Konu
hakkında yazan katılımcılarımız: (Alfabetik
sıra ile)
A. Gökçümen, Adige, Adige Ayhan, Arda Ayberk,
Aşşına, Beykul Duran, Blatse, Cerpecej, Cerpecej-Hajıyıgo,
Çuvaldız, Derya Hazır, Duğuj Kenan, Duğuj Metin,
Erkin Gürlen, Hamit Esen, Hun'e Ediz, İrfan Şahin,
Jade Wumar, K. Dokuz, Kaberdey, Karaemilyano, M.
Emin Yasar, Mehmet Kılınc, Merzeykxe Agur, Meshpev,
Misafir, Necdet Hatam, Recep Par, Setenay
Büyükyıldırım, Şamil Nartoğlu, Şhafit, Şimar, Taymi Mutlucan,
Tokmak Sacit, Turkiweywey, Yemlıç, Yılmaz Kendirci, Zeki Beshnibe. |
CircassianCanada Notu:
Aşağıda yayınlanan metinler Denetim Kurulu Üyelerimizce denetlenip yayına verilmiştir.
Bu başlık iddialı gibi değerlendirilmesin. İçinde
yaşadığımız dünya şartlarında xabzenin içi zamana
dayanamamak boşalmış, işlevsiz kalmıştır. Çok kısa bir
zamanda da tarihteki yerini alacaktır.
Zamanın, üretim şeklinin, sosyal hayatın değişmesiyle
xabze denilen bir çok uygulama kökten geri dönüşümsüz
olarak yok olmuştur. Bunları yenilemek ya da yeni bir
forma sokmak da mümkün değildir.
''At öldü'' derler ya ona dair xabzede yok artı. Bu en
basit örnek.
Ben burada xabzenin yitiklerini yazmayacağım. Herkes
biliyor bunları. Dilin unutulması ile xabze mantığının
uygulanmasını bırakın anlaşılamayacağı gerçeğini kabul
edelim.
Xabze adına elimizde kalan, büyüklerin dayattığı bir
takım uygulamalar ise pasif, sözü dinlenmeyen
önemsenmeyen bir gençlik profiline götürür bizi.
Kaç genç bildiği xabzeyi uygulayabilir? Haçeş olmadan
bildiğinizin anlamı ne? Düğünler zaten çoktan şehirli
oldu da proje ile çare aranmıyor mu?
Kafkasya bunları aşalı çok olmuş çok. Sizin Türkiye'de
xabze dediğinizin yarısının xabze olmadığını
diğerlerinin de hükümsüz olduğunu görürsünüz. Mesela
içinizde mutfakta yemek yemeyen var mı? Anlayana...
Bu kadar dış evlilik yapmışken, kimden isteyebilirsiniz
xabzeyi. Kısaca xabze evrensel insanlık değerlerine
kadar gerilemiş içeriği kalmamış bir hikayedir artık.
Efendim falan bölge yaşıyor, bizim köy de değişti.
Sorunların etkisi göreceli de olsa her bölgede aynı
sonucu verecektir. Çok bilme göstergesi dışında anlamı
olmayan xabze severliği bırakıp çağın gereklerini
görelim. Yeteri kadar geri kaldık. Bu ortamda Çerkes
gericiliğine de tavır koyalım.
Saygılar.
Derya Hazır
03.05.2007
Bizim diğer milletler gibi xabze için sadece örf-adet
diye es geçme sansımızın bu günkü şartlar itibariyle
mümkün olmadığı kanısındayım.
1) Millet: "Aynı topraklar üzerinde ortak ekonomik ve
toplumsal çıkarlara sahip bireylerin aynı yönetsel
birime aidiyet duygusuyla bağlanması."
2) Millet: "Dil, din, inanç, tarih ve kültür birliğine
sahip topluluk."
3) Millet: "Bir topluluğun yaşam tarzı"
1.ve 2. tanımların bizi kapsadığını söylemek mümkün
değil. Farklı coğrafyalarda farklı inançlar, sadece
günlük konuşma seviyesinde bulunan bir dil ve kendi
dilimizle yazılmayan yazılsa da pek çoğumuzun
okuyamadığı, dahası tarih bilincinden yoksun ve hayata
bağlanarak varolmaya inanmayan bir toplum eğer hala bir
milletten bahsediyorsak bunu xabzeye borçlu değil
miyiz? Xabze bizim toplumumuzun yaşam tarzı değil mi ?
Xabzeyi ayak bağı olarak görmek toplumsal bir intihar
olmaz mı? Hiç kuşku yok ki zaman değişimi zorunlu
kıldığı gibi; geleceği de en iyi şekliyle
biçimlendirecektir. İyi niyetinizden hiç kuşkum yok,
ancak değerlerimiz konusunda biraz daha sağduyu lütfen.
Saygılarımla.
Hamit Esen
03.05.2007
Bu aralar bir curcunadır gidiyor... Bizleri Çerkes
olmaya zorlamayın ya da xabze artık ayak bağıdır
falan... Birilerinin birileri bir şey olmaya zorladığı
yok ya da bir şeyler sizin ayağınıza bağsa çıkartın
atın. Niye böyle genellere taşıyorsunuz anlayabilmiş
değilim... Varsa sizin gibi düşünen
-ki, olduğunu pek sanmıyorum- sizin gibi yazıp çizmiyor.
O zaten teslim olmuştur baskın kültüre...
Kusura bakmayın ama sizin ''Xabze Ayak Bağıdır''
sözünüz benim değerlerime HAKARETTİR. Dolayısı ile bana
hakarettir...
Siz gidin nasıl mutlu iseniz öyle yaşayın ama en azından
XABZE ya da ÇERKESLİK adına sanalda dahi olsa bir
şeyler yapmaya çalışan insanlar arasında yazıp
çizmeyin...
Madem xabze size artık ayak bağı, gidin öyle ise başka
forumlara size ayak bağı olmayan kültürle yaşayın...
Derseniz ki, ''burası demokratik bir ortam, istediğim
gibi yazar-çizerim'' bir itirazım yok. Yazın-çizin ama
değerlerime dolayısı ile bana HAKARET etmeden
yazın-çizin.
Saygılarımla...
Beykul Duran
03.05.2007
Xabze bence ayak bağı değil. Tersine çok büyük bir
ihtiyaçtır. Hele biz Adigelerin her gün biraz daha fazla
ihtiyacı vardır. Hepimiz tek bir coğrafya içinde
yaşamıyoruz. Dilimizi konuşamıyoruz. Bağımsız bir devlet
değiliz. Göçte diasporada benliğimizden biraz kaldıysa
şüphesiz yarı buçuk devam ettirebildiğimiz;
xabzelerimizin sayesindedir.
Xabzeleriyle hiç ilgisini kesmeyen, ona çok önem veren,
büyük milletlerde var. Örneğin Japonya, İngiltere gibi.
Xabze bizim modern olmamıza mani değildir. Bence xabze
ayak bağıdır, cümlesi biz Adigelere göre değil.
Saygı ve sevgiler.
‘Çuvaldız Kime Batmalı’ Diyen Biri
06.05.2007
Xabze sanık değil, mağdurdur. Xabzeye bizler maalesef
sadık kalamadık, şimdi tutup xabzeyi suçlamak kolay.
İsmini unuttuğum bir Anadolu bilgesi şöyle bir laf etmiş
‘'bir toplum kültürünü, bilimini, sanatını ve diğer
değerlerini korumazsa bu değerler o halkı terk eder ve
bir daha asla gelmez’'. Xabze yüzyılların getirdiği bir
birikimdir ve bizi doğrulara sevk eder. Zamanın
şartlarıyla bazı rötuşlar yapılması gerekirse de temeli
değişmemelidir.
Xabze bizim yol haritamızdır. Xabze olmasaydı,
Kafkasya dışında bu kadar tutunamazdık. En fazla 50 yıl
içinde biterdik. Geldiğimiz durumdan xabze sorumlu
olamaz.
Bence çuvaldızı biraz kendimize batıralım, xabzeye
değil.
Saygılarla
Setenay Büyükyıldırım
06.05.2007
Xabzeyi ayak bağı bulan birisi için, sanıyorum
Adigelikte hiçbir şey ifade etmiyordur.
Size ayak bağı gibi geliyor olabilir (bu da Adige'yim
diyen biri için ilginç) fakat lütfen genelleme
yapmayınız. Bizi biz yapan kültürümüzdür diğer
toplumlardan Adigeleri farklı kılan da yine xabzedir.
Siz ne düşünürseniz düşünün, bu böyledir. Asla ayak bağı
değildir ki, olacağını da hiç zannetmiyorum ama tabi ki
istisnalar her zaman vardır değil mi?
Şamil Nartoğlu
06.05.2007
Sayın Mitatbey,
Size hiç katılmıyorum, xabze bin yılların içinden
süzülerek bugüne kadar gelebilmişse her şeye (sizin
gibilere) rağmen bundan sonra da devam edecektir. Bize
nerede, nasıl davranacağımız konusunda yol göstermeye
devam edecektir.
Xabzeyi kendi menfaatlerine kullanan insanlar tabi ki
tiksinti verici ama xabze özünde çok doğru bir yoldur.
Ayrıca xabzenin içi de boş değildir. Atlarla ilgili
xabzenin ortadan kalktığına da inanmıyorum. Köye bir
atla girilirken atın önünde normal bir yürüyüşle gelmek,
köyde savaş hariç at koşturulmaması xabzesine şimdi köy
içinde motorlu araçların yavaş süratte seyretmesini
örnek gösterebiliriz. Örnekleri çoğaltabiliriz de.
Özetle; ben xabzemi seviyorum ve olmazsa olmaz diyorum.
Xabzenin olmadığı yerde ben yokum. Siz xabzeden
çıkabilirsiniz. Benim için de diğer yabancılardan
farkınız kalmaz. Yabancıların xabzesini 3 aşağı 5
yukarı bildiğim için ona uygun davranırım ama size nasıl
davranırım onu bilemiyorum. Xabzeyi hor gören bir
insana nasıl davranılır ki? Yani varlık sebebimize
saldıran bir insana.
Her türlü provokasyon ve yıkıcılığına rağmen yine de
wopsow.
Mithat Şengün
07.05.2007
Sayın Katılımcılar,
Sorunu görmezlikten gelerek ya da istediğiniz şekilde
yorumlayarak bir yere varamazsınız. Son 24 saatinizde
xabzenize ait ne vardı ki konuşuyorsunuz.
Sizlere başarılar havanda su dövmede.
Adige Ayhan
08.05.2007
Sayın Şengün,
Bin yıllardır bizlere yol gösteren xabzemizin, ayak
bağımız olduğunu düşündüğünüze göre safınızı belirlemiş
ve kendiniz için yeni bir kültür belirlemişsiniz.
Xabzeden daha güzel benim bilmediğim bir kültürü
seçmişsiniz.
Bence artık benimsemediğiniz, ayak bağı olan xabzeyi
(!) arkanızda bırakarak yeni katıldığınız kültürün
geliştirilmesi için nasıl büyük çalışmalar yapacağınıza
kafanızı yorun. Hatta arkanıza bile bakmayın biz bize
kalan, olmayan xabzemizle mutluyuz.
Siz ve sizin gibiler gölge etmeyin yeterli.
Karaemilyano
08.05.2007
Sayın Mitat Şengün
Yazınızı okuduğum dakikalarda misafiri geldi habersiz.
Çok önemli işlerimde vardı ama işi erteledim xabzemiz
gereği. Adige için xabzesiz geçen saat yoktur. Aslında
farkında olmayabilirsiniz. Öğrencilik yıllarımda
davranışlarını gözlediğim arkadaşlardan ''sen Çerkes
misin'' sorusunu sorduklarım yüzde doksan Çerkes çıktı
tesadüf mü dersiniz? Xabzenin özü önemlidir. O da
iyi güzel doğru olandır. Saygı sevgi gerektirir. Zamana
göre gelişmesi değişmesi de doğaldır.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Saygılar, sevgiler.
K. Dokuz
08.05.2007
Sayın Şengün
Xabzenin tam anlamıyla yok olduğunu söylemek fazla
abartılı oldu. Xabze ile yaşamak, yaşatmak bizlerin
görevi olduğu kanısındayım. Yok öyle düşünmüyorum,
diyorsanız çağın gerektiği gibi yaşamak istiyorum,
diyorsanız birkaç örnek vermeniz gerekirdi.
Nasıl oluyor bu çağın gerektirdiği yaşama şekli benim
gördüğüm çağın şu an ki yaşam tarzının kapitalin
kanımızın son zerreciğine kadar işlemiş para hırsı,
kepazelik, hırsızlık, kapkaççılık, daha sayamadığım
onlarca olumsuzluk xabze öğretilerinde veya yaşam
tarzında bu saydığım olumsuzlukların bir zerresini
göremezsin. Saygı ve sevgiden korkmayalım diyorum.
Birde bu Çerkes gericiliğini açarsanız sevinirim. Ne
demek istediğinizi pek anlayamadım doğrusu.
Sevgi ve saygılarımla. Hoşçakal.
Şamil Nartoğlu
08.05.2007
Sayın Mitat bey,
Size çok hak verdim. Sizin gibi vizyonsuz ve geleceği
bile olmayan birine günümüzde xabze nasıl uygulanır
anlatarak havanda su dövemeye hiç niyetim yok. Ne
yazarsanız yazın, sizin seviyenize inmeyeceğim. Kara
mizah yazınıza da bundan böyle cevap vermeyeceğim.
Kendini nasıl görmek istiyorsan öyle kal.
Taymi Mutlucan
08.05.2007
Sayın Şengün,
Kendi kültürümüz olan xabzeyi yaşamımızda insanlara
saygılı ve küçüklerimize sevgili olmayı gerektiren bir
araç gibi düşünebiliriz. Büyüklerimizden öğrendiğimiz bu
yaşama aracı bizi pek çok ulustan üstün tutmuştur.
Xabze bir görenek olduğundan dolayı 'artık' diye bir
kelime göreneği yalanlıyor. Çünkü biz atalarımızdan ne
gördüysek o göreneği devam ettiriyoruz. Sizin
deyiminizle aslında 'Artık xabze ayak bağıdır' yerine
'Biz xabzeyi koruyamadık ve artık yeni nesle ayak bağı
olarak geliyor' demek daha uygun olur. (Eğer bunu
düşünüyorsanız ki öyle.)
Biz xabze geleneğini yeni nesle aktaramadıysak, bu
düşünce xabzenin ayak bağı olduğunu göstermez.
SAYGILARIMLA. (Xabzeyi dikkate alan Çerkes tarafından
yazılmıştır...)
Meshpev
09.05.2007
Bugün mail grubuna düşen bir yazı, olay hayali olabilir
ama birçok gerçeğe ışık tutuyor.
DEĞİŞİM Mİ?
Anne - Çok mutluyum! İlk çocuğumuz dünyaya geliyor.
Adını ne koysak acaba? Son derece önemli çocuğun adı.
Anlamlı olmalı, kültürümüzü yansıtmalı. Bizden olmalı,
rengimizi, kokumuzu, dokumuzu taşımalı mutlaka bu isim.
Baba - Katılıyorum size hanım. İsmin anlamı yansıyor
kişinin karakterine. Herkes adından bilmeli insanların
hangi topuma, hangi kültüre ait olduğunu. Ne o yabancı,
garip, tuhaf isimler! İğreniyorum benliğini hiçe sayıp
evladına yabancı isimler takan anne babalardan.
Yozlaşmanın ta kendisi değil mi bu? Her şeyden önce
Adige kültürünü öğretmeliyiz çocuğumuza; diliyle,
yaşantısıyla, her yönüyle. Evde hep ana dilimizi
kullanmalıyız. Böyle büyümeli çocuk.
Anne - O halde NART olsun oğlumuzun adı. Nartlar gibi
yaşasın benliğini, kimliğini, kişiliğini.
Baba - Çok güzel, Nart olsun tabii, yakışır sevgili
yavrumuza. Yakışır soylu ailemize, geniş sülalemize.
Baba - Bu ikinci çocuğumuz. Çok heyecanlandım yine! Ne
koysak adını? Anne - Bilmem ki, şey... Yoksa KAYA mı
olsa?
Baba - Olur hanım, neden olmasın! Komşuların oğlu KAYA
gibi o da yüksek puanla büyük okullar okusun, meslek
sahibi olsun, çok para kazansın!
Anne - O halde KAYA olsun. En güzel üniversiteyi
bitirsin benim aslan oğlum. Layık olsun ailesine. Biz
zengin olamadık. Bari o yaşasın gönlünce. Olsun en
güzelinden arabası, evi, yatı katı...
Baba - Hem öyle sivrilmesin kültürdür, kimliktir diye.
Ne o küçük yaşta düğün dernek davası? Okulunu, mesleğini
düşünsün önce! Benim oğlum mutlaka bilmeli iki yabancı
dil. Çerkesce sonraki iş. Bu Adigelik dikkati
dağıtmamalı erkenden! Hem genç yaşta tanışmasın
düğünlerle, kızlı erkekli toplantılarla. Toparlayamaz
kendini, başarısız olur okul hayatı. Anne - Derneklere,
düğünler, toplantılar? Zarardır bunlar, gelişmekte olan
çocuklara zarar. Marjinal olmamalı bizim çocuk. Okusun,
meslek sahibi olsun, evlensin, mutlu olsun! Sonra
düşünülebilir bu ayrıntılar ama o yaşa kadar asla!
Anne - Üçüncü çocuğumuz kız oldu, adı, KAROLINA.
Baba - İsim dediğin biraz da Batı toplumlarını
çağrıştırmalı. Doğulu olduğu hissedilmemeli. Kızımız
öğrenimini ne yapıp edip Avrupalarda, Amerikalarda
yapmalı. Ne bu yaşadığımız toplumlardan çektiğimiz
bizim. Dünya vatandaşı olmalı. Neymiş Allah aşkına
Türklük, Çerkeslik?
Anne - Katılıyorum size. Geniş açıdan bakmalıyız artık
olaylara. Dünya küçüldü bak! Kültürler karıştı
birbirine. Ayrıntıları düşünmeye vakit mi var? Ben
evladım için her fedakârlığa razıyım.
....
Karolina - Ben Karolina. Büyük bir işletmede üst düzey
yöneticiyim. Bildiğim kadarıyla annem, babam Çerkes'miş!
Üç kardeşmişiz. Sadece adlarını biliyorum, hayattalar mı
bilemiyorum. İki çocuğumuz var, Justinya ve Peter. Eşim
bir İngiliz. Samimi bir Katolik. Sımsıkı bağlı
kültürüne. Biliyor yedi göbek atasını. Her birinin,
albümünde özel yeri var. Üç dil biliyorum. Çocuklarım da
çok güzel konuşuyor iki dili. Seviyorlar kiliseye
gitmeyi, seviyorlar Noel'i ve diğer bayramları. Benim
ise, içimde sebebini anlayamadığım bir burukluk var. Sık
sık soruyorum kendime Yoksa ait olmadığım bir kültürün
içinde miyim? Yaşlandım evet, farkındayım, fakat geriye
dönüp baktığımda, çocukluğumda yaşadığım, şimdilerde
hayal meyal hatırladığım her şey, tarifsiz haz veriyor
bana. Büyük ağabeyimin ismini duymak nedenini bilmediğim
bir mutluluğa çekiyor beni. Ya o yıllarda duyduğum,
şimdi hatırlamaya çalıştıkça yüreğimi titreten,
benliğimi saran o düğün müziği... Evet, galiba ben
yabancı bir kültürle beslendim. Doyurmadı bu kültür
beni, açlık hissediyorum, acı çekiyorum. Kaybolmuş, yok
olmuş biri gibiyim! Yalnız kalabalıklarda boğuldum!
Kendimi arıyorum! Ben kimim? Hani kimliğim? Nerde
kültürüm? Nasıl olmalı inancım? Nedir bu içimdeki
dayanılmaz acı, artıp giden sancı? Bir ana dilim mi
olmalıydı benim? Neden eşim gibi mazime ait bilgi ve
birikimim yok? Neden, anne ve babamın dışında, "Bu büyük
annem, bu dedem!" diyebileceğim bir fotoğrafım yok? Kim
yardım edecek bana? Kim tanıştıracak beni gerçek
kimliğimle? Kimler sorumlu benim bu hale gelişimden?
Mutlu olamıyorum, bir şeyler arıyorum, bulamıyorum!
Yaşamın anlamı kalmadı! Karmakarışık kafam! Yardım edin
bana ne olur! Ne olur yardım edin!
|