VIII. ÜTOPYACI KARL MARX VE PRATİK
ROSA LUXEMBURG
Polonya'nın bağımsızlığının bir "ütopya" olduğunu iddia ederken ve
bunu bıkkınlık verene dek yinelerken Rosa Luxemburg, alaylı bir
tonla: piçin İrlanda'nın bağımsızlığı istemini ileri sürmeyelim, diye soruyor. Besbelli ki, "pratik" Rosa Luxemburg, Karl Marx'ın İrlanda'nın
bağımsızlığı sorunundaki tutumundan habersizdir. Somut ulusal
bağımsızlık istemlerinin oportünist açıdan değil de gerçek
Marksist açıdan nasıl tahlil edildiğini göstermek için, bu konu
üzerinde durmaya değer.
Sosyalist tanıdıklarının zekalarını ve inançlarının gücünü denemek
için, kendi deyimiyle, onları "sınavdan geçirme" Marx'ın
adetiydi.(54) Marx, Lopatin'le tanışınca, Engels'e yazdığı 5
Temmuz 1870 tarihli mektupta genç Rus sosyalisti için pek övücü
sözler kullanmakla birlikte, şunu da ekliyordu:
"... Zayıf yanı Polonya. Bu konuda tıpkı bir İngiliz'in İrlanda'
dan söz ettiği gibi konuşuyor - örneğin eski ekolden bir İngiliz
çartistinin."(55)
Marx, ezen bir ulusun sosyalistinin ezilen ulus karşısındaki
tutumunu soruşturuyor ,ve ardından, (İngiliz olsun, Rus olsun)
egemen ulusların sosyalistlerinin ortak kusurunu (sayfa 100) açığa
vuruyor: bunlar ezilen uluslara karşı sosyalist görevlerini
anlayamıyorlar ve "egemen ulus" burjuvazisinin önyargılarına
yankı oluyorlar.
Marx'ın İrlanda üzerine kesin beyanlarına geçmeden önce, Marx ve
Engels'in ulusal sorundaki genel tutumlarının kesin olarak
eleştirici bir tutum olduğunu ve bu sorunun tarihsel bakımdan
göreli önem taşıdığını kabul ettiklerini belirtmeliyiz. Nitekim
Engels, 23 Mayıs 1851'de Marx'a, tarih okumanın kendisini Polonya
konusunda kötümser sonuçlara götürdüğünü, Polonya'nın öneminin
geçici olduğunu ve bu önemin Rusya'da tarım devriminin
gerçekleştiği ana kadar süreceğini yazıyordu. Ona göre,
Polonyalıların tarihteki rolü "budalaca gözüpeklik" niteliğinde
bir roldür. "Ve Polonya'nın, Rusya ile" kıyaslamada bile,
ilericiliği başarıyla temsil ettiği tek bir örnek ya da tarihsel
önem taşıyan herhangi bir harekette bulunduğu öne sürülemez."
Rusya, "yapıları aylak kavalyelerinkine pek uyan Polonyalılardan"
daha çok uygarlık, eğitim, sanayi ve burjuva öğeleri içermektedir;
"St. Petersburg," Moskova, Odesa vb. ile kıyaslandığında Varşova
ve Krakov nedir ki! " Engels, Polonya aristokrasisinin
ayaklanmasının başarılı olacağına inanmıyor.
Ancak, bu kadar deha ve derinliğine görüş yeteneği taşıyan bütün bu
fikirler, Marx ve Engels'in 12 yıl sonra, Rusya hala uykuda iken
ve Polonya içten içe kaynaşmaya başladığı zaman, Polonya
hareketini en derin ve hararetli sempatiyle ele almalarına engel
olmadı.
1864'te Enternasyonalin Bildirisini kaleme alırken Marx, Engels'e
Mazzini'nin milliyetçiliğine karşı savaşım vermek zorunda
kaldığını yazdı (4 Kasım 1864) ve şunları söyledi: "Bildiride
uluslararası siyasete ayrılan yerlerde ulusal-topluluklardan
değil ülkelerden sözediyorum ve küçük ulusları değil Rusya'yı
eleştiriyorum." Marx'ın "işçi sorununa" oranla, ulusal sorunun
ikincil bir sorun olduğu konusunda kuşkusu yoktur ama onun
teorisi, ulusal sorunu yok saymaktan (sayfa 101) pek uzaktır.
1866 geliyor. Marx, Engels' e yazdığı mektupta Paris'teki "prudoncu
kliğin" tutumunu eleştiriyor: bu klik "... Ulusal-topluluğun bir
saçmalık olduğunu söylemektedir ve Bismarck ile Garibaldi'ye
saldırmaktadır. Şovenliğe karşı polemik olarak taktikler yararlı
olabilir ve açıklanabilir ama Proudhon'a inananlar (buradaki iyi
dostlarım Lafargue ve Longuet de bunlar arasındadır), bütün
Avrupa'nın, Fransa'daki baylar, yoksulluğu ve bilisizliği
kaldıracakları güne kadar sessiz ve sakin yerlerinde
oturabileceğini ve oturması gerektiğini sandıkları zaman gülünç
oluyorlar." (7 Haziran 1866 tarihli mektup.)
20 Haziran 1866'da Marx şöyle yazıyor: "Dün Enternasyonalin
Konseyinde devam etmekte olan savaş hakkında bir tartışma oldu.
... Bekleneceği gibi, tartışma, bizi, genel olarak,
'ulusal-topluluk sorununa' ve bu sorun karşısındaki tutumumuzun ne
olacağına götürdü. 'Genç Fransa' (işçi olmayan bir grup)
temsilcileri, bütün ulusal-toplulukların, hatta ulusların çoktan
eskimiş önyargılar olduğu iddiasıyla çıktılar. Prudonlaşmış
stirnerizm.(56) ... Bütün dünya, Fransızların toplumsal devrim
için olgunlaşmasını bekliyor. Konuşmama, ulusal-toplulukları
rafa kaldırmış olan dostumuz Lafargue ve ötekilerin görüşlerini
'Fransızca' olarak yani dinleyicilerin onda-dokuzunun anlamadığı
bir dilde savunduklarını söyleyerek başladığımda İngilizler pek
güldüler. Şunu da belirtelim ki, ulusal-toplulukları yadsımakla, Lafargue, farkında olmadan, örnek Fransız ulusu tarafından
yutulmayı kastetmektedir."
Marx'ın bütün bu eleştirici sözlerinden çıkan sonuç açıktır: ulus
sorununu bir fetiş haline getirecek son sınıf, işçi sınıfı
olacaktır. Çünkü kapitalizmin gelişmesi, mutlaka bütün ulusları
uyandırıp bağımsız bir yaşama yöneltmez ama yığınları kapsayan
ulusal hareketler başladıktan sonra umursamamak ve bunlardaki
ilerici olan şeyi desteklememek, sonuç (sayfa 102) olarak, "kendi
ulusunu", "örnek ulus" sayarak (ya da biz ekleyelim, kendi
ulusunu devlet kurma ayrıcalığı tekeline sahip ulus sayarak)
milliyetçi önyargılara kapılmak olur. (14*)
Ancak biz, İrlanda sorununa dönelim:
Marx'ın bu sorundaki tutumu, mektuplarından alınan şu satırlarda
en açık biçimde ifade edilmektedir.
"İngiliz işçilerinin fenyancılığı destekleyen bu gösteri
yürüyüşünü yapması için elimden geleni yaptım. ... Ben,
İrlanda'nın İngiltere'den ayrılmasının olanaksız olduğunu
düşünürdüm: Şimdi bunun kaçınılmaz olduğuna inanıyorum, her ne
kadar ayrılmadan sonra Federasyonun gelmesi olası ise de." Marx'ın
2 Kasım 1867'de Engels' e yazdığı budur.
Aynı yılki 30 Kasım tarihli mektubunda şunu ekliyor:
"...İngiliz işçilerine neyi öğütleyeceğiz?'Benim kanımca onlar,
bildirilerinde ayrı bir madde halinde Birliğe karşı
çıkmalıdırlar" (yani İrlanda'nın Büyük Britanya'dan ayrılmasını
desteklemelidirler) - ,"kısaca, 1783'te olanı yalnızca daha
demokratik ve o zamanın koşullarına uygun hale getirmektir. Bu,
bir İngiliz partisinin programına konabilecek olan biricik legal
ve bu yüzden de tek olanaklı olan İrlanda kurtuluşu istemi
biçimidir. İki ülke arasında sırf kişisel bir birliğin devam edip
edemeyeceğini ilerde deneyim göstermelidir. ...
"İrlandalıların muhtaç oldukları şunlardır:
"1) Kendi hükümetleri (self-government) ve İngiltere'den
bağımsızlık;
"2) Bir tarım devrimi. ..."
Marx, İrlanda sorununa büyük önem veriyordu ve Alman İşçiler
Birliğinde bu konuda bir-buçuk saat süren bir konferans vermişti
(17 Aralık 1867 tarihli mektup). (sayfa 103)
Engels, 20 Kasım 1868 tarihli mektubunda "İngiliz işçileri
arasında İrlandalı düşmanlığına" değiniyor ve hemen hemen bir yıl
sonra (24 Ekim 1869) aynı konuya dönerek şöyle yazıyor:
"Il n'y a qu'un pas (bir adımlık mesafedir) İrlanda'yla Rusya'nın
arası. ..." "İrlanda tarihi, bize, bir ulusun başka bir ulusu
boyunduruk altına almasının ne büyük bir felaket olduğunu
gösterir. İngilizlerin bütün kötülüklerinin kökeni İrlanda'ya
varır. Henüz Cromwell dönemini inceleyemedim ama şu kadarı benim
için kesindir, eğer İrlanda'da askeri yönetim kurma ve orada yeni
bir aristokrasi yaratma zorunluluğu olmasaydı, İngiltere'de
tarihsel gelişme başka türlü olurdu. "
Sırası gelmişken, Marx'ın Engels'e 18 Ağustos 1869 tarihli
mektubunu(57) da belirtelim:
"Poznan'da ... Polonyalı işçiler ... Berlin'deki meslektaşlarının
yardımıyla bir grevi zaferle sona erdirdiler. 'Monsieur le
Capital'e karşı bu savaşım -ikinci grev biçiminde olsa da- barış
için nutuklar çeken burjuva efendilerinkinden bambaşka bir biçimde
ulusal önyargıları giderme yoludur."
Marx'ın Enternasyonalde izlemiş olduğu İrlanda sorunuyla ilgili
siyaset şundan da anlaşılabilir.
Marx, 18 Kasım 1869'da Engels'e, Enternasyonal Konseyinde
İngiliz hükümetinin İrlanda genel affı konusundaki tutumu sorunu
üzerine bir saat bir çeyrek konuştuğunu ve şu karar önerisinde
bulunduğunu yazıyor:
"Hapse atılmış olan İrlandalı yurtseverlerin serbest bırakılması
yolunda İrlandalıların istemlerine yanıtında... Bay Gladstone'un,
bile bile İrlanda ulusunun onurunu kırdığı;
"siyasal affı, kötü yönetimin kurbanları için ve onların mensup
bulundukları halk için onur kırıcı olan koşullara bağladığı;
"Bay Gladstone'un sorumlu mevkiinde resmen, açıkça ve büyük
şevkle Amerikan köle sahiplerinin isyanını destekledikten (sayfa
104) sonra, şimdi İrlanda halkına edilgin uysallık öğretisini
aşılamaya kalkıştığı;
"İrlanda genel affı sorunuyla ilgili bütün siyasetinin, Bay
Gladstone'un gürültülü bir biçimde karşı çıkarak tori rahiplerinin
iktidardan düşmesini sağladığı 'fetih siyaseti'nin uygulanmasından
başka bir şey olmadığı;
"Uluslararası İşçi Derneği Genel Konseyinin, İrlanda halkının
genel siyasal af lehinde kampanyayı ateşli, sağlam ve yürekli bir
biçimde yürütmesine hayranlık duyduğunu İfade ettiği;
"bu kararların, bütün şubelere ve Uluslararası İşçi Derneği ile
ilgisi bulunan Avrupa ve Amerika'daki bütün işçi örgütlerine
bildirilmesi karar altına alınmıştır."
Marx, 10 Aralık 1869'da Enternasyonal Konseyinde okunacak olan
İrlanda sorunu üzerindeki raporunun aşağıdaki temellere
dayanacağını yazıyor:
"... Enternasyonal Konseyinde benimsenmesi pek doğal bir şey olan
İrlanda için 'uluslararası' ve 'insanca' adalet konusunda
söylenecek sözler bir yana, İrlanda ile bugünkü ilişkilere son
vermek, İngiliz işçi sınıfının doğrudan doğruya ve mutlak çıkarı
gereğidir. Ve bu, tamamen benim kanımdır; bu kanımın dayandığı
nedenlerin bir kısmını, İngiliz işçilerinin kendilerine de
söyleyemem. İrlanda rejiminin, İngiliz işçi sınıfının gelişip
güçlenmesiyle devrilmesinin olanaklı olacağına, uzun süre inandım.
Bu görüşü, The New York Tribune'de (Marx'ın uzun süre yazarlığını
yaptığı Amerikan gazetesi) her zaman ifade etmişimdir. Sorunu daha
derinliğine inceleyince, şimdi, bunun tam tersine inanmaktayım.
İrlanda'nın kurtulmadığı sürece İngiliz işçi sınıfı, hiç bir zaman
herhangi bir başarı gösteremeyecektir... İngiltere'de İngiliz
gericiliğinin kökleri, ... İrlanda'nın boyunduruk altında
tutulmasındadır.(58) (İtalikler Marx'ındır.)
Marx'ın İrlanda sorunundaki izlediği siyaset, şimdi artık okur
için açık-seçik bir hal almış olmalıdır. (sayfa 105)
"Ütopyacı" Marx, öylesine "pratik olmaktan uzak" idi ki
yarım
yüzyıl sonra bile gerçekleşmeyen İrlanda'nın ayrılması davasını
savunmuştur. Marx'ın bu siyaseti hangi nedenlere dayanır ve bu
yanlış bir siyaset değil miydi?
Başlangıçta Marx, İrlanda'nın, ezilen ulusun ulusal hareketiyle
değil, ezen ulusun işçi hareketiyle kurtarılacağını sanmıştır.
Marx, bütün ulusal-toplulukların tam kurtuluşunu ancak işçi
sınıfının zaferinin gerçekleştireceğini bildiği için, ulusal
hareketi mutlak bir şey olarak ele almadı. Ezilen ulusların
burjuva kurtuluş hareketiyle, ezen ulusun proleter kurtuluş
hareketi arasındaki olanaklı olan bütün karşılıklı ilişkileri
önceden kestirmek olanaksızdır (bugün Rusya'da ulusal sorunun
çözümünün bu kadar zor oluşu bundandır).
Bununla birlikte, olaylar öyle gelişti ki, İngiliz işçi sınıfı,
oldukça uzun bir süre liberallerin etkisi altında kaldı,
liberallerin bir yedek kuvveti durumuna düştü ve bir liberal işçi
siyasetini izleyerek kendi kendini kısır hale getirdi. İrlanda
burjuva kurtuluş hareketi, gittikçe güçlendi ve devrimci biçimlere
büründü. Marx, bu konudaki görüşlerini yeniden gözden geçirdi ve
düzeltti. "Bir ulusun başka bir ulusu boyunduruk altında tutması,
kendisi için ne büyük felaket." İrlanda İngiliz boyunduruğundan
kurtulmadıkça, İngiliz işçi sınıfı hiçbir zaman özgürlüğüne
kavuşamayacaktır. İngiltere'de gericilik, İrlanda'nın boyunduruk
altında tutulmasıyla beslenmekte ve güçlenmektedir (tıpkı Rusya'da
gericiliğin bir sürü ulusların boyunduruk altında tutulmasıyla
beslendiği gibi!).
Ve Marx, Enternasyonale "İrlanda ulusuyla", "İrlanda halkıyla"
(pek parlak zekâlı L. VI., zavallı Marx' bu deyimleri kullanmakla
sınıf savaşımını unuttuğu için herhalde kınardı!), dayanışma
kararı alınması için öneride bulunurken, "ardından federasyonun
gelmesi olasılığına karşın" İrlanda'nın İngiltere'den ayrılmasını
savunuyor.
Marx'ın vardığı sonuçların teorik temeli neydi? İngiltere'de (sayfa 106) burjuva devrim çoktan, tamamlanmıştı
ama henüz
İrlanda'da bu devrim gerçekleşmiş değildir; yarım yüzyıl sonra,
şimdi, İngiliz liberallerinin reformlarıyla gerçekleşmektedir.
Eğer İngiltere'de kapitalizm, Marx'ın ilkten umduğu kadar çabuk
devrilmiş olsaydı, İrlanda'da bir burjuva demokratik ve genel
ulusal hareketin yeri olmazdı ama bu hareket geliştiğine göre, Marx, İngiliz işçilerine bunu desteklemeyi, bunu devrimci
doğrultuda hızlandırmayı ve kendi özgürlükleri ile bağdaşan bir
sonuca vardırmayı öğütledi.
1860'larda İrlanda ile İngiltere arasındaki iktisadi bağlar, doğal
ki, Rusya'nın Polonya ile, Ukrayna ile vb. bugünkü bağlarından
bile daha sıkıydı. (Yalnızca coğrafya koşulları ve İngiltere'nin
bir sömürge imparatorluğu olarak gücü bakımından olsa bile)
İrlanda'nın ayrılmasının "pratik olmayışı" ve "olanaksızlığı"
besbellidir. İlke olarak federalizme düşman olmakla birlikte, Marx
bu durumda federasyona da razı oluyor,(15*) yeter ki, İrlanda'nın
kurtuluşu, reformist yoldan değil, İngiliz işçi sınıfı tarafından
desteklenen İrlanda halkının yığın hareketiyle devrimci yoldan
gerçekleşsin. Kuşkusuz, tarihsel sorunun ancak böyle bir çözümü,
proletaryanın çıkarlarına en uygun ve hızlı toplumsal gelişme için
en uygun bir çözüm olabilir.
Olaylar başka türlü gelişti. İrlanda halkı olsun, İngiliz
proletaryası olsun, yeteri kadar güçlü olmadıklarını gösterdiler.
Ancak şimdi İngiliz liberalleriyle İrlanda burjuvazisi (sayfa 107)
arasındaki alçakça pazarlıklarla İrlanda sorunu, (tazminatlı)
tarım reformuyla ve (henüz sözü edilmeyen) özerklikle çözüme
bağlanmaktadır. O halde? Bundan Marx ve Engels'in "ütopyacı"
oldukları, "gerçekleşmesi olanaksız" ulusal istemler ileri
sürdükleri, İrlandalı küçük-burjuva milliyetçilerin etkisi altında
kaldıkları (çünkü fenyan hareketinin küçük-burjuva nitelik
taşıdığı konusunda kuşku yoktur) vb. sonucunu mu çıkaracağız?
Hayır. İrlanda sorununda da Marx ve Engels, tutarlı bir proleter
siyaseti izlediler ve bu, yığınları, demokrasi ve sosyalizm
zihniyeti ile eğitti. Ancak böyle bir siyaset, gerekli reformların
kabul edilmesinde yarım yüzyıllık gecikmeden hem İrlanda'yı, hem
İngiltere'yi kurtarabilirdi ve bu reformların liberaller
tarafından, gericilere yaranmak amacıyla kuşa benzetilmesine engel
olabilirdi.
Marx ve Engels'in İrlanda sorunundaki siyasetleri (bugün de pek
büyük pratik önemini koruyan) ezen ulusların proletaryasının
ulusal hareketler karşısındaki tutumunun parlak bir örneğidir. Bu
siyaset, her renkten ve her dilden bütün ülkelerin burjuva
dargörüşlülüğüne kapılmış kimselerinin, bir ulusun
toprakbeylerinin ve burjuvazisinin zorbalığı ve ayrıcalıklarıyla
çizilmiş olan devlet sınırlarını değiştirme fikrini, "ütopyacı'"
bir fikir olarak ilân etme gayretkeşliğine karşı bir uyarı
niteliğindedir.
Eğer İrlanda ve İngiltere proletaryası, Marx'ın ileri sürdüğü
siyaseti kabul etmemiş olsalardı ve İrlanda'nın ayrılmasını bir
slogan olarak benimsememiş olsalardı, en kötü oportünizme düşmüş
olurlardı, demokratlar ve sosyalistler olarak görevlerini
unuttuklarını göstermiş olurlardı ve İngiliz gericiliğine ve
İngiliz burjuvazisine ödün vermiş olurlardı.
|