...................
...................
DÖNMEK YA DA DÖNMEMEK. İŞTE BÜTÜN MESELEMİZ...   -9
Yılmaz Berberoğlu
20 Haziran 2004
                         
...................
 
...................
Talebe
06.12.2005

Selamlar,

Bugün izinliydim, bütün günüm sayın Siblekho'nun "tarihimizi herhalde yeterince araştırmamışsınız" uyarısı üzerine kimi kaynaklara bir daha göz atmakla geçti. Bir de durmadan bir şeyler atıştırmakla. :-)

Sayın Psice,

Herhalde verdiğim örnekler (Kürt, Yunan) önyargı duvarlarına çarpıyor. Aslında saflarımızda bizimle birlikte Ruslara karsı savaşan Polonyalılardan da bahsetmiştim ama istersen anavatanımızdan da örnekler bulabilirsin. Necdet ağabey Adigey'de bizimle birlikte cumhuriyetimizin varlığı için mücadele eden Rus veya Kazaklardan bahsetmişti.

Bir örneği de bakınız 1990'lı yıllarda Adige Bilimsel Araştırma Enstitüsü başkanı sayın Mequle Cebrail nasıl veriyor:

"Kıyıboyu Shapsugh; yukarıda sözünü ettiğim 'Özerkliği Olmayan Etnik Toplulukların Asamblesi'nde 2 üye ile temsil edilmektedir: Biri benim, biri de Avar asıllı bir Dağıstanlı olan (eşi Çeçen) Prof.Dr. Ibrakimbeyli Hacı Murat’tır. Bizim ve tüm K. Kafkasyalılar için canla başla çalışan tam bir yurtsever. 'Hacı Murat, zor durumdayız, ülkenizi elimizden almak istiyorlar' dediğimizde Moskova'dan atlayıp ilk uçakla soluğu Kıyıboyu Shapsugh'da alan yılmaz bir savaşçı"

"İşte bizim böylesine canla başla çalışacak dostlara ve gençlere gereksinimimiz var".

Uzatmaya aslında gerek yok. Anlaşılmayacak bir şey de... Her şeye ve her dosta ihtiyacımız var...

Önce, biraz uzun da olsalar eski dergilerden bir iki bölümü aktarmak istiyorum.

İlki, Kafdağı Dergisi’nin Nisan-Mayıs 1991 tarihli sayısından.Rahmetli Süleyman ağabeyin bir yazısı:

"...Gecen yıl Abhazya'da meydana gelen olaylar karşısında Kuzey Kafkasya'daki kardeş halkların gösterdiği dayanışma, Gürcistan üzerinde etkili olmuş, bir çok karar geri çekilmiştir. Daha sonra Kuzey Kafkasya’nın otokhton halklarının dayanışmasını pekiştirmek amacıyla, DAĞLI HALKLARI ASAMBLESİ kurulmuştur. Önümüzdeki günlerde bu örgüte çok iş düşeceğe benzemektedir. Kafkasya'da meydana gelen siyasi olaylara karşı, anavatanda ciddi çalışmalar başlarken, anavatan dışındakilerde maalesef bir ilgisizlik ve duyarsızlık gözlenmektedir. Abhazya ve Osetya'da insanlar şoven baskılarla öldürülürken, bizler kafamızı kuma sokmuş, olayları seyrediyoruz. Oturduğumuz zaman mangalda kül bırakmıyoruz ama iş anavatandaki kardeşlerimizin sorunlarına gelince herkes sus pus. Kuzey Kafkasya'da meydana gelen siyasal çatışmalara karşı mutlaka demokratik bir tepki geliştirilmelidir. Derneklerin öncülüğünde açılacak olan imza kampanyaları, gazete ilanları, bildiri yayınlama vb. gibi demokratik yollarla konu kamuoyuna aktarılmalıdır. Çar kolonyalizmine karşı yıllarca vatanlarını savunmaya çalışan insanların torunları, bu toprakları yürekleri, beyinleri ve elleriyle korumaya çalışıyorlar. Gelecek kuşaklara vatan diyebilecekleri bir toprak parçası bırakabilmek için kanlarını akıtan, canlarını veren bu insanlara karşı, anavatan dışında yaşayan bizler ULUSAL NAMUS BORCUMUZU ödemek zorundayız. Bu ödeme ekonomik alanda, kültürel alanda, DÖNÜŞ seklinde nüfusun çoğaltılması alanında olabilir. Bunların hiçbirisini yapamıyorsak, bir imza da atamayız mı? Tarihte vatanlarına sahip çıkamayan, antik bir halk olmak istemiyorsak, ULUSAL NAMUS BORCUMUZU ödemenin bir yolunu mutlaka bulmalıyız."

Diğeri yine Kafdağı Dergisi’nin Haziran-Temmuz 1991 tarihli sayısından. "Kafdağı" imzalı.

"(...) Sorunun çözümü tektir: Çerkes halkının, kendi ulusal bilinç ve özgür iradesi ile dünya ülkelerinin ve insanlığın politik destekleriyle yeniden kendi tarihsel topraklarında birleşip bütünleşerek kendi kaderinin kendi tayin eden bir ulus olma hak ve olanağına kavuşturulmasıdır.

(...) Muhaceret ülkelerinde ulusal varlığın, hiç değilse anayurda dönüş olanakları sağlanıncaya kadar korunabilmesinde bu ülkelerde, nispi de olsa, birtakım ulusal kültürel hakların tanınmasının büyük önemi etkisi olacaktır. Bu da her şeyden önce içinde yaşanılan ülkelerde ulusal-kültürel kimliğin kabul edilmesinden geçecektir. Bu sonuç ise, uluslararası ciddi bir dayanışma ve etkili bir politik mücadeleyle ancak sağlanabilir.

(...) Şu kadarını eklemek gerekir ki, içinde bulunduğumuz tüm olumsuzluklara karşın, merkezi bir yapının yönetiminde veya en azından eşgüdümünde yürütebileceğimiz anti-şovenist, anti- asimilasyonist onurlu bir demokratik ulusal mücadele, şimdiden bize evrensel ölçüde layık olabileceğimiz saygın bir yer kazandırmaya başlayabilecektir.

(...) İnsanlarımız, artık kendilerini bırakmış... Ulusal direncimiz, önemli ölçüde kırılmış...

Öyle anlaşılıyor ki, bütün sorularımızın en başında toprak bütünlüğümüze ve bir arada yaşama olanaklarımıza yöneltilen kolonyalist ve emperyalist eğilimli maddi ve politik baskılar bulunduğu gibi, bütün çözümlerimizin başında da bu son sorunun çözümü bulunmaktadır...

Bu denli kendini bırakmış, yabancılaşmış olmayan, daha duyarlı insanlarımızın çabaları da hem çok cılız ve hem de son derece ilişkisiz ve koordinesizdir. Her iyi niyetli çabayı saygı ve takdirle anıyoruz. Ancak artık içtenlikli ve iyi niyetli çabaların tek başına yeterli olmadığını, çok daha ciddi ve profesyonelce bir anlayış ve yaklaşımla örgütlenmek ve mücadele etmek mecburiyetinde olduğumuzu anlamalı ve kabul etmeliyiz."

Herhalde bu iki yazıdan şu sonuçları çıkarmak mümkün:

1) Profesyonelce örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız
2) Bütün sorunlarımızın başında kolonyalist ve emperyalist maddi ve politik baskılar gelmektedir
3) Ulusal direncimiz önemli ölçüde kırılmıştır.
4) Merkezi bir yapının yönetiminde veya en azından eşgüdümünde anti-şovenist ve anti-emperyalist onurlu bir ulusal demokratik mücadele yürütmeliyiz
5) Muhaceret ülkelerinde ulusal varlığımızın tanınması gerekmektedir.
6) Bunun için ciddi bir uluslararası dayanışma ve etkili bir politik mücadele verilmelidir
7) Çerkes halkı kendi tarihsel topraklarında birleşip bütünleşerek kendi kaderini kendi tayin eden bir ulus olmalıdır
8) Ulusal namus borcumuzu ekonomik alanda, kültürel alanda veya anayurdumuza dönerek ödemeliyiz.
9) Kuzey Kafkasya'da meydana gelen siyasal çatışmalara karşı mutlaka demokratik bir tepki geliştirilmelidir
10) Kuzey Kafkasya'daki halklar kardeştir ve dayanışma içerisinde olmalıdırlar. Bu dayanışma "düşmanı" da geriletir.

Sayın Siblekho,

Şimdi sorarım size, benim söylediklerimin bu "en yetkili" ağızların söylediklerinden farkı ne?

En yetkili ağızlarımız bunları söylerken bizim, hatta kimi dernek yöneticilerimizin bu kafa karışıklığının sebebi ne?

Necdet ağabey,

Ne öğrendiysem demeyeyim ama çok şeyi sizden öğrendim. Sizin talebenizim. Sizlerden öğrendiklerimle düştüm yollara. Hayaller kurdum...

Öyle "dostlar alışverişte görsün" diye işlerin orasından burasından tutan, işinden-eşinden-kariyerinden bir nebze olsun fedakarlık yapmaya yanaşmayacaklardan değilim.

Sözlerim kimi benzerliklerden yola çıkılarak oraya buraya çekilmesin lütfen. Ben samimiyim: düşündüklerimi, inandıklarımı söylüyorum ve hatta sizden öğrendiklerimi.

Bu yukarıda aktardıklarım yazıldı, çizildi, söylendi. Biz bunlara inandık. Bunlar gerçekleştirildi mi? Gerçekleştirilmediyse bunun nedeni ne? Yoksa bunların gerekli olmadığı yeni bir aşamada mıyız?

Ben böyle yeni bir aşamaya girmediğimize, derneklerimizin kendi deklere ettikleri çerçevede bir yol açmaları gerektiğine, yoksa bu halkın derneklerimizi aşacağına, yeni bir yol açacağına inandığımı söylüyorum...

Kalın sağlıcakla.
 
 
Özlem Özdemir
07.12.2005

Değerli Büyüğüm Sayın Kopsirgen Orhan'ın 06.1.2005 tarihli yazısına istinaden,

Saygı değer büyüğüm,

Talebe ye yazmış olduğunuz metinde ismimi gördüm ve kayıtsız kalmam mümkün değildi.

Öncelikle belirtmekte fayda görüyorum; işim gereği bir müddet bulunduğum ortamdan ayrılmak zorunda kaldım ve iş yoğunluğum nedeni ile gerekli zamanı ayıramamış olmam size olan cevabımın gecikme sebebidir.

Sizin metninizin öncesinde farklı isimler tarafından şahsınıza hakaret(!) ettiğim gibi bir dizi söylemi gördüğümde kendimi gülmekten alamadım.

Öncelikle bahsi geçen bu durum bu konu başlığı altında gerçekleşmediği gibi neden bu bölümde yargılanıyor anlamış da değilim.

Hiç şüpheniz ve şüpheleri olmasın ki, ben Nartok Özlem, kasti bir duygu ile siz ve sizin gibi değerli bulduğum büyüklerimle asla bu tarz hadsizlik içerisine girmeyeceğim gibi aynı düşünce sistemine sahip olmadığım büyüklerim ve hatta kendimden yaşça küçüklerle de bu şekil itibarıyla muhatap olmam.

Size hitaben belirttiklerim sadece sizi tekrar aramızda görmenin sevinci ve mutluluğudur. Ancak burada ciddi anlamda değerlendirilmesi gerekli bir durum gözden kaçmamakta. Neden bu yorum farklı algılatılmaya çalışılmıştır? Üzerinde durulması gereken budur.

Ben size yakıştırdığımız "THAMADE" kimliğiniz ve kişiliğiniz ile bu durumun analizini çok net bir şekilde yapacağınız ve bu yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi ile ilgili olarak yolumuzu aydınlatarak açacağınız konusunda güveniyorum.

Herkesin bilmesi gereken ciddi bir durumu daha altını çizerek belirtiyorum.

Sayın büyüğüm ile aramda ki sorun her ne ise, sebebi ne olursa olsun beraberinde getireceği tüm somluluğu da üzerime alarak "ARAMIZDA HALLEDECEĞİMİZ" konusunda kimsenin endişesi olmasın.

Sadece Sayın Kopsirgen Orhan'ı değil, Sayın Necdet Hatam'ı ve tüm çalışmalarını genç nesil olarak kanımızın ve ömrümüzün yettiğince destekleyeceğiz.

Bu durumun birilerini rahatsız etmesi ile ilgilenmiyorum.

Hakkımda bilmeniz gereken ve burada olmamı gerektiren yegane sebep "ADİGE KİMLİĞİM"dir.

Irkçıyım, Şövenistim, Faşistim, dönüşü ve dönüşçüleri, dil ve tarih konusundaki tüm çalışmaları desteklediğim gibi yaşantımın hiç bir döneminde ADİGE KİMLİĞİNİ bir yabancı ile paylaşanları hoş görmeyip, kişisel yetersizliklerini toplumuna yamayanları kabul etmeyeceğim.

Bu açıklamalarımın ses getirmesinin tek sebebi ise sanırım, tüm öfke ve kini ile "bu cümleleri sarfedecek kimselerin yıpratma cümlelerini ağızlarından almış olmam"dır.

Sayın Kopsirgen Orhan,

Lütfen tüm sorularınızı siz yöneltin. Size duyulan ve beslenen tüm sevgi ve saygıyı paylaşarak bölmeyi düşünmüyorum. Hiç bir sorunuz cevapsız kalmayacaktır.

Saygılarımla.
 
 
a-e
07.12.2005

Yorumlu

Modayı, gündemi ve siteyi, günü gününe izlediğim için, geri kalmak istemem doğrusu nede olsa tamamıyla bir yarışma kültürüne doğru ışık hızıyla gitmekte bulunmaktayız.

Eh bu yarışma ruhu içindekilerle bir olmamak gerekir ama ben bir yorumlu yazayım yeter, hem bulmaca gibi de olmaz. İnsanların anlaması da güçleşmez. En azından adres belli olur kimlere ne için dendiği açıkça görülür.

Gereksiz ırkçılarla doludur her yanımız,umarım sonrasız bir hayatla çıkıp giderler, yuvaları olan karanlığın sonsuzluğundaki boşluğa...

Yaşamı güzelleştirmek, yaşamı anlamlı kılmak, yaşamı kurtarmak, yaşamı yenilemek içilen sudan yenilen ekmekten daha çok toprağı sevmekse, vatana bağlılıksa ve bu bir gereklilikse eğer, ırkçılıkla bir yere varacaklarını sanan düşünce sistemlerinin kölesi olanlar, her halktan insanların, kendilerince bu var oluşa katkılar sunabilecekleri gerçeğinden kaçmadan doğruları görmeli kendilerini içlerindeki ırkçılıktan arındırarak tanıyabilmeli, tanıtabilmeli ve insanın kılavuzunun insan olduğunu dürüstçe kabul etmeli.

Kılavuzu karga olanın yolu bulduğu görülmediği gibi kılavuzu ırkçılık olanında yolu bulduğunu ben görmüş değilim.

Sevginin olmadığı yerde akılda olmaz, kendinden başka kimseyi sevmeyenler de olmadığı gibi.

Bır şeyin dengesi bozulunca sendeler, sendeleyen şeyinde düzeni alt üst olur, alt üst olan şeyinde hasta olduğu bilinir, hasta olan şeyde sağlığa özlem duyar.

Baharı gelmiş gülleri katmerleşmiş bir bahçede, bülbüllerin şakımasından daha doğal ne olabilir ki?

Bazen şeyleri rasyonalize ederiz, yani hem kendimizi, hem de başkalarını yaptığımız şeyin gerçek nedeninden bir başka nedeni olduğuna inandırmaya çalışırız çünkü gerçek nedenden utanırız... Sigmond Freud

Kim bilir belki de en tutucu olanlardır en çok çözülenler...

Saygı hak edenin sevgide değerini bilenin olur...
 
 
Azmi Berberoğlu
07.12.2005

Değerli arkadaşlar,

Bir süredir yoğunluğum ve proje çalışmalarım nedeniyle zaman ayıramadım ve epey gelişmeler olmuş. Değişiklik var mı derseniz, ben fazla bir değişme göremedim.

Öncelikle belirtilmesi gereken önemli bir hususu sizlerle paylaşmalıyım, BİZ ÇERKES'lerin misafirlerimizi kovmamız ya da GİT kendi işine bak demek gibi bir TAVRIMIZ asla olamaz ve bu konuyu böylece basit bir söyleme indirgemeyi anlamamızda bir hayli zor olur. Lütfen tartışmaları ve eleştirel yaklaşımları böyle değerlendirmeyelim.

Burası bizim evimiz, normal insanların dışarıda giydikleri giysi'yi, ya da taktıkları maskeleri EV'de çıkarmaları çok olağan olduğu gibi, bunu talep etmekte aynı derecede olağan karşılanmalıdır. Ancak işi PİŞKİN'liğe vurup, olayı bir şekilde pas geçmeye çalışmaları kendi sorunlarıdır.

THAMADE olmak, bizim kültürümüzün bir parçasıdır, ancak THAMADEler yanlış yapmaz diye bir kuralda yoktur. Yalnız bazı kavramların anlatılmasının yetersiz kaldığı haller vardır. Sözgelimi, elinizi ateşte yakmamışsanız, ateş’in yakınca acı verdiğini, anlatıldığı kadar anlayabilirsiniz, fakat HİSSEDEMEZSİNİZ. Hissetmek çok farklıdır. ÇERKES bu farkı HİSSEDEN'dir.

Bazı eleştirilerin dozunun kaçtığı, THAMADE arkadaşlarıma hakaret edildiği şeklinde ifadelere rastladım. Hoş değil, ancak THAMADE kardeşlerim bu ve benzeri olaylarda SEVİYE'lerini koruyarak olayları rahatlıkla çözerler. Kısaca Avukata ihtiyaç duymazlar diyebilirim.

Sevgili Kopsirgen ORHAN ağabeyim, e-mailinizi not ettim, size yazacağım.

Sayın SIBLEKO kardeşim, biz bir aileyiz ve hepimiz kişi ayırımı yapmaksızın birbirimizin yanında olmalıyız.

Redaksiyondaki kardeşlerimi yormamak adına sözlerimi bitiriyorum. Bu sitede yazan herkim olursa olsun(IRK-DİN) fark etmez, sever sayarız. Ancak yaklaşımlarındaki ya da söylemlerindeki yanlışlıkları ELEŞTİRMEK hakkımızdır. Bunu kişisel karşı olmak şeklinde algılamak iyi niyetli olmayan bir yaklaşımdır, şeklinde değerlendiririz.

Bu arada KAFKASYA'lıların gazetesi JINEPS bu ay yayına başladı, hepinize okumanızı ve abone olmanızı öneriyorum.

Saygılarımla.
 
 
Talebe
08.12.2005

Merhaba S. Subutay,

"En yetkili ağızların söylediklerini hepimiz biliyoruz" demişsiniz.

Daha önce de kimi arkadaşların bu "biz"li cevaplarını görmüş ama pek önemsememiştim. Cevap vermek zorunda değilsiniz ama gerçekten merak ediyorum: "Siz" kimsiniz? Bu "biz" ile kastettiğiniz Federasyon mu? Yoksa herhangi bir dernek mi? "Birleşik Kafkasya"cılar mı veya "kalış"cılar mı? Uzunyaylalılar mı? Adanalılar mı?

"Hepiniz" neyi biliyorsunuz? Birbirinden, hatta zaman zaman çok farklı şeyler söyleyen kimi arkadaşları da bu "hepimiz"e dahil edebilir miyiz? Eğer edemezsek siz kimin adına konuşuyorsunuz? Yok edersek, demek ki "hepiniz" bunları bilmiyorsunuz! Yoksa bu kafa karışıklığı olmazdı.

Tekrarına gerek var mi, diye soruyorsunuz. Var! Hem de binlerce kere tekrarlamaya gerek var. Çünkü bu yazılanlar-söylenenler hala bilinmiyor, "Siz"i bilmiyorum ama yalnızca bu sitede bile birçok arkadaşın bunları bilmediğini görmek mümkün. Onlar bilsin diye yazıyorum, bir daha hatırlatıyorum!

"Siz" bilenlere de soruyorum: Madem biliyorsunuz, neden bu bildiklerinizi pratiğe dönüştürmüyorsunuz? Söyleyin "hepimiz" bilelim:
- Profesyonelce örgütlendiniz mi, profesyonelce mücadele ediyor musunuz?
- Merkezi bir yapının yönetiminde veya en azından eşgüdümünde anti-şovenist, anti-emperyalist onurlu bir ulusal demokratik mücadele yürütüyor musunuz?
- Muhaceret ülkelerinde ulusal varlığımızın tanınması için neler yaptınız veya yapıyorsunuz?
- Kimlerle uluslararası dayanışma içerisindesiniz?
- Nasıl bir politik mücadele veriyorsunuz?
- Kuzey Kafkasya'da meydana gelen çatışmalara karşı nasıl bir demokratik tepki gösterdiniz, örgütlediniz veya örgütlüyorsunuz?
- Kuzey Kafkasya’daki halkların kardeşliği ve dayanışması için neler yaptınız; yapıyorsunuz?

Yazın da insanlar bilsin! Bilsin de en azından "hiç olmazsa şunlar şunlar yapılıyormuş" diyebilsinler, rahat etsinler ve ellerinden geldikleri kadarıyla onlar da bu çalışmalara destek olabilsinler.

Yok eksik olan veya yanlış olan şeyler varsa önerilerini yapsınlar!

"Bugüne kadar bu konuda söylenmemiş söz, ortaya konmamış fikir yok" diyorsunuz. Yani bilimin, siyasetin, felsefenin, yaşamın sonuna mı geldik? Dünya durdu mu? Yoksa fikirlerin, sözlerin nasıl sonuna gelmiş oluruz? Dünya durmuş olsa bile, durduğu ana kadar ki düşünceler henüz yeterince bilinmiyor ki! Pratikte öyle uzun boylu adımlar atılmamış ki! Yok atılmış ise yazın da biz de bilelim lütfen!
Saygılarımla


Selamlar Özlem,

Bugün iş çıkışı sinemaya gittim. Bilmem adını duydun mu: " Gökyüzünde Gibi" (Film orijinal olduğu için filmin adının çevirisi bana ait). Şu 2005 En İyi Yabancı Film Dalında Oskar'a aday gösterilen İsveç yapımı filme. Yönetmeni Kay Pollak herhalde.

Bir müzisyenin küçük bir kasabada koro kurmasını, kasaba halkının bu süreçte yaptığı iç hesaplaşmayı konu edinmiş. Bilmem ilginizi çeker mi?

Sonra eve geldim. Önce duş aldım. Ayakkabıları çıkardığımda eve yayılan kokudan ben bile rahatsız oldum doğrusu... Hem yeni bir ayakkabı hem de bir kaç çift çorap almanın zamanı geldi herhalde?

Sonra makarna pişirdim. Burgulu makarna. Üzerine sebze sosu. Bilmem makarnayı sever misiniz, ben her gün yesem bıkmam. Bu arada her yemek yaptığımda olduğu gibi mutfağı altüst ettim.

Sonra şu yazdıklarımı yazdım, yazıyorum.

Bu vesileyle size de bir merhaba demek, iyi bir pilav pişirmek için pirinç ile su oranı 2'ye 3 mü, yoksa 2'ye 4'müydü sormak istedim. En kısa zamanda cevap verirseniz sevinirim.

Saygılarımla


Selamlar TseyVolkan,

En yakın zamanda sizinle ilişkiye girmeyi ben de isterim. Bu süre zarfında eğer yazdıklarımdan yararlanmak istediğiniz bir şey olursa bunu bana sormadan da yapabilirsiniz.

Ediz Hun'un mail adresini yazarsanız, beni 3000 küsur üye arasında Ediz'in mailini arama zahmetinden de kurtarmış olursunuz.

Şimdiden teşekkürler ve saygılar.

Kalın sağlıcakla.
 
 
Tsey Volkan
08.12.2005

Sayın Talebe,

JİNEPS Gazetesi, tartışma sayfalarında yer alan konu başlıkları çerçevesinde, yazarının da katılacağı aylık toplantılar aracılığıyla söyleşiler düzenlemeyi hedeflemektedir. Bunda amaç, ortak söylemi yakalamak merkezlidir.

Bu doğrultuda forumlarda verimli konularda tartışan insanlarımızı, kimi zaman sanalın handikaplarına kapılıp kişiselleşiyor olsa da söyleşilerde görmek hepimiz için daha iyi olacaktır. Hem yüz yüze görüşmenin getirdiği duyma, görme, dokunma gibi artılarla sosyal bir varlığın gereğini yerine getirerek, mimikleri olmayan bir sanal alemin bağımlılığından bir nebze kurtulmuş oluruz.

Tüm tartışan tarafların, en az internette olduğu kadar cesaretli olup, imkanları varsa yüz yüze görüşmeler yapmaları naçizane önerimdir.

Bundan 2 yıl önce iki arkadaş, yine bizim sitelerin birinde iki cümle yüzünden günlerce birbirine söylemediği söz kalmamıştı. Bir gün bir etkinlikte, onları yaşamın içinde tanıyanlar, küçük bir oyun oynayıp onları tanıştırdılar. Ne mi oldu...Şimdi bir platformda tanıştıkları günden itibaren birlikte mücadele veriyorlar. Onları ayırabilene aşkolsun...

Bir insan yeter ki ırkçı olmasın, birilerinin gönüllü piyonu olmasın, yeter ki halkına ihanet etmesin, yeterki dedikoduyu, spekülasyonu bir bilim dalı sanmasın, yeter ki bilgiye açık olsun. İşte o zaman iletişim kazaları imkansız oluyor. Tabi bir de, gözünün içine baka baka söylemeyi de dinlemeyi de bilsin...

Saygılarımla

NOT: Size kendi mailimi kurumumun network bağımlı maili olması nedeniyle veremediğim için üzgünüm. Bana www.jineps.com adresinde webmaster'ın mailinden arkadaşlar aracılığıyla ulaşabilmeniz kolay olur.
 
 
Necdet Hatam
08.12.2005

Değerli arkadaşlar,

Foruma yazmaya başlamazdan önce nick konusunu düşündüm. Düşünme nedenim sizlerin çoğundan daha yaşlı olmamın, deneyimli olmamın sizler üzerinde psikolojik bir etki bırakmasından, görüşleri rahat savunamayabileceğinizden korkumdu. Ancak bu kez de görüşlerimi savunmaktan korkuyormuşum gibi bir izlenim edinilmesinden korktum.

Sayfaların birinde adımla hitap edilmesinden üzülmeyeceğimi, sadece Necdet denebileceğini yazdığım halde genç arkadaşlar thamadeliği yakıştırdılar. Siz genç kardeşlerim bunu o kadar içtenlikle söylüyor yazıyorsunuz ki, “bana sadece Necdet deyin” demekle bu kurumu bu denli önemseyenlerinizi kırmaktan korkar oldum. Yineliyorum istediğiniz şekilde seslenebilirsiniz bana ama lütfen düşünce bazında birbirimizin ne dediğini anlamaya çalışalım, görüşleri, yaklaşıkları, kavramları, çözüm önerilerini tartışalım.

Sevgili Talebe,

Yazılarınızdan belli oluyordu pek yeni bir talebe olmadığınız. Ben de bunu ilk yazımda belirtmiştim.

Önce şu ‘’biz’’ meselesi. Benim bildiğim, bugün sizin anlattığınız bir örgütümüzün olmadığı, yakın zamanda da kurulamayacağı şu aşamada kurulmasına da gerek olmadığı.

Dolayısı ile “biz” bir örgütlülüğün ifadesi değil. Peki nedir derseniz. Bilincinde olduğum, bilinçaltı da denebilecek birkaç nedenden dolayı "biz" diyorum.

Nedenlerin biri benim, “ben” demek istemeyişimdir. Çünkü öyle demediğim halde hep "ben" demişim gibi sıkça eleştirilmişimdir. Bir de dersem "Allah korusun"...

İkincisi aramızda organik bağlar, örgütsel bağlar olmasa da görüşlerimi paylaşan insanların olduğunu bilmemdir. Ben dersem kendimi onlardan soyutladığım sanılır korkum.

Ancak en önemlisi savunduğum temel ilkelerin, yere zamana göre savunma biçimi değişse de tek başıma benim ilkelerim olmayışıdır. Bu denli doğru, bu denli yerinde temel ilkeleri nasıl yalnız kendiminmiş gibi sunabilirim. Ben sözünü ettiğim ilkelerin Sürgün'ün ilk günlerinden beri var olduğuna, Çerkes Teavün Cemiyeti döneminde billurlaştığına, bizim kuşakla yeniden hayat bulup yaygınlaştığına, dünyayı etkileyebildiğine inanıyorum. Dolayısı ile benden "ben" demeyi bekleme lütfen.

İsteyene, Adıghéy isteyene Kheberdéy Adıghece'sini gönderebilirim, dediğim ilkelerimizin sayıldığı ve benim kaleme aldığım son taslak şöyle başlıyor:

Halkların halk olarak ortaya çıktığı ilk günlerden beri, halkını seven, halkıyla gurur duyan, halkını yüceltmek, güzelleştirmek için çaba gösteren halkseverler hep olagelmiştir.

Lhepkhxer duınayım khızıtéhağe apere mafaxem şéğejağew, yılhepkhı feşıpkhe, aş rıguışxuere, lhepkhır yığelheghenım, yığedexenım felajere lhepkhıpse xekuıpsexer şıew khıreque.
Лъэпкъхэр дунаим къызытехьагъэ апэрэ мафэхэм щегъэжьагъэу илъэпкъы фэшъыпкъэ, ащ рыгушхорэ, лъэпкъыр игъэлъэгэным, игъэдэхэным фэлажьэрэ лъэпкъыпсэ хэкупсэхэр щы1эу къырэк1уэ.

Buna koşut olarak da halkına olan sevgisinden kaynaklı halkı için canlarını verenlerin az olmadığı da bir giz değil.

Aş daquewi, ya lhepkhı fırae lheğuınığem khıpkhırıççew, khızxeççığe lhepkhım yıpse fezğeılhığexer zeremımaççeri zımış'ere şıep.
Ащ дак1оуи, ялъэпкъы фыра1э лъэгъуныгъэм къыпкъырык1эу, къызыхэк1ыгъэ лъэпкъым ыпсэ фэзыгъэт1ылъыгъэхэр зэрэмымак1эри зымыш1эрэ щы1эп.

Onun için "ulusal sorunların çözümü çalışmalarını ben başlattım, biz başlattık" dememek gerekir hiç bir zaman

Arışı, "lhepkh uefığuexem yazeşşuexın khézğejağer serı, terı" p'uenew şıtep.
Арышъы, «лъэпкъ 1офыгъохэм я зэш1охын къезгъэжьагъэр сэры, тэры» п1о хъунэу щытэп.

Ancak değişikliklerin olduğu, halkın şansının döndüğü dönemler de oluyor.

Aw mexhuı lhexhan zebleççığue, lhepkh nasıp kheğezeğu.
Caş fede lhexhanxem, psewığe lhepkh wıneşueşşıxer, lhepkhım yığessağexer, lhepkh guılhıte ziexer, lhepkhım şış xetre zı ttsıfi nasıpışşüew kheplhıten plheççışt.
Ау мэхъу лъэхъан зэблэк1ыгъоэ, лъэпкъ насьп къэгъэзэгъу.
Джащ фэдэ лъэхъанхэм псэуыгъэ лъэпкъ унэшъош1ыхэр, лъэпкъым игъэсагъэхэр, лъэпкъ гулъытэ зи1эхэр, лъэпкъым щьщ хэтрэ зы ц1ыыи насыпыш1оу къэплъытэн плъэк1ыщт.

İşte şansın döndüğü bu dönemlerde, halk için yapılan çalışmaların getirisi de daha çok oluyor.

Nasıp kheğezeğuxem lhepkhım feblejırem khıpequeri nah nerılheğuı mexhu.
Насып къэгъэзэгъухэм лъэпкъым фэблэжьырэм къыпэк1уэри нэхь нэрылъэгъу мэхъу.

Ayrıca yetkililerine, güçlerine, bilgilerinin gerektirdiği çalışmayı halkı için yapmayanlar da var ve bunların eleştirilmesi, suçlaması gerekir. Tarih de suçlayacaktır onları.

Yet'ani, yaenatte, yakharıw, yaş'enığe yelhıtığew, guılhıtew yaem yelhıtığew lhepkhım falejın fayer fezımlejıxeri şıex, yıççi axer ğemısapxhex. Txıdemi yığekhuençeştıx axer.

Ет1ани, я1энат1э, якъарыу, ящ1эныгъэ елъытвгъэу, гулъытэу я1эм елъытыгъэу лъэпкъым фалэжьын фаер фэзымылэжьхэри щы1эх, ик1и ахэр гъэмысапхъэх. Tхыдэми игъэкъуанчэщтых ахэр.

Te zıtseççe şeç khıtétherep; tilhepkh zıratekhuıhağe apere mafem şéğejağew lhepkhıpse, xekuıpsexer zıfelejağe, zıççexhuepsığe, zılhıxhuığe zakhuer zı: Yıpxhah yıtekhuı yaşşığe yılhepkh zefişesıjınır, aş yıççınalhe yeğeğuetıjığenır arı.
Тэ зыцэк1э щэч къытетхьэрэп; тилъэпкъ зыратэкъухьагъэ апэрэ мафэм щегъэжьагъэу лъэпкъыпсэ хэкупсэхэр зьфэлэжьагъэ, зык1эхъопсыгъэ, зылъыхъугъэ закъор, зы: ипхъахь итэкъу аш1ыгъэ илъэлкъ ээфишэсыжыныр, ащ ич1ыналъэ егъэгъотыжьыныр ары.

Bizim hiç kuşku duymadığımız şey halkımızın sürüldüğü, dağıtıldığı ilk günlerden beri, özlediği, aradığı tek şey; perişan bir şekilde dağıtılan halkını toplamak, onu vatanına kavuşturmaktır...

Yine uzun bir metin olmasın diye açıklamaları kısa keseyim.

Yanlış bulduğunuza göre, Amerika örneğini anlatamamışım demek ki. Halbuki beni tanıyorsanız ve anavatanda yaşadığımı biliyorsanız Amerika’nın çekiciliği gibi bir çekicilikle insanları anavatanlarına çağırmadığımı anlamanız gerekirdi. Sevgili Talebe, bırakın tünelin artık aydınlık olduğu bu günleri; ışığın hiç görünmediği günlerde bile ben halkımın dönüşü anlamayacağı, destek vermeyeceği bir korkuya kapılmadım. Örnekte vurgulanmak istenen Amerika'nın kendi politikasına ters insanlara vatandaşlık vermediği gibi, Rusya Federasyonu’nun da vermeyeceğidir. Eskilerden olduğunuza göre bu konudaki ilkelerin yeni olmadığını da bilirsiniz.

Dönüş-yerleşme konularını da anlatamadım. Dönüş bir halkın tüm bireyleri için. Elbette Dönüşü ulusal kurtuluş mücadelesi olarak görenleri dışlamaz bu yaklaşım. Ama aynı şekilde ulusalcılar da salt evlenip yerleşenleri, işi için yerleşenleri, yani her hangi bir nedenle yarleşenleri dışlamamalı anlamına. Yani önce bir ulusalcılık sınavından geçecek sonra dönüş yapacaksınız denese idi bugün Maykop’ta olanların kaçı burada olurdu bilebilmek zor.

Eskileri iyi hatırlayıp şimdi söylediklerimi tam anlamamanda bütün kabahat benim değildir her halde. Her siyasal örgütün devlet kurmayı hedeflediğin söylediğimi nasıl düşünürsünüz? Ama. devleti olmayan halk örgütlerinin devlet kurmayı hedeflediklerini nasıl görmezden gelebiliriz. Bu tip örgütler devlet kurulmazdan önce güçleniyorlar ve devlet kurabilecek güce gelince de devlet yönetimini örgüt belirliyor. Bizde ister cumhuriyet deyin, ister devlet, ister belediye, ister muhtarlık ne derseniz deyin adımızı taşıyan yönetimler var. Bu yönetimler karşıya alınarak bir şey yapılamayacağı, hele diasporadan bu yönetimlerin etkilenemeyeceğini söylemek istemiştim.

Ben yazdıklarınızda iki somut şey gördüm;

Birincisi benden manifesto isteğinizdi. İsteyene gönderebileceğim yazımdan sonra istekte bulunmadınız.

İkincisi de çok açık değilse bile alıntı yaptığınız dergilerin yayınlandığı günler ile günümüz arasında bir şeylerin değişip değişmediği sorunuz.

Olumluya yönelik o kadar çok şey değişti ki... İyi bir talebe olarak bunları bilmeyişinize gerçekten hayret ettim. Demek ki, bir ara verdik öğretime...

Geçmiş, günümüz ve geleceği ile bütün dönüşü nasıl anlatabiliriz bu sayfalarda. Yine de arkası yarın diyelim gelecek yazıda gelişmelerden söz edelim...

Bu arada siz de Kafkas Halkları Federasyonu'nun sizin atfettiğiniz önemi ve gücü olsaydı bugün ayakta kalmaz mıydı sorusunu da siz bir düşünün…

Saygıyla...
 
 
Talebe
08.12.2005

Selamlar,

Diğer bir sayfada bir büyüğümüzün, "Kaf-Kur'dan günümüze izlenen politikaların yeniden değerlendirilmesi gerekir" çağrısını okuyunca sevindim. Zaten ben de bu siteye izleyici olmaktan çıkıp katılımcı olmaya karar verdiğimdeki ilk yazılarımda benzeri bir çağrıyı yapması gerektiği "çağrı”sı yapmıştım. Bunun zamanı geldi de geçiyor demiştim.

Önerim, süreci değerlendirmeye Kaf-Kur'dan değil çok daha gerilerden başlamalı ve günümüze kadar getirmeli. Bu değerlendirmelerin ışığında geleceğe yönelik politikalar belirlenmeli.

Büyüklerimiz bu işe el atsınlar. Bu tartışmaların kamuoyuna açık yapılması gerekmiyor. Elbette katılımcıların artması; bir Xase'nin toplanması daha iyidir ama buna büyüklerimiz karar versinler.

Daha fazla vakit kaybedilmemeli...

Kalın sağlıcakla.
 
sayfa  1    2    3    4    5    6    7    8    9    10    11    12