...................
...................
ARTIK XABZE AYAK BAĞIDIR -1
Mitat Şengün
01 Mayıs 2007
                         
...................
...................

Konu hakkında yazan katılımcılarımız:  (Alfabetik sıra ile)
A. Gökçümen, Adige, Adige Ayhan, Arda Ayberk, Aşşına, Beykul Duran, Blatse, Cerpecej, Cerpecej-Hajıyıgo, Çuvaldız, Derya Hazır, Duğuj Kenan, Duğuj Metin, Erkin Gürlen, Hamit Esen, Hun'e Ediz, İrfan Şahin, Jade Wumar, K. Dokuz, Kaberdey, Karaemilyano, M. Emin Yasar, Mehmet Kılınc, Merzeykxe Agur, Meshpev, Misafir, Necdet Hatam, Recep Par, Setenay Büyükyıldırım, Şamil Nartoğlu, Şhafit, Şimar, Taymi Mutlucan, Tokmak Sacit, Turkiweywey, Yemlıç, Yılmaz Kendirci, Zeki Beshnibe.

                     

CircassianCanada Notu: Aşağıda yayınlanan metinler Denetim Kurulu Üyelerimizce denetlenip yayına verilmiştir.

Bu başlık iddialı gibi değerlendirilmesin. İçinde yaşadığımız dünya şartlarında xabzenin içi zamana dayanamamak boşalmış, işlevsiz kalmıştır. Çok kısa bir zamanda da tarihteki yerini alacaktır.

Zamanın, üretim şeklinin, sosyal hayatın değişmesiyle xabze denilen bir çok uygulama kökten geri dönüşümsüz olarak yok olmuştur. Bunları yenilemek ya da yeni bir forma sokmak da mümkün değildir.

''At öldü'' derler ya ona dair xabzede yok artı. Bu en basit örnek.

Ben burada xabzenin yitiklerini yazmayacağım. Herkes biliyor bunları. Dilin unutulması ile xabze mantığının uygulanmasını bırakın anlaşılamayacağı gerçeğini kabul edelim.

Xabze adına elimizde kalan, büyüklerin dayattığı bir takım uygulamalar ise pasif, sözü dinlenmeyen önemsenmeyen bir gençlik profiline götürür bizi.

Kaç genç bildiği xabzeyi uygulayabilir? Haçeş olmadan bildiğinizin anlamı ne? Düğünler zaten çoktan şehirli oldu da proje ile çare aranmıyor mu?

Kafkasya bunları aşalı çok olmuş çok. Sizin Türkiye'de xabze dediğinizin yarısının xabze olmadığını diğerlerinin de hükümsüz olduğunu görürsünüz. Mesela içinizde mutfakta yemek yemeyen var mı? Anlayana...

Bu kadar dış evlilik yapmışken, kimden isteyebilirsiniz xabzeyi. Kısaca xabze evrensel insanlık değerlerine kadar gerilemiş içeriği kalmamış bir hikayedir artık. Efendim falan bölge yaşıyor, bizim köy de değişti. Sorunların etkisi göreceli de olsa her bölgede aynı sonucu verecektir. Çok bilme göstergesi dışında anlamı olmayan xabze severliği bırakıp çağın gereklerini görelim. Yeteri kadar geri kaldık. Bu ortamda Çerkes gericiliğine de tavır koyalım.

Saygılar.


Derya Hazır
03.05.2007

Bizim diğer milletler gibi xabze için sadece örf-adet diye es geçme sansımızın bu günkü şartlar itibariyle mümkün olmadığı kanısındayım.

1) Millet: "Aynı topraklar üzerinde ortak ekonomik ve toplumsal çıkarlara sahip bireylerin aynı yönetsel birime aidiyet duygusuyla bağlanması."
2) Millet: "Dil, din, inanç, tarih ve kültür birliğine sahip topluluk."
3) Millet: "Bir topluluğun yaşam tarzı"

1.ve 2. tanımların bizi kapsadığını söylemek mümkün değil. Farklı coğrafyalarda farklı inançlar, sadece günlük konuşma seviyesinde bulunan bir dil ve kendi dilimizle yazılmayan yazılsa da pek çoğumuzun okuyamadığı, dahası tarih bilincinden yoksun ve hayata bağlanarak varolmaya inanmayan bir toplum eğer hala bir milletten bahsediyorsak bunu xabzeye borçlu değil miyiz? Xabze bizim toplumumuzun yaşam tarzı değil mi ? Xabzeyi ayak bağı olarak görmek toplumsal bir intihar olmaz mı? Hiç kuşku yok ki zaman değişimi zorunlu kıldığı gibi; geleceği de en iyi şekliyle biçimlendirecektir. İyi niyetinizden hiç kuşkum yok, ancak değerlerimiz konusunda biraz daha sağduyu lütfen.

Saygılarımla
.


Hamit Esen
03.05.2007

Bu aralar bir curcunadır gidiyor... Bizleri Çerkes olmaya zorlamayın ya da xabze artık ayak bağıdır falan... Birilerinin birileri bir şey olmaya zorladığı yok ya da bir şeyler sizin ayağınıza bağsa çıkartın atın. Niye böyle genellere taşıyorsunuz anlayabilmiş değilim... Varsa sizin gibi düşünen
-ki, olduğunu pek sanmıyorum- sizin gibi yazıp çizmiyor. O zaten teslim olmuştur baskın kültüre...

Kusura bakmayın ama sizin ''Xabze Ayak Bağıdır'' sözünüz benim değerlerime HAKARETTİR. Dolayısı ile bana hakarettir...

Siz gidin nasıl mutlu iseniz öyle yaşayın ama en azından XABZE ya da ÇERKESLİK adına sanalda dahi olsa bir şeyler yapmaya çalışan insanlar arasında yazıp çizmeyin...

Madem xabze size artık ayak bağı, gidin öyle ise başka forumlara size ayak bağı olmayan kültürle yaşayın...

Derseniz ki, ''burası demokratik bir ortam, istediğim gibi yazar-çizerim'' bir itirazım yok. Yazın-çizin ama değerlerime dolayısı ile bana HAKARET etmeden yazın-çizin.

Saygılarımla...


Beykul Duran
03.05.2007

Xabze bence ayak bağı değil. Tersine çok büyük bir ihtiyaçtır. Hele biz Adigelerin her gün biraz daha fazla ihtiyacı vardır. Hepimiz tek bir coğrafya içinde yaşamıyoruz. Dilimizi konuşamıyoruz. Bağımsız bir devlet değiliz. Göçte diasporada benliğimizden biraz kaldıysa şüphesiz yarı buçuk devam ettirebildiğimiz; xabzelerimizin sayesindedir.

Xabzeleriyle hiç ilgisini kesmeyen, ona çok önem veren, büyük milletlerde var. Örneğin Japonya, İngiltere gibi.

Xabze bizim modern olmamıza mani değildir. Bence xabze ayak bağıdır, cümlesi biz Adigelere göre değil.

Saygı ve sevgiler.


‘Çuvaldız Kime Batmalı’ Diyen Biri
06.05.2007

Xabze sanık değil, mağdurdur. Xabzeye bizler maalesef sadık kalamadık, şimdi tutup xabzeyi suçlamak kolay. İsmini unuttuğum bir Anadolu bilgesi şöyle bir laf etmiş ‘'bir toplum kültürünü, bilimini, sanatını ve diğer değerlerini korumazsa bu değerler o halkı terk eder ve bir daha asla gelmez’'. Xabze yüzyılların getirdiği bir birikimdir ve bizi doğrulara sevk eder. Zamanın şartlarıyla bazı rötuşlar yapılması gerekirse de temeli değişmemelidir.

Xabze bizim yol haritamızdır. Xabze olmasaydı, Kafkasya dışında bu kadar tutunamazdık. En fazla 50 yıl içinde biterdik. Geldiğimiz durumdan xabze sorumlu olamaz.

Bence çuvaldızı biraz kendimize batıralım, xabzeye değil.

Saygılarla


Setenay Büyükyıldırım
06.05.2007

Xabzeyi ayak bağı bulan birisi için, sanıyorum Adigelikte hiçbir şey ifade etmiyordur.

Size ayak bağı gibi geliyor olabilir (bu da Adige'yim diyen biri için ilginç) fakat lütfen genelleme yapmayınız. Bizi biz yapan kültürümüzdür diğer toplumlardan Adigeleri farklı kılan da yine xabzedir. Siz ne düşünürseniz düşünün, bu böyledir. Asla ayak bağı değildir ki, olacağını da hiç zannetmiyorum ama tabi ki istisnalar her zaman vardır değil mi?


Şamil Nartoğlu
06.05.2007

Sayın Mitatbey,

Size hiç katılmıyorum, xabze bin yılların içinden süzülerek bugüne kadar gelebilmişse her şeye (sizin gibilere) rağmen bundan sonra da devam edecektir. Bize nerede, nasıl davranacağımız konusunda yol göstermeye devam edecektir.

Xabzeyi kendi menfaatlerine kullanan insanlar tabi ki tiksinti verici ama xabze özünde çok doğru bir yoldur. Ayrıca xabzenin içi de boş değildir. Atlarla ilgili xabzenin ortadan kalktığına da inanmıyorum. Köye bir atla girilirken atın önünde normal bir yürüyüşle gelmek, köyde savaş hariç at koşturulmaması xabzesine şimdi köy içinde motorlu araçların yavaş süratte seyretmesini örnek gösterebiliriz. Örnekleri çoğaltabiliriz de.

Özetle; ben xabzemi seviyorum ve olmazsa olmaz diyorum. Xabzenin olmadığı yerde ben yokum. Siz xabzeden çıkabilirsiniz. Benim için de diğer yabancılardan farkınız kalmaz. Yabancıların xabzesini 3 aşağı 5 yukarı bildiğim için ona uygun davranırım ama size nasıl davranırım onu bilemiyorum. Xabzeyi hor gören bir insana nasıl davranılır ki? Yani varlık sebebimize saldıran bir insana.

Her türlü provokasyon ve yıkıcılığına rağmen yine de wopsow.


Mithat Şengün
07.05.2007

Sayın Katılımcılar,

Sorunu görmezlikten gelerek ya da istediğiniz şekilde yorumlayarak bir yere varamazsınız. Son 24 saatinizde xabzenize ait ne vardı ki konuşuyorsunuz.

Sizlere başarılar havanda su dövmede.


Adige Ayhan
08.05.2007

Sayın Şengün,

Bin yıllardır bizlere yol gösteren xabzemizin, ayak bağımız olduğunu düşündüğünüze göre safınızı belirlemiş ve kendiniz için yeni bir kültür belirlemişsiniz. Xabzeden daha güzel benim bilmediğim bir kültürü seçmişsiniz.

Bence artık benimsemediğiniz, ayak bağı olan xabzeyi (!) arkanızda bırakarak yeni katıldığınız kültürün geliştirilmesi için nasıl büyük çalışmalar yapacağınıza kafanızı yorun. Hatta arkanıza bile bakmayın biz bize kalan, olmayan xabzemizle mutluyuz.

Siz ve sizin gibiler gölge etmeyin yeterli.


Karaemilyano
08.05.2007

Sayın Mitat Şengün

Yazınızı okuduğum dakikalarda misafiri geldi habersiz. Çok önemli işlerimde vardı ama işi erteledim xabzemiz gereği. Adige için xabzesiz geçen saat yoktur. Aslında farkında olmayabilirsiniz. Öğrencilik yıllarımda davranışlarını gözlediğim arkadaşlardan ''sen Çerkes misin'' sorusunu sorduklarım yüzde doksan Çerkes çıktı tesadüf mü dersiniz? Xabzenin özü önemlidir.  O da iyi güzel doğru olandır. Saygı sevgi gerektirir. Zamana göre gelişmesi değişmesi de doğaldır.

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Saygılar, sevgiler.


K. Dokuz
08.05.2007

Sayın Şengün

Xabzenin tam anlamıyla yok olduğunu söylemek fazla abartılı oldu. Xabze ile yaşamak, yaşatmak bizlerin görevi olduğu kanısındayım. Yok öyle düşünmüyorum, diyorsanız çağın gerektiği gibi yaşamak istiyorum, diyorsanız birkaç örnek vermeniz gerekirdi.

Nasıl oluyor bu çağın gerektirdiği yaşama şekli benim gördüğüm çağın şu an ki yaşam tarzının kapitalin kanımızın son zerreciğine kadar işlemiş para hırsı, kepazelik, hırsızlık, kapkaççılık, daha sayamadığım onlarca olumsuzluk xabze öğretilerinde veya yaşam tarzında bu saydığım olumsuzlukların bir zerresini göremezsin. Saygı ve sevgiden korkmayalım diyorum.

Birde bu Çerkes gericiliğini açarsanız sevinirim. Ne demek istediğinizi pek anlayamadım doğrusu.

Sevgi ve saygılarımla. Hoşçakal.


Şamil Nartoğlu
08.05.2007

Sayın Mitat bey,

Size çok hak verdim. Sizin gibi vizyonsuz ve geleceği bile olmayan birine günümüzde xabze nasıl uygulanır anlatarak havanda su dövemeye hiç niyetim yok. Ne yazarsanız yazın, sizin seviyenize inmeyeceğim. Kara mizah yazınıza da bundan böyle cevap vermeyeceğim. Kendini nasıl görmek istiyorsan öyle kal.


Taymi Mutlucan
08.05.2007

Sayın Şengün,

Kendi kültürümüz olan xabzeyi yaşamımızda insanlara saygılı ve küçüklerimize sevgili olmayı gerektiren bir araç gibi düşünebiliriz. Büyüklerimizden öğrendiğimiz bu yaşama aracı bizi pek çok ulustan üstün tutmuştur. Xabze bir görenek olduğundan dolayı 'artık' diye bir kelime göreneği yalanlıyor. Çünkü biz atalarımızdan ne gördüysek o göreneği devam ettiriyoruz. Sizin deyiminizle aslında 'Artık xabze ayak bağıdır' yerine 'Biz xabzeyi koruyamadık ve artık yeni nesle ayak bağı olarak geliyor' demek daha uygun olur. (Eğer bunu düşünüyorsanız ki öyle.)

Biz xabze geleneğini yeni nesle aktaramadıysak, bu düşünce xabzenin ayak bağı olduğunu göstermez.

SAYGILARIMLA. (Xabzeyi dikkate alan Çerkes tarafından yazılmıştır...)


Meshpev
09.05.2007

Bugün mail grubuna düşen bir yazı, olay hayali olabilir ama birçok gerçeğe ışık tutuyor.

DEĞİŞİM Mİ?

Anne - Çok mutluyum! İlk çocuğumuz dünyaya geliyor. Adını ne koysak acaba? Son derece önemli çocuğun adı. Anlamlı olmalı, kültürümüzü yansıtmalı. Bizden olmalı, rengimizi, kokumuzu, dokumuzu taşımalı mutlaka bu isim.
Baba - Katılıyorum size hanım. İsmin anlamı yansıyor kişinin karakterine. Herkes adından bilmeli insanların hangi topuma, hangi kültüre ait olduğunu. Ne o yabancı, garip, tuhaf isimler! İğreniyorum benliğini hiçe sayıp evladına yabancı isimler takan anne babalardan. Yozlaşmanın ta kendisi değil mi bu? Her şeyden önce Adige kültürünü öğretmeliyiz çocuğumuza; diliyle, yaşantısıyla, her yönüyle. Evde hep ana dilimizi kullanmalıyız. Böyle büyümeli çocuk.
Anne - O halde NART olsun oğlumuzun adı. Nartlar gibi yaşasın benliğini, kimliğini, kişiliğini.
Baba - Çok güzel, Nart olsun tabii, yakışır sevgili yavrumuza. Yakışır soylu ailemize, geniş sülalemize.
Baba - Bu ikinci çocuğumuz. Çok heyecanlandım yine! Ne koysak adını? Anne - Bilmem ki, şey... Yoksa KAYA mı olsa?
Baba - Olur hanım, neden olmasın! Komşuların oğlu KAYA gibi o da yüksek puanla büyük okullar okusun, meslek sahibi olsun, çok para kazansın!
Anne - O halde KAYA olsun. En güzel üniversiteyi bitirsin benim aslan oğlum. Layık olsun ailesine. Biz zengin olamadık. Bari o yaşasın gönlünce. Olsun en güzelinden arabası, evi, yatı katı...
Baba - Hem öyle sivrilmesin kültürdür, kimliktir diye. Ne o küçük yaşta düğün dernek davası? Okulunu, mesleğini düşünsün önce! Benim oğlum mutlaka bilmeli iki yabancı dil. Çerkesce sonraki iş. Bu Adigelik dikkati dağıtmamalı erkenden! Hem genç yaşta tanışmasın düğünlerle, kızlı erkekli toplantılarla. Toparlayamaz kendini, başarısız olur okul hayatı. Anne - Derneklere, düğünler, toplantılar? Zarardır bunlar, gelişmekte olan çocuklara zarar. Marjinal olmamalı bizim çocuk. Okusun, meslek sahibi olsun, evlensin, mutlu olsun! Sonra düşünülebilir bu ayrıntılar ama o yaşa kadar asla!
Anne - Üçüncü çocuğumuz kız oldu, adı, KAROLINA.
Baba - İsim dediğin biraz da Batı toplumlarını çağrıştırmalı. Doğulu olduğu hissedilmemeli. Kızımız öğrenimini ne yapıp edip Avrupalarda, Amerikalarda yapmalı. Ne bu yaşadığımız toplumlardan çektiğimiz bizim. Dünya vatandaşı olmalı. Neymiş Allah aşkına Türklük, Çerkeslik?
Anne - Katılıyorum size. Geniş açıdan bakmalıyız artık olaylara. Dünya küçüldü bak! Kültürler karıştı birbirine. Ayrıntıları düşünmeye vakit mi var? Ben evladım için her fedakârlığa razıyım.
....

Karolina - Ben Karolina. Büyük bir işletmede üst düzey yöneticiyim. Bildiğim kadarıyla annem, babam Çerkes'miş! Üç kardeşmişiz. Sadece adlarını biliyorum, hayattalar mı bilemiyorum. İki çocuğumuz var, Justinya ve Peter. Eşim bir İngiliz. Samimi bir Katolik. Sımsıkı bağlı kültürüne. Biliyor yedi göbek atasını. Her birinin, albümünde özel yeri var. Üç dil biliyorum. Çocuklarım da çok güzel konuşuyor iki dili. Seviyorlar kiliseye gitmeyi, seviyorlar Noel'i ve diğer bayramları. Benim ise, içimde sebebini anlayamadığım bir burukluk var. Sık sık soruyorum kendime Yoksa ait olmadığım bir kültürün içinde miyim? Yaşlandım evet, farkındayım, fakat geriye dönüp baktığımda, çocukluğumda yaşadığım, şimdilerde hayal meyal hatırladığım her şey, tarifsiz haz veriyor bana. Büyük ağabeyimin ismini duymak nedenini bilmediğim bir mutluluğa çekiyor beni. Ya o yıllarda duyduğum, şimdi hatırlamaya çalıştıkça yüreğimi titreten, benliğimi saran o düğün müziği... Evet, galiba ben yabancı bir kültürle beslendim. Doyurmadı bu kültür beni, açlık hissediyorum, acı çekiyorum. Kaybolmuş, yok olmuş biri gibiyim! Yalnız kalabalıklarda boğuldum! Kendimi arıyorum! Ben kimim? Hani kimliğim? Nerde kültürüm? Nasıl olmalı inancım? Nedir bu içimdeki dayanılmaz acı, artıp giden sancı? Bir ana dilim mi olmalıydı benim? Neden eşim gibi mazime ait bilgi ve birikimim yok? Neden, anne ve babamın dışında, "Bu büyük annem, bu dedem!" diyebileceğim bir fotoğrafım yok? Kim yardım edecek bana? Kim tanıştıracak beni gerçek kimliğimle? Kimler sorumlu benim bu hale gelişimden? Mutlu olamıyorum, bir şeyler arıyorum, bulamıyorum! Yaşamın anlamı kalmadı! Karmakarışık kafam! Yardım edin bana ne olur! Ne olur yardım edin!

sayfa  1    2    3    4    5    6