|
|
................... |
|
................... |
DÖNMEK YA DA DÖNMEMEK. İŞTE BÜTÜN MESELEMİZ...
-7 |
Yılmaz Berberoğlu
20 Haziran
2004 |
|
|
................... |
|
................... |
Şıblekho |
03.12.2005 |
Merhabalar,
Çok değerli arkadaşlarımızdan bazıları bir büyüğümüze
saygı gösterdiklerini ifade buyuruyorlar. Çerkes
olmakla olmamak arasındaki bariz fark temelde burada
başlıyor. HİÇ BİR ÇERKES GÖSTERDİĞİ SAYGIYI HİÇ BİR
ŞEKİLDE BEYAN ETMEZ.
SAYGI DUYUYORUM ifadesi sanal ortamın getirdiği bir
aldatmacadır. Herkese saygı duyuyorum genellemesi
dışında özellikle bir şahsiyeti vurgulayarak ama bakın
ben size saygı duyuyorum demez. Burada da yanlış
anlaşılmayalım; burada saygı duyuyorum ifadesi bir
savunma refleksi ile söylenmiştir. Denmek istenen şudur
ben size saygı duyuyorum ama siz beni eleştiriyorsunuz
bunun içinde size saygı duymam sizi eleştirmeme engel
değil gibi Çerkeslik dışı tavırlar ayyuka çıktı.
Saygıyı hiç gündeme getirmeden buyurun istediğinizi
yazınız.Kimsenin sözü olmaz.
Sitenin bir çok başlığında pırıl pırıl gençlerin bu
konuyu özelde tartışalım demelerinin derinliğini
anlamayı sayın arkadaşlardan zaten beklemiyordum. Ama
sabır taşını çatlaşırcasına saygı kelimesi bir lütufkar
tutum ifadesine dönüşünce yapacak bir şey kalmadı.
Saygı kelimesinin Çerkesce karşılığını bilenler ne
demek istediğimi anlayacaklardır. HER ŞEYİMİZİ
KAYBETMİŞ OLABİLİRİZ ANCAK BİR THAMADEMİZE HİTAP
EDİLİRKEN NE AMAÇLANDIĞINI ANLAMAYACAK KADAR HENÜZ
ASİMİLE OLMADIK.
ASIL KONUMUZ İSE BAZI ARKADAŞLARIN örgütlenme yapılanma
çerçevesinde söylediklerini analiz etmek.
Arkadaşlarımızın ustaca gizlemeye çalıştıkları üzerini
süslü kelimelerle örttükleri şey çok ayrı.
Bakın madde madde yazılan konulara. Tümünde açık ya da
örtülü şekilde diasporayı anavatandan koparmak ona
karşı duygularımızı tamamen Türkiye içi yapılanmalara
yönlendirmek.
Adigey fesh oldu. Abhazya ambargo altında dönüş
politikaları başarısız oldu. Bu söylemler Kafkasya’yı,
anavatanı, fikirsel düzeyde anlamsız kılabilme
gayretinin göstergeleri.
Bunlara tezat gözükse de Türkiye Çerkeslerine ait
tespitler de var. Dil yok oldu. Fişleme var ve
diğerleri. Bu tespitler bizleri anavatana dönüşe değil
Türkiye’de daha çok demokrasi ve halkların kardeşliği
temeline dayalı bir siyasi mücadeleye yönlendirmenin
çabaları.
Türkiye’de kalalım. Daha çok demokrasi mücadelesi
yapalım bu da sorunlarımızı çözer düşüncesi Türkiye
Çerkeslerinin ortaya koyduğu ve UYGULAMAya çalıştığı
önemli fikri yaklaşımlardan biridir.
Bunun karşısında sayın Hatam’ın da bulunduğu hayır
dönelim diyenler derneklerde iki temel yaklaşım olarak
politikalar üretmişlerdir. Zamanın gösterdiği
Türkiye’de kalıp daha çok demokrasi mücadelesi yapalım
diyenlerinde, dönüş fikrine uygun tavır
sergiledikleridir.
Derneklerimizin adını değiştirip ona halk kelimesini
ekleyenler soluğu anavatanda almışlardır. Hepsi için
bunu söylemiyorum ama bu fikrin teorisyenlerinden
Kafkasya’ya dönenler önemli kişilerdir.
Bu konu başlığında enteresan olan TÜRKİYE’DE DAHA ÇOK
DEMOKRASİ MÜCADELESİ YAPALIM DİYENLER EN BÜYÜK DESTEĞİ
KENDİ HALKINDAN DEĞİL, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ DİYEN
ÇERKES OLMAYAN UNSURLARDAN ALMIŞLARDIR.
Son yıllarda meydana gelen gelişmelerle dernekler dönüş
ya da demokrasi mücadelesinden çıkmıştır.
Birleşik Kafkasya ve vakıf benzeri oluşumlar dernekleri
fikirsel bir tekdüzelikten kurtarmıştır. Artık DÖNMEK
YA DA DAHA FAZLA DEMOKRASİ MÜCADELESİ DIŞINDA
OLUŞUMLARDA VARDIR.
BU ARADA SAYIN C.C.,
Siz sitede neden Çerkeslere hakaret ediyorsunuz?
Baksanıza kardeş halklar Çerkesliği sizden çok
düşünüyor. Siz sitedeki bazı yazılarla Çerkesliğe
hakaret ediyormuşsunuz. Buradaki suçunuz yazıları
yayınlamak yoksa yazıları da siz mi yazdınız?
Bu arada halkımız duyarsızlıkla suçlanıyor?
Ey halkım senin düşünmene gerek yok deniyor. Halkların
kardeşliği çerçevesinde bazı Çerkesler ve bazı kardeş
halklar senin adına düşünüyor ve çözüm üretiyor. Senin
düşünmene gerek yok. Sadece duyarsız kalma. Zaten senin
düşüncelerin faşistçe ya da dinsel ağırlıklı olur bunu
sakın yapma. Ancak bu önemli şahsiyetlere saygı göster
deniyor.
Çerkes kültürünü bilmeden saygı kelimesinin bile
hurdahaş eden bir zihniyet için çok farklı şeyler
beklemiyordum.
Örgütte örgüt. İyi düşünün beyler, bayanlar.
Çerkesler; thamade, pşerah, bısım gibi kavramlarla en
ufak grupta dahi pratikte anında örgütlenirler.
Arkadaşların bahsettiği örgütlenme ise çok farklı.
Burada onlar ve halk var. Onlar her şeyi bilir yapar.
Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir.
Çerkes gençliği bilir ki, yapılacak şeyler bizde daima
spontane olmuştur.Genlere tavırlar kodludur. Bazı
katılımcılar çok bariz ifade etti. Yeriniz misafir
odası diye. Arkadaşların haçeşi bilmediklerinden olsa
gerek ‘’vay olur mu’’ diyor.
Evet arkadaşlar çıle tharuo xasede son sözü söylemek
istiyor. Bir bayanımızın bunun olamayacağını ferasetle
açıkça dile getirmesini tebrik ediyor onun karşısında
çhare pserece emret kardeşim diyorum. Sizin gibilere
layık olabilmenin gayreti motive olarak bizlere yeter.
Sayın Necdet Hatam beyefendi herkesi kapsayan bir halk
hareketi olmadığını buyuruyor. BUNA YANIT VERME
ÇABASINA GİRENLERİ DE ÇERKES GENÇLİĞİ ÇOK İYİ
DEĞERLENDİRMİŞTİR.
BİR ŞEY DAHA VAR Kİ ONU BAZI ARKADAŞLARIMIZ BİLEMEZ.
Çerkes kültürü insanlarını örgütüne fikrine göre değil
Çerkeslik tavırlarına göre ağırlar.
Beyler yaptığınız hata çok basit, misafir geldiniz.
Ancak büyük bir hata yaptınız.
Son sözü Adige thamadesi buyurur, tıpkı sayın Hatam
gibi... |
|
|
Alihan Toygar |
03.12.2005 |
Sayın Hatam,
Size saygı duyuyorum efendim, sizi çok önemli buluyorum
demiyorum.
Sadece son yazınızın herkese hak ettiği yerde
konumlandırdığını düşünüyorum. Şunu da iyi biliyorum.
Çerkes öncelikle SAYGI YAPAN SAYGIYI AĞZINDAN
DÜŞÜRMEYEN DEĞİL, SAYGISIZLIK YAPMAYANDIR. SAYIN SİTEYE
DE BENDEN KONUNUN SÖZÜ OLSUN.
SAYIN HATAM’IN BİR ÇOK GÖRÜŞÜNE KATILMIYORUM. BU ONU
ELEŞTİRMEMİN BİR SEBEBİ OLAMAZ.
Sayın Hatam’ın eyleme koyduğu bir fikri var. Sadece
onun tespitlerini dinlemeyi isterim.
Yeteri kadar örgütümüz, derneğimiz olduğunu
düşünüyorum. Arkadaşlar tabana daha yayılacak bir
şeyler öneriyorlarsa buyursunlar dinleyelim.
Dönüşü gerçekleştirmeyenleri, ardından da ‘’dönüşe
inanmayanlarla tartışmam’’ diyenleri bir konuda
karşımda taraf olarak görmüyorum.
Evet lafa değil icraata bakarım.
|
|
|
Şıblekho |
03.12.2005 |
Değerli katılımcılar,
Sayın Hatam’ın yazılarını tekrar okumayı teklif
ediyorum.
Çok merak ettim. Sayın Hatam hangi yazısında KENDİNE
GÖSTERİLEN SAYGIYI SUİİSTİMAL etmiş. Aranızda sayın
Hatam’ı tanıyan, onunla irtibatı olan arkadaşlar lütfen
bu konuyu açıklığa kavuştursun.
Aramızda birisine gösterdiği saygıyı, sen sana
gösterdiğimiz saygıyı suiistimal ediyorsun diyecek kaç
Çerkes var merak ediyorum.
AÇIKÇA SORUYORUM SAYIN HATAM’IN GİZLİ İTTİFAKÇI BİR TEK
YAZISI VAR MI?
Sayın site,
SON YAZILAR KİŞİSELLEŞTİ DİYE UYARI YAPARKEN, SAYIN
HATAM’A YAPILAN AÇIKÇA BÜHTANLARI (*) HEZEYANLARI NASIL
GÖRMEZLİKTEN GELİRSİNİZ?
YOKSA SİZ ÖRGÜT RÜZGARINA MI KAPILDINIZ?
Sayın CC, son yazımın çıkmamışsa, açıkça sebebini merak
ediyorum.
(*) Bühtan: Kara çalma, kötüleme, iftira atma. (CC)
|
|
|
Şhalaxhue |
03.12.2005 |
Guıpşıse kuwme athamate Necdet Hatamım fesetxı.
Wi mafe şşuı ziwushannew tipaşer.
Ci mı sıkhızteguışıahıştım adıghe bzem nemççıre bzeççe
sıritxenır haynape khıcççüexuığ. Aş paye apededew
sıfamye khısıeççeççışt xebzençağexem apay khısfeğeğu
seui skhıwelheuı.
Aş khınewjı rexhure reşşerer ğenefağededeba? Seue.
Zıguerexeme te şşüeş feşşıçe şşüeynah değuew tıbeneşt
aue. Sıkheşxıpttsı. Se lhepk zexedz guıpşıse
tyeşeççağew sıkheguışıerep. Anattaşham uıtın fayer se
sithamatexer arıx seuenah. Mıra gubğenır. Que guıbğenme
guıbğen. Tığuasere tizedeguışıe khınewşı yikhune siguı
beğığew sışıs. Ar yımkhurem fedew, uerjuer bırsırım
sıkhıxenağ.
Kuım yiguıpere quıtekhexer tede requexemi ıwjırexeri aş
lhuquexba? Aşığuem uefır Kuıbleşham xet desışt? Seri
s'uerer necdetım fedexer desışt. Zıkuıpımi ar deghuı,
şşuı şhaççe teri zıguerexer teş'e aue. Apew aş teri
tıbğuedettıshan aui khxıradzağ. Yetani te tizakhuemi mı
kuır dğezequeşşuışt auew khırağejağ.
Aş khesi kuıblleguım ısıxeme aguıpşıse ççewıpççenxew
aguı yilhep. TERİ ZIWISHANIM NECDETIM IUERER ARI TEUE.
Zıguerem bue syeğape. Mı zerewıştıkhıjığe kuıpım
zıguereççe wiguı xiğeççew tızebneççıme seui
syexherxhışe. Ar we Adıghağem wıpıççızınççe arep.
Şşüyape yeşşuığexu khapuekhueme seui seghuımeççı. Ar
teri khıtegueweşt.
Sıdığueççeni Adıghağer wıfayeme zışıplhenew amırme
ççebdzınew canejjım fede slheğuığep. Tişşıççe
tizequaççi terezded sıuerep aw Thamate zimıem xabzi
ıeştep seue.
Zerepuağem fedew ığesaççemi ımğesaççeşşuımi sixekuı
ıuew gupşıse zıxemılhım ıuerem bededew syedeuınır
sixabzep.
Mıxeme adıghağer xekuım khinejığep. Axabzi aetıJığ axer
wurısım ğeriyew şışşuıtı ççerısew ışığ aueni xekuır
tiguı ralheççıççışt. Aş khınewji mıççe turkuım
şuekhezer tızfayer. Khyatetxıme Adıghaxer şşuızerefayew
jjüğeseççeşşuışt aueni a enettem tikhiralleşeşt.
Ziwushan; şşuelhır fabem khışıxhuıre ççırxer şşuelhır
çıem khışıxhuştep. Adıgher Adıghe zişşeğer adığe xekuır
arıba? A ççıguı ççasem tişıaççı tixabzi tilhap'exeri
ZEXİĞEWÇÇÜAĞEX.
Ci mıxeme ççıguı ttasxem lejığe değuı khitxişt aue.
Cı nemççıre Zıguerem ıwnaşşue kheççırağu. Mı zekhueşnığ
tıxılhım ığuısew jjueğoebın ıttsew txilhıjıye guere
khıdeççıştığ. Aş ççaleme apayew txıdejj daxexer, wuşşıy
lhap'exer khıradzeştığ. Axeme aşışew zawler kheptxıme
şşuağeşxhue zıxel uef pşşağe xuın. Aş zı lheuıguere
khıpısıdzejın. TTequ Adıghebze nahıbew kheptxıme
tiguape xhuşt. Khberdeybzer zişıççağem khéretx. Aş
serıççe mıxuın xelep, şhaççe adıghabzer tequ
kheğepıteçç.
Khestxığexer siguıpşıse thamışççexer arı. Sızççenettsew
sıkızfayexeri weriççe silheuıx. Axeme wyacen nemıemi
ari serıççe lhap'eded.
Be ğaşşe wıxhuınççe tişhağı witızeptınççe zıfede şımaxe
thaşxhuem sélheui mafe nefxemççe xekuım tızeşıuıççenççe
sexhuaxhue. Mı khestxığexer sıd aueni mıxer
zeguewtıştıx. Thar weseğelheuı aştew zıguere pşşekhuen.
Mır meşfeş'uı zıslhıtağeççe kestxığe guışa'.
Wepsew wetxhej. |
|
|
a-e |
04.12.2005 |
Sayın Siblekho,
Mademki sizde konuya, bir noktadan sonra dahil oldunuz.
Size de bir cevap vereyim, belki bazı şeyleri daha iyi
anlarsınız.
‘’HİÇ BİR ÇERKES GÖSTERDİĞİ SAYGIYI HİÇ BİR ŞEKİLDE
BEYAN ETMEZ’’ diyorsunuz ve bunu da Çerkes olmakla
olmamak arasındaki ölçü olarak değerlendiriyorsunuz..
O halde sunu bilmenizde yarar vardır. Hiçbir Çerkes
yaşadığı yerin kurallarına saygı duymadan var olamaz ve
yaşadığı yerlerdeki uyumuyla da bunu zaten beyan etmiş
olur.
Örneğin siz, ‘’ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti
yasalarına saygı duymuyorum diyemezsiniz. Sizin Çerkes
olmanız saygı duymanızın önüne geçemez. Çerkes’te
olsanız, Ermeni’de olsanız Kürt’te olsanız saygı duymak
zorundasınız ama kimileri bu zorunluluğa aldırmadan,
saygı duymadıklarını da açıkça beyan ediyorlardır ve
örneklersek Abhazya Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın 32
maddesinde cumhuriyet içerisindeki her insan
çevresindekilere saygı duymak zorundadır diyor, sitede
yer almaktadır. Bu da sizin dediğinizin tam tersine,
bir halkın yani Çerkeslerin birbirlerine saygı
duyduklarını ve duyacaklarını açıkça beyan ettiklerinin
kanıtıdır. Sizin deyiminizle Çerkes saygısını açıkça
beyan eden değilse o anayasa boşuna yapılmış demektir.
Hangi halktan olursanız olun, diğer halklara saygı
duymak zorundasınız ancak saygı duyduğunuz oranda saygı
görürsünüz..
Eğer daha sağlıklı bir şekilde okumuş olsaydınız,
özellikle bir tek kişiye duyulan saygı değil o kişinin
düzeyinde düşünceler üretebilen katılayım ya da
katılmayayım halkı için üretenlere saygının var
olduğunu görürdünüz.
Kimlere karşı savunma refleksinden söz ediyorsunuz, bu
kadar bitmiş ve sorunlarının çözümlerinden uzaklaşmış
olanlardan mı korunacağımızı düşünüyorsunuz.
Savunma güçlü olanlara karşı ayakta kalmak için yapılır
ve gerçekler savunması gerekenlerin kimler olduğunu göz
önüne seriyor. Ezilen her halk ezenlere karşı
savunmalıdır kendini.
Hem kişi olarak hem de halk olarak sizden daha zayıf
olduğumuzu da sanmıyorum. Bu arada hangi halktan
olduğumu da biliyorsunuz zaten. Bin defada dünyaya
gelsem Ermeni olmayı tercih edeceğim gibi, şayet
seçenek şansım olmuş olsa ve seçeneklerin içinde de
Ermenilik olmamış olsa diğer yanım Kürtlüğümü seçerdim
ve seçeneklerimin içinde bunlarda olmasaydı Çerkesliği
seçerdim, ayrıca doğmadan önce seçemediğim şeyleri
yaşamda seçmiş bulunuyorum. Ermenilik ve Kürtlüğü
kendimde, Çerkesliği de yakında kısmet olursa birlikte
olacağım insanla yaşamış olacağım. Türklüğü zorunlu
olarak yaşadığımı da eklersem, bunların yanına da,
doğup büyüdüğüm Kürt, Süryani, Keldani, Arap, Çingene,
Mirtipleri de eklersem çok renkli bir yaşamı sürdüren
bir insan olarak. Siz gibi hayati tek rengiyle
yaşayanların yanında, yeterince güçlü olduğumu
görebiliyorum, her halktan bir şey alıp kendime
katarak, kendimden de onlara katarak, içine kapalı, hiç
kimseyi beğenmeyen, eskimiş, anlamsızlaşmış gelenek ve
göreneklerden sıyrılmış olmanın rahatlığıyla, kendimden
oldukça eminim ve tek üzüntüm tek tip yaşayan
insanların çıkmazlarında kaybolmalarıdır.
Her şeyi anladığınızı demişsiniz ama thamadenize kötü
anlamda hiçbir şey demediğimizi anlamamışsınız. Üstelik
başımızın üstüne de taç etmişiz thamadelerinizi.
Madde, madde sıralanan konulara isterseniz bir kez daha
siz bakın,orda anavatanla bağların koparılması mı
öneriliyor, yoksa anavatanla bağların güçlendirilmesi
için bilgilerin günlük olarak herkese duyurulması
talebimi var?
Sizin kadar belki komplo üretebilecek ustalıkta
olmadığımız için yeterli derecede anlatamıyor,
anlaşılamıyoruz sanırım.
Adige fesh oldu cümlesindeki yanlışlığımı düzelttim,
düzeltmeme rağmen de belirttim ki, fesh etme riski her
zaman vardır, yoksa anlatılır bizde öğrenmiş oluruz.
Abhazya ambargo altındadır ve ambargoyu uygulayan
ülkelere bırakın tepki vermeyi Çerkesler tarafından o
ülkelere ödüller veriliyor ve ben Çerkes değilim
anlamıyorum siz Çerkessiniz nasıl anlıyorsunuz, hayret
ediyorum. Ülkenize ambargo uygulayan, gelişmenizi
engelleyen insanlarınızın kötü koşullarda yaşamasına
neden olan ülkelere, nasıl olurda onurlu bir Çerkes
dayanır?
Ben ve ailem ve tüm çevrem, tüm tanıdıklarım,
soydaşlarımıza ambargo uygulayan ülkeye vatandaşları
olmamıza rağmen tepki olarak karşı ambargo uygularken
sizler neler yapıyorsunuz acaba?
Yukarda bir arkadaşımız yazmıştı; ‘’kimse kırılmasın
ama her şeyden çok seviyorum Türk bayrağını’’ ve yine
bir çok Çerkes arkadaşımız (tabi bunlarla tüm bir halkı
kıyaslayamayız). Kendi topraklarından daha çok onlara
ambargo uygulayan ülkelere bağlılar, bu durumda ben
değil siz Çerkesliğin tüm değerlerini bilenler şöyle
oturup iyicene bir düşünmeli.
Türkiye Çerkeslerine ait tespitlere gelince, bunlar
doğrudur ve sizlerin göremediğiniz, bulunduğunuz
ülkelerde haklarınız oldu mu? Yaşadığınız yerlerde
güçlü örgütlenmelerinizle siyasette aktif olup
kültürünüzü ve kimliğinizi ayakta tutacak değerlerinizi
yaşatma talepleriniz oldu mu ve taleplerinizi vermeyen
sistemlere karşı güçlü isteminizi belirleyecek bir
davranışınız oldu mu? İşte bunlar olmadı mı ne
anavatanınız kalır ne de dönüş için izlenen politikalar
tutar.
Nerdeyse 150 yıl olmuş Türkiye’desiniz bırakalım
öncesini cumhuriyetin kuruluşunda bile onca katkınız
olmuş ama bir kibrit çöpü bile almamışsınız hak olarak,
tamam diyelim şartlar elvermedi olmadı. Peki şimdi
oluyor mu?
Türkiye’de kalalım demişsiniz sanki kalmayıp da
gidebiliyor musunuz? Hayır gidemiyorsunuz. O halde
kaldığınız yerde demokratik haklarınızı alıp,
anavatanınıza güçlü olması için yollar açsanız ya.
Sitedeki üyeleri baz alarak koca bir halkı tabi ki
duyarsızlıkla suçlayamayız ama dünya genelinde bir
halkı baz alıp bulunduğu konum itibariyle kendi
haklarına ya da topraklarına ne kadar duyarlı veya
duyarsız olduğunu gözlemleyebiliriz.
Bana bir tane herhangi bir dünya ülkesi tarafından
resmen tanınan Adige, Abhaz cumhuriyeti ya da daha
geniş bir kavram olan Çerkes Cumhuriyeti gösterebilir
misiniz?
Sizleri sömürmüş yurtlarından etmiş birilerinin sizlere
verdiği özerk cumhuriyeti lütuftan mı sayıyorsunuz?
Kimin malini kime veriyorlar ya da aldıklarından ne
kadarını veriyorlar? Verirken neleri alıyorlar?
Düşündünüz mu hiç?
Bana söyler misiniz; Adige veya Abhazya özerk
cumhuriyeti olan bir vatandaşın taşıdığı pasaport ve bu
pasaportun etkin olduğu yerler neresidir? Bunları
gerçekten de bilmiyorum siz biliyorsanız aydınlatır
mısınız?
Bazı arkadaşların yeri misafir odası diyerek ben ve
benim durumumdakileri kastetmişsiniz, yıllardır size
misafirsiniz dendiği için bakın ne hale geldiniz. Eğer
sizde kendinizi misafir psikolojisine sokmayıp, biz
burada yaşayacağız misafirde olsak haklarımız vardır
demiş olsaydınız, bu gün diğer bolümde neden
anadilimizde konuşamıyoruz diye birileri sormazdı
sanırım ve bu soruya yanıtlar aranmaz çözümler üstüne
düşünülmezdi.
Yoksa siz, misafir gelenlere de başınıza gelenleri mi
uygulamak istiyorsunuz? Benim sizin gibi, ben misafirim
deyip değerlerimden ödün verme gibi bir lüksüm yoktur,
kusura bakmayın hiç.
Ayrıca ister beğenin, ister beğenmeyin site yönetimi
beni kovmadığı sürece buradayım ve değer verdiğim
büyükler bana sus deyinceye kadar buradayım.
Ha o büyüklerin kimi düşüncelerine de katılmıyorum her
ne kadarda kutsal görsem bu kutsallıkları iyi niyetlen
çabaladıklarına olan inancım ve emekleridir.
Beni karşımdakinin karşısında eğen, büken tek şey bilgi
olur ve bilginin karşısında da bükülmekten yerlerde
sürünmekten de gocunmam. Cahil kalmaktansa kırılmayı
tercih ederim. Kaldı ki, dünyada kırılmamış ne bir
insan ne de bir halk vardır. İnsan kırılmadan,
birleşmenin tadını bilemiyor.
Bu kadar kendinden uzaklaşmış halklar ve insanlar
dünyada yaşarken benim kırılmamın sözü olmaz bile.
Bizler sizler gibi kimsenin emir kulu değil, bizler;
bizler gibi yüreği insan sevgisiyle çarpan her
kardeşimizle yoldaşız…
Çerkes gençleri bilir demişsiniz o halde bildiklerinizi
uygulayanda dünyanın her yanından insanlar görsünler bu
bildiklerinizi. Biliyoruz deyip de uyumakla olmuyor bu
işler, atı alan Üsküdar’ı geçerken, köprü olanların
beli kırılırken, bir yere varılmaz, devleri sırtında
taşıyanların devleri kendilerinin yaratıp,
yarattıklarına da hamallık ettiklerini bilmedikleri
halde, biliyorum diyerek uykuya düşmekle kimse bir arpa
boyu ilerleyemez.
Sizden daha zayıfken, sizden daha güçlü bir konuma
gelen halkları araştırarak işe başlayabilirsiniz, şayet
yol haritası istiyorsanız, sizin içinizde yaşarken,
sizden haklarını alanlara bir bakın birde içinde
yaşadıklarınızdan haklarınızı alamayan kendinize bir
bakın.
Bende tıpkı sizin gibi lafa değil icraata baktığım için
buydun icraatlarınızı görelim diyorum.
Yok hala sizin icraatlarınızı görelim diyorsanız
yukarda dediğim gibi sağınızda, solunuzda yaşayan
halklara bakın, çok uzağa gidemiyorsanız, yakınınızdaki
tam bağımsız devletlere bakın derim…
Ha onların yaptığı gibi biz yapamayız diyorsanız bilin
ki siyaset çıkarlar üstüne yapılır ve çıkarlar için
politikacılar her kılığa girer, çünkü söz konusu olan
çıkar gerçek bir politikacı için halkının ve ülkesinin
çıkarıdır. Çıkarlarınızı koruduğunuz oranda varsınız .
Onurlu ya da onursuz güç hangi şekliyle gelirse gelsin
yaşamak için tek koşuldur.
Doğa zayıfı eleyen yasasını hiçbir zaman yürürlükten
kaldırmamıştır…
Kalbin varsa vücudun yaşar, kalbin varsa ve
çalışmıyorsa vücudun bir işe yaramaz, kalbiniz
vatanlarınız ise ve sizlerde vücutsanız, o halde kalbin
dünyanın neresinde olursanız olun kanı bedenin her
hücresine ulaştırdığı gibi size ulaştırmasını
sağlayacak, tıkanmış damarları açın derim. Bunu
açmanızın yolu da nerede olursanız olun önceliğinizin
kalbinizi çalışacak durumda tutacak politikalarınızın
sağlamlığı olması gerekir.
Kalbin kanı en çok pompaladığı yerin beyin olduğunu
düşünürsek, alt tabakadaki insanlardan değil de kanı
beyne yani bu halkın beyni olabilecek tüm vücuda
direktifler verecek insanlara ulaştırmanız gerekir ki,
uygulanan politikalar bir işe yarasın.
Buna en iyi örnek Almanya’da yaşayıp, üniversitede
eğitimci olup, ilk görevi kendi olmayanı savunmak olan
arkadaşımızı, kalbin pompaladığı kanlan beslemek
gerekir. İlk görevin kendi olanı savunmak olduğunu
anlayıp kendi için bir şeyler yapmasını sağlamaktır.
Hemen bu konumunu değerlendirip faydalı eylemlerin
başlatıcılarından biri olsun. Yine ajanslarda
habercilik yapmış bir arkadaşımız ve İsviçre’de yaşamış
bir arkadaşımızın kurduğu Uzunyayla hayallerinin
yerine, anavatan hayallerinin geçmesiyle birçok şey
yavaş yavaş da olsa gelişir. Bu kadar aristokrat bir
halkın kendi ülkesinde ne kadar aristokrat
barındırdığını düşünürsek durumun vahameti ortaya
çıkmaktadır.
Düşüncem; Adige ve Abhazların; Adige, Abhaz
cumhuriyetlerinin bayraklarına olan sevgilerinin,
misafir olarak kaldıkları ülkelerin bayraklarına olan
sevgilerinin çok çok önünde olması gerekir.
Tüm bunları, yani gördüklerimi size diyorum diye kırıcı
oluyorsam, kimse benden gördüklerimi demememi
istemesin, ben gördüklerimi demeye devam edeceğim…
Sayın C.C yönetimi.
Sayın Shalaxhue’nin, yazmış olduğu anadilinizdeki
yazısını, herkesin anlayabileceği bir dile çevirmeniz
mümkün müdür, yazılanları buradaki bir çok Çerkes olup
da kendi dilini bilmeyen ve de diğer halklardan
arkadaşlarımızın da, bu konuyu takip ettikleri
ihtimalini göz önüne aldığımızda. anlamamız mümkün
olmadığı için, Türkçe’ye çevrilmesi teklifinde
bulunuyor. Gerekenin yapılmasını arz ediyorum.
Saygılarımla.
CircassianCanada Notu: Sayın a-e,
katılımcılarımızın farklı dilde yazdıklarını çevirme
işini ancak yazıyı yollayan katılımcının izniyle
yapabiliriz. Saygılarımızla. |
|
|
Uzunyaylalı Gubse |
04.12.2005 |
Haceş odasında gördüğümüz bu kişilerin bir kaç ay önce
yazıları haftanın yorumuna kadar taşınmış, kendilerine
yöneltilen eleştirilerden dolayı koruma altına
alınmıştı. Ortaya koydukları görüşlerinden dolayı
kendilerini değil de kendilerini anlamayanları
anlayamadıklarını söylenmişti.
Haddim olmadan bunu hatırlatmış olmamdan dolayı özür
diliyorum.
Fakat telafi ettiniz.
Saygılar thamade, duruma yerinde ve dozunda müdahale
ettiğiniz için. |
|
|
Şıblekho |
04.12.2005 |
Merhabalar,
Sayın a-e, öncelikle bir konuyu arz edeyim.
Önyargılarım hiç bir zaman olmadı. Sadece realitelerin
önyargı addedilmesinden her zaman şikayetçi oldum.
Şahsi olarak siz ve diğer arkadaşlar ile bir sıkıntı
noktam yok. Sıkıntının ne olduğu belli.
Sayın a-e konuya dahil olduğum noktanın bir önemi var
mı? Yazdıklarınızın fasit bir dairede kalmasını tercih
mi edersiniz? Bu sitede yazı yazanlar mahdut (*) sayıda
iken izleyenler binlerle ifade ediliyor. Başlangıçta
size yapılan eleştirileri bende yadırgamıştım. Belli
noktadan sonra müdahil olmak en azından izleyici olarak
hakkım diye düşünüyorum. Rahatsız mı oldunuz? Bir
thamademin hak etmediği bir şekilde ve tamamen Çerkes
tavrı dışında eleştiri sınırlarını aşan bir şekilde
itham edilmesi karşısında sadece yazı yazabilmenin
üzüntüsünü taşıyorum. Sevgili thamademin huzuruna çıkıp
konuyu karşılıklı istişare (**) etmeyi çok arzulardım.
Bunu da size karşı olan bir tutum olarak
değerlendirmeyin. Bunu anlayamazsınız.
Sayın a-e, toplumsal hayatı düzenleyen kuralları
birbirine karıştırmayın. Yasalar bunlardan yaptırım
gücü olan ve otorite tarafından tesis edilmiş olanı.
Biz ise xhabzeden söz ettik. Sizin eleştirdiğim
tavrınız yasalarca sadece eleştiri sayılır. Çok
zorlarsanız kişilik hakları bağlamında dava
edilirsiniz. a-e şahsiyeti de bu şekliyle bir şey ifade
etmeyeceği için sonuç çıkmaz.
Töremiz anlamında yaptığınızı bilgi düzeyinde bile
algıladığınızı düşünmüyorsunuz. Sayın Şhalaxho
yazısında anladığım kadarıyla thamadesi olmayanın
töresi olmaz diyor. Siz hiçbir ön koşul olmadan thamade
sayacağımız bir büyük şahsiyeti nelerle itham ettiniz?
Daha da önemlisi bunu yasa falan deyip hala demagoji
yapıyorsunuz. Daha da önemlisi sayın Hatam yıllardır
verdiği emekle töresel thamadeliğin ötesinde fikirsel
thamade olarak halkımızın kalbinde yer almıştır. Sayın
Hatam’ı eleştirenler bile bu noktada Sezar’ın hakkını
Sezar’a Hatam’ın hakkını da Hatam’a verirler. BİZLERİ
DAHA DA HASSAS KILACAK NOKTA BİR BÜYÜĞÜMÜZÜ BİZDEN
OLMAYAN BİRİLERİNİN ELEŞTİRMESİDİR. BUNDA ISRARCI OLMAK
SİZCE NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ SAYIN A-E?
Beni Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlayıcı yasalarıyla işim
yok. Zira benim önceliklerim ile şimdilik
çatışmıyorlar. Onlara saygı duymuyorum diye bir ifadem
yok. Saygı duymasam da bunu deklere etmem. Bu konu sizi
hiç ama hiç ilgilendirmez.
Adigey Anayasası’nı okudum ama sapla samanı sizin gibi
karıştırmadım. Adigey Republikası’nda Adigey demez
Adigey yurttaşları diye ırka değil toprağa aidiyetlik
anlamı yükler. Konuyu buralara taşımanız suçluluk
telaşından olsa gerek. Anayasa Abhazya falan bunlara
gerek yok.
Sayın a-e, reel politik kavramını ve sosyolojik ve de
demografik gerçekleri göz ardı ederek ezen ve ezilen
halklar mücadelesi söylemi tipik bir akademisyen
tavrıdır. Ölenler üzerine senaryoyu sıcak ortamlardan
değerlendirmek çok kolaydır. Bizlerin çözümlenmemiş
sorunlarını biz çözeriz. Bunun size bağı ya da
bağımlılığı yok. Bir şey daha; sizin işiniz çok kolay.
Duruma göre Ermeni ya da Kürt tercihi yapabileceğinizi
ifade ediyorsunuz. Faraziye üzerine konuşmak istemem.
Tercihiniz beni ilgilendirmez. Benim ilgilendiğim ‘’Maf’’
kelimesini yazmakla bir kaç Çerkes’i tanımakla bir
bütün hakkında fikir yürütmeye hatta haddi aşarak bir
thamadeye açıkça saldırıda bulunmanızdır.
Ben bu sitede hatırlıyorum; bir thamadenin isteğini
yerine getirmeyeceğini söyleyen son sözü thamadeye
bıraktı. THAMADENİN İSTEĞİ DOĞRULTUSUNDA SİTEYİ TERK
ETTİ.
AYNI THAMADEYE DE SİZİN ÜSLUBUNUZLA YAKLAŞMASINI
ENGELLEYEN ŞEY SİZDE OLMAYAN ŞEYDİR.
Anavatanla ilgili maddelerde neyi savunursanız savunun
Çerkes kamuoyunu yeterince takip etmiyorsunuz.
Adigey’in feshi konusunda dışarıdan müdahalenin fayda
değil zarar vereceğini ifade eden Adigey devlet
yöneticileri ve Adigey aydınlarıdır. Adigey
başbakanının Türkiye’de verdiği demeci okuyun.
Abhazya’ya ambargoda son söz Rusya’nındır. Mevcut
durumun mimarı da Rusya’dır. Abhazya’yı bu şekliyle var
edende Rusya desteğidir. Abhazya için başka bir eksende
söz konusu olamaz. Bunlara rağmen ne yapalım? Buyurun
bir gemiye beraber binelim ambargoyu delmeye uğraşalım.
Akıllara şu soru geliyor; Kafkasya sizin
yazdıklarınızdan sonra umutsuz vaka. Türkiye’ye dair
tespitleriniz önce sanki Kafkasya’ya dönüşü
çağrıştıracak gibi gözükse de onların öncesinde
anavatanı ve Kafkasya’yı anlatan maddeleriniz akla
geldiğinde Türkiye sıkıntılı ama Kafkasya daha
sıkıntılı imanız akla geliyor.
O halde yapılabilecek olan nedir? DAHA ÇOK DEMOKRASİ
MÜCADELESİ. BUNA BİR İTİRAZIM YOK. ETNİSİTEYİ
ÖNCELLEYEREK YAPILACAK DEMOKRASİ MÜCADELESİ İLKELDİR.
Zaten Türkiye’de bir mücadele var. Bu mücadele neyin
üzerinde inşa edildi biliniyor. Ortadoğu Kürtlüğü
Türkiye ile sınırlı değil. Big game var ortada. Bu
denklemde Çerkeslerin yeri yok. Etkilenmezler demiyorum
ama ulusal olarak sizlerin örgütte örgüt ifadelerinin
kıymeti yok.
HALKLARIN KARDEŞLİĞİ ANLAMINDA ETNİSİTEYİ ÖNE ÇIKARAN
YAKLAŞIMLAR EMPERYALİZMİN İLERİ KARAKOLU VAZİFESİ
YAPARLAR.
Sayın a-e, eğer bir hak alacaksak yada böyle bir
talepte bulunacaksak; farz edelim unutmuştuk,
hatırlattınız teşekkür ederiz. Sağ olun. Bırakın ne
isteyeceğimize biz karar verelim.
Yukarıda yazdığım gibi anavatana gidemiyorsunuz o zaman
Türkiye’de mücadeleye katılın yaklaşımı size yakışmasa
da Şark kurnazlığıdır. Bizlerin varlığını korumasına
dair mücadele Türkiye ile sınırlı değil sayın a-e.
Siz diasporayı Türkiye’den ibaret sanıyorsunuz, iyi
düşünün.
Özerk bölgeleri lütuf saymıyoruz. Bunların mevcut
yönetimle de alakası yok. Sosyalizmin miraslarından
biri. Sayın a-e, demokrasiyi sizin kadar düşünecek
halimiz yok.
BEN ŞAHSEN RUSYA TAM DEMOKRASİYE GEÇER DİYE KORKUYORUM.
ZİRA DEMOĞRAFYA SORUNUMUZ BİZİ BİR GÜNDE KAFKASYA’DA
YOK EDEBİLİR. İŞ PARMAK HESABINA GEDİĞİNDE ADİGEY YARIN
KAZAK TAHAKKÜMÜNE GİRER. TÜRKİYE’DE DAHA FAZLA
DEMOKRASİ DEYİP ANAVATANIM SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA OLMAZ
DEMEK DİLEMMASINI (***) ŞİMDİLİK YAŞAMAK İSTEMİYORUM.
Ne yapılabileceğini de bizler düşüneceğiz. İlginize
yinede teşekkürler.
Adigey pasaportunu ben Türkiye ile kıyaslarım.
Türkiye’de kimin pasaportu var aynı şekilde yada diğer
beğenmediğiniz kurumlar kimde var. Kürt enstitüsü
Fransa’da değil mi? Adigey pasaportu yanında Rusya
Federasyonu pasaportu nerde geçerliyse o kadar o da
geçerli.
Sayın a-e bir konuda espri yaptınız gibime geldi.
Devlet ve millet sayıları dünyada paralellik arz ediyor
mu? Doğrudur özerk bölge yetmez ama sayıları da çok.
Yani, ne yapalım, ne arzu edersiniz?
Kafkasya’da ne yapalım yani?
Bizim yaşadığımız coğrafyada misafir olarak
görüldüğümüzü sizden duydum. Tam aksine en has Türk
ilan edildik. Türklük gibi bir payeyi ret etmeyin dendi
bize. Sizin yeriniz Kafkasya, siz burada misafirsiniz
denmedi bize. Keşke siz misafirsiniz denseydi bize.
Sizin misafirliğiniz ve konumunuz hakkında önceki
yazımın sansürlenen bölümünü C.C’den isteyin konumunuzu
daha iyi anlarsınız.
Sayın a-e, duygu sömürüsü yapmayın. Bizlerin hiç bir
halkla peşinen düşmanlığımız yok. Sizde buna dahilsiniz
ama Çerkesce bir sözde olduğu gibi sizin olmayan av
sahasında gezinmeyin. O xewaşha sahipsiz değil dedik, o
kadar.
Sayın a-e benim ya da Çerkes gençliğinin icraatlarını
sizin görmeniz için önce Çerkes bakışı sahibi olmanız
lazım. Sayın Hatam herkesi kapsayan halk hareketi diye
bir ifade buyurdular, bu size yeter. Kaç Çerkes
cemiyetine Çerkes gençlik toplantısına katıldınız ki ne
yapılıp yapılmadığını biliyorsunuz.
Kalp ve beyine dair anatomik bilgilere teşekkür ederim
ama ne yazık ki Çerkesler için bir şey ifade etmiyor.
ÇÜNKÜ BEYİNLE ALAKALI DEDİĞİNİZ BÜTÜN DÜŞÜNSEL EYLEMLER
BİZDE KALPTEN TÜRETİLMİŞ İFADELERLE ANLAMLANIR.GUPŞISE
GİBİ.
Evet anavatan kalbimiz. O halde beyinsel faaliyetlerde
oraya bağlı.
Örnekleme bazında dahi olsa Uzunyayla’yı cümlelerinize
katmanız üzüntü vericidir. Uzunyayla coğrafyası itibarı
ile değil ORDA YAŞAYAN KABARDEY KARDEŞLERİMİZ
BÜYÜKLERİMİZ İÇİN BİZDE ÖNEM KAZANIR. SELAM OLSUN
ONLARA YÜREKTEN SELAM.
(*) Mahdut: Sınırlı, belirli oranda, belli sayıda. (CC)
(**) İstişare: Danışma, düşünce alışverişinde bulunma.
(CC)
(***) Dilemma: Çelişki. (CC)
|
|
|
Şıblekho |
04.12.2005 |
Merhabalar,
Bu konu başlığı altında yazan arkadaşlarının konunun
netleşmesi açısından bazı yanıtlar rica edeceğim.
Yanıtlarlarsa sevinirim.
Bazı arkadaşlar halkın duyarsız tutumundan bahsediyor.
Doğru olabilir ya da tamamen doğru kabul edelim. Halkın
bu durumu salt halktan niye kaynaklansın? Arkadaşların
ifade ettikler fikirler yetersiz olamaz mı?
’’Türkleşmeden Çerkes kalan ve başka milletlerin
milliyetçisi olmayan tüm Çerkeslere saygı ve
sevgilerimi yolluyorum.’’ Bu ifade sayın Elif’e ait.
Kendisi bu ifadelere göre nasıl bir konumda?
Yahudi yapılanmasını bazı arkadaşlar ısrarla
vurguluyorlar. Bunu da dönmeyişe kılıf yapıyorlar.
Yahudiler vatanlarına dönmek için 2000 yıl uğraştılar.
Üstelik Filistin’de ne bir alt yapıları vardı ne de
önemli demoğrafyaları. Onların sahip oldukları ekonomik
güce biz ne zaman ulaşırız ya da ulaşabiliriz?
- Tarihte Kafkasya
- Günümüzde Kafkasya
- Diaspora
- Anavatan ile diaspora ilişkileri nasıl olmalı?
- Nasıl örgütlenmeli?
- Mücadele yöntemlerimiz ve araçlarımız
- Çevremizdeki ülkelerle ve örgütlerle ilişkilerimiz,
gibi konulara açıklık getirecek bir manifesto
hazırlanmalı ve aynı düşünceyi paylasan insanlarla
harekete geçilmeli, ayrı örgütlenilmeli.
Sayın Talebe, bu ifadeler sizin dönüş düşüncesinin
gelişimi hakkında yeterli araştırma yapmadığınız
izlenimini uyandırıyor. Bende aynen soruyorum yukarıda
ifade ettiğiniz konular hakkında görüşlerinizi bize
yazar mısınız?
Sayın Azmi Berberoğlu beyefendi size de bir ricam var.
Ayhabılar ne zamandan beri Ayhabıların yanında
eleştiriyi aşan tarzda muhatap alınır oldu. Ben sizin
sayın Necdet Hatam’la ya da sayın Kopsirgen Orhan işle
olacak tartışmalarınızda sadece izleyici olurum ama
sayın Kopsirgen’e ya da sayın Hatam’a haddi aşan
tutumlar takınıldığında ilk tepkiyi de sayın Ayhab’ım
sizden beklerim. Abhaz töresi demokrasi kurbanı mı oldu
sayın Berberoğlu?
’’Muhacire aşta kellesi sunulmuş, ne diyeceğini
bilememiş’’tutumunuzdan bir şey anlayamadık sayın
Berberoğlu. Ben Abhaz töresinde thamade ve Ayhabı
ayrımını bilirim. Siz, bizim Ayhabımız mısınız yoksa
thamademiz mi? Sizi Ayhab’ım gibi görmek isterim,
affınıza sığınarak arz ederim.
Bilgilerinize... |
|
|
Elif |
04.12.2005 |
Selamlar,
Herkese tek tek cevap vermeyeceğim. Buna hiç gerek yok.
Tek cevap yeterli hepinize çünkü zihniyet aynı. Ha bu
arada dönüş başlıklı konunun şimdilerde işe yaradığını
görüyorum, küsüp, kızıp giden üyelerin tekrar dönüş
yaptıklarını görüp de sevinmemek ne mümkün. Yeni
nickleriniz hayırlı olsun (!)
Siz muhalifler, şimdiye dek yaptığınız her şey
doğruydu, olması gerekendi. Siz hatasız insanlar
sayesinde bizler(yıllar öncesinden başlayan asimilasyon
ve entegrasyon mağdurları olarak) hak ettiğimiz
yerdeyiz.
Buyurun Talebe'yi sindirin, a-e'yi kovun benden de
şüphe etmeye devam edin. Çerkesliğimi çarpıp, bölün
istediğiniz değeri verin. İnanın umurumda bile değil!
Hiçbir zaman kişisel sancılarım olmadı. Benim sancım
kaybolan bir halkın bireyi olmamak için. Yanlışlarda
hiçbir katkısı olmayan mağdurlardan biri olarak bir
şeyler yapabilmek ve doğruyu bulabilmek. Şimdiye dek
yapılan hataların telafisi oldu hep umudum.
Ancak, anladım ki bu halk asla toparlanmaz ve hiçbir
mücadele içine giremez. Bu gerçeği anlamış durumdayım.
Çok üzülerek diyorum ki, buyurun yolunuzda ilerleyin.
Sitede hararet son safha da. Rahatsızlığınızın bu kadar
bariz görüntülenmesinden çok mutluyum.
Sizlerin kişisel rahatsızlıklarınızı eleştirirken
savunmaya geçiyordunuz! Şimdi dönün ve bakın şu
halinize.
Hararetlendiğiniz durum ne yazık ki, sizin kişilerden
duyduğunuz rahatsızlığa bağlı her zamanki gibi
çelişkilerle dolusunuz ve kendi çelişiklerinizle
boğuşuyorsunuz.
Bugün thamade diyerek arkasına geçtiğiniz insan kısa
bir süre önce sizlerin eleştirilerine maruz kalmıştı ve
bugün kabalık yapıldığını düşündüğünüz insana a-e'nin
hiç bir kabalığı olmadı.
Siz içsel egolarınızı tatmin etmeye çalışırken gözden
kaçacağını düşündüğünüz. Hatalarınızı sanırım
thamadeliği hak etmiş ve bilgi düzeyi algılama yetisi
gayet iyi olan sayın Hatam fark edecektir.
Talebe'nin, a-e'nin ve benim sayın Hatam'a
saygısızlığımız söz konusu bile değil ve özür dilenecek
bir durum yok. Boşu boşuna özür beklemeyin.
Özür dilemesi gereken sizlersiniz. Neden mi? Thamade
kavramının içini tamamen boşalttığınız için ve sizin
doğrularınıza hitap ettiği ölçüde thamadelere saygı
duyacağınızı çok net biçimde gösterdiğiniz için.
Buyurun özrü gerektiren hatalarınız için sizler özür
dileyin.
Muhalif grup şiddetli derecede gergin. Sakinleşmenizi
hiç istemiyorum. Mümkünse biraz daha sinirlenin. Ki,
biz de baştan bu yana gördüğümüz gerçeklerde
netleşelim.
Kendi kendinize sayın Necdet Hatam adına yorumlar
yapmanız olayı nereye getirmek istediğinizi anlamamız
için yeterli. Ne kadar çabalarsanız çabalayın; aklı
olan görür şu yaptıklarınızın etik olmadığını ve
sizlerin yanlışları umarım benim doğrularına inandığım
insanlar tarafından kabul görmez. Zamanım olmadığı için
burada kesmek zorundayım.
Bu arada Talebe'yi hala destekliyorum. a-e'nin
yazılarında bizi ilgilendiren gerçekler olduğunu
düşünüyorum. Son olarak a-e'ye yapılan yanlışlar için
özür diliyorum. Bende ev sahibi olarak a-e'nin
misafirliğinden hoşnudum ve kalmasını istiyorum...
Sağlıklı günler. |
|
|
Necdet Hatam |
04.12.2005 |
Sevgili a-e,
Sağlıklı tartışabilmek için asgari bir bilgi düzeyinin
gerekliliği, sevgili Talebe zorunlu olmadığını söylese
de yadsınabilir mi? Yeni başlayan birine Cebir'i
anlatmak için x ve y’den başlayabilirsiniz. Ancak x ve
y’yi anlatıldığı gibi, bilimin anladığı gibi anlamak
istemeyip, kendisi öyle istediği için, istediği anlamı
verenlerle Cebir'in daha üst düzey kuramları nasıl
tartışılabilir. Peki, daha önce defalarca yazılmış,
tartışılmış halen tartışılan, bilinmesi gerekli olan,
biliniyor olan konularda hep yeniden aydınlatılmayı
beklemek ciddiyetle, muhataba saygı ile bağdaşır mı?
Ben daha önce de yazmıştım hakaret ve saygı konularında
biraz farklı düşündüğümü. Örneğin “anavatanda
yaşayanların bedel ödemediğini söylenmesi, kendime
karşı kullanılan hakaret sözcüğünden daha çok yaralar
beni. Anavatandakilerin izlemedikleri sitelerde,
anlamayacakları dilde, Kuzey Kafkasya politikalarını
tartışmanın onları hiçe saymak anlamına geldiğini
düşünürüm…
Sevgili a-e üzülerek söyleyeyim ki, sorduğunuz sorular,
Çerkeslerin neden anavatana dönmeleri gerektiği
konusunu hiç anlamadığınızı gösteriyor. Bunu anlamak,
anlamak istemeyenler, eskiden anlarken bugün anlamaz
olanlar mebzul (*) yığınla… Ancak cumhuriyetlerin
statüsünü sorduğunuz soruda Abhazya ile Adıghéy’i aynı
kefeye koymanız anlaşılacak gibi değil… Halbuki bu
sayfadaki daha ilk yazımda, eleştiri de yöntem konusuna
dikkat çekmiş şunları söylemiştim:
“Belirli bir düşünce eleştirilecekse eleştiriye temel
olması gereken, çıkış noktası yapılması gereken şey o
düşünce savunucularının söylemleri, yazıları olmalı.
Eleştiriyi yapan kişinin eleştirdiği kişilerin
söylediklerini, yazdıklarını, yaptıklarını değil de,
kendi ürettiği söylemleri temel olarak almasının,
nesnellikle, doğrulukla, gerçekçilikle…
Bağdaştırılabileceğini sanmıyorum.
Çıkarımlar, sanıya, öznel görüşe değil, mutlaka
bilgiye, bilgi, belgeye dayanmalı, gerektiğinde de
bilgi kaynakları gösterilebilmelidir.
Karşılaştırmalar benzer konularda, aynı ölçü birimleri
ile ve bilinen anlamları ile yapılmalıdır. Kullanılan
terimler, bilimsel anlamları ile kullanılmalıdır.
Örneğin ağırlık ölçü birimi olarak grama tüm dünyanın
verdiği anlamın verilmesi nasıl bir zorunluluk ise,
asimilasyon, anadili kullanma özgürlüğü, etnisite, ulus
vb terimler de bilimin anlayıp anlattığı gibi
algılanmalı kendimize özgü anlamlar verilmemelidir..
Sorunun çözümü konusunda sorumluluk duyuluyorsa,
benimsenmeyen görüşler, sadece eleştirilmekle
kalınmamalı, çözüm önerileri de sunulmalıdır.
Sosyolojik olayların kişilere, kişilerin dünya
görüşlerine göre, algılama düzeylerine göre, farklı
algılanabileceği hep göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin “nerede olursan ol, ne yaparsan yap, nasıl
sahip olursan ol, ama mutlaka paralı ol“ gibi bir
yaklaşımı dünya görüşü olarak seçmiş birine, anadilin
güzelliği, korunması geliştirilmesi gerektiğinin
anlatılamayacağının bilincinde olunmalıdır ya da dini
inancının gereklerini terine getirmeyi yaşamın amacı
olarak seçmiş (günlük yaşamında, dinin gereklerine de
bir pay ayırma gibi dindarlık değil demek istediğim)
birine, ulusal-kültürel değerleri koruyup geliştirmenin
önemi, bunun için özveride bulunmanın gerekliliğinin
anlatılamayacağı bilinmelidir, gibi daha sayılabilecek
bir çok şey.”
Bu söylenenler doğrultusunda, daha önce yazdıklarımda
yanıtları bulunabilecek olmakla birlikte bence bana
yöneltmeniz gereken, “Dönüş Nedir?, Niçin Dönüş?, Nasıl
Bir Dönüş? Kimlerle Dönüş?” gibi sorular olmalıydı.
Zaten sorularınız, Dönüş’ün ne olduğu, anavatana niçin
dönmememiz gerektiği bilinerek soruluyorsa, “Dönüş’ün
olmayabileceğini” sezdirecek yanıtlar alınması umudu
ile bağlanan, tuzak sorular olarak da
değerlendirilebilir. Özetle sevgili a-e bilerek ya da
bilmeyerek Şıblekhue’nin yerinde tespiti ile “… açık ya
da örtülü şekilde diasporayı anavatandan koparmak ona
karşı duygularımızı tamamen Türkiye içi yapılanmalara
yönlendirmek.” çabasını gösterenlere katkıda
bulunuyorsunuz.
- Bize göre Dönüş, Adıghe-Abaza halkları için “ulusal
idea” dır.
- Günümüzde, Anavatan ile Diaspora birbirine muhtaçtır.
Anavatan evlatlarına hasret, Anavatanın yaşam suyundan
yoksun diaspora öksüzdür.
- Halkımız için düşlediğimiz tüm güzel şeylere
kavuşmamız, ancak Anavatana Dönüş ile mümkün
olabilecektir.
- Çok sayıda ülkeye dağıtılmış, yok olmanın eşiğine
gelmiş halkımızın büyük çoğunluğunu oluşturan diaspora
için, anavatana dönüş ulusal kültürel değerleri
yaşatabilmenin, halk olarak varlığını sürdürebilmenin
tek yoludur. Anadilin okunup yazıldığı,
parlamentolarında kendilerine kontenjan ayrılan
ülkelerde yaşayanlar dahil diaspora Adığelerinin yok
oluş hızı bunun, en belirgin göstergesidir. Döneminde
devlet yönetimine hakim olmuş Çerkes Memluklarının
akıbeti ise diaspora Adığelerinin varlıklarını
koruyamayacaklarının kesin kanıtıdır.
- Diaspora Adığelerinin Anavatana Dönüşü’nün
sağlanması, tarihsel topraklarında sürekli olarak baş
kakıncı yapılan anavatan kesimi için onurlu ulusal
yaşamı geliştirme çabalarına en büyük katkıyı
sağlayacaktır.
- Bize göre bu yaklaşım, halkımızın. ulusal-kültürel
değerler için mücadele verdiğini söyleyen bilinçli her
bireyinin benimsemesi gereken bir paradigmadır.
- Ancak Anavatana Dönüş’ün, çok sıradan ikinci bir
boyutunun daha olduğunu, görmek, bilmek ve önemsemek
durumundayız: Diasporada ki insanlarımızın, diğer
halklardan herhangi biri gibi Rusya Federasyonu ve
Federasyon üyesi cumhuriyetlerimizde, daha rahat
yaşayacaklarına, daha mutlu olacaklarına inanmaları, iş
adamlarımızın da Rusya Federasyonu’nda daha kazançlı
işler kurabileceklerini görebilmeleri, bu amaçlarla
dönüşü gerçekleştirmeleridir. Ayrıca, yıllardır başta
ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin başvurduğu yeni
vatandaş kazanma yöntemlerinin, dramatik bir düzeyde
nüfusa ihtiyacı olan Rusya Federasyonu için de gündeme
gelmesi hiç de uzak bir olasılık değildir. Bu öngörüye
uyumlu politika geliştirmek de bizim
sorumluluğumuzdadır.
- Anavatana anavatan olduğu için dönülmelidir.
- Anavatana, bu güne kadar anavatanın bekçiliğin yapmış
kardeşlerine kaderini paylaşmak için dönülmelidir.
- Anavatana, halkı ile birlikte üretme, ürettiğini
halkına da sunma mutluluğunu yaşamak için dönülmelidir.
- Dahası halkıyla birlikte çekilecek sıkıntıda da bir
mutluluk yaşanabileceği bilinci ile dönülmelidir… gibi.
Dönüş, böyle anlaşıldığında, yanıtları, Diasporada
kalacakların kesinlikle yok olacağı, ancak anavatan
kesiminin varlığını sürdürebileceği, geliştirebileceği
gerçeğini değiştirmeyeceği için sorularınızı şu aşama
ve ortamda anlamsız buluyorum. “Diasporayı anavatandan
koparmak” için sorulmuş olabileceği düşüncesini de
kendimden uzaklaştıramıyorum.
Şimdi izninizle, ben de size eğer samimiyetle
yanıtlarsanız, dönüş konusunda samimi olanları
diğerlerinden ayırmamızı sağlayacak birkaç soru
sorayım.
- Altmışlı yıllarda, bir kısım diaspora Ermeni’si,
sosyalist oldukları, sistemi çok beğendikleri için mi
dönmüştü Sovyetler Birliği’nde yer alan Ermenistan
cumhuriyetine.
- Ermeni diasporası Ermenistan’ın yer aldığı Sovyetler
Birliği’ndeki sistemi eleştirerek Ermenistan’a
dönebilir miydi?
- Ermenilere soykırım uygulandığı tezini kabul
ettirmeyi, öncelikli görev sayan bir Ermeni’ye Türkiye
Cumhuriyet’i vatandaşlık verir mi? Seyahatlerini
engellemez mi?
- Türkiye’nin bir bölümünü, Ermenistan kabul eden ve bu
toprakların bağımsız olması ya da Ermenistan’a
bağlanması için çalışan Ermenilere, Türkiye Cumhuriyeti
oturma izni, vatandaşlık verir mi?
- Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanına, başbakanına
katil diyenlere Türkiye Cumhuriyeti, oturma izni,
vatandaşlık verir mi?
- Birlikte örgüt kuracakların, aynı amacı paylaşıyor
olması gerekmez mi?
- Amacı anavatana dönüş olan örgüt önermesine karşın,
Dönüş gibi bir derdi olmayanlarla aynı çatı altında
olunması gerektiğini ileri sürenlere, “bu ne biçim
örgütçülük, bu ne biçim dönüşçülük” deme hakkımız
doğmaz mı?
- Günümüzde Talebe’nin önerdiği tipte güçlü örgüt,
güçlü finans kaynağı demek değil mi? Güçlü bir derneğin
finanse etmediği güçlü örgüt kurulabilir mi? Devletler
kendi amaçları için kullanamayacakları örgütleri
finanse eder mi?
- Önerilir önerilmez toplumun bütünü ile sahiplendiği,
çözüm önerisi biliyor musunuz?
-Bir görüşün doğruluğu yada yanlışlığı, sizce destek
verenlerin sayısı ile mi orantılı?
-Rusya Federasyonu karşı çıkmasa bile, bilinen nüfus
oranı ile Adıgheler, benim hayalini bile kurmadığım
Kuzey Kafkasya Federasyonu’na üyeliği ne gibi
demokratik bir yöntemle sağlayabilecekler.
- Sadece tek bir siyasal örgütü olan halk biliyor
musunuz?
- Dönüşü kendi politikaları olarak seçen
yönetimlerimizi, yapabilecekleri konusunda denemeden,
diasporada hayali örgüt kurmanın anlamı var mı?
- Çerkeslerin ulusal sorunun tartışıldığı bir Kürt ya
da Ermeni sitesi biliyor musunuz?
- Çerkes ulusal sorununa bakış açıları örtüşmediği için
kendi aralarında tartışan, küsüşen, hakaret eden
Ermeniler, Kürtler tanıyor musunuz?...
Daha epeyce soru eklenebileceğini görmüşsünüzdür. Ama
zaten çok uzun bir yazı oldu…Ara vermekte yarar var…
Görüşlerimi paylaşan, paylaşmayan tüm arkadaşlara
çağrım, lütfen tartışmaları kişilikler üzerine
kurmayalım. Daha önce de belirttim. Günümüze kadar
hiçbir halkın yapamadığını halkımızdan beklemeyelim,
tek dernek çatısı altında toplanabileceği beklentisine
girmeyelim. Sorunlara çözüm önerisi getirelim.
Getirilen çözüm önerisinin sadece olmazlığını
söyleyerek puan toplamaya çalışmayalım. Kendi önerimizi
getirelim. Öneriler içerisinde yakın geçmişte olduğu
gibi günümüzde de, en gerçekçi olanını seçebileceği
konusunda halkımıza güvenelim.
Ben benim anladığım dönüşü özetle de olsa
anlatabildiğimi sanıyorum. Ayrı görüşte olanlar da -ki
başka arkadaşlar da rica etmişlerdi- kendi bakış
açılarını ortaya koyarlarsa, tartışmayı sürdürür,
samimi isek çala, çala bir hava da tuttururuz..
İnanın hepinizi seviyorum. Tarzıma katılmayan Talebe,
sizi de…
Kalın Sağlıcakla… Necdet
Bugünkü gazetelerde kendime yakın bulduğum iki görüş
çıktı. Onları da paylaşayım istedim sizinle… İlki
Çerkes ulusal politikasını “ezeli ebedi Rus-Çerkes
düşmanlığı” üzerine temellendirmek isteyenler için:
Etyen Mahçupyan 2005 12 04 Zaman Gazetesi.
Türkiye medyasının görmediği veya görmek istemediği bir
haber geçen hafta bütün yurtdışı yayınların parçası
oldu: Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan verdiği
demeçte şöyle demişti: “Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin
önüne Kopenhag Kriterleri dışında bir engel çıkarması
kabul edilemez.” Avustralya’daki Türkçe yayın
programında dinlediğimiz bu önemli haber Ermenilerin
içinde bulunduğu büyük zihni değişimi ortaya koymakta.
En milliyetçi kesim olan Taşnaklar bile, geçmişi
donduran yaklaşımların geleceği rehin aldığını artık
fark ediyor.
Kısacası Türk resmi tezini savunanların bir sürprize
hazır olmaları lazım: Ermeniler ‘soykırım’ kelimesini
bir kenara koyarak tarihsel olayın kendisine bakan ve
yaşananları devlet/yurttaş ilişkisi içinde çözümleyen
bir bakışa kaymaktalar. Bu durum ‘soykırım olmadı’
repliğini tekrarlayarak ve hukukun ardına gizlenerek
tarih ‘üretme’ kolaycılığına pek izin vermeyecek.
Türkiye toplumu bundan sonra vicdanıyla çok daha baş
başa kalırken, tarihe mesafe alabilen bir kimlik
geliştirme şansını da yakalayacak
İkincisi de anavatanımızı, cumhuriyetlerimizi,
halkımızın bugüne kadar ki üretimlerini rastlantı gören
küçümseyenlere :
Hürriyet 2005 12 04 Murat Bardakçı
Bülent Ecevit’in Hint şairi Tagore’dan yaptığı
tercümede ‘Lambaya, aydınlığı için teşekkür et ama
karanlıkta durarak ışığı tutan eli unutma’ diye çok
güzel bir cümle geçer…
Bilmem siz de beğendiniz mi…
(*) Mebzul: Bolca, Çokça. (CC)
|
|
sayfa
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12 |
|
|
|
|
|
|
|