...................
...................
ÇAĞRIMIZ SİZEDİR   -1
Yeldar Barış Kalkan
18 Temmuz 2006
                         
...................
...................
Konu hakkında yazan katılımcılarımız:            (Alfabetik sıra ile)
A.pşaşe, Abreg Julat, Alemdar Alemcioğlu, Analizatör, Bırine, Bırine, Boris Godunov, Cemil, Erdem Akkan, Fatma Özdemir, Fuat Aydemir, Gönen-Abzegh, Gumyiller, Hajkasım Erdoğan, K. Dokuz, Kara Yusuf, Keç Süleyman Yavuz, Lezgi Ömer, Lhashako Şahin, Lişe, M. Emin Yaşar, Mahmut Bag, Mehmet, Mehmet Arı, Mehmet Mamır, Meshpev, Misafir, Muharrem Erdem, Mustafa Değirmencioğlu, Nago Kerim Ay, Nefiset, Shemghur, Şeref Kahrıman, Talabe, Tamer, Tanbek Kuray, Tremko.
                     
CircassianCanada Notu: Aşağıda yayınlanan metinler Denetim Kurulu Üyelerimizce denetlenip yayına verilmiştir.
                     

Değerli Arkadaşlar,

Bilindiği gibi, Çerkes gericiliği Kuzeybatı Kafkasya’da feodalizmin oluşup güç kazandığı, İslamiyet’in halk arasında yaygınlaştığı ve sömürgeci saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde ortaya çıkmış, var olduğu günden bu yana işbirlikçi karakteriyle halkı yok oluşa iten temel etken olmuştur. En temel niteliği işbirlikçi oluşudur, Çerkes gericiliği demokrasi karşıtıdır, çağdaş ve insani değerlerden nasibini alamamış, asimilasyon ve kimliksizliğe gönüllü adım atarak, halkın bugünkü durumuna gelmesine neden olmuştur. Çok net biçimde ifade edilmelidir ki, Çerkes gericiliği, Çerkes halkının yok olması demektir...

Çerkes diasporasında verilen ulusal mücadele zıt kutupların yan yana olduğu bir mücadeledir. Gericiler, ajan, işbirlikçi ve provokatörler ile demokrat Çerkesler bir arada bulunabilmekte, bu da, mücadeleyi sekteye uğratmaktadır. Gelişen iç dinamikler toplumsal bilincin kasıtlı olarak bulandırılması nedeniyle sonuç alınamayan çabalar haline getirilebilmekte ve ulusal mücadelenin önü kesilmek istenmektedir.

İç dinamiklerin geliştiği, örgütlenme eğilimleri ve iletişim olanaklarının arttığı günümüzde, Çerkes halkının da özellikle internet ortamında, bu zıt kutupların yan yana olmadığı bir mail grubuna ihtiyacı vardır. Bu nedenle yıllar öncesinde kurulmuş olan Zekoşnığ mail grubu 95 üyesiyle varlığını sürdürmekte ve her geçen gün biraz daha güçlenmektedir. Zekoşnığ mail grubu; 68 Kuşağı Çerkes aydınları tarafından bir ulusal strateji olarak belirlenmiş Dönüşçü Düşünce'yi temel siyaset olarak benimsemiştir.

Zekoşnığ mail grubu; gerici-işbirlikçi görüşlerden arınmış, Dönüşçü, demokrat, ilerici ve sosyalist Çerkes dostları bir araya getirmeyi ve bu sayede bir tartışma ortamı yaratarak ulusal mücadelenin önünü açmayı, siyasal, ulusal, toplumsal ve bireysel gelişmeyi sağlamayı kendisine misyon olarak belirlemiştir. Eğer siz de, yukarıda açıklanan ilkelere bağlı yurtsever bir Çerkes iseniz, “zıt kutuplar bir arada olamaz” anlayışını benimsiyorsanız, ulusal mücadeleyi zafere kadar sürdürmek taraftarıysanız ve internet üzerinden iletişim kurarak çeşitli projelere imza atmak istiyorsanız, Zekoşnığ mail grubuna davetlisiniz. Gelin, gücümüze güç katalım. Internet üzerinden ilerici dayanışmayı sağlayalım ve bu dayanışmayı güçlendirelim. Barışçıl bir dönüş anlayışıyla, diasporadaki ulusal-demokratik kazanımları yadsımadan ve bu kazanımlar için de mücadele ederek, yolunu vatan yolu olarak belirlemiş Çerkesler bir arada olalım...

Çağrımız sizedir! (Üyelik için zekosnig-subscribe@yahoogroups.com  adresine boş bir mail atmanız yeterlidir.)

 

Mehmet
19.07.2006

Kullandığınız kelimelere dikkat edin. Madem bir oluşum içerisindesiniz, bu oluşumu başkalarını rencide etmeden oluşturun. Kendi dünyevi ve uhrevi düşüncelerinizi istediğiniz gibi yaşayın ama başkalarının dünyevi ve uhrevi düşüncelerine de saygılı olun.

Bunu yaptığınız taktirde yolunuz açık olsun.

 

Gönen-Abzegh
19.07.2006

Bu forum altında yayınlanan ve provakativ içerik taşıyan yazının forum kurallarıyla ne ilgisi var ki? İnsanların hassasiyeti düşünülmeden bu yazıyı yayınlama cüreti nasıl gösteriliyor
?

 

Misafir
19.07.2006

Sayın Yeldar,

Gericilikten kastınız insanların inancıysa, evet bizim inancımız var. Hangi dine mensup olursak olalım Allah'a inanıyoruz, gericilikten kastınız sizin ve sizin gibilerin gözünde hiçbir şey ifade etmeyen xhabzemiz ise onu da asla bırakmayacağız, öğrendiğimiz ve bildiğimiz kadar uygulamaya devam edeceğiz.

Gericilikten kastınız yaşadığımız ülkeye bağlılığımızsa bize kucak açan Türkiye'ye bağlı kalmaya devam edeceğiz, ta ki anayurdumuz Kuzey Kafkasya'ya dönene kadar. Amacınız bunlar değil de maşası olduğunuz dünyada esamesi bile okunmayan komünizm ya da ona benzer ideolojilerse, boşuna uğraşmayınız derim.

Yeter Adige halkının sizin gibi sol ya da sağ görüş altında gençlerimizi zehirlemeye çalışanlardan çektikleri. Bizim gençlerimizin sadece tek ideolojileri vardır, o da ADİGELİK'tir.

 

Gönen-Abzegh
19.07.2006

Sayın Denetim Kurulu Üyeleri,

Bu forum başlığı altındaki provakativ unsurlar taşıyan talihsiz yazının kaldırması gerektiğini, böyle bir yazının insanlar üzerinde infial oluşturacağını ve siteye olan hüsn-ü zannın (sempati) kırılacağını belirtmek isterim.

 

M. Emin Yaşar
19.07.2006

Merhaba Yeldar Yoldaş,

İnsanlık tarihi öyle garipliklerle doludur ki, hangisine elini atsan tutulacak yanı yok. İnsanoğlu bir dönem eliyle Tanrı'yı sembolize eden putlar yaptı sonra önünde Tanrı diye eğildi. Sonra gelişti bilgilendi artık eskisi gibi putlar yapmıyor, şimdileri fikirler tanımlar üretiyor, sonra işte bu kurtuluşumuz, özgürlüğün yolu diyor. Diğerleri cahil, anlamsız ve gerici gibi kendi tanımlamaları ile diğerlerinin yaşama şansının olmadığı kararına varıyor. Bilgi bu noktada mağlup oluyor, bilmeden veya bilerek bilgisini sıfır noktasına indiriyor.

Gericilik, teslimiyetçilik, vatan hainliği. Bu tanımlamaları kullanarak da anlatmak ve anlamak adına ne kadar insan varsa "yukarıda sayılan tanımlamaların içine dahil olmak istemiyorsan bize katılmalısın diye bilinç altı ve üstü her tarafına baskı yapıyor. ''Özgürlük savaşçıları'' kulağa çok hoş geliyor, onur verici ama neye karşı yel değirmenleri?

Sınırlama ve sınıflandırmalar karşısında olduğunuz emperyalizmin yegane silahına alet oldunuz ve bir elde ateş ettiniz karşı tarafa. Bu kurşunla biri ölmedi ama birileri yaralandı. Sözüm ona gerici (Allah'a inanan), Faşist, işbirlikçi, vatan haini birileri, sizin tanımlarınızla yaralandı. Kazandığınız sadece düşman, kaybettiğiniz potansiyel dinleyici kitlesi.

Bence tarzınız konusunda bir çok tepki mektubu alacaksınız, muhtemelen tartışmalar sertleşecek ve denetleme heyeti yayınlamayacak. Ve özlem duyduğumuz vatana giden yollar biraz daha daralacak. Diyalog ihtimallerinden kendi aramızda dahi biri kopacak. Emperyalizm tarihi ve savunduğunuz sosyalizm ideoloji ve teori ve pratik tarihini iyi analiz edin. Pratikte iflas etmiş ideolojinin yeni emperyalizm versiyonları dahi dinleyici bulamıyor neden biliyor musun sevgili dostum, insanlık tarihinde komünizm lehine veya aleyhine dünya üzerinde ölen insan sayısı 100 milyonun üstünde yani aynı argümanlarla yiten yaşamların üzerine yeniden aynı binayı dikme vaadi vermek bilmem ne derece akıl karıdır.

Önce siz bir dönün. Aileniz, kardeşiniz, babanız, ananız bir dönsün, siyasi örgütlenmenizi önce eylemlerinizle pekiştirerek kitlelere ulaşmaya çalışın.

Dediğim gibi sınıflar, dinler bil cümle bölünmeler emperyalizmin piyonlarıdır. Emperyalizm diyalog istemez, uzlaşma istemez, düşünce istemez, hoşgörü istemez, kendinden daha iyi düşünen insan istemez ve en nihayetinde geldiği yere mücadele etmeden gelenleri hiç sevmez. Bir şeyleri elde etmek için istemek yerine yok et ve al taktiği uygular. Oysa çok karmaşık ta görünse insan çok yalındır, bir merhabayla başlar, hatır sorma ile gelişir, hoşçakalla sonuçlanır. Ağrısızdır, sancısızdır, ekmeğini, daraltılarını paylaşırsın zenginleşir. Ama hayat bir gün mutlaka biter, nasıl bittiğini anlamazsın, son nefesini verirken kalbini kırdığın insanların hiç biri olmayacaktır yanında, o sınıfların içinde ne kadar kaliteli insanlar var oysa. Onları koyduğun tavırla uzaklaştırdın kendinden. Biz her zaman merhabalara açık, ayrılıklarla hoş değildir bizim aramız. Umarım düşüncelerin doğrulara giden yolu bulmana yardımcı olur.

Sağlıcakla kal.

 

Keç Süleyman Yavuz
19.07.2006

CircassianCanada formları, Adige xhabze kuralları içerisinde, her türlü görüş,düşünce ve eleştirilere açıktır. Hele hele, yazı yazan kişi, kurum, yapı,  kimlik belirtiyor ve savunduğu fikrin arkasında duruyorsa. Bize yakışan tavırda yayınlamaktır.

En başta Kuban arkadaşım ve bizler inanılmaz eleştiriler aldık kimlikleri meçhullerce, hala çağrımıza yanıt vermemektedirler ve bunları yine bizler yayınladık. Kardeşlerimizin evliliklerine kadar girildi hala daha girilmekte ve biz yayınlamaktayız.

Bizlerin kimseye verecek hesabı yoktur, korkacağımız herhangi bir görüş ya da platform yoktur. CC xhabze kuralları içinde, söylediğinin arkasında durabilen samimi herkese açıktır.

Son söz; grubun adı belli, sanı maili belli, neden orası değil de burası?

Şu ana kadar yazdıklarım; Denetim Kurulu Üyesi ve bu başlığı yayına koyan Süleyman Yavuz’un, yani benim öz eleştirimdir.

Şimdi Keç Süleyman Yavuz olarak: Biz bir avuçlar için her türlü radikal söylem, tavır, at gözlüğü takmaktır, sabit fikirdir. Her coğrafyamızda köylü kültüründen kurtulamamış, ekonomik olarak herhangi bir yapılanmasından bahsedemeyeceğimiz halkımızın, söylemlerinde, pratiği yansıtamamaları ve pratik ile çelişmeleri çok kötü sonuçlar vermekte ve bizler kendi kendine zarar vermektedir.

Bizim her şeyden önce xhabzemizin gereği hoşgörüyedir ihtiyacımız, karşılıklı saygıya ve iletişimedir ihtiyacımız. Kişisel egolar insanı Cehennem'e götürür.

Aslolan pratiktir. Pratikte CircassianCanada sitesinin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır, yeter ki her türlü düşünce ve görüşe tahammül kültürü gelişsin.

Geçen yıl bir okul, bu yıl Kefken Anıt Mezarlık Projesi ve daha gelecekleri. O kadar kendinize güveniyorsanız buyurun Kefken projesine; maddi, manevi görelim güçlerinizi ama biz sadece yazarız, çizeriz diyorsanız, bizde üşenmeyiz yayınlarız, sizce bir işe yarayacaksa bunlar.

Sonuçta yapanlar utandı ve çekildi. Haklı olan bizlerdik, yanlış bir proje geliştirmedik ve halkımızın onuru için Kefken'deyiz. Aynası yaptığı iştir kişinin, lafa bakılmaz. Daha ne diyeyim? Bunca yazı çizi sizce bir şeyi halledecekse yazın çizin, kavgalar edin ama sorunları çözümlemeyin onlar orta yerde dursunlar.

Haşa ne biçim söz diyorsanız, pratiğinizi koyun görelim, bizlerde sizlere katılalım, bizim için ne kıbleniz önemlidir ne de bayrağınız aslolan bu halk adına üretiyorsanız biz yanınızdayız. Üretmiyorsanız sizleri CircassianCanada katılımcılarının projesi Kefken'e bekliyoruz...

Notumdur sayın Yeldar'a ''Şu an için buna gerek yok. Ancak şunu belirtmeliyim ki, biz gericilerle tartışmaktan bıkmış, usanmış olan insanlarız ve bu nedenle onların olmadığı bir platform istiyoruz'' demişsiniz ikinci yazınızda, ben bu yazıdan bu notu aldım. İkinci yazınızı da yayına uygun görmedim, yayınlamadım. Neden mi? Bizim böyle bir derdimiz yokta ondan... Siz kendinize başka platform arayın...

Sevgi ve saygılarımla.


 

Shemghur
19.07.2006

Sayın Yeldar Barış Kalkan,

Yazınızda yer verdiğiniz hususların sizin için kıymetli olduğu apaçık ortada ve insanları bu fikirleri paylaşmaya davet ediyorsunuz ve dahi kendinizi ilerici bir sosyalist olarak tanıtıyorsunuz.

Ancak ilerici ve yenilikçi bir sosyalist olarak sadece aynı kanaatte olan arkadaşları davet ediyorsunuz, unutmayın ki zıt kutuplar birbirilerini çekecek, aynı kutuplar ise uzaklaşmak isteyecektir. Yenilikçilik yeni ve farklı fikirlere açık olmak ve değerlendirmek demektir ve insanlarda infial uyandıracak şekilde sert ifadeler kullanarak bir nevi tahrik oluşturmak ise söz ettiğiniz gaye ile taban tabana zıttır.

Amaca ulaşmak için yanlış bir yol seçtiğinizi belirtmek isterim. Hedefinizi insanlara daha açık anlatmanız ve onlarında fikirlerine saygı göstermenizin Adige olmanızın gereği olduğunu düşünüyorum...

Saygılarımla.

 

Gönen-Abzegh
20.07.2006

Kefken projesine destek verilmedi ya da başka türlü etkinliklere maddi-manevi destek verilmedi diye, insanların hassas olduğu konuların üzerinden silindirle geçip (ya da buna müsaade edilerek) bir tür cezalandırma çabasına girmek, bu site yapıcılarının kanaati ise; bunun Çerkeslikle ve hoşgörüyle arasındaki bağlantıyı kurma vazifesi de onlara ait bulunmaktadır.

Gerçi bir tahammül kültüründen söz edilmiş ama şu belirtilmemiş: Tahammül kültürü sınırsız değildir, tahammül edilmez baskılardan kurtulmak için topraklarını terk etmiş bir millet olarak tahammülün bir sınırı olduğunu iyi bildiğimiz kanaatindeyim. Çerkes olup dini hassasiyeti olan hiç kimse bu forumda (ilk yazı) yazılan şeyleri kabul etmez, buna rağmen kabul edilmesi gerektiği tahammül kültürü diye dikte edilmeye çalışılıyorsa şu bilinecek ki; tahammül kültürünün sınırlarını zorlamak dini hassasiyeti olan insanların Çerkes nüfusu içindeki yoğunluğunu görmezlikten gelmektir. Bu realite ortadayken bu keskin tavır sadece savunucularını, çağrısı yapılan sitedeki 96 kişilik üye sayısı oranında minimize edip, yalnızlaştırır (örnek bile var).

Burada adı belli, kendi belli, e-maili belli, yaptığı maddi-manevi destek ortada diye herkes her istediğini söyleyebilecekse ve bunun adı demokrasi ise demokrasinin başkasının yaşam hakkına (hassasiyetlerine-değerlerine) müdahale etmeden yaşayabilme olduğunun da ayrıca bilinmesi gerekir.

Bu arada formu açan bu ayrıcalıklı kişilerin ürettiğiniz projelere ne kadar maddi-manevi destek verdiklerini de yazarsanız bizde bundan sonra vereceğimiz destekler ile elde edeceğimiz yazın ayrıcalıklarının, insanların hassasiyetlerini ne kadar pervasızca zorlayacağını göstermiş oluruz.

Herkes, herkesin (her türlü düşünceye sahip) değerlerine saygı göstererek ve forum yapıcılarının bu ortamı tesis edecek hassasiyet içinde oldukları sürece bu platform devam şansı bulacaktır ama buna rağmen belli düşünce ya da ideolojileri doğrudan ya da dolaylı savunup tahammül sınırları adı altında dayatma gerçekleşecekse, bu formu açan ve samimi düşüncelerini beyan ettiği gerekçesiyle sempati duyulan kişiler gibi, düşüncelerin açıkça duyurulması gerekmektedir.

Bekliyoruz...

 

Keç Süleyman Yavuz
20.07.2006

''Burada adı belli, kendi belli, e-maili belli, (...) ne kadar pervasızca zorlayacağını göstermiş oluruz.'' demişsiniz.

Bu mail grubuyla, ne bizlerin ne Kefken projemizin, ne maddi ne manevi ilgi ve alakası yoktur. Sizin bu yazınızı ve diğerlerini nasıl yayınlıyorsam onların duyurusunu da yayınladım. İlla hesap sormak istiyorsanız çok açık ifade etmem gerekecek anlaşılan ''Burada adı belli, kendi belli, e-maili belli'' ile kastedilen, duyuru yapan gruba ait mail adresi kastedilmiştir. Neden onların maillerine yazılmıyor da buralarda çalı diplerinden ateş ediliyor anlamış değilim.

Yazın ne yazmak istiyorsanız. Söz konusu grubun e-mailine, sorun ne soracaksanız Yeldar'a... Bize ne, biz nickle gelseydi o duyuruyu yayınlamazdık. İsim belli, grup belli, e-mail belli. Yazın onlara yazabildiğiniz kadar. Bizim Kefken çağrımız herkesedir. Lütfen daha sağduyulu olalım.

Sevgi ve selamlarımla...

 

Gönen-Abzegh
20.07.2006

Biz provakativ unsurlar taşıyan o yazıya ve o yazıyı yazanlara cevap yazarak sonu gelmez tartışmalara girmek istemiyoruz. Çünkü, inanıyoruz ki bu yazı Çerkeslik ve hoşgörü ile açıklanamaz olsa olsa aykırı tavrın çığırtkanlığından nemalanıp kendini soyutlamaya çalışan ama bunu, nüfusunun çoğu Müslüman olan Çerkeslerden-Çerkeslikten soyutlanmak olduğunu anlamayan, eriyik zihniyetin bir ürünü olarak görüyoruz.

Asıl mevzua dönersek; forumlarda dile getirilen her konunun, özünde Çerkesliği ilgilendirmesi gerekirken "kişilik haklarına saldırı, ayrımcılık, bölücülük, her türlü inanca saygı sınırının ihlal edilmesi v.s" gibi unsurların dikkate alınmadan sunulması siz Denetim Kurulu'nun meşruiyetini tartışmalı hale getiriyor.

ALINTI (FORUM KURALLARINDAN): CircassianCanada, özellikle "forum sayfasında" Çerkes kimliğine yakışır söz ve düşüncelerin yer alacağına olan inancı nedeni ile "Nick" kullanarak yazan katılımcıları hoşgörü ile kabul etmiştir. Ne yazık ki zaman zaman anlık duygular yüzünden istenilmeyen ifadeler kullanıldığında, gelen yazıyı yayına koymamaktadır. Sonuçta ne kadar zıt bir düşünceye sahip olunursa olunsun asıl olanın Çerkesliğe yakışır bir davranışı sergilemek olduğuna inanmaktadır.

Yukarıdaki paragraftan ve sizin anlatmak istediğiniz şeylerden yola çıkarak şöyle bir kanıya varıyoruz; eğer bir kişi nick kullanarak istenmeyen şeyler yazarsa cezalandırılacak ama ismini kullanırsa yayınlanacak ama bu defa da eleştiriler o şahsa yöneltilecek böylelikle kişi ismini kullanarak (pek tabi uydurma bir isim kullanarak) her türlü hakareti yapabilecek bunun sonunda da "asıl olanın Çerkesliğe yakışır bir davranışı sergilemek olduğuna inanmaktadır" denilecek.

Eğer forumun amacı bir fikrin etraflıca tartışılması ise bunu yaparken ortak payda ya zarar verecek her türlü aşırılığın, kimden gelirse gelsin, önüne geçilmelidir. O zaman forumda her konu açanın altına e-maili de yazılmalı yazan insanlar mail yoluyla kanaatlerini sadece forumu açana belirtmeli ama bunun bir forum olduğu zannıyla hareket edilip histerik bir tavır içinde elmayla armut birbirine karıştırılmalı. İnsanlar isimleriyle de, kullandıkları nickler adı altında da hata yapabilirler. İsmini kullanarak pervasızca, saygısızca ifadeler kullanan birine sırf saldırılacak adresi (ismi) belli diye bu özgürlüğün verilmesi Çerkeslik adına ne tür katkı sağlamaktadır. Kime faydası olacaktır sağladığı tek şey kutuplaşma olur buyurun onu da Çerkesliğe hizmetler adı altında projelerinizin altın ekleyin.

Bir de hiç bir projeye katılmayan ama sadece yazan insanlara bir serzeniş var ve madem katılmıyorsunuz bizde böle yazıları yayınlarız gibi bir ifade, bir şey yapmadan oturduğunuz yerden yazmak kolay asıl elleri görelim gibi bir sonuç, biz de demişiz ki; bu formu açan kişiler projelere katıldıkları için mi insanların hassas olduğu konularda hakaret içeren yazıları hem de tarafınızdan sempati ile karşılanarak yayınlanıyor ama sebebini öğrendik meğerse, sırf isimlerini dobraca yazdıkları içinmiş...



Çurmıt
Yeldar Barış Kalkan
21.07.2006

Bir daha bu tür yazılar yazmamam için beni canımdan bezdirmeye çalışan arkadaşların döktürdüğü yazıları dehşet içerisinde okudum. Fuat Aydemir ve Süleyman Yavuz gibi kişilerin uyguladığı bir taraflı moderasyon da söz konusu olduğu için cevap vermeyi düşünmüyorum.

80 yıllık koskoca bir Sovyet sosyalizmi tecrübesi, Kuzey Kafkasya'da Sovyet sosyalizminden kalan ulusal-demokratik kazanımlar ve devlet yapıları, 1970'lerde bir ulusal strateji haline getirilen ve 142 yıldır Çerkes halkının özlemi olan anayurt Kafkasya'ya dönüş düşüncesi ile Türkiye'de devrimci dinamiğin temel itici gücü durumundaki Kürt Ulusal Hareketi zaten size gerekli cevabı veriyor. Sizler, internetin gericiliğin propaganda mekanı haline getirilmiş olmasını kullanıyorsunuz.

CC yönetimi kendi sitesini neden gericilik yuvası haline getirmeye çalışıyor anlayamadım ancak şunu net söyleyebilirim ki sizin borunuz ancak internette öter. İnternette edindiğiniz sanal dostluklar sizin burnunuzu biraz kaldırmış. Herkesin bir yaşantısı, akrabaları, eşi dostu ve kendine göre bir çevresi vardır. Bunları fazla kurcalamayalım derim. Mirc üslubuyla yazan cahil cühela tayfasının devri çoktan geçmiştir. Burada kalanlar, işte onlar, son kalanlardır. Son olarak, bütün Çerkes varlığım üzerine and içiyorum ki, benim hayatım Çerkes gericiliği ile mücadele halinde geçecek.

Saygı ve sevgilerimle…

 

Mehmet Arı
21.07.2006

Güzel kardeşim görüyorsun ya biz cahiliz gericiyiz. Senin gibi 'ilerici'de (ne demekse artık) değiliz. Kürt Ulusal Hareketi senin neyine yetmiyor, gelmişsin biz Çerkeslerin arasında kendini yoruyorsun. Bizden sana fayda gelmez. Zaten bizim burnumuzda kalkmış, borumuz da zaten ancak internette ötüyor. Daha ne uğraşıyorsun.

MAMIR/NATUHAC MEHMET ARI Cahalthable'li

 

Fuat Aydemir
21.07.2006

Merhaba Yeldar Kardeş,

Öncelikle şu ana dek Denetleme Kurulu'nda ismim geçmesinden başka bir işlevim olmamıştır. Defalarca yazı atmama karşın CC yetkililerine isleyiş hakkında herhangi bir yanıt da alamadım. Ayrıca ben ilke olarak kişilik özüne hakaret ve küfür olmayan her türlü düşüncenin yazılması gerektiğine inanan bir kişi olarak sansüre karşıyım. Bu anlamda öncelikle bu yanlış anlayışı gidermek istiyorum ve işlevsiz olan Denetleme Kurulu'ndan ismimin çıkartılmasını istiyorum. Zaten Denetleme Kurulu'nun da inisiyatif ve sansür anlayışı ile benimkiler artık uyuşmuyor.

Yazınıza gelince; yazdıklarınızdan ziyade sayın Süleyman beyin engellediklerini merak ediyorum. Sayın Süleyman Yavuz bey; CC sizin tekelinizde olan bir yer değil, sahiplenme duygunuz çok takdir edici ancak denetleme yetkisini tek başına elinize almış gibi bir hava estiriyorsunuz. Neyse yazınıza cevap vereceğim Yeldar, tabii sansürden geçerse yayınlanır umarım.

Saygı ve sevgiler.

 

Cemil
21.07.2006

Sayın Yeldar Barış Kalkan,

Şayet sizce bir mahsuru yok ve mümkün ise yazınızda değinmiş olduğunuz; Çerkes gericiliği, işbirlikçiliği ve ulusal mücadele konularına biraz daha etraflıca değinebilir misiniz? Sizce Çerkes gericiliği, işbirlikçiliği, ulusal mücadele nedir?

Saygılarımla.

 

Mahmut Bağ
22.07.2006

Merhabalar,

Sayın Yeldar Kalkan'ın kullanmış olduğu kavramların içeriklerinin herkes tarafından bilindiğini kabul ederek kaleme aldığı yazısında, kimliğini hiç saklamadan görüşlerini net bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir.

Yazıda bahsedilen Çerkes gericiliği ve işbirlikçiliğinden benim anladığım Çerkesleri İngiliz ve Osmanlı çıkarları doğrultusunda çıkmaz bir savaşa sürükleyen ve savaş sonrasında da bu güçlerin çıkarları doğrultusunda dinimizi de kullanarak bizleri vatanımızdan koparan ve yok oluşa sürükleyen Osmanlı ve İngiliz işbirlikçileridir.

Tarihteki bu işbirlikçi ve gericilerin uzantıları günümüzde de yaşam koşullarımızın değişmesinin doğal bir sonucu olarak değerlerimizde de meydana gelen değişimlerin hepsini olumsuz olarak görebilmekte ve Adigelerin varlığını yüzyıllar öncesinin koşullarının yaratmış olduğu davranış biçimlerini sürdürmek olarak görebilmektedirler. Bu formda yazılan bazı yazılarda da görüldüğü gibi bu kişiler farklı fikirlere hoşgörü gösterememekte ve hatta onları maneviyatlarına saldırmakla suçlayarak susturmaya çalışmaktadırlar.

Umarım bu yaklaşımlarının ilkellik, farklı fikirlere sahip olmanın çok doğal, insan olmanın bir gereği olduğunu anlarlar ve hatalarını düzeltirler.

Çerkeslerin diasporadaki varlık mücadelelerine bir göz attığımızda bu mücadeleye, hizmetinde bulundukları, yaşadıkları ülkenin ya da kendi şahsi çıkarlarının penceresinden bakan benliğini yitirmiş Çerkeslerin, bu mücadelede samimiyetle çalışanların çalışmalarını nasıl sekteye uğrattıklarına tanık oluruz. Bu gerçek sayın Kalkan'ın yazısında dile getirdiği, gerici-işbirlikçi güçlerden arındırılmış, tartışmaya açık kişilerin, güçlerin bir araya gelerek Çerkeslerin varlık mücadelesine katkıda bulunmaları isteğinin, sağlıklı çalışmalar yapabilme açısından ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.

Başarı dileklerimle.

 

Gönen-Abzegh
22.07.2006

Talihsiz yazı (genel olarak) iyi tetkik edilirse orada iki ayrı sınıftan söz edildiği çok açık ortaya konmuştur. Alıntı, "Zekoşnığ mail grubu; gerici-işbirlikçi görüşlerden arınmış, Dönüşçü, demokrat, ilerici ve sosyalist Çerkes dostları bir araya getirmeyi ve bu sayede bir tartışma ortamı yaratarak ulusal mücadelenin önünü açmayı, siyasal, ulusal, toplumsal ve bireysel gelişmeyi sağlamayı kendisine misyon olarak belirlemiştir."

Şimdi bu ifade içinde İslamiyet'i benimsemiş Çerkesler arasından (çünkü İslamiyet'in halk arasında yaygınlaştığı dönemden söz ediliyor mutlaka dindar destlikçileri olmalı) çıkmış gerici bir grubun dışında İslamiyet'i benimsediği halde bu gerici gruba dahil olmayan insanlardan söz ediliyor mu? Bu ayrım net bir şekilde ifade edilip, birilerini yaralamadan-ötekileştirmeden dile getirilemez miydi ve yukarıda ki alıntıda sosyalist Çerkes dostları yanında İslam'ı duyarlılığı olan (yani işbirlikçi Çerkesler dışında) Çerkeslerde Çerkeslik adına birçok şey yapma hanesine sayılamaz mıydı? (Kimsenin bu haneye yazılma gibi bir derdi yok sadece tespit açısından.)

Elbette sayılamazdı; çünkü orada işbirlikçi gerici Çerkes yapılanmasından söz eden talihsiz yazı, bu ayrımı yapmayarak herkesi aynı kefeye koyuyor ve sonuçta sosyalist-ideolojik kimliğe (Kürt örneğini ağlayarak geçiyoruz) bürünüp Çerkeslik adına tek yetkili tavrın bu düşünceyi benimsemiş insanlarca temsil edilebileceği gibi bir kanaate varıp üstelik alkış da alıyor.

Son yazının son paragrafının son cümlelerine sanki sosyalist Çerkes dostları ifadesinin eklenmesi unutulmuş gibi geldi bana bu eksiklik paragrafın yapısını bozduğu için hatırlatayım dedim. :)

Bu arada ıskalanan bir realite tüm ihtişamıyla ortada onu tekrar tekrar yazmamalıyım ve hiç bir Çerkes'in, tüm toplumların uğrayabileceği dezenformasyon sürecinde Çerkeslerinde tüm değerlerinin değişeceğini, adetlerinin kökten bozulacağını, her şeyin unutulacağını istediğini zannetmiyorum bununla birlikte hala geleneksel kıyafetleriyle dolaşabileceğini, atların çektiği bir araçla uzaya gideceğini zanneden Çerkesler olabilir ama biz ona da hayır demeyiz Çerkes fıkraları bölümünde yayınlanması için teklifte bulunuruz.

Yok olmadığını düşünen Çerkeslerle gelecekle, ilgi dilimizin döndürebildiği güzellikleri (sadece görebildiklerimiz) fısıldamak, karşılıklı fikir teatisinde bulunmak isterdik ama bu sitede miadımız dolmak üzere. Sürgün her zaman ve daima.

.

Mehmet
22.07.2006

Sayın Mehmet, yazınız yayına uygun bulunmamıştır.

Denetim Kurulu

 

Gönen-Abzegh
22.07.2006

Bakınız insanları ya da fikirleri ayıran şeyin bu tür yazıların yayınlanması olduğunu anlatmaya çalıştık ama nafile. Tüm çabamız, bu tür yazıların kutuplaşmalara neden olacağını, siz her ne kadar tahammül kültüründen söz etseniz de, bireysel hakaret içermediği tezini işleseniz de insanları yaralayacağını, bu bireyin sonuçta tüm çözüm yollarını sosyalist Çerkes dostları diye bir gruba mal ederek nasıl bir ayrımcılığa gittiğini, ideolojinin ön plana çıkarılarak Çerkesliğe ne verileceğini ve bu tür yazılara izin vererek denetim kurulunun sorumluluk altında kalacağını belirtmek idi. Akabinde farklı kişilerin yazıyı eleştirmesi duyulan bir rahatsızlığı göstermiyor mu?

Bu insanlara bu yazıları yazmak zorunda bırakan süreci Denetim Kurulu olarak daha mantıklı değerlendiremez miydiniz, ki o yazının devamı olan bazı yazıların yayınlanmadığı belirtilmiş, her halde içinde insanları daha aşağılayıcı şeyler olduğu için bu öngörülmüştür.

Kısaca bizim talebimiz Denetim Kurulu'ndan; insanlar burada her türlü şeyi açıklayabilirler ama başkalarının değerlerine saldırmadan, bunu insanların insafına bırakmak ya da bireysel hakaret yok (toplu hakaret maruz görülebilir mi) diye tahammül kültürüyle dayatmaya çalışmak, benim bu siteden beklentilerimi örseliyor bu konuda bizde sizden anlayış bekliyoruz her şeye rağmen talihsiz yazıyı bireysel özgürlüğü ifade şeklinde yorumlayan anlayışlar devam edecekse, sonuçta ortaya çıkan tablonun altına, Çerkes etkinliklerine mühim bir katkı sağlamıştır diye, not düşülmesini tavsiye ediyorum...

 

Çurmıt Yeldar Barış Kalkan
22.07.2006

Merhaba,

Feodalizmin oluşup güçlendiği, İslamiyet'in halk arasında yaygınlaştığı ve sömürgeci saldırıların yoğunlaştığı dönemde Çerkes gericiliğinin de oluşarak halkı yok oluşa iten temel etken olması gerçeği kısa bir analizdi. Ve anlaşılacağı gibi kimsenin inancına saldırı da içermiyordu. Bazı arkadaşlar saldırıya geçtiler, elbette bir daha bu tür yazılar yazmamam için. Ama diyorum ya, benim hayatım Çerkes gericiliği ile mücadele halinde geçecek.

Mahmut Bağ ağabeyin yazdıklarına aynen imzamı atıyorum. Fuat Aydemir'i sorumlusu olmadığı bir konuda itham altında bıraktığım için de özür diliyorum. Zekoşnığ mail grubuna yapılan başvurular kabul edilmiştir. Sanırım gruba davet mesajı amacına ulaşmış oldu. Bu nedenle olaylara at gözlükleriyle bakan insanların çok yoğun olduğu bu ortamda gereksiz polemiğe girmeden, tartışmadan sevgi ve saygıyla çekiliyorum. Mahmut ağabey, grubumuza bekleriz.

Saygılarımla.

 

Keç Süleyman Yavuz
22.07.2006

Değerli kardeşim Yeldar;

Sizleri vesile ile tanımaktan çok mutlu oldum. Sevginin, saygının, xhabzenin güzellikleri yaşandı ''keblağ'' davetine, katılımınızla. Tüm katılımcılar huzurunda; senin gibi bir kardeşimle tanışmaktan mutlu olduğumu deklere etmek isterim.

Sevgilerimle.

 

Erdem Akkan
23.07.2006

Sayın Erdem Akkan, yazınız yayına uygun görülmemiştir.

Denetim Kurulu

 

Fuat Aydemir
23.07.2006

Merhaba,

Öncelikle Yeldar arkadaşın yazısına değinmek istiyorum. Çerkes ulusal sorunun çözümü konusunda demokrat anlayışın hakimiyetine inancım ve gericiliğin (Çerkes'i, Kürt'ü, Türk'ü ayni) her türlüsünün bu çözüme köstek teşkil ettiğine katılmaktayım.

Ancak Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkasyalılar örgütlülük bazında çok aşamalara ihtiyaç duymaktadır. Dernekçilik dışında henüz örgütlü bir yapıya sahip olmayan insanlarımızı demokrat olan, olmayan diye ayırmış olabilmek bile bir başarıdır bir anlamda. :) Yeldar arkadaş başarmış anladığım kadarıyla.

Üniversite yıllarım geldi aklıma. Türkiye devrimci, demokrat kesimin bir huyu vardı. Kendini toplumdan soyutlamak gibi. Kantinlerde kendini devrimci demokratlık görüşü tekeline aldığına inanan gruplar bir köşede saz çalıp, türküler söyleyip yoğun tartışmalara girerlerdi. Diğer tüm öğrenciler onlara göre ya lümpen ya da burjuva çocuklarıydı. Öğrenci sorunları yerine işçi sınıfına önderlik ederlerdi nedense. Hiçbir zaman görüşlerini anlatmak, ifade etmek yöntemini benimsemez, empoze etmek, edemediklerini dışlamak yöntemini seçerlerdi. Kendi görüşünü benimsediklerine inandıkları insanlarla bir arada olup "Türkiye feodal mi? kapitalist mi? Şehirden mi kuşatsak? Köylerden mi? Enver Hoca mı? Mao mu? Tartışmaların sonunda birbirlerine girerlerdi. Oysa kurtaracakları insanlar onların tabiriyle "eğitimsiz, gerici, anti-demokrat, dinci kesimdi.

Yani halk aynı halk. Yeldar kardeş, iyi bir sosyalist, demokrat olabilmeyi önce kendinde başlatmalı degil mi? Sonra başkalarına anlatabilsin.

Demokrat olmadan sosyalist anlayışı taşımak imkansız. Özüne aykırı. Demokrat olmak; yani her türden görüşe karşı sabırla saygı duyabilmek, yanlışları sabırla düzeltmeye çalışmak. Sorunları ortaya koyarken o sorunun bir parçası olduğunu kabul etmek. Yoksa demokratlık insanları kendi görüşünü benimsemiyor diye dışlamak, hakaret etmek değil. 1.000 sosyalist Çerkes bir araya geldiğinizde 2 milyon "gerici-anti-demokrat-demokratligi bilmeyen :) -Adigeliği siyaset sanan-din somurucu-aşırı milliyetçi-dönmeyişçi-burjuva-lümpen vs.vs" kesimi kurtarmayı mı hedefliyorsunuz? Yoksa biz 1.000 kişi kurtulalım derdinde misiniz?

Sizin tabirinizle; o borusu internette öten kesim öttürüyor da siz nerden öttüreceksiniz? Heyecan güzel bir şey, kötü niyet taşımadığınıza da eminim. Ancak toplumumuzu tanımadığına inanıyorum.

Çok insan kaybedildi benzer yöntemlerle. Despotluk bir çok güzel insanı aldı oturdu. Merdivenleri basamaklamadan çıkmaya kalkan çok genç harcandı. Sorunun çözümü aynı görüşü paylaşan insanların bir araya gelip "Ne kadar demokrat" olduklarını birbirlerine ispatlamak değil, görüşlerini her kesimden insanla sabır ve saygıyla paylaşabilmektir.

Saygı ve sevgiler.

 

Bırine
23.07.2006

Merhabalar,

Sayın Yeldar'ın yazısında form katılımcılarına veya kendi perspektifinde bakmayanlara bakışı! Köşe yazarlarımızdan bir büyüğümüzün, bir yorumun da, bana bir tabirini hatırlattı. "Üst perdeden bakmak." Aynen öyle.

Sayın Aydemir'de çok güzel dile getirdi. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Saygılar.

 

Fatma Özdemir
23.07.2006

Her şeyden önce sitenizi yeni gördüm çok sevindim. Bence insanlar demokratik ortamlarda tartışmalı ve sorunlara çözüm getirmeli ama görüyorum ki burada da demokrasi kuralları kişiye göre işliyor. İnşallah daha kapsamlı bir demokrasi oluşturulursa insanlar düşüncelerini daha rahat ifade edebilmeli.

Ayrıca hepimiz değil miyiz ki ana vatana geri dönmek isteyen ve bu uğurda mücadele etmeye hazır olan bence bu uğurda mücadele etmek varken sağcı, solcu, ilerici ve gerici gibi terimlerle insanların önüne set çekiliyor. Oysa birlik ve beraberlik için mücadele etmek için zaten bir avuç olan bu insanları ve de gençleri bölmek, ayırmak ne derece doğru bunu da tartışmak gerekir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.

 

Meshpev
23.07.2006

Selamlar,

"Üst perdeden bakmak" tabiri haklı ama bu yeterince içimi rahatlatmadı. Ben buna ''kanatlı siyaset'' demek istiyorum mahsuru yoksa ve bunun mahsuru yok da demek istiyorum. Çünkü Yeldar beyin ''ağzını açıp gözünü yumma'' olarak nitelendirilebilecek yazısında çok daha köşeli ifadeler var.

''Kanatlı siyasetin'' Türkiye'deki en güzel örneği olan bazı partilerin, halkından ve halkının gerçeklerinden kopuk, ısmarlama özenti sofistike olmaya çalışan tarzı yıllardır ne kendilerine ne de halklarına bir faydası olmuştur. Şimdide bizde başgösteren bu ''kurtarıcılar'' gözü kara sloganlar atan, bir yumruğu havada bir gençlik peşindeler.

Hani bizde gericiyiz ya veya yoz ve eğitilmesi gereken kuru bir kalabalığız ya, artık radikal İslamcısı da kurtarır bizi, sosyalisti de kurtarır, emperyalisti de kurtarır, (!) aklına esen ve bir mail grubu olan herkes yapabilir bunu (!).

Sevgili arkadaşım, Çerkesler adına karar verip Çerkeslerin değerlerine saldırma hakkını kim veriyor size? Zekoşnığ veya ze''boş''nığ adında bir
e-mail grubu kurmuş olmak size bu hakkı veriyor mu? Ayrıca işbirlikçi dendikten sonra yıllardır kanlı dişlerini vatanımızın sırtına geçirmiş bazı görüşleri de dikkate almak gerekir, işbirlikçi olarak adlandırılması gerekenler tartışılır, haklısınız deriz, değilsiniz deriz. Ama işbirliği edilemeyecek derecede dünya düzeni içindeki eğreti yeri bile kalmamış sosyalizm masalını daha hemen hemen hiçbir siyasi deneyimi olmayan kitle olamayan bizlere önermeniz akıl alır gibi değil.

Üstelik siz öyle bir tavır takınıyorsunuz ki ''benden olmayan benim gibi düşünmeyen Çerkes değildir ya da şu ana kadar olmuşsa da bundan sonra olmayacak'' gibi bir şey anlıyorum ben.

Peki siz nasıl bir kitle olacaksınız? Kusura bakmayın sizin pembe bulutlar cumhuriyeti kurulursa benim Çerkes olup olmamak için tek güveneceğim şey beni yaratandır. Ne kadar yaşarsam o kadar Çerkes'im ya da en basit örneği ciğerlerim ne kadar süre içinde nefes alıp verirse o kadar süre Çerkes olacağım kimseden tescil veya el almak gibi bir niyetim yok.

Siz ilerici ilerici takılın. Hani biz gerici avam yığınlarıyız ya e dedim farz et kahvehanedeyim karşıdan 'okey'e dönen (avamız ya en iyi örneklemeyi yaşam alanlarımızdan veririm diye düşündüm) arkadaş böyle bir laf etti ne derdim acaba. Yahu arkadaş, işine bak'' derdim (ona derdim). Ama bu iddiaları bir forum sayfasında ilerici olduğunu iddia eden kimselerden duyunca insan nasıl düşüneceğini şaşırıyor.

Ayrıca Osmanlı ve İngiltere ile işbirliği yapıp canciğer (!) Ruslarla savaşanları nasıl tanımladığınıza dikkat edin lütfen. Osmanlı ve İngiltere diye bir ülke yokken başlayan varolma mücadelesini bugünlere kadar taşıyan bir halkın onurlu savaşına ''işbirlikçilik'' diye bir tanımlama getirmek kimsenin haddine değil. Onların içinde Müslüman'da vardı Hıristiyan'da vardı Paganist'te vardı. Biz burada bol keseden atıyoruz ama onlar her dönem vatanları ve şerefleri için savaştılar.

Bu mücadeleden istifade etmek isteyen güçlerin yakınlaşmasını mücadelenin bekası için kabul etmiş olmak işbirlikçilik değildir. ''Siyasettir.'' Zamanında Kırım'a karşı Ruslarla yakınlaşanlarınki de aynı şekilde tanımlanabilir. Tmutarakanla yakınlaşanları da, bu bir varolma savaşıysa varolmanın gerektirdiği şey yapılır ama tepeden inme kızıl masallarla dünyanın yapamadığını hali hazırda bağımsız bir devleti bile olmayan bizler hiç yapamayız.

Değerli bir büyüğümüzün dediği gibi ''Çerkeslerin düşmanı yoktur, çıkarları vardır''. Dünya düzenini toplumsal değerleri yok sayan bir düzeni dünya düzeni içinde varolmaya çalışan Çerkeslere önermenizi anlayamıyorum.

Demek ki ben gericiyim, benden size fayda yok. Ne dersiniz bir ''yoldaş'' kaybetmiş sayıyor musunuz? Kaybedilmiş her birey kitle olabilmek için şart değil mi? Ancak sizin ''zıt kutuplar bir arada olamaz'' kuralınız var. Madem zıt kutuplar bir arada olamaz neden Çerkeslik içinde böyle bir eleme ve parçalama gereği duyuyorsunuz madem Çerkeslik önem teşkil eden bir başlık değil neden çalışma alanınızı bu kimlik üzerinden yapıyorsunuz ya da Çerkeslik önemli diyorsanız birebir zıt olan sizin siyasi kulvarınızı neden bu platformda kurdunuz? Çünkü Çerkeslik gerici veya ilerici, bahsettiğiniz sistemle başlı başına zıt kutuptur. E hani zıt kutuplar bir arada duramaz kuralı.

Yüzlerce çelişki içeren yazınız kafamı karıştırdı, gerici ve cahil bir hemşehriniz olarak ışığınızdan faydalanmak istemediğimi belirtmek isterim. (Çok umurunuzda olmasa da.) Pembe Bulutlar Cumhuriyeti'nde devrim yaptıktan sonra Kızıl Ufuklar Cumhuriyeti'ne geçersiniz umarım tıpkı Küba devrimini gerçekleştirdikten sonra Bolivya'ya geçen Che Guevera gibi.

Yazınızı ilk okumaya başladığımda sol elim havada Agi segedala klara Lanstranya lans parenfiya Lettu gerida presenfiya Kommandante Che Guevera marşını söyleyerek kafeden çıkacağımı düşünmüştüm ama dikkat mi veremedim kafede counter strike oynayanların gürültüsünden mi kafamı toplayamadım anlamadım. E biz avam tabakası olarak kafelerde çet (bilenlerin tabiriyle chat) yapan bir sınıfız ve kurtarıcılarımızı bekliyoruz.

Bu da olmadıysa yenilerini bekleyeceğiz artık. Şimdi sıradaki kim? Radikal Çerkesler mi yoksa beyaz Çerkesler mi? ''Gupşıseyi psatle,zıptlehi thıs...''

Hakedene saygılarımla.

 

Gönen-Abzegh
24.07.2006

Yazının teknik analizlerine girerek, töhmet altında bırakılan insanların durumunu tespit etmenin bir faydası olmadığını, yandaş olan insanların bir refleks hareketiyle kutuplaşması sonucu, beklenenin gerçekleştiğini acı bir şekilde görüyoruz. En başta uyardığımız halde bu kutuplaşmayı, formu düzenleme görevini ihmal eden denetim kurulunun izanına bırakıyoruz.

Yazıda söz edilen ve yazı sahibine ait olmadığı çok belli bazı fikirlerin Çerkes gericiliği ile irtibatlandırılmasının (feodalizm ve Rus istilası olamayacağına göre Müslüman Osmanlı'nın işbirlikçisi olsa olsa Müslüman ama gerici olan Çerkeslerdir) ve alkışlar altında Çerkes sorunları içinde en önemli sorun ilan edilmesinin mahcup şaşkınlığı içendeyiz. Çünkü milletimizin sorunlarını başka yerlerde arayan sorularımızın tek ve basit cevabı varmış, İŞBİRLİKÇİ ÇERKES GERİCİLİĞİ. (hem de güncelliğini koruyor.)

Bununla birlikte yazı sahibine ait olmayan ve asıl tartışılması gerektiğine inandığım mesele ortada yatıyor vaziyette. ALINTI: Bilindiği gibi, Çerkes gericiliği Kuzeybatı Kafkasya’da feodalizmin oluşup güç kazandığı, İslamiyet’in halk arasında yaygınlaştığı ve sömürgeci saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde ortaya çıkmış, var olduğu günden bu yana işbirlikçi karakteriyle halkı yok oluşa iten temel etken olmuştur. Fakat bu yazı bazı gerçeklerin bilindiği farz edildiği için kaleme alındığını başka bir arkadaş dile getirdi ve başka forumlarda da belirtildiği üzere asıl sorunun şu olduğu tespit edilmiş; Çerkesler savaş sonucunda bir seçim yapmak zorunda kalmışlardır ya Rusların istediği ve her zaman kontrol altında tutabilecekleri çok yakın bir coğrafyaya yerleştirilmek ya da Osmanlıların ülkesine göçe razı olmak. (Elbette sürgün.)

Çerkesler Osmanlı'ya göçü tercih etmişlerdir. Fakat bunun yanlış bir karar olduğu düşünüldüğü için bu göçün gerçekleşmesinde Osmanlılar ve onlarla ortak bir payda da buluşan bazı Çerkesler (gerici-işbirlikçi Çerkesler) bu yanlış kararın asıl aktörüdür. Bu ortak paydanın İslamiyet olduğu ortada iken gerici-işbirlikçi Çerkeslerin bu grubun içinde çıkması muhtemel görülüyor. Eğer bu gruba dahil edilmeyeceklerse İslamiyet'in yayılması ile işbirlikçi-gerici Çerkeslerin varlığı arasında bir illiyet (sebep-sonuç) bağı olmamalı ya da denmeli ki, bir grup Çerkes stratejik bazı çıkarlarla diplomatik yollardan Osmanlı ile işbirliği içine girmiş, kendileri Müslüman olmadıkları halde ve insanların dini duygularını sömürerek göçün sebebi olmuşlardır.

Oysa ki, gerici hareketin asıl üyeleri, yönlendirdiği topluluktan ayrı zihni arka plana sahip olamaz, olsa da böle bir ajanlık faaliyetinin adı da gericilik olarak belirtilemez (zaten yazılarda bu ayrım hiç belirtilmemiş) ve sonuçta Osmanlı Müslüman olmayan bu gerici-işbirlikçi Çerkesleri devlet çekirdeğindeki en stratejik yerlere yerleştirerek kendi ayağına kurşun sıkmayacak kadar dış-politikaya hakim bir devlettir. Tabi ki biz bunun kastedilmediğini biliyoruz gerici kelimesinin hem yapısı itibariyle (bir kesimin Müslümanları itham altında bırakma şekli) hem sunuluşu itibariyle İslamiyet'i benimsemiş Müslüman Çerkesler arasında karar merci konumunda olan ve genel Çerkeslerin kanaatini yansıtan bir grup olduğu su götürmez bir gerçek olarak ortada.

İslamiyet içinde gericilik diye bir sınıf-kavram olmadığına göre asıl kastedilen Müslüman olan kanaat önderlerinin (idari yapılanmadan çok savaş şartlarına göre biçimlenmiş thamade kurumu) olduğu ama tüm Çerkesler arasında göçe karşı ciddi hiçbir ayaklanmanın (istilaya karşı ayaklanma ile karıştırılmamalı)olmamasında, Osmanlı'ya göçün, çok geniş Çerkes nüfusu tarafından benimsenip, dindaşlık etkisi altında gerçekleştiği gözlerden kaçmıyor. Kısaca Osmanlı din adamlarıyla buraya gelmiş, aynı dini paylaşmanın Rus zulmü altında yaşamaktan daha mantıklı olduğunu Çerkeslere inandırılmış, bunu da kendi stratejilerine uygun olarak kullanmışlardır.

Büyük pişmanlık oluşturduğuna inandığımız Osmanlı2ya gidilmeyip Rusların gösterdikleri yerlere yerleşme olgusu, bu tartışmanın nirengi noktasıdır. Eğer uzun mesafeli göç yaşanmasaydı ve Rusların gösterdikleri yerlere gidilseydi (kısa mesafeli göç) bu kadar insan ölmeyecek ve Çerkesler fırsatını buldukları bir zaman da eski günlerine dönebilecekti ya da daha az kayıpla uygun zemin oluşturulacaktı gibi bir varsayım.

Öncelikle bu bir varsayım ve keşke olgusundan hareket ediyor, varsayımlar çok değişkenli olduğu için her ihtimal kendi içinde birbirinden farklı bir çok sonucu barındırabilir bu varsayımın sağlıklı değerlendirilmesi bir tarafa, kişi hayatında keşke unsurunun yıkıcı etkileri, toplum hayatı içinde geçerliliğini koruyor. Maalesef ki, tarihi keşkeler değil realiteler yazmakta. Hayal gemisine atlayıp elimizdeki bilgiler ışığında o günün kan, barut kokan karanlık dehlizlerine dalıyoruz.

Öncelikle göç (sürgün) meselesi açıklanmalı; göçün benlik duvarını yıkan yakıcı etkisinin mesafeyle bir ilgisi var mı? Kendinizin belirlediği yaşama alanından bir gün zorla çok yakın bir yere göçe zorlansanız ya da çok uzak bir yere göçe zorlansanız hissedeceğiniz acı mesafe oranında azalır mıydı artar mıydı? Yoksa ruhlardaki acının asıl sebebi belirlediğiniz yaşam alanlarından zorla sürülmenin ruhlarda oluşturduğu sürgünün şok dalgaları mı?

Basit bir örnekle; kendi memleketinde mahpus yatan bir kişinin ruhu ne kadar özgürse, benliğine pranga takılmış bir Çerkes'in iki adım ötede bunu hissetmemesi düşünülemez. Sırf kokusunu duymak bize yeter diye özlemlerini gelmeyecek bahara erteleyen bir millet olabilseydik sorun olmazdı. Ama ne yapılabilir ki konjektür müsait olduğunda kendi özgürlüğü için diğer Çerkes boyları ile çatışan bu milleti bir adım ötede ki prangalı yaşama kimse zorlayamazdı.

Rus-Çerkes savaşlarına bakıldığında savaşın uzun yıllara yayılması ve hemen neticelenmemesinin sebeplerinden Çerkeslerin civanmertliği, bölgenin coğrafi (dağlık) olarak gerilla savaşına müsait olması gibi etkenler ön plana çıkmakta. Oysa ki, Rusların Çerkesleri sürmek istediği alan kontrol altında tutabilecekleri ve gerekirse soykırıma varacak vahşeti gözlerini kırpmadan yapabilecekleri düz bir alanı kapsıyordu. Rusların vahşilikte sırtlanları geçişi ile ilgi, komünist ideolojiyi yerleştirebilmek için Türki Cumhuriyetleri de kapsayan 20 milyon insanın son yy’daki katledilişini tarih kafamıza çakıyor ve bugün anılan cumhuriyetlerdeki insanların yoğun dönüştürme-asimile programları sonucu Türklüklerini bile unuttuklarını, geniş hinterlantlarına rağmen kukla yönetimlerle pasivize edilip dünya konjektöründe hiçbir söze sahip olamayacak ülkelere dönüştürüldüklerini acıyla izliyoruz. Bu dönüştürme hareketine Çerkesler içinde bir kaynak ayırabilecek Rusya , gerektiğinde etnik soykırıma, karşılaştığı direnç ve politikaları doğrultusunda rahatlıkla girebilecekti.

Milletimiz rahat bırakılmayacak tahrikler sonucu da savaşa zorlanacak ve elverişsiz coğrafya da yıkım, soykırım boyutlarına varacaktı, emellerine ulaşmak için sayısal olarak tehlike arz etmeyecek seviyeye inene kadar bu soykırım bilinçli ve tüm dünyanın bugün dahi görülen duyarsızlığı altında gerçekleşecekti. Bu hazin gerçeği yaşayan insanlarımız, meseleyi mantık süzgecinden geçirerek değerlendirmiş ve tarihi bir karar alarak altına kanla atılmış bir imza bırakmışlardır. YILLAR SONRA GELECEK, ÇERKES GERÇEĞİNİ DÜNYA MEDENİYETİNE HAYKIRACAK THAMADE YÜREKLİ ÇERKES DELİKANLILARININ BU İMZANIN ÜZERİNE MÜHÜRLERİNİ BASACAĞI UMUDUNU GELECEĞE HAVALE EDİYORUZ.

Osmanlı'ya gelirsek; o gün itibariyle tüm dünyanın İslam coğrafyasının hamisi olarak gördüğü halifeliğin hala Osmanlı'da olduğu bir devlet karşımıza çıkıyor. Osmanlı milli bir devlet olmaktan ziyade ümmet anlayışı yerleşmiş bir devlettir ve kendisini dünyadaki tüm Müslümanlar üzerinde hilafetin merkezi olarak ilan etmiştir ve dünyada bunu kabul etmiştir. Dolayısıyla Osmanlı'nın dış politika adına yaptığı hamleler İslam devletinin gerektirdiği anlayış içinde cereyan etmiştir. Osmanlı'nın Çerkesler üzerinde güttüğü politika milli bir politika değil, çıkarları da milli çıkarlar değildir. Çerkeslerin Müslüman olması, civanmert, vefa hissiyle dolu oluşları Osmanlıyı yani dünya üzerinde hakim olan tek İslam ülkesini, sınırları içindeki stratejik noktalara Çerkesleri yerleştirerek bugün dahi süregelen bir misyonu onlara yükletmiştir.

Bugün Çerkeslerin devletle bu kadar barışık olmasının zihni arka planında hala bu misyonun etkisi vardır. Osmanlı ile Çerkeslerin yaptığı bu zımni anlaşmanın altında İslamiyet yatmaktadır. Eğer sosyalist Çerkes dostları o günün şartlarında yaşıyor olsalardı muhtemelen onları İran sınırına yerleştireceklerdi.

Kısaca, Halifeliği elinde bulunduran ve çoğunluk İslam ülkelerinin hilafetini kabul ettiği Osmanlı Devleti, yine kendisi gibi Müslüman olan Çerkesleri İslam Devleti'nin ve Hilafetin Bekası için stratejik noktalara yerleştirmiştir.

Bu meseleyi o gününün devlet anlayışı ile anlamaya çalışırsak Çerkeslerin ve Osmanlının nasıl bir ruh haliyle hareket ettiğini daha mantıklı çözebiliriz kanaatindeyim. Görüleceği üzere ne Osmanlı milli çıkarları için Çerkesleri kullanmıştır ne de milletim Rusların zulmünden kaçarken başka bir milletin hegomanyasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Dediğimiz gibi meseleler bugünün şartlarıyla değerlendirildiğinde yanlış anlamalara mahal vermektedir.

Şimdi başa dönersek talihsiz yazının ilk paragrafında kısa analiz adı altında, yukarıda belirtilen gerçeğin yattığını, Osmanlı'ya göçün bir talihsizlik olarak yorumlandığını ve göçte Osmanlı çıkarlarına, gerici-işbirlikçi adı altında samimi inanan insanların ayrımını yapmayarak gerici kimliğiyle tüm inançlı Çerkeslerin, dahil edildiğini, Osmanlının stratejik yerlere yerleştirme çabasının entelijans faaliyetleri ile değil (gerici-işbirlikçi Çerkesler eliyle değil) dinine ve vefasına güvenildiği için Çerkeslere verilişinin ıskalandığını, dehşet içinde görüyoruz. Şunu da görüyoruz ki, gerici Çerkes yapılanmasına yaşam alanı sunan Müslüman Çerkes Topluluğu geneli itibariyle o günün şartlarına bağlı olarak Osmanlıya göçü meşru gördüğünden topluca bu hakarete maruz kalmaktadırlar.

Tüm bunlara rağmen inançlara saldırı yoksa ya tarih bilinmiyor ya da alıntıların bile dikkatli okunmadığı orta da. Kim bilir belki de neyin-neden yazıldığı dahi bilinmiyordur. Slogan kokan ifadelere, koskoca bir Çerkes realitesi kurban edilmemeli. Bugün ne Osmanlı Devleti ortada ne de yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde o devlet anlayışı ve bugün ne o günkü Çerkesler ortada ne de o günkü Çerkeslerin düşünce yapısı. Eskilerin yerine inşa edilenler ve doğup yaşayanlar bambaşka söylemlerle dünya arenasında boy gösteriyor. Tarih boyunca akmak için hep bir mezra bulmuş Çerkes realitesi tarihin bu son dönemecinde dünya medeniyetine kendini ifade edebilmek için nasıl bir rol seçecek merakla bekliyoruz.

Dualarla, ruhlarımıza diktiğimiz abidenin, sürgünün asıl kahramanları için, sonsuza kadar ayakta kalması ümidiyle.

sayfa  1    2    3    4    5