...................
...................
TÜRKİYE’DEN NEDEN TAŞINDIM? -4
Melih Karakelle
27 Ekim 2014
                         
...................
 
...................


Ahmet Karlı yazdı: 28 Ekim 2014 at 23:00

Öncelikle şunu düzelterek başlayayım. Zekaya dair vermiş olduğunuz bilgiler yanlış. Yüksek lisansla birlikte 6 senelik psikoloji eğitimim var ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki farklı ülkelerin ve etnik grupların zekasını mukayese etmek mümkün değil. Bu tip veriler, haritalar akademiden dışlanmış akademisyenler tarafından ortaya atılıyor ve internette sizin gibi bilgisi olmayan kişiler tarafından yayılıyor. Göç ettiğiniz ülke de o grafiğe göre çok yüksek bir ortalamaya sahip değil ayrıca.

Halkın hırsızlığı onayladığı kısmına gelince bence halk onayladıklarından yana değil nefret ettiklerine karşı oy kullanıyorlar. Düzgün seçenekler ortaya çıksa şu anki isimlerin tamamının 90’lardakiler gibi silineceği görüşündeyim.

İnsanlığa bir faydanız olmasını istiyorsanız bunu sizden talep eden bir ülkeye gidin falan demişsiniz. Çoğu insanın insanlığa fayda sağlayacak kapasitesi yoktur. Bu tür bir karar çoğu zaman ancak bireyin kendisine fayda sağlar. Kusura bakmayın ama sizin de orada atomu parçalayacağınızı falan zannetmiyorum. Daha konforlu ve rahat bir hayat yaşayacaksınız. Kendi çıkarınız için gitmişsiniz. Farklı anlamlar yüklemenin bir lüzumu yok.

Bence bu yazıyı başkaları için değil kendiniz için yazmışsınız. Türkiye’yi terk etme kararınızın haklı olduğuna kendinizi ikna etmek için. Gerçekten geride bırakabilseydiniz Türkiye ve bu konular zaten aklınıza hiç gelmez, sadece yaşadığınız ülkeyi ve oradaki geleceğinizi düşünüyor olurdunuz.

İşinizi yapmak için gitmiş olmanız oradan Türkiye için bir şeyler yapmaya çabalamanıza engel değildi. Üstelik Türkiye için de henüz her şey bitmiş değil. Bence sizinkisi sıkıntıları kaldıramama durumundan çok bir konfor isteği (mecburiyetten yurt dışında çalışmakla Türkiye’ye sırt çevirip inancını kaybetmenin farklı şeyler olduğuna inanarak bunu yazıyorum elbette). Üstelik bu kararı dayandırdığınız gerekçelerin aynı o cehaletle suçladığınız insanların kararlarının gerekçeleri gibi gerçek değil ve bilgisizliğinizden besleniyor.

Ülkeden ayrılan, ayrılanlar arasında da sırt çeviren arkadaşlarım var. Kim bilir belki ben de günün birinde bu yönde kararlar alırım. Ama alırsam umarım sizin öne sürdüğünüzden daha makul gerekçelerim olur.

Yıldız yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:57

Merhabalar. İyi ki böyle bir yazı yazıp, yayınlamışsınız. Sayenizde “gitmek mi, kalmak mı?” konusunda farklı bakış açılarını görme fırsatımız oldu.

Herkes yaşamını dilediği gibi biçimlendirmekte özgür. Umarım verdiğiniz karar hem size ve eşinize, hem de küçük kızınıza iyi gelir. Gittiğiniz yerde mutlu bir yaşamınız olur ve çok hasret çekmezsiniz.

Biz vatanda kalmayı seçenler ise; umarım burayı değerlerin yaşadığı ve değerlerle yaşanan bir ülke haline getirmeye, yaşamımız ve yapacağımız seçimlerle katkıda bulunuruz. Nihayetinde emniyet şeridine girmeyen, sırada öne geçmeyen, hırsızlık yapmayan pek çok insan da var.

Öngörülerin hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek. Şahsen yanılmış olmanızı diliyorum.
Size de, bize de bol şanslar…

Emre yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:56

Melih Bey sizi içten tebrik ederim, çok doğru bir karar vermişsiniz. Doğru olduğuna inandığım kadar aynı zamanda cesaret de isteyen bir karar, bunun için de ayrıca tebrik ederim. Neticede semt değil, şehir değil bambaşka bir ülkede hayat kurmak, sevdiklerini geride bırakmak cesaret ister. Kimileri buna, mücadeleden kaçtı-kendini kurtardı, ne cesareti, falan der, hamaset yapan klişe sloganlara aldırmayın. Fakat bir yandan da üzüntü duydum; zorluklar içinde okuyup makine mühendisi olarak yetişmiş bir beynin ülkesini ekonomik-maddi sebeplerden değil ama yazıda bahsedilen manevi huzursuzluktan dolayı terk etmesini tebrik edecek halde oluşumuzdan üzüntü duydum. Yaşamınızda başarılar dilerim.

Windy yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:44

Aynı düşünceleri paylaşıyorum. Gitmek ve çabalamaya vazgeçmek neden kötü olsun ki? Hem elimizden ne geliyor bunca geçim derdi arasında? Her şey iyi bile olsa İngiltere çocuk yetiştirmek için çok güzel. Bir şansım olsa ben de yerleşirdim sırf çocuğum için.
Her şey gönlünüzce olsun

Fehmi atasoy yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:38

Üç kavramı tanımlamanız ve 70 lerden günümüze ülke için yapmış olduğunuz durum tesbitiniz mükemmel Teşekkürler

Meltem yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:30

iyi ki gitmişsiniz…umarım bir daha dönmezsiniz..tabi gerçekten gittiyseniz…

Nazli yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:26

Tespitlerin dogru …Ben Ataturkcu’yum umutsuz , karamsar konusana acirim
Yeni hayatinda mutluluklar

Seyit yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:20

Ben de bir yıl önce aynı gerekçelerle Turkiye’yi kalıcı olarak terkettim. Türkiye’nin şu anki toplumsal yapısı ve değer yargıları bana hiç uymuyor. Benim hayat sürecimde bu konuda bana uyan bir yönde bir değişiklik olmayacağına inanıyorum.

Çocuklarımın böyle bir toplumda, insana ve doğaya saygısı olmayan, cahil-kurnaz, önyargılı, sorgulamadan kabul eden, eleştiriye kapalı, sürekli saldırgan bireyler olarak yetişmesini istemiyorum.

Léo yazdı: 28 Ekim 2014 at 22:18

Dogru tespitler.
Yazinizda zaten zeka ve o zekanin eksikligi ile ilgili -IQ, sosyolajik acidan uygun bir zeka dinamigi degil ama…- uygun bir aciklama getirmisiniz.
Yorumlar arasinda zeka eksikligi ile alakali olan cikariminizi dogrulayan, ispatlayan bir cok kisi var.
Geri kalan, farkindaligi olan bireylere sabir dilerim.

S yazdı: 28 Ekim 2014 at 21:48

Gercekleri yazmak bile zordur bazen. bak yazmissin ve nasil tepkiler almissin. Bir insana salak dersin kizar, ama salakligindan vazgecmez. basarilar

Fehmi Atasoy yazdı: 28 Ekim 2014 at 21:22

Üç Kavram için tanımlamanız ve durum tesbitiniz harika

Rana yazdı: 28 Ekim 2014 at 21:17

3 senedir Ingilterede yasiyorum. 2 hafta once Turkiyedeydim. Yemek yedigim ve eskiden sikca gittigim lokantadaki tanidik garson nerelerde oldugumu sordu. Ingiltereye tasindim deyince, git abla ya, bizim insanimiz gibisi hicbir yerde yok dedi. Dusundum, evet yok. Yasadigim ulkede bizimki gibi cahil, aptal, sevgisiz, saygisiz insan yok. Karsidan gelen yuzune gulumsuyor burda. Istnbuldaysa iki tarafli omuz yedigimi bilirim ayni anda. Ornekler o kadar cok ki, anlatmakla bitmez. Neyse, yalniz Ingilterede cok Turk olmaya basladi, bazen bakiyorum da o cahil kulturu buraya da hafiften kayiyor. Neyse, hayatta bol sanslar!

İsimsiz yazdı: 28 Ekim 2014 at 21:13

Melih Bey yazınızı çok beğendim , aynı şeyleri senelerdir çektiğim ve farkettiğim için artık hayatımı 22 yaşında olmama rağmen Avrupa’da devam ettirme kararı aldım .

Şuanda bulunduğum ülke Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri , ekonomik olarak Türkiye’den güçlü değil . Fakat burada orta halli insanların bile ne kadar güzel yaşadığını gördükten sonra ,Türkiye’de çok iyi bir işim ve gelirim olsa bile onlar kadar mutlu bir hayat süremeyeceğimi acı da olsa anlamış bulunmaktayım .

Yurttan ümidi kestiğimi düşündükçe ve ailemi , herkesi orada bıraktığımı hatırladıkça üzülüyorum fakat gerçekten yaşanması zor bir ülke haline geldi Türkiye . Ömrünüz ve ailenizle birlikte sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşarsınız umarım bulunduğunuz ülkede :)

Barış Kurt yazdı: 28 Ekim 2014 at 21:12

Yazdıklarınıza kesinlikle katılıyorum Melih Karakelle. Bazıları kaçmakta bir tercihtir mücadele etmekte filan yazmış. Ne mücadelesi ? Türkiye de bir entellektüele kaç cahil düşüyor haberin varmı ? Hiç öyle narsistlik filan değil,realist bir durum: bu kadar kitleleşmiş,yoğunlaşmış bir cehaletle devlet desteği olmaksızın savaşmak hayatını boşa harcamak olur. Hükümet düşecek,çağdaş bir hükümet gelecekte bu yığınla cahili eğiteceğiz! Bunun en kısa süresi 100-150 yıldır. Sosyolojik bir olgudan bahsediyoruz şak diye aydınlanmıyor halk. Ömrümü cahillere harcayamam,burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi….

Akif yazdı: 28 Ekim 2014 at 20:52

Hayırlı olsun
Abi yaşım 21. Avrupa’da 1 yaz geçirdikten sonra buradan taşınmayı düşünmüştüm vazgeçmiştim. Şu an tekrar düşünüyorum ve bu sefer kesin karar vereceğim, bu yazı da Avrupa’da geçirdim o etkili oldu galiba. Yorumları da hesaba katarsak herkes aynı şeyi düşünüyor galiba. Düşüncelerine katılıyorum. Hayatımı sahil kesiminde kendi mikroçevremi kurmaya çalışarak ya da Avrupa’da bir Avrupalı olarak yaşayarak geçirmek arasında seçim yapmaya çalışırken her haberlere baktığımda düşündüklerimi yazmışsın. Eline sağlık.

Berkant yazdı: 28 Ekim 2014 at 20:49

merhaba özellikle Türkiye’deki büyük şehirlerinde bu sorun kendini göstermekte, bende bundan sıkılmış bir bireyim açıkçası, ama halen ufakta olsa umudum var, siyaset umurumda bile değil, Türkiye’de her kafadan her konu için başka bir ses çıkıyor, bu benim canımı sıkıyor, trafik ile ilgili verdiğin tüm örneklere katılıyorum, insan nerde mutlu oluyorsa orada yaşaması gerektiğine inanıyorum.Hayırlısı olsun, olay sadece para değil, bir etken sadece, Türkiye’de yaşayıp da gerçekten zengin olanlar görmek istemedikleri insanlardan izole olarak yaşayabilirler ama normal insanlar için bu zor, üstüne üstük, sorumsuz ve cahilce davranan insanlar normal insanlarıda bir süre sonra kendilerine çekiyorlar, trafikte herkes emniyet şeridinden gidip siz gidemeyince o kişi ben salak mıyım ya diye soruyor ve oda sisteme katılıyor ve böylece sistem içinden çıkılmaz bir hale geliyor.60ların başından beri başlayan çarpık kentleşme insanı çileden çıkarıyor.

Geçenlerde bir yerde okumuştum Hollandalı birisi şöyle diyordu
“1453’de tapusunu aldığınız İstanbul’a halen yerleşemediniz” bende aynen katılıyorum, halen yerleşilemedi…

Bahadir yazdı: 28 Ekim 2014 at 20:29

Bu arkadasimizin yazisini gerisinden anlayan cok insanimiz var, kimisi bu ulkenin sahibi ilan etmis, kimi ya sev ya terketci, kimi korkak ilan etmis kimi kahraman. Aslinda bir nevi yine yazinin ana fikri de bu ya zaten.
Turkiye kotu durumda. Disariyi da iceriyi de iyi bilen, yurtdisinda yasamis, calismis, ulkeye donup is kurmus, yine yurtdisinda cok sik bulunan biri olarak yaziyorum. Turkiye iyiye gitmiyor. Bunu soylemek bu ulkede yetismis biri olarak cok aci. Hayatinda burnunu memleket disina cikarmamis insanlar icin iskembeden sallamak cok kolay, anlamaniz ise mumkun degil. Cok zordur disarida yasamak. Dilini konusamadiginiz icin degil, ben uc yabanci dili iyi konusurum. O insanlarin esprilerini yasam tarzlarini da anlayamadiginizdan degil. Orda para kazanamadiginiz, veya ac kaldiginizdan da degil. Orada dogup buyumediginizden, o kulturun icerisinde yogurulmadiginizdan zordur. Sevdiginiz yerler, insanlar geride kaldigi icin zordur. Hatta cocuklugunuzda beyninize kazilan havadaki koku bile farklidir ve eksikligi cok zordur. Diyebilirsiniz ki kendi kasinmis, gitmeseydi, kafasina silah mi dayadilar diye. Ben de size derim ki, bazen kafaya silah dayamak gerksizdir, hatta silah dayiyarak kimseyi gonderemezsiniz de geleceklerini calarak, kalplerini kirarak gonderebilirsiniz. Ben giden ama uzulerek giden herkeste bu gercegi ve buna ragmen cesurca hareket edebilen insanlar gorurum. Cogu zaman donenler olur, ama yine dayanamazlar. Bir o yana bir bu yana savrulur gider yasamlar. Bu yalnizca Turkler icin gecerli degil. Ulkesinden giden, gitmek zorunda olan her milletten insanin ortak duygusu, ortak yasamidir.
Bu ulkedeki cogu insan kotuye gidisi inkar durumunda. Inkar edemeyecek kadar cesur olanlar da dayanilmaz acilar icerisinde. Siz hayatta bu bilinc seviyesine ulasmadan bu yorumlari yapabilen insanlar farkinda bile degilsiniz bu giden insanlarin sizin hayatiniza hatta sofraniza kadar kattiklari zenginlikleri. Kaybettiginiz zaman anlar misiniz, cok cok zor.
Gitmek mi zor kalmak mi? Bu sorunun anlamini anlayan arkadaslar icin yazayim bundan sonrasini, gerisi okumasin.
Gitmemek her gecen gun zorlasiyor bu memleketten. Biliyoruz ki bu daha baslangic. Ortadogu toplumlarinin basina on yillar once gelmeye baslayan isler bugun bu topraklara ithal edildi ve sonucu uc asagi bes yukari gorebiliyoruz. Elinizdeki secim yarin Kobane’dekiler gibi arabanizi Bugaristan sinirinda birakip sinirin biraz otesinde bir kampa yerlesmek ile, bugunden imkan varken gidip yeni bir hayata baslamak, cocuklarinizin gelecegini guvence almak arasinda bir secim gibi duruyor.Ancak sunu da unutmamak gerekli ki, sinirin ote tarafindaki cimler buradan gorundugu kadar da yesil degil. Oralarin da oyle sorunlari var ki ilk etapta gormezden geldikleriniz sdonradan buyuyor, ve bu yabanci memleketin sizin olmayan sorunlari ile ugrasmak cok daha fazla yoruyor. Omur boyle gelip geciyor. Bizler icin yine de en iyisi, bu ulkede mucadele vererek bu cahil ordusunu ve bu topraklarin kara talihini bir kez daha yenmek, kendi halkimizi bu karanliga teslim etmemek. Ataturk’un bize biraktigi yegane miras iste bu.

Husnu Bebek yazdı: 28 Ekim 2014 at 20:14

Basit, sade, süssüz, kibirden uzak, alcak gonullu ve dibine kadar hislere tercuman.
Kalemine saglik dostum.
(Eng karakterler icin kusura bakmayin)

Filiz Thomas yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:58 Oncelikle ingiltere’nin hangi bolgesinde yasadiginizi merak ettim. Bben Sheffield sehrinde yasiyorum 14 yildir ve benzer sebeplerle buradayim. Bir de Istanbul’da hangi okullara devam ettiginizi sormak istiyorum, cunku yazim yanlislariniz rahatsiz edici ve APTAL kelimesinin aciliminda, Turkiye disindaki ulkelerin bu kelimeyi asagilama olarak kullanilmadigini ongormeniz bana bu yaziyi, kendi deyiminizle APTAL kisilere mi yonlendirdiginizi sorgulatti. Ingiltere’de yasayan ve umarim inglizceye hakim biri olarak “stupid” kelimesinin asagilama oldugunu bilmeniz gerekmez mi? Almanca ogretmeniyim ve otoritemle kesin olarak belirtebilirim ki, “bloed” kelimesi de ayni amacla kullanilir. Ve yazlari Ispanya’da ikamet ettigim icin estupido kelimesinin de ayni anlamda ve ayni amacla kullandigildigini biliyorum.(bu arada bilgisayarimda Turk karakterlerleri olmadigi icin ozur dilerim)
Umarim yikici degil yapici bulusunuz elestirilerimi,
Iyi calismalar
Filiz Thomas

A.Duygu AKTAŞ yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:44

Yolunuz açık, ömrünüz aileniz ile birlikte sağlıklı ve huzurlu olsun, darısı da başıma olsun:)) 23 senelik mühendisim, göz göz emeklilik bekliyorum ki basıp gideyim bende bu ülkeden.Bunu vatan sevgisi ile anlamak mümkün değil.Belki de ülkemi çok sevdiğim ve artık bu halini görmeye dayanamadığım için gitmek istiyorum.Belki de yıldığım ve artık geleceğe dair bir umut besleyemediğim için gitmek istiyorum.Ama kesinlikle bu rezilliğin bir parçası olmamak için, gözden ve gönülden ırak olmak için ve en önemlisi akıl sağlığımı korumak, içimde her gün durmadan büyüyen öfkeye yenilmemek ve iyi bir insan olarak kalabilmek için gitmek istiyorum.Becerip yaban ellere yerleşemezsem de döndüğümde mühendislik yapmayacağım.Çünkü artık benim bildiğim benim yaşadığıma yetmiyor…

Tonguç yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:40

tebrik ederim Melih en iyisini yapmışsın. Türkiye’deyken birşeyler düzelsin diye uyarıda bulunan insanlara “ya sev, ya terket” diye cevap veren zihniyeti ve terkedenlere ettiği lafları kaale almamak lazım.

Vicdanlı, dürüst, eğitim düzeyi yüksek insanların geri kalmış ülkelerde dışlanması yeni birşey değil. Bu dışlanma durumu nefes aldırmayacak boyutlara ulaşınca insana terketmekten başka bir çare de kalmıyor zaten. Belki birey olarak cahillerle savaşmayı bir yere kadar göze alabilirsiniz ama eğer çoluk çocuk sahibi iseniz evladınızdan bunu bekleyemezsiniz. Çocuklarınız adına da ancak bir yere kadar savaşabilirsiniz.

Türkiye’de büyüyen her çocuk günümüz şartlarında ister istemez cahilliği, zorbalığı, haksızlığı benimsemek zorunda kalıyor. Çocuğunun gelişim çağını böylesine kısır böylesine negatif bir ortamda geçirmesini aklı selim hiçbir evebeyn kabul etmez, etmemelidir. Ben özellikle kız çocuk sahibi ailelere bir an evvel kaçmalarını salık veriyorum.

Pinar Kahraman yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:26

Melih, gozlemlerine katilmakla beraber sonunda vardigin karar beni cok uzdu. Dunyadaki tum rezillikler boyle bir tavirla karsilansaydi ne kolelik, ne cocuk isciligi, ne (…) kalkardi, ne kadin haklari, ne gay haklari, ne (…) kazanilirdi. Kotuluk, rezillik, acgozluluk her zaman dunyanin bir parcasi olmus, boyutu ya da sekli ne olursa olsun. Senin gibi egriyi dogrudan ayirt edebilen akli basinda insanlar tarih boyunca pes etseydi hicbir kazanim elde edilemezdi.

Murat yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:23

Biz ne afganız ne arap ız ne diğerleri
Biz TÜRKÜZ
ATAMIZI İYİ ANLAMAMIŞ SINIZ
İstiklal Marşımızı unutmuşsunuz
Yazık!!
Bu Vatan Benim ,Bizim
Hiç bişey olmazsada vergi verip
İyi evlat yetiştirmek bile yeterdi.
Mevzu bahis VATAN sa gerisi teferruattır.
Ya sev Ya terk et.

Mehmet yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:14

once Yorumları okuyup sonra Yazıyı okudum arkadasım okadar haklisin ki yorumlarda bile ne demek istediğini anlamayan okadar insan yine cehaletinin at gözlüklerinin içerisinden yazını okuyup yorumlamışlar bende senin gibi en kısa sürede bu ülkeden çekip gideceğim ve bazılarına sunu Söyleyeyim Müslümanlar Avrupa’da daha mutlu bir sekilde yaşıyor Müslüman ülkelerde nazaran sana ve ailenin Allah yolunu acık etsin ve mutlu etsin taşındığın ülkede

Gurk yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:09

negatif yorumlarin cogu yaziyi okuyup bu durumu duzeltmek icin alevlenen degil de “biz boyle iyiyiz artizliin luzumu yohhhh” diye oz guven yoksunu insanlardan gelince durum baya ironik bir hal almis.

cok guzel yazmissin kardesim hepsine katiliyorum. halim vaktim birgun yerine gelirse (isim, kariyerim ve boyle umutlarim var artik. turkiye’de yoktu…) ailemi de o cehennemden kurtarmak istiyorum en kisa zamanda.

Alper Ayrancı yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:04

Yazınız oldukça kısa ve hedefe yönelik. Gün geçtikçe aileden gelen terbiye, dürüstlük ve değerler doğrultusunda bu toplumun içerisinde azınlık olduğunu hisseden kişilerden birisi olarak aynı duygular içerisindeyim. Hırsızlığı, terbiyesizliği, şark kurnazlığını marifet sayan ve buna değer veren bir toplum insani değerleri olan kişiler için uygun değil. Ve maalesef artık yüksek oranda azınlıkta olduğumuzu düşündüğüm için umut kalmadığına katılıyorum. Umarım yeni yaşantınızda mutlu olursunuz. Yapılan saçma sapan “liboş, elitist” tarzındaki yorumlara lütfen kafayı takmayın. Zira onlar da elbet bir şeylerden nemalanıp bu düzenden paylarını alan kişilerdir…

Aysun yazdı: 28 Ekim 2014 at 19:01

Yazınızı okudum. Bu tarz yazılara yorum yapmak çok adetim değildir ama yorumları okuyunca tutamadim kendimi. Yapılan yorumların bir kısmından da neden gittiğiniz çok açık. Yazdiginiz yazının bile altına sizi tanımadan size ait olan düşüncelere saygı göstermeden yapılan yorumlar Türkiye de yaşayanların küçük bir örneği. Sizi korkaklik burjuvalikla suçlayan mi istersiniz size iyi ki gitmissin diyen mi? Çok fazla söze gerek yok aslında çok uzağa bakmaya da gerek yok yazdığınız küçücük yazıyı bile saygıyla tarafsız okuyamayan bir milletiz. Içi çürümüş, Orta Asya da sahip olduğumuz erdemlerden uzak saygısız bilgisiz Doğu kültürüyle batı kültürü arasına sıkışmış ruh hastalarından başka bir topluluk değiliz. Keşke yapılabilecek bir şey olsa ama toplumun büyük bir oranı bu durumdaysa ruh sağlığınızı korumak için çok iyi bir şey yapmışsınız. Aslında çözüm çok basit sizinde bahsettiğiniz gibi önemli olan bilgi değil sadece tek bir erdemi öğrenmek her şeyi çözer : SAYGI SAYGI SAYGI her türlü düşünce ve inanca saygı.

Stk974 yazdı: 28 Ekim 2014 at 18:55

Şimdi şöyle düşünelim. Bir göl var, bu gölde kazlar ördekler kuğular ve diğer kuşlar var. Ama göle acayip bir canlı türü dadanıyor. Kuşların hayatını cehenneme çeviriyor. Bir tek kar yağarken gölden ayrılıyor ve göl buz tutunca bazı kuşlar ölüyor ama buz eriyince o iğrenç canlılar geri dönüyor. Kuşlar bir karar alıyor. Bir daha ki buz tutuşunda kanatlarını açıp dışarıda bırakacaklar ve hep birlikte kanat çırpıp buzla birlikte başka yere göçecek, gölü yani anayurtlarını memleketlerini her neyse hem kurtaracak hem de iğrenç canlılardan kurtulacaklar…

Hal böyleyken gölümüzü bir buz kalıbı misali başka yere kanat çırparak taşıyıp kurtaramayacağımıza göre bu gölde kalıp o iğrenç canlılarla savaşıp topluca kurtulacağız. Buna örgütlenme bilinci denir yüzyıllardır hala bilmeyen kaldıysa…boyacı küpü değil ki daldır çıkar iki günde hophop tüm sorunlar çözülsün oh ne ala! Bu arada kimilerimiz erken ayrılacak aramızdan, anılarımızda kalacak kimi de böyle gölünden ayrılıp başka memleketlere göçecek ve bize uzaktan blog yazılarında dertlerini anlatacak, ebedi gurbetten iç dökecekler. Olsun. Onları anlamak da önemli. Buna da empati denir. Blog yazarlarından bazıları (!) bundan nasibini almamış, yaşadıkları coğrafyayı ve pek bi methettikleri o tek dişi kalmış medeni canavar BATI’yı da hiç ama hiç anlamamış olsalar da.

Bu yazıyı yazan kişi de bu arada pek çok Avrupa ülkesi, ABD görmüş, İngiltere’de 1 yıl yaşamıştır. Zannetmeyin ki ben bu çelişkileri hiç yaşamadım. Ama oralardaki insanların kibar küstahlığını, Ortadoğu coğrafyasından gelmiş herkese tepeden bakışını, yıllardır emperyalist ayak oyunlarıyla nice devletleri içten çökertip halkları sömürdüklerini de unutmadım ve unutamam. Özenti göçmen olmak da bir seçim. Pek çok kişinin seçimi ama benim değil. Herkesin seçimi kendine. Herkese iyi şans dilemek gerek.

Ama göldeki kuşların şanstan daha çok başka şeyleri görüp anlamaya ihtiyacı var. Bu blog yazarının göremediği ya da kolaya sığınıp kaçtığı herşeyi yeniden sorgulamaya. zamanı geldi de geçiyor.

Cumhur yazdı: 28 Ekim 2014 at 18:29

Ben bahsettiğiniz CAHİL ve APTAL insanlardanım. Tahmin edebiliyorum bunu da bir hakaret fırsatı olarak değerlendireceksiniz ama bu halimden gayet memnunum. Atalarım ve ecdadımın yaftaladığın gibi CAHİLLİK ve APTALLIĞI (senin tarifinle) olmasaydı bu cennet köşesi ülkede var olabilirmiydik. Düşün demek isterim ama boş lakırtı. İyiki gitmişsin diyenler çok bende onlarda biriyim. İyiki gitmişsin. Gittiğin ülke turşunu kursun senin. Keşke senin gibi bağnazlarıda yanında götürsen. Bu ülkeye yapacağın ikinci iyilik de bu olur eminim..

Emre Bozcan yazdı: 28 Ekim 2014 at 18:27

Merhaba Melih Bey,

Yazınızı sanki kendim yazmışım gibi dikkatle okudum. Sonra sizin kim olduğunuza bakınca yaşadıklarınızı öğrendim ve kendimden çok şey buldum. Yani çok ortak noktamız var. Ben 8 yaşımdan 14 yaşıma kadar abimle beraber her yaz çocuk işci olarak çalıştım. Sanayide press başında veya birçok değişik işte. Babam bir ayyaştı ve yıllarca bizi öldürmek için kovaladı durdu. Ondan kaçarak geçti küçüklüğümüz. Hapse girdi de en sonunda kurtulduk.

Sonra abim ve benim en son kazandığımız parayla annem bize bilgisayar almıştı. Yani yine kendi kazandığımzı parayla oldu bu. O bilgisayar sayesinde bugün büyük bir aşkla yaptığım meslek ile tanıştım. Alamadığımız oyuncaklar veya oyunlar benim için işim oldu. Bugün dahi iş bitiminde bile eve gittiğimde kendi projelerimle uraşıyorum. Malesef türkiyede yaptığım işin bir değeri olmadığını acı tecrübelerle anladım.

Bende sizin yolunuzdan gidip yurtdışına taşınabilmeyi başarmak istiyorum. Yazınızda çok mütevazi bir şekilde taşındım yazmışsınız bu bile ne kadar ince ruhlu olduğunuzu ortaya koyuyor bence. Çünkü yurt dışında iş bulma ve yerleşmek söz ettiğiniz cahil Türk toplumunda çok kolay birşeymiş gibi algılanıyor.

İlk önce yan gelip yatan adam bunları yapamaz. Çalışkan adam bile bunları kolay kolay başaramaz. Bu işler baba parası ile ingiltere ye gidip tatil yapmaya benzemez. Bir kere yaptığın iş her neyse o işte dünya standartlarını yakalaman gerekir. Bizim gibi toplumlarda; 1- hiç bir üniversitede birşey öğretilmediği için
2- kimse kendini gelişirmeye meraklı olmadığından
3- İnsanlar kendini çok geliştridiğini ve ve yettiğini sandığından(Ben oldum).
Yerimizde sayıyoruz ve işin acı kısmı bundan kimsenin haberi yok!

Kendi başına araştırmalarınla veya yurt dışından alacağın online eğitimlerin üzerine çok şey koyarsanız işte orada çalışabilecek standarta erişirsiniz. Bunu başarmak için de iş veya okul harcici zamanlarınızda işinize odaklanmanız anlamına gelir. Bunun yanında kişiliğinizden gelen azim vs. vizyon gibi birçok değişik parametreye de sahip olmanız lazım.

Şunu da unutmamak lazım. Global olarak sektörler küçülürken ülkeler kendi vatandaşlarına sağladığı istihdam azalırken yani işsizlik avrupada da artarken sizi oraya kabul etmeleri cidden çok iyi olduğunuz manasına gelir. Zaten bu düzeydeki insanları Türkiye’de verimlimli kullanabileceğiniz projeler zaten pek yoktur. 1-2 tane varsa da Türk kafasıyla yönetildiğini görürsünüz ve yine soğursunuz.

Cahillik, yobazlık, hırsızlık! vs. konularına girmeyeceğim siz zaten nokta atışı tespitler yapmışsınız o konuda. Ben bu konularda en çok hırsızlıktan muzdaribim. Hırsızlığa karşı bu kadar müsamahalı bir toplum görmedim açıkçası. Neyse girmeyeceğim!…

Sonuç olarka benim de nihayi amacım sizin gibi gitmek ve en iyilerin arasında yerimi almak. Asıl mücadele budur bence. O zamana kadar yazınızı ara ara okuyup amacımı kendime tekrar tekrar hatırlatmak istiyorum.

Ray yazdı: 28 Ekim 2014 at 18:18

Bebegim olacak diye 17 yil sonrasinda turkiyeye dondum. Uzaktan iyi gorunuyordu. Cocugumu turkiyede yetistirebilirim diye dusundum. Cocugum oldu 1 yasini doldurdu. gelecegi ve aile refahimiz icin en kisa surede ve ilk firsatta turkiyeden ayrilacagim.. ..Ayaklarin bas oldugu, cahiliye donemine dogru engellenemeyen bir akimin yasandigi canim memleketimi cehenneme cevirdikleri icin kalmam buralarda kalamam….
hoca nasreddin ne demis : AKLIN VARSA GOLE KACARSIN…!! akli ve imkani olan kacsin..onune gecilemez ve durdurulamaz bir yobazlik bir cig gibi buyuyor memlekette..

Ömer Karadeniz yazdı: 28 Ekim 2014 at 18:12

sayın karakelle,
türkiyenin bugünkü durumu, kurucu babalarımızdan kaynaklanmaktadır. ruhları şad olsun ittihat ve terakkiyi oluşturanlar, mevcut yönetimden o kadar muzdariptiler ki, yeni bir organizasyon kurmak istediler. sonunda başardılar. ama yüz yıl önce konjüktür bambaşka idi. devlet- vatan sadece öncelikli değil tek amaçtı. bu ülkede yaşayan halk, kurucu babalarımızın marabası idi.
CHP bu düşüncenin devamı olduğu için sizde herşeyi devletten bekliyorsunuz. fakat şikayetçi olduğunuz konular tamamen bir insanlık projesidir. bu da sizin gibi insanlardan başlayarak topluma yayılır. siz kendinizi, çocuklarınızı diğer insanlara karşı saygılı olmayı öğretirseniz, bunu sizden gören cahiller de kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalırlar. elbette bir günde on yılda düzelecek konular değil bunlar ama bir nesilde istediğiniz sonuçları almaya başlarsınız. ittihat ve terakki de yirmi yılda iktidar olmayı başarmıştır. yukarıdaki eleştirilerde çok haklı bir kaç kişi gördüm. diğerleri zaten doğru soru sormayı başaramamışlar. sizse en kolay yolu seçmişsiniz. hayranı olduğunuz batı bugünkü seviyesine çok acı çekerek ulaştı. biz bu acıları yaşamadık. onüç milyon nufustan seksen milyon nufusa ulaştık. dönüşüm yavaş ve sancılı oluyor. evet yol gösterecek kimse de yok. ama yazınızın ana fikri; “bu memleketten bir şey olmaz yakalım bu insanları” şeklinde geliyor. hiç de hoş bir şey değil. şikayet ettiğiniz cahilliğin başka bir boyutu sadece. bu konular şikayet ederek değil, yol göstererek çözüm arayarak, bilinç oluşturarak düzelir.

İpek yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:59

http://youtu.be/9F5yeW6XFZk

“Hersey bitmis, hicbisey degismez artik” diyebileceginiz bir ulkede kucucuk bi kiz cikip ben okumak istiyorum dedigi icin once babasini yitirip sonra basindan kursunlanip iyilesip hala cehaletle savasmaya devam edebiliyorsa, bu cesareti ve umudu yureginde barindirabiliyorsa, kusura bakmayin “hersey bitti” demek korkakliktan baska bisey degil.. Ayrica cok mucadele etmis olmak pes etmeyi hakli kilmaz.. Bu ulke “amaaan ben cok ugrastim cok savastim yeter benden bukadar” diyip arkasini donen insanlar tarafindan kazanilmadi.. Bu ulkenin ekmegini yiyen bu topraklarda dogup buyuyen akli selim hickimsenin “bu ulke bitmis” demeye hakki yok! Bunun vatana ihanetten farki yoktur.. 6 senedir is sebebiyle yurtdisinda yasiyorum ve gezdigim ulkelerdeki gozlemlerime de dayanarak soyluyorum, “yasamak amacli” dunyanin hangi gelismis ulkesine giderseniz gidin kendi ulkeniz disinda heryerde 2. Sinif istenmeyen vatandas olucaksiniz. Vatanimizin kiymetini bilelim ve ne pahasina olursa olsun sahip cikalim.

Murat yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:54

Yazınizda bir çok katıldığım yer var fakat şöyleki Türkiyeyi bırakıp Ingiltereye gittiniz ama verdiğiniz örnekte mesela Afganistanı karıştıran bugünki haline getiren ingilteredir. Irakta 2 milyon insan öldürdü o ingiltere ve suriyede gene 2 milyon insanı yurdundan etti orda herşey iyi mi ?

Eyüp Ali Bal yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:52

Yazıyıda okudum, yorumlarıda. Yazık olmuş size, göremediğiniz o kadar çok değeri tepip gitmişsiniz. Burnunuzun büyüklüğünden önünüzü görememişsiniz. Siz neymişsiniz be. Ama sorun değil yurdum sizden kurtuluvermiş. Bir söz var, “YA SEV YA TERKET” söz dinlediğiniz için sizi takdir ettim. Gitmeye meyilliler var yorumculardanda, hadi sizede güle güle.

Sahin Yilmaz yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:46

Kesinlikle katilmiyorum. Berbat bir yazi. Bireysel kurtulusu ve sorumluluktan kacisi ozendiren son derece bencil bir yaklasim. Afganistan, Lubnan ve Iran ornekleriyle retorik yapmaya calismaktan ote hicbir teorik destegi yok. Sanki tarih, toplum yapisi, ic dinamikler birebir ayniymis gibi. Tut ki oyle olsun, hangi sosyolojik veya baska bir bilimsel yontemle bu esigin asildigini tespit etmis belli degil. Hakli oldugu tek bir sey var; bu yaziyi yazan ve kendini aydin olarak goren, cahil olmayan kesimin boyle bencil yazilarina inanan gercek aydin kesim bu ulkeden kacarsa yazida soylediklerinin gerceklesme ihtimali artar. Yani vazoya dikkat et dedigim icin mi kirildi yoksa zaten kirilacakti da ben seni uyardim mi sorusu.

Emre yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:25

Yorumlara bakinca uzuluyorum. Arkadas zaten ben kimim bolumunde cok da varlikli bir aileden gelmedigini belirtmis. Bilgili olmak elit olmakla bir algilaniyor. Ben de ailemin durumu elvermedigi icin burslarla okudum. Turkiye’de ozgur hissetmedigim icin 2 sene once Almanya’ya tasindim. Yurtdisina gidenler sadece zengin cocuklari degil. Belki kimilerimiz sanssiz bu konuda ama kararli olup da bu idealini gerceklestirmeyeni gormedim.

Bazi yorumlarda sadece sorunlardan bahsesildigine dem vurulmus. Tum yasanan problemlere cozum uretmek arkadasin isi degil. Birey olarak sadece yasanan duruma tepki gosterebiliyoruz. Eminim icinde bulundugu pozisyonda yanlis birsey gordugunde duzeltmeye calismistir ama yazisinda da bahsettigi gibi kritik esik asildiysa artik bireysel caba da yeterli olmuyor.

Umarim biraz empati kurup, cok ovundugumuz gecmisimizi daha iyi anlayabiliriz. Hosgoru ve bilgi toplumunda yoz bir kalabaliga dogru evriliyoruz. Umarim sonumuz kotu olmaz.

Sevgi yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:25

Yazınızı ben de okudum.Yayınlayan benim arkadaşımın oğluydu.benim de siz yaşlarda Londrada ün. okumuş bir oğlum var.Şu anda evli ve 4 yaşında bir kızı var.Sizin yaptığınızı ben onlara anne olarak öneriyorum.Yazınızın bu kadar ilgi çekmesi o yüzde ellilik kesimin sizin yaptığınızı isteyip yapamamasından kaynaklanıyor.Diğer yorumları okuduğumda geç kalmış bir Milliyetçilik anlayışıyla eleştirenleri gördüm.İsteyen her kes harekete geçebilir.Bunun parayla filan hiç ilgisi yok.Londrada ki Sofra lokantalarının sahibi bir zamanlar binbir zorlukla garson olarak oraya giden ve başarılı olan birisidir.Kaçma olayına gelirsek ,az önce de bahsettiğim gibi,tüm değerlerin yerini alan para için seslerini çıkarmayıp hatta gizlice oy verenler,devletten aldığı ihaleler sallanmasın diye 12 yıldır yalakalık yapanlar,sadece konuşup hiçbir sosyal olaya katılmayanlar,sözde sol cu geçinip laftan başka birn şey üretmeyen romantik anarşistler ve ahkam kesen elitistler,GEÇ kaldınız geç.Taksimde yüzlerce genç gaz altında böğulurken tv lerden macera filmi izler gibi izleyenler (Ki ben oradaydım),açılım var ama deyip oyları bölenler Ülkenin bütün Silahlı kuvvetleri hapislere tıkılmışken bir gün bile merak edip mahkemeye gelmeyenler hatta “oh iyi oldu” diye iç geçirenler,GEÇ kaldınız geç..Sevgili oğlum,(İzninizle .sizin kadar oğlum var )Karar ve seçim sizindir.Yavrunuzun geleceği için verdiğiniz kararı ben de onaylıyorum ve size yol açıklığı diliyorum.

Selma yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:24

Tasindigin yerdeki “faydan” hakkinda suphelerim var.

Umur yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:19

Yazıyı okuyanların bir kısmı bana hiçte yabancı gelmeyen liboş ağzı ile Melih Karakelle’yi eleştirip, onu kibirli, halkına üstten bakan, ayrımcı vb ifadelerle suçlamış. Oysa anlatılmaya çalışılan “Türkiye dışına taşınmak için bahane bulmak” değil, ülkenin genel insan kalitesinin ne denli bozulmuş olduğuna vurgu yapmak. 58 yaşında, ve hayatımın 15 yılını Avrupada yaşamış biri olarak bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Gerçi hiç yurt dışında yaşamasaydım da düşüncelerim değişmezdi çünkü sağduyu, ahlak, mantık ve vicdan sahibi biriyim. Bu, kızılacak öfkelenilecek bir yazı değil, hüngür hüngür ağlanacak bir tespitler dizisi…

Seçkin yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:17

Yazıda bahsedilen IQ listesi bir literatür taraması sonucunda oluşturulmuş bir liste, ve akademisyenlerin değer vermediği bir liste. Liste yazarlarının yöntemleri, sonuçları, yorumları çok eleştirildi; internette ararsanız onları da bulursunuz.

Ersan Okan yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:16

Sen yanmazsan
Ben yanmazsan
Nasıl çıkar
Karanlıklar Aydınlığa !

Erdem yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:15

Tespitleriniz kesinlikle dogru. 2 ay once ben ulkemde daha mutlu olurum, ulkeme bir faydam dokunsun diye Turkiye’ye geri dondum lakin bu kadar kisa sure bile yetti her seyi anlamama. Sokakta insanlarin kimseye saygisi ve sevgisi kalmadigini rahatlikla gorebiliyorsunuz.

Ulkemin bu durumu her ne kadar beni uzsede herkes hakettigi gibi yasar diyorum. Bizede bu kadar cahil, dusuncesiz ve aptal! insanlarin oldugu vatanimizdan gitmekten baska yapacak bir sey kalmiyor. Anlatmaya ve ogretmeye calismak faydasiz…

Arif Hamil yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:12

Kendi iq sunu çok yüksek bulan insana bakar mısın? Bir kısım yabancı kaynakları referans göstererek ki onlarda Türk düşmanı, Türk millerine aptal demiş. Sen önce atanı soyunu sopunu iyi tanı ve mümkünse geri dönme. Çünkü bu zekayla, bu sabit fikirlerinle orada daha huzurlu yaşayacağına inanıyorum!

Cumhuriyetimizin 91. yılı kutlu olsun.

Melih Karakelle yazdı: 28 Ekim 2014 at 17:07

Eşim dostum okusun diye bloguma yazdığım bir yazı, telif gerektirecek bir şey göremiyorum.. Aşırıp herhangi bir yerde yayınlayabilirsiniz.

Bir Varmış Bir Yokmuş yazdı: 28 Ekim 2014 at 16:20

Çekip gitmen iyi olmuş. Zira pes edip bu toplumu bu hale düşürenlere, kimliğini kaybettirenlere sığınmak(kolaya kaçmak – bahsettiğin yozlaşmanın bir parçası olarak) büyük resmi gördüğünün bir kanıtı. Yaşadığın sadece bir hayat, anladığınsa hiç bir şey yok.

Onur yazdı: 28 Ekim 2014 at 16:18

O hırsızlıgı destekleyen yuzde 50, bu güne kadar bastırılmıslıgın getirdiği etki yuzunden hırsızlıgı hos gorurur olmustur. Tespit dogurdur ama eksiktir, bu tamamen etki tepki meselesidir.

Bu güne kadar cahil kesmi yok sayan ve anlamayan yönetimler yüzünden, şimdi bu kesimi anlamış gibi yapan bir takım insanların ortaya çıkması, bu kesmin gözünde bir kurtuluş olmustur.

Mantık basit, ben zaten yok sayılıyordum, şimdi varım öyleyse gerisi çokta önemli değil. Bunun sorumlusu bu güne kadar bu kesim için sesini çıkartmayan ve bu kesmin eğitilmesi için gerekeni yapmayanlardır.

Ozan yazdı: 28 Ekim 2014 at 16:11

Çok güzel ve basit açıklamışsın. Yeni hayatında mutluluklar..

Bulent yazdı: 28 Ekim 2014 at 16:08

Agzina saglik, bu gügune kadar okuduğum, konu hakkındaki en guzel yazilardan birtanesi.

Hanife yazdı: 28 Ekim 2014 at 16:07

Melih bey merhaba,

Ellerinize saglik. Cok guzel yazmissiniz.

Esim Isvicre vatandasi. Dort sene once memlekete duygusal sebepler ile donduk.
Ancak ozellikle cocugumuzun okul caginin yaklastigi su gunlerde -anlayacaginiz uzere- endisemizin boyutlarini anlatamam.
Is bakiyoruz Isvicre’de , hayirlisiyla tasinanlardan olmak icin.

Hersey gonlunuzce olsun..

Isil Ozel yazdı: 28 Ekim 2014 at 15:51

Iki yil once, yaklasik 2-3 yil suren bir karar verme surecinden sonra ingiltere’ye geldim. Sebebini soranlara anlatmaya calistigimda soylediklerim bu yazida yazanlarin daha parca pincik, dersiz topsuz haliydi. Turkiye’deki durumu aslinda hic fena olmayan bir bilgisayar muhendisi olarak buraya gelme sebeplerimi benim yerime de bu kadar guzel acikladigin icin tesekkur ederim. Chp’li degilim ve her bir yazdiklarinin her bir satirinin altina imzami atarim ama Chp elestirileri ile ilgili yazdiklarina hem imza hem paraf atarim:)

Mehmet Subasi yazdı: 28 Ekim 2014 at 15:35

Cok akilli bir yazi olmus. Ama maalesef akil ile dirayet beraber olmadikca ulkeye pek faydasi olmuyor. Sizin gibi akillilarin arasindan bolca dirayetli olanlarin cikmasi dilegiyle.

Alp yazdı: 28 Ekim 2014 at 15:35

Neden Türkiye’den taşındım adlı yazınızı okudum. Biraz negatif olmakla beraber evet gerçekleri yansıtıyor. Yazılanlar doğru, ama bu ülkemizdeki hayatın sadece bunlardan oluştuğunu göstermez.

Yazdıklarınıza bakarak İstanbul’da bulunmuş olabileceğinizi tahmin ediyorum. Zira ben de bu şehirde doğdum, büyüdüm ve yaşamaya devam ediyorum. Değilse bile herhalde bir başka kalabalık şehirdeydiniz. İstanbul kalabalık, 20 milyona yaklaşan nufusuyla, trafiği ile ve üstelik saygısızlığı ile. Ne yaya şeridinde dururlar ne de kuyrukta insan gibi beklerler. Üstelik yaya şeridinde durduğunuzda neden duruyorsun diye bağırırlar, daha sonra trafikten ve şehirden şikayet ederler. Şehrin kendilerinden oluştuğunu ve değişimin de kendilerinden başladığını algılayamazlar.

Neyse, konumuz neden bir ülkenin vatandaşının kendini oraya ait olamayacak kadar uzak görüp ülkesini terk ettiği. Herkesin hayatı algılaması, anlaması farklıdır elbette, her bireyin kendisine göre yorumları ve o ana kadar öğrendiklerine göre anlamlandırdığı bir hikayesi var, bu sebepledir ki yağmurda trafikte beklerken kimisi sıkılır, kimisi arkadaşlarını aramak ve konuşmak için fırsat bulduğunu düşünür, kimisi müzik dinleyebildiği için mutlu olur, kimisi arabasının içinde ıslanmadan sıcak oturabildiği için şükreder. Bence bunların hepsi, ama zamanları farklı ve tabii diğer girdiler. İş yaşantısı, özel hayat, bankalara olan kredi borcu, ev, kullanılan araba, cepteki kaleme kadar hayatımızdaki en ufak öğe bile o anki ve takip eden zamandaki durumumuzu etkileyebilir.

Lafı fazla uzatmadan, demek istediğim; hayat sadece politika ve cahil insanlardan oluşmuyor, hayat bireyle başlıyor ve biz nasıl istersek öyle geçiyor. Tüm değişim içimizde, ne istersek o şekilde. Bir başka ülkeye gitmek istediğiniz için gidin, ama buradaki yozlaşmışlıktan kaçmak için degil (yozlaşma yok demiyorum), çünkü bu şekilde orada da aradığınızı bulamayabilirsiniz.

Umarım bu yolculuğunuzda biraz da kendinize vakit ayıraiblirsiniz.

Kerem yazdı: 28 Ekim 2014 at 15:30

Duygularıma daha iyi tercüman olamazdınız. Yalvarırım benimde gitmem icin bana yol yordam gösterin. Yıllardır deniyorum olmuyor.

Tarık Yılmaz yazdı: 28 Ekim 2014 at 15:14

Yazınıza gönülden katılıyorum.
Yazınızı http://www.manset.at adlı sitemde yayımlamama izin verir misiniz?

Rengin yazdı: 28 Ekim 2014 at 14:53

İçinde olduğumuz durumun daha iyi bir yorumunu okumadım. Tüm aklım ve kalbimle katılıyorum.

Ismail Orel yazdı: 28 Ekim 2014 at 14:18

Sayin Karakelle,

Yazdiklariniza katilmamak cok zor, bende artik defalarca denedigim halde Turkiye’de yasamiyorum ancak vazgecmis olmanin verdigi rahatsizligida hissediyorum.

Ozan yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:33

Hislerime tercuman oldunuz. Yurtdisinda yasayan biri olarak söylüyorum ve hala bana Turkiye’de kalsam cok daha fazla para kazanirdin diyen zihniyete parayla satin alamayacaklari bir hayat var oldugunu belirtmek istiyorum. Saygılarımla.

Ozan yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:32

Melih Bey, yazdıklarınızı beğenerek ve birçoğuna katılarak okudum ve genel olarak sizinle aynı fikirdeyim. Ve şu anda bende yurtdışında yaşayan bir Türk vatandaşı olarak olayı dışarıdan analiz etme şansım var elbette ve maalesef ki durum da aşağı yukarı böyle. Ancak “Bu noktada artık yapılabilecek hiçbirşey olmadığı gibi birşeyler yapmaya çalışmak da enerjinin boşa harcanması dışında bir sonuç doğurmaz.” cümlenize pek katılmıyorum. Çünkü bana göre her zaman bir çıkış kapısı vardır ve zararın neresinden dönerseniz kardır diye inanıyorum. Evet hiç kolay değil ama bence imkansızda değil. Teşekkürler. Saygılarımla,

Numan yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:28

Sıradan bir tespit. sözlük olsun çevre olsun bi ton senin gibi ülkeyi terkeden insanlar neden terkettiklerini güzel güzel yazıp çizip kendilerince vicdanlarını rahatlatıyorlar, su çok güzel gelsenize tarzındaki yazılar empatiden de çok uzak.

Sen şimdi bunları söylüyorsun da belli ki gidecek durumun imkanın var kalanların da moralini bozuyorsun resmen. Kalıp mücadele edenlerin de şevkini kırıyorsun. arkadaşım gittiysen ne ala sana aferin ama bırak da kalanlar mücadelesine sevdiği topraklarda devam etsinler.

Ersin Uysallar yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:18

Icimi okudunuz sanki, ama daha neler var anlatilacak, egitimden sagliga adalete , ekonomiye kötü gidise ses etmeyen soyuyosa beni soyuyo diyebilen vatandasa, ici bosaltilan universitelere…

Ahmet yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:04

Yazınızı çok iyi anlıyorum.
Ben bir grafik tasarımcıyım. Bu günlerde bu düşünce aklımdan çıkmıyordu öyle ki geçtiğimiz cuma işimden ayrıldım. İş yerimde öyle çok büyük bir yer değildi, patronlarımla her gün yüzyüze çalışmak zorundaydım. Gözlerimin içine bakarak öyle rahat yalan söylüyorlardı ki göz göre göre iş yerimdeki patronlarımın (Ben çok akıllıyım, 40 küsür yaşındayım, hayat tecrübelerim var.) vs. gibi düşüncelerini her an dinlemek zorunda kalıyordum ama düşünemedikleri bir şey vardı o da benim düşünebilme yeteneğim olduğu elbette para ihtiyacı yüzünden bir süre çalışmam gerekiyordu. Her gün cehaletten doğan egolarını tatmin etmek için kendilerini yalan dolan hikayelerle avutuyordı. Bel ki de o çürümüş beyinlerini böyle rahatlatıyordı, bilmiyorum. Fakat bildiğim tek şey var artık buna dayanamadığım çünkü bir çok reklam ajanslarında çalıştım bu bir çoğunda böyle işliyor. Ben sadece iş hayatımdan bahsetmek istemiyorum. Geçenlerde otobüste 2 kadın aralarında sakız yüzünden kavga ettiler, sözlü kavga değil. Bildiğiniz otobüs içinde saç baş yolundu. Yerde tutam tutam saçlar vardı. Düşünün insan cehaletten artık birbirlerine o kadar kinle yaklaşıyorlar ki bir sakız çiğneyişi yüzünden bunlar oluyor. Bu durum benim psikolojimi çok etkiliyor keşke biraz maddi durumum iyi olsa da bende taşınabilsem.

Birsen Siekkinen yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:04

Sizinle ayni dusundugum icin 10 yil önce bende terkettim guzelim vatanimi.
Saygilar.

Ilhan BAGOREN yazdı: 28 Ekim 2014 at 13:03

Ben de 10 senedir “Turkiye’ye neden tasindim” konusunda izahlar yapmakla mesgulum. Bu oldukca oznel bir konu, dogrusu yanlisi yok. Buyuk resme bakinca, aslinda Turk insaninin, ya da gelismekte olan ulke insanlarinin elinde fazla bir guc yok. Buyuk guclerin cikarlarini destekleyecek sekilde buyumesi ve gelismesi denetlenecek, once militer, bir ara muhafazakar, sonra solcu, bugun dinci, yarin kimbilir kim toplum icinde guclu yapilarak, boyle gidecek.
Bu kesmekesi yaratanlarin isine yarayabilecek kadar secilmis olanlarin, kesmekesten izole edilmis sartlarda yasamasi da bir secenek, kesmekese karsi savasmalari da, kesmekese teslim olmalari da.

mutlu yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:49

yazı berbatmış bu arada, bu vatandaş kimse sorunun temel sebeplerinden bir tanesi kar tanesi. Kapitalist bir modda küreselleşen dünyada malesef zeka da merkez noktalarda birikip, geriye Türkiye gibi çöl bölgeleri bırakıyor. Olağan akışa kapılıp sonra tavuk la yumurtayı karıştırmış bir kaç yüzyılı aşan bir süreçin faturasınıda mevcut iktidara yapıştırmış. Bu durum kendisininde toplumsal yada sosyal zekadan pek pay alamadığını gösterir. Bi de kaldı ki şöyle bir durum var, IQ ölçüm birimi olarak daha çok bireysel ve soyut ve esasen testin kendine yönelik bir beceriyi ölçer. Bu durumdan ben zararlı çıkıyorum ama, IQ’yu toplumsal hayatın çekilmezliğine vurgu yapmak için kullanmak konunun uzmanı birini heralde kahkahadan kırardı. Bir de son olarak, şu bi tane fotoraf koyup, “aha işte şura şöyle bakın” demek ya ağır süzme olmayı gerektirir yada karşında kinin süzme olmasını beklediğin durumlarda işe yarar. Fotoraf kareleri birer resimdir, ve ttıpkı yağlı boya resimleri gibi çevçeveyi oluşturanın amacına yönelik çalışırlar. Örneğin o resim, duvarın arkasında çocukların kellesini kesmek için bekleyen mollalar varlığı yada yokluğu konusunda bir şey söylemiyor. Yada aynı resim tam olarak bu gün etiyopyanın Hindistan Büyükelçiliğinde oynayan çocuklar olarak çekilmiş olabilir. Olası böyle bir karede Etiopyanın yaşam koşulları yada ortalama iq’su ile ne öğrenebiliriz ne düşünebiliriz bilemiyorum… Neyse melih iiki uzamış bi dallama daha eksiğiz kısaca…

Özcan yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:48

Bu gune kadar okudugum en kisa en oz ve en kesin tespit sizin gibi bende tasi taragi toplayib avustralya tasindim ,ne yazikki sadece tasinanlarin arasinda yanliz ben degil kurtulamadigim cahillerde var simdi avustralyanin icine etmekle mesguller

Göktuğ Kurter yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:30

Bunun Ingilizcesi olsa, paylasmak istedigim o kadar cok arkadasim var ki..

Anti Elitist yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:25

Buram buram elitizm… Yazının neresinden tutsam elimde kalır. O nedenle Cem Karaca’nın şarkısından bir kaç mısra ile geçiştireyim.

Bu yaz yine güneydeydiniz
Bol rakı güneş ve deniz
Her şey bir harikaydı ancak
Yerli halkı beğenmediniz
Burda da orda da o aynı barlar
Hep o yarım porsiyon aydınlık
Aynı çehreler aynı laflar
Vallahi hiç değişmemişsiniz

Ahmet Filmer yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:19

Sevgili Melih,
Yazını okudum, hayal kırıklığını da gayet iyi anlıyorum. Annem, babam bana ellerinden gelen tüm imkanları sağladılar; ben de onların sayesinde “düzgün” bir insan olarak var kalabildiğimi düşünüyorum. Sadece bir yanlış yaptılar, “oğlum ne istersen yap, ama politikaya bulaşma” gibi bir öğüt verdiler. Bu ülkedeki tüm aklı başında ebeveynlerin de benzeri tembihlerde bulunuyor olduklarından da eminim. İşte tam da bu nedenle, yani soyluların politikadan uzak durmaları neticesinde meydan soysuzlara kalıyor.

Normalde iyiler örgütlenmezler, çünkü iyiliğin örgütlenmeye gereksinimi olmadığını, örgütün kötünün iyiyi yenmek için kullanılan bir mekanizma olduğuna inanırlar. Bu şekilde de meydan sokak köpeklerine kalır, onlar ürer çoğalır, sonra da asiller sokağa çıkamaz olurlar.

Savaşlar genel olarak ahmakları ve soysuzları yer yüzünden süpüren, geriye kalanların da bir birlerine sıkı sıkıya kenetleyen bir mekanizmadır. Savaşçı olup da, bizim gibi yüz yıldır savaşmayan milletlerin öfkeleri içe döner ve onlar bir birlerini yemeye başlarlar.

Bilgi, birikim ve bellekten oluşan zeka seviyesi üst düzeyde olan bireylerin haksızlıklara tahammülü en alt seviyede olduğundan acı çekmeleri olağandır. Acıya son vermenin iki yolu vardır, ya kaçarsın kurtulursun ya da savaşırsın. Savaşın sonunda ölmek de var kalmak da. Kimi zaman bok yoluna gitti Niyazi olursun, kimi zaman da kahraman. Tarihe Mustafa Kemal bir vatan haini olarak yazılacaktı, kaybetmiş olsaydı. Mahatma Ghandi, Martin Luther King ya da Nelson Mandela da acı çekmeyi göze alarak ezici güce karşı koymayı göze alan diğer isimler olarak aklıma geliyor.

Ülkeni özleyeceğinden eminim, on yıl mı sürer, yoksa onbeş mi, geri döneceksin bundan da eminim. Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, gözlerinden öperim.

Göktuğ Kurter yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:18

Bu kadar katildigim bir yaziyla karsilasmamistim. Hatta ben niye yazmadim zaman bulup da? Tesekkurler bu dogru ifade icin, Melih.

Mustafa Turgut yazdı: 28 Ekim 2014 at 12:09

izin verirseniz makalenizi olduğu gibi blogumda linklerinizle birlikte yayınlamak istiyorum..

Olumlu ya da olumsuz bilgi vermenizi rica ediyorum..
Saygı ve selamlarımla..

İlknur yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:32

Bence en doğru kararı almışsınız. Yeni yaşamınızda huzur ve mutluluk diliyorum. Biz de eşimle, aynı şeylerin içinde batağa saplanmış hissediyoruz kendimizi. Kaçacak yer arıyoruz, ülke arıyoruz. Yaşayacak, nefes alacak yer arıyoruz. Burası artık BİZİm TÜRKİYEMİZ olmaktan çıktı YENİ TÜRKİYE oldu. Ve YENİ TÜRKİYE’nin değerleriyle bizim değerleriiz örtüşmüyor. Ne yazık!!! Cesaretiniz için kutluyorum. Mutlu yaşayın!

Haşmet Bener yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:31

melih bey merhaba ;
yazınızı facebook ta bir arkadaşım kanalıyla okudum. müsaadenizle görüşümü iletmek isterim. hırsızlığın kötü birşey olduğunu düşünenleri %50 nin altında varsayıyorsunuz. bunun anlamı birçok muhalif kişinin yapmakta olduğu gibi AKP ye oy verenleri bağnaz dinci yobaz, kömürecü, cahil, avantacı (hatta daha da ileri gidip bölücü atatürk düşmanı hain diyenler de çok) şeklinde etiketlemek oluyor. bu son yıllarda ülkemizde anti-akp duruşlu kitlenin büyük bir kısmı tarafından maalesef yapılıyor. böyle düşünenler duru bir zihinle şu soruya yanıt versinler önce: bir seçim olsa ve akp %15 de kalsa ve mesela chp %55 oy alsa. seçmen aynı kişiler olduğundan hareketle toplum aniden bilinçlendi, cahillik giderildi, hırsızlığın suç olduğunu farketti diyebilecek misiniz.? topyekün toplumun her yönden kalitesinin yükselmesi onlarca hatta yüzlerce yıllar sürer. bir başka yerden bakalım 2002 den önceki seçimlerde dsp yi oylarıyla iktidar yapan toplum aniden mi kötüleşti akp yi iktidar yaptı.?
gelelim aptallık-cahillik vs meselesine. Melih bey, çocuğunun her konusuna burnunu sokan, her derdini bilfiil çözen, onu her alanda yöneten, hiç özgür bırakmayan, ikmale kalmasın diye despotlukla ders çalıştıran, özel hocalar tutan bir anne-baba düşünelim. bu çocuk genellikle yaşamda başarılı olamaz, ilişkilerini sağlıklı yürütemez, birey olamaz, kendi sorunlarını kendisi çözemez. oysa ailesi onu en iyi okullarda okutmuştur, en iyi sporu yaptırmıştır, en şık giydirmiştir vs. işte bizim toplumumuz ile devletin ilişkisi de böyle. özgürlük sadece istediği yere gidebilmek, istediğini yemek değil. özgürlük lafından aslında kastedilen zihinsel özgürlük. özgür bir zihin inanılmaz yaratıcıdır, akıllıdır, beceriklidir. işte bu nedenle tarihteki önemli buluşlar özgür toplumlardan çıkmıştır. ben mevcut iktidarı eleştiriyorum ve değişmesini arzu ediyorum, işte bu nedenlerle Melih bey. ülkemizin en önemli ihtiyacının özgürlükler olduğuna inanıyorum. özgürlükleri şemsiye olarak görüyorum. demokrasi, insan hakları çoğulculuk, katılımcılık vs nin ancak bu şemsiyenin altında var olabileceğine inanıyorum.
hepsinin ötesinde ben ülkeme güveniyorum ve bunları aşacağına, çok uzak olmayan gelecekte geriye dönüp bugünlere baktığımızda belki de “iyi ki bunlar da yaşanmış ki bugünlere gelebildik” diyeceğimizi düşünüyorum.
siz bir başka ülkeye göçseniz de aslında bizdensiniz diye düşünüyorum. çünkü buraya kafa yoruyorsunuz, önemsiyorsunuz, endişeleniyorsunuz. bu ülke sizin gündeminizde durmaya devam ediyor.
saygılarımla ;

Necdet Dogan yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:30

Kalıp mücadele etmek yerine
Pısıp kaçmak da bir yöntemdir
neticede.Bunun yüceltilmesi doğru değil.

Aslıhan yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:28

Merhaba, yazdıklarınızı büyük bir ilgi ile okudum ve aynı şeyleri düşündüğümüzü söyleyebilirim. Sadece son noktada size katılamıyorum çünkü ülkenizi, ailenizi ve sadece sizin anlayabileceğiniz bir kültürü terk etmek bu kadar kolay mı gerçekten? Bence pek değil. yaklaşık 3.5 sene New York’da yaşadım. Çok seviyordum New York’u ama bir yandan da iyi yada kötü ait olduğum başka bir kültür vardı ve ben hiç bir zaman tam olarak Amerikalı olmayacağımı hissettim. Belkide bu herkesin hissettiği birşey değil. Kendi kendime çok fazla sorguladığım birşey; gerçekten bir ülkede doğduğun için o ülkeye ve kültüre aidiyet hissetmeli miyiz yoksa “normalarını” kendimize daha yakın bulduğumuz bir ülkede ve kültürde yaşamak mı doğru olan? Bazı zamanlarda kendimi bu ülkeye ait hissetmiyorum, yobaz insanlarla, sokaktaki bana uzaylı gibi gelen sosyo- kültürel seviyedeki insanlarla bir araya geldiğimde (bunlar çok zengin olabilir de olmayabilir de farketmiyor – aynı sığlık hepsinde var) ancak sorun nerde ve bunu nasıl aşabilirizi sorguluyorum sürekli. Sanırım sizin bu noktadaki pesimistliğinize de katılmıyorum. Bizler iyi eğitim alma şansına sahip olduğumuz ve yobaz bir aileye dünyaya gelmediğimiz için bu noktada “bilinçli olmanın” bir sorumluluğu olmalı diye düşünüyorum, kolaycılık değil. Özellikle de devletten bekleme kolaycılığı. Bir de şimdiki hükümetin seçilebilmesi için oluşan faktörleri de iyi analiz etmeli ve bu noktaya nasıl gelindiğini de sorgulamak lazım. Belkide hiç kimsenin suçlamadığı Süleyman Demirel vblerini sorgulamak lazım. Ne yaptılar bu ülke için diye… Şimdiki cahiliyet dönemini oluşturan sistem aktörlerinin – iktidarın / devletin- bir sebep değil sonuç olduğunu düşünüyorum. Üzerinde çokça düşünüp, yaşadığım ülke insanları için sırt çevirmek yerine birşeyler yapmak gerektiğini ve aslında bizim eskiden görmediğimiz – invisible – insanların bugün sadece görünür olduğu ve iktidara taşındığını, yani varoşların iktidar oluşunun kutlandığını düşünüyorum. O yüzden bu azılı varoşluğun yüceltilmesi ama bugün ki durum Türkiye için fırsata dönüşebilir ve biz bunu varoşların eğitilmesine çevirebilirsek kazanırız diye düşünüyorum. Bu yazıdan benim kadar ülkesini düşünen bir insanın serzenişi olduğunu gördüğüm için yazıyorum. Çünkü sizin gibi gerçekleri görebilen insanlarla bir araya gelip, fikir alışverişleri yapabilmek ve akışları tersine çevirebilme ihtimali bile değerli.

Gürkan Kılıç yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:24

Sıra arkadaşım Melih,

Umarım herşey sen ve ailen için çok daha iyi olur dostum.Uzun zamandır çevremdekilere anlatmaya çalıştığım sıkıntıları çok güzel özetlemişsin. Ben şimdilik Bodrum’a yerleşerek kendimce geçici bir çözüm üretmeye çalıştım. Belki gelecekte ben de senin gibi tercihimi yurtdışından yana kullanmak zorunda kalabilirim.

Sevgiler.

Ozgun yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:20

Hocam, sorması ayıp nereye taşındın?
Zira Dünya kapitalizminin tepesinde oturan ülkelerden birine taşındıysan bu argümanlarının çoğunu alıp çöpe atarsın. Ama yok Küba’ya, Arjantin’e vb. gittim diyorsan işin rengi değişir tabi..

D yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:07

yozlaşma yetersiz ingilizcededki corruption bence buraya daha uygun.

Ümit Kaplan yazdı: 28 Ekim 2014 at 11:04

Genel olarak neden taşındığınız sorusu üzerinden Türkiye’deki bir çoğumuzun rahatsızlık duyduğu yozlaşmışlığı çok güzel ifade etmişsiniz.. Yazdıklarınızın çoğuna katılsam da, kesinlikle tüm umutların tükendiğine ve (zerre kadar bile olsa) hiç bir kurtuluş çaresi olmadığına katılmıyorum. Eğer bu ülkenin yozlaşmadan zerre kadar kurtulma şansı varsa onu da sizin gibi bilinçli bireylerin ülkeyi terk etme girişimlerinin domino etkisine girerek artmasıyla kaybedileceğini ve o örneğinize katıldığım Afganistan sürecinin hızlanacağı kanaatindeyim… Ama diğer yandan da düşününce toplumda pozitif yönde değişikliğe sebep olan yaşam sürdüremiyorsak, değişime katkımız hırsızlıkla sonuçlanan “oy atma” süreci ile sınırlıysa (-ki bu yurt dışından da yapılabilir) gitmenin kalmaktan pek bir farkı da yok da diyebiliriz.. Özetle üzerine düşünmeye sevk edici güzel bir yazı olmuş elinize sağlık…

Zengo yazdı: 28 Ekim 2014 at 10:20

Türkiyeden neden kaçtım yazını okudum. Biraz narsist ve empatiden çok yoksun bir yazı olmuş. Yani ‘babişkomdan bana ev al dedim amerikadan bana ev aldı siz çok eziksiniz fakirlerrr’ diyebilecek bir insanın yazacağı blog yazısının kalitesiyle farksız geldi. Yani yazının içinde nispet kırıntılarıda var ve bunun gerçekten hiç luzumu yok. Sen ‘yurtdışından’ gelip türkiye hakkında esiyorsan ve bu durum ile ilgili konstrüktif bir hamle almıyorsan zaten o yazı sürecinde itham ettiğin ‘cahilliği’ yapmış oluyorsun. Yani baya hava atıyorsun ve bireylere yüksekten bakıyorsun. Sen o ezdiğin insanları kendinden daha düşük görerek zihinin ‘yozlaşmışlığını’ da gösteriyorsun. Ayrıca bunların farkında olmadağın için aptalsın da. Öss kitaplarını ezberleyince akıllı olunmuyor malesef. İnsan kendini farketmeli. Neyi neden yaptığını farketmeli.

Aaa bak ne oldu. Hani sen ‘bütün türkler aptal cahil ve yoz’ dedin ya. sen de gittiğin yerde zaten türkiyede kendinden ufak zannettiğin insanların en büyük temsilcilerinden olacaksın. umarım ilerde bu damarın/yaran/gocunmandan dolayı başka insanların canına zarar vermezsin. Çünkü zaten burda zıvanadan çıkmış döner bıçaklı lavuklardan zihniyetinin gidişatında hiç bir fark yok. asosyal ve sosyopat.

neyse kısaca diyeceğim, eğer birşeyi kötüleme yazısı yazıyorsan temelin olmalı. bu kadar teknik konuları paylaştığın bir blogda (yani çözüm ürettiğin) sadece yerici ve yıkıcı yorumlarını onaylamıyorum. madem beğenmiyorsun ve kendini üstün görüyorsun, çözümünü de söyle. kıraathanede elinde incebelli çay bardağı ile konuşmak kolay.

Nihat Candan yazdı: 28 Ekim 2014 at 01:12

İyi ki Türkiye’den gitmişsiniz. Keşke sizin gibi düşünenlerin hepsi aynı şeyi yapsa da biz “cahil” ve “yobaz” halimizle mutlu mesut yaşayıp gitsek şu sahibi olduğumuz ülkede.

Geri gelmeyin ve mümkünse sizin gibi düşünen aydın (!) insanları da yanınıza çağırın.

Volkan yazdı: 27 Ekim 2014 at 23:20

Neden Trden tasindim yazisini okudum biraz evvel. Ben esim ve 2 yasindaki ogluma 2003 deri USA deyim, birkac yil sonra donmeyi dusunuyoruz bir ihtimal derken bu yaziiy okuyunca biraz sasirdim :)
buradan bakinca trde sanki her sey cok iyiye gidiyor gibi gozukuyor (suriyeli gocmenlerin mafyaligi disinda).

Hangi ulkeye tasindin?

Kagan yazdı: 27 Ekim 2014 at 22:55

Sevgili Melih,

Az once sans eseri `Turkiye`den neden tasindim` baslikli post unu Fb da okuma ve paylasma firsatini yakaladim.

Sana sonsuz tesekkurlerimi sunuyorum. Turkiye disinda yasamaya calisan bir birey olark,yillardir dusundugum,bildigim hissettigim ne varsa herseyi yazmissin.

Gorunen o ki kafamin icinde donen ve bir yandan kucukde olsa rahatsiz eden bu hissiyatlarla benden uzundur mucadele ediyorsun.Aslinda bizimkine tam olarak mucadele denemez cunku bizler zaten teshisi koymus bulunmaktayiz.Ancak Turkiye disinda yasamamizi ucundanda olsa mucadele diye nitelendirebilecegimizi dusunuyorum.

Sana ve ailene selamlar ve bol sans diliyorum.

Hersey gonlunce olsun.

Dünya Gezgini Çelebi Alper yazdı: 27 Ekim 2014 at 13:06

Blogunuzu Türkiye’den ayrılma nedeninizi açıklayan yazınızla buldum. Doğru bir tespitte bulunmuşsunuz, iç karartıcı durum. Ben 42 ülke gezdiğim halde ülkemden ayrılmayı denemedim ama yazınızı okuyunca durumun umutsuzluğu belirginleşiyor.

 
Sayfa     1     2      3     4