Koç'as:
Adı bütün Adige toplulukları arasında saygıyla anılan,
öyküsü dilden dile anlatılan ve şarkısı coşkuyla
söylenen kahramanımızdan biri de Hath’ıların Koç'as'ıdır
(*) (Хьатх я Къок1ас).
İki yüz yılı aşkın bir süreden beri “haç'eş”lerimizde
(konuk odalarında) Koç'as üzerine şarkılar söylenmekte,
öyküleri de anlatılmaktadır. Bu şarkı ve öyküler
günümüze değin bu biçimde yaşayagelmiştir. Koç'as,
eğitim süreçleri boyunca, gençlerimiz için bir model,
bir örnek kahramandı. Koç'as, korkusuzluğu ve ölümü göze
alma anlayışını sergileyen başat bir örnektir.
Koç'as, zalim ve yağmacı derebeylerinin (pşı ve
verklerin) amansız bir düşmanıydı, onlara yaptıklarının
bedelini ödetmekten kaçınmayan biriydi. Beyler de bu
nedenle, kendilerine boyun eğmeyen Koç’as’a cephe almış
ve onu öldürme planları yapmaya başlamışlardı.
Sonunda derebeyi Deveyepş (Дэоепщ) yanına elli
adamını alıp Koç'as'ın kampını bastı ve onunla çarpıştı.
O denli çok düşman karşısında Koç'as korkup kaçmadı,
yiğitçe direndi, Deveyepş de içlerinde olmak üzere
saldırganların birkaçını öldürdü, kendi de öldürüldü.
Şarkının anlattığı işte bu olaydır. Koç'as şarkısının
bilinmeyen ozanı (усак1о), Koç'as'ın emeği ile geçinen
halktan yana düzgün bir insan olduğunu, onlara dostça ve
sevecen yaklaştığını, ancak düşman karşısında korkunç
bir Azrail’e dönüşebildiğini sergilemeyi başarmıştır.
Bir yönüyle komşuları olan köylülere semiz geyik eti
yedirir, ama başka bir yönüyle de halkı sömürenlere
karşı sert ve acımasızdır. Tüfeği ilkbahar mevsimi gök
gürlemeleri gibi gürülder, tüfeğinin çıkardığı duman
ortalığı kara bir bulut gibi kaplar, attığı kurşun
düşmanının nefes borusuna yapışır ve onu -bey Deveyepş
h'afe’yi- can çekişen bir ejderha gibi bağırtır…
Bu halk kahramanının öldürülmüş olması büyük bir
üzüntüye neden olmuşsa da ölümden korkmamış, çok sayıda
düşmanın karşısında ürküp kaçmamış olması, yürekliliği
ile kahramanlara örnek olmuş oluyor. Öldürüldüğü halde,
moral üstünlük, yine de Koç’as’da kalıyor. Koç'as adına
söylenen şarkıda ortaya konmuş olan örnek, özgürlük
uğruna her zorluğu yüklenen ve özveriye katlanan,
korkmayan ve ölümü göze alan bir yiğitlik örneğidir.
İşte bu güçlü öz ve kuruluş, şarkıyı günümüze değin
yaşatan ana etkendir.
Kocaberdıko Mıhamet:
Kocaberdıko Mıhamet (Kocaberd oğlu Muhammed) 19’ncu
yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir halk kahramanıdır.
Çok sayıda kahramanca davranışın da örneğidir.
Derebeylerinin (pşı ve verklerin) kaçırıp satmak üzere
Karadeniz kıyısına götürdükleri çok sayıda çocuğu geri
getiren, ailelerine teslim eden, özgürlük ve insanlık
doğrultusunda mücadele eden, bu yolda Adige toprağında
ünlenmiş olan bir kahramandır Mıhamet. Şarkısında işte
bu oluşumlar dile getirilmektedir: “Mıhamet’in keskin
kılıcı çok sayıda çocuğu kurtardı” (Мыхьамэты
ичэтэутым сабыибэ къыфыкъонэжь). Mıhamet’in kişiliği
şarkıda da (ulusal menkıbede de) şöyle yer alır:
“Eski yarası irinleşmiş durumdayken,
Üstüne yeni yaralar alan”
biridir.
(У1эгъэжъым щыныр къык1эк1эу,
У1эгъак1эр зытырябгъащ)
O, geri çekilmeyi ve boyun eğmeyi bilmeyen biridir.
Halk, Mıhamet’in örnek kişiliğini şarkıya sağlam bir
biçimde yerleştirmiştir:
“Büyük baban Koceberdıj,
Asla geri çekilmeyen biriydi,
Geri çekilmeyen,
Bu yüzden kendini öldürten de Kocaberdlerin Mıhamet’idir”.
(Уятэжъэу Къоджэбэрдыжъыр
Егъаш1эм шышъхьэ мыгъаз,
Къымыгъазэу зязгъук1ыгъэр
Къоджэбэрдмэ я Мыьамэт).
Bir başka yiğitlik ölçütü de başa gelene, karşılaşılan
umarsız acılara da katlanmayı bilmektir.
Kahramanlarımızı örnek alma yoluyla, gençlerimiz de
acılara katlanmayı ve inildememeyi öğreniyorlardı. Eski
yarası henüz iyileşmemiş, yarasından irin akarken
Mıhamet, yara üstüne yeni yaralar almıştı. Dizkapağı
yarılmış bir söğüt dalı gibi parçalanmıştı. Halk
hekimleri parçalanan yere yama için vücudunun başka bir
yerinden bir parça alıp, temizlenen yere yama
yaparlarken, çektiği onca dayanılmaz acıyı belli etmedi,
içine gömdü. İnlemedi, gözlerinden bir yakınma ve
üzüntü yansımadı. Hekimler (1эзэжъыхэр) cerrahi
operasyonu tamamladıklarında, işin zor tarafını atlatmış
olduklarını, Mıhamet’in artık iyileşeceğini
sanıyorlardı. Ancak Mıhamet, umarsız durumunu çoktan
anlamıştı, gülümseyerek bir karşılık verdi. Mıhamet
ölümün yaklaştığının bilincindeydi, ölümün ayaklarından
başlayarak, geçtiği yerleri soğutarak (dondurarak)
yukarıya doğru geldiğini, ölümün göğsüne ulaşmış
olduğunun farkındaydı. Ancak ölüm karşısında küçülmedi.
Gülümsedi. Dudaklarındaki bu son gülümsemeyle birlikte
son nefesini de verdi. Şarkısı (menkıbesi) bir bütün
halinde olağanüstü ve o ölçüde de güçlüdür. Bir yiğitlik
ve bir ulusal marş örneğidir, ölüme giden ama adı ve
yiğitliği ölümsüzleşen bir anıttır…
Şarkılardaki güç:
Şarkılarda ulusun yaşamında gerçekleşmiş olan önemli
olaylar dışında, bu şarkılarda güçlü sanatsal özellik ve
öğeler de yer almışlardır. Şarkılarda geçmiş olaylar tüm
yönleriyle gözler önüne seriliyor, burada taraf kişiler
olanca canlılıklarıyla sergileniyorlar, yiğit ve korkak
olan, dost ve düşman ortaya konuyor, sevilen ya da
nefret edilen kişiler, sanatsal yönden ve sanatsal
olanaklarla sergileniyorlar. Şarkı dizelerinde ve güçlü
biçimde kurgulanmış kıtalarda kahramanların çelikleşmiş
yüzlerini, koca kartal kanadını andıran açılmış
yamçılarını, kuş gibi uçan atlarına binmiş yiğitlerin er
meydanında yarışmakta olduklarını, savaşın en kızıştığı
anlarda, bu yiğitlerin “aç birer aslan gibi
korkusuzca düşmana saldırdıklarını”
görebiliyorsunuz. Görebiliyorsunuz şimşek gibi okların
yağmakta olduğunu, yiğitlerin can verdiğini,
görebiliyorsunuz yiğitlerden boşanan kan seli içinde
yüzen yiğitlerin cesetlerini, “atlar tarafından
çekilen sedyelerde” (шы пхъэблэ пытэк1э) taşınan
ağır yaralıları, tutuşmuş evlerde ve ekin yığınları
içinde yanmakta olan insanları ve bağırtılarını,
duyabiliyorsun atların yerleri titreten ayak (nal) (**)
seslerini, kılıç şakırtılarını, can vermekte olan
savaşçıların inilti ve can çekişme seslerini…
Ancak bu dizelerde yiğitlerin kişiye özgü tam ve açık
(karakteristik) portreleri sunulmamaktadır. Yiğide ancak
ayrıntı düzeyde özel bir yer ayrıldığı görülebiliyor:
“Bir ayağı aksıyor” (Ылъэкъо лъэныкъор фэлъащ),
“Görünüşü ile kısık bakışlı ve yağız biri”
(Уеплъынк1э къопц1э нэзэжъу), “Sakalı aslan yelesi
gibi” (Ыжак1эри аслъанэм ысэку) ve benzeri
ayrıntılarla yetiniliyor. Eski şarkılar yiğidin
kendisinden çok, onun karakteristik özellik ve
davranışlarını ön plana çıkarmaya ağırlık veriyorlar.
Sözgelişi iki ya da üç dize ile yiğidin portresinin
çizilmesiyle yetiniliyor:
“Sarı ipekten sarığını sarıyor,
Düşmanı alaşağı etmekte ustadır,
Tığujıko Kızbeç”
(Дэнэгъо сарыкъыри зэбледзы,
Пыи едзыхыными фэ1аз,
Тыгъужъыкъo гущэк1э Къызбэч),
“Şayaktan paltosunun göğsü altın işlemeli, hey gidi,
Düşmanın üzerine göğsü en önde ierliyor,
Ş’enaşhoların Lav’ı”
(Ищыуахьы цыери дышъабгъи, сэрмафэ,
Зэошхом бгъэк1э аш1уек1у,
-Шъэнашхъок1э шъуи Лау),
“Bir ayağı aksıyor,
Eli atının yelesine bir uzandı mı, bir ejderha (azılı
yılan) kesilen,
Rat’eko Hamırz” , vb.
(Ылъэкъо лъэныкъор фэлъащ,
Шысэкур зигъотк1э щэджыбл,
-Рат1экъо Хьамырз).
Kahramanın karakteristik özelliğini vurgulamak için,
birçok durumda yukarıdaki model (kalıp) izleniyor.
Yiğidin adı söylenir, “Koca bir kartal bağırtısı gibi
ses çıkararak savaşıyor” der (Бгъэшхо к1ый макъэу
мэзао);”Koca yiğit o gün devrildi” (Шъэджэшъэ
л1ыхъужъыр а мафэм епсыхыжьыгъ); “Atından alaşağı
edileni kurtarıyor, Öldürülenin başucunda da dikiliyor”
der (Радзыхырэр къа1эпегъэк1ы, Аук1ырэм
шъхьэщэуцожьы), yiğidin adını söyler; “O gün…(düşmanın
adını söyler) ölüm köprüsü yapıldı” der (А мафэм
…(пыим ыц1э къыре1ошъ) хьэдэ лъэмыджи); “O gün…
(yer adı belirtir) akan kan ırmağa dönüşür” (А
мафэм…(ч1ып1эм ыц1э къе1ошъ) лъыпсэр щагъaчъи);
“Cenazesi… (yine düşmanın adı söylenir)
götürülüyor” (Хьадэщэжьыр…(джыри пыим ыц1э къыреошъ)
къыфак1о), vb.
DİPNOTLAR:
(*) “Koç’as”
üzerine 4 perdelik bir dram ünlü Adige yazarı İbrahim
Tsey (Bkz. vikipedi-internet) tarafından yazılmış
olup dostum rahmetli Mefevıd Mevlid Kazbek (Мэфэуд
Мэулыд Къазбэк) tarafından çevrilip “Kafkasya
Kültürel Dergi”de yayınlanmıştır. -HCY
(**)
Adige atlarına nal çakılmazdı. -HCY
Not:
Ara başlıklar, siyahlaştırma ve alt alta dizeleştirmeler
HAPİ Cevdet Yıldız’a aittir.
|