Ahmet Karlı
yazdı:
28 Ekim 2014 at 23:00
Öncelikle
şunu düzelterek başlayayım. Zekaya dair vermiş
olduğunuz bilgiler yanlış. Yüksek lisansla
birlikte 6 senelik psikoloji eğitimim var ve şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki farklı ülkelerin ve
etnik grupların zekasını mukayese etmek mümkün
değil. Bu tip veriler, haritalar akademiden
dışlanmış akademisyenler tarafından ortaya
atılıyor ve internette sizin gibi bilgisi olmayan
kişiler tarafından yayılıyor. Göç ettiğiniz ülke
de o grafiğe göre çok yüksek bir ortalamaya sahip
değil ayrıca.
Halkın
hırsızlığı onayladığı kısmına gelince bence halk
onayladıklarından yana değil nefret ettiklerine
karşı oy kullanıyorlar. Düzgün seçenekler ortaya
çıksa şu anki isimlerin tamamının 90’lardakiler
gibi silineceği görüşündeyim.
İnsanlığa bir
faydanız olmasını istiyorsanız bunu sizden talep
eden bir ülkeye gidin falan demişsiniz. Çoğu
insanın insanlığa fayda sağlayacak kapasitesi
yoktur. Bu tür bir karar çoğu zaman ancak bireyin
kendisine fayda sağlar. Kusura bakmayın ama sizin
de orada atomu parçalayacağınızı falan
zannetmiyorum. Daha konforlu ve rahat bir hayat
yaşayacaksınız. Kendi çıkarınız için gitmişsiniz.
Farklı anlamlar yüklemenin bir lüzumu yok.
Bence bu
yazıyı başkaları için değil kendiniz için
yazmışsınız. Türkiye’yi terk etme kararınızın
haklı olduğuna kendinizi ikna etmek için.
Gerçekten geride bırakabilseydiniz Türkiye ve bu
konular zaten aklınıza hiç gelmez, sadece
yaşadığınız ülkeyi ve oradaki geleceğinizi
düşünüyor olurdunuz.
İşinizi
yapmak için gitmiş olmanız oradan Türkiye için bir
şeyler yapmaya çabalamanıza engel değildi. Üstelik
Türkiye için de henüz her şey bitmiş değil. Bence
sizinkisi sıkıntıları kaldıramama durumundan çok
bir konfor isteği (mecburiyetten yurt dışında
çalışmakla Türkiye’ye sırt çevirip inancını
kaybetmenin farklı şeyler olduğuna inanarak bunu
yazıyorum elbette). Üstelik bu kararı
dayandırdığınız gerekçelerin aynı o cehaletle
suçladığınız insanların kararlarının gerekçeleri
gibi gerçek değil ve bilgisizliğinizden
besleniyor.
Ülkeden
ayrılan, ayrılanlar arasında da sırt çeviren
arkadaşlarım var. Kim bilir belki ben de günün
birinde bu yönde kararlar alırım. Ama alırsam
umarım sizin öne sürdüğünüzden daha makul
gerekçelerim olur.
Yıldız
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:57
Merhabalar.
İyi ki böyle bir yazı yazıp, yayınlamışsınız.
Sayenizde “gitmek mi, kalmak mı?” konusunda farklı
bakış açılarını görme fırsatımız oldu.
Herkes
yaşamını dilediği gibi biçimlendirmekte özgür.
Umarım verdiğiniz karar hem size ve eşinize, hem
de küçük kızınıza iyi gelir. Gittiğiniz yerde
mutlu bir yaşamınız olur ve çok hasret
çekmezsiniz.
Biz vatanda
kalmayı seçenler ise; umarım burayı değerlerin
yaşadığı ve değerlerle yaşanan bir ülke haline
getirmeye, yaşamımız ve yapacağımız seçimlerle
katkıda bulunuruz. Nihayetinde emniyet şeridine
girmeyen, sırada öne geçmeyen, hırsızlık yapmayan
pek çok insan da var.
Öngörülerin
hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek. Şahsen
yanılmış olmanızı diliyorum.
Size de, bize de
bol şanslar…
Emre
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:56
Melih Bey
sizi içten tebrik ederim, çok doğru bir karar
vermişsiniz. Doğru olduğuna inandığım kadar aynı
zamanda cesaret de isteyen bir karar, bunun için
de ayrıca tebrik ederim. Neticede semt değil,
şehir değil bambaşka bir ülkede hayat kurmak,
sevdiklerini geride bırakmak cesaret ister.
Kimileri buna, mücadeleden kaçtı-kendini kurtardı,
ne cesareti, falan der, hamaset yapan klişe
sloganlara aldırmayın. Fakat bir yandan da üzüntü
duydum; zorluklar içinde okuyup makine mühendisi
olarak yetişmiş bir beynin ülkesini ekonomik-maddi
sebeplerden değil ama yazıda bahsedilen manevi
huzursuzluktan dolayı terk etmesini tebrik edecek
halde oluşumuzdan üzüntü duydum. Yaşamınızda
başarılar dilerim.
Windy
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:44
Aynı
düşünceleri paylaşıyorum. Gitmek ve çabalamaya
vazgeçmek neden kötü olsun ki? Hem elimizden ne
geliyor bunca geçim derdi arasında? Her şey iyi
bile olsa İngiltere çocuk yetiştirmek için çok
güzel. Bir şansım olsa ben de yerleşirdim sırf
çocuğum için.
Her şey gönlünüzce olsun
Fehmi atasoy
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:38
Üç kavramı
tanımlamanız ve 70 lerden günümüze ülke için
yapmış olduğunuz durum tesbitiniz mükemmel
Teşekkürler
Meltem
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:30
iyi ki
gitmişsiniz…umarım bir daha dönmezsiniz..tabi
gerçekten gittiyseniz…
Nazli
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:26
Tespitlerin
dogru …Ben Ataturkcu’yum umutsuz , karamsar
konusana acirim
Yeni hayatinda mutluluklar
Seyit
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:20
Ben de bir
yıl önce aynı gerekçelerle Turkiye’yi kalıcı
olarak terkettim. Türkiye’nin şu anki toplumsal
yapısı ve değer yargıları bana hiç uymuyor. Benim
hayat sürecimde bu konuda bana uyan bir yönde bir
değişiklik olmayacağına inanıyorum.
Çocuklarımın
böyle bir toplumda, insana ve doğaya saygısı
olmayan, cahil-kurnaz, önyargılı, sorgulamadan
kabul eden, eleştiriye kapalı, sürekli saldırgan
bireyler olarak yetişmesini istemiyorum.
Léo
yazdı:
28 Ekim 2014 at 22:18
Dogru
tespitler.
Yazinizda zaten zeka ve o zekanin
eksikligi ile ilgili -IQ, sosyolajik acidan uygun
bir zeka dinamigi degil ama…- uygun bir aciklama
getirmisiniz.
Yorumlar arasinda zeka eksikligi
ile alakali olan cikariminizi dogrulayan,
ispatlayan bir cok kisi var.
Geri kalan,
farkindaligi olan bireylere sabir dilerim.
S
yazdı:
28 Ekim 2014 at 21:48
Gercekleri
yazmak bile zordur bazen. bak yazmissin ve nasil
tepkiler almissin. Bir insana salak dersin kizar,
ama salakligindan vazgecmez. basarilar
Fehmi
Atasoy
yazdı:
28 Ekim 2014 at 21:22
Üç Kavram
için tanımlamanız ve durum tesbitiniz harika
Rana
yazdı:
28 Ekim 2014 at 21:17
3 senedir
Ingilterede yasiyorum. 2 hafta once Turkiyedeydim.
Yemek yedigim ve eskiden sikca gittigim
lokantadaki tanidik garson nerelerde oldugumu
sordu. Ingiltereye tasindim deyince, git abla ya,
bizim insanimiz gibisi hicbir yerde yok dedi.
Dusundum, evet yok. Yasadigim ulkede bizimki gibi
cahil, aptal, sevgisiz, saygisiz insan yok.
Karsidan gelen yuzune gulumsuyor burda.
Istnbuldaysa iki tarafli omuz yedigimi bilirim
ayni anda. Ornekler o kadar cok ki, anlatmakla
bitmez. Neyse, yalniz Ingilterede cok Turk olmaya
basladi, bazen bakiyorum da o cahil kulturu buraya
da hafiften kayiyor. Neyse, hayatta bol sanslar!
İsimsiz
yazdı:
28 Ekim 2014 at 21:13
Melih Bey
yazınızı çok beğendim , aynı şeyleri senelerdir
çektiğim ve farkettiğim için artık hayatımı 22
yaşında olmama rağmen Avrupa’da devam ettirme
kararı aldım .
Şuanda
bulunduğum ülke Avrupa’nın en fakir ülkelerinden
biri , ekonomik olarak Türkiye’den güçlü değil .
Fakat burada orta halli insanların bile ne kadar
güzel yaşadığını gördükten sonra ,Türkiye’de çok
iyi bir işim ve gelirim olsa bile onlar kadar
mutlu bir hayat süremeyeceğimi acı da olsa anlamış
bulunmaktayım .
Yurttan ümidi
kestiğimi düşündükçe ve ailemi , herkesi orada
bıraktığımı hatırladıkça üzülüyorum fakat
gerçekten yaşanması zor bir ülke haline geldi
Türkiye . Ömrünüz ve ailenizle birlikte sağlıklı
ve huzurlu bir hayat yaşarsınız umarım
bulunduğunuz ülkede
Barış
Kurt
yazdı:
28 Ekim 2014 at 21:12
Yazdıklarınıza kesinlikle katılıyorum Melih
Karakelle. Bazıları kaçmakta bir tercihtir
mücadele etmekte filan yazmış. Ne mücadelesi ?
Türkiye de bir entellektüele kaç cahil düşüyor
haberin varmı ? Hiç öyle narsistlik filan
değil,realist bir durum: bu kadar
kitleleşmiş,yoğunlaşmış bir cehaletle devlet
desteği olmaksızın savaşmak hayatını boşa harcamak
olur. Hükümet düşecek,çağdaş bir hükümet gelecekte
bu yığınla cahili eğiteceğiz! Bunun en kısa süresi
100-150 yıldır. Sosyolojik bir olgudan
bahsediyoruz şak diye aydınlanmıyor halk. Ömrümü
cahillere harcayamam,burası bizim değil bizi
öldürmek isteyenlerin ülkesi….
Akif
yazdı:
28 Ekim 2014 at 20:52
Hayırlı olsun
Abi yaşım 21. Avrupa’da 1 yaz geçirdikten sonra
buradan taşınmayı düşünmüştüm vazgeçmiştim. Şu an
tekrar düşünüyorum ve bu sefer kesin karar
vereceğim, bu yazı da Avrupa’da geçirdim o etkili
oldu galiba. Yorumları da hesaba katarsak herkes
aynı şeyi düşünüyor galiba. Düşüncelerine
katılıyorum. Hayatımı sahil kesiminde kendi
mikroçevremi kurmaya çalışarak ya da Avrupa’da bir
Avrupalı olarak yaşayarak geçirmek arasında seçim
yapmaya çalışırken her haberlere baktığımda
düşündüklerimi yazmışsın. Eline sağlık.
Berkant
yazdı:
28 Ekim 2014 at 20:49
merhaba
özellikle Türkiye’deki büyük şehirlerinde bu sorun
kendini göstermekte, bende bundan sıkılmış bir
bireyim açıkçası, ama halen ufakta olsa umudum
var, siyaset umurumda bile değil, Türkiye’de her
kafadan her konu için başka bir ses çıkıyor, bu
benim canımı sıkıyor, trafik ile ilgili verdiğin
tüm örneklere katılıyorum, insan nerde mutlu
oluyorsa orada yaşaması gerektiğine
inanıyorum.Hayırlısı olsun, olay sadece para
değil, bir etken sadece, Türkiye’de yaşayıp da
gerçekten zengin olanlar görmek istemedikleri
insanlardan izole olarak yaşayabilirler ama normal
insanlar için bu zor, üstüne üstük, sorumsuz ve
cahilce davranan insanlar normal insanlarıda bir
süre sonra kendilerine çekiyorlar, trafikte herkes
emniyet şeridinden gidip siz gidemeyince o kişi
ben salak mıyım ya diye soruyor ve oda sisteme
katılıyor ve böylece sistem içinden çıkılmaz bir
hale geliyor.60ların başından beri başlayan çarpık
kentleşme insanı çileden çıkarıyor.
Geçenlerde
bir yerde okumuştum Hollandalı birisi şöyle
diyordu
“1453’de tapusunu aldığınız İstanbul’a
halen yerleşemediniz” bende aynen katılıyorum,
halen yerleşilemedi…
Bahadir
yazdı:
28 Ekim 2014 at 20:29
Bu
arkadasimizin yazisini gerisinden anlayan cok
insanimiz var, kimisi bu ulkenin sahibi ilan
etmis, kimi ya sev ya terketci, kimi korkak ilan
etmis kimi kahraman. Aslinda bir nevi yine yazinin
ana fikri de bu ya zaten.
Turkiye kotu durumda.
Disariyi da iceriyi de iyi bilen, yurtdisinda
yasamis, calismis, ulkeye donup is kurmus, yine
yurtdisinda cok sik bulunan biri olarak yaziyorum.
Turkiye iyiye gitmiyor. Bunu soylemek bu ulkede
yetismis biri olarak cok aci. Hayatinda burnunu
memleket disina cikarmamis insanlar icin
iskembeden sallamak cok kolay, anlamaniz ise
mumkun degil. Cok zordur disarida yasamak. Dilini
konusamadiginiz icin degil, ben uc yabanci dili
iyi konusurum. O insanlarin esprilerini yasam
tarzlarini da anlayamadiginizdan degil. Orda para
kazanamadiginiz, veya ac kaldiginizdan da degil.
Orada dogup buyumediginizden, o kulturun
icerisinde yogurulmadiginizdan zordur. Sevdiginiz
yerler, insanlar geride kaldigi icin zordur. Hatta
cocuklugunuzda beyninize kazilan havadaki koku
bile farklidir ve eksikligi cok zordur.
Diyebilirsiniz ki kendi kasinmis, gitmeseydi,
kafasina silah mi dayadilar diye. Ben de size
derim ki, bazen kafaya silah dayamak gerksizdir,
hatta silah dayiyarak kimseyi gonderemezsiniz de
geleceklerini calarak, kalplerini kirarak
gonderebilirsiniz. Ben giden ama uzulerek giden
herkeste bu gercegi ve buna ragmen cesurca hareket
edebilen insanlar gorurum. Cogu zaman donenler
olur, ama yine dayanamazlar. Bir o yana bir bu
yana savrulur gider yasamlar. Bu yalnizca Turkler
icin gecerli degil. Ulkesinden giden, gitmek
zorunda olan her milletten insanin ortak duygusu,
ortak yasamidir.
Bu ulkedeki cogu insan kotuye
gidisi inkar durumunda. Inkar edemeyecek kadar
cesur olanlar da dayanilmaz acilar icerisinde. Siz
hayatta bu bilinc seviyesine ulasmadan bu
yorumlari yapabilen insanlar farkinda bile
degilsiniz bu giden insanlarin sizin hayatiniza
hatta sofraniza kadar kattiklari zenginlikleri.
Kaybettiginiz zaman anlar misiniz, cok cok zor.
Gitmek mi zor kalmak mi? Bu sorunun anlamini
anlayan arkadaslar icin yazayim bundan sonrasini,
gerisi okumasin.
Gitmemek her gecen gun
zorlasiyor bu memleketten. Biliyoruz ki bu daha
baslangic. Ortadogu toplumlarinin basina on yillar
once gelmeye baslayan isler bugun bu topraklara
ithal edildi ve sonucu uc asagi bes yukari
gorebiliyoruz. Elinizdeki secim yarin
Kobane’dekiler gibi arabanizi Bugaristan sinirinda
birakip sinirin biraz otesinde bir kampa yerlesmek
ile, bugunden imkan varken gidip yeni bir hayata
baslamak, cocuklarinizin gelecegini guvence almak
arasinda bir secim gibi duruyor.Ancak sunu da
unutmamak gerekli ki, sinirin ote tarafindaki
cimler buradan gorundugu kadar da yesil degil.
Oralarin da oyle sorunlari var ki ilk etapta
gormezden geldikleriniz sdonradan buyuyor, ve bu
yabanci memleketin sizin olmayan sorunlari ile
ugrasmak cok daha fazla yoruyor. Omur boyle gelip
geciyor. Bizler icin yine de en iyisi, bu ulkede
mucadele vererek bu cahil ordusunu ve bu
topraklarin kara talihini bir kez daha yenmek,
kendi halkimizi bu karanliga teslim etmemek.
Ataturk’un bize biraktigi yegane miras iste bu.
Husnu Bebek
yazdı:
28 Ekim 2014 at 20:14
Basit, sade,
süssüz, kibirden uzak, alcak gonullu ve dibine
kadar hislere tercuman.
Kalemine saglik dostum.
(Eng karakterler icin kusura bakmayin)
Filiz
Thomas
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:58 Oncelikle
ingiltere’nin hangi bolgesinde yasadiginizi merak
ettim. Bben Sheffield sehrinde yasiyorum 14 yildir
ve benzer sebeplerle buradayim. Bir de Istanbul’da
hangi okullara devam ettiginizi sormak istiyorum,
cunku yazim yanlislariniz rahatsiz edici ve APTAL
kelimesinin aciliminda, Turkiye disindaki
ulkelerin bu kelimeyi asagilama olarak
kullanilmadigini ongormeniz bana bu yaziyi, kendi
deyiminizle APTAL kisilere mi yonlendirdiginizi
sorgulatti. Ingiltere’de yasayan ve umarim
inglizceye hakim biri olarak “stupid” kelimesinin
asagilama oldugunu bilmeniz gerekmez mi? Almanca
ogretmeniyim ve otoritemle kesin olarak
belirtebilirim ki, “bloed” kelimesi de ayni amacla
kullanilir. Ve yazlari Ispanya’da ikamet ettigim
icin estupido kelimesinin de ayni anlamda ve ayni
amacla kullandigildigini biliyorum.(bu arada
bilgisayarimda Turk karakterlerleri olmadigi icin
ozur dilerim)
Umarim yikici degil yapici
bulusunuz elestirilerimi,
Iyi calismalar
Filiz Thomas
A.Duygu AKTAŞ
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:44
Yolunuz açık,
ömrünüz aileniz ile birlikte sağlıklı ve huzurlu
olsun, darısı da başıma olsun:)) 23 senelik
mühendisim, göz göz emeklilik bekliyorum ki basıp
gideyim bende bu ülkeden.Bunu vatan sevgisi ile
anlamak mümkün değil.Belki de ülkemi çok sevdiğim
ve artık bu halini görmeye dayanamadığım için
gitmek istiyorum.Belki de yıldığım ve artık
geleceğe dair bir umut besleyemediğim için gitmek
istiyorum.Ama kesinlikle bu rezilliğin bir parçası
olmamak için, gözden ve gönülden ırak olmak için
ve en önemlisi akıl sağlığımı korumak, içimde her
gün durmadan büyüyen öfkeye yenilmemek ve iyi bir
insan olarak kalabilmek için gitmek
istiyorum.Becerip yaban ellere yerleşemezsem de
döndüğümde mühendislik yapmayacağım.Çünkü artık
benim bildiğim benim yaşadığıma yetmiyor…
Tonguç
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:40
tebrik ederim
Melih en iyisini yapmışsın. Türkiye’deyken
birşeyler düzelsin diye uyarıda bulunan insanlara
“ya sev, ya terket” diye cevap veren zihniyeti ve
terkedenlere ettiği lafları kaale almamak lazım.
Vicdanlı,
dürüst, eğitim düzeyi yüksek insanların geri
kalmış ülkelerde dışlanması yeni birşey değil. Bu
dışlanma durumu nefes aldırmayacak boyutlara
ulaşınca insana terketmekten başka bir çare de
kalmıyor zaten. Belki birey olarak cahillerle
savaşmayı bir yere kadar göze alabilirsiniz ama
eğer çoluk çocuk sahibi iseniz evladınızdan bunu
bekleyemezsiniz. Çocuklarınız adına da ancak bir
yere kadar savaşabilirsiniz.
Türkiye’de
büyüyen her çocuk günümüz şartlarında ister
istemez cahilliği, zorbalığı, haksızlığı
benimsemek zorunda kalıyor. Çocuğunun gelişim
çağını böylesine kısır böylesine negatif bir
ortamda geçirmesini aklı selim hiçbir evebeyn
kabul etmez, etmemelidir. Ben özellikle kız çocuk
sahibi ailelere bir an evvel kaçmalarını salık
veriyorum.
Pinar
Kahraman yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:26
Melih,
gozlemlerine katilmakla beraber sonunda vardigin
karar beni cok uzdu. Dunyadaki tum rezillikler
boyle bir tavirla karsilansaydi ne kolelik, ne
cocuk isciligi, ne (…) kalkardi, ne kadin haklari,
ne gay haklari, ne (…) kazanilirdi. Kotuluk,
rezillik, acgozluluk her zaman dunyanin bir
parcasi olmus, boyutu ya da sekli ne olursa olsun.
Senin gibi egriyi dogrudan ayirt edebilen akli
basinda insanlar tarih boyunca pes etseydi hicbir
kazanim elde edilemezdi.
Murat
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:23
Biz ne
afganız ne arap ız ne diğerleri
Biz TÜRKÜZ
ATAMIZI İYİ ANLAMAMIŞ SINIZ
İstiklal Marşımızı
unutmuşsunuz
Yazık!!
Bu Vatan Benim ,Bizim
Hiç bişey olmazsada vergi verip
İyi evlat
yetiştirmek bile yeterdi.
Mevzu bahis VATAN sa
gerisi teferruattır.
Ya sev Ya terk et.
Mehmet
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:14
once
Yorumları okuyup sonra Yazıyı okudum arkadasım
okadar haklisin ki yorumlarda bile ne demek
istediğini anlamayan okadar insan yine cehaletinin
at gözlüklerinin içerisinden yazını okuyup
yorumlamışlar bende senin gibi en kısa sürede bu
ülkeden çekip gideceğim ve bazılarına sunu
Söyleyeyim Müslümanlar Avrupa’da daha mutlu bir
sekilde yaşıyor Müslüman ülkelerde nazaran sana ve
ailenin Allah yolunu acık etsin ve mutlu etsin
taşındığın ülkede
Gurk
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:09
negatif
yorumlarin cogu yaziyi okuyup bu durumu duzeltmek
icin alevlenen degil de “biz boyle iyiyiz
artizliin luzumu yohhhh” diye oz guven yoksunu
insanlardan gelince durum baya ironik bir hal
almis.
cok guzel
yazmissin kardesim hepsine katiliyorum. halim
vaktim birgun yerine gelirse (isim, kariyerim ve
boyle umutlarim var artik. turkiye’de yoktu…)
ailemi de o cehennemden kurtarmak istiyorum en
kisa zamanda.
Alper
Ayrancı
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:04
Yazınız
oldukça kısa ve hedefe yönelik. Gün geçtikçe
aileden gelen terbiye, dürüstlük ve değerler
doğrultusunda bu toplumun içerisinde azınlık
olduğunu hisseden kişilerden birisi olarak aynı
duygular içerisindeyim. Hırsızlığı,
terbiyesizliği, şark kurnazlığını marifet sayan ve
buna değer veren bir toplum insani değerleri olan
kişiler için uygun değil. Ve maalesef artık yüksek
oranda azınlıkta olduğumuzu düşündüğüm için umut
kalmadığına katılıyorum. Umarım yeni yaşantınızda
mutlu olursunuz. Yapılan saçma sapan “liboş,
elitist” tarzındaki yorumlara lütfen kafayı
takmayın. Zira onlar da elbet bir şeylerden
nemalanıp bu düzenden paylarını alan kişilerdir…
Aysun
yazdı:
28 Ekim 2014 at 19:01
Yazınızı
okudum. Bu tarz yazılara yorum yapmak çok adetim
değildir ama yorumları okuyunca tutamadim kendimi.
Yapılan yorumların bir kısmından da neden
gittiğiniz çok açık. Yazdiginiz yazının bile
altına sizi tanımadan size ait olan düşüncelere
saygı göstermeden yapılan yorumlar Türkiye de
yaşayanların küçük bir örneği. Sizi korkaklik
burjuvalikla suçlayan mi istersiniz size iyi ki
gitmissin diyen mi? Çok fazla söze gerek yok
aslında çok uzağa bakmaya da gerek yok yazdığınız
küçücük yazıyı bile saygıyla tarafsız okuyamayan
bir milletiz. Içi çürümüş, Orta Asya da sahip
olduğumuz erdemlerden uzak saygısız bilgisiz Doğu
kültürüyle batı kültürü arasına sıkışmış ruh
hastalarından başka bir topluluk değiliz. Keşke
yapılabilecek bir şey olsa ama toplumun büyük bir
oranı bu durumdaysa ruh sağlığınızı korumak için
çok iyi bir şey yapmışsınız. Aslında çözüm çok
basit sizinde bahsettiğiniz gibi önemli olan bilgi
değil sadece tek bir erdemi öğrenmek her şeyi
çözer : SAYGI SAYGI SAYGI her türlü düşünce ve
inanca saygı.
Stk974
yazdı:
28 Ekim 2014 at 18:55
Şimdi şöyle
düşünelim. Bir göl var, bu gölde kazlar ördekler
kuğular ve diğer kuşlar var. Ama göle acayip bir
canlı türü dadanıyor. Kuşların hayatını cehenneme
çeviriyor. Bir tek kar yağarken gölden ayrılıyor
ve göl buz tutunca bazı kuşlar ölüyor ama buz
eriyince o iğrenç canlılar geri dönüyor. Kuşlar
bir karar alıyor. Bir daha ki buz tutuşunda
kanatlarını açıp dışarıda bırakacaklar ve hep
birlikte kanat çırpıp buzla birlikte başka yere
göçecek, gölü yani anayurtlarını memleketlerini
her neyse hem kurtaracak hem de iğrenç canlılardan
kurtulacaklar…
Hal böyleyken
gölümüzü bir buz kalıbı misali başka yere kanat
çırparak taşıyıp kurtaramayacağımıza göre bu gölde
kalıp o iğrenç canlılarla savaşıp topluca
kurtulacağız. Buna örgütlenme bilinci denir
yüzyıllardır hala bilmeyen kaldıysa…boyacı küpü
değil ki daldır çıkar iki günde hophop tüm
sorunlar çözülsün oh ne ala! Bu arada kimilerimiz
erken ayrılacak aramızdan, anılarımızda kalacak
kimi de böyle gölünden ayrılıp başka memleketlere
göçecek ve bize uzaktan blog yazılarında
dertlerini anlatacak, ebedi gurbetten iç
dökecekler. Olsun. Onları anlamak da önemli. Buna
da empati denir. Blog yazarlarından bazıları (!)
bundan nasibini almamış, yaşadıkları coğrafyayı ve
pek bi methettikleri o tek dişi kalmış medeni
canavar BATI’yı da hiç ama hiç anlamamış olsalar
da.
Bu yazıyı
yazan kişi de bu arada pek çok Avrupa ülkesi, ABD
görmüş, İngiltere’de 1 yıl yaşamıştır. Zannetmeyin
ki ben bu çelişkileri hiç yaşamadım. Ama
oralardaki insanların kibar küstahlığını, Ortadoğu
coğrafyasından gelmiş herkese tepeden bakışını,
yıllardır emperyalist ayak oyunlarıyla nice
devletleri içten çökertip halkları sömürdüklerini
de unutmadım ve unutamam. Özenti göçmen olmak da
bir seçim. Pek çok kişinin seçimi ama benim değil.
Herkesin seçimi kendine. Herkese iyi şans dilemek
gerek.
Ama göldeki
kuşların şanstan daha çok başka şeyleri görüp
anlamaya ihtiyacı var. Bu blog yazarının
göremediği ya da kolaya sığınıp kaçtığı herşeyi
yeniden sorgulamaya. zamanı geldi de geçiyor.
Cumhur
yazdı:
28 Ekim 2014 at 18:29
Ben
bahsettiğiniz CAHİL ve APTAL insanlardanım. Tahmin
edebiliyorum bunu da bir hakaret fırsatı olarak
değerlendireceksiniz ama bu halimden gayet
memnunum. Atalarım ve ecdadımın yaftaladığın gibi
CAHİLLİK ve APTALLIĞI (senin tarifinle) olmasaydı
bu cennet köşesi ülkede var olabilirmiydik. Düşün
demek isterim ama boş lakırtı. İyiki gitmişsin
diyenler çok bende onlarda biriyim. İyiki
gitmişsin. Gittiğin ülke turşunu kursun senin.
Keşke senin gibi bağnazlarıda yanında götürsen. Bu
ülkeye yapacağın ikinci iyilik de bu olur eminim..
Emre Bozcan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 18:27
Merhaba Melih
Bey,
Yazınızı
sanki kendim yazmışım gibi dikkatle okudum. Sonra
sizin kim olduğunuza bakınca yaşadıklarınızı
öğrendim ve kendimden çok şey buldum. Yani çok
ortak noktamız var. Ben 8 yaşımdan 14 yaşıma kadar
abimle beraber her yaz çocuk işci olarak çalıştım.
Sanayide press başında veya birçok değişik işte.
Babam bir ayyaştı ve yıllarca bizi öldürmek için
kovaladı durdu. Ondan kaçarak geçti küçüklüğümüz.
Hapse girdi de en sonunda kurtulduk.
Sonra abim ve
benim en son kazandığımız parayla annem bize
bilgisayar almıştı. Yani yine kendi kazandığımzı
parayla oldu bu. O bilgisayar sayesinde bugün
büyük bir aşkla yaptığım meslek ile tanıştım.
Alamadığımız oyuncaklar veya oyunlar benim için
işim oldu. Bugün dahi iş bitiminde bile eve
gittiğimde kendi projelerimle uraşıyorum. Malesef
türkiyede yaptığım işin bir değeri olmadığını acı
tecrübelerle anladım.
Bende sizin
yolunuzdan gidip yurtdışına taşınabilmeyi başarmak
istiyorum. Yazınızda çok mütevazi bir şekilde
taşındım yazmışsınız bu bile ne kadar ince ruhlu
olduğunuzu ortaya koyuyor bence. Çünkü yurt
dışında iş bulma ve yerleşmek söz ettiğiniz cahil
Türk toplumunda çok kolay birşeymiş gibi
algılanıyor.
İlk önce yan
gelip yatan adam bunları yapamaz. Çalışkan adam
bile bunları kolay kolay başaramaz. Bu işler baba
parası ile ingiltere ye gidip tatil yapmaya
benzemez. Bir kere yaptığın iş her neyse o işte
dünya standartlarını yakalaman gerekir. Bizim gibi
toplumlarda; 1- hiç bir üniversitede birşey
öğretilmediği için
2- kimse kendini gelişirmeye
meraklı olmadığından
3- İnsanlar kendini çok
geliştridiğini ve ve yettiğini sandığından(Ben
oldum).
Yerimizde sayıyoruz ve işin acı kısmı
bundan kimsenin haberi yok!
Kendi başına
araştırmalarınla veya yurt dışından alacağın
online eğitimlerin üzerine çok şey koyarsanız işte
orada çalışabilecek standarta erişirsiniz. Bunu
başarmak için de iş veya okul harcici
zamanlarınızda işinize odaklanmanız anlamına
gelir. Bunun yanında kişiliğinizden gelen azim vs.
vizyon gibi birçok değişik parametreye de sahip
olmanız lazım.
Şunu da
unutmamak lazım. Global olarak sektörler
küçülürken ülkeler kendi vatandaşlarına sağladığı
istihdam azalırken yani işsizlik avrupada da
artarken sizi oraya kabul etmeleri cidden çok iyi
olduğunuz manasına gelir. Zaten bu düzeydeki
insanları Türkiye’de verimlimli kullanabileceğiniz
projeler zaten pek yoktur. 1-2 tane varsa da Türk
kafasıyla yönetildiğini görürsünüz ve yine
soğursunuz.
Cahillik,
yobazlık, hırsızlık! vs. konularına girmeyeceğim
siz zaten nokta atışı tespitler yapmışsınız o
konuda. Ben bu konularda en çok hırsızlıktan
muzdaribim. Hırsızlığa karşı bu kadar müsamahalı
bir toplum görmedim açıkçası. Neyse girmeyeceğim!…
Sonuç olarka
benim de nihayi amacım sizin gibi gitmek ve en
iyilerin arasında yerimi almak. Asıl mücadele
budur bence. O zamana kadar yazınızı ara ara
okuyup amacımı kendime tekrar tekrar hatırlatmak
istiyorum.
Ray
yazdı:
28 Ekim 2014 at 18:18
Bebegim
olacak diye 17 yil sonrasinda turkiyeye dondum.
Uzaktan iyi gorunuyordu. Cocugumu turkiyede
yetistirebilirim diye dusundum. Cocugum oldu 1
yasini doldurdu. gelecegi ve aile refahimiz icin
en kisa surede ve ilk firsatta turkiyeden
ayrilacagim.. ..Ayaklarin bas oldugu, cahiliye
donemine dogru engellenemeyen bir akimin yasandigi
canim memleketimi cehenneme cevirdikleri icin
kalmam buralarda kalamam….
hoca nasreddin ne
demis : AKLIN VARSA GOLE KACARSIN…!! akli ve
imkani olan kacsin..onune gecilemez ve
durdurulamaz bir yobazlik bir cig gibi buyuyor
memlekette..
Ömer
Karadeniz
yazdı:
28 Ekim 2014 at 18:12
sayın
karakelle,
türkiyenin bugünkü durumu, kurucu
babalarımızdan kaynaklanmaktadır. ruhları şad
olsun ittihat ve terakkiyi oluşturanlar, mevcut
yönetimden o kadar muzdariptiler ki, yeni bir
organizasyon kurmak istediler. sonunda başardılar.
ama yüz yıl önce konjüktür bambaşka idi. devlet-
vatan sadece öncelikli değil tek amaçtı. bu ülkede
yaşayan halk, kurucu babalarımızın marabası idi.
CHP bu düşüncenin devamı olduğu için sizde herşeyi
devletten bekliyorsunuz. fakat şikayetçi olduğunuz
konular tamamen bir insanlık projesidir. bu da
sizin gibi insanlardan başlayarak topluma yayılır.
siz kendinizi, çocuklarınızı diğer insanlara karşı
saygılı olmayı öğretirseniz, bunu sizden gören
cahiller de kendilerine çeki düzen vermek zorunda
kalırlar. elbette bir günde on yılda düzelecek
konular değil bunlar ama bir nesilde istediğiniz
sonuçları almaya başlarsınız. ittihat ve terakki
de yirmi yılda iktidar olmayı başarmıştır.
yukarıdaki eleştirilerde çok haklı bir kaç kişi
gördüm. diğerleri zaten doğru soru sormayı
başaramamışlar. sizse en kolay yolu seçmişsiniz.
hayranı olduğunuz batı bugünkü seviyesine çok acı
çekerek ulaştı. biz bu acıları yaşamadık. onüç
milyon nufustan seksen milyon nufusa ulaştık.
dönüşüm yavaş ve sancılı oluyor. evet yol
gösterecek kimse de yok. ama yazınızın ana fikri;
“bu memleketten bir şey olmaz yakalım bu
insanları” şeklinde geliyor. hiç de hoş bir şey
değil. şikayet ettiğiniz cahilliğin başka bir
boyutu sadece. bu konular şikayet ederek değil,
yol göstererek çözüm arayarak, bilinç oluşturarak
düzelir.
İpek
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:59
http://youtu.be/9F5yeW6XFZk
“Hersey bitmis,
hicbisey degismez artik” diyebileceginiz bir
ulkede kucucuk bi kiz cikip ben okumak istiyorum
dedigi icin once babasini yitirip sonra basindan
kursunlanip iyilesip hala cehaletle savasmaya
devam edebiliyorsa, bu cesareti ve umudu yureginde
barindirabiliyorsa, kusura bakmayin “hersey bitti”
demek korkakliktan baska bisey degil.. Ayrica cok
mucadele etmis olmak pes etmeyi hakli kilmaz.. Bu
ulke “amaaan ben cok ugrastim cok savastim yeter
benden bukadar” diyip arkasini donen insanlar
tarafindan kazanilmadi.. Bu ulkenin ekmegini yiyen
bu topraklarda dogup buyuyen akli selim
hickimsenin “bu ulke bitmis” demeye hakki yok!
Bunun vatana ihanetten farki yoktur.. 6 senedir is
sebebiyle yurtdisinda yasiyorum ve gezdigim
ulkelerdeki gozlemlerime de dayanarak soyluyorum,
“yasamak amacli” dunyanin hangi gelismis ulkesine
giderseniz gidin kendi ulkeniz disinda heryerde 2.
Sinif istenmeyen vatandas olucaksiniz. Vatanimizin
kiymetini bilelim ve ne pahasina olursa olsun
sahip cikalim.
Murat
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:54
Yazınizda bir
çok katıldığım yer var fakat şöyleki Türkiyeyi
bırakıp Ingiltereye gittiniz ama verdiğiniz
örnekte mesela Afganistanı karıştıran bugünki
haline getiren ingilteredir. Irakta 2 milyon insan
öldürdü o ingiltere ve suriyede gene 2 milyon
insanı yurdundan etti orda herşey iyi mi ?
Eyüp
Ali
Bal
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:52
Yazıyıda
okudum, yorumlarıda. Yazık olmuş size,
göremediğiniz o kadar çok değeri tepip
gitmişsiniz. Burnunuzun büyüklüğünden önünüzü
görememişsiniz. Siz neymişsiniz be. Ama sorun
değil yurdum sizden kurtuluvermiş. Bir söz var,
“YA SEV YA TERKET” söz dinlediğiniz için sizi
takdir ettim. Gitmeye meyilliler var
yorumculardanda, hadi sizede güle güle.
Sahin
Yilmaz
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:46
Kesinlikle
katilmiyorum. Berbat bir yazi. Bireysel kurtulusu
ve sorumluluktan kacisi ozendiren son derece
bencil bir yaklasim. Afganistan, Lubnan ve Iran
ornekleriyle retorik yapmaya calismaktan ote
hicbir teorik destegi yok. Sanki tarih, toplum
yapisi, ic dinamikler birebir ayniymis gibi. Tut
ki oyle olsun, hangi sosyolojik veya baska bir
bilimsel yontemle bu esigin asildigini tespit
etmis belli degil. Hakli oldugu tek bir sey var;
bu yaziyi yazan ve kendini aydin olarak goren,
cahil olmayan kesimin boyle bencil yazilarina
inanan gercek aydin kesim bu ulkeden kacarsa
yazida soylediklerinin gerceklesme ihtimali artar.
Yani vazoya dikkat et dedigim icin mi kirildi
yoksa zaten kirilacakti da ben seni uyardim mi
sorusu.
Emre
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:25
Yorumlara
bakinca uzuluyorum. Arkadas zaten ben kimim
bolumunde cok da varlikli bir aileden gelmedigini
belirtmis. Bilgili olmak elit olmakla bir
algilaniyor. Ben de ailemin durumu elvermedigi
icin burslarla okudum. Turkiye’de ozgur
hissetmedigim icin 2 sene once Almanya’ya
tasindim. Yurtdisina gidenler sadece zengin
cocuklari degil. Belki kimilerimiz sanssiz bu
konuda ama kararli olup da bu idealini
gerceklestirmeyeni gormedim.
Bazi
yorumlarda sadece sorunlardan bahsesildigine dem
vurulmus. Tum yasanan problemlere cozum uretmek
arkadasin isi degil. Birey olarak sadece yasanan
duruma tepki gosterebiliyoruz. Eminim icinde
bulundugu pozisyonda yanlis birsey gordugunde
duzeltmeye calismistir ama yazisinda da bahsettigi
gibi kritik esik asildiysa artik bireysel caba da
yeterli olmuyor.
Umarim biraz
empati kurup, cok ovundugumuz gecmisimizi daha iyi
anlayabiliriz. Hosgoru ve bilgi toplumunda yoz bir
kalabaliga dogru evriliyoruz. Umarim sonumuz kotu
olmaz.
Sevgi
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:25
Yazınızı ben
de okudum.Yayınlayan benim arkadaşımın
oğluydu.benim de siz yaşlarda Londrada ün. okumuş
bir oğlum var.Şu anda evli ve 4 yaşında bir kızı
var.Sizin yaptığınızı ben onlara anne olarak
öneriyorum.Yazınızın bu kadar ilgi çekmesi o yüzde
ellilik kesimin sizin yaptığınızı isteyip
yapamamasından kaynaklanıyor.Diğer yorumları
okuduğumda geç kalmış bir Milliyetçilik
anlayışıyla eleştirenleri gördüm.İsteyen her kes
harekete geçebilir.Bunun parayla filan hiç ilgisi
yok.Londrada ki Sofra lokantalarının sahibi bir
zamanlar binbir zorlukla garson olarak oraya giden
ve başarılı olan birisidir.Kaçma olayına gelirsek
,az önce de bahsettiğim gibi,tüm değerlerin yerini
alan para için seslerini çıkarmayıp hatta gizlice
oy verenler,devletten aldığı ihaleler sallanmasın
diye 12 yıldır yalakalık yapanlar,sadece konuşup
hiçbir sosyal olaya katılmayanlar,sözde sol cu
geçinip laftan başka birn şey üretmeyen romantik
anarşistler ve ahkam kesen elitistler,GEÇ kaldınız
geç.Taksimde yüzlerce genç gaz altında böğulurken
tv lerden macera filmi izler gibi izleyenler (Ki
ben oradaydım),açılım var ama deyip oyları
bölenler Ülkenin bütün Silahlı kuvvetleri
hapislere tıkılmışken bir gün bile merak edip
mahkemeye gelmeyenler hatta “oh iyi oldu” diye iç
geçirenler,GEÇ kaldınız geç..Sevgili
oğlum,(İzninizle .sizin kadar oğlum var )Karar ve
seçim sizindir.Yavrunuzun geleceği için verdiğiniz
kararı ben de onaylıyorum ve size yol açıklığı
diliyorum.
Selma
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:24
Tasindigin
yerdeki “faydan” hakkinda suphelerim var.
Umur
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:19
Yazıyı
okuyanların bir kısmı bana hiçte yabancı gelmeyen
liboş ağzı ile Melih Karakelle’yi eleştirip, onu
kibirli, halkına üstten bakan, ayrımcı vb
ifadelerle suçlamış. Oysa anlatılmaya çalışılan
“Türkiye dışına taşınmak için bahane bulmak”
değil, ülkenin genel insan kalitesinin ne denli
bozulmuş olduğuna vurgu yapmak. 58 yaşında, ve
hayatımın 15 yılını Avrupada yaşamış biri olarak
bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Gerçi hiç
yurt dışında yaşamasaydım da düşüncelerim
değişmezdi çünkü sağduyu, ahlak, mantık ve vicdan
sahibi biriyim. Bu, kızılacak öfkelenilecek bir
yazı değil, hüngür hüngür ağlanacak bir tespitler
dizisi…
Seçkin
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:17
Yazıda
bahsedilen IQ listesi bir literatür taraması
sonucunda oluşturulmuş bir liste, ve
akademisyenlerin değer vermediği bir liste. Liste
yazarlarının yöntemleri, sonuçları, yorumları çok
eleştirildi; internette ararsanız onları da
bulursunuz.
Ersan Okan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:16
Sen yanmazsan
Ben yanmazsan
Nasıl çıkar
Karanlıklar
Aydınlığa !
Erdem
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:15
Tespitleriniz
kesinlikle dogru. 2 ay once ben ulkemde daha mutlu
olurum, ulkeme bir faydam dokunsun diye Turkiye’ye
geri dondum lakin bu kadar kisa sure bile yetti
her seyi anlamama. Sokakta insanlarin kimseye
saygisi ve sevgisi kalmadigini rahatlikla
gorebiliyorsunuz.
Ulkemin bu
durumu her ne kadar beni uzsede herkes hakettigi
gibi yasar diyorum. Bizede bu kadar cahil,
dusuncesiz ve aptal! insanlarin oldugu
vatanimizdan gitmekten baska yapacak bir sey
kalmiyor. Anlatmaya ve ogretmeye calismak
faydasiz…
Arif Hamil
yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:12
Kendi iq sunu
çok yüksek bulan insana bakar mısın? Bir kısım
yabancı kaynakları referans göstererek ki onlarda
Türk düşmanı, Türk millerine aptal demiş. Sen önce
atanı soyunu sopunu iyi tanı ve mümkünse geri
dönme. Çünkü bu zekayla, bu sabit fikirlerinle
orada daha huzurlu yaşayacağına inanıyorum!
Cumhuriyetimizin 91. yılı kutlu olsun.
Melih
Karakelle yazdı:
28 Ekim 2014 at 17:07
Eşim dostum
okusun diye bloguma yazdığım bir yazı, telif
gerektirecek bir şey göremiyorum.. Aşırıp herhangi
bir yerde yayınlayabilirsiniz.
Bir
Varmış
Bir
Yokmuş
yazdı:
28 Ekim 2014 at 16:20
Çekip gitmen
iyi olmuş. Zira pes edip bu toplumu bu hale
düşürenlere, kimliğini kaybettirenlere
sığınmak(kolaya kaçmak – bahsettiğin yozlaşmanın
bir parçası olarak) büyük resmi gördüğünün bir
kanıtı. Yaşadığın sadece bir hayat, anladığınsa
hiç bir şey yok.
Onur
yazdı:
28 Ekim 2014 at 16:18
O hırsızlıgı
destekleyen yuzde 50, bu güne kadar
bastırılmıslıgın getirdiği etki yuzunden
hırsızlıgı hos gorurur olmustur. Tespit dogurdur
ama eksiktir, bu tamamen etki tepki meselesidir.
Bu güne kadar
cahil kesmi yok sayan ve anlamayan yönetimler
yüzünden, şimdi bu kesimi anlamış gibi yapan bir
takım insanların ortaya çıkması, bu kesmin gözünde
bir kurtuluş olmustur.
Mantık basit,
ben zaten yok sayılıyordum, şimdi varım öyleyse
gerisi çokta önemli değil. Bunun sorumlusu bu güne
kadar bu kesim için sesini çıkartmayan ve bu
kesmin eğitilmesi için gerekeni yapmayanlardır.
Ozan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 16:11
Çok güzel ve
basit açıklamışsın. Yeni hayatında mutluluklar..
Bulent
yazdı:
28 Ekim 2014 at 16:08
Agzina
saglik, bu gügune kadar okuduğum, konu hakkındaki
en guzel yazilardan birtanesi.
Hanife
yazdı:
28 Ekim 2014 at 16:07
Melih bey
merhaba,
Ellerinize
saglik. Cok guzel yazmissiniz.
Esim Isvicre
vatandasi. Dort sene once memlekete duygusal
sebepler ile donduk.
Ancak ozellikle
cocugumuzun okul caginin yaklastigi su gunlerde
-anlayacaginiz uzere- endisemizin boyutlarini
anlatamam.
Is bakiyoruz Isvicre’de ,
hayirlisiyla tasinanlardan olmak icin.
Hersey
gonlunuzce olsun..
Isil Ozel
yazdı:
28 Ekim 2014 at 15:51
Iki yil once,
yaklasik 2-3 yil suren bir karar verme surecinden
sonra ingiltere’ye geldim. Sebebini soranlara
anlatmaya calistigimda soylediklerim bu yazida
yazanlarin daha parca pincik, dersiz topsuz
haliydi. Turkiye’deki durumu aslinda hic fena
olmayan bir bilgisayar muhendisi olarak buraya
gelme sebeplerimi benim yerime de bu kadar guzel
acikladigin icin tesekkur ederim. Chp’li degilim
ve her bir yazdiklarinin her bir satirinin altina
imzami atarim ama Chp elestirileri ile ilgili
yazdiklarina hem imza hem paraf atarim:)
Mehmet Subasi
yazdı:
28 Ekim 2014 at 15:35
Cok akilli
bir yazi olmus. Ama maalesef akil ile dirayet
beraber olmadikca ulkeye pek faydasi olmuyor.
Sizin gibi akillilarin arasindan bolca dirayetli
olanlarin cikmasi dilegiyle.
Alp
yazdı:
28 Ekim 2014 at 15:35
Neden
Türkiye’den taşındım adlı yazınızı okudum. Biraz
negatif olmakla beraber evet gerçekleri
yansıtıyor. Yazılanlar doğru, ama bu ülkemizdeki
hayatın sadece bunlardan oluştuğunu göstermez.
Yazdıklarınıza bakarak İstanbul’da bulunmuş
olabileceğinizi tahmin ediyorum. Zira ben de bu
şehirde doğdum, büyüdüm ve yaşamaya devam
ediyorum. Değilse bile herhalde bir başka
kalabalık şehirdeydiniz. İstanbul kalabalık, 20
milyona yaklaşan nufusuyla, trafiği ile ve üstelik
saygısızlığı ile. Ne yaya şeridinde dururlar ne de
kuyrukta insan gibi beklerler. Üstelik yaya
şeridinde durduğunuzda neden duruyorsun diye
bağırırlar, daha sonra trafikten ve şehirden
şikayet ederler. Şehrin kendilerinden oluştuğunu
ve değişimin de kendilerinden başladığını
algılayamazlar.
Neyse,
konumuz neden bir ülkenin vatandaşının kendini
oraya ait olamayacak kadar uzak görüp ülkesini
terk ettiği. Herkesin hayatı algılaması, anlaması
farklıdır elbette, her bireyin kendisine göre
yorumları ve o ana kadar öğrendiklerine göre
anlamlandırdığı bir hikayesi var, bu sebepledir ki
yağmurda trafikte beklerken kimisi sıkılır, kimisi
arkadaşlarını aramak ve konuşmak için fırsat
bulduğunu düşünür, kimisi müzik dinleyebildiği
için mutlu olur, kimisi arabasının içinde
ıslanmadan sıcak oturabildiği için şükreder. Bence
bunların hepsi, ama zamanları farklı ve tabii
diğer girdiler. İş yaşantısı, özel hayat,
bankalara olan kredi borcu, ev, kullanılan araba,
cepteki kaleme kadar hayatımızdaki en ufak öğe
bile o anki ve takip eden zamandaki durumumuzu
etkileyebilir.
Lafı fazla
uzatmadan, demek istediğim; hayat sadece politika
ve cahil insanlardan oluşmuyor, hayat bireyle
başlıyor ve biz nasıl istersek öyle geçiyor. Tüm
değişim içimizde, ne istersek o şekilde. Bir başka
ülkeye gitmek istediğiniz için gidin, ama buradaki
yozlaşmışlıktan kaçmak için degil (yozlaşma yok
demiyorum), çünkü bu şekilde orada da aradığınızı
bulamayabilirsiniz.
Umarım bu
yolculuğunuzda biraz da kendinize vakit
ayıraiblirsiniz.
Kerem
yazdı:
28 Ekim 2014 at 15:30
Duygularıma
daha iyi tercüman olamazdınız. Yalvarırım benimde
gitmem icin bana yol yordam gösterin. Yıllardır
deniyorum olmuyor.
Tarık Yılmaz
yazdı:
28 Ekim 2014 at 15:14
Yazınıza
gönülden katılıyorum.
Yazınızı
http://www.manset.at adlı sitemde yayımlamama
izin verir misiniz?
Rengin yazdı:
28 Ekim 2014 at 14:53
İçinde
olduğumuz durumun daha iyi bir yorumunu okumadım.
Tüm aklım ve kalbimle katılıyorum.
Ismail Orel
yazdı:
28 Ekim 2014 at 14:18
Sayin
Karakelle,
Yazdiklariniza katilmamak cok zor, bende artik
defalarca denedigim halde Turkiye’de yasamiyorum
ancak vazgecmis olmanin verdigi rahatsizligida
hissediyorum.
Ozan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:33
Hislerime
tercuman oldunuz. Yurtdisinda yasayan biri olarak
söylüyorum ve hala bana Turkiye’de kalsam cok daha
fazla para kazanirdin diyen zihniyete parayla
satin alamayacaklari bir hayat var oldugunu
belirtmek istiyorum. Saygılarımla.
Ozan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:32
Melih Bey,
yazdıklarınızı beğenerek ve birçoğuna katılarak
okudum ve genel olarak sizinle aynı fikirdeyim. Ve
şu anda bende yurtdışında yaşayan bir Türk
vatandaşı olarak olayı dışarıdan analiz etme
şansım var elbette ve maalesef ki durum da aşağı
yukarı böyle. Ancak “Bu noktada artık
yapılabilecek hiçbirşey olmadığı gibi birşeyler
yapmaya çalışmak da enerjinin boşa harcanması
dışında bir sonuç doğurmaz.” cümlenize pek
katılmıyorum. Çünkü bana göre her zaman bir çıkış
kapısı vardır ve zararın neresinden dönerseniz
kardır diye inanıyorum. Evet hiç kolay değil ama
bence imkansızda değil. Teşekkürler. Saygılarımla,
Numan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:28
Sıradan bir
tespit. sözlük olsun çevre olsun bi ton senin gibi
ülkeyi terkeden insanlar neden terkettiklerini
güzel güzel yazıp çizip kendilerince vicdanlarını
rahatlatıyorlar, su çok güzel gelsenize tarzındaki
yazılar empatiden de çok uzak.
Sen şimdi
bunları söylüyorsun da belli ki gidecek durumun
imkanın var kalanların da moralini bozuyorsun
resmen. Kalıp mücadele edenlerin de şevkini
kırıyorsun. arkadaşım gittiysen ne ala sana aferin
ama bırak da kalanlar mücadelesine sevdiği
topraklarda devam etsinler.
Ersin
Uysallar yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:18
Icimi
okudunuz sanki, ama daha neler var anlatilacak,
egitimden sagliga adalete , ekonomiye kötü gidise
ses etmeyen soyuyosa beni soyuyo diyebilen
vatandasa, ici bosaltilan universitelere…
Ahmet
yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:04
Yazınızı çok
iyi anlıyorum.
Ben bir grafik tasarımcıyım. Bu
günlerde bu düşünce aklımdan çıkmıyordu öyle ki
geçtiğimiz cuma işimden ayrıldım. İş yerimde öyle
çok büyük bir yer değildi, patronlarımla her gün
yüzyüze çalışmak zorundaydım. Gözlerimin içine
bakarak öyle rahat yalan söylüyorlardı ki göz göre
göre iş yerimdeki patronlarımın (Ben çok
akıllıyım, 40 küsür yaşındayım, hayat tecrübelerim
var.) vs. gibi düşüncelerini her an dinlemek
zorunda kalıyordum ama düşünemedikleri bir şey
vardı o da benim düşünebilme yeteneğim olduğu
elbette para ihtiyacı yüzünden bir süre çalışmam
gerekiyordu. Her gün cehaletten doğan egolarını
tatmin etmek için kendilerini yalan dolan
hikayelerle avutuyordı. Bel ki de o çürümüş
beyinlerini böyle rahatlatıyordı, bilmiyorum.
Fakat bildiğim tek şey var artık buna
dayanamadığım çünkü bir çok reklam ajanslarında
çalıştım bu bir çoğunda böyle işliyor. Ben sadece
iş hayatımdan bahsetmek istemiyorum. Geçenlerde
otobüste 2 kadın aralarında sakız yüzünden kavga
ettiler, sözlü kavga değil. Bildiğiniz otobüs
içinde saç baş yolundu. Yerde tutam tutam saçlar
vardı. Düşünün insan cehaletten artık birbirlerine
o kadar kinle yaklaşıyorlar ki bir sakız çiğneyişi
yüzünden bunlar oluyor. Bu durum benim psikolojimi
çok etkiliyor keşke biraz maddi durumum iyi olsa
da bende taşınabilsem.
Birsen
Siekkinen yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:04
Sizinle ayni
dusundugum icin 10 yil önce bende terkettim
guzelim vatanimi.
Saygilar.
Ilhan BAGOREN
yazdı:
28 Ekim 2014 at 13:03
Ben de 10
senedir “Turkiye’ye neden tasindim” konusunda
izahlar yapmakla mesgulum. Bu oldukca oznel bir
konu, dogrusu yanlisi yok. Buyuk resme bakinca,
aslinda Turk insaninin, ya da gelismekte olan ulke
insanlarinin elinde fazla bir guc yok. Buyuk
guclerin cikarlarini destekleyecek sekilde
buyumesi ve gelismesi denetlenecek, once militer,
bir ara muhafazakar, sonra solcu, bugun dinci,
yarin kimbilir kim toplum icinde guclu yapilarak,
boyle gidecek.
Bu kesmekesi yaratanlarin isine
yarayabilecek kadar secilmis olanlarin,
kesmekesten izole edilmis sartlarda yasamasi da
bir secenek, kesmekese karsi savasmalari da,
kesmekese teslim olmalari da.
mutlu
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:49
yazı
berbatmış bu arada, bu vatandaş kimse sorunun
temel sebeplerinden bir tanesi kar tanesi.
Kapitalist bir modda küreselleşen dünyada malesef
zeka da merkez noktalarda birikip, geriye Türkiye
gibi çöl bölgeleri bırakıyor. Olağan akışa kapılıp
sonra tavuk la yumurtayı karıştırmış bir kaç
yüzyılı aşan bir süreçin faturasınıda mevcut
iktidara yapıştırmış. Bu durum kendisininde
toplumsal yada sosyal zekadan pek pay alamadığını
gösterir. Bi de kaldı ki şöyle bir durum var, IQ
ölçüm birimi olarak daha çok bireysel ve soyut ve
esasen testin kendine yönelik bir beceriyi ölçer.
Bu durumdan ben zararlı çıkıyorum ama, IQ’yu
toplumsal hayatın çekilmezliğine vurgu yapmak için
kullanmak konunun uzmanı birini heralde kahkahadan
kırardı. Bir de son olarak, şu bi tane fotoraf
koyup, “aha işte şura şöyle bakın” demek ya ağır
süzme olmayı gerektirir yada karşında kinin süzme
olmasını beklediğin durumlarda işe yarar. Fotoraf
kareleri birer resimdir, ve ttıpkı yağlı boya
resimleri gibi çevçeveyi oluşturanın amacına
yönelik çalışırlar. Örneğin o resim, duvarın
arkasında çocukların kellesini kesmek için
bekleyen mollalar varlığı yada yokluğu konusunda
bir şey söylemiyor. Yada aynı resim tam olarak bu
gün etiyopyanın Hindistan Büyükelçiliğinde oynayan
çocuklar olarak çekilmiş olabilir. Olası böyle bir
karede Etiopyanın yaşam koşulları yada ortalama
iq’su ile ne öğrenebiliriz ne düşünebiliriz
bilemiyorum… Neyse melih iiki uzamış bi dallama
daha eksiğiz kısaca…
Özcan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:48
Bu gune kadar
okudugum en kisa en oz ve en kesin tespit sizin
gibi bende tasi taragi toplayib avustralya
tasindim ,ne yazikki sadece tasinanlarin arasinda
yanliz ben degil kurtulamadigim cahillerde var
simdi avustralyanin icine etmekle mesguller
Göktuğ Kurter
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:30
Bunun
Ingilizcesi olsa, paylasmak istedigim o kadar cok
arkadasim var ki..
Anti
Elitist
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:25
Buram buram
elitizm… Yazının neresinden tutsam elimde kalır. O
nedenle Cem Karaca’nın şarkısından bir kaç mısra
ile geçiştireyim.
Bu yaz yine
güneydeydiniz
Bol rakı güneş ve deniz
Her
şey bir harikaydı ancak
Yerli halkı
beğenmediniz
Burda da orda da o aynı barlar
Hep o yarım porsiyon aydınlık
Aynı çehreler
aynı laflar
Vallahi hiç değişmemişsiniz
Ahmet Filmer
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:19
Sevgili
Melih,
Yazını okudum, hayal kırıklığını da
gayet iyi anlıyorum. Annem, babam bana ellerinden
gelen tüm imkanları sağladılar; ben de onların
sayesinde “düzgün” bir insan olarak var
kalabildiğimi düşünüyorum. Sadece bir yanlış
yaptılar, “oğlum ne istersen yap, ama politikaya
bulaşma” gibi bir öğüt verdiler. Bu ülkedeki tüm
aklı başında ebeveynlerin de benzeri tembihlerde
bulunuyor olduklarından da eminim. İşte tam da bu
nedenle, yani soyluların politikadan uzak
durmaları neticesinde meydan soysuzlara kalıyor.
Normalde iyiler örgütlenmezler, çünkü iyiliğin
örgütlenmeye gereksinimi olmadığını, örgütün
kötünün iyiyi yenmek için kullanılan bir mekanizma
olduğuna inanırlar. Bu şekilde de meydan sokak
köpeklerine kalır, onlar ürer çoğalır, sonra da
asiller sokağa çıkamaz olurlar.
Savaşlar genel
olarak ahmakları ve soysuzları yer yüzünden
süpüren, geriye kalanların da bir birlerine sıkı
sıkıya kenetleyen bir mekanizmadır. Savaşçı olup
da, bizim gibi yüz yıldır savaşmayan milletlerin
öfkeleri içe döner ve onlar bir birlerini yemeye
başlarlar.
Bilgi, birikim ve bellekten oluşan
zeka seviyesi üst düzeyde olan bireylerin
haksızlıklara tahammülü en alt seviyede olduğundan
acı çekmeleri olağandır. Acıya son vermenin iki
yolu vardır, ya kaçarsın kurtulursun ya da
savaşırsın. Savaşın sonunda ölmek de var kalmak
da. Kimi zaman bok yoluna gitti Niyazi olursun,
kimi zaman da kahraman. Tarihe Mustafa Kemal bir
vatan haini olarak yazılacaktı, kaybetmiş olsaydı.
Mahatma Ghandi, Martin Luther King ya da Nelson
Mandela da acı çekmeyi göze alarak ezici güce
karşı koymayı göze alan diğer isimler olarak
aklıma geliyor.
Ülkeni özleyeceğinden eminim,
on yıl mı sürer, yoksa onbeş mi, geri döneceksin
bundan da eminim. Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar,
gözlerinden öperim.
Göktuğ Kurter
yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:18
Bu kadar
katildigim bir yaziyla karsilasmamistim. Hatta ben
niye yazmadim zaman bulup da? Tesekkurler bu dogru
ifade icin, Melih.
Mustafa
Turgut yazdı:
28 Ekim 2014 at 12:09
izin
verirseniz makalenizi olduğu gibi blogumda
linklerinizle birlikte yayınlamak istiyorum..
Olumlu ya da
olumsuz bilgi vermenizi rica ediyorum..
Saygı
ve selamlarımla..
İlknur
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:32
Bence en
doğru kararı almışsınız. Yeni yaşamınızda huzur ve
mutluluk diliyorum. Biz de eşimle, aynı şeylerin
içinde batağa saplanmış hissediyoruz kendimizi.
Kaçacak yer arıyoruz, ülke arıyoruz. Yaşayacak,
nefes alacak yer arıyoruz. Burası artık BİZİm
TÜRKİYEMİZ olmaktan çıktı YENİ TÜRKİYE oldu. Ve
YENİ TÜRKİYE’nin değerleriyle bizim değerleriiz
örtüşmüyor. Ne yazık!!! Cesaretiniz için
kutluyorum. Mutlu yaşayın!
Haşmet Bener
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:31
melih bey
merhaba ;
yazınızı facebook ta bir arkadaşım
kanalıyla okudum. müsaadenizle görüşümü iletmek
isterim. hırsızlığın kötü birşey olduğunu
düşünenleri %50 nin altında varsayıyorsunuz. bunun
anlamı birçok muhalif kişinin yapmakta olduğu gibi
AKP ye oy verenleri bağnaz dinci yobaz, kömürecü,
cahil, avantacı (hatta daha da ileri gidip bölücü
atatürk düşmanı hain diyenler de çok) şeklinde
etiketlemek oluyor. bu son yıllarda ülkemizde
anti-akp duruşlu kitlenin büyük bir kısmı
tarafından maalesef yapılıyor. böyle düşünenler
duru bir zihinle şu soruya yanıt versinler önce:
bir seçim olsa ve akp %15 de kalsa ve mesela chp
%55 oy alsa. seçmen aynı kişiler olduğundan
hareketle toplum aniden bilinçlendi, cahillik
giderildi, hırsızlığın suç olduğunu farketti
diyebilecek misiniz.? topyekün toplumun her yönden
kalitesinin yükselmesi onlarca hatta yüzlerce
yıllar sürer. bir başka yerden bakalım 2002 den
önceki seçimlerde dsp yi oylarıyla iktidar yapan
toplum aniden mi kötüleşti akp yi iktidar yaptı.?
gelelim aptallık-cahillik vs meselesine. Melih
bey, çocuğunun her konusuna burnunu sokan, her
derdini bilfiil çözen, onu her alanda yöneten, hiç
özgür bırakmayan, ikmale kalmasın diye despotlukla
ders çalıştıran, özel hocalar tutan bir anne-baba
düşünelim. bu çocuk genellikle yaşamda başarılı
olamaz, ilişkilerini sağlıklı yürütemez, birey
olamaz, kendi sorunlarını kendisi çözemez. oysa
ailesi onu en iyi okullarda okutmuştur, en iyi
sporu yaptırmıştır, en şık giydirmiştir vs. işte
bizim toplumumuz ile devletin ilişkisi de böyle.
özgürlük sadece istediği yere gidebilmek,
istediğini yemek değil. özgürlük lafından aslında
kastedilen zihinsel özgürlük. özgür bir zihin
inanılmaz yaratıcıdır, akıllıdır, beceriklidir.
işte bu nedenle tarihteki önemli buluşlar özgür
toplumlardan çıkmıştır. ben mevcut iktidarı
eleştiriyorum ve değişmesini arzu ediyorum, işte
bu nedenlerle Melih bey. ülkemizin en önemli
ihtiyacının özgürlükler olduğuna inanıyorum.
özgürlükleri şemsiye olarak görüyorum. demokrasi,
insan hakları çoğulculuk, katılımcılık vs nin
ancak bu şemsiyenin altında var olabileceğine
inanıyorum.
hepsinin ötesinde ben ülkeme
güveniyorum ve bunları aşacağına, çok uzak olmayan
gelecekte geriye dönüp bugünlere baktığımızda
belki de “iyi ki bunlar da yaşanmış ki bugünlere
gelebildik” diyeceğimizi düşünüyorum.
siz bir
başka ülkeye göçseniz de aslında bizdensiniz diye
düşünüyorum. çünkü buraya kafa yoruyorsunuz,
önemsiyorsunuz, endişeleniyorsunuz. bu ülke sizin
gündeminizde durmaya devam ediyor.
saygılarımla
;
Necdet Dogan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:30
Kalıp
mücadele etmek yerine
Pısıp kaçmak da bir
yöntemdir
neticede.Bunun yüceltilmesi doğru
değil.
Aslıhan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:28
Merhaba,
yazdıklarınızı büyük bir ilgi ile okudum ve aynı
şeyleri düşündüğümüzü söyleyebilirim. Sadece son
noktada size katılamıyorum çünkü ülkenizi,
ailenizi ve sadece sizin anlayabileceğiniz bir
kültürü terk etmek bu kadar kolay mı gerçekten?
Bence pek değil. yaklaşık 3.5 sene New York’da
yaşadım. Çok seviyordum New York’u ama bir yandan
da iyi yada kötü ait olduğum başka bir kültür
vardı ve ben hiç bir zaman tam olarak Amerikalı
olmayacağımı hissettim. Belkide bu herkesin
hissettiği birşey değil. Kendi kendime çok fazla
sorguladığım birşey; gerçekten bir ülkede doğduğun
için o ülkeye ve kültüre aidiyet hissetmeli miyiz
yoksa “normalarını” kendimize daha yakın
bulduğumuz bir ülkede ve kültürde yaşamak mı doğru
olan? Bazı zamanlarda kendimi bu ülkeye ait
hissetmiyorum, yobaz insanlarla, sokaktaki bana
uzaylı gibi gelen sosyo- kültürel seviyedeki
insanlarla bir araya geldiğimde (bunlar çok zengin
olabilir de olmayabilir de farketmiyor – aynı
sığlık hepsinde var) ancak sorun nerde ve bunu
nasıl aşabilirizi sorguluyorum sürekli. Sanırım
sizin bu noktadaki pesimistliğinize de
katılmıyorum. Bizler iyi eğitim alma şansına sahip
olduğumuz ve yobaz bir aileye dünyaya gelmediğimiz
için bu noktada “bilinçli olmanın” bir sorumluluğu
olmalı diye düşünüyorum, kolaycılık değil.
Özellikle de devletten bekleme kolaycılığı. Bir de
şimdiki hükümetin seçilebilmesi için oluşan
faktörleri de iyi analiz etmeli ve bu noktaya
nasıl gelindiğini de sorgulamak lazım. Belkide hiç
kimsenin suçlamadığı Süleyman Demirel vblerini
sorgulamak lazım. Ne yaptılar bu ülke için diye…
Şimdiki cahiliyet dönemini oluşturan sistem
aktörlerinin – iktidarın / devletin- bir sebep
değil sonuç olduğunu düşünüyorum. Üzerinde çokça
düşünüp, yaşadığım ülke insanları için sırt
çevirmek yerine birşeyler yapmak gerektiğini ve
aslında bizim eskiden görmediğimiz – invisible –
insanların bugün sadece görünür olduğu ve iktidara
taşındığını, yani varoşların iktidar oluşunun
kutlandığını düşünüyorum. O yüzden bu azılı
varoşluğun yüceltilmesi ama bugün ki durum Türkiye
için fırsata dönüşebilir ve biz bunu varoşların
eğitilmesine çevirebilirsek kazanırız diye
düşünüyorum. Bu yazıdan benim kadar ülkesini
düşünen bir insanın serzenişi olduğunu gördüğüm
için yazıyorum. Çünkü sizin gibi gerçekleri
görebilen insanlarla bir araya gelip, fikir
alışverişleri yapabilmek ve akışları tersine
çevirebilme ihtimali bile değerli.
Gürkan Kılıç
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:24
Sıra
arkadaşım Melih,
Umarım herşey
sen ve ailen için çok daha iyi olur dostum.Uzun
zamandır çevremdekilere anlatmaya çalıştığım
sıkıntıları çok güzel özetlemişsin. Ben şimdilik
Bodrum’a yerleşerek kendimce geçici bir çözüm
üretmeye çalıştım. Belki gelecekte ben de senin
gibi tercihimi yurtdışından yana kullanmak zorunda
kalabilirim.
Sevgiler.
Ozgun
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:20
Hocam,
sorması ayıp nereye taşındın?
Zira Dünya
kapitalizminin tepesinde oturan ülkelerden birine
taşındıysan bu argümanlarının çoğunu alıp çöpe
atarsın. Ama yok Küba’ya, Arjantin’e vb. gittim
diyorsan işin rengi değişir tabi..
D
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:07
yozlaşma
yetersiz ingilizcededki corruption bence buraya
daha uygun.
Ümit Kaplan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 11:04
Genel olarak
neden taşındığınız sorusu üzerinden Türkiye’deki
bir çoğumuzun rahatsızlık duyduğu yozlaşmışlığı
çok güzel ifade etmişsiniz.. Yazdıklarınızın
çoğuna katılsam da, kesinlikle tüm umutların
tükendiğine ve (zerre kadar bile olsa) hiç bir
kurtuluş çaresi olmadığına katılmıyorum. Eğer bu
ülkenin yozlaşmadan zerre kadar kurtulma şansı
varsa onu da sizin gibi bilinçli bireylerin ülkeyi
terk etme girişimlerinin domino etkisine girerek
artmasıyla kaybedileceğini ve o örneğinize
katıldığım Afganistan sürecinin hızlanacağı
kanaatindeyim… Ama diğer yandan da düşününce
toplumda pozitif yönde değişikliğe sebep olan
yaşam sürdüremiyorsak, değişime katkımız
hırsızlıkla sonuçlanan “oy atma” süreci ile
sınırlıysa (-ki bu yurt dışından da yapılabilir)
gitmenin kalmaktan pek bir farkı da yok da
diyebiliriz.. Özetle üzerine düşünmeye sevk edici
güzel bir yazı olmuş elinize sağlık…
Zengo
yazdı:
28 Ekim 2014 at 10:20
Türkiyeden
neden kaçtım yazını okudum. Biraz narsist ve
empatiden çok yoksun bir yazı olmuş. Yani
‘babişkomdan bana ev al dedim amerikadan bana ev
aldı siz çok eziksiniz fakirlerrr’ diyebilecek bir
insanın yazacağı blog yazısının kalitesiyle
farksız geldi. Yani yazının içinde nispet
kırıntılarıda var ve bunun gerçekten hiç luzumu
yok. Sen ‘yurtdışından’ gelip türkiye hakkında
esiyorsan ve bu durum ile ilgili konstrüktif bir
hamle almıyorsan zaten o yazı sürecinde itham
ettiğin ‘cahilliği’ yapmış oluyorsun. Yani baya
hava atıyorsun ve bireylere yüksekten bakıyorsun.
Sen o ezdiğin insanları kendinden daha düşük
görerek zihinin ‘yozlaşmışlığını’ da
gösteriyorsun. Ayrıca bunların farkında olmadağın
için aptalsın da. Öss kitaplarını ezberleyince
akıllı olunmuyor malesef. İnsan kendini
farketmeli. Neyi neden yaptığını farketmeli.
Aaa bak ne
oldu. Hani sen ‘bütün türkler aptal cahil ve yoz’
dedin ya. sen de gittiğin yerde zaten türkiyede
kendinden ufak zannettiğin insanların en büyük
temsilcilerinden olacaksın. umarım ilerde bu
damarın/yaran/gocunmandan dolayı başka insanların
canına zarar vermezsin. Çünkü zaten burda
zıvanadan çıkmış döner bıçaklı lavuklardan
zihniyetinin gidişatında hiç bir fark yok. asosyal
ve sosyopat.
neyse kısaca
diyeceğim, eğer birşeyi kötüleme yazısı yazıyorsan
temelin olmalı. bu kadar teknik konuları
paylaştığın bir blogda (yani çözüm ürettiğin)
sadece yerici ve yıkıcı yorumlarını onaylamıyorum.
madem beğenmiyorsun ve kendini üstün görüyorsun,
çözümünü de söyle. kıraathanede elinde incebelli
çay bardağı ile konuşmak kolay.
Nihat Candan
yazdı:
28 Ekim 2014 at 01:12
İyi ki
Türkiye’den gitmişsiniz. Keşke sizin gibi
düşünenlerin hepsi aynı şeyi yapsa da biz “cahil”
ve “yobaz” halimizle mutlu mesut yaşayıp gitsek şu
sahibi olduğumuz ülkede.
Geri gelmeyin
ve mümkünse sizin gibi düşünen aydın (!) insanları
da yanınıza çağırın.
Volkan
yazdı:
27 Ekim 2014 at 23:20
Neden Trden
tasindim yazisini okudum biraz evvel. Ben esim ve
2 yasindaki ogluma 2003 deri USA deyim, birkac yil
sonra donmeyi dusunuyoruz bir ihtimal derken bu
yaziiy okuyunca biraz sasirdim
buradan bakinca trde sanki her sey cok iyiye
gidiyor gibi gozukuyor (suriyeli gocmenlerin
mafyaligi disinda).
Hangi ulkeye
tasindin?
Kagan
yazdı:
27 Ekim 2014 at 22:55
Sevgili
Melih,
Az once sans
eseri `Turkiye`den neden tasindim` baslikli post
unu Fb da okuma ve paylasma firsatini yakaladim.
Sana sonsuz
tesekkurlerimi sunuyorum. Turkiye disinda yasamaya
calisan bir birey olark,yillardir
dusundugum,bildigim hissettigim ne varsa herseyi
yazmissin.
Gorunen o ki
kafamin icinde donen ve bir yandan kucukde olsa
rahatsiz eden bu hissiyatlarla benden uzundur
mucadele ediyorsun.Aslinda bizimkine tam olarak
mucadele denemez cunku bizler zaten teshisi koymus
bulunmaktayiz.Ancak Turkiye disinda yasamamizi
ucundanda olsa mucadele diye
nitelendirebilecegimizi dusunuyorum.
Sana ve
ailene selamlar ve bol sans diliyorum.
Hersey
gonlunce olsun.
Dünya
Gezgini Çelebi Alper yazdı:
27 Ekim 2014 at 13:06
Blogunuzu
Türkiye’den ayrılma nedeninizi açıklayan yazınızla
buldum. Doğru bir tespitte bulunmuşsunuz, iç
karartıcı durum. Ben 42 ülke gezdiğim halde
ülkemden ayrılmayı denemedim ama yazınızı okuyunca
durumun umutsuzluğu belirginleşiyor.
|