşünüyorum.

Ben kalıp kendim olma mücadelesi vermekle bile bir faydam olduğuna inanıyorum. Bu ülkede genele vurulduğunda sayıca çok fazla olmasa da saygın kişiler, aydınlar da var. Dünyanın pek çok yerinde kolay olan demokrasi mücadelesini çok şeyi göze alarak veriyorlar; kendileri için değil, ülkenin menfaatleri için mücadele ediyorlar. Kendini aydın gören herkes bireysel sebeplerle kaçarsa, onlar bu mücadelelerinde yalnız kalırlar. Sadece bu bile kalmak için bir sebep benim için. Bir de çocuklar. Bu ülkeyi çocuklarımıziçin yaşanır hale getirmemiz gerekir. Bizler gibi düşünen herkes giderse, bunu sağlamak ne yazık ki mümkün olmaz. Bugünlere gelmiş olmamız çok yazık…

Gokhun yazdı: 29 Ekim 2014 at 02:03

Üniversiteye başladığım 2006’dan beri yazmayı hayal ettiğim yazı bu.

Partizanlığa girmeden, bu kadar iyi yazılabileceğini hayal edememiştim bile. “Akılımı okumuş” tabirini hayatımda ilk kez kullanıyorum galiba. Hem tebrikler, hem teşekkürler.

Deniz Kurt yazdı: 29 Ekim 2014 at 02:01

Bundan daha dogru bir aciklama okumadim simdiye dek.Ingilizceye de cevirin de bana ulkenin son durumunu soranlara okutayim ben de orda artik yasamayan biri olarak.! Bakkaldan sokaktaki çöpcuye herkes ulkemin akibetinin ne hale geldigini soruyor 2.Soruda! Ustelik ben 1 tek memlekette de yasamiyorum.Heryerdeyim.ve dunyanjn her yerinden soru ayni. Cidden.

Zeynepce yazdı: 29 Ekim 2014 at 01:38

kalsam tesiri yok gitsem gönül razı değil diye düşünüyorum ben de bu aralar. gidebilmek kolay bir karar değil.

Selcuk yazdı: 29 Ekim 2014 at 01:34

vallahi melih bey, helal olsun…sahsen tanismak isterdim sizinle!

dediginiz gibi, yazinizi sosyal medyadan, sizin gibi imkanlari olmayan, ama algi idrak derinlikleri “yuzunden” bahsettiginiz ve edemediginiz onlarca sosyal, bence “turksel” problemin, turkiyede caresiz magdurlari olan, yazınıza yazılmıs bazı yorumlarda da tesbitlerinizin ne kadar haklı oldugunu gosteren cahil ve aptal cogunlugundan birkac tanesinin de self-evidence teskil ettigi gibi, azınlıktan bir arkadasimin tavsiyesi uzerine okudum…

yazınıza yorum yazmamın sebebi, sadece sahsinizi tanimamama ragmen fikrinize destek vermek; umitsizlik aile vatanseverlik vs tarzi kavramlarla kritize eden insanlar zaten pointinizin en az yuzde 50sini kaçırmış insanlar.. durum tesbitleriniz sonucunda, mantıgınızı dinleyerek rasyonel bir karar vermissiniz…aileniz ve hayatinda pozitif degisiklik yapabileceginiz insanlar acisindan yaptiginiz takdire şayan, şahsınız ve aileniz içinse buyuk fedakarlık…gerçekten hem size hem kararınıza destek “verebilenlere” ben de herşeyden evvel insanlık adına teşekkür ediyorum!

zaten korudugunuz duruşunuzu anlayabilecek cok insan olmadigindan; acizane onerim, kritize ederken olmayan IQ ve fazlasıyla olan ruhsal, karakteristik cokuntulerini yazılarina bulaştırmış insanlari gormezden gelin…bildiğiniz gibi, hiçbir zaman anlamadılar, hiçbir zaman anlayamayacaklar…just let them bark on and off and away…

Hayatta hem siz, eşiniz, çocuklarınız için hem de sizin gibi “düşünebilip hareket edebilen” insanlar için sayısız başarılar ve iç dış huzuru diliyorum…

Yiğit yazdı: 29 Ekim 2014 at 01:30

Siz zaten gidiyormuşsunuz dostum. Okuyarak, düşünerek, tartışarak diğerlerinden ayrılıyormuşsunuz yavaş yavaş. Düşüncelerinizi ve nihai kararınızı hararetle ve hakaretle eleştiren bu insanlarla yanyana olsanız bile beraber sayılamazdınız. Aileniz ve kendiniz için en doğru kararı verdiğinizi düşünüyorum.

Captive yazdı: 29 Ekim 2014 at 01:25

ab üyesi bir ülkede yaşayan biri oalrak yazılan bu yazıyı utançlık abidesi oalrak görüyorum.dünyanın en umutsuz adamı atatürktü ve hem yobazlarla hemde ülkesinin topraklaır için savaştı..şimdi ise siz ve sizin gibi jenrasyon sanki kaçışı ve kolayı marifetmiş gibi görüp bu tarz milleti caydırıcı yazılarla halkın motiasyonunu düşürüyor.yani siz ülkenizi düşünseniz bunları söylemezsiniz kendiniz de çok iyiy biliyorsunuz ki yaşadığınız yerler ülkenizden daha beter 3. sınıf vatandaş muamalesesi ezilmeler çemkirilmeler vs vs..gün gelicek siz ve sizin gibiler ah keşke burda verdiğim savaşı kendi ülkem adına verseymişim diyecek.eğer türkiye özel bir ülke olmasa bu kadar oyun üzerinde oynanmazdı.kavalyesini yapamayacığın güzel ülkede durmasın senin gibiler anca fitnelik sokup daha da yıkıcı hale getiriyorunuz.

sorun ne biliyor musun ben ab üyesi ülkelerin ispanyolun italyanı yada birbirlerine laf söylettiklerini görmedima ama bizde aile sülale kavramları beter kimse kimseye güvenmez işte asıl sorun burdn kaynaklanıyor..bu kulaklar neler duymadı buralra gelip hemen ülkesini kötlemeye başlayanlar,kendi ülkesinde sırf iktidarda diye atatürkçülüğü bırakanlar çocuğunu onun okullarına sokmaya kalkanlar vs..

ab neden dalga geçiyor biliyor musnuz türk kafalı diye işte bu yüzden.yani arap kafalı tembel kopyacı kendi ülkesi için hayrı olmayan üretmeyen sorgulamayan düşünmeyen ama ancak kendi pis çıkarları için her haltı yapan…yatığınız projelerden önce keşke kendi cehlaetiniz yenecek projeler üzerinde çalışsaydınız keşke..çünkü işten önce bu ülkeyi bir ttan şey bağlılık ve birlik hissidir..29 ekim cumhuriyet bayramınız kutlu olsun

Remzi Seven yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:46

Melih Bey
Ben 20 YIL önce ülkemi terkettim ve Avrupaya (Federal Almanya ya) yerleştim.
Özet olarak ülkemi yalnızca AKP ve RTE için Terketmedim
Bu ülkede Ne yazıkki AKP yi ve RTE yi yerin dibine Sokan Milyonlar yaşıyorken Aynı Kesimler Farkında olmadan Süleyman Demirel Bülent Ecevit Kenan Evren Tansu Çiller Alparslan Türkeş Gibi Siyasetçileri Dolaylı olarak yüceltmekteler
Katılmam olanaklı deģil
Bu Kesimler RTE a oy veren Kesimler i rahatlıkla Cahil olarak suçlarlarken Kenan Evren e 92% oranında Evet oyu Kullanan Kesimler bu Cahil Tanımının Dışında tutmaktadırlar.
Öyleki Bu Kesimler RTE ve AKP yi ABD nin Uşağı BOP eş Başkanı ilan ederlerken 12 Eylül Askeri Darbesinin icazetinin Orgeneral Tahsin Şahinkaya tarafından ABD den alındığını es geçmektedirler.ve %92 oranında Evet oyu verme AYIBI /UTANCI üzerine ciddi bir özeleştiride bulunmamışlardır
Cahil Lafları Havalarda uçuşmakta Ancak Bu Milyonları kimler Cahil Bırakmışlardır.
En Ufak bir özeleştiri yok
Örneģin 16 Yaşında ki Erdal Erenin Kemik Yaşı Büyütülüp 18 Yaşındadır diye Dar ağacına çekilmiştir.
Kırmızı Bültenle Aranan Abdullah Çatlılar Alaadin Çakıcı gibi Şahıslar Kırmızı Diplomatik Pasaportlarla yakalanmışlardır. Daha Binlerce örnek yazmak olanaklı.
Ancak Sanki AKP ve RTE gökten Zembille inmiş bir Hava esiyor
Memlekette
Edep Yahu Tarihimizle Ne Zaman gerçek anlamda yüzleşeceğiz.
Ancak Mektup 2014 itibarıyla büyük oranda gerçeklikleri içermektedir. Katılıyorum.
Bende Pek Ümitli değil im. Bundan sonra da Almanyadaki Yaşamıma devam edeceğim.
Remzi Seven

Murat yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:38

hocam gemiyi önce fareler terk eder.

Dolu Sözlük yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:36

Yazınızı okudum ve çok beğendim. Altında hezeyana kapılan ve savunmaya geçen bazılarını da anlıyorum aslında. Haklılar. Ya dünyaya çok uzaklar “burada” (Türkiye’de), ya da buradan (Türkiye’den) dünyaya çok uzaklar.

Ülkemiz insanının %90 ömrü boyunca, yurtdışına çıkmadan ölüyor. Evet ölüyorlar başka bir ülkeyi hiç görmeden. Yapılan bir araştırmaya göre %50’si şehir dışına bile çıkmadan ölmüş 1999 yılı itibarı ile. Dışarıda neler olduğunun aslında farkında olmayan bir milletiz. Bu ülke bizim ve bu ülkedeki doğrular evrensel doğrular sanıyoruz. Yaşadığımız koşuşturmayı, huzursuz didişmeyi yaşam sanıyoruz milletçe. Gidip görenler hayatın aslında nasıl bir şey olduğunu anlıyorlar. Sonra da buradan gitmek istiyorlar. Belli zorunluluklar olmasa ben de gitmekten yanayım ve yukarıdaki yazıda yazanlarla üç aşağı beş yukarı aynı sebepler söz konusu bu gidiş isteğinde.

Konuyla ilgili daha uzunca ve güzel bir yazı da bizim sözlükte bir yazar tarafından yazılmış. Onun da linkini vererek katkı vermek isterim.

http://dolusozluk.com/#?i=235047

Mehmet yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:35

Yazınızı ve aşağıdaki yorumları bir solukta okudum.

Yazdıklarınızda haklısınız. Ülkemizden gitseniz de, bir duyarlılık ile bu yazıyı kaleme almışsınız. Bu içinizde, küçükte olsa bir umut olduğunu gösteriyor.

Biz ve çevremde şikayet ediyoruz. Ancak harekete geçmediğimiz ve geçtiğimiz zamanda fikir ve düşencelerimizi mikro değil, makrolarda birleştirmemiz gerekiyor. Yani önce hedef, amaç belirlenmeli.
Gitmek. Biz de çok düşündük. Seslendirdik.

Eşim “Atatürk bırakıp gitti mi” dedi. Evet bırakıp, gitmedi ve bir yola çıktı. Tabii ki onun yaşadığı dönem ile bizim ki farklı. Fakat onun fikir ve düşünceleri evrensel.

Gezi olayları ile bir çok insan, bağımsız, örgütlü olmadan, destek verdi. Gezi ile kendisini ifade etti. O bir kırılmaydı ve geri kalan %42’nin tepkisiz olmadığını ve reflekslerinin çalışabildiğini gösterdi. Bir yorumunun dediği gibi “aman politikaya bulaşma” bu maalesef 70-80 doğumlu nesli pasifize etti. İşte o kuşaktan birisi olarak, gezi ile reflekslerimizin çalıştığını gördük. Tabii ondan önce Cumhuriyet yürüyüşleri vs vardı. Ancak bu daha bir başkaydı. Zaten hükümet te şaşırdı ve sert müdahale etti.

Neyse, mücadele ve bedel ödemeden, maalesef, bu topraklarda varlığımızı koruyamayız.

BİZ TÜRKÜZ ve GİDECEK BAŞKA VATANIMIZ YOK.
görsel ve her çeşit medyada beyin yıkar gibi, bakmayın ulus devletler çöküyor, olmayacak vs dediklerine tam bir emperyalist yalandır.
Yolunuz açık olsun, İngiltere’de başarılar.

VE UMARIM BİR GÜN YURDUMUZA YENİDEN DÖNERSİNİZ…

Aykut Kilic yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:29

2,5 yıl önce benzer nedenlerle Almanya’ya taşındım. Ne kültürünü severim, ne ülkeyi. Sadece işçiyim burada. Yazınız doğrudur. Yozlaşmışlığın yaptığı geri akımı karşılayacak kadar bilgelik kalmamış ve çöküşe geçilmiştir.

Küresel güçler toplumu modellemiş, ve de kontrol etmeyi başarmış. Kısaca artık Türkiyenin içinde bu gidişhata neredeyse bir çözüm kalmamış.

Derseniz kalın savaşın canınız pahasına. Savaşalım da arkadaş, daha kaç kere ölecez? Kurtuluş savaşında dedelerimiz ölmüş, malında mülkünde olmuş, ailelerimiz hayatlarına 0dan başlamış. Sonra terör örgütlerine kaptırmış insanlar canlarını. Şimdi bu kayıpları verenlere insanlar enayi gözüyle bakıyor, hakaret ediliyor.

Türkiye’de 100 yıldır hayvan gibi yaşamak için kendini yırtan insanlar burada bana beş benzemez ama en azından insanlık paydasında birleştiğimiz Almandan daha mı yakın?

Ben daha ölmek istemiyorum. Gözümü biber gazı atıp kör edecek öküzlükte insanın beyninde 1 nöronun akımını değiştirmek istemiyorum.

Kalanlara üzülüyorum. Gidenlere de üzülüyorum. Bizden misliyle fazlası zarar görmüş yokolmuş ailelere üzülüyorum.

Küresel sistemin kıyma makinesinden geçeceğiz. Gayrı kaçış kalmadı. En iyi ihtimalle malezya olacağız. Bu saçmalıklarla ziyan olmaktansa şansımı burada denemek istiyorum. Belki doktora yaparım, en azından insanlığa bir katkım olur.

Umarım düşündüğümüzden daha iyisi olur.

Cahit yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:23

Açık ve net çok güzel anlatmışsınız ellerinize sağlık ancak keşke bu yazıya kafa yorduğunuz kadar bir çaba sarfedip iki yozlaşmışa bu olanları anlatmayı deneseydiniz. Sizin bahsettiğiniz afganistan değiliz yada libya. Biz toplum olarak külliyen çürümedik. Toplumun en zor ve en yozlaşmış olduğu dönemde bir adam ve o adamın inancı sayesinde cumhuriyet ateşi filizlendi. Ama o ülkesini terketmedi.

Biz millet olarak geçici bir adamın rüzgarına kapıldıysak ÷50 oranında biliyoruzki gelip geçici. Niceleri gelir niceleri gider ama kaçarak bu ülkeden aynı sizin bahsettiğiniz endeks gibi cehalet oranındaki payda küçülterek bir yere varılmaz.Siz bu ülkeden vebalı gibi bahsederken üzülerek değil acıyarak bahsetmişsiniz. Yara aldık ama kaçmadık siz giderseniz o giderse biz gidersek burdaki bilmeyen garibanın hakkını hangisi koruyacak. Yada boşverin siz gidin biz burdayız.

Yılmaz yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:17

Merhaba Melih,
Öncelikle buradaki tüm aydınların ve özellikle gurbetteki senin Cumhuriyet Bayramını kutlarım.

Muhtemelen yarın bir daha kimsenin bayramını kutlamayacağım, çünkü artık Cumhuriyetin ne anlama geldiğini bilen pek fazla insan kalmadı.
Yazını çok beğendim, zekana sağlık. Durum biraz kongreler döneminde birçok aydının mandacılığı savunmasına benzemiş. Birçok tespitin tamamen doğru, ancak mevcut durumdan kurtuluş sadece inanmak ve mücadele etmekten geçiyor. Aksi taktirde şu anda Afganistanda yaşamakta olan aydın düşünceli insanların yaşamak için hiç bir sebepleri kalmıyor. Akıl her zaman cehaletten üstündür ve cehaleti yenmek aslında zor değildir. Mühim olan, aklı cehalete karşı nasıl kullanacağını bilmektir (Şu anda muhalefetimizin yapmayı beceremediği şey).

Sinan Yucel yazdı: 29 Ekim 2014 at 00:04

Su andaki hal ve gidisat hakkinda dogru tespitleriniz var, ama dogal olarak eksik ve yanlis tespitler de var bence. Zaten ulkenin geneli hakkina uzanmak biraz fazla kacmis, daha cok kisisel dusunce ve duygularinizi yazmissiniz, ne ala. Saygiyla yaklasip, ortaya koydugunuz durumu gozden gecirme firsati olarak kullanip, buyumek lazim.

Bu fikirleri ifade ederken bahsettiginiz ve temeli saglam olmayan bir iki yer var:
1. Mesela Afganistan, Iran orneklerinde o zamanki demokratik yonetimleri devirip yerine Sovyet Rusya’nin etrafina tampon olarak dinci yonetimleri gecirenlerden hic bahsetmemis, bu degisimin faturasini tamamen o milletlerin cahilligine cikarmissiniz, haksizlik olmus. (Turkiye de benzeri uluslararasi planlardan etki payini aliyor tabii.)
2. IQ gibi cok eksik ve sorunlu bir veriyle herhangi bir yerdeki herhangi bir insani sempanzelerle kiyaslamak kimseye yakismaz.
3. Bugunun dagilmis ve istila altinda olan bir imparatorluktan daha kotu olabilecegine, ic savasli/darbeli gunlerden daha kotu olduguna inanmak mumkun degil (hatta bana sorarsaniz Tansu Ciller’li gunlerden daha kotu oldugu da savunmasi zor bir iddia olur.)
4. Bu daha insanca yasayan, bu konuda bize ornek teskil eden ulkeler, genelinde emperyalist tarihleri olan, uzun yillarca baska ulkelerin ekmegini yiyen, hatta bazilari bugun bile buna devam eden ulkeler. Bu emperyalizmin maruzu olan, Hindistan’dan Vietnam’a, Afrika’dan, Latin Amerika’ya, bir cok ulke de bu bahsettiginiz yolsuzluk, hirsizlik vs’den payini almis durumda. Kaynaklarin yetersiz oldugu veya yetersiz birakildigi yerlerde paylasim dogal olarak problemli oluyor.

Durumu daha iyi anlamak icin bunlari da gormek lazim bence. Ayrica bu ulkenin insanlari olarak cok daha karanlik gunler atlattik. Bu bahsettiginiz ve hissettiginiz umitsizlige, artik ulkeye faydali olmaya calismanin bosa enerji harcamak olacagi fikrine hic katilmiyorum.

Erol Toksoy yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:36

Merhaba Sevgili Melih

Yazını sonuna kadar okudum kim olduğunla ilgili kısmı da ayrıca okudum. Dolayısıyla yazıyı bebekteki yatından yazmadığını bilerek cevap vericem.(not: bir metin yazarı olarak yazını son derece akıcı buldum kalemine sağlık)

Öte yandan yazına üzüldüm ve kızdım. Sana iki tür cevap vericem biri kısa, diğeri uzun. Önce kısa olanı vereyim ilgini çekerse uzunu okursun.

Kısa cevap: Keşke İngiltereye giderken chpyi de yanında götürseydin. Eminim ingilterede acayip iş yapardınız sen mesleğinde ilerlerken onlar da millibande siyaset dersi verir tez zamanda muhafazakarları devirir İngiltereyi ve İngilizleri hak ettiği gibi yönetirlerdi.

Uzun cevap: Yazın çok doğru tespitlerle başlayıp sonra Afganistan fotoğrafında error veriyor.Genelleme yapıcam burada biraz( sen yüzde 50 hırsızlığı aklıyor derken ona buna cahil aptal derken genellemenn dibini yapmışın benim genellememe de bozulma bir zahmet)

Efendim afganistan eskiden çok medeniydi iranda kadınlar sırtı açık elbiseyle gezerdi bir de şimdiki hllerine bakın demek cahilliğin dibidir. Evet bizim için de aynısını söylemek cahilcedir.

O fotoğrafların 2-3 km ötesinde fakirik sefalet gerçek anlamda cehalet ve ilgisizlik vardır. Yani kısacası bu saydığın coğrafyalar ileriden geriye dönmemşlerdir tam tersine aslında hep geride kalmışlardır. İlerlemek batılı gibi giyinmekle olmaz ilerlemek için batılı gibi düşünmek hatta batılıyı da aşıp daha ileride dşünce üretmek gerekir. Refahı eğitimi modernizmi bir ülkenin her köşesine yaymadan o ülkeyi ilerletemezsin.Kabil paris gibiyken, tahran londra gibiyken, istanbul new york gibiyken, o ülkenin kırsalı varoşu kasabası nahiyesi hala kerbelaysa o ülke ilerlemiş medenilemş sayılmaz. Halkı da bir anda Norveçli olma yoluna girmez.

Bugünkü o yozlaşmış dediğin Türkiye resmi gerçek Türkiye resmidir sen beğen beğenme.Bugünkü iktidar gerçek halk iktidarıdır. Halkın yarısı bu iktidardan memnundur çünkü kendi dilinden konuşan onunla aynı sıkıntıları çekmiş insanları başında görmektedir.

Hırsızlığa gelince evet bu iktidar hırsızın daniskasıdır. Hatta insanlık tarihinin en yoz en yolsuz iktidarı da olabilir. Ama güzel kardeşim bu topraklarda her iktidar her lider her parti çalmıştır. Atatürk kutsalına dokunmadan geçiyorum. Ama savarona yatına senin gibi tornada çalışmış kaç halk çocuğu binmiştir diye sorsam eminim mesajı anlarsın belli ki zeki çocuksun. Şu anki durum Cumhuriyet tarihinin başından beri ezilen sömürülen bir zümrenin içinden çıkmış bir adamın onların anladığı dilden sağa sola çemkirmesi ve arada sırada alın size köprü yaptım stad yaptım iki akrabanızı da belediyede işe aldım diye başlarını okşamasından ibarettir.( makarnadan 2-3 level ilerisi yani)

Senin bahsettiğin monşerler aynı şekilde çalıp çırparken yolu köprüyü yarım bırakıp üstüne kendi gibi monşer çocuklarını sağa sola atamışlar bir de halk sesini çıkardığında hadi oradan lan cahiller diye kafalarına vurmuşlardır. Al sana medeniyet tolunda Türkiye.

İşte bu yüzden senin bahsettiğin yozlaşma Özaldan beri değil ittihat ve terrakiden beri hızla devam etmektedir.

Senin gibi potansiyeli ve akıllı beyinlerin bu kadar kolayca ülkesinden vaz geçmesi ve bunlardan adam olmaz diyerek çözümü başka diyarda araması da zaten bu elitist yozlaşmanın tezahürüdür.Çocukluğu mevsimlik işçi olarka geçen memur çocuğunu bile belli bir eğitime ulaşınca halktan nefret ettirmek halka karşı yabancılaştırmak onları aptal ve cahil olarka yaftalatmak oligarşik bir ideolojinin sonuunda ortaya çıkan bir görüntüdür .

İşin özü güzel kardeşim elini taşın altına koyan akıllı adam kalmayınca elini taşın altına koyan hırsızlara gün doğar. Senin görevin hem CHP’ye alternatif oluşturmak, hem CHPiçinde siyaset yapmak hem de halk olarak chpyi yerden yere vurmaktır. Zira 2014 iktidarıyla mücadele etmek için 1923 model bir ideolojiyi sahiplenemezsin.

not: tashihler için kusura bakma bu satte kendime redaksiyon yapamıcam.

Yasemin yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:26

Melih bey, yazınızı her satırını buruk bir tebessümle okudum.
Çocukluğumu , ergenliğimi, erken yetişkinlik dönemlerimi , sınavlara hazırlanarak, ders çalışarak, test çözerek, tez savunarak ve okuyup ülkeme , vatanıma faydalı bir birey olma inancıyla gecem gündüzüme karışmış şekilde geçirmiş , 80 ler kuşağından biriyim. Bu ülkede mühendisliğe ihtiyaç olmadığını anlamam 5 senemi aldı. Okuyarak biryerlere gelme konusunda kandırılmış olmanın verdiği hayalkırıklığı yetmezmiş gibi hergün cehalete methiyeler düzülmesi de canımı çok yaktı.Ve 2014 nisanında yurtdışına gitme kararımızı verdik, şu an eşim yurtdışında düzenimizi kurunca ben de yanına gidip 0 dan tekrardan mesleğime başlamayı düşünüyorum, ha gidilen ülkelerde de kötü olaylar muhakak oluyor ama kendinizi bunlardan sorumlu hissetmiyorsunuz, ama burda , kendi vatanında , elitizm ile suçlanıp , azınlık muamelesi görmek ve yine tüm bu cehalettin suçlusu olarak itham edilmek çok daha acı verici oluyor. İnternet çağında yaşadığımız şu dönemde , Cahil kalmak bir tercih meselesidir, kimse lütfen bu konuda ajitasyon yapıp haklı çıkmaya çalışmasın.
Okumuş insanlar ülke dışına gittikçe ellerini ovuşturanlar , ülke bize kaldı diye sevinenler de ne yazıkki mühendisliğin olmadığı madenlerde göçük altında , depremlerde enkaz altında kalıp canlarını yitirecekler…

Aceyhan yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:15

bence ne zaman ve nereye taşındığınıza bağlı olarak biraz anlam kazanabilir yazınız ama,projelerinde kullandığı işlemci modellerini yazarak vizyonunu belli eden ve ülkesini, beğenmediği hale sokmasına sebep olan topraklarda, onlara hayran hayran bakarak kaçışını meşrulaştırmaya çalışan biri gibi görünüyorsunuz…

Serkan yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:09

Valla en güzel karar…

Aynı yaştayız, benim de kızım var, benzer meslek yapıyoruz, ben de gecemi gündüzüme katıp çalışıyorum.

Senelerdir bu ülkenin cahili cühelası, özellikle burada net kategorize edilmeyen “saygısızı” ile uğraşmaktan bıktım. O kadar fırsatımız vardı, dilimiz de yeterliydi, babam öldükten sonra annemleri bırakamadım.

Kısacası biz cesaret edemedik bir türlü.

Şimdi çocuğumun geleceği ne olacak diye düşünüyorum. Bu ülkeye senelerdir yapılanlardan sonra geldiğimiz nokta, önümüzdeki 20-30 sene toparlanamaz. Bu 20-30 sene kızımın hayatının en verimli yılları olacak. Bundan sonra da ne yapacaksam onun için yapacağım.

Burada yorumlarıyla ahkam kesen; “zaten gitmeniz iyi olmuş” diyenler, “savaşmak lazım” diyenlerin samimiyetine katılmıyorum. Bugün hiçbir anne baba, çocuğu için daha iyi bir gelecek sunabiliyorsa, bir saniye daha düşünmez. Savaşıp ne elde ettik? Türkiye’ye dair hiçbir ümidim, hiçbir planım yok. Benim içinde yaşadığım eski İstanbul, eski İstanbul’lu yok. Eh kendimin de neyi sahiplendiğimi anlayamıyorum. Sadece ortak dil kaldıysa, başka dil de biliyorum.

Ben kızımın gözlerine bakınca o ışığı görüyorum ve size yüzde yüz katılıyorum. Ailenizin, özellikle çocuğunuzun bahtının açık olmasını gönülden diliyorum.

Sevgiler

Giden Biri Daha yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:07

ben de gittim… Benzer sebeplerden.. Cok da mutluyum buralarda…. Ama gene de havai fisek gösterisini 29 ekimde izleyememek çok fena :(ben de duygusal takiliyorum bugünlerde..

Noname yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:02

Son gunlerde buna benzer yazilar cok ilgi goruyor. Sanirim sebebi de bir cok insanin “artik gitme vakti geldi” seklinde dusunuyor olmasi. Ben de yaklasik 3 sene once ayrildim ulkeden, cok da memnunum.

Fakat senin durumun bir nebze daha farkli ve isin ciddiyetini daha da arttiriyor. 38 yasinda, evlenmis ve cocugu olan duzenini kurmus birisi olarak ulkesini yasamini cevresini degistirmek gercekten zor. 20li yaslarda bekar olan birinin ortama entegre olmasi cok daha kolay ancak senin pozisyonunda ulkeyi terketmek hem takdir edilesi hem de Turkiye’deki son durumun ne kadar dusundurucu oldugunun gostergesi. Ancak onemli olan “gelecek”, ve gelecek de cocuklarinin gelecegi olunca en dogru hamle olmus. Kolay gelsin diyorum ve paylasimin icin tesekkurler.

Bunun disinda gocmenlik ile ilgili benim de corbada bir tuzum olsun. Seneler senesi yurtdisina gitmek hep bir zenginlik gostergesi gibi algilandi, hatta alti ustu ziyaretci olarak gidecek olan bile “beni mi alacaklar ingiltereye, bana vize vermezler” seklindeki eziklik kanimiza isledi, isletildi. En tatsizi da “Parasi olan gidiyor ya” seklinde bir sacmalik turedi. Halbuki yurtdisina, hatta daha da belirginlestirelim, 1. dunya ulkelerine gocmen olarak gidebilmek icin 4 ihtimal var ;

1 – Maddi durum
2 – Egitim
3 – Is Deneyimi
4 – Iltica

Bunlardan birisi durumunuza uyuyorsa istediginiz ulkede yasayabilirsiniz. Iltica epeyce ekstrem ama o da bir yol. Ancak tum bu opsiyonlarin ortak bir noktasi var ; risk alabilme! Turkiyede stardard duzenini kurmus, sabah isine gidip aksam gelen ve sonra da “yahu parasi olan gidiyor” demeyi birakabilmekle basliyor konu. Konunun ozu risk.

Yukaridaki ihtimaller uymuyorsa bile ziyaretci vizesi alip, orada ihtimalleri zorlayip is bulan ve calisma iznini kapatan insanlarla dolu burasi. Bahsettigim turkler de degil, portekizlililer, almanlar, fransizlar, italyanlar vs. Daha iyi bir yasama sahip olmak o kadar kolay degil, taviz vermek ve risk almak gerekiyor.

Son olarak ben de paragraflar uzunlugunda bir yazi yazabilir deneyimimi paylasabilirim ama yurtdisi deneyiminin bana kattigi en onemli seyi soyleyecegim ; insanlara olan guvenimi tekrar kazandim arkadas. Bu bana kazik atar mi, yaya gecidinden gecerken arabanin altinda kalirmiyim, bar cikisi mis sokaktan gecerken bi tarafimdan sislenir miyim, devleti, kurumlari ya da kisileri elestirdigim icin basima is gelir mi sorularindan kurtuldum. Gerisi de teferruat zaten. “You can’t win’em all”

 
Sayfa     1     2      3     4