...................
...................
KABARDEYLER VE SAYIN ZEMSKY SABOR  -3
Badinokue Bey
08 Ocak 2009
                         
...................
 
...................
CircassianCanada Notu: Aşağıda yayınlanan metinler Denetim Kurulu Üyelerimizce denetlenip yayına verilmiştir.
                     

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,


Yazınızdaki karışıklık CC’dan mı sizden mi kaynaklandı bilemiyorum.
 

Rica etsem tekrar yollar mısınız?

Saygılarımla

 

 

Necdet Hatam

25.01.2009

 

Sayın Janxot,

Karışıklık benden kaynaklandı. Sizin yazınızı sayın Aytek yanıtlamış gibi yanıtladım. Biraz da şaşırarak...

Ancak "laf ebeliği" terimini kimler için kullandığımın anlaşılmış olduğunu sanıyorum.

Dönüş konusuna klavye başında iken bir daha dönecek olursak, eleştirdiklerimiz dönüş yapmayanlar, bu olanakları bulmayanlar, özel durumları nedeni ile dönüşü geciktirenler değil.

Eleştirilen dönüşün merkeze alınmaması... Kişi yaşam boyu hiç dönmeyecek olsa bile dönüşe yararlı olabilir diye düşünüyorum. Anavatan merkezli düşünülürse el birliği gönül birliği ile sorunların aşılması daha kolay olur diyorum...

Sayın Bidanuk sorduğunuz soru bence halkın anaerkil yada babaerkil olduğundan çok kavramın o dilde en etkili nasıl söylenildiği ile ilgili. Türkçe’de yerleşik olan ya da bize yerleşik ve alışılmış şekli yaygın şekil "anavatan" gibi geldiği için bunu kullanıyor ancak Adıghabze yazarken Adej xeku, Адэжь Хэку yada Адыгэ Ч1ыгeжъ diyoruz. Bir başkası tahayyül ettiğimiz kavram için daha etkili olduğunu düşündüğü bir başka ad kullanabilir...

Adlandırmadan çok anlatılmak istenen kavramı önemsiyorum.

Sayın Janxot karışıklığa neden olduğum için özür dilerim.

Saygılar...

 

 

Adigeeale

25.01.2009

 

Sayın Necdet Hatam;

Dönüş konusunda temel sorunun ekonomik olduğunun altını çizmemiz gerekir. Evet, Türkiye’nin, Rusya Federasyonu’ndan daha demokratik ya da daha güvenli bir yer olduğunu iddia edemeyiz. Hatta şahsi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirleri ile karşılaştırıldığında, Maykop kesinlikle çok daha güvenli ve yaşanacak bir yer.

Ancak, ekonomi konusuna gelince her şey değişiyor, maalesef. Siz, dönüşün ekonomik boyutunu her ne kadar küçümseseniz de her Adige için bence en önemli faktör oradaki ekonomik koşullardır. Mevcut durumda, para sahibi Adigeler dönüşe sıcak bakmadığına göre davetinizi sizce kim kabul edecek gibi görünüyor? Yüksek öğrenim görmüş, orta veya üst gelir grubundaki Adigeler sizce Adigey’de ne iş yapabilir? Anavatanda hangi alanda, ne düzeyde işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır? Bu konuda Adigey Ö.C. ile diaspora ülkeleri (özellikle Türkiye) ile birlikte yürütülmüş/yürütülen resmi bir çalışma var mıdır?

Bu sorulara cevap bulunduğu takdirde, diasporada yaşayan Adigeler için “Niye dönmüyorlar?” şeklinde bir soru sormaya da gerek kalmayacaktır. Ekonomik açıdan gelişmiş bir ülkeden, daha az gelişmiş bir ülkeye doğru bir göç hareketine dünya üzerinde şahit olunduğunu sanmıyorum. Bundan sonra da böyle bir toplumsal olguya ihtimal vermiyorum. Olsa olsa ne olur, emekli olan (ekonomik kaygısı bulunmayan) yaşlı nüfusun anavatana doğru yer değiştirmesi gerçekleşir. Batı ve Kuzey Avrupa Ülkeleri’nden, Akdeniz sahillerindeki Alanya, Bodrum gibi kasabalara emekliliğini geçirmek üzere yerleşenler gibi.

Siz: “Özetle önce dönüşe evet denecek, dönüşe evet diyenler sağlıklı dönüşü birlikte kotaracaklar, sorunları birlikte aşacaklar. Yardımlaşacaklar, devletin bu dönüşü daha çok önemsemesi çalışması yapacaklar. Yani çalışmalar dönüş odaklı olacak.” diyorsunuz. Anlaşılan, mekanizmayı tersten çalıştırmayı düşünüyorsunuz. Bence doğrusu, öncelikle dönüşe yönelik çalışmaların kişiler değil, kurumlar düzeyinde planlı biçimde yapılması, daha sonra ihtiyaca uygun kişilerin dönüşüne öncelik verilmesi olmalıdır.

Bir Adige olarak, dünya üzerinde gururuna en şiddetli biçimde bağlı milletlerden birinin Adigeler olduğunu biliyor olmalısınız. Bizim insanımız, el açıp başkalarına (devlete dahi) yalvaramaz, gerekirse aç kalır ama başkasına muhtaç olmak istemez. Bu nedenle, yaşadığı ülkeyi bırakıp başka bir yerde (anavatanı da olsa) dilenmek zorunda kalmayı göze alamaz.

Uzun sözün kısası, dönüş konusunda ciddi ve resmi bir çalışma yürütülmediği müddetçe sizin davetiniz, “haynape” olmasın diye nezaketen yapılmış sayılır.

Adigeeale

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Arkadaşlar değerli thamademiz forum sayfalarında sorularımıza cevap veriyor, bizlerle konuşuyor ama bu olayı fazla abartmamak ve gerekli gereksiz sorular sormamamız gerekiyor.

Soru sormadan önce araştırmak lazım.

Değerli thamade, benimde çoğu zaman olduğu gibi aklımda olan şeylerden birini daha söylediniz. Şu İnternet Tv olayı.

Oraya gidipte geldiği yeri unutanların neler yapabileceğinin en basit örneği bu. Adigey'de Tv de gösterilen hiçbir yayını diaspora izleyemiyor, çok basit olsa da bu yapılmıyor nedense. Nart TV bile izlenmiyor sanırım.

Sizi gayet iyi anlıyorum ben. Bu milleti uyandırmak zor iş. Sanırım bizimde ömrümüz bununla geçecek...

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,

Yazınızı tekrar yazdırdığım için asıl ben sizden özür dilerim.

Lütfen beni ve benim gibi düşünenleri Badinokue’nin tabiriyle anayurda dönüşe karşı insanlar olarak da algılamayınız.

Dönüşün ne kadar güç olduğunu en iyi bilenlerden biri olarak ve her zaman Kafkasya gerçeklerini yaşayarak ve anlatarak insanımıza yardımcı olmamız gerektiği kanısındayım.

Yani tabirinizle inadına dönüşçü hiç olamadım maalesef.

Hatta devamlı olarak muhalif olarak anıldık.

Belirttiğiniz gibi bu konu hakkında Adigeleri bıktıracak kadar, yeter artık, dedirtecek kadar sayfalar dolusu yazıldı, çizildi. Sonucunda da hiç kimse hiçbir şey elde edemedi. Yazılanlar da masal olarak kaldı.

Konuyu ezbere olmadan tüm gerçekleriyle ve çıplaklığıyla anlatmadan da masal okumaya devam ederiz. Yukarıda yazdığım bazı konular bunların en basiti. İnsanımıza şartların zorluklarıyla ve gerçeklerle bunun imkansız olmadığını ama aşmamız gereken de ‘’şu şu problemler var’’ şeklindeki bir yaklaşımın her zaman savunucusu olmaya hazırım.

Belirtmeden geçemeyeceğim: Eğer bu bahsettiğimiz dönüş toplu değil de bir kaç kişinin gelmesiyle gerçekleşecekse herkes yerinde otursun boğulur gideriz.

Umarım anladınız sayın Hatam.

Selam ve saygılarımla.

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Saygıdeğer thamade,

Bir önceki adımı kullanarak yazdığınız yazının tümüne katılıyorum. Zaten söylenen eleştiriler bana değildi, anlaşılmıştır yani.

Sayın Faruk,

Bize zarar veremezler, derken demek istediğim şey; eğer biz izin vermez isek bize zarar veremezlerdir. Ben hiç babası Oset annesi Adige olan görmedim ya da annesi Çeçen, babası Adige olanda görmedim. Bir iki istisna olabilir ama bunun toplumsal sorun olması için Türk, Kürt v.b. ile evlenme oranı gibi bir oranın olması gerekir. Mesela babası Türk ve annesi Adige, Abaza, Abhaz olan çok gördüm. Tam tersi de görülüyor. Her iki durumda Adigelik adına bir asimilasyondur orası ayrı...

Kentleşme biz Adigelere hiç yaramıyor, çünkü "milliyetçi" değil "rahatçıyız". Sorunların en büyüğü de bu zaten.

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Aytek,

Ne yazacağımızı ne soracağımızı senden öğrenecek değiliz. Yanılıyor muyum yoksa?

Sen değerli thamadeni anlıyorsun da biz anlamıyoruz: Sayende de millet uyanıyor öyle mi?

Lütfen saygılı ol, yazdıklarına dikkat et

 

 

Aytek Sey

25.01.2009

 

Sayın Turgut sizde dahil herkese gerekirse bir şeyler öğretmeye adayım. Akıl vermek değil bu aklı kullanmayı beceremeyenlere yol göstermektir olay... Bu işi gurur meselesi yapmayın.

Dönüşü desteklememek başkadır, onun olabilirliğini görmezden gelip ha bire sorunlar çıkarmak başkadır. İş yok, güç yok v.s. Giden adam kendinden önce ilerde doğacak çocuklarını düşünecek ki, neyi göze alarak gittiğinin farkına varsın. Sen zorluk çekeceksin illaki ama ilerde çocukların Adige gibi yaşayacak, konuşacak. Onun bunun hizmetçisi olmayacak. Hizmetçi olsa bile kendi insanına, ülkesine hizmet edecek.

Dediğim gibi milliyetçi değiliz, rahatçıyız.

Bu ulusal bir meseledir arkadaşlar, var olma meselesidir. Bu durumda hiçbir menfaat güdülemez. Artık kendinize gelin. Vatanı için cephede savaşmakla bu durumun hiçbir farkı yoktur. Oraya gidecekseniz bu kafayla gidin ki iş bulmak adına Adigey'e giden binlerce Koreliden farkınız olsun...

Ya susun ya da emekçilere, örnek insanlara destek verin.

Hazırcı zihniyettir bunun adı açıkça söylüyorum. Adige terbiyesi artık bir şeye yaramıyor, bunu anlayacak Adige kalmadı çünkü.

Saygılar

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Aytek,

İnsan aklının yaşıyla ölçülmeyeceğini iyi bilirim. O yüzden yaşını da sormayacağım.

Fakat tartışmayı kişiselleştirmemek için mail adresimi yolluyorum oradan devam ederiz.

turgutjankat@hotmail.com

 

 

Necdet Hatam

25.01.2009

 

Değerli arkadaşlar,

Şimdi yazacaklarımı birinizden biri üzerine alınmasın lütfen. Eleştiri konularının belki bir bölümü size yönelik olacak, kim bilir belki de sadece sizin dışınızdakilerin yanlış bulduğum yaklaşımlarını eleştirmiş olacağım. Belki de dönüşü nasıl gördüğüme şöyle bir değinmiş olacağım.

Öncelikle kişileri değil zihniyetleri, yaklaşımları eleştirdiğimi asıl eleştirilmesi gerekenin yaklaşımlar olduğuna inandığımı bilmenizi isterim. Kişiler yanlış bulduğumuz yaklaşımda ısrarcı oldukları ölçüde eleştirilmektedir.

Aranızda öğrenci olmayan yoktur. Kimileriniz de belki öğretmendir. Dolayısı ile bazen bir öğrencinin, konuyu bilmediğinin kanıtı sorular sorduğunu yaşamışsınızdır. Benzer şekilde kimi söylemler de söyleyen kişinin belki dönüş karşıtı değil ama dönüş merkezli düşünmediğini kanıtlar...

Genç arkadaşların önce bu çelişkilerinin bilincinde olması, bizim kuşağın, bizden önceki kuşakların yaptığı yanlışların farkında olması, kendilerinin benzer yanlışlara düşmemesi gerekmektedir.

Önce ulusal sorunun çözümünden kimin sorumlu olduğu sorusu ile başlayalım. Evet sizce bu konuda en çok çalışması, yorulması gereken kimdir? Kurum başkanları, yönetim kurulu üyeleri mi? Cumhuriyetlerimizin yöneticileri mi? Bence değil. Ulusal sorunun çözümü konusunda en çok çalışması, çabalaması gereken, özveride bulunmayı gereken kişi kendisini en çok sorumlu hisseden kişidir. Ancak gerçek Cumhuriyetlerimiz yetkilileri, kurumlarımız yöneticilerinin olayı sahiplenmesi ölçüsünde çözüm de daha sorunsuz olacağı da bilinmektedir. Dolayısı ile kendini halkından sorumlu sayan kişi, kurumlarımız, devlet yöneticilerimizi sadece eleştirmekle görevini yapmış olamaz. Kurumların öneminin, devlet yöneticilerinin öneminin bilincinde olduğu gibi bu yetkililerin olayı sahiplenmeleri için gerekli çabalarda da bulunması, görev talep etmesi, görev alması ve sorunu çözme çabalarına kurum gücünü katması gerekmektedir.

Hiç katılmadığım görüş Dönüşten çok söz edilmesine karşın hiç ilerleme olmadığı görüşü. Bu yaklaşımın dile getirilebilmesi için ya gelişmelerin bilmiyor olmak ya bilinenlerin öneminin bilincinde olmamak yada dediğim gibi anavatan merkezli, dönüş merkezli düşünmüyor olmak gerekir diye düşünüyorum.

Bir kere yüz elli yıldır kopuk bir ipin yeniden bağlanması, halat sağlamlığına eriştirilmesinin çok kolay olmadığının bilincinde olmak gerekmez mi? Her adımda bunu iki bin yılda sağlayanları övüp, on yıllarda sonuç alınamadığını eleştirmek çelişki değil mi?

Ayrıca Dönüş politikası ile Dönüşün pratikte gerçekleşmesi de karıştırılmıyor mu? Adıge halkının ulusal sorunlarının tek çözüm yerinin anavatan olduğunu bu netlikle anlaşılmış olması, başka somut bir çözüm önerisi getirilememesi Dönüşün ne denli başarılı olduğunun göstergesi değil mi?

Halkımızı süren Rus İmparatorluğunun varisi Rusya Federasyonunun politik ve ekonomik katkıları ile Yugoslavya'daki Çerkeslerin anavatana geri getirilmesi, Dönüş'ün değil de kimin başarısı sizce? Sürgünü olduğu bir ülkeye dilekçe ile dönülüyor olması da Dönüş'ün başarısı değil mi? Türkiye'de anadili yayın hakkını birleşikçiler mi savundu sizce? AB projeleri çerçevesinde anadilde kurslar açanlar, şu an pek izlenmese de Tv yayınlarını başlatanlar, izlenecek yayınları isteyenler Birleşik Bağımsız Kafkasya Düşünü görenler midir?... özetle sadece halkımız siyasetleri olarak değil Türkiye genelinde de Dönüş siyaseti perestroikadan sonra da ayakta kalabilen, olabilirliği değil olmazsa olmazlığı çok net olarak ortaya çıkan bir siyasettir ve elbetteki çok başarılıdır.

 

En büyük yanlışlık Dönüşçülerin başarısızlığının Dönüşün başarısızlığı gibi gösterilmesidir.

Ancak bilinmeli ki başarısız dönüşçüler bile yıllardır Dönüş karşıtlığı yapanlara, dönüşü desteklemeyenlere göre yine başarılıdır En azından teorileri ayaktadır. Samimi dönşçü oldukları dönemde atmış oldukları her adım Dönüş yolunun açılması, döşenmesine katkıda bulunmuştur.

Şimdi düşünün yıllar yılı çeşitli sol gruplarda gece gündüz emek veren birbirleri ile kavga eden salt kendi siyasetlerine kazandırmak için derneklere gelen ve kendilerine programınız nedir? halkımız için gelecek vizyonunuz nedir diye sorulduğunda "Devrimle sorunlar çözülür" yada "biz dönüşe karşı değiliz" den daha somut bir şey getiremeyen, getirmeyenlerle yıllar yılı dönüşün lafını etmiş, okuma yazma öğrenmiş, alfabe yayınlamış, kurs açmış, günlerini derneklerimizde harcamış, anavatanı ziyaret etmiş, anavatandan gelen konuklarımızı karşılamış, halkımızın onları tanımasını sağlamış, toplantılarda kitle önünde anadilin konuşulmasının bedel gerektirdiği dönemlerde bile kitle önünde anadilde konuşmuş, halkı için sorgulanmış, işinden gücünden olmuş, hapis yatmış kişiler bir olabilir mi? Anavatandaki değişen ekonomik koşullar değiştiği yada bir başka nedenle dönüşü sağlayamadıkları için tüm bu saydıklarımı, daha fazlasını yapan arkadaşlar başarısızdır diye bir çırpıda silinebilir mi?

Dönüşçülerin eleştiri öz eleştirisi kendi iç sorunlarıdır. Gün gelecek o da yapılacaktır, yapılmaya da başlamıştır. Ama bu, Dönüşü merkeze koymayan kişilerin arkadaşlarımızı uluorta eleştirebilecekleri anlamına alınmamalıdır. Herkesler önce kendi geçmişleri ile hesaplaşmalı, günümüzde yapabilecek olup da yapmadıkları için kendisini sorgulamalı daha sonra ancak eleştiri okları bir başkasına yöneltilmelidir...

Değerli arkadaşlar şu şu olmasa kitlesel dönüş olmaz, yada bireysel dönüşler çok önemli değildir, yaklaşımı da kitlesel olayların gelişimine ilişkin bilgi eksikliğinin kanıtıdır. Siz hiç bireysel başlamamış bir kitle hareketi düşünebiliyor musunuz. Yada küçük bir fiske ile patlayan kitle hareketlerinin nedeni bu fiskedir denebilir mi. O fiskeye gelinceye kadar bireysel emekler, bireylerin özverileri görmezden gelinebilir mi?

Anavatandaki sorunlara gelince,
Arkadaşlar sadece geçmişi yazmak, nasıl tarih değilse, sadece sorunları konuşmak da sorumluluk değildir. Anavatanla kırk yıldır çok yakın ilişki içindeyim. Anavatan düşlerini görmeye başladığımızda belki çoğunuz daha hayatta değildiniz. Dolayısı ile sizin bildiğiniz sorunları yüze katlayabilirim. Peki bunlar tartışılmasın mı? tartışılmıyor mu? Elbetteki tartışılsın, tartışılıyor da giderilmesi için çaba da harcanıyor, harcanacak da... Yaptığım en öncelikli iş bu diyebilirim.

Ama bunların her zaman olduğu gibi yeri ve zamanı vardır. Günümüze kadar hiçbir siyasetin hiçbir halkın yapmadığını dönüşçülerden istenmesin. Partiler siyasetler, sorunlarını siyaseti benimseyenlerle, siyasetin başarılı olmasını isteyenlerle tartışır. Koz olarak kullanacak karşıtların önünde, hele sanal ortamda sorunlarını tartışmaz. Tartışılması politik hata olur. Sorunlarını gündemde tutularak değil, eğer biliniyorsa sorunsuz somut çözüm önerileri getirilerek Dönüşün yanlışlığı ortaya konabilir ancak.


Dönüşü hedefe koyan insanlarımız, halkımızın gelecek sorumluluğunu yüklendiği ölçüde sorunları da bilecek, ancak bunları yapılması gerekeni yapmadığının haklı gerekçesi olarak bir köşeye yazıp rahatlamayacak, nasıl çözülebiliri, hangisine öncelik verilmesi gerekliliğini düşünecektir. "Dönüş karşıtı olmamak" Çözüm için yeterli değildir. Dönüşü hedef bilmek zorunludur.

Dönüşü bu şekilde hedefe koyanların eğer samimi ise her zaman her yerde yapabileceği şeyler vardır. Her zaman söylediğimiz gibi dönüş için dönüp anavatanda yaşıyor olmak çok, çok önemli olmakla birlikte zorunlu değildir. Diasporadaki her kes de dönemeyecektir.

Ancak, dönüşü amaçlamış kişilerden her birinin, ekonomik durumunun el verdiği ölçüde aşağıda sayacaklarımızdan birini mutlaka yapabileceği, bunlardan birinden birini yapmayanların dönüşü çözüm önerisi olarak görmediği söylenebilir diye düşünüyorum.

Örneğin,
Hiç anavatana dönmeyecek olsa bile her ortamda dönüşü savunan dönüşçüdür.
Dönüşe zarar verebilecek söylem ve eylemlerden kaçınabilen dönüşçüdür.
Dönüşe zarar verebilecek söylem ve eylemlerde bulunanları eleştiren dönüşçüdür.
Kurumlarda görev alan, kurum yetkili organlarında savunan, dönüşün kurumların önceliği olmasına çaba gösteren kişi dönüşçüdür.
Anavatanı bir başka tatil kentine tercih eden dönüşçüdür.
Maaşlarının çok az olduğu bilinen bir cami imamına, din görevlilerine olanakları ölçüsünde katkı sağlayan dönüşçüdür.
Benzer amaçlarla bir havuz oluşturulmasını sağlayan daha büyük sorumluluk üstlenen bir dönüşçüdür.
Üniversitede okuyan öğrencilere burs sağlayan, bir kültür ürününün güneş görmesini sağlayan, bir kültür işçisine teşekkür mektubu yazan dönüşçüdür...

Dönüşçülerin yapması gerekenler daha sayfalar sayfalar alır..

Yazılarımın hep uzun olduğundan şikayet edildiği için burada bırakayım. İlgi görürse sürdürürüz. Ancak bir kez daha altını çizeyim. Lütfen bilin ki dönüş adına eleştirilenler, dönüş yapmadıkları, ya da tekrar diasporaya döndükleri için değil dönüş programına katkıda bulunmadıkları için eleştirilmektedirler. Bu ayrımın bilincinde olunmasını diliyorum...

Sevgi ve saygı ile...

 

 

Turgut Janxot

25.01.2009

 

Sayın Hatam,

Tamamına katılmasam da aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkür ederim.

Saygılarımla.

 

 

Dönüşçü

25.01.2009

 

Dönüş sayın Hatam’ın gündeminden düştüğü gün daha başarılı olacaktır. Özeleştiri ise işin hikayesi.

 

 

ZemskySabor

25.01.2009

 

On yıllardır üzerinde bu kadar kalem oynatılan bir halkın vatanına ''dönüş'' projesi başarılıdır.

Başarılıdır, çünkü asimilasyoncu güçlerin ve onların ekmeğiyle büyüyen kendine yabancılaşmışların, bütün fiziki ve zihni engelleme çabalarına rağmen ''dönüş fikri'' ve ''dönüş eylemi'' 145 yıldır Çerkes halkının belleğinden kazınamamıştır.

Çünkü dönüşün bir seçenek olmadığı, yaşamsal bir mecburiyet haline geldiği, artık gün yüzü gibi açık bir gerçeklik olarak kabul edilmektedir.

Sağır sultanın bile duyduğu, kör dervişin bile keşfettiği bu gerçekliği; laflazanlığa soyunarak geçiştirme çabalarının, taca çıkan sorularla uzatmalarda mutlaka kazanacağını uman hizipçi karakterlerin, nihayetsizliğe açılan asimilasyon sandalının kendine yabancılaşmış gönüllü tayfalarının Kafkasya kıyılarında kopması muhtemel fırtınalar ile sandalın batmasını ummalarının ve Adige halkını öğüten taş değirmenin ısmarlama kalemşorlarının her dem gayri ahlaki özverilerini gerçekliğe aykırı fikirlerini birleştirip, dönüş fikrini ve eylemini
inkar etmelerinin hiçbir geçerli manası yoktu, yoktur ve var olamayacaktır.

Bunun en iyi kanıtı zamandır. İnsan yaşadıkça öğrenir, yaşlandıkça değil, zaman sadece armutları olgunlaştırır.


Olgun armutlar, eğer pespaye bir şekilde toprağa düşüp çürümeyeceklerse, sahipleri onları hizmetleri mukabilinde pek güzel onurlandırıp cam kavanozlarda reçel olarak değerlendirecektir elbette. Oysa hiçbir zaman toprağa düşüp yeni bir filiz veremeyeceklerdir. Kendinden sonra gelecekler için bir çekirdek olup yeşeremeyecektir.


Dalında geçirdiği zamana herkes bir baksın, kim zamana karşı bir zafer kazanabilmiş ki?
Ancak kendi toprağında yaşayanlar yeni filizler verebiliyor. Gerisi ya reçel ya pekmez olup onurlandırılıyorlar ya da hiç var olmamış gibi toprağa düşüp çürüyorlar.

Dönüş sadece bizim için değil, bizden sonra geleceklere de lazımdır. İnsan şahsi tarihinde, kendinden sonra gelecek nesillerin saygıyla yad edeceği, erdemli bir duruş, örnek bir vaka bırakmak istiyorsa, Adige’yim diyebilenler imkanı olduğu anda taş değirmenden kurtulup vatanına kavuşmayı bilmelidir.

On yıllardır bu halkın üzerinde kalem yerine kılıç oynatılmış olsaydı, bundan daha bedbaht durumda olmazdı.

Dönüş fikrine ve bu fikrin eylemine sahip çıkan halkımıza sahip çıkalım. Sadece dönüş fikrini geliştiren ve organize edebilecek olan bir örgütlenme için bir araya gelelim.

Selam ve saygı, dönüşü düşünenler ve dönebilmek için dövüşenlere olsun.

 

 

Badinokue

27.01.2009

 

Merhaba, diğer katılımcının nitelendirdiği gibi ismi güzel!

Bizi arıyormuşsunuz, bu kadar sevildiğimizi bilseydik gereğini yapardık...

Konuya gelince, konu sizin tabirinizle hiçte gereksiz bir konu değildir, kusura bakmayın. Bizler Adige birliğine inanlar olarak Kabardeylerimiz aleyhinde propaganda ve saptırma istatistiklerle genç Adigelerin kalplerini fitnelemenize, insanları yanlış bilgilendirmenize karşıyız ve takipçisiyiz.

Tarih maalesef sence ve bence yazılmıyor sayın ismi güzel. Ortada doküman, tutanak, görgü tanıkları var. Üstüne üstlük diğer başlıktaki istatistik baz alınırsa TC’deki KABARDEY Adigelerin sayısına bağlı olarak bu kadar ciddi bir rakamın varlığını iftira ve manipülasyonlarla legitime etme gayretiniz amacınızın ne olduğu konusunda da ışık tutuyor. Kulaktan dolma bilgilerle yola çıkıp bağırabilirsiniz ama toplum içinde halkı ilgilendiren konularda meydan sırf size ait değildir. Tüm Adige halkınındır. Aramızdaki fark (biri) biz olaya Adige olarak bakıyorken sizse Çerkes olarak bakmaya çalışıyorsunuz!

Bizi "mefhum Çerkes" kavramı ilgilendirmediği gibi Çerkesler de ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren Adige halkıdır. Diğer halkların başına da felaketler gelmişse ve rahatsızlarsa söz ve yetki onlardadır.

Bizler fi tarihinde kimin kime ne yaptığının kaygısında da değiliz. Ancak bu yaşananlardan tecrübe çıkararak, dogma oluşturmadan, önümüzü görüp yüzümü tarihi Adige ülkesine döndürmenin ve döndürenlerin yanındayız.


Fakat sizler ve diğerleri -en azından CC’da aktif olanları gibi- teslimiyetçi zihniyetle, ataları ve tarihi inkarla, bir iki kişiyi götürmekle, bir iki gurubu götürmekle değil, onurumuz ve haklarımızla dönebilmenin mücadelesini veriyoruz.

Kaldı ki, şimdiye kadar bir Abzegh’in sürgün edilenler biz değil atalarımızdı diyenini de duymamış, görmemiş ve okumamıştık. Burada ayrıca size samimi teşekkürlerimi sunarım. Bunu diyebilen bir Adige’nin (!) Rus-Adige savaş, soykırım ve sürgün adını dahi anması haramdır. Kimsesiz mezarlarında yatanlara ihanettir, nankörlüktür, günümüzde kimliksizleştirilmeye çalışılan Adige gençliğinin günahı ve vebalidir.

Onlar, bunları yasamışlarsa benim ne isim var yad ellerde, ben ne yapıyorum buralarda diye sorması gerekirken, gırnata çalmanız sizin de bildiğimiz Abzeghlerden olmadığınız gösteriyor, maalesef!

Ayrıca kimin nereye ne zaman gideceğine de siz hiç mi hiç karar veremezsiniz. Siz ve sizin hocalarınızdır TC Adige diasporasını, Adige çocukları, Adige gençleri birbirine yabancılaştıran, ‘’benden-bizden değil’’ci yetiştirmeye çalışan.
 

Havada takla da atsanız, ağzınızla kuş da tutsanız; sürgün ve soykırım siyasileştirilecektir. O gün geldiğinde hangi yüzle "seri siadigh'e" diyeceksiniz? Gerçi atalarını ret ve inkar eden bir şahısa belli bir yüzden bahsetmek çok hayalperest olsa gerek.


Konuya yeniden dönersek, Natxoaylar, Janeyler, Mexoshlar, Yecerkuaylar hatta Hatukuaylar Rus saldırıları altında inlerken, neredeydi süper demokrat Abzegh ve Shapsughlar?

Sizler birbirinizi yerken, biri diğerinin kızını kaçırıp hanlara, şeyhlere, sultanlara satarken, Hajimiko Kanshavu değerli taşs bulundurduğu zannıyla öldürebilirken, karalamaya çalıştığınız Pshilar devlet kurmak üzereydiler. Feodal ya da Spartaküs, değişen yok. Adigeler arasında belli kurumları, yaşama organları, yürütme organları, Adigelerde ilk ve tek halihazırda 20 bin atlıyı bulunduran, Besleney’den Hazar’a kadar olan coğrafya da büyüyen ve büyüten yine onlardı. Sizse astık, vurduk diye takla atarken halk per-ü perişan olmuştu. Başsız gövde ne işe yarar? İyi ya da kötü onların (Kabardeylerin) bir yöneteni vardı, düzenleri vardı. Diğerlerindeyse kimin eli kimin cebinde belli değildi (ezici bir çoğunluğun).

Kabardeylerin (yine ezici bir çoğunluğun) TC’deki tahmininizin aksine ağırlaşan şartlar nedeniyle değil, devletlerini kaybettiklerindendir. Adige tarihinde Kabardeylerden başka bir Adige boyu hiçbir uluslararası antlaşmalarda bağımsız ve tarafsız olarak kabul edilmemiştir. (bkz. Muhtelif antlaşmalar) Kusursa bakmayın tarih sizceyse-bizceyse yazılmıyor.

Yanlış bilgilenerek yazdıysanız önemli değil. Ancak bilerek bunu iddia ediyorsanız asıl gitmesi gereken siz ve hocalarınızdır. Aynı zamanda dışarıdaki düşmanı unutup içerdeki halkı fitnelemeye kalkışmanız da küstahlık ve egoistliktir.

Varsa alternatif Adige Ulusal politikanız yapıcı olarak paylaşın. Kırıp dökmek için uğraşıyorsanız duvarı tavsiye edebilirim ya da Çarlık Rusya’sı ve varisi RF’nu, işbirlikçileri ne dersiniz!

Adigeler gayet tabii de dönerler ama yöneticisi masa başlarında gizli kapılar ardında belirlenmiş bir cumhuriyete değil, Adigece dil dersleri eski çorap gibi çöpe atılmış bir cumhuriyete değil. Atalarını inkar eden, Adige sürgün ve soykırımını reddeden cumhuriyete değil. Tüm bunlara rağmen gitmeye uğraşanlara Rus hemşehrisi yaftası takarak kabul eden cumhuriyete değil. Kısaca parayla geleni kabul eden ve parasızı kabul etmeyen cumhuriyete değil. Kosovalardan getirdiği Adigeleri sefil eden cumhuriyete değil. Kendine ait TV’si dahi olmayan cumhuriyete değil. Sokakların, dağların, ırmakların, köylerin adının Adigece olmadığı bir cumhuriyete değil...

Umarım bunlar kafanızda biraz da olsa zonklarda sapla samani ayırt edersiniz...

Saygılarımla.

 
sayfa  1     2     3     4     5