UZUNYAYLA’DA DÜĞÜN TÖRENLERİ
Düğün tarihi belirlendikten sonra her iki tarafta eşe-dosta
haber verir, yavaş yavaş düğün hazırlıkları başlardı.
Davetliler arasında yer alan daha önceki dünürlerin (blağaje)
düğüne gelmeleri çok önemsenirdi. Birbirlerine verilen
değerlerin en iyi şekilde gösterilmesi için bir fırsat olarak
görülür ve hizmette kusur olmazdı. Düğün
evine başka köylerden gelen misafirlerin sayısı fazla
olunca, özellikle erkek misafirleri ve kızları yakın
komşular konuk ederdi. Köy halkının misafir alması son
derece nazik bir davranış olurdu.
Düğün evi, düğünden bir gün öncesi toplanan akrabaların
vermiş olduğu tatlı bir heyecan ile dolup taşardı. Bir
araya gelen topluluk ilk olarak kimin thamade ve
thamadeğoze olacağına karar verirdi. Gelen konuklar
düğündeki masrafları karşılayabilecek gibi bir meblağı
kendi aralarında toplardı. Burada kural, thamade olarak
seçilen kişinin ortaya koyduğu meblağı geçmemekti. Daha
sonra thamade ile birlikte, ne gibi işlerin yapılacağına
ve kimlerin görevli olacağına karar verilirdi. Bu
hayırlı günün en mükemmel şekli ile sonuçlanması için
herkes thamade çevresinde elinden geleni yapardı.
Düğünde kızlarında bir thamade ve 'thamadegoçe’si
olurdu. Bu bayanlar düğün evine çok yakın akraba olmayan
ve düğün kafilesini temsil edebilecek tecrübe ve
beceriye sahip olan birileri olarak seçilirdi.
Sorumluluk isteyen bir iş olduğu için genellikle kimse
bu göreve seçilmek istemezdi. Düğün sabahı zor durumda
kalmamak için akraba olmasa da özellikle hıgebzthamade
adayı olabilecek bazı kişiler düğüne davet edilirdi.
Gelin almaya gidilmeden önce kimin hıgebzthamade olacağı
tespit edilmiş olurdu.
Akşam yemekleri yenilip, programlar yapıldıktan sonra,
gençler için bir düğün kurulurdu. Bir-iki saat kadar
sürecek olan bu düğünde çevre köylerden gelen gençlerde
yer alırdı. Ertesi gün gelin almak için gidileceği için
düğün çok fazla uzatılmazdı. Düğün thamadesi “ gençler
azımızı çok sayın fakat yarın gelin almaya gideceğimiz
için şimdilik müsaade ederseniz düğüne ara vermek
istiyoruz. Yarın akşam yine düğünümüz var ve hepiniz
davetlimizsiniz. Hepinize teşekkür ederiz” şeklinde
sözlerle ilk akşam yapılan düğünü bitirirdi.
Ertesi sabah dışarıdan gelen misafirler ile köy halkı
hep birlikte düğün evinde toplanırdı. Toplanan neşeli
kalabalık kahvaltılarını yaptıktan sonra dışarıya
çıkardı. Thamade odasında da son konuşmalar yapıldıktan
sonra, hareket etmeden önce dışarıda kızların thamadesi
ile düğün thamadesi tanıştırılırdı.
Kafile yola çıkmadan önce thamadeye “Bje” getirilir ve
thamade güzel dileklerde bulunarak yudumlardı. Thamade
son kez gidecek olan topluluğa her şeyin adaba-usule
uygun ve hayırlı bir şekilde olması için dileklerini
sunardı.
Gelin almaya, düğün thamadesi ( ve yanında birkaç tane
daha olgun yaşlarda erkek ), hem oynayabilecek hem de
yerine göre hizmet edebilecek genç erkekler ve düğünde
oynayabilecek yaşa gelmiş genç kızlar giderdi. ( Evli
kadınlar gelin almaya kesinlikle gitmezdi. Gelin almaya
giden veya düğünde olması gereken kız, ya evin büyüğü
konumunda olurdu ya da büyük o an uzakta ise onun yerine
katılabilecek durumda olan küçük kız kardeş olurdu.
Ablasının yerine düğüne katılmak zorunda kalan genç bir
kız ön sıralarda durmamaya ve özellikle oynamamaya çok
özen gösterirdi. Ablası olan genç bir kız tabiî ki
düğünde olurdu fakat çok fazla ortalara çıkmamaya
çalışırdı. Daha bir arka sıralarda kendi yaşıtları ile
son derece keyifli vakit geçirebilirdi. Çok ortalara
durmaması büyüğüne göstermiş olduğu saygıyı gösterirdi.
Bu şekilde davranan genç bir kızın ablası olduğunu onu
hiç tanımayan bir kişi çok rahat tahmin edebilirdi.)
Bu konuda ki bir anımı da anlatmadan geçemeyeceğim. Biz
üç kız kardeştik ve ben üçüncüydüm. Köyümüzde düğün
vardı. En büyük ablamız o gün için köyde yoktu. Yakın
köyden akraba sayılacak bir büyüğümüz Amerika’dan gelen
bir konuğu ile birlikte misafirimiz oldular. Yemek ikram
edildi ve sohbetler yapıldı.
Bir süre sonra misafirler babama “ev sahibi kızlarımız
ile düğüne gidelim, düğünü izleyelim” dedi.
Babam “yok onlar gelmesin” dedi. (Ortanca ablam ve benim
için.)
Misafirler “biz kızları almadan düğüne gitmeyiz” diye
ısrar ettiler.
Babam misafirlere karşı koymak istemiyordu, xabzeye
göre ev sahibi kızın düğüne gitmesi çok doğaldı fakat
bizim ablamız vardı ve o an için ablamız yanımızda
yoktu. Babam bu yüzden çelişki yaşıyordu. Bir yanda
xhabze diğer yanda ablam.
Nihayet “onların önlerinde ablaları var, düğüne
gitmeleri için izin vermek yanlış olmaz mı?” deyince,
artık misafirler bizi götürmek için daha fazla ısrar
edemediler.
Gelinci otobüsüne Thamade-thamadegoçe, kızlar ve genç
erkekler binerdi. Otobüste thamade ve yanındaki yaşlı
beyler ön sırada, sonrasında kızların thamadesi ve diğer
kızlar, sonlara doğruda genç erkekler yer alırdı.
Mızıkacı da özellikle bu araçta olurdu.
Düğüncüler yola çıktıktan sonra bu defa evdeki telaş
başlardı. Dönecek düğün kafilesi için yemekler
hazırlanıp, köyün hanımları da düğüne davet edilirdi.
Köyün hanımlarını düğüne davet etme işi damadın evli
olan ablası ya da amcakızına verilirdi. Hele ki evlenip
köyünden uzakta kalmış bir bayan ise bu görev onu
fazlası ile mutlu ederdi. Bu sayede uzun zamandır
göremediği köylüsü ile sohbet etme, hasret giderme
fırsatı bulurdu. Köyden düğüne katılan hanımlara
yemekler ikram edilirdi. İkramlardan sonra dönecek
yolcular için de yemekler hazırlanmış olurdu.
Gelin almaya giden kafile dönüşte, köye 15-20 dakikalık
bir mesafe kala mola verirdi. Bu molada evden “Phaje”
getirtilirdi. ( Phaje de haşlanmış soğutulmuş kemikli
etler, lokum-haliveler, kurabiyeler ve dilimli helvalar
olurdu.) Gelin almaya giden ekibin içinden birkaç genç
gelip bunları alırdı. Bu yüzden hanımlar Phaje’yi
önceden hazırlayıp bir köşede bekletirdi.
Düğüncüler bir köyden bir köye gelin almaya giderken
bir-iki kez yol da mola verirdi. Bu molalarda düğünler
yapılırdı. Düğün thamadeleri grupları adına birbirlerini
çikolata, şeker, sigara gibi şeyler ile sorardı.
Özellikle kızların thamadesi, düğün thamadesine mutlaka
göndereceği ikramlar ile hal-hatır sorardı. Bu gibi
durumlarda unutkanlık gösteren kız thamadesi affedilmez,
yaptığı hata telafi edilsin diye ceza kesilirdi.
Genellikle şaka yollu olan bu cezalar hata yapmayı en az
seviyeye indirmede büyük etken olurdu.
Düğün thamadesi, gelinin köyüne yetişmeden bir yerde
konvoyu ve mızıka sesini durdururdu. Köyde haberdar
olmadıkları bir cenaze veya üzücü bir olay yaşanmış
olabilirdi. Böyle bir durumda mızıka sesi ile eğlenceli
bir şekilde kız evine gitmek hoş olmazdı. O yüzden
birkaç genç gönderip düğün kafilesinin geldiğini haber
verdirirdi.
Düğün kafilesini kabul etmeye hazır olan köy ve düğün
evi, kız evinin thamadesinin görevlendirdiği birkaç
kişiyi gelen gençlerin yanına vererek misafirleri kabul
ederdi.
Evin kapısına gelen otobüsten kızlar inmeden önce gelin
evinden birkaç kız arabanın yanına gelip misafirleri
buyur ederdi. Ancak bu davetten sonra kızlar araçtan
iner eve buyururdu.
Düğüncü giden kızların tüm sorumluluğu kız thamadesine
aitti. O yüzden kız thamadesinden izin almadan hiçbir
yere hiçbir kız gidemezdi. Kızlar düğün evinde bir süre
dinlendikten sonra kızların thamadesi büyüklerin yanına
gidip, oturmadan ayakta onların hal-hatırını sorardı.
Daha sonra kızların thamadesi geri geri adımlar ile
arkasını büyüklere dönmeden odadan çıkardı.
Düğüncü gelen kızların thamadesi, kız evinde hizmet eden
kişilere verilmek üzere erkek evinden gönderilen bohçayı
gelinin en yakınına (babaanne-ana anne veya hala gibi)
teslim ederdi. Bu bohçanın içerisinde elbiselik
kumaşlar, havlular, çoraplar vs olurdu. Bohçanın
abartılı olmadan az ve öz olmasına önem verilirdi.
Kızlara tanınan dinlenme süresinden sonra köyün gençleri
düğünü başlatırlardı. Erkek tarafından gelen erkeklere
oynamaları için pek fırsat verilmezdi. Özellikle damadın
erkek kardeşleri ve kuzenleri oynayamazdı. Gelen misafir
kızlar ile köyün gençleri oynardı. Kızlar için ise durum
tam tersiydi. Damadın bayan kuzenleri belki de düğünde
en çok oynayanlar olurdu. Bir yerde düğünün yükünü onlar
çekerdi.
Gençler düğün yaparken thamadeler de gelin kızın
çeyizine bakar, verilen çeyize bir fiyat belirleyip,
yazılı bir kâğıdı ( senet denirdi) kızın bir yakınına
teslim ederdi.
Düğüncü gelen genç erkekler köyün yaşıt gençleri
tarafından misafir olarak alınırdı. Yemekleri yedirilir,
dinlenmeleri sağlanırdı. Gelen thamade grubu ise düğün
sahibinin “ haçeş”inde (misafir odası) konuk edilirdi.
Kız evi ve erkek evinin thamadeleri bir arada vakit
geçirirdi. Düğün yemeği olan” nıse nış” hazırlandığında
evden bir genç köye dağılan diğer gençlere ev ev dolaşıp
haber verir yemeğe buyur ederdi.
Nıse nış düğünün ana yemeği idi. Kesinlen koyunların
etleri kazanlarda haşlanırdı. Her bir parçanın anlamı
olurdu. Bu nedenle sofradaki misafirlere yaş ve
misafirlik derecelerine göre özenle servis edilirdi.
Thamadelere verilecek olan kısımlar belliydi. Bu nedenle
servisi yapacak olan genç kızların bu işleri iyi bilmesi
gerekirdi. Herkese servis yaptırılmazdı. Thamadeler
servisi yapan bayanları dikkatle takip ederdi. Servisten
memnun kalan thamadeler bir parça eti ekmek dilimi
üzerine koyup servisi yapan genç kıza ikram ederdi. Kız
kibar bir şekilde teşekkür edip, aldığı bu eti
yanlarında yemeden dışarı çıkarırdı. Serviste başarılı
olan genç kızlar iyi birer eş olarak bekâr gençler adına
listelere alınırdı.
Nıse nış yendikten sonra gençler tekrar düğünü
başlatırdı. Bu arada kızların thamadesi gelin arabasını
süslerdi. Bu işe “Şıguşha tel” derlerdi. Beyaz zemin
üzeri kırmızı kaplanır, elle dikilirdi. Arabanın motor
kısmının üstüne dört ucundan iplerle tutturulurdu. Gelin
arabasının dışında ki diğer arabaların aynalarına da
renkli tüllerden oluşan küçük ebatlarda eşarplar
asılırdı. (Uzunyayla'da ilk zamanlar gelin arabası diye
bir şey olmazdı. Düğün thamadesi “çok kıymetli bir
emanet” olarak kabul ettiği gelini kendisinin olduğu
otobüste götürürdü. Fakat her konuda olduğu gibi bu
konuda da yaşadığımız dejenerasyon sonucu günümüzde
geline ait bir taksi ile gelin götürülür oldu.)
Gelin olacak kız, babasının evinde değil de en
yakınındaki amcasının (wunegoş) evinde hazırlanırdı.
Kızların thamadesi görevlendirdiği bir-iki kız
arkadaşını gelinin kaldığı eve gönderirdi. Damat evinden
gelen bu bayanlar gelinin hazırlanmasında yardımcı
olurdu.
Gelen düğüncüler dönmek için yavaş yavaş hazırlanmaya
başladığı anlarda, gelin olacak kızda hiç kimselere
görünmeden baba evine getirilirdi. Düğün thamadesi yola
çıkmak için izin istedikten sonra gelinin erkek kardeşi,
gelinin beline kemer bağlamak için çağırılırdı. Bu andan
sonra kız evi için hüzünlü anlar başlardı. Thamade kızın
ve mızıkacının gelini almak için gelmesi ile tekrar
düğün kuralları başlardı.
Gelin sandığına ortamda hizmet eden veya ihtiyaç sahibi
biri otururdu. Gelini çıkaracak kişi tarafından bahşişi
verilince sandıktan kalkardı. Sandıktan kalkması için
kendisini tatmin edecek bir rakam için pazarlığını
yapması yadırganmazdı. Gelin “yuneyışe” müziği eşliğinde
yavaş yavaş evden çıkarılırdı. Evdeki gençlerde gelin
arabasına kadar eşlik ederdi. Kız tarafının hüznü, erkek
tarafının coşkusu ile gelin yolcu edilirdi.
Düğüncü gelen kızlar-erkekler düğün evinden habersizce
çatal, kaşık, hatta su bardakları alıp arabaya bindikten
sonra “bakın biz bunları sizden aldık haberiniz olsun
der gibi” geride kalanlara gösterirdi. Kız evinden bu
şekilde küçük eşyaları habersiz almak tatlı bir anı
olarak kabul edilirdi. Karşılıklı vedalaşmalar ile
düğüncüler köyden ayrılarak yollarına koyulmuş olurdu.
Kız evindeki genç erkekler, düğüncüleri köyün dışına
kadar 5-10 km kadar uzağa eşlik ederek götürürdü.
Thamade bu gençler için 5-10 dakikalık kısa bir düğün
daha yapılmasını sağlardı. Burada “gojehak” denen
gençlerin payı, erkek evinden biri tarafından gençlere
teslim edilirdi. Gojehak paketinin içinde içkiler,
sigaralar, çerezler vs gibi gençlerin birlikte
tüketeceği malzemeler olurdu. Bazen verilenlerin
yetersiz bulunması halinde yapılan itirazlar normal
karşılanırdı. Gençlerin gönlü alındıktan sonra
vedalaşarak düğün kafilesi yoluna devam ederdi. Yol
üstündeki farklı köyler bu düğün kafilesinden haberdar
olmuş ise gençler konvoyun yolu keserdi. Aynı şeyler bu
gençler tarafından da talep edilirdi ve istekleri
düğüncüler tarafından yerine getirilirdi.
Gelin arabası damadın evine geldiğinde kapısı açılmaz,
damat evinden gelini buyur edecek kişi beklenirdi.
Genellikle görümcesi ya da eltisi buyur ederdi. Gelin
giriş kapısının altında 5-10 dakika bekletilirdi. Bolluk
ve bereketi temsil eden bir davranış olarak kapı
üzerindeki topraktan gelinin başına az miktarda
kazılarak dökülürdü. Bu sırada “horidade ve yunehişe”
havası çalınırdı. Hatta silahlar sıkılıp ortam iyice
kalabalık hale gelirdi. Neredeyse evin kapsından geçmek
mümkün olmazdı. Gelin eve adımını attığı anda koyun
postu serilirdi. Üzerinden gelinin geçmesi “koyun kadar
yumuşak ve uysal olması” dileğini temsil ederdi. Bir
taraftan da gelinin başından aşağıya şekerler ve paralar
atılırdı. Çocuklar bunları toplamak için birbiri ile
yarışırdı. Odaya alınan gelinin duvağı hemen açılmazdı.
Oda da düğün kurulup, damadın evli ablası ve halası var
ise özellikle onlar gençler tarafından oynatılırdı.
Odanın içindeki düğün çok uzatılmazdı. Erkekler odadan
çıkınca artık bütün gözler gelinin üstünde olurdu.
Duvağı açılan gelini yakınları hoş geldin diye
selamlamaya başlardı. Gelin hiçbir şekilde meraklı
gözler ile etrafı seyretmez, sesli olarak hal-hatır
sormazdı.
Gelin odadaki kişiler tarafından görüldükten sonra kendi
odasına alınırdı. Gelin odasına herkes giremezdi.
Görümcesi ya da hıgebzthamade gibi ağır sayılacak bayan
misafirleri girebilirdi. Gelinin bir ihtiyacı olup
olmadığı, yemek ikramı vs gibi işleri de eltisi yapardı.
Damat kendi evinde değil de sağdıç olarak kabul ettiği
bir arkadaşının evinde konuk edilirdi.
Düğünde yer alan kızlardan bir kısmı hıgebzthamade ile
birlikte damadın kaldığı eve giderdi. Emanetin sağ-salim
getirildiğini gösteren bu ziyarette, sohbetler
edildikten sonra kızlar tekrar düğün evine dönerdi
Düğün için gelen bütün misafirlere ve köy halkına
yemekler verilirdi. Yemekten sonra köyden gelen yaşlılar
teşekkürlerini ve iyi dileklerini bildirip düğün evinden
ayrılırdı.
Thamade ve köyün erkek misafirleri düğün evinden
ayrıldıktan sonra ortalık biraz sakinleşip durulunca
gelinin sandığı bayanlar tarafından açılırdı. Gelinin
getirmiş olduğu hediyelikler yani bohçalar sandıktan
çıkarılırdı. Bohçalar şahıslara özel gelmiş olurdu. Tek
tek açılarak kime ne gelmiş bakılırdı. Bohça beklentisi
olup da bohçası gelmeyenlere düğün sahipleri kendi
bohçalarındaki eşyaları dağıtırdı. Bu şekilde
kırılmalara izin verilmezdi. Gelinin getirdiği çeyiz
bütün bayanlara gösterilirdi.
Bu esnada gelin almaya giden kızlarda dinlenmiş olurdu.
Gece yapılacak düğün için kıyafet, makyaj v.s. gibi
hazırlıklarını tamamlarlardı. Thamade kız bazen bu tür
hazırlıklarını gelinin odasında yapardı ki kendisine
yardımcı olan gelinin davranışı da hoş bir jest olarak
kabul edilirdi. Hatta gelinin kıyafetlerinden kızlardan
giyenlerin olması da çok hoş karşılanırdı.
Evin kızı durumundaki bayan gece yapılacak düğün için
köyü dolaşıp kızları düğüne davet ederdi. Artık vakit
gece yarılarına doğru olunca düğün kurulurdu. Evdeki
bütün kızlar düğüne gruplar halinde götürülürdü. Çevre
köylerden gençler düğüne katılmak için bir bir gelmeye
başlardı. Bu gençleri yine kendi yaş gruplarında olan
köyün gençleri kendi evlerinde misafir ederdi. Gece boyu
misafirleri ile ilgilenirlerdi. Düğün sabaha kadar
sürebilirdi. O yüzden yorulan bayanlar gruplar halinde
thamade kızdan izin alarak ev sahibi kızlar tarafından
dinlenmeye götürülürdü.
Düğünler mevsim yaz ise harman yerinde geniş bir alana
kurulurdu. Kış ise samanlık olarak kullanılan yerlerde
yapılırdı. Erkekler ayak figürlerini rahat yapabilsin
diye yere samanlar dökülürdü. Gençlerin oynarken havaya
kaldırdığı saman tozları kızlar dahil herkesin üzerine
konardı. Bu durumdan kimse şikâyet etmezdi. O zamanlar
da mızıka çalanlar genelde bayanlar olurdu. Tek aslılı
olan mızıkayı çalabilmek için bir yere tek ayakları ile
basarak destek alırlardı. Tekli, ikili hatta üçlü
tuşları olan (tuşlara ape denirdi.) mızıkaların
çıkardığı ses akordeondan çok daha hoş olurdu.
Düğün sırasına oynayacak kızlar tek sıra halinde
dururdu. Arkalarda ise düğünde ablası olan ya da düğünde
henüz oynama zamanı gelmemiş genç kızlar olurdu. Daha
geride ise evli bayanlar düğünü izlerdi. Bu kalabalık
gurup düğünün en güzel oynayanından tutunda en güzeli,
en yakışıklısına kadar her türlü seçimlerini paylaşıp
kendi aralarında neşeli bir ortam yaratırlardı.
Düğün yapıldığı sırada ortada “ceug tarşın”lar (erkek
evine yakın gençler) bulunurdu. Oynayacak erkekleri
ortaya çıkarmak, düzenli bir şekilde düğün yapılmasını
sağlamak ve misafirlerin ihtiyaçlarına hizmet etmek için
yer alırlardı.
Neredeyse sabaha kadar süren düğün bir büyüğün ortaya
çıkıp izin istemesi ile son bulurdu.
Yuneyışe’şxe (Büyük)
Henüz birbirini görmemiş olan kayınvalide ve gelini
tanıştırmak için “yuneyışe” yapılırdı. Gelin geldikten
sonraki gün yapılan bu törende, yaşlı-genç bütün köyün
bayanları yemeğe davet edilirdi. Bu törenden sonra gelin
ile kaynana ev içerisinde birbirlerini görebilirdi ama
gelin bir süre daha kaynanaya konuşmazdı.
Yuneyışe’ cug (Küçük)
Düğünden 10-15 gün sonra “Dınyeğ” denen tören yapılırdı.
Bu törende gelinin el işlerine yatkınlığı görülürdü.
Ufak bir parça kumaşın bir köşesine işleme yapan gelin
için yaşlılar “elinin her işe yatkın olabilmesi için”
dileklerde bulunurlardı Gelen genç kızlara mendil
büyüklüğünde işlenmiş renkli kumaşlar hediye edilirdi.
Yemekler, eğlenceler ile tören son bulurdu.
Şaweyışıj (Damadı eve götürmek)
Düğünden birkaç gün sonra damat kaldığı evden kalabalık
bir arkadaş grubuyla kendi evine getirilirdi. Gelen
gençlere damadın evinde yemekler verilir, eğlenceler
düzenlenirdi. Gençler için minik bir düğün yapılırdı. Bu
törenden sonra damatta bundan sonra kendi evinde kalmaya
başlardı. |