...................
...................
ÇERKESYA KRONOLOJİSİ   -1

Dr. YEDİC Batıray Özbek

                         
 
...................
 
 

Toprağın hiçte ekşi değil,
Yoluma da sığamıyor değilim
     Kızım da uğurlu
     Berrak bir gün gibi...

Oğlumsa uysal ve de eğitimli
Çerkeş yurduna kalbimi süreyim,
     Hepimiz, hepimiz aranıyoruz
     Kimi arıyoruz sanıyorsun sen?

Aradığımızı Ben söylerim,
Ben söylerim ama kim dinler?
Kimse bizi aramıyor,
Kendi kendimizi arıyoruz...
Kimse bizi aramayacak

Boşu Boşuna aranarak
     Gezinme bu dünyada...

Sen kendi kendini ara
Kendini bul?
Ben neredeyim?
Kendimi nereden taşıyıp
Geleceğim?  Diyerek
Kendi kendine bir sor

Anavatanımız Çerkesya'nın bağımsızlığı uğruna kahramanca savaşan, yaşamlarını bu yolda çekinmeden feda eden, Çerkeş Özgürlük Destanı'nı yazdıran HALKIMIZA ve onların önderliğini yapan, aşağıda adları yazılı olan, ya da adlarını bulamadığım diğer önder ve thamadelerimize, bu yapıtımı ithaf ederek huzurlarınızda saygı ile eğiliyorum. Bu gerçek vatan evlatları, Nart Soyu'nun son çocukları, gönüllerimizde yaşamakta ve sonsuzluğa dek yaşayacaklardır. Ulu kahramanlar, toprağınızda rahat uyuyun, uğrunda öldüğünüz o topraklarda, torunlarınız tekrar kök salarak, on binlerce yıllık şanlı ulusumuzu yok olmaktan kurtarmışlar ve barış içerisinde, ulusal kültürümüzü daha bir yükseltmişlerdir. Biz Anavatan dışında yaşayan Çerkesler, barış ve dostluk yollarıyla vatanımıza döneceğimize, tüm gücümüzle vatanımızı daha ileri düzeylere ulaştıracağımıza huzurunuzda söz veriyoruz.

Havdeko Mensur, Kehrıko Şamuz, Şiptlagoko Rassu, Pşat yöresinden Yındarıko Hacı Chuj Beg, Dzepş Şıhan Jeri,  Pşemaf Ali bi Vizeroko, Kalevibetako Hatıkuay, Hattıv, Pşaduje, Naştıv, Hatıkuayko Jambolet, Tığuıj Ali Ahmet, Mehmet Efendi, Kissa Yöresinden Hacı Datchumuko, Bjeduğ pşısı Pşık'uy, Şemıt Urutzıko Yislam, Yerikoko Yislam, Berzek Alchazıko Beyislam, Havdıko, Abedzech eyaletinden ünlü politikacı  Seraskeriko,  Kertzij ve Haşmatzo, Hatlaşe'den Hamed, Apsığ'dan Yefenıko,  Mehmet Ali, Abun'dan  Hatuz  Geteğaş,  Şapsığ  Pak, Chuşt Hafeş, Hatık'u uzokk, Chuşt Bardam Hurayko Hafıj,  Şapsığ yöresinden Hantechu ve Pşık'uy Borok, Chodz Zabl, Abat Besni, Çoratıko Hamutz, Yukarı Abın'dan Anchur, Dagumuko Berzek, Melgoş, Arslan Jeri, Tutza, Nekepsicho'dan Vana kabilesinden Y. Touisoko, Jajı Ali, Jajı Mehmet, Sapte Tza'ko, İsmail Brakok, Koblı Arslam, Paris'ten gelerek Çerkeslerle omuz omuza savaşan Kürt Beyi Pharis Bey, M. Çuroko, Pşık'uy Borok, Haktoş, Hacı Bram, İbrahim Netcho, Arslam Beg, Hako, Tu. Adler'den Bayslam, Bjedugh Pşısı Acaigagako, Ubıkh verklerinden Geranduk Brakok İsmail ve diğerleri.

Ayrıca sayıları yüzleri bulan Polonyalı askerlere, onların subaylarını, özellikle halkımızın Tevfik Bey adını verdiği Tephil Lapinskiy ve Dağıstan'dan gelerek Abedsechleri organize eden Mehmet Emin'i de saygı ile anıyor ve huzurlarında minnetle eğiliyorum.

"Siz, bütün Müslüman ve Hıristiyanlar, tek bir tanrıdan söz eden sizleri anlamak hem çok zor, hem de siz bu iddialarınızla yanılmaktasınız. Gözlerimizin gördüğü hiçbir şey yeryüzünde tek değildir, aksine pek çoktur, çeşitlidir. Nasıl olur da bu kadar çok çeşitlinin içinden birisi, tek ve en kudretli olduğunu iddia edebiliyor, kendini bu çokluklardan ayırabiliyor? Bizim çok tanrılarımız varken, her şey daha iyi ve düzenli idi; çünkü her tanrının görevi ayrı ve belli idi. Su, ateş, ormanlar, dağlar, insanların ve hayvanların tanrıları... Hepsi ayrı ayrı idi... Tek bir tanrı nasıl oluyor da dünyamızda sayılamayacak kadar çok sorunların üstesinden gelebiliyor? Bu tek tanrı adına daha önceleri Türkler gelerek bizi boyundurukları altına almaya kalktılar, daha sonra yine bu tek tanrı adına; Ruslar gelerek bizi köleleştirmek istediler. Osmanlılar bizi tek bir tanrı adına, yine aynı tek tanrı adına köleleştirmek isteyen Ruslara karşı savaşa çağırıyorlar. Yine Ruslar bu tek tanrı adına Müslümanları, Müslümanlar da Hıristiyanları öldürüyorlar.

Nerede bu olaylardaki gerçek?

Söyler misiniz? Sizler de aynı tek bir tanrı adına, ama daha değişik bir tanrı, Türklerinkinden ve Ruslarınkinden de daha başka tek bir tanrı adına (Sizlerin de bizlerden ne istediğinizi zamanı gelince görecek ve anlayacağız) bizlerle birlikte tek bir tanrıya karşı savaşmak istiyorsunuz.

Ne tuhaf değil mi?"

(Taupse Mart 1856, Kobli Arslamkeri)


ÖNSÖZ

Bu yapıtta; Çerkeslerin, bilinen en eski çağlardan günümüze kadar olan tarihi ele alınmakta ve kronolojik olarak sunulmaktadır.

Çerkeslerin milattan önce ve milattan sonraki tarihleri, özellikle bağımsızlık savaşı yılları bu güne dek yeterince incelenmemiş ve gün ışığına çıkartılmamıştır. Bu konu düşündürücü, aynı zamanda acı dolu bir trajedidir. Kitap okundukça anlaşılacağı üzere, kronoloji özellikle bağımsızlık ve özgürlük savaşları yıllarında yoğunluk kazanmaktadır. Bu açıdan da kronoloji, bildiğim kadarıyla bu konuda şimdiye dek yazılmış en kapsamlı tarih kitabı olmaktadır.

Bugüne dek kullandığımız tarihi bilgilerimiz çoğunlukla tek yönlü, yanlış ya da özellikle yanıltılmış kaynaklara dayanmaktadır. Bilinçli bir yöntemle amacından saptırılmış bilgilerle doludur. İşte bu yapıt yanılgıların ve yanlışlıkların düzeltilmesine yardımcı olabileceği gibi birçok kişi ve konu hakkında tartışma olanakları hazırlayacaktır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz yanlış bilgiler nedeniyle, Çerkes aydınları ve Çerkes Ulusal Sorunu terim kargaşalarına ve de çeşitli konularda tarihi çıkmazlara sürüklenmiştir. Bunun doğal sonucu olarak; Kuzey Kafkasya halkları bütünleşememişler, aksine daha çok bölünmüşlerdir. Bu bölünüşte zamanla moral çöküntülerine ve çözülmelere neden olmuştur. Bu arada muhaceretteki Kuzey Kafkasyalıların müşterek bir dille anlaşma olanakları olmadığından, toplantılarda, demeklerde kullanabildikleri dil, yaşadıkları ülkenin hakim dili olmuştur. Böylece Kuzey Kafkasya halkları farkına varma­dan birbirlerini de asimile etmişlerdir. Bu karşılıklı dilsel erime is­tenilen amacın tam tersine sonuçlar getirmiştir.

Bu yapıt hazırlanırken, ekte sunulan kaynakçalardan da anlaşılacağı gibi; başta Alman, İngiliz ve Fransız kaynakları olmak üzere bir değerlendirmeye gidilmiş, bu arada bazı Türkçe kaynaklardan da yararlanılmıştır. Benim ulaşamadığım, inceleyemediğim kaynakların da olacağı göz önünde bulundurularak, kitabın bu açıdan okunmasını, incelenmesi hususunu siz sayın okuyuculardan özellikle dilemekteyim.

Ben tarihçi değil, etnologum. Bu nedenle de yapıt Ethno-historik bir özelliğe sahiptir. Yapıtın bu yaklaşımla incelenmesi­nin daha uygun olacağını ifade etmek isterim. Bu kitap aynı zamanda bir denemedir. Eksik kalan kaynakların, örneğin İtalya'daki Vatikan Devlet Külliyatı'nın, İstanbul Bizans Kilisesi, Çarlık Rusya'sı, Osmanlı, Sovyetler Birliği arşivlerinin taranmasından elde edilebilecek belgelerin de değerlendirilerek kitaba eklenmesi gerekir.

Kaynakçalarda belirtilen yapıtlar incelenirken kimi gerçeklerin de ortaya konması gerekmektedir. Bağımsızlık Savaşı zamanını ya da öncesi dönemde Kafkasya'ya giden gezginler, Çerkesya'yı ziyaret eden kişiler, günümüze tarafsız bilgi aktaramamışlardır. Örneğin; Teophil Lapinski Çerkes halkının yanında yer alırken, Fransız gezginci Dubois Montpereux ve Theodor Horschelt Çar, Haşim Efendi ise Osmanlı yanlısı bir üslup kullanmışlardır. Aktardıkları bilgiler, hizmet ettikleri devletlerin politik çıkarları doğrultusunda oluşmuştur.

Bu kitapta aktarılan bilgilere kızacak olan ya da "biz böyle mi idik? Neden bunları yazdı? Yazmasa idi daha iyi olurdu..." diyecek olan okuyucular da çıkacaktır. Bu tür sübjektif ve duygusal görüşlü tepkiler doğaldır. Ancak gerçekçi ve sağlıklı bir düşünce ve davranış tarzı değildir. Yanlış ve doğrularını, günah ve sevaplarını açıkça yazmayan, söylemeyen ya da öğrenmeyenler yanlışlarını yinelemek durumundan kurtulamazlar. Sürekli yanılgılara düşerek umarsız girdaplara kapılırlar. Eleştiriye açık kişi ve toplumlar her zaman ilerlemişlerdir. Kimi gerçekleri ne kadar acı olsa da kabullenmemiz gerekmektedir. Böylece hatalarımızı düzeltme yollarını bulalım. İşte bu yapıt bu anlamda yol gösterici adeta Çerkeslerin aynası olma işlevini yüklenmektedir. Okudukça kendimizi göreceğimize, en az 200 yıl önceki Çerkes toplumu ile bugünkü Çerkesler arasında bu anlamda hiçbir fark bulunmadığını anlayacağımıza inanıyorum. O çağlardaki kabilecilik, sınıfçılık, menfaatçilik, Çar yanlısı, Osmanlı yanlısı, dincilik ve benzeri hastalıklarımızın bugün bile sürdüğünü, yüzyıllardan günümüze yansıdığını göreceğiz.

Çerkes tanımının kapsamı çok geniş alınabildiği gibi, dar anlamda da kullanılabilmektedir. Hazar'dan Karadeniz'e kadar, bütün Kuzey Kafkasya halklarını içine alan geniş kapsamı yanında Adigece, Abazaca ve ölü dil haline gelen Wubıhça dillerini konuşan halkları kapsar biçimde dar anlamda da kullanılabilmektedir. Ben bu kitapta, özellikle ikinci anlamda kullanarak araştırmalarımı yürüttüm. Yabancı kökenli bir sözcük olan "Çerkes" teriminin yerine Kuzey Kafkasya halklarının kendi kendilerine vermiş oldukları öz adlarını kullanmanın en doğru yöntem olduğunu düşünmekteyim. Bu adlar, Abaza, Adige, Çeçen, Asetin, Lezgi ve benzerleridir. Diğer Kuzey Kafkasya halklarının da aynı çalışmalarla bu tür yapıtlar vermeleri en büyük sevinç kaynağımız olacaktır.

Bu kitapta sürgünden sonraki Çerkeslerin, 1864'den sonra Çarlık Rusya’sı sınırları içerisinde kalanların Ekim İhtilalinden sonraki tarihleri yelerince incelenerek ortaya çıkarılması için özverili çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu gereksinme nedeni ile:

Geçmişin hatalarından ders alarak, kişisel ve politik çıkarlar, makam ve mevki kaybetme kuşku ve korkuları bir yana bırakılarak, binlerce yıldır yok edilemeyen halkımızın, dili ile, tarihi ile, kültürü ile bir bütün olarak, son yıllarda karşılaştığı tehlikeli dönemeçten kurtarılması çalışmalarına her Adige’yi, Abaza’yı, Çeçen’i vb. çağırıyoruz. Bu görev hiçbir kişinin ya da kuruluşun tek başına yükleneceği, ya da sahipleneceği bir görev değildir. Herkesin ortak sorunudur. Herkesin katılması gerekmektedir.

Çerkeslerin Çarlık Rusya'sına karşı yürüttükleri bağımsızlık ve özgürlük savaşı, bilindiği gibi yüz elli yıldan fazla sürmüştür. Sonunda, Çerkesler kendilerinden asker, gerekse silah açısından çok daha güçlü Çar yönetimine boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Çarlık Rusya’sı tarihi yakından incelenecek olursa, İmparatorluğun yürüttüğü kolonileştirme savaşlarında hiçbir halk bu kadar uzun süre özgürlüğü ve bağımsızlığı için, ne Avrupa'da ne de Asya'da Çarlara karşı direnebilmişlerdir.

Kuzey Kafkasyalıların kolonisi Çarlara karşı yürüttükleri müdafaa sa­vaşları, pek çok araştırmacı ve tarihçilerce yanlış yorumlanarak, daha sonraki yıllarda Çerkes halkına yanlış aktarılmış, yanlışlıklar tarihi gerçek imiş gibi halka öğretilmeye çalışılmıştır. Bu aktarış biçimleri bir ölçüde bilgisizliğe dayanmaktadır. Ancak, büyük ölçüde de Çerkes halkının daha çabuk eritilerek yok edilmesi amacıyla kasıtlı olarak yapılmıştır.

Kuzey Kafkasya halklarının yürüttüğü savaşlar, tarafsız bilim adamlarınca ikiye ayrılarak incelenmektedir.

Dar anlamda aldığımız Çerkes kavramı içerisine giren Adige, Abaza ve Wubıhların yürüttüğü özgürlük ve bağımsızlık savaşları, Çeçen ve Dağıstan halklarının din ağırlıklı olarak yürüttükleri savaşlar.

Kökenleri farklı olan bu iki savaş, çoğu kez birlikte incelenmektedir ki bu yöntem olarak yanlıştır. Bu tür birlikte inceleme yöntemi ayrıca bilimsel de değildir. Zira bu yıllarda Çerkeslerin büyük çoğunluğu daha İslam dinine geçmiş değillerdi. Kısmen Hıristiyan ve kısmen de daha önceki dinsel inançları yaşamakta idiler. Bu durumu o devrin birçok Avrupalı gezgini tarafından açıkça ortaya konulmaktadır. Hatta 1980'li yıllarda Yugoslavya'da yaptığım araştırmalar sırasında Velika Ryeka köyünde oturan seksen yaşını aşkın Hacı İshak'a dedesinin dininin ne olduğunu sorduğumda, gülümseyerek "Birçok tanrılara inanıyordu" yanıtını almıştım. Nitekim Osmanlı Paşası Ferah Ali Paşa'nın 1780'den sonra Çerkesya'ya İslam dinini yaymaya kalkışması da bu savımızı doğrulamaktadır. Şeyh Şamil'in Çerkesleri kendine bağlayarak dini bir savaşa sokabilmek amacıyla Adigelere gönderdiği Hacı Mehmet, 1842'de diğer müritlerinden Hacı Süleyman 1944'de, Adigeler tarafından zehirlenerek öldürülmüşlerdir. Öldürülme nedenleri ise, binlerce yıllık Adige geleneklerini kaldırarak, dogmatik şeriat kanunlarını uygulamaya kalkışmalarıdır. Bu naiblerin bilmedikleri gerçek; içlerine girdikleri halkın çoğunluğunun Hıristiyan olması ya da Hıristiyanlık öncesi tanrılara halen tapmaları idi. Hatta Wubıhlar İslamiyet’ten söz açılmasını bile istemiyorlardı. Şamil'in en son gönderdiği Nabi M. Emin ise Abedzechlerin arasına yerleşerek, hiçbir çıkış yapmadan, birkaç yıl Abedzechleri inceler. Onları tanır, halkın karakterini ve hassas oldukları konuları öğrenir, daha sonra naipliğini ilan eder.

M. Emin sözde Şamil'e bağlı, gerçekte ise tamamen gelenek­lere göre yönetilen bir yönetim biçimi kurarak, şeriattan hiç söz etmeden kendisini kabul ettirmiş, böylece başarı sağlayabilmiştir. Teophil Lapinski'den aldığımız bilgilere göre, Şamil savaşı kaybedeceğini anlayınca, M. Emin'e mektup yazarak Abedzech bölgesine gelmek istediğini bildirir. M. Emin ise ona şu yanıtı yazar: "Sakın buraya gelmeye kalkışma, Abedzechler şeriat düşmanıdır. Senin katı dini kurallarını kabul etmezler. Buraya gelirsen yaşamını güvence altına alamam". Şamil de Abedzech bölgesine gelmekten vazgeçer. Bu olaylar Şamil'in Çerkesler indinde bir kahraman olmadığını, Çerkeslerle yakın bir ilişki içerisine giremediğini, açıkça ortaya koymaktadır. Unutulmaması gereken, Şamil'in Çarlık Rusya'sına karşı yıllarca kahramanca savaşan bir Dağıstan dini lideri olmasıdır.

Bu kitapta, birinci grubun, yani Çerkeslerin kronolojisi ortaya konmuştur. Bu nedenle de, dar anlamda Çerkesler (Adige, Abaza, Wubıh) incelenmektedir.

Çerkeslerin bağımsızlık savaşını neden kaybettikleri sorusu her zaman belleğimizi meşgul edegelmiştir. Bunun nedenleri pek çoktur. Ben şurada bir kaçını yazmakla yetineceğim. Bu yazdıklarımın günümüzde bile geçerli olduğunu büyük bir üzüntü ile belirtmek isterim:

1)  Çerkes halkları ve boyları arasında birlik sağlayamıyorlardı.
2) Çerkesler, toplumda mevcut sınıfsal yapı nedeni ile anlaşamıyorlardı.
3)
Birlik sağlanmak için kurultaylar toplanıyor, ancak kararlar alınamıyor, karar alınmış olsa bile, kan davası geleneği nedeni ile yerine getirilemiyordu.
4)
Bir lider seçilerek onun emir ve komutası altına girilemiyordu.
5)
Osmanlı ve İngiliz ajanları amaçları doğrultusunda kabile başkanlarını aldatabiliyorlardı.
6)
Belirli bir devlet örgütlenmesi ve idari yapı bulunmadığından, o anda yapılan savaş için toplanan ‘asker’, savaş bittikten sonra hemen dağılıyorlar ve bir sonraki savaş için yeniden toplanıyorlardı. Oysa karşılarında devamlı ve eğitimli, örgütlü düzenli bir ordu vardı.
7)
Çarların silah sıkıntıları olmadığı bir yana, cephane fabrikaları vardı.
8)
Çerkesler ise Osmanlı ve İngilizlerin boş vaatlerine bel bağlayıp ümit içerisinde silah bekleyip duruyorlardı.

Savaşın devam etmesinin en büyük nedeni, kendi çıkarlarını çok iyi planlayan İngiliz ve Osmanlı politikaları olmuştur. İngilizler, Hindistan ve Ortadoğu'daki ulusal çıkarları doğrultusunda, Çerkesleri devamlı savaşmak için teşvik ediyorlardı. David Urquhart İngiltere'de verdiği bir konferansta "Çerkesler, İngiltere'nin Hindistan bekçileridir" sözleri ile İngiliz politika ve entrikasını net olarak gözler önüne sermeye çalışmıştır.

Osmanlı Devleti için Çerkesya her an ileri sürülebilecek, satranç piyon taşlarından biri idi. İmparatorluğun doğu sınırları Çerkesya savaşları sayesinde korunuyordu. Nitekim Kuzey Kafkasya' da 500.000 kişilik bir ordu bulunduran Çar yönetimi, Osmanlıların doğu sınırında yalnızca 10.000 kişilik bir ordu bulunduruyordu. Görüldüğü gibi sembolik bir sayıda olan Rus ordusunu Osmanlılar doğuda her zaman bertaraf edebilir ve Kuzey Kafkasya'da sürdürülen savaşa katılabilirlerdi. Ancak Osmanlı cephesinde ne böyle bir hareket yapılmıştır, ne de Kuzey Kafkasyalılarca istenilen silahlar gönderilmiştir. Gönderilen çok az miktardaki silahlar ise ya çok eski ya da çürümüş baruttan öteye geçmemiştir. Bu denli güçlü ve kalabalık Çar ordularının Kuzey Kafkasya'da oyalanması, Balkanlar'da Osmanlı egemenliğini uzatabilmiştir. Osmanlı devletinin izlediği politikaya ve isteğine bu durum uygun düşmekte idi. Nitekim Çerkesya düştükten sonra Osmanlı devleti 13 yıl gibi kısa bir süre Balkanlar'da direnebilmiştir. Daha sonra Osmanlılar Balkanlar'da toprak kaybına başlamışlardır. Hatta 1876-1877 Savaşları'nda Çar orduları Çorlu'ya, Yeşilköy'e kadar gelebilmişlerdir.

Osmanlı Devleti Çerkeslere ne yardım etmiş, ne de İslam dininin Kafkasya'da yayılması için özel bir çaba göstermiştir. Aslında Osmanlı yönetimi hiçbir zaman cihad için, dini yaymak için savaş yapmamıştır. Cihad kavramı gayeye ulaşabilmek için araç olarak kullanılmıştır. Gerçekten cihad amaçlanarak Balkanlar ele geçirilmiş olsa idi, bugün Balkan halklarının hepsinin İslam dininde olmaları gerekirdi.

Osmanlı yönetimi Çerkesya'ya aşağıda belirtilen nedenlerle ilgi göstermiştir:

1) Askeri ve stratejik çıkarlar,
2)
Ekonomik çıkarlar,
3)
Politik çıkarlar,
4)
Saraya ve paşa konaklarına köle ve cariye bulma pazarlarının sürekliliğini sağlamak.

Bu belirttiğim hususların gerçekliğini kanıtlayan yeterince bilgi  kitapta bulunmaktadır.

Çerkesler yalnızca Kolonist Çarlara karşı değil, aynı zamanda Prusya'ya (Almanya) karşı da savaşmıştır. Çar'ın emrine girerek Çerkeslere karşı savaşan generallerin büyük bir çoğunluğu Alman kökenli Prusyalı subaylardı. Alman askerlerinin Kafkas cephesinde Çerkeslere karşı savaştıklarını belgelerden öğrenmekteyiz. Bu ger­çek bugüne dek bilinmiyordu, ya da gizli kalmıştı.

Çarlık yönetimi ele geçirdiği toprakların halklarından oluşturduğu askerleri de Çerkeslere karşı kullanmak istemiştir. Örneğin, Güney Batı Kafkas halklarından Abhaz ve Mingreller Çar yönetimine asker vermelerine karşın, bu birlikler cepheye gönderilince Batı Adigelerine karşı kurşun atmamışlar ve tüfeklerini havaya boşaltmışlardır. Yine Adigey'de yaşanan kuraklık yıllarında ilk yardım elini uzatan kardeş Abhaz halkı olmuştur. Abhazlar karşılıksız olarak binlerce ton yiyecek maddesini Adigelere getirmişlerdir. Bu insancıl ve içten davranışlarından dolayı Adigeler, bu kardeş halklara şükran duymuşlardır.

Çağdaş devlet kavramı ile örgütlenmemiş, askeri, stratejik ve politik bilgilerden uzak, okuma yazması ve kurmay okulları bulunmayan Çerkeslerin yenilmesi kaçınılmaz bir sonuç idi. Bu denli üstün bir güce karşı Çerkes halkının yok olmak noktasına dek savaş vererek, tarihini onurla yazdırması belki övünç ve gurur vericidir. Ancak, halkının yok olması, anavatanının elden gitmesi gibi felaketlerle dolu bir sonuca ulaşan bu tür kahramanlıkların övünç ve gurur kavramlarından da ayırt edilmesi gerekmektedir. Gerçekten Osmanlı ve İngiliz ajanlarının etkisi olmasa idi Çerkes halkı karşısındaki yenilmez gücü görecek ve büyük bir olasılıkla şerefli bir barış yolunu seçecekti. Bugün olduğu gibi dünyanın dört bir köşesine dağılmayacaktı. Ayrıca anavatanında büyükçe bir cumhuriyet olabilecekti, kültürünün bugünkü ulaştığı düzey çok daha ilerilere gidebilecekti. İşte bu trajik savaşın sonuçlarını daha önce sezebilen liderlerden birisi Kale Vibetako'dur. Ancak bu liderin ileri görüşlülüğü, bir silah ya da bir tabanca ile satın alınabilen diğer liderlerce göz ardı edilmiş, bu tür ileri görüşlü liderlere olanak tanınmamış, hatta bu tür liderlerin bazıları İngiliz ve Osmanlı ajanlarının baskıları ile "hain" ilan ettirilmişlerdir.

Toplumun sınıfsal yapısı, sınıflar arası çekişmeler, kabile anlaşmazlıkları, iç savaşlar birliğin oluşmasını engelleyen önemli etkenlerdir. Kurulan birlikler ise aynı nedenlerle uzun ömürlü olamamışlardır. Söz konusu bütün bu nedenler Çerkes halkının yenilgisini kolaylaştırmıştır. Aynı etkenler yenilgiden sonra imzalanması gereken anlaşmalarda Çerkeslerin aleyhine sonuçların yer alması olgusunu da getirmiştir.

Bu sınıfsal çelişkiler, bugün bile az da olsa Çerkes halkının sorunlarının çözümünü olumsuz yönde etkilemektedir.

Çerkes halkının tarihinin en karanlık ve en trajik yönü, anavatanlarından ayrılıp yabancı topraklara gitmeye zorlanması ve yabancı topraklara dağılarak yerleşme zorunda kalmalarıdır. Kimine göre "Göç", kimine göre "Sürgün" olan bu olay, adı ne olursa olsun, binlerce yıllık geçmişi olan Çerkeslerin yok olmasına ya da yok edilmesine yönelik sürecin başlangıç noktası olmuştur. Bu olaya gerçek adını verebilmek için şu anda elde bulunan yapıtların içerdiği bilgiler yetersiz kalır. Herkes kendi politik düşüncesi doğrultusunda, ideolojisini destekler anlamda olayı yapıtlarına aktarmışlardır. Hiç kimse olayı bilimsel açıdan inceleme yoluna gitmemiş, onun bunun yazdıklarını demagojik metotla ya uzatmış ya da çürütmeye çalışmıştır. Sonuçta ortada mozaiğin taşları kalmıştır.

Çerkesler gerçekten anavatanlarından sürüldüler mi? Yoksa istekleri ile mi ayrıldılar ya da kandırılarak mı yabancı topraklara götürüldüler? İşte bu kitapta bu sorulara belgelerle yanıt verilmeye çalışılacaktır.

Çerkes halkının vatanlarından ayrılışının ilk sorumluları elbette bugün yabancı topraklarda yaşayan Çerkeslerin dedeleridir. Ancak bu ayrılışta halkın sosyal, kültürel ve politik yapısının, büyük etkisi vardır. Bilgisizlik, ulusal bilincin ve devlet olma bi­lincinin henüz oluşmaması gibi etkenler vatandan ayrılış olayını daha da hızlandıran gerçek etkenlerdir. Bu etkenlere dönemin İngiliz politikasını, Osmanlı devletinin yaklaşımı ile, Rus Çarlarının baskılarını ekleyebiliriz.

Çağımızda İngiliz devleti ayaktadır. Osmanlı yönetiminin resmi mirasçısı da T.C. devletidir. Bir zamanlar Çerkes halkının uğradığı bu trajik olayın açtığı yaraları geç de olsa sarılmasında bu iki devlete büyük görev düşmektedir. Bu yara, büyük çoğunluğu Türkiye'de bulunan ve dünyanın dört bir tarafına dağıtılmış olan ve yok olma noktasındaki Çerkeslerin vatanlarına dönmeleri ile sarılabilecektir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne imza koymuş olan bu devletlerin, mirasçısı oldukları dönemin kanattığı yarayı sarmaları en azından politik ahlakın gerektirdiği bir ödev olmaktadır.

Bu iki devletin sevabına sahip çıktıkları dönemin günahını da kabul ederek bu bölünmüş halkın vatanında bütünleşmesine yardım etmeleri en azından uluslararası ahlak kuralının gereğidir.

Bu kronoloji ortaya konulurken bizim bilmediklerimizi ve kimi problemleri de birlikte getirmiştir:

1) 1834 yılının Sefer Bey'i ile 1856 yılının Sefer Bey'i (Zanoğlu Sefes Bey) aynı kişi midir? 1834 yılının Sefer Bey'inden İngilizler söz ederlerken onun Tatar olup olmadığı konusunda bir-şey belirtmemektedirler. 1856 yılının Sefer Bey'inin Tatar kökenli olduğu iddiasını Theophil Lapinski'den öğrenmekteyiz.

2)
Gerek Osmanlı döneminde ve gerekse Cumhuriyet döne­minde Türk topraklarında barınan Çerkeslerin, devletin coğrafi ve siyasi bütünlüğü üzerine hiçbir olumsuz talep ve davranışları olmamıştır. Devlet Çerkeslerden her zaman yararlanmıştır. Hatta devletin bütünlüğünün korunmasına büyük katkıları varken, Çerkes halkının tarihinin ve kültürünün araştırılarak ortaya çıkarılması ve öğretilmesine neden resmi makamlarca engeller çıkartıldığı anlaşılır bir tutum değildir.

3) Osmanlı arşivlerinin Çerkes aydınları ve araştırmacılarına hala kapalı olması, bu arşivlerin araştırmacılara açılmasından neden çekinildiği de anlaşılamamaktadır.

4) Çerkesya'dan dışarıya yapılan göçlerden sonra, Anavatana zaman zaman dönüş teşebbüslerinin olduğunu görüyoruz. Balıkesir yöresinden Adigey'e dönmek üzere yola çıkan Çerkeslerin sonu ne olmuştur? Bunlar anavatana ulaşabilmişler midir? Ulaşamamışlar ise akıbetleri ne olmuştur? Nerelere götürülmüşlerdir?

5) Günümüzde olduğu gibi geçmişte de Çerkes yurtseverleri vatanlarına dönüş için hemen ekim ihtilalinin sonunda, Sovyet Dışişleri Bakanlığı ile görüşmeler yapmışlardır. Bu dönüş hareketi o zaman ileri mevkilerde bulunan Çerkes asıllı bürokratlar ta­rafından önlenmiştir: Alman kaynaklarına göre Türk Ajans genel müdürü Hüseyin Tosun ile General  Bu. Musa Kunduk en önde gelen kişilerdir. Diğer dönüşü engelleyenlerin ve dönmek isteyenlerin kimler olduğunu tarihin karanlığından aydınlığa çıkartılması ve bugün tekerrür eden aynı olaylarla karşılaştırılması ve ibretle değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yapıtta Çerkesce sözcüklerin yazılmasında Latin harfleri kullanılmıştır. Çerkesce sözcükleri ve isimleri tam anlamı ile yazmaya yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda kaynakçada belirtilen yapıtlardan alınan Çerkesce kökenli sözcüklerde yine yazarları tarafından Latince harflerle yazılmışlardır. Bu nedenle yanlış anlaşılan ya da okunamayan, anlaşılamayan sözcükler ortaya çıkmaktadır. Her gezgin kendi anadilinden yararlanarak sesleri duyabildiği, anlayabildiği ve okuyucusunun okuyabileceği şekilde yazmıştır. Ben de aynı yöntemi kullanarak, okuyucuların okuyabilecekleri bir şekilde, Latin harfli Türkçe alfabe uygun bir yazı şekli kullanmaya çalıştım. Altmışın üstünde bir ses yapısı olan Çerkes dilinin 29 harfli bir alfabe ile yazılamayacağı, hele hele 19 harfli Arap alfabesi ile hiç yazılamayacağı hususunu herkesin çok iyi bildiğini sanıyorum.

Bu yapıtın yazılmasında, Bilgisayarla bana yardımda bulunan Adige kızı, S. Kambir'e, yazın kuralları düzeltmelerinde yardımcı olan Meltem Tamzok ve Halil Hatko'ya teşekkürlerimi sunarım.

Batıray  Özbek Yedic


 

  Çerkesya Kronolojisi



20-19. yy.

Kırımda topraktan mamul ilk eşyaların yapılması

 

16-13. yy.
Kuban ve Çerek (Terek) kültürü.

 

10-12. yy.
Bachsan Nehri kıyılarında Mezololit devrin yaşanması.

 

6000
Dicle ile Fırat nehirleri arasında yaşamış olan Mittanilerin dili ile yazılmış belgelerin Abhazya'da (Apsnı) da var olduğu dönem.

 

5000-2000
Çeşitli el sanatları ürünlerinin ve maden çağına ait Kokazik eserlerin Abhazya'da (Apsnı) yapılması.

 

4000-3000
Kafkasya'da Anaerkil toplum düzeninin etkili olduğu dönem.

 

3000
Kafkasya'da tarımın başlaması. Kuzey Kafkasya'da bu tarihlerden kalma Abhazca yazılı bir kitabe bulunmaktadır.
 

Bu çağlara rastlayan Miyekuape (Maykop) kurganlarında bulunan yapıtların Dicle ile Fırat arasındaki kültürle yakın ilişki içinde olduğu görülmektedir.

 

3000-1900
Miyekuape (Maykop) uygarlığı dönemi.

 

3000
Kimmerlerin (Çerkeslerin ilk ataları) tarih sahnesinde görünmeleri.

 

2000-1000
Kimmer İmparatorluğu dönemi.

 

1800
Kafkasya'da Bronz Devri. Karadeniz'in Kuzey steplerinde ve Kuzey Kafkasya'da koyun ve atların evcilleştirilerek hayvancılığa geçiş. Hayvan yetiştiricilerinin zenginleşmesi ile ilk sınıfsal yapılaşmaların başlaması.

 

1200-1000
Kuban Bronz Kültürü.

 

1000
Kuban kültürünün sürmesi. Demir Devri'nin başlaması. Çerkeslerin yerleşik kültüre geçmeleri.

 

IX-VIII yy.
İlk tarım araçlarının demirden yapılmaya başlanması.

 

VII. yy.
Klasik eski çağda adı Pagry olan bugünkü Gagra kentinin (Abhazya'da) Grekler tarafından kurulması.

 

VI. yy.
Yunanların Karadeniz kıyılarında koloniler kurmaları.

 

V. yy.
Adigelerin ataları olan Sindlerin Gorgippa (bugünkü Anapa) kenti başkent olmak üzere Site Devleti kurmaları. Krallarının adına para bastırmaları. Çiftçilik, hayvancılık çok iyi topraktan eşyalar yapıyorlar ve demiri işliyorlar. Devlet organizasyonları olan Sindler, krallarını kendi aralarından seçiyorlar, kanunlar çıkarıyorlar ve güzel sanata da önem veriyorlardı. Kral Hek'otey 433-388 yılları arasında yaşamıştır.
 

Yunan gezgini Heredotos'un "SUCHA" yani Adigelerden söz etmesi.

Abhazya'nın Coelhis Krallığı'nın egemenliği altına girmesi, Dioscurias ve Pythion'da Yunan kolonilerinin kurulması.

 

V-IV. yy
Sindlerin toprağı sabanla sürmeye başlamaları.

 

480
Bosfor İmparatorluğu'nun kurulması. Bu imparatorluğun "Spartakidler" dünastisi büyük bir olasılıkla Adigelerde idi.

 

IV. yy.
Bu yüzyılın ilk yarısında Sind Devleti'nin Bosfor İmparatorluğu'nca yıkılması.

 

III. yy.
Sarmatların Kafkas dağlarına sığınmaları.

 

II. yy.
Abhazya'nın Pontus Kralı 6. Mithiritades Eputor'a haraç ödemesi.

Korinth'li gezgin Skylax'un "KERKET" tanımını kullanması ve Kerketlerden söz etmesi.

MİLAD

I. yy.
Yunan gezgini Strabon'un "Cercetae" adı altında Çerkeslerden söz etmesi.
Kuzey Kafkasya'da ilk alan köylerinin kurulması ZIX'lerin (Adige) kutsal asa taşıyan thamadeler tarafından yönetilmeleri. Bu asalarda kutsal sayılan çeşitli hayvan rölyefleri bulunuyordu. Çağımızda Adigey bölgesinde yapılan kazılarda bu asalar ortaya çıkarılmıştır. Asa kullanma geleneği günümüze dek yaşayagelmiştir. Ancak, asa günümüzde kullanış amacı değişik bir şekilde, Çerkes düğünlerinde Hatiyako (Cegu) tarafından taşınmaktadır. Sembolik olarak kullanılmaktadır.
Gürcü kronolojilerinde Çerkeslerden "KAVKAZI" diye bahsedilmeye başlanması. Bu çağlarda Adigeler kendilerine "ZİCHİ" demekte idiler.
Abhazların kabilelere bölünerek feodal yapıya geçmeleri.
Yunanların Romalılar tarafından Karadeniz kıyılarından kovulmaları, Abhazların Roma yönetimi altına girmeleri.

 

II. yy.
Romalı Adrian'ın 2. yy.ın ilk yarısında Kafkasya'yı gezmesi ve aşağıda belirtilen halklardan sözetmesi.

SAMGHER-ABASKER-ASPİ-ZYGİER

 

IV. yy.
Kuban (Psıj) nehrinin sol kıyılarının Adigelerce yerleşme alanı haline getirilmesi.

 

IV-VI. yy.
Abhazya'da soyluların ve özgür çiftçilerin birlikte askeri-demokratik kabileler birliğini kurmaları.

 

IV-XIV. yy.
Adigelerde feodalizmin tedricen oluşma süreci.

 

IV. yy.
Hıristiyan dininin Kafkasya'da yayılmaya başlaması.

 

374
Çerkeslerin Barbar Hun saldırılarına uğramaları. Kuzey Kafkasya'nın Hunlarca yakılıp yıkılması.

 

IV-V. yy
Abhazların (Abasgin) Laz Krallığı'nın yönetimi altına girmeleri.

 

V. yy.
"Adige" adının ilk kez ortaya çıkması ve kullanılmaya başlanması.

 

455
Gürcü Kralı Wahtang Gurgasların Mingrelya ve Abhazya'yı Patschangi (bugünkü Abata)'ya kadar ele geçirmesi.

 

VI. yy.
Abhazya'nın Bizans'a bağlanması. Bu dönemde Adige Beyi Lawristan'ın, Avar yönetimi altına girmeyi kabul etmemesi üzerine, Avar Hanı Baykan büyük bir ordu ile Bachsan ırmağına kadar olan yerleri yakıp yıkar. Adigeler bu vahşi saldırıdan sonra kendilerini zor toparlarlar.

Abhazların Bizans yönetimine girmeleri ve Hıristiyan dinini benimsemeleri.

Hıristiyan dininin Kafkasya'da yayılmaya başlaması ve Nalçik'te ilk Hıristiyan Başpiskoposluğu'nun kurulması.
 

Pers Şahı Anuşirva (531-579) ile birlikle Abhazların Bizans'a karşı savaşmaları.
 

Yunan tarihçisi Procopius'un ABASG-ZECCHEN ve SAGİPlerden söz etmesi. Bizans İmparatoru I.Justinian'ın Pitzunda'da (Abhazya'da) Ayasofya kilisesinin benzeri ilk kiliseyi yaptırtması.
 

Adigelerin Hazarların egemenliği altına girmeleri.
 

Nikopsis'te Yunan Ortodoks kilisesi rahipliğinin kurulması.
 

"KOSOG" adının Adigeler için ilk kez kullanılması.

 

VIII.  yy.
Abhaz Krallığı'nın kurulması ve sınırlarını Mingrel ve Karthveli topraklarına kadar genişletmesi. Leon' un (Eristav) kral olması

 

746
II. Ansabadze Lewan'in Abhaz-Gürcü Krallığı'nı kurması.

 

772
Abhazya Kralı Thewdos ile Ermeni Kralı Aşot'un dostluk ve saldırmazlık paktı imzalamaları.

 

780
Abhaz Lideri II. Tatas'ın Bizans'tan ayrılarak Abhaz Krallığını yeniden kurması.

IX. yy.
Abhazya Krallığı'nın Laz Krallığı'nı da içine alacak şekilde genişlemesi. Bu dönemde Abhazya Krallığı'nın başkenti KUTAİSİ kentidir. Bu dönem Abhazların uluslaşma bilinci'nin oluştuğu dönemdir.

X. yy.
Tek dil konuşan Adige halkının oluşması.
 

Arap gezgini İbni Masudi'nin Kafkasya'yı gezmesi, Karadeniz kıyılarında yaşayanlar için "Keşak" adını kullanması.
 

Bizans İmparatoru Constantin Porphirogennetos'un İmparatorluk yönetimi altında bulunan halklar hakkında bilgi verirken, bu dönemde Kafkasya'nın yerli halkları olarak ABASG ve ZİCH'lerden sözetmesi.

921
Ermenistan'ın iç beylik savaşlarına Abhazların da katılması. Kral Aşot'un ermeni tahtına geçmesine yardım edilmesi.

 

930
"AYİ" adlı Abhaz Kralının Ermenistan'a girmesi ve Ermeni Kilisesi'ni Bizans Kilisesi'ne bağlamak istemesi. Kral bu amacında başarılı olamaz, boz­guna uğrar. Tutuklanarak gözleri oyulur.
 

Gürcistan Kraliçesi Tamara'nın iktidarı ile birlikte Hıristiyanlığın Kafkasya'da hızla benimsenmeye başlaması. Bu yayılma Güneyden gelen Müslüman Selçuklulara karşı Kafkasya'yı korumaya yöneliktir.
 

Kiev Prensi Svyatoslav'ın (964-972) Hazarlara bağlı olan Çerkesleri yenmesi.

1022
Adige Pşi (Prensi) Redade ile Kiev Prensi Vladimir' in oğlu Mistislav arasında yapılan ikili mücadeleyi Mistislav'ın kazanması. Prens Mistislav'ın Tmurtokan'a yerleşmesi.

1030
6000 kişiden oluşan Adige ve Osetin savaşçılarının Tmurtokan Kalesi'ni kuşatması, kaleyi ele geçirerek yakıp yıkmaları, Redade'nin öcünün alınması.

XI. yy.
Çerkeslerin Rusları yenilgiye uğratmaları.

1237
Kırım'ın Çerkeslerin Kabardey Boyu tarafından ele geçirilmesi.

 

1238
Kuban ovalarında oturan Adigelerin Moğollara yenilmesi.

1245
Roma Kilisesinin Adigeler arasında kök salmaya başlaması.

Papalık Misyoner Külliyatı'nda Zichelerden söz edilmeye  başlanması.

XII-XIII. yy.
Kabardeylerin Kırım Hanlarının baskılarına dayanamayarak Azak Denizi'nin doğu kıyılarından ayrılmaları, yavaş yavaş Orta Kafkasya'ya doğru yayılarak yerleşmeleri...

XIII-XV yy.
Katolik mezhebinin Kafkasya'da yayılması.

1333
Adige kralı Fersache'nin Roma Katolik mezhebini Matrega kentinde yapılan bir merasimle kabul etmesi. Ancak, bu kabul Bizans Kilisesinin egemenliğini sarsamamıştır. Ferzache tüm resmi  seremonilerde hanımı da yanında katıldığını Dominik rahipleri yazmaktadır. Feryache Avrupa krallıklarını ve Papalığı Doğu'dan gelecek olan Moğol ve Tamelan tehlikesine karşı uyarsa da kimse inanmaz.

8 Eylül 1380
Moğolların Ruslara karşı savaşlarında Adigelerin Moğollara yardım etmeleri.

25 Mart 1382
Mısır'da Çerkes Kölemen Devleti'nin kurulması.

1390
Mingrel Kralı Daoban Wamek Cristav'ın Kral VI. Bagrat adına Çerkesya'ya akın düzenlemesi, Mingrel kralı akında başarılı olur. Çerkesya'da ki kiliseleri ve putperest tapınakları yıkar, bu yıkıntılardan mermerleri taşıtarak KOPİ'deki piskoposluk kilisesini yaptırır.

15 Nisan 1395
Adige Pşi'si Tochtamış'ın Terç (Terek) ırmağı kıyısında Timur'a karşı savaşması. Tatarların yardıma gelmesi.

 

1396
Timur'un Kafkasya'yı tamamen yakıp yıkması (Timur ordusunun barbarlığı o denli yıkıma neden olmuş ki, Çerkesler ancak 100 yıl içerisinde ancak toparlanabilmişlerdir. Timur ordusunun geçtiği yerlerde yüzyıl tahıl ve ot yetişmemiş. Eski Adige Gıbzelerinda (Ağıt) Timur'un barbarlığını anlatan pasajlar günümüze dek ulaşmıştır.

 

XIV. yy.
Kırım Hanlarının askeri baskıları sonucu Çerkes köylerinin arasına Tatar köylerinin yerleştiril­mesi. Dağ Adigeleri bu tür baskı ve egemenliklerden uzak kalmışlardır.

 

XV. yy.
Kabardey Prenslerinin İslam dinini kabul etmeleri. Halka ise bu dini yasaklamaları.
Bizanslı yazar Chaleocondyles ‘Tzarcassen’ sözcüğünü kullanması.

 

1474
Gezgin Barbaro Josafat tarafından ADİGE teriminin kullanılması.

8 Haziran 1438
Çerkes Kölemenleri Sultanı Barasbi'nin ölümü.

21 Eylül 1491
Çerkes Kölemen Sultanı Kayıtbi'nin ölümü.

 

1497 ve 1592
Cenevizlilerce yapılan Kafkasya haritasında, bu tarihlerde Adigelerin sınırının bugünkü Taganrog kentine kadar uzandığı görülebilmektedir.

 

XVI. yy.
Asetinlerin bir bölümünün Kabardey yönetimi altına girmeleri.

Abhazya'nın Osmanlı yönetimini tanıması.
 

İslam dininin Abhazlara zorla ve kanlı bir şekilde kabul ettirilmeye çalışılması.
 

Psıj (Kuban) nehrinin özgür Adigeler ile Kırım egemenliği altındaki Adigeler arasında sınır olarak kabul edilmesi.
 

Kabardey'in küçük ve büyük Kabardey adı altında ikiye bölünmesi.

 

1502
Bu yıllara rastlayan Ceneviz kaynaklarında Azak Denizi'nin doğu yakası ve Don Nehri'nin doğu yakasına kadarki yerlerde Adigelerin oturdukları yazılmaktadır.

1509
Çerkes Prensi Yinal'den, Gürcü kroniklerinde, dehşet verici ve korkunç bir hükümdar olarak söz etmesi. Yinal Çerkesya'ya saldıran Gürcü ve Mingrel ordularını durdurur. Bu savaşta Gürcü Prensi Dadian yaşamını yitirir. Diğer Gürcü Prensleri ve komutanlarının çoğu Çerkeslere tutsak düşer. Bu tutsakları Abhazya Patriği Malakia Gürcüler adına satın alarak özgürlüklerine kavuşturur.

24 Ağus. 1516
Osmanlı orduları, Çerkes Kölemenlere ihanet eden Arap birliklerinin yardımı ile Mercidabık savaşını kazanırlar. Çerkes Komutanı Gavguru' nün ölümü.

22 Ocak 1517
Mısır'ın Osmanlılarca zaptı ve Çerkes Kölemen Devleti'nin sonu.

1545
Kırım Han'ı Sahip Girey'in Kabardey'e akını.

1551
Cenevizli gezgin İnteriano Giorgio'nun Adige ülkesi üzerine gezi notlarını yazması. Bu notlarda Adigelerin sınırının Kuzeyde Don Nehri kıyıla­rından Abhazya'ya kadar uzandığını ve 500 İtalyan mili uzunluğunda ve içeriye doğru da en az beş günlük yaya yürüyüşü genişliğinde olduğunu yazmıştır.

1532
Psıfabe (Pyatigorsk) yöresinde oturan Kabardey Çerkeslerinin varlıklarını Tatarların baskı ve vahşetinden koruyabilmek için gönüllü olarak Rus Çar'ı İvan Vasilieviç ile birleşmeleri ve Çar ordusuna gönüllü asker olarak katılmaları.

1553 (?)
Kabardey Pşi'si (Prensi) Yinal'ın torunları Kabardı ve Kaytuko'nun Adigeleri ikiye bölmeleri.
 

Kabardi, Bachsan Irmağı kıyılarında kalır. Kaytuko Terek ırmağı kıyısına yerleşir. Böylece Büyük ve Küçük Kabardey bölünmesi ortaya çıkar.

1557
Kabardey Prensi Temriyuko'nun Şamhal Beylerine karşı korunabilmek için Çar IV. İvan'ın himayesi altına girmesi.

1558
Kabardey Çerkeslerinin Ruslarla birlikte Livon savaşında İsveç'e karşı savaşmaları.

 

1560

İslam dinini kabul etmiş olan Kabardey soylularının, İslam ülkelerinin askeri ve politik baskılarına karşı Ruslardan yardım istemeleri. Hıristiyan dininin Kabardey halkı arasında yeniden canlanması için Moskova'dan Kabardey'e papazların gönderilmesinin istenmesi.

 

31 Ağustos 1561

Kabardey Prensi Temriyuko'nun kızı Goşenay'ın Çar IV. İvan ile politik bir evlilik yapması. Daha sonra Maria Temriyukovna adıyla vaftiz edilen Goşenay, Moskova'da Çariçe olur. Çok görkemli bir törenle Rus Çariçesi tacını giyer. Kabardeyler Çar ve Çariçe'yi korumak için Çerkeslerden olu­şan koruma birlikleri gönderirler. Bu tarihten başlayarak Çerkes erkek giysisi Çarlarca da benimsenir. Koruma birlikleri Çerkes elbisesi giymeye başlarlar. Yeni Muhafız Alaylarının üniforması Çerkes giysisi olur. Daha sonra, çoğunlukla Ka­zaklardan oluşan bu koruma birlikleri, Çerkes elbisesi (Adigece Tziye, Kabardeyce Tsey, Abazaca ''K'umjı''ni yani Çerkeska'yı benimserler ve ulusal giysi olarak alırlar.

 

1566/1567

Prens Temriyuko'nun isteği ile Terek'te ilk Rus kalesinin kurulması

 

6 Eylül 1569

Kabardey Prensesi ve Rus Çariçesi Goşenay'ın Rus boyarlarınca çocuğu ile birlikte zehirlenerek öldürülmesi. Rus boyarları IV. Ivan'ın Goşenay ile evlenmesine karşı idiler. Çar, Goşenay'ın zehirlenerek öldürülmesinden sonra tüm Rusya'da yas ilan ettirir. Herkesi siyah elbise giymeye zorlar. Altın takılmasını, mücevher taşınmasını yasaklar.

 

1569

Kırım Valisi'nin Osmanlılar ile birlikte Astrahan'a sefer açması, Yedi Adige Bey'i de bu sefere askerleri ile katılmaları için çağırılır. Beyler bu çağrıyı kabul etmezler.

 

1570

Pyatigorsk (Psihuabe) yöresinde oturan Kabardeylerin Nogaylarla yaptıkları savaşlardan güçsüz düşmeleri Kırım Hanlarının baskılarına karşı, onlarla anlaşma yoluna gitmeleri, Tatarlara her yıl 6000 köle ve at vermeyi kabul etmeleri... Tatarlar bu anlaşmaya karşın, Adigelerin güçsüz düşmelerinden yararlanarak, ülkede zulüm yapmaya başlarlar. Bu zulüm Adigelerin isyanına neden olur, ödedikleri vergiyi de keserler.

 

Haziran 1571

Prenses Goşenay (Maria)'nın kardeşi Michail Temiyruk'un Çar İvan'ın emri ile diğer Opriçinkilerle birlikte öldürülmesi.

Kazaklarca işgal edilmiş olan Terek ırmağı kıyısındaki iki Adige köyünün Kırım Tatarlarının baskısı sonucu boşaltılması.

 

4 Eylül 1571

Tatar Elçilerinin Çar Korkunç İvan'a giderek Antlaşma teklif etmeleri. Elçiler Çar'a şunu söylerler: "Biz dostluk için geldik, bizim servete, paraya ihtiyacımız yok. Olursa o zaman Çerkesya' ya ya da Litvanya'ya akın düzenleyip yağmalarız..."

 

29 Ekim 1585

Çerkes kökenli Osmanlı Paşası Wezdemirıko'nun şark cephesinde hastalanarak ölmesi.

 

1590

Terç Nehri ile Sunje Irmağı'nın birleştiği yerde Ruslarca Sunje kalesinin kurulması.

 

XVII. yy.

Çerkes-Rus ilişkilerinin yeniden başlaması.

Abhazların bir bölümünün Kafkas Dağlarının Kuzeyine 15. yy.dan itibaren göç ederek Kabardey Çerkeslerinin arasına yerleşmeleri. Bunlara yabancılar Abazin demektedir. Kendi kendilerine taktıkları adları ise kabilesine göre Aşıwua ya da Aşkarıwua'dır.

 

1604

Psıj (Kuban) Çerkeslerine karşı yürüyüşe geçen bir Rus ordusunun Şetkale (Stavropol)'de durdurulması.

 

1613

Şetkale'nin Ruslarca Fethi. Takviye edilerek Rus askeri idare merkezi haline getirilmesi.

 

1615

Pşi Şenceley'in Ruslarca Kabardey Bölgesi Prens'i olarak tanınması.

Kalmuk ve Kazaklardan oluşan bir ordunun Ka­bardey'i yakıp yıkarak yağmalamaları.

 

1645

Bazı Kabardey Pşileri ile birlikte Nogay ve Avar Beylerinin Rusya'ya bağlılık yemini etmeleri.

 

1658

Sunjeske kalesinin Kabardey Çerkeslerince fethe­dilerek yıkılması.

 

1661

Çar Alexej'in Kabardey Pşi'si Kanbulat Mirza'ya tüm Çerkeslerin Bey'i unvanını vermesi.

 

1667

Çar'in Osmanlılarla yaptığı anlaşmaya dayanarak Kabardey ülkesinin kendisine ait olduğunu ilan etmesi.

 

1672

Kırım Han’ının Kabardey'i işgal etmek için büyük bir ordu göndermesi.

 

1684

Ünlü Çerkes düşünürü, sosyologu ve filozofu Kazanıko Jabağı'nın Janchotoko köyünde doğması.

 

1695 Aralık

Çar hzetinde çalışan Alecıko Çerkasske Mihail’in gnrl rütbesi alması.

 

1696

Karadeniz Kıyısındaki Tsemez'de kıyı Adigeleri tarafından Suyuk kalesinin kurulması.

 

XVIII.yy.

Abhazya'nın üçe bölünmesi. Abhazya beylerinin birbirlerine düşmeleri sonucu iç savaşın başlaması.
 

Kabardey Pşilerinden kaçan kölelerin Ruslara sığınmaları, Kabardey Prenslerinin iade talebinin Çar tarafından reddedilmesi.
 

Rus dostu Prens Kurgokin Muhammed ile şeriat karşıtı Kazaniko Jabağı'nın birleşerek, Kırım Hanının dostu ve taraftarı olan Roslan Bek Kaitoko'ya karşı savaşmaları. Birbirlerine düşerek iç savaşı başlatmaları.

 

1705

Rus-İsveç savaşını fırsat bilen Kırım Hanı Kaplan Girey'in Osmanlı sultanının da onayını alarak 100 bin kişilik bir ordu ile Kabardey yurduna saldırması. Ancak bu savaşta Kabardeyler Tatar­ları bozguna uğratırlar. Çerkesler Bachsan ormanlarına çekilirler. Bütün geçitleri taştan duvarlarla örerek savunmaya çekilirler. Tatarlar konakladık­ları yerden çevreyi talan etmeye başlarlar. Sonun­da yorulup Çerkeslere elçiler gönderirler. Onlara eski anlaşmayı kabul ettiklerini, anlaşmanın hala yürürlükte olduğunu bildirirler. Antlaşmaya göre Kabardeyler Tatarlara erkek ve kız çocuklarından oluşan köleler vermek zorundadırlar. Erkeklerin 10, kızların ise 20 gün içerisinde verilmesi zorunludur. Kabardeyler on gün sonra erkek çocuk­larından oluşan ilk köle grubunu Tatarlara gönderirler. Onlarla birlikte çokça yiyecek ve içecekte gönderirler. Tatar ordusunun tamamı sarhoş olur. Yüksek bir tepede kurulan Tatar Hanı Kaplan Girey'in çadırına Çerkesler yukarılardan kayalar yu­varlarlar. Diğer Kabardey savaşçıları da gizlice Tatar çadırlarına sokulup sarhoş Tatar askerlerini ay ışığından da yararlanarak tek tek kılıçtan geçirirler. Çok az Tatar canını kurtarabilir.

 

1708

Tatar Hanının Çerkeslerden kendisine itaat etme­lerini isteyerek yeniden Çerkesya'ya saldırması. Tatar Hanı her yıl haraç verilmesini ister. Çerkesler bu isteği reddedince Tatar Hanı büyük bir ordu ile yeniden Kafkasya'ya gelir. Çerkesler barış is­temek zorunda kalırlar ve 30 seçkin savaşçıyı Hana armağan olarak gönderirler. Han bu armağanlara çok sevinir. Bu Çerkes savaşçıları uygun bir gecede Tatar subaylarını bir bir öldürürler, ertesi gün Çerkesler ani bir baskınla Tatar ordusu­nu bozguna uğratırlar.
 

Çar I. Peter (Petro)'e isyan eden Kazak Ataman'ı Bulavin'in Adigelere sığınması. Çar'ın geri iste­diği Kazak Bey'ini Adigeler geri vermezler.

 

1711

Çar I. Peter'in (Petro) Çerkes kökenli generali Alexander Bekoviç'in Çerkeslerin de Türk-Rus Savaşına katılmalarını istemesi.

 

1712

Adige elçilerinin Çar I. Peter'e gitmeleri ve dostluk istemlerini bildirmeleri.

 

1717

Kırım Hanı Devlet Girey ve Gazi Girey'in yeni­den Kabardey'e gitmeleri. Kırım Hanının Çerkesleri yeniden islam dinine girmesi için zorlaması. Kabul etmeyenlerin kılıçtan geçirilmesi. Papazların ve Hıristiyan Adigelerin kiliselere doldurularak canlı canlı yakılmaları. Bu vahşette papazların yazdığı ilk Çerkes tarihi yazarı olan papaz ile birlikte yanmıştır.

 

1720

Kırım Hanı Saadet Girey'in Kabardey'e gelmesi. Rus Çarı Büyük Peter'in Astarakan Valisi Graf Valinski'yi büyük bir ordu ile Çerkeslerin yardı­mına göndermesi.

 

1722

Karadeniz kıyısında Tzigoz'iku (Suncuk) kalesinin kurulması.

 

1723

Rusların Mezdegu ile Kafkas dağları arasında kale kurmaları.

 

1725

Kabardey Prensi Ruslan Bek Kaitoko'nun Kırım Hanı Bahtiyar Girey'in Kabardey'e saldırmasını desteklemesi.

 

1725-1728

Abhazların Osmanlı egemenliğine karşı ayaklan­maları.

 

1732

Tatar ve Kalmuklarca kuşatılan bir Rus birliğinin Kabardey kuvvetlerince kurtarılması.
 

Kabardey Pşilarının hemen hepsinin İslam dinine geçmesine karşın, Kabardey halkının büyük ço­ğunluğunun halen Hıristiyan olarak kaldıkları hususunun Kabardey elçilerince Moskova'da Çar'a söylenmesi.

 

1733

Abhaz Çerkeslerinin Osmanlı egemenliğinden kurtulmak için ikinci kez ayaklanmaları.

 

1735

Kırım Hanının Kabardey'de egemenlik kurması. Kabardey Çerkeslerinin de Rusların yanında katıldıkları Rus-Türk Savaşının başlaması.

 

1736

Kızlar Kalesi'nin yapımının bitmesi.

 

1739

Rusların Osmanlıları yenilgiye uğratması, Tatarların Kabardey'deki egemenliklerinin yıkılması. Belgrat antlaşması ile Kabardey'in bağımsız ve tarafsız bir ülke olduğu hususunun Rus ve Os­manlı hükümetlerince kabul edilmesi.

 

1742

Adige elçilerinin Çariçe Elizabeth-Petrovna'ya gitmeleri

 

1744

Rus coğrafyacısı Stephan Çiçekov'un Büyük ve Küçük Kabardey bölgelerinin haritalarını yapması.

 

1745

Hıristiyanlıktan eski çok tanrılı dinlerine dönen Asetinleri tekrar Hıristiyan dinine döndürmek için kampanya başlatılması. Hıristiyan vaftizi yaptıran her Asetin'e bir gümüş haç ile bir gömlek armağan verilir. Asetinlerin tamamına yakın bir çoğunluğu kendini vaftiz ettirir. Bu Rus politikasına karşı Derviş Mansur Muhammed (Şeyh Mansur) İslam dinini yaymaya çalışır.
 

Çalışmalarında yalnızca Lezgi ve Çeçenler arasında başarı sağlayabilir.

 

1747

Ünlü Adige düşünürü, sosyolog ve filozofu Kazanıko Jebağı'nın Kosgo (şimdiki Kenje) köyünde hayata gözlerini yumması.
 

Naaşı 19. yy'da Nalçik'e getirilerek müzenin bahçesine gömülür. Adigeler 20. yüzyılın ortalarına kadar onun mezarına el koyarak yemin ederlerdi. 1957 yılında mezarı onarılırken eşi de onun yanına defnedilmiştir.

 

1752

Kabardey Prensi II. Teymurza'nm Gürcü Krallığının yeniden kurulmasında Gürcü Kralına yardımda bulunması.

 

1753

Kabardey Prenslerinin kardeş kanı dökülmesine ve iç savaşa son vermek için antlaşmalar.

 

1754

Dameley önderliğindeki Adige köylülerinin Pşilara karşı ayaklanmaları.

 

1758

Bazı Kabardey Pşılarının Rusların yanında Çeçenistan seferine katılmaları.

 

1759

Terek'te Rus kalesinin kurulması.

 

1760(?)-1812

Kabardey Prensi Haetochşokue İsmail'in yaşadığı dönem.

 

1760

Germencik Köyü çiftçilerinin Pşi Dolet Ceri'ye karşı ayaklanmaları.

 

1762

Küçük Kabardey bölgesi Prensi Kuncoko Konocoko'nun Petersburg'da törenle Hıristiyan dinine girmesi.

 

1762-1769

Rusya'da rehin olarak bulunan Çerkes Prenslerinin Ruslaştırılması.

 

1763

Terek'te ikinci Rus kalesinin kurulması.

 

Kasım 1764

Mezdegu bölgesinde Adigelere ve Kumuklara, vergi ödemeksizin toprağı işletme ve toprak sahibi olma izninin verilmesi.

 

1765

Kızlar Kalesi'nin Çerkeslerce kuşatılması.

 

1767

Her iki Kabardey'in birleşerek Psıj (Kuban) Tatarlarını da yanlarına alarak Çarlık Rusyası'na karşı savaş ilan etmeleri.
 

Kabardey de çiftçi ve köylülerin yer yer Pşılara karşı ayaklanmaları bazı prenslerin köylülerini de götürerek Kuma ırmağı kıyılarına yerleşmeleri.

 

1768

Osmanlı-Rus savaşında, Rus ordularının Kabar­dey topraklarını istila etmeleri.

 

1769

Çariçe II. Katerine'nin Terek kıyısına 517 Volga Kazağı ve 100 Don Kazak ailesini yerleştirmesi.
 

II. Katerina'nın general Medeni'yi Rus birliklerinin müfettişi olarak ataması, Gmelin ile Gildenstein adlı iki bilim adamının Kafkasya'ya keşif amacı ile gönderilmesi.

 

17 Ağustos 1771

II. Katerina'nın Kabardey Prenslerine soyluluklarını belirleyen belgeler dağıtması.

 

1771

Abhazların Osmanlılara karşı başarılı bir ayaklanma yapmaları ve bağımsızlıklarına kavuşmaları. Osmanlıların Abhazya'dan çekilmeleri. Daha sonra kardeş Abhaz Prensleri Servas ve Surasa arasında iç savaşın çıkması. Servas'ın yılda 20 torba altın karşılığında Sochum-Kale'yi (Akua, Sogumi, Dordup) Yeniçerilere teslim ederek halkına ihanet etmesi, üç yıl sonra Osmanlılar kaleyi bırakınca Abhaz halkının hıncından korkarak Anakba'ya kaçması.
 

Kabardeylerin Rus'larla birleşmeyi kabul etmeleri.

 

1770

Abedzech Çerkeslerinin hür çiftçi ve kölelerinin Pşi ve Vork'lere karşı (Prens ve Soylulara karşı) ayaklanmaları, Pşi ve Vorklerin diğer Çerkes soylularından ve Ruslardan yardım istemeleri, gelen yardımlarla bu isyanların bastırılması.

 

1774

Küçük Kaynarca Antlaşması. Osmanlılar bu antlaşma ile Kabardey topraklarının Rus Çarlığı'na ait olduğunu kabul eder. II. Katerina, Kabardeylere kendi kültür ve geleneklerine göre idare edilmelerini içeren özerklik verir. Prens Kessay, Ruslarla barış içerisinde olmanın halka daha çok yarar sağlayacağını diğer pşilere karşı savunur. Diğer pşilerde bu öneriyi kabul ederek Ruslarla barışırlar.

 

1776

Kabardey Çerkeslerinin tüm komşu Kafkas halklarından vergi ve haraç aldıkları dönem. Diğer halklar Kabardeylere, mallarının ve çocuklarının 1/20'sini vermek zorunda idiler.

 

1776-1778

Rusların Azak Denizi'nden Mezdegu'e kadar bir askeri kordon kurmaları.

1776 Çar'ın General Potemkin'i İmparatorluğun temsilcisi olarak Kafkasya'ya göndermesi.

 

1777-1779

Kabardeylerin Kazak garnizonlarına karşı ayaklanmaları. Bu ayaklanmanın general Fabrizian tarafından bastırılması.
 

Çerkeslerin yenilgiye uğramalarına karşın Pşi Kessay'ın Çerkes halkının lehine olan avantajlı bir antlaşma imzalaması.

 

1778

Osmanlı imparatorluğunun kıyı Adigelerine ilgi duymaya başlaması. Canikli Hacı Ali Paşa'nın Çerkesler hakkında bilgi toplamak görevi ile Soğucak'a gönderilmesi.

 

1779

Rus Çarlığı'nın çıkarttığı bir kanunla Çerkes Beylerinin Rusya'ya karşı yapacakları her türlü askeri harekata katılmama hakkının halka tanındığının belirtilmesi.
 

Pşi Janchot Patarchan'a Kabardeylerin en büyük valisi unvanının verilerek îdari ve Hukuki açıdan en yüksek mülki amir olarak atanması.

 

1780

Kabardey Prensi Kessay'ın ölümü.
 

Kessay'ın yerine Pşi Misost'ın seçilmesi.
 

Osmanlıların doğu sınırlarında endişe duymaya başlamaları. Konu ile ilgili olarak Bab-ı Ali'de görüşmelerin yapılması. Kuzey Batı Kafkasya halkının Osmanlı yönetimine bağlanmasının planlanması, Dağlık Kuzey Batı Kafkasya'da askeri harekatın zorluğu dikkate alınarak uygulamada her türlü askeri harekattan kaçınılmasına ilişkin kararın çıkması.

 

1781

Kabardey'deki Digor köylerinin ayaklanması.
 

Pşi M.G. San ile Muhammed G. Jan'ın Anapa'da bir Osmanlı ordusu kurulmasına müsaade etmeleri.
 

Kabardey Pşılarının Gürcistan'a ya da Osmanlı ülkesine göç etme isteklerinin Çar tarafından reddedilmesi.

 

1782

Gürcü kökenli Osmanlı Paşası Ferah Ali'nin Çerkesleri Müslümanlaştırmak, Osmanlı tabiiyetine sokmak, imparatorluğun doğu sınırlarını bu yolla güvence altına almak amacı ile Soğucak Kalesine gelmesi.
 

Ferah Ali Paşa'nın politik ilişkileri ve oyunları ile Hacılar 2.000, Hatukuay'a 10.000 ve Anapa Kalesi civarına da 10.000 Tatarın yerleştirilmesi.

Ferah Ali Paşa bu tarihte Kuzey Adigelerinin bazı beyleri ile bir antlaşma imzalayarak herhangi bir savaş anında Osmanlı Devleti'nin yanında yer almaları hususunu karar altına almıştır.

 

1783

Ferah Ali Paşa ve Kethüda'sının Anapa'yı bırakarak diğer Çerkes Prensleri ile antlaşma imzalamak üzere Habeli'ye gitmesi. Çar'ın emri ile kazakların Psıj (Kuban) bölgesini işgal etmeleri ve Rus topraklarına katmaları.

Rusların Kırım, Taman ve Kuban kıyılarına asker yığmaları.
 

Osmanlı Devleti'nin Ruslara Kafkasya sınırı olarak Kuban ırmağını göstermesi.
 

Ferah Ali Paşa'nın kendisine bağlandığını sandığı kabile reislerinden vergi ödemelerini istemesi, Çerkeslerin vergi ödemeyi reddetmeleri.

 

1784

Kırım Hanı Şahin Girey'in Ruslardan tamamen ayrıldığını Osmanlı'ya hizmet etmek islediğini açıklaması. Adigeler Kırım Hanı Şahin Girey'in bu açıklamasına inanmayıp onun askerlerini yok etmek için harekete geçerler. Ancak Ferah Ali Paşa bu harekete mani olur.
 

Kırım ve Taman'ın Ruslar tarafından zapt edilmesinden sonra Çerkeslerin Jane ve Hatukuay kolları Antahir ovasında toplanarak bundan böyle Rus saldırılarına karşı birlikte hareket etmek için antlaşma imzalarlar. Bu antlaşmaya Ferah Ali Paşa da katılır. Antlaşmayı imzalar, ancak antlaşmanın önemli maddelerinden biri olan silah yardımı vaadini yerine getiremez.
 

Ferah Ali Paşa ve Haşim Efendi'nin hatıralarına göre, Shapsugh bölgesinde camiler ve okullar açtır­dıklarını açıklamaktadır. 1858 yılında, yani bu hatıraların kaleme alındığı tarihten 78 yıl sonra Adigelere yardıma gelen Polonyalı subay ise bu hatıratın tam tersini yazmaktadır: "Bu yıllarda Shapsughların büyük bir kısmının hıristiyan ve animist karışımı bir dini inançları olduğunu, aynı zamanda ne naib M. Emin'i ne de Tatar kökenli Zanoğlu Sefer Bey'i lider olarak kabul ettiklerini..."

 

1785-1787

Uşurme komutasındaki Kuzey Kafkasya köylülerinin ayaklanması.
 

16.11.1785

Bican oğlu Ali Paşa'nın Soğucak ve Anapa muhafızlığına atanması.

 

1785

İmam Mansur Uşurme'nin Adige, Abaza ve Nogay'lara mektup göndererek, Osmanlılarla her türlü ilişkilerini keserek kendisine katılmalarını istemesi. Bu durumdan tedirgin olan Osmanlı yönetimi, Adige ve Abhazlar arasında güçlü bir propaganda kampanyası başlatırlar. Mansur'un başarılı çıkışlarını engelleyemeyen Kethüda Hasan Efendi suçlu bulunarak idam edilir.

 

1785-1791

Mansur Uşurme'nin Adigeleri İslam dinine döndürmeye çalışması.

 

1786

Divriğili Köse Mustafa'nın Soğucak ve çevresi Başbuğu'su olarak atanması. Bu şahıs söz konusu görevden önce, bulunduğu yörede halka zulüm ve işkence yaptığından, zimmetine para geçirdiğinden cezalandırılarak Soğucak'a sürgüne gönderilmiştir.
 

Zanoğlu Mehmet Girey (Tatar kökenli)'in yanına bazı Adige kabile başkalarını da alarak İstanbul'a gelmesi. İstanbul'a giden bu heyete büyük ilgi gösterilir. Kabilelere dağıtılmak üzere Süleyman Ağa'ya 70.000 kuruş para verilerek Kafkasya'ya gönderilir.

 

1787

Rusların Anapa'ya inmek, bu yöreden Osmanlıları uzaklaştırmak isteklerini gerçekleştirmek için üç taarruz kolu hazırlamaları. Bu kollardan ikisi Varp ve Laba'dan yürümek isterler. Osmanlılar Anapa'ya 10 000 asker yığar. Ruslar Kuban'ı geçerek yürüyüşü başlatırlar. Adigelerle savaşa tutuşurlar. Kimi zaman küçük galibiyetler alırlar. Kimi zaman da mağlup olurlar. Bu çatışma kırk gün sürer. Ancak Ruslar Anapa'ya ulaşamazlar.
 

Aynı tarihte Çerkeslerin Besleney Kolu'nun Anapa'dan istediği top ve asker yardımı ise gönderilmez.

 

1788

Kabardey Çerkeslerinin Kuban'ın Güneyindeki Adigelere karşı savaşa zorlanmaları.
 

Rusların Anapa kalesini kuşatmaları, başarısızlığa uğrayarak geri çekilmeleri.
 

Kutais'li Mehmet Bey'in 25 000 kuruş ve başka hediyeleri Kabardey Pşılarına göndermesi.

 

 [BG1] fazla

 [BG2] hangi sürü

 [BG3] Çopsın veya Çopşın

 [BG4] 2 x 14= 28 eder

 
1.Bölüm         2.Bölüm         3.Bölüm         4.Bölüm