‘İlkokul İkinci Sınıf Ders Kitabı’ çevirisi, s. 11-14.
Adige Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı tarafından kabul
edilmiştir.
Bu ders kitabı, Adige Cumhuriyeti Devlet Başkanı ŞEVMEN
Hazret'in önerisi (игукъэк1) üzerine ve kişisel maddi yardımı
ile hazırlanıp yayınlanmıştır.
Kitap, ilkokul ikinci sınıflar öğrencilerinin köy yerleşim
biçimlerini, ailelerin karşılıklı ilişkilerini, dil ile
geleneğin birbiriyle ilişkisini, iyi ile kötü arasındaki
farkları konu edinmektedir.
İYİ İLE KÖTÜ VE GELENEK
GERÇEK İLE YALAN
İyi ile kötü, iyi olanla kötü olan yaşamın iki karşıt
öğesidir.
Gerçekçilik, yiğitlik ve acıma duygusu, çalışmayı sevmek- iyi
olan şeylerdendir.
Yalan söylemek, üşengeç olmak ve laf taşımak –kötü olan
huylardandır.
İyi
olan övülür, kötü olansa kınanır, aşağılanır.
Bir
kurt öyküsü:
KURDUN ŞARKISI
Söylenip anlatıldığına göre, bir kurt yaşarmış. Çok acıkmıştı,
avlanmak için kırda koşuştururken, sürüden ayrı düşmüş bir kuzucuk
ile karşılaşmış. Kuzuyu kapıp kaçacağı bir sırada, dikenlikten
fırlayan minik bir fare kurdu ürkütmüş, ürken kurt da eski bir av
çukuruna düşmüş.
-
Yandım-m-m, yandım, diye yakınmaya başlamış kurt, bir türlü
çukurdan çıkamıyormuş. Kuwoğuibl/yedi ses uzaklıktaki bir
yerde otlamakta olan koca inek sesi duymuş ve çukurun önüne
gelmiş.
-
Sen, vay be, Kurt,
-
Sen , her şeyinle dehşet saçan,
-
Sen, eğri bacaklı (лъэк1эп1 к1эхыхэр) iki göz,
-
Sen, çift sivri kulaklı,
Nasıl da düşmüşsün buraya
-
Sen, Allahlık, inek,
Senin baban ile benim babam kardeştir,
Senin annenle benim annem kız kardeştir,
Seninle kardeşlik andı içmeye hazırım,
Yeter ki çıkar beni bu çukurdan,
Ömrümce senden olanlara asla kötü gözle bakmam.
İnek
kurdun yalan söylediğini anladı ve onu şöyle yanıtladı:
-
Sen, Allah'ın belası, kurt,
Güz
geldiğinde yavru danamı benden kapıyor,
Bahar geldiğinde de sırtımı dişliyorsun,
Seni
çıkarıncaya değin Tanrı alıkoysun seni burada.
Koca
inek dönüp gitmiş.
Kurt
yeniden yakarmaya başlamış. Sesi duyan tilki de gelmiş. Ona da
yalvarmış ama dinletememiş. Ne yapsa, neyi denese, kurt
çıkamıyormuş çukurdan. Sonunda sesi duyan kırat gelmiş.
-
Seni Allah göndermiş kır at,
Kaz
otu ile yeşil/marul otunun (къэлъ уцы) bol,
Çınarın çok olduğu,
Çakıllı bir yerde bir pınar var,
Pınardan sanki bal suyu fışırdıyor,
Seni
oraya götürürüm,
Yeter ki beni bu çukurdan çıkar bir, demiş kurt, yalan üzerine
yalan sıralamış. Kır at bu sözlere aldanmış: Peki, demiş seni bu
çukurdan nasıl çıkarabilirim? diye sormuş,
-
Sen bıyıklarını (wisırıne paç’exer) çıkar dışarı/burnunu uzat,
On
parmağımla yakalarım ben onları,
Bu
uğursuz çukurdan çakart da beni tek,
Ömrümce hiçbir ata sataşmam.
At,
bıyıklarını uzatır,
Kurt
da on tırnağıyla onu pençeler,
Nogay çukurunun içine çeker,
İnce
derisinden başlayarak parçalar,
Atın
kemiklerini
Merdiven yapıp çukurdan çıkar.
Karnı doymuş kurtlar ulumaya başlarlar,
Ormanın derinliklerine dalarlar.
AÇIKLAMALI SÖZLÜK
Ses
mesafesi (kuwoğu; куогъу)
–
bağıran birinin sesinin ulaşacağı mesafe. Eski Adıge ölçü birimi.
Yeşil ot (qetl wıts; къэлъ уц) –
kurutmak üzere biçilen ot, marul otu da denir.
Dana
(nıbğeşkhu; ныбгъэшхъу) –
bir
yıllık dana. Erkek buzağı.
Tuluk (netı; нэты) –
keçi
derisi tulumu.
İnce
deri (p’oç’e – bj’aç’ ; п1ок1э – бжъак1) –
burada atın derisi sözkonusu ediliyor.
Burun (sırıne paç’; сырынэ пак1)
– atın ön burunu, burnun ön tarafı.
Doymuş kurtlar (tığuj’ ğeşxeç’ığexer ; тыгъужъ гъэшхэк1ыгъэхэр) –
öyküde tek bir kurt sözkonusu iken, ancak sona doğru çoğaldığı,
birçok kurt bulunduğu görülüyor. Bu sözlü anlatıda bir gelenektir.
Kurdun acımasızlığını, vahşiliğinin altı çizilmek isteniyor.
Sivri dikenli (ts’ıpaşkhu; цыпашъхъу) –
“kulak uçları pıtrak dikeni gibi sivri, batıcı” denmek isteniyor.
Atasözü:
KURT
ÇOBAN YAPILMAZ (TIĞUJ’IR MELAKHO AŞŞIREP; ТЫГЪУЖЪЫР МЭЛАХЪО
АШ1ЫРЭП)
Öykü:
Doğru ile yalanın arası
-
Doğru ile yalanın arası nedir? -diyerek Vıserej’e
(*) sordular.
-
Dört parmak (**), demiş Vıserej. Dört parmağını göz ile kulak
arasına koyup gösteriyor.
-
Bundan ne gibi bir anlam çıkıyor ki? -diyerek, ikinci kez
sormuşlar.
-
Bundan şunu anlamak gerekir, demiş Vıserej, kulak doğruyu da
yalanı da duyar, doğru olanı ise gözün gördüğüdür. İnsan görmediği
bir şeye doğrudur deyip tanıklık etmemese daha iyi yapmış olur,
demiş Vıserej.
·
Adigeler kötü huylu kişileri yererler (Adıgeme şen dey zıxetlxer
awmısı xabze; Аыгэмэ шэн дэй зыхэлъхэр аумысы хабзэ)
Bilgi notu:
(*)
Vıserej (Wıerej’; Усэрэжъ) – Sözlü anlatıda bilge, kahin,
geleceği bilen kişi.
(**)
Dört parmak mesafesi (Pl’ale; Пл1алэ)
Biz
de öyle birini istemeyiz
Söz
- MIRZE Dzepş, beste – NATHO Canhot
Dargınlığı
Yalanı huy edinen,
Ana
babayı dinlemeyen,
Büyükleri saymayan
Birini kimse istemesin, istemesin,
Biz
de öyle birini istemeyiz, istemeyiz.
Sert
görünen,
Kendini uyanık gören,
Arkadaşları ile geçinmeyen,
Küçücük çocukları üzen,
Birini kimse istemez, istemez,
Biz
de öyle birini istemeyiz, istemeyiz.
·
Gerçek
·
NART
RANDEVUSUNA İHANET ETMEZ (NART YİP’ATLE YEPTS’IJIREP; НАРТ ИП1АЛЪЭ
ЕПЦ1ЫЖЬЫРЭП)
·
DOĞRUNUN KÖKÜ GELENEĞİN DİREĞİDİR (Ş’IPQEM YITLAPSE XABZER
YİÇ’ESEN ; ШЪЫПКЪЭМ ЫЛЪАПСЭ ХАБЗЭР ИК1ЭСЭН)
·
DOĞRU SÜTUNDUR (Ş’IPQER PQEW; ШЪЫПКЪЭР ПКЪЭУ)
·
DOĞRULUK ALTINDAN DAHA DEĞERLİDİR (Ş’IPQAĞER DIŞ’EM NAH TLAP’ ;
ШЪЫПКЪАГЪЭР ДЫШЪЭМ НАХЬ ЛЪАП1)
·
Yalan
·
YALAN KAYPAKLIKTIR (PTS’IR TS’ENTLAĞO ; ПЦ1ЫР Ц1ЭНЛЪАГЪО)
·
YALANCILIK YÜZSÜZLÜKTÜR (PTS’IWIPSIR NEPNÇ ; ПЦ1ЫУПСЫР НЭПЭНЧЪ)
·
YALAN SENİ ALÇALTIR/SENİ DEĞERSİZ BİRİ YAPAR (PTS’IM PIWIT
WéKHUL’E ; ПЦ1ЫМ ПЫУТ УЕХЪУЛ1Э)
·
BİR
YALAN YÜZ DOĞRUYU PASLATIR (ZI PTS’IM Ş’IPQİŞ’E YEĞEWTLIYI ; ЗЫ
ПЦ1ЫМ ШЪЫПКЪИШЪЭ ЕГЪЭУЛЪЫИ)
·
Yalancı doğruyu söylese bile ona inanmazlar (Pts’ııpsım ş’ıpqe
qı’omi aşşoşş khujırep ; Пц1ыусым шъыпкъэ къы1оми аш1ошъ
хъужьырэп)
Dikkat:
Dilini terbiye et, yalan söyleme (Wibze ğe’ase, pts’ı wımıwsı;
Уибзэ гъэ1асэ, пц1ы умыусы)
Söz
ve eylemin birbirini tutsun (Wi’ore wişşere zetéğet; Уи1орэ
уиш1эрэ зэтегъэт)
Sözlük:
Doğru-doğruluk (Ş’pqe – ş’ıpqağ ; Шъыпкъэ – шъыпкъагъ) –
İşin, olayın durumu- doğru konuşmak, doğru biçimde hareket etmek.
Yalan – yalan söylemek (Pts’ı – pts’ıwsın; Пц1ы –пц1ыусын) –
Doğruyu bozan sözcük – doğruyu bozan sözler etmek.
Suçlu, kabahatli – suçlamak, kınamak (Mıse – ğemısen; мысэ –
гъэмысэн) –Doğru
olmayan bir biçimde hareket eden; söylenmemesini söyleyen;
yapılmaması gerekeni yapan; suçsuz kişinin kalbini kıran – böyle
birini kınamak.
Takdir – takdir etme (Şıtkhu – şıtkhun; Щытхъу – щытхъун)-
Kişinin yaptığı iyi şey –bu iyi şeyi değerli sayma.
|