|
|
................... |
|
................... |
DÖNMEK YA DA DÖNMEMEK. İŞTE BÜTÜN MESELEMİZ...
-8 |
Yılmaz Berberoğlu
20 Haziran
2004 |
|
|
................... |
|
................... |
Talebe |
05.12.2005 |
Selamlar,
"Gece Yarısı Sohbetleri"me devam edeyim. :-)
Orhan ağabey, "yerinde ve dozunda müdahalen" için
teşekkür ederim. Güvenim bir kat daha arttı. En yakın
zamanda sizinle ilişkiye geçeceğimi belirtmek
istiyorum.
Necdet ağabey, "olgun" yazın için sana da teşekkür
etmek istiyorum.
Beni Necdet ağabeye hakaret etmekle itham edenlere ise
yazımı tekrar okumalarını salık veririm. Evet;
eleştiriyle, hakaret arasındaki sınır kimi zamanlar çok
incelir, kimi zaman ise okuyanın istediği biçimde
anlaması nedeniyle ve "bilgilenmesiyle" orantılı
birbirine karışır. Ancak benim yazımda Necdet ağabeye
bir hakaret yoktur.
Necdet ağabeyi eleştirdim evet ama bu o kadar kötü bir
şey mi? Onun her söylediğini kabul etmek zorunda mıyım?
70'li yılların dergilerini açın okuyun. Necdet ağabey
ve o dönemin "Dönüşçü"leri büyüklerimizin her
söylediklerini kabul etmişler mi? Eğer kabul etselerdi
Dönüş düşüncesi doğar mıydı? Peki o dönem bunu
yapanların içinde olduğunu bildiğim Necdet ağabey
xhabzelerimizi, thamadeliği bilmiyor mu?
Elif arkadaşın yaptığı uyarı doğru: Thamadeliğe yanlış
misyonlar yükleniliyor. Onlar peygamber değiller ki,
her söyledikleri doğru olsun! Hem hangi thamademizin
söylediklerine kulak verelim? Kimdir thamade? Böyle bir
thamadelik kurumumuz yok ki!
Artı, thamadelerimizin bugün geçmişte oldukları konumda
olmaları, aynı rolü oynayabilmeleri mümkün değil ki.
Aslında beni bu konuda eleştirenlerin kendi
yaşamlarına, çevrelerine, hatta kendi kendilerine
bakmaları bile bunun mümkün olmadığını görmelerine
yeter.
Dahası uzak ve yakın geçmişimizde halkımıza ihanet eden
"thamadelerimiz" yok mu?
İsterseniz bu konuda sayın Batıray Özbek'ten yeterince
kaynak bulabilirsiniz.
Çerkesler genlerine kodlanmış değerleriyle bir çırpıda
thamadelerinin etrafında toplanır, diyen arkadaşlar:
Peki niye thamadelerimizin etrafında toplanıp anavatana
dönmüyoruz? Nerede o genlerimize kodlanmış değerler?
Bunların ciddi olarak söylenmiş olabileceğine
inanmıyorum ama inandığım bir şey varsa o da, bu
tartışmaların da gösterdiği gibi, kimi xhabzelerimizle
birlikte thamadenin rolü üzerinde de kafa yormamız
gerektiği...
Konuya döneyim:
Dönüşçüler ulusal sorunumuza; asimilasyona çözümler
ararken bir doğruyu buldular: İnsanlarımızın
bilinçaltlarındaki, yüreklerindeki anavatana dönüş
özlemini yani sorunumuzun çözümünü bilince
dönüştürdüler, bunun düşünsel altyapısını hazırladılar.
Yaptıkları fedakarlıkları, gösterdikleri çabaları
kimsenin inkar etmesi mümkün değildir.
Ancak, Dönüş düşüncesi artık yeni bir aşamaya girmeli,
hatta bunda geç bile kalındı.
Sayın Cihan Candemir, seçilmesi sonrasında yaptığı
konuşmada "Federasyonumuz bu anlamda toplumumuzun
siyasi kuruluşudur" diyor (Bu arada kimsenin 'ne o,
Cihan ağabey devlet mi kurmak istiyor' dememesine
sevindim! :-)). Belki bilerek söylüyor, belki de
bilmeyerek. Belki de olması gereken budur, demek
istiyor. Hatta çalışmaların içerisinde olan biri olarak
içgüdüleri ona bunu söyletiyor olabilir. Spekülasyon
yapmak istemiyorum ama doğrusu da budur: Federasyon
siyasileşmelidir, dönüş siyasileşmelidir.
Bu, öncelikle dönüş düşüncesinin tek bir ağız, tek bir
yürek olması demektir. Daha önceki bir yazımda, bırakın
insanlarımızı; dönüş düşüncesine inanan insanlarımız
arasında bile bir çok konuda birbirinden çok farklı,
hatta birbirine tezat şeylerin söylendiğini
belirtmiştim. Bakın Muhittin ağabey açış konuşmasında
neler söylüyor:
- "Biz Çerkesler, Kuzey Kafkasya kökenli TC
vatandaşlarıyız."
- "Çerkesler (...) Kafkasya'da yaşayan halklarla
birlikte (...) Kafkas kültürünü yaratan..."
- "Çerkesler sürgün ve soykırıma uğramışlardır"
- "Tarihi haklarımız uluslararası kuruluşlara gitme
yoluyla aranacaktır"
- "Yoksa azınlık olma peşinde değiliz"
- "Rus-Çeçen savaşlarıyla büyük bir nüfus kaybına
uğradığımız gibi..."
- "Milyonlarca insanın adını taşıyan ADİGEY
Cumhuriyeti’nin yeniden Krasnodar'a bağlanması istemini
de kesinlikle kabul etmiyoruz..."
Veya Cihan ağabey "Çeçen Kardeşlerimiz" diyor.
Şimdi tüm bunları bu sitede, hatta kimi dernek
yöneticilerinin çeşitli vesilelerle yazdıkları
yazılarla karsılaştırın. Sizin kafanız karışmıyor mu?
Benim ki karışıyor.
Çeçenler kardeşimiz mi, değil mi?
Adigey Cumhuriyeti’nin Krasnodar'a bağlanmasını
kesinlikle istememek, Adigey Cumhuriyeti’mizin işlerine
karışmak değil mi?
Rus-Çeçen savaşlarıyla büyük bir nüfus kaybına niye
uğramış olalım? Çeçenler Çerkes değil ki? Biz Adige
Abhaz Birliğini hedeflemiyor muyuz? Hani diğer
cumhuriyetlerin nüfus sorunu yoktu?
Biz azınlık mıyız, değil miyiz? "Azınlık olma peşinde
değiliz" ne anlama geliyor?
Tarihi haklarımızı almak için uluslararası kuruluşlara
nasıl gideceğiz? Rusya veya Türkiye bu ise bozulursa ya
bu başvurular Rusya ile veya Türkiye ile ilişkilerimizi
zedelerse?
Çeçenler Ruslarla mı savaşıyor, yoksa Rusya
Federasyonuyla mı?
Çerkesler Kafkasya'da yaşayan diğer halklarla birlikte
mi yaratmışlar Kafkas kültürünü?
Nedir bu Kafkas kültürü? Hani "biz Adige-Abhaz"lar ile
diğer halklar arasında öyle abartılacak bir kültürel
bağ yoktu?
Tüm bu sorular sadece bir konuşmadan, yetkili bir
büyüğümüzün konuşmasından çıkan sorular? Şimdi sizin
kafanız nasıl karışmıyor ben anlamıyorum?
İşte önce bunları aşabilecek bir çalışma içerisine
girilmeli. Kıyısında, kösesinde dolaşmadan gerçekler
ortaya koyulabilmeli ve bu gerçeklerin gerektirtici
tavırlar geliştirilebilmeli.
Dünyada kurulan veya bozulup yeniden kurulan ilişkiler
ve dengeler yorumlanabilmeli. Bizim yerimizin neresi
olduğu...
Biz "etliye-sütlüye" karışmasak bile çıkarları gereği
bize karışacak olanlar var. Yoksa niye geldi bu
Alanlar, Sarmatlar, Moğollar, Ruslar, Bizanslılar veya
Ruslar, Osmanlılılar ve İranlılar Kafkasya'ya? Bugün
Kafkasya niye çatışma potansiyeli taşıyan bölgeler
arasında gösteriliyor? Kimlerin bölgemizde ve
anavatanımızda çıkarları veya çıkar çatışmaları var?
Bizim pozisyonumuz ne olmalı? Dostlarımız?
Eğer bunlara sağlıklı cevaplar verilebilse daha hızlı
gelişmez miyiz? Yanlışa düşme riski azalmaz mi?
Bunlar yapılabilse; bilsek dostumuzun-düşmanımızın kim
olduğunu, varsak ulusal çıkarlarımızın farkına,
günlerdir "sizin kurtuluşunuzu, sonsuza kadar
varolmanızı canı gönülden istiyorum" diyen birine, sırf
Ermeni olduğu için, böyle hakarete varan karşılıklar
verilir miydi?
Siz hiç dünyanın bir yerinde kendisine destek olmaya
gelenlere, ‘’bu bizim isimiz karışmayın’’, dendiğini
duydunuz mu? İspanya’da, Yunanistan'da, Filistin’de
mücadelerine destek olmaya gelenlere kapıların
kapatıldığını?
Bunların "Türkiye içi yapılandırmalara yönlendirme"
gibi algılanması ise ilginç. Evet özellikle 12 Eylül
öncesi böyle yapılanmalar ve tartışmalar vardı. "Kalış"çılar
vardı. Her biri bir örgüt mensubu veya sempatizanı.
Devrim zaten sorunlarımızı çözecek, ayrı örgütlenmeye
gerek yok diye düşünürlerdi...
İflas ettiler! Çünkü ulusal sorunun kimi özgünlüklerini
göremediler.
İçerisinde yaşadığımız ülkelerin halklarıyla ortak kimi
sorunlarımız var elbette ama bizim başka sorunlarımız
da var. Kimi sorunlarımızın farklı olması yanında,
kültür dokumuzda da farklılıklar var. Sorunlarımızın
kimilerinin çözüm yolları da farklı. Bu anlamda ortak
örgütlenmek doğru değildir. Bunu hiçbir zaman
savunmadım. Ne yapacaksak kendi öz örgütlülüklerimizle
yapmalıyız.
İttifaklar yapabiliriz, dayanışma içerisinde olabiliriz
ama kendi örgütlülüğümüzle...
Ancak, belki bu tartışmaların da etkisiyle Dönüş diğer
bir uca savrulmuş, kendi öz örgütlenmesiyle
siyasallaşma yerine kültürel ve sosyal faaliyetlere
yoğunlaşmıştır.
Benim söylemek istediğim herhalde dönüş ile kalış
arasında, "orta bir yerlerde".
Siyasallaşalım demek hemen kılıç-kalkan kuşanalım
anlamına da gelmiyor. Silaha sarılmak yerine, barışçıl
ve demokratik yöntemlerle siyasi mücadele yürütmek
mümkündür. Ki, bizim iktidar sorunumuz yoktur.
Kendi öz örgütlülüğümüzle ulusal, demokratik, sosyal ve
kültürel haklarımız için barışçıl ve demokratik
yöntemlerle mücadele etmeliyiz, istemeliyiz.
Hem Rusya'dan hem de Türkiye'den isteyeceklerimiz var.
Soykırımdan geçirilmiş, Anavatanından koparılmış bir
halkız. Bu haklarımızı dile getirirken Putin'e veya
Erdogan'a küfretmemiz gerekmiyor. Uygar, barışçıl,
demokratik yöntemlerle bu haklarımızı istememiz
mümkündür. Alınacak her hak, asimilasyonun önüne
öreceğimiz barikatta bir tuğla olacaktır.
İnsanlarımızın silkinip bilinçlenmesine yarayacaktır.
Anavatanı yakınlaştıracaktır...
Kalın sağlıcakla. |
|
|
TseyVolkan |
05.12.2005 |
Sayın
Katılımcılar,
Bu tartışmanıza ortadan girmek gibi bir saygısızlık
yapmak istemem. Fakat tartışmalar arasında ismim
üzerinden bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim:
Sayın Hatam’ın da tahmin ettiği gibi, Sayın a-e’nin
yazısını okumadan önce yani sitede yayınlanmadan önce
yazımı yazmıştım. Sadece Adigey’in fesh edilme
tehlikesine dikkat çektim, feshedildi demedim -Adigey
FESHEDİLMEDİ, FESHEDİLEMEZ- demeyen, tarihsel bir
kazanımı teslim eden, bana göre ancak vatan haini
olarak değerlendirilebilir! Kişilikleri gibi
vatanlarını da çoktandır feshedenlerle isimlerimizin
karıştırılmamasını önemle rica ederim.
“Öyle ya bu yanlışlığa "keşke öyle olsaydı diyecek hali
yok ya..." diyerek, -keşke öyle olsaydı- diyebilme
ihtimalim(iz) varmış gibi yansıtma ise bu yapılan, çok
büyük bir haksızlık yapılmış olur. Umarım yanlış
okumuş, yanlış anlamışımdır. Adigey’in feshedilmemesi
için Adigey’de yaşayan diğer halklar bile yan yana
gelip örgütlenirken, Türkiye diasporasında bu konuda
her bedeli göze alabilecek binlerce gencimiz hala
mevcuttur, yenileri de yetişmektedir. Soyumu devam
ettirecek tek oğlum bile Anavatanı için bu konuda
kendine yakışanı yapmazsa, bizlere ancak onları
evlatlıktan reddetmek düşer...
Sayın Hatam’ın yazısının başında “sayfa o denli
kişiselleşti, gerçeklerden uzaklaştı ki “ yaklaşımına,
başta öneren kişi olmak üzere her alanda sadık kalarak,
rahatsızlık duyulan şeylerin tersi yapılmalı
düşüncesindeyim. En azından benim ismim üzerinden,
kendisiyle aynı yerde duran insanları -açık ya da üstü
örtülü olarak, bilindik yöntemlerle destekleme
tarzlarını- değiştirmelerini naçizane öneriyorum. Yaş
itibariyle thamade konumunun bazı insanlarca kalkan
olarak değerlendirilmesi ve thamadelik konumunun mistik
ve dokunulmaz bir havaya girdirilmesi engellenmesi
gerekirdi diye düşünmekteyim. Affınıza sığınarak, tüm
yurtsever Çerkesleri, bunca acil ve büyük sorunumuz
varken, oyuna gelmemeye, oyalayıcı, gereksiz, kırıcı
tartışma ve polemiklerden uzak kalmaya çağırıyor ve bir
önceki yazımı aynen aktarıyorum:
"Bazı zihniyetlerin fikir önderleri, herkesin de çok
iyi bildiğin gibi, oldukça tecrübeli ve uzun zamandır
çalışmalarında ‘taşeron’ kullanıyorlar. Taşeronlarını
da genç, heyecanlı ve halkı için her türlü fedakarlığa
hazır ‘gerçekten iyi niyetli’ insanlardan seçiyorlar.
Bizler de, aslında iyi niyetli olmaları ve perde
arkasındaki ‘tecrübeli’ ağabeylerine inanmaları dışında
hiç bir suçu olmayan o pırıl pırıl gençlerle çatışmak
zorunda bırakılıyoruz."... “Kafkasyalıları kendi içinde
birbirine ve diğer halklardan Kafkasyalı dostlarını
yabancılaştırarak-düşmanlaştırarak, güdümlü
zihniyetlerin ekmeğine yağ sürmemeli...
Thamadelerimiz, fikir ve sanat insanımız; ADİGEY’in
FESİH TEHLİKESİ, ABHAZYA’DA AMBARGO, ÇEÇENYA’DA
SOYKIRIM ve DİASPORAnın DAĞINIKLIĞI/KARMAŞA HALİ gibi 4
ana sorunu, gerek reelde gerekse de internet sitelerin
de gündem yapmaktadırlar. Bizleri gerçek
sorunlarımızdan uzaklaştıran tali konularla meşgul
etmedikleri/oyalamadıkları, bizleri birbirimize
düşürmedikleri, bizlere polemiklerden uzak durma
talimatlarıyla uyardıkları için, sayın Azmi Berberoğlu
büyüğüm başta olmak üzere, bu sitede olmayan fakat
haberdar olan diğer büyüklerimize teşekkürü bir borç
biliriz. Bize yakışanı bize hatırlattıkları için...
“Doğru büyüğün olduğu yerde, yanlış genç yetişmez.”
Saygılarımızla. |
|
|
a-e |
05.12.2005 |
Sayın a-e,
Değerli katılıcımız, sizden daha önce sık sık rica
etmemize karşın hala, inanılmaz uzun metinler
yazıyorsunuz. Forumlarımızda elbette metin uzunluğu
sınırlaması yok. Ancak Türkçe karakterlerle
yazılarınızı yazmadığınız için saatlerce yazınızı
redakte etmeye uğraşıyoruz. Bu yazınızla yaklaşık 1
saattir uğraşıyoruz ve daha yarısına gelemedik. Bu
nedenle yaptığımız kadarıyla yayına başka bir sayfada
vereceğiz. Bu yazınızın kopyası varsa lütfen kalan
kısmını Türkçe harflerle yazıp yollayınız. Klavyenizde
yapacağınız basit bir değişiklikle bunu bizim için
yapmanızı rica ediyoruz.
Siz bizim son derece değer verdiğimiz
katılımcılarımızdansınız. Bu ricamızın başka hiçbir
nedeni yoktur. Nitekim sadece redakte ettiğimiz
yazınızın yarısını görünce bize ne kadar ağır iş
yüklediğinizi göreceksiniz. Lütfen basit bir işlem olan
klavyenizi Türkçe karakterine çeviriniz ve yazılarınızı
öyle gönderiniz.
Saygılarımızla.
Circassian Canada
Sayın a-e'nin yanıtı için tıklayınız
>>> |
|
|
Pşıçe |
05.12.2005 |
Sayın Volkan
bey,
İfade buyurduğunuz konularda çokta farklı düşünenler
olduğunu zannetmiyorum. Yadırgadığım tek yönünüz;
gerçektende bir vizyon ortaya koyabilen birinin
birilerini savunmak adına komplo teorileri ortaya koyma
gayretidir. Karşınızda organize güçler olup olmaması
bir şeyi değiştirmez. Thamadeliğin kurum olarak
tartışılması ayrı, o kavramı hiç bir şekilde
anlayamayacak olanların fikir yürütmeleri çok ayrı.
Bir an için thamadelik hakkında doğru düşündüğünüzü
varsayalım. Doğru ya da yanlış yıpratılan kültürel bir
değerdir. Sizde bir thamadenizi buradan açıkça
kutsuyorsunuz. Hangi ölçüye göre? Öznel ölçütlerinizi
beni niye bağlasın? Nihayette sizinle anlaşabilmemek
için bir sorun icadına gerek yok. Ancak savunmaya
çalıştıklarınızı Çerkeslik adına bir yere koyamazsınız.
Örgütsel fikri örtüşmeniz olması onların Çerkeslik
adına ahkam kesmelerine müsaade ediyorsa ardından neler
gelebileceğini bende merak ediyorum.
Sizi yanınızdakilere göre değerlendirmekte istemiyorum.
Buyurun bir Çerkes olarak sizi sonsuza kadar dinleyelim
ama siz olun. Zoraki birilerini savunmanız size bir şey
kazandırmaz.
Sayın Hatam savunulmaya ihtiyacı olabilecek bir
şahsiyet değildir. Kendisi gereğini de yapar.
Sayın Volkan, Ermeni sorunu hakkında biz bugüne kadar
bir şey düşünmedik. Site bu konuyu da Ermeni yanlısı
tutumuyla sona erdirdi.
Kısaca Çerkeslik içermeyen konular yazımı engellendi
ama Çerkeslik süslü konularla birtakım şeyler
doğruymuşçasına gündeme getiriliyor.
Eğer komplo teorisi üreteceksek baş rolde de siz
olursunuz.
Bu site, sizin sözünü ettiğiniz ağabey güdümlü
gruplarında sevmediği bir sitedir. En son muhatapları
da sayın a-e olur.
Komplo teorisi beklediğimiz özrün yanıtıysa buyurun siz
karar verin.
Sayın CC, hepimiz ev sahibiysek lütfen thamadeleri baş
köşeye oturtun. Ermenileri de misafir odasının baş
köşesine.
Saygılar... |
|
|
TseyVolkan |
05.12.2005 |
Sayın Pşıçe,
Çok samimi söylüyorum, 2 kez okudum ama bu yazıları
bana niye yazdınız anlayamadım. Galiba ya benim
algılayışım kıtlaştı ya da farkında olmadan bir şey
yaptım.
Ben kimi savunmuşum, ne komplo teorisi, ne örgütü,
vallaha anlamadım. Gerçekten ben ne yaptım, biri bana
açıklasın. Sadece Adigey in feshi ile ilgili ismim
geçtiği için, yanlış anlamayı düzelttim. Ek olarak da
tartışmaya bodoslama girmek adına değil, sadece
thamadelik konusunda abartılı ve herkesi olduğu yere
çivileyen söylemler konusunda fikirlerimi sundum.
Sizinle eşit haklarım olduğunu düşünmekle galiba hata
yaptım. Tamam, siz yazın biz okuyalım, biraz farklı
yazan olunca da tüm şablon kavramlar üzerinden ağzınıza
geleni yazın, bağırın çağırın. Ne yapalım?
Sayın Pşıçe, galiba yanlış anladınız, sakin olun... Ben
thamade gördüğüm bir büyüğümü kutsamadım. Her zamanki
kavrayıcı yaklaşımlarından dolayı teşekkür ettim.
Lütfen “benim thamadem senin thamadeni döver” aşamasına
getirmeyelim konuyu. Bu sizi bu kadar rahatsız ettiyse,
gerekirse site yetkilileri o bölümü çıkarıversin.
Allah aşkına ben kimseyi savunmadım ama savunacak olsam
da ne sizden ne de bir başkasından icazet almam. Bir
insanın başka bir halktan olması, Çerkeslik konusunda
Çerkes olandan daha duyarsız olduğu anlamına da gelmez.
Biz ne Çerkesler gördük, ama kol kırılır yen içinde
kalır dedik...Bakın, beni hiç tanımadığınız halde, bir
yada birkaç yazımı ölçü alıp; “Eğer komplo teorisi
üreteceksek baş rolde de siz olursunuz” demişsiniz.
Lütfen bu tür aksiyonlarla beni de izi de oyalamayın.
Ne komplo teorisi yaptım onu da anlamadım ya!
Bence biraz sakinleşin, kızgınlığınızdan sıyrılın öyle
yazın. Aksi taktirde siper arkasından ateş ederek , bir
yere varamazsınız.
Galiba yaşınız daha çok genç. Size bir Çerkes olarak
naçizane bir öneride bulunabilir miyim? Çerkesler her
zaman diğer halklarla barışık yaşamıştır. Bence bir
halkın adı üzerinden tartışma yürütmeyin. Bize yapılanı
başkasına yapmayın. Herkesin eşit koşullarda yazdığı
bir forum da, ev sahibi-misafir gibi traji-komik
alanlar yaratmayın. Sanal alanda ayrıcalıklı koltuklar
yaratmayınız... a-e nickli arkadaşı tanımam, etmem.
Bazı gerçeklerimizle yüzleştiriyor olsa da ne topyekün
savunurum, ne de tartıştığımda etnik yapısı üzerinden
öteleme yaparım...
Bence, siz sizden farklı düşünenlere bu kadar kolay
yaftalar asmayın. “Çerkeslik süslü konularla birtakım
şeyler doğruymuşçasına gündeme getiriliyor” diyerek.
Ben henüz hangi konu Çerkeslikle ilgili hangisi değil
bir makine icat edildiğini duymadım ya da bir kurul mu
var; bu ilgili bu değil diye ayıran ya da Çerkeslik
süslü cümleler olduğu anlaşılınca düt düt diye alarm
veren?
Beni niye bu işin içine kattınız bilmiyorum ama madem
bana da çatarak sonlandıracaksınız, ne yapalım, kol
kırılır yen içinde kalır. Olsun... Ama isterseniz
burada keselim ya da beni hiç katmadan siz yolunuza
devam edin. VALLAHİ ÇOK İŞİM VAR... Lütfen!
Sağlıcakla kalın. |
|
|
Kopsirgen Orhan |
06.12.2005 |
Değerli
Kardeşim Talebe,
Benim sitede yazılı mailim aynen şöyle: Kopsirgen@hotmail.com.
İster inan ister inanma. Bu mail adresi kendiliğinden
değişti. Ben bilgisayar işlerinden anlamam, bilen bir
kaç kişiye sordum. Konu üzerinde çalıştılar ama bir
sonuca ulaşamadılar ve akıl erdiremediler. İSTER İNAN,
İSTER İNANMA
AZİZ KARDEŞİM,
Demek ki eski Çerkesliğimiz ve solaklıklımız devem
ediyor. İster etsin, ister etmesin ben Kopsirgen Orhan
olarak ortadayım. Doğru bildiğimi her zaman söyledim,
yine de
söylerim. Bundan sonra yeşerip bostan olacak halim
yok...
Ben, dün; Kafkasyalılar için "ÖLMEK İSTEMİYORSANIZ,
NESLİNİZİN DEVAMINI İSTİYORSANIZ; TEK KURTULUŞ
ANAVATANA DÖNMEK’’ demiştim. Bu gün aynı şeyi
söylüyorum…
Sevgideğer Kardeşim Talebe,
Benim yeni mail adresim şöyledir: Kopsirgengu@yahoo.com.
Eğer Yazmak istersen, bu adrese yazacaksın.Yalınız
görevin sadece bana yazmakla bitmiyor, kusura bakma ama
sana bazı görevler vereceğim büyüğün olarak;
1) Yılmaz Berberoğlu’na (mailine yazı yazmıştım,
mailime yaz diye) yazarsa herhalde ulaşamaz benim için
bilgilendirme yap. Lütfen
2) Azmi Berberoğlu’na yaz ve yeni mail adresimi bildir.
Bana cevap yazısını yeni adrese yazsın.
3) Özlem Özdemir adlı bir kişi hem bana yazdığı yazı ve
hem de başkalarına yazdığı yazılarla dalga geçti.
Ben ona anne soyunu sormuyorum. Benim için sorulacak
soruları lütfen sen sor. Seni ve tüm Kafkasyalıları
sevgi ve saygıyla kucaklıyorum. |
|
|
Talebe |
06.12.2005 |
Selamlar,
Yine işten geldim, bir şeyler atıştırdım, önce diğer
sitelere bir göz attım ve şimdi sitemizdeyim! (Bunları
uzun zamandır yazmamıştım. :-))
Bugün okunacak yazı çoktu, artı Siblekho arkadaşın
uyarısı üzerine kimi kaynaklara ve Yamçı’ya göz atmam
gerekti. Sonra divana uzandım ve 70'li, 80'li yıllarda
yasadıklarımızı hatırlamaya çalıştım. Dönüşün
billurlaştığı dönemleri...
Doğru, sonraki yıllarda teorik ve pratik bilgi akışında
bir aksaklık, eksiklikler var ama uzayda da
yaşamıyorum!
Merak etmeyin sizden biriyim. a-e'ye hitaben
söylenirken çoğunlukla "çoğul" hitap edildiği için
biraz da üzerime alındığım eleştiriler pek de
gerçekleri ifade etmiyor.
Thamadelik üzerine en az sizin kadar konuşma hakkim
var. Hatta herkesin her şey üzerine konuşma hakkı var.
Mihri Belli "Rigas'ın Dediği" adlı eserinde Yunan iç
savaşını değerlendirir, eleştirir; kimse de, hiçbir
Yunan da kalkıp "sen bizim işimize karışma" demez.
Kemal Pir, Kürt değildir ama Kürt Hareketi’nin hem de
önderlerinden biridir. Genlerdeki farklılıklar pek
belirleyici olmamıştır.
Geçmişte bir Polonya birliği Ruslara karşı bizimle omuz
omuza savaşmıştır. Kimse de onlara "bu bizim savaşımız"
dememiş...
"Başkalarının"da sorunlarımız üzerine kafa yorması
aslında olumlu bir gelişmedir.
Artı "başkalarından’’da öğreneceğimiz çok şey var. Hele
hele dünyanın böylesine küçüldüğü çağımızda... Yoksa
zamanında kimilerinin yaptığı gibi "gavur icadı" deyip,
başkalarının bulup geliştirdiklerini ret mi edelim?
"Thamadeye durum arz edilir. Biz onların yazılarından
ne anlamamız gerektiğini de biliriz. Ola ki; haddi
aştık, siz rahat olun, biz gereğini her şekilde
yaparız." tarzından ürktüm.
Kendimi Moğol Hanı’nın çadırında hissettim veya
Başbuğ’un odasında!
"Thamadelerimiz"in de bu tarzdan rahatsız olduklarına,
ilgili insanları hiç olmazsa ikili yazışmalarında
uyardıklarına inanmak istiyorum...
Daha geri toplumsal ilişkilerin hakim, yaşamın daha
basit örgütlülüklerle idame ettirilebilmesinin mümkün
olduğu, sosyal kültürel birikimin ve yaşam deneyiminin
çoğu soruna doğru çözümler üretmeye yeterli olduğu bir
dönemin kurumunun bugüne olduğu gibi uyarlanmaya
çalışılması sorunlarımızı daha da karmaşıklaştırmaktan
başka bir ise yaramaz diye düşünüyorum. Xase gibi daha
geniş katilimi mümkün kılan kurumlarımız, ‘’nasılı’’na
cevap bulmak o kadar zor olmasa gerek. Thamadelik
kurumundan daha yararlı olabilirler herhalde.
Thamadelik yeniden gözden geçirilmeli...
Dünyanın böylesine küçüldüğü, gençlerimizin;
çocuklarımızın bizim dışımızdaki toplumlarla ve
insanlarla, kültürlerle böylesine sıkı fıkı olduğu
günümüzde, yukarıda Psice arkadaşın tanımladığı şekilde
bir thamadeliği anlamaları mümkün değildir ve bunun
gereklerini yerine getirmesi... Hatta böylesi bir
anlayışın kimilerinin daha bastan kültürümüz içinde
kendilerini rahat hissetmemelerine yol açması...
Benden somut öneriler bekleyen arkadaşlar.
Söylediklerimin çok da soyut olduğunu sanmıyorum.
Anavatana dönüşün ulusal sorunumuzun tek çözüm yolu
olduğuna inandığımı söylüyorum. Anavatana dönüşün
anavatanla güçlü bağların kurulmasıyla mümkün olduğuna,
Bu güçlü bağları kurabilecek güçlü bir diaspora
örgütlenmesinin gerekli olduğuna,
Böylesi güçlü bir diaspora örgütlenmesinin, kafa
karışıklıklarını ortadan kaldıracak; en aza
indirgeyecek bir siyasi çalışmadan, siyasallaşmaktan
geçtiğine, dönüşün siyasallaşması gerektiğine inandığımı
söylüyorum.
Dönüşün önderliğini yapan büyüklerimizin, şimdiye kadar
akademik-bilimsel araştırmalar düzeyinde dile
getirilen, birbirinden kopuk çalışmaları derleyip
toparlayıp siyasi bir perspektifle "Manifesto"
hazırlamaları gerektiğini,
Böyle bir manifestonun en geniş kesimlerde tartışmaya
açılması, hatta tek tek her insanımıza ulaşılmaya
çalışılması, insanlarımızın görüş ve önerilerinin
alınarak son seklinin verilmesi gerektiğini,
Bunun için insanlarımızın yaşadıkları yerlerde; dernek
veya Vakıflarda toplantılar düzenlenebileceğini,
Ortaya çıkacak bu "Manifesto" çerçevesinde yeniden
örgütlenmeye gidilmesi gerektiğini,
Bu oluşacak örgütlenmenin bir Demokratik Kitle
Örgütleri olması gerektiğini; halkımızın siyasi,
ekonomik, sosyal ve kültürel hakları için barışçıl ve
demokratik yöntemlerle aktif mücadele etmesi
gerektiğini,
Halkımızın çıkarlarına hizmet edecek bir "müttefikler"
politikası izlemesi gerektiğini,
Kuzey Kafkasya halkları arasında
Kardeşlik-Dayanışma-Birlik perspektifinden ayrılmaması
gerektiğini,
Bunun sonucu veya aracı olabilecek bir Xase'nin
toplantıya çağrılması gerektiğini,
Böylesi kurumlarımızın veya örgütlenmelerimizin
kimlerden oluşabileceğinin, iç işleyişinin nasıl
olacağının tartışmalarla bulunulabileceğini,
Kısa ve uzun vadede önümüzü daha iyi görmemize
yarayacak bir yol haritası çıkartmaları gerektiğini,
Diasporada vakit kaybetmeden bir nüfus sayımının,
demografik yapısının ortaya çıkarılmasının gerekli
olduğunu,
Anavatanımızın ekonomik haritasının çıkarılması
gerektiğini, gelişmeye acık sektörlerimizin hangileri
olduğunun, bu sektörlere diasporadan nasıl kaynak
aktarılabileceğinin belirlenmesi gerektiğini, diasporada gerekirse mahkemelere başvurulup Çerkesce
isimlerimizin alınması gerektiğini, söylüyorum.
Öyle; biz bunları yaparsak, birileri bundan rahatsız
olur, önümüzü tıkar kaygısına kapılmamalı, bu "sindirilmişliği"
üzerimizden atmalıyız. Politika bir güçler oyunudur,
çıkarlar üzerine yapılır. Ayağımızı yorganımıza göre
uzatacağız elbette. Maceralara atılmayacağız. Bölgede
barış ve huzurun çıkarlarımıza daha uygun olduğunu
bileceğiz. Ancak haklarımızı ve çıkarlarımızı gözardı
etmeksizin...
Kalın sağlıcakla
Not:
- Ermeni diasporası, örnek verildiği, hatta sorulduğu
için değiniyorum. a-e arkadaş bir boyutunu anlattı.
Diğer boyutu ise Ermeni soykırımının neredeyse tüm
dünyada tanınması, hatta İsviçre’de bunu inkar etmenin
suç kabul edilmesi öyle saman altından su yürüterek
sağlanmamıştır. Bu başarı da binlerce diaspora
Ermeni’sinin yıllarca bıkmadan usanmadan yolları
aşındırması, ölmesi-öldürmesi unutulmasın.
- Sayın CC yöneticileri, sabrınızı ve tavrınızı takdir
etmemek mümkün değil. Biraz da benim yüzümden gereksiz,
haksız eleştirilerin muhatabı oldunuz. Kusura
bakmayın...Yazma delisi olmadığımı, a-e gibi, eğer
isterseniz başından beri izlediğim sitenizin yine
sadece izleyicisi olarak kalabileceğimi bilmenizi
isterim.
CircassianCanada Notu: Maf Talebe, CC sonuç olarak
hepimizin sitesi. Prensiplerimiz doğrultusunda her yazı
yayınlanıyor. Eleştiri almamızı da doğal karşılıyoruz.
Mutlak bizim de hatalarımız oluyordur. Siz de bizim
için son derece değerlisiniz. Zaman ayırıp
düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızın değerini
biliyoruz. İzleyici olarak kalmanızın, toplumuza zarar
vereceğine inanıyoruz. Değerli a-e için yazdığımız not,
tümüyle zaman yitimiyle ilgiliydi. Forumlarımızdaki
yazıların redakte edilmesindeki amaç okuyucuların ve
katılımcıların metinleri sağlıklı okuması ve sağlıklı
değerlendirmelerini amaçlıyor. Bu nedenle üşenmeden;
her metni, gerek imla hatalarının düzeltiyor, gerek
Türkçe harfler kullanamayan katılımcıların harflerini
Türkçe’ye çeviriyoruz. Sizde takdir edersiniz ki, bu
çok uzun metinlerde bizde zaman kaybına neden
olmaktadır. Nitekim sayın a-e’nin son gönderdiği metin
sizin şu anda gönderdiğiniz metnin neredeyse 10 katı
uzunluktaydı. Bu edenle uzun metinler yazan
katılımcılarımızdan, -en azından- Türkçe klavye
kullanmalarını rica ediyoruz. Maxu Nıbjeghuxer
|
|
|
TseyVolkan |
06.12.2005 |
Merhaba Sayın
Talebe,
"Yazılarınız beni yormadı, tam tersine bir çırpıda
okuyuverdim. Hatta -anlamak ve iletişim kazalarını
önlemek- merkezli yazınızı 2. kez zevkle okudum." Bu
cümlemi bugün 2. yazışım. İlk olarak Sayın Ademey için
uygun bulduğum bir cümleydi...
Sayın Talebe, bir fikir eğer yazıya dökülüp tarihe
belge anlamında not edilemiyorsa, suya yazı yazmaktan
öteye gitmiyor. Bu anlamda sitenin haricinde fikir ve
önerilerinizi öğrenmek isterim. Hatta bu somut
önerilerinizin yayınlanması gerektiğini düşünmekteyim.
Site yetkilileri aracılığıyla sizinle irtibatlaşmak
isterim.
Mail adresim sayın Semra Ademey, sayın Ediz HUN’da var.
Sayın site yetkilileri, -izleyici kalmayı- engellemek
anlamındaki son yaklaşımınızdan dolayı sizi bir
katılımcı olarak kutlarım. Sizler kamuya açık bir alan
yarattığınız için, eleştirmemiz gereken yerde
eleştirmemiz kadar, desteklememiz gereken yerlerde de
görmezden gelmeyeceğiz. Çifte standartlı algılayışları
ve iletişim kazalarını aşma noktasında attığınız
adımları olumlu bulmaktayım.
Sevgilerimle, saygılarımla. |
|
|
Pşıçe |
06.12.2005 |
Sayın Talebe
Mihri Belli ya da Kürtlere önderlik yapan Kürt
olmayanlar ve de diğerleri...
Kırılma noktası burası. Kürt hareketinde hiç bir zaman
kuyruk ya da emir eri olmaktan kurtulmamışlardır. Türk
ve Kürt solunun ayrışması sürecini siz daha iyi
bilirsiniz.
Thamade kavramı konusunda yeni yaklaşımlar beyan
ederken siz hala 200 yıl önceki thamade kavramına
atıfta bulunuyorsunuz. ÇAĞIMIZ DEĞERLERİ İLE YETİŞMİŞ
VE BU ANLAMDA DONANIMLI THAMADE YOKMUŞ GİBİ İMADA
BULUNUYORSUNUZ. RAHATSIZ OLMAYIN.
MEVCUT YAPILANMALARIMIZI ÇOK İYİ TAHLİL EDEBİLECEK
ARKADAŞLAR BU KONUYU YÜZEYSEL GEÇİŞTİRİYORLAR. BU DA
AYRI BİR KONU.
Sonuçta bırakın herkes bir tarzda bir şeyler yapsın.
Sayın a-e, sitenin sizi kovması gibi bir sözü
düşünmeniz bile bizleri tanımadığınızı gösteriyor.
Sayın CC bu konu sizlere havale.
Baki selamlar. |
|
|
Elif |
06.12.2005 |
Selamlar
Bu gün yüzümde mutlu bir gülümsemeyle aranızdayım.
Geleceğimizle ilgili büyük bir umutsuzluğa düştüğüm şu
günlerde; sizlerin bilincinde tekrar umutlanmanın
sevinci bu!
Bu umudu Sayın Necdet Hatam’a, sayın Kopsirgen Orhan'a,
sayın Tsey Volkan’a, Talebe’ye a-e’ye dün gece Hilal tv
de izlediğim Çerkes kongresi sözcüsü soydaşımız Ali
Biganey’e ve bizler için çabalayan herkese ve tabi en
önemlisi site çalışanlarına borçluyum.
Hepinize teşekkür ediyorum. Çok içten saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
(Bu anı çok sevdiğim şair Ahmet Telli şiiriyle
ölümsüzleştirmek istiyorum)
Tuzağa düşmüş bir
ceylanın
bakışındaki hüzün değildir umut
Kınalı keklik gibi ürkek
bir kuş da değildir
Ne yalvar yakar olmuştur
zulmün pençesinde
ne de düşürmüştür
kırların ve türkülerin
onurunu yere
Baharda bir tomurcuk
gibi patlayan öfkedir umut
barajını yıkan bir ırmaktır
açılır serpilir
ve büyür kıyısında sevda
Emzirir aşkı
emzirir ve büyütür gül nakışlı sabırlardan
Ferhat'ın direncini
bin yılların sabır taşını çatlatırlar
açar bin yılların kapısını
Düşman dönük
bir mavzer gibidir umut
yaratır tetik ve parmak
en gürbüz çocuğunu tarihin
AHMET TELLİ |
|
sayfa
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12 |
|
|
|
|
|
|
|