...................
...................
ŞİİRLER  -6

Dr. YEDİC Batıray Özbek

                         
...................
 
...................

G Ö Ç

        I

Takvimlerin yaprağı,
  Kara bir haberle düştü.
    Hava sessiz,
      Çıldırtıcı bir sessizlik
        İnsanı öldürürcesine.
Güneş, bugün bambaşka
 Bir sıcak,
  Yakıyor, kavururcasına.
Hava sakin,
 Gök bulutsuz,
  Pırıl pırıl.
   Ağaçlar,
    Dağlar,
     Kuşlar,
       Kederden susmuş,
         Sessiz ve yaslı.
O kara günde,
 Yer gök sustu,
   Saygıya durdu,
    Kahramanlarına.
      Ve birdenbire,
       Tabiat hiddetlendi,
        Tufan gününü hatırlatırcasına.
Gök delinmişçesine,
 Yağmur yağıyor.
  Önce iplik iplik
   Göz yaşları.

   Sonra kudurmuşçasına,
     Lanet edercesine, düşmana,
      Deli, deli,
       Bakraç, bakraç.
Dağlar,
 Ağaçlar sarsılıyor,
  Köklerinden sökülürcesine,
   Ve
    Gök toprağa,
     Toprak ırmağa,
       Irmak denize
        Karışıp, taşmış
         On dört Nisan, 1864 de.
Çaylar, derelere,
 Dereler, ırmaklara,
  Irmaklar, Karadeniz’e,
   Sel olmuş akıyor.
    Dağlardan,
     Kol, kol,
      Budak budak,
       Yırtılırcasına,
        Parçalanırcasına,
         Akan, sel değil,
          Yokluğa sürülen,
           Adıge ulusu...
Meçhul karanlıklara,
  Dur, aman demeden,
   Dinlemeden, dinlenmeden
    Ölümü bahasına olsa da,
     Karadeniz'e
      Diri, diri gömülmeğe,
       Grup, grup,
        Çoluk, çocuk,
Ama nereye ?
 Nine, dede,
  İhtiyar, genç
   Akın akın,
    Ama nereye ?
     Düşünen yok.
      Önleyen yok.
       Dur, aman diyen yok !
        Meçhullere,
         Meçhul ülkelere,
          Ve yarınlara doğru,
           Bir yokluğa,
            Ebedi bir yokluğa,
             Sürülüyor, Halkım.
Yokluğa,
 Kabus olmaktan sıyrılıp,
  Gerçek olmuş,
   Koşuyor çılgınca.
    Dağlarda akan çılgın
     Derelerle, akarsularla
       Fırtınalarla
       Yarışırcasına.
Kimse dur demiyor,
 Kimse durdurmuyor,
  Yokluğun başlangıcı
   Ve sonu olan sürgünü...
Gözlerde
 Bir nem var,
  Ağlamaktan yorulmuş.
   Yaş yerine, kan akan.
    Kopartılmış,
     Irmağımın,
      Bir kolu, bir bacağı.

      Gözler, oyulmuş,
        Akıyor kan,
         Yaş yerine.
Düşünemez olan başlar,
 Birer iskelet,
  Etsiz,
   Kolsuz,
    Kansız
     Ve ruhsuz.
Lanetlenmeyi çoktan hak etmiş,
 Hainlere,
  Vatan
   Yine o hain evlatlarına ağlar,
    Ağlar, ağlar.

          II

Kıyılardan Karadeniz'e,
  Vapurlar açıldı.
   Ben diyeyim beşler,
    Sen diyesin on ikiler.
     Güverteler
      Kollarla,
       Bacaklarla,
        Yığın, yığın yığılı.
          İskeletli gövdeler,
           Ruhlardan yoksun.
            Meçhule doğru yol alır,
             Olanca hızıyla.
Güvertelerde, sel
 Akıyor,
  Gözyaşlarıyla.
   Ve Karadeniz'de,
    Sallar.
Üstlerinde binlerce ölü,
 Bir değil, binlercesi,
  Her metrede beşi onu
   Yüzüyor meçhullere doğru.
    Karadeniz,
     Daha da karardı bu gün.
      Karadeniz,
       Kızıllaştı bu gün.
Karadeniz,
 Cellatlaştı bu gün.
  Ve o da akıyor,
   Tüm acımasızlığıyla,
    Kutsal ! ülkeye doğru.
Ne yücesin, kutsal ülke !
 Ağlanır uğrunda,
  Çok uzaklardan da olsa.
   Öpülür toprağın,
    Cehennem meydanı olsan da.
     Düşünen yok,
      Halkının,
       Vatanının geleceğini.
        Hedef yine o,
         O nalet, kutsal ülke !
Ey, Tanrım,
 Hıncın, öfken nedir halkıma ?
  Neden, böylesine zalimsin,
   Ulusuma karşı ?

     Kutsal ülkene,
     Koşturdular bilmezcesine,
      Neden,
       Denizde,
        Çölde,
         Kutsal toprakta,
          Tırpan gibi biçtin
           Masum insanları ?
Kastın
 Yok etmek,
  Silip, süpürmek miydi,
   Yeryüzünden,
    Çerkes halkını ?
     Bir ulus, davacı senden,
      Kalk ayağa,
       Hesap ver,
        Kutsal ülke.
         Hesap ver
          Kutsal Tanrı !

Bir ırmak akıyor yad illere,
Dağların bağrından kopa, kopa.
Çağıltılarla, inleyen yaslı nağmelerle,
Nereye aktığı bilinmeyen bir ırmak...

Çiçeklerle yoğrulmuş, buram buram kokan,
Adığey benim vatanım ve gururum.
Bir ulus yere vurulmuş, çiğnenir ayaklar altında,
Yapış yapış olmuş kara toprakta.

Rüzgar eser orada, tatlı ve serin,
Karlar savrulur, yapraklar ocaktan ocağa.
Ağlayan yaslı kara toprağa cevap vermeyen,
Kendini unutup, diyar diyar koşuşan ırmağım.

Ağaçlar sararmaz orada hiç bir mevsim,
Tıpkı armonikamdaki bir Zefak'u, Tleperuş.
Sen onların özlemiyle yanıp tutuşurken,
Akacaksın daha nice yıllar kendini bilmeden.

Başkaları için çalış, aksın alın terin,
El topraklarında şöhretinle sarhoş ol gönlünce ?
Unut kendini. Saklan, unuttur kendini,
Tüm halklar gururla asıllarını söylerlerken.

Senin ulusun da yüce, diğer uluslar gibi,
Çiçekler döküldü, meyve verecek iken.
Kandırdılar ırmağım seni, yol açtılar meçhullere,
Kedilerine hep uşaklık edesin diye.

Uyan artık !
Şöyle bir silkin !
Haykır evrene Çerkes olduğunu
                             gururla.
Diğer uluslara köle olmaktan
                usanmadın mı ?
Atanın sızlayan kemiklerinin
  acısını hala duymadın mı ?



BAYRAK VE VATAN

Bir bayrak,
Vatan, düşüncesi yok mu sende ?
Gönlünün derinliklerinden fışkırmış,
Yada kök salmış.
Yoksa hiç mi hiç düşlemedin mi bunları ?

Bir vatanımız var kuzeyde,
Kaf Dağının bağrında,
Adığey.
Tarih boyunca,
Hür yaşayıp
Hür kalan.
Bir ulus ki,
Tarihi şereflerle dolu.

Gün geldi,
Yokluklara boyun eğdi.
Günü geldi,
Vatan için ölüp, öldürdü
Ama köle olup,
Tüm varlığıyla,
Böylesine gülünç olmamıştı,
Başka uluslara...

Bir bayrak
On iki yıldızla,
Kan ağlıyor,
Koşalım, dalgalansın göklerde.
Hep mutlu olacağız,
Gölgesinde inan..

Işte ataların Nartlar,
Ağıtlarıyla,
Utançla yakınırlar:
" Böyle uşak mı olacaktın,
Sen evladım " diyerekten.
Kulak ver dinle,
Ecdadının ağıtlarına.

Uyan,
Uyan Adığe Ulusum !
Bitsin artık bu ayrılık,
Kurtuluşa özlemim,
Özgürlüğe susamışlığım var benim.

Kaldı mı evrende,
Vatanından uzakta,
Başka uluslara
Köle olan
Uşak kalan
Senden, benden başka ?

Başkalarına, köle olup,
Işleri bitince,
It gibi tepelenerek,
Böylesine şerefsiz yaşamaktansa,
Ölüm daha kutsaldır bence...


HALK OYUNLARI

Bir el uzandı, uzaklara,
Kafkas'ın nakşıyla süslenmiş,
Bir parmakla ileri.
Kara gözlerinden,
Kıvılcımlar, çaka çaka.
Ihtiras alevleri yayılır etrafa.
Hıçkırıklar duyulur,
Onu her anışta,
Yaslı günlerin acı anılarıyla...

Başını hafif kaldırmış,
Dikmiş uzanan boşluğa.
Siyah saçları savrulurken,
Armonikanın ritmiyle,
Tel tel uçuşan saçlarının arasından,
Tanrısal bir sesle,
Adığe'nin, geri dönüş
Ğibzesi yükselir enginlere,
Güneye kıbleye.
Yüzünde gülümseme yok,
Dudaklarda ise acı bir gülüş.

Asırlardır özgür olan ulusuma
Özgürlüğü Adığey'de
Kanıyla, yok oluncaya dek ilahlaştıran,
Kahraman milletime sor sen birde onu,
Sor ki anlatsın, hıçkırıklarla,
Tunçlaşan çehresindeki ıstıraplarını,
Çileli yaşamını.

Emrediyorum sana, diyordu sanki,
Sefehatte yüzen,
Gafletle yad illerde uyuyan,
Anama, Babama, Kardeşlerim;
Uyanın, bitsin bu hasret, bu acı.
Geçmesin Adığey'den uzakta yaşamın,
Yad illerin, kentinde, köyünde.

Vatan aşkıyla yanan,
Istırapların  çocuğu bir Çerkes,
Yalvarıyor, haykırışlarıyla,
Bir ve beraber olalım,
Adığey bayraklaşsın,
Dalgalansın kutsal bayrak gönüllerimizde.

Ne olur hatırlatma
Çektiğim, çekeceğim acı günleri,
Şen danslarımda, tatlı bir müziğin
Melodilerinden,
Istıraplar kenetleniyor beynimde.
Al kanlar içinde çırpınan kalbim,
Ahlarımla " Vatan, Vatan " diye attıkça,
Neden buralara geldi neslim ?  diye,
Hıçkırıklar yükselir gök kubbeye.

Bir buz üstünde kayıyorum sanki,
Hızla kayan bir kızak arkasında.
Bir bayrak görüyorum dalgalanan,
Çok uzaklarda karlı bir tepede
Ufukta on iki yıldız,
Birilerini çağırıyordu salınışıyla,
Adığe'nin Adığey'e
Adığey'in çocuklarına olan tutkusuyla.

Bir kol yükseldi önümde,
Dur diyordu bana haykırarak.
Coşkun gönlümü kim durdurabilir ki
Çağıldayan gür sesiyle şu evrende ?
Hele, hele Vatanıma uzanan yol üstünde.

Ve bir fısıltı duydum,
Çağıldayan bir şelale gibi,
Gönlümdeki ezeli ışığı,
Daha da aydınlatan.
Aydınlık bir yol görüyorum,
Parmaklarının ucundan pırıl, pırıl,
Yolumuzu aydınlatan.
Bekle, beni de Kafkas'ın mağrur kızı,
Beraber, bir olalım,
Asya'dan, Avrupa'dan Kafkas'a doğru.

Dalgalanan bayrak diyordum,
Dalgalanan bayrak değil,
Bayraklaşmış özgürlük,
Meşale olmuş yanıyor, Adığey'de.
Ak bulutlara yükseliyor, ak dumanlar
Ak evlerden.
Beyaz çerkeskalı cengaverler,
Atlarını şahlandırmış koşuyorlar, Adığey'e.
Ak dumanlarda bir isim yükselir, Adığey.
Bir melodi duydum, Adığe.
Ve şimşek gibi çakan bir sesle,
Nurlar boşanır gök kubbeden üstümüze,
Kurtuluş için atılan ilk kutsal adımda...

Ankara, 1967

 

1. Bölüm   2. Bölüm    3. Bölüm   4. Bölüm   5. Bölüm    6. Bölüm     7. Bölüm