UZUNYAYLA’DA İLKÖĞRETİM
Köyümüzde İlk Öğretim (İlk Okul) okulu vardı. Bir
öğretmen, bazen de iki öğretmen görevli olurdu. Bazı
yıllar bütün sınıflar bir arada ders yapardı. Kışın, sınıfın
ortasında bir soba kurulur, öğrencilerin aileleri tarafından
verilen tezeklerle ısıtılırdı. Her gün
bir nöbetçi öğrenci sobayı yakmak üzere
görevlendirilirdi. Görevlendirilen öğrenci elindeki
büyük sandık şeklindeki çantasını taşıması yetmiyor gibi
sobayı tutuşturmaya evden bir miktar gazyağı da
getirirdi. Bazen -çocuk beceriksizse- çantasına,
defterine, kitaplarına gazyağı bulaştırır, üstelik
öğretmeni tarafında azarlanırdı.
Gün içinde yetersiz Türkçe nedeniyle yaşanılan
komikliklerde yok değildi. Türkçe’yi İlk Okul
sıralarında öğrendik. Bazen öğretmen ''evde Çerkesce
konuşmayacaksınız'' derdi ve bazı arkadaşları gece gizli
gizli pencereden dinlemeleri, kendisine rapor etmeleri
için görevlendirirdi. Ertesi günü çoğumuzun adı
öğretmene verildiği olurdu. Mümkün müydü o zaman evlerde
Kabardeyce dışında başka dilden konuşmak! Değil evde,
sınıfta yanımızdaki sıra arkadaşımızla dahi çoğu kez
Kabardeyce konuşulurdu öğretmene duyurmadan! Aslında
öğretmende bu durumun farkındaydı ama fazla yapacağı
bir şey yoktu.
Uzunyayla’da köyler arası okulca birbirimize ziyarete
giderdik. Yani köyler arası okul gezileri yapılırdı. İki
köy arasını yürüyerek giderdik. Gittiğimiz köyde
tanıdığımız akrabalara konuk olmak isterdik. Akraba
yoksa, artık kim konuk alırsa orya giderdik. Bize öğle
yemeği verilirdi. Böylece köyler arası
arkadaşlıklarımız olurdu.
Okul tam gündü. Öğleyin yemek için eve gelirdik. Evin o
günkü durumuna göre yemeğimizi yer; bazen de önlüğümüzün
cebine kuru dut, siyah kuru üzüm kor okula götürürdük.
Karne günlerinde yüzümüz gülerdi. Amcalarımızdan birini
bu konuda anmadan geçemeyeceğim. On kuruşlar vardı o
zaman bakır sarısı renginde, o amcamızın evinin
kapısının önünden geçerken bizi çağırır mutlaka
karnemize bakar, karne hediyesi olarak da on kuruş
verirdi.
Bazen okulda yaşı küçük olup da kaydı tutmayan
öğrencilerden öğretmen kayıtsız gelip gitmesine izin
veriyordu. Bizim amca çocuklarından biri kayıtsız
geliyordu, fakat kendisi kayıtsız olduğunu bilmiyordu.
Karne paraları toplanırken o da karne parası götürmüş
ama karne alamayınca verdiği karne parasını tekrar
istemişti. Hala zaman zaman takılırız ''sen az uyanık
değildin karneyi alamayınca nasıl da karne parasını
istemiştin'' diye.
Uzunyayla’da Seyyar Gezen Dişçiler
Yazın özellikle Kırıkhan’dan çantalı dişçiler gelir,
köyde bir iki gün kalırlardı. Diş sorunu olanlara çözüm
bulunur, kiminin dişi çekilir, kimine protez diş için
muayeneleri yapılır, randevusu verilir bir süre sonra
tekrar gelirlerdi. Dişçiden kaçardık. Çantası olurdu;
içinde diş malzemeleri ve aletleri olan. Onu çantasından
tanırdık. Bazı çocukların dişlerini çekerlerken de
görüyorduk ki, kaçmamıza yeterli sebepti.
Uzunyayla’ya seyyar gezen sünnetçiler de gelirdi.
Evleri sırayla dolaşırlar köydeki erkek çocukları hiç
düşünülmeden gelen sünnetçilere emanet edilirdi.
|