...................
...................

O HÜZÜNLÜ İSTANBUL    -6

Erhan Hapae

                         
...................
...................

İsa Shapsugh, neredeyse bir ressamlar atölyesine dönmüş Bayır sokaktaki evin mukimlerinden biriydi ve çevresindeki bütün arkadaşları ile sorunlu ve uyumsuz, akademide bir hocasından duyduğu, ‘’herkes kendine biçilmiş rolü oynar’’ diye, ne anlama geldiğini kimsenin anlamadığı bir hırıldama ile bütün söylenenlere itiraz ederdi. Hocanın muhtemel ki bir bütün içinde yerine oturtarak sarf ettiği bu cümleyi olur olmaz kullanış tarzı; evde diğer herkesin sinirini bozan hallerinden sadece bir tanesiydi. Buna benzer davranış tarzları, onu uyumsuz bir hale sokmakla kalmıyor, kalabalık içinde yapayalnız bir hale düşürüp, herhangi birisiyle düzgün bir ilişki kurmasına engel oluyordu. İnandığı hiçbir şey yoktu ve sevdiği herhangi bir şey, bunlara Tanrı’da dahil. İsrail’den göç edip Hatay’a yerleştirilmiş birkaç Çerkes aileden birinin oğluydu ve yaratıcılığıyla olmasa da pintiliğiyle tam bir Prusya Yahudi'si idi ve zaten olağanüstü de yoksul. Başına sıkıntı olmuş gözleri görmeyen bir hemşerisinin getir götür hizmetlerini homurdanarak da olsa yapmaktan geri durmuyordu yalnız. Ev çevresinde konuşulan; Çerkesler dünyasının çileli yazgısı, sol arayışlar, dönüş ütopyası ve dahi kızlar üzerine muhabbetlerin fırsat verildiğinde içine etmeye her an hazırdı ve eline bir kız eli değdiği de vaki değildi henüz. Evde kaybolan giysilerinin peşinde diğerlerinin soyunup dökülmesini isteyip, rüzgârın balkondan uçurduğu donlarını arayarak yeterince sinirli haller yaratmaya neden oluyor ve vasat yeteneğiyle kimselere göstermeye cesaret edemediği kötü desenler çizip bir köşelere saklıyordu.

Yapılan toplantılar umurunda değildi, hiçbir disipline uymuyor, mutfağa astıkları ve herkesin harcamalarını yazıp ay sonlarında mümkün olduğunca hesaplaşmaya çalıştığı bütçeye katılmıyor, en çok kendi kasabasından gelmiş olanlarla sürtüşüyor, farkında olmadan gruptan uzaklaşıyordu. Zaten yeterince kalabalıklaşmış ev, sonunda yeni gelmişlerin katılımı ile yeni bir bodrum katının zorda olsa kiralanmasına neden olmuş ve birkaç kişi ile birlikte evi terk etmişti. O yinede, onunla bir sohbet imkânı yaratmaya ve daha çok onu dinlemeye çalıştığı durumlarda bile, sabrının sonunu denediğinin farkındaydı. Ne Çerkeslere tahammülü vardı onun ne de diğerlerine, kimi ve neyi beğendiği ise bir sır. Kendini ifade ve ifşa etme gereğini lüzumsuz bulma ve içe kapanıklığını, saldırarak savunmaya çalışır hali, herhangi bir arkadaşının yanaşıp anlama çabasını başından boşa çıkartıyordu. Ve kimse yanaşamadı kendisine ve diğer yandan, şehrin ve gençliğin içinde bulunduğu keşmekeş iklim, bu psikolojik ve bireysel problemlere şefkatle yaklaşılmasına engeldi zaten. Bu yeni evde de dayanamamış izini kaybettirip kaybolmuştu. Uzun bir zaman ne olduğu ve nereye kaybolduğu ile ilgili ne özleyeni oldu ne hatırlayanı. Yıllar sonra, ağzına dayadığı av tüfeğinden çıkan fişek, beynini parçalayıp ancak üç gün sonra ev sahibi yaşlı kadın tarafından öldüğü fark edilene kadar, bir daha hiç bir zaman hatırlanmadı. Öğrenilen tek şey, kısa süre önce evlenip bir hafta içinde karısı tarafından terk edildiği ve ardında bir intihar mektubu bıraktığıydı.

Tutunamamıştı.



Yeni iş yerinden aldığı bir buçuk asgari ücret kadar olan yüksekçe maaşı, Selo ile bir ev tutmasına olanak sağlamıştı. Selo, servisi ve öğle yemeği de olan büyük bir armatör firmada çalışıyor ve hukuk okuyordu. Özenle döşemeye çalıştıkları ev, Beşiktaş eskiciler pazarından alınan şeylerle oluşturulmuştu ama masa ve sandalyeler bir anaokulundan eskicilere düştüğü için evde eski kahve tabureleri gibi alçak ve komik duruyor, insana, kapalı çarşıda bir arasta kahvesinde oturuyor hissi veriyordu. Yinede ahşap bir kütüphanesi, kahverengi beyaz pötikare masa örtüsü, Ankara’dan getirdiği perde ve orijinal sayılacak yün kilimi ile epeyce fiyakalı sayılırdı eski evlere göre ve üstelik kaloriferi de vardı.

Biraz kafa dinleme istekleri,  kursaklarında kaldı. Daha iki hafta geçmeden, evde neredeyse oturacak sandalye bulmakta zorluk çektikleri bir merkeze dönüştü. Merzey’in İstanbul’a gelişi o tarihe rastlar.

 
1.Bölüm        2.Bölüm        3.Bölüm       4.Bölüm       5.Bölüm       6.Bölüm   
7.Bölüm        8.Bölüm        9.Bölüm         10.Bölüm        11.Bölüm
12.Bölüm       13.Bölüm       14.Bölüm