BAZI EV İŞLERİ
Uzunyayla’nın kış sert yazıda bir o kadar yakıcı olur. Çok
eski evler kerpiç denen topraktan yapılmış kalıplar ile
örülürdü. Kerpiç kışın sıcak yazında serin tutardı. Yine
taşlarla örülmüş evler de vardı. Evlerin içi ve dışı beyaz
toprak ile sıvanırdı. Evin
beyaz ve temiz olmasına çok dikkat edilirdi. Beklediği
süre içerisinde çabuk sararan beyaz toprak bayanlara yıl
içerisinde defalarca badana işi çıkarırdı. Evlerin içi
yaz, kış, bayram vs gibi özel zamanlarda kesin olarak
boyanırdı. Dış cephe ise senede bir defa mutlaka badana
edilirdi.
Odalarda topraktan yapılmış sedirler ve yerlerde mutlaka
kilimler olurdu. Fakat mutfak ve “ambereş” denen
kilerlerde yerler boş olurdu. Evin her tarafını, her gün
evin kızı çalılardan özenle yapılmış olan süpürgelerin
uçlarını ıslatarak süpürürdü. Ambereş ve mutfağın
zeminini su ile şekiller vererek ıslatıp, toz
kaldırmadan özenle süpürürlerdi.
Tuvaletler kesinlikle evin içerisinde olmazdı. Mümkün
olduğunca evden uzakta ve ortalarda olmayan yerlerde
olurdu. Tuvalet temizliği de çok önemsenirdi.
Tuvaletlerde evler gibi düzenli olarak sıvanıp badana
edilirdi.
Yazın ev serin olsun diye mümkün olduğunca güneşlikler
açılmazdı. Yakıcı güneşin altından eve gelen kişi, hafif
loş ve serin odalarda oturmak isterdi. Yaz aylarında
evdeki kızların en büyük sorunu karasinekler olurdu.
Şişesi islenmiş olan el lambalarını silmek ve sinekleri
odalardan kovmak her gün yapılan düzenli işlerdendi.
Giriş kapılarına tüller asılıp sineklerin girmesi
engellenirdi. Bu günkü gibi ilaçlar yoktu. Çoğunlukla
ilaçlar evlerde hazırlanırdı.
Evin günlük işleri köyün pınarından elde taşınan sular
ile yapılırdı. Özellikle süt ürünlerinin de olduğu
düşünülür ise harcanan ve taşınan suyu tahmin etmek zor
olmasa gerek.
Çamaşırlarda (evin kalabalığına göre) haftada iki-üç
defa elde yıkanırdı. Çamaşır yıkama işi genelde
annelerin olurdu. Anneler sabah erkenden kazanlarla
tandırlarda su ısıtırlardı. Akşama kadar elde
çitileyerek çamaşırları yıkamış olurlardı. Beyazlar soda
denen ağartıcı madde kullanılarak yıkanırdı.
İşlerin en zahmetlisi, şüphesiz ki yorgan, döşek vs gibi
eşyaların yüzlerini yıkamak ve dikmek olurdu. Dört
tarafı dikilerek kaplanan yorganlar gün içerisinde
yıkanıp, dikilip geceye hazır hale getirilirdi. Çoğu
zaman yakamadan ve dikerken iğne batırmaktan eller yara
içinde kalırdı.
Kışın soğuk olurdu ama yazında güneş battıktan sonra
ürperten bir soğuk olurdu. O yüzden kullanılan yorgan,
yastık ve döşekler yünden yapılırdı. Yün döşekler ve
yastıklar sürekli kabartılarak, yünün verdiği
yumuşaklığın sürekli olması sağlanırdı. Odanın bir
köşesine üst üste konulan yataklar neredeyse milimetrik
denecek gibi muntazam yerleştirilirdi. Üzerleri beyaz
örtüler ile örtülürdü. Yatakları düzenli ve temiz bir
şekilde kaldırmak evin kızı tarafından çok önemsenirdi.
Kapı önünün yani “bıjeupe”nin temiz olmasına da çok önem
verilirdi. Geniş bir alan olan kapı önlerinde, hayvan
dışkısı vs gibi şeylerin olmasına izin verilmezdi. Kapı
önünü süpürme işi büyüklerin denetiminde genelde
çocuklara verilirdi. Birkaç çocuk yarış halinde kapı
önlerini süpürürdü.
YÜN EĞİRME İŞLERİ
Kışın giyilecek olan fanila, kazak, çorap vs gibi
eşyaları örmek için yünler eğrilirdi. Örgüleri genelde
nineler yapardı. Annelerde yünden ipleri hazırlardı.
Eğrilecek yün ilk olarak “çipy” denen aletten
geçirilirdi. Uçları çok sivri olan bu alet oldukça
tehlikeliydi. Çipy de yünler tozdan, çalı-çırpı vs gibi
şeylerden ( yüne yapışık olan diken vs gibi)
arındırılmış olurdu. Çipy’i kullanmak çok büyük el
becerisi isterdi.
Çipy’den geçen yünler hafif bastırılarak, sarılıp
eğrilmeye hazır hale getirilirdi. Yün eğirme
çubuklarında eğrilen yünler, örülecek giysiye göre
kalınlığı veya inceliği ayarlanırdı.
Giysileri ütülemekte önemli işlerden biriydi. Demirden
yapılmış üstü açılabilen delikli ütüler ile giysiler
ütülenirdi. Kızgın ateşin közü ütünün içerisine
konularak ısının sürekliliği sağlanırdı. Bazen
deliklerden düşen parçalar ile ütülenen giysilerin
yandığı da olurdu.
ĞORCE-ARUBEJ (TEZEK)
Kış boyu ahır ve ağıllarda biriken hayvan atıkları
“ğorce” yani tezek yapılırdı. İlkbaharın gelmesi ile
ahırlarda biriken hayvan dışkıları, bel denen ucu sivri
kürekler ile kareler şeklinde kesilerek dışarıya
taşınırdı. Bir süre güneşin altında bir köşede
bekletilen tezekler iyice kurumaya yüz tutunca daireler
şeklinde üst üste konularak yükseltilirdi. Burada kışın
yakılacak gibi iyice kuruması beklenirdi. Arubej denen
yakacak yine hayvan dışkısından elde edilirdi. Fakat
tezek kadar büyük olmazdı. Genellikle ateşi tutuşturmak
için kullanılacak olan arubej lerin içerisinde saman ve
kes denilen dikenli otlardan da olurdu. Bunları taşımak
zor olurdu. İçerisindeki dikenler ellere batmadan
taşımak çok zordu.
Kışın gelmesi ile iyice kurutulan ğorce ve arubej’ler
ağabeyler olarak kabul edilen genç erkekler tarafından
kapalı yerlere taşınırdı. Çocuklarda en büyük
yardımcıları olurdu. Uzunyayla da tezekten başka yakacak
olmazdı. Tezeklerin vermiş olduğu ısı çok güzel olurdu
fakat bir o kadar da külü olurdu.
Kış boyu yakacaklardan çıkan küller evlerin arkalarında
biriktirilirdi. İlkbahar da gübre olarak çayırlara
serpilirdi. |