DRAU: NAZİ İŞBİRLİKÇİSİ FAŞİST ÇERKESLERİN SON DURAĞI

Circassian Center

Bu makale, faşist Hitler Almanya’sının tüm Avrupa ve Sovyetler Birliği topraklarında yaptığı katliamlara ortak olan Çerkeslerle ilgilidir.

Hitler faşizmi, Kuzey Kafkasya’ya kadar uzanmış ve oradan kendine işbirlikçiler bulup, -örneğin- 800. Piyade Taburunu; Adigeler, Karaçaylılar ve Abhaz-Abazalardan oluşturulmuştur.

Biz de bu yazıda Nazi işbirlikçisi Kuzey Kafkasyalılar ile birlikte anılan ve sayıları çok az olmasına karşın Faşist Çerkesleri ele alacağız.

Son yıllarda Türkiye diasporasında ‘’DRAU FACİASI’’ diye yas tutan bazı grupları gördük. Kabul etmeliyiz ki biz Çerkesler kültür olarak çok ileri olmamıza  karşın eğitim konusunda dünyanın en geri kalmış topluluklarından biriyiz…  Bunu en güzel örneği de Türkiye Çerkes diasporasıdır.

Nasıl mı?

Örneğin; Türkiye diasporasındaki Çerkeslerin yüzde 90’ı, ʺanavatanın terk edilmesindenʺ Komünist Rusya, yani Sovyetler Birliği’ni sorumlu tutuyor. Kızıl Ordu Orkestrası’nın Türkiye konserlerine karşı çıkıyor.  Oysa, Kızıl Ordu ve Sovyetler Birliği olmasaydı, günümüzde anavatanda 3 cumhuriyetimiz olmayacaktı. Dilimiz cumhuriyetlerimizde devlet dili olmayacak çok sayıda roman, öykü, şiir yazılmayacak, sayısız beste yapılmayacaktı.

Örneğin;  Türkiye diasporası, Almanlara karşı kahramanca savaşan Adigelerin madalyalarla onurlandırıldıklarını bilmiyor. Bugün Yazarlar Birliği’nin Moskova’daki merkezinde, yazarlar arasında “Sovyetler Birliği Kahramanı” nişanı ile ilk ödüllendirilen ANDIRXHUEYE Husén’in de büstünün bulunduğunu bilmiyor.

Örneğin Türkiye diasporası, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Çerkes nüfusun büyük çoğunluğunun topraklarını terk etmesindeki payının bilincinde değil. Oysa, nasıl ki bugün Ukrayna’da asıl savaşanlar Batı ile Rusya Federasyonu ise döneminde de asıl savaşanların, Osmanlı ile Çarlık Rusya’sı olduğunu hala görmüyor. Çerkeslerin Osmanlı yanında saf tuttuğunu, Osmanlı yenilince de Osmanlı topraklarına kaçtıklarını bir türlü kabullenmiyor. Anavatan bekçilerini değil vatanı terk edenleri kahraman sayıyor.

Bu saydıklarımızın kanıtlarını kendilerini Çerkes sanan grupların paylaşımlarında görebiliriz.

Aşağıdaki fotograf böyle bir grup tarafından 26 Haziran 2025 tarihinde yayınladı.

Gururla dedikleri şu: Yıldız sarayının önünde Osmanlı imparatorluğu Çerkes atlı muhafız bölükleri geçidi. Beşiktaş /İstanbul. 1870 ler..

Dikkat buyurunuz tarih 1870’ler. Yani ‘’Soykırım’’dan sadece ve sadece 6-7 sene sonrası!

Diaspora Çerkes’i cahil kaldığı için şu soruyu sormak aklına gelmez:
‘’Yahu biz soykırıma uğradıysak bu Çerkes atlı muhafızları nasıl kurtulmuşlar soykırımdan? Hadi kurtuldular, niye anavatanlarına dönüp savaşmamışlar da Osmanlı Sarayı’na bekçilik yapıyorlar? Hani candan önce onur geliyordu!’’

Bu soruların yanıtı tek ve çok basit: Savaştan kaçtıkları için! Güvende oldukları ”limana” geldikleri için!

Peki, savaştan kaçıp, Osmanlı Sarayı’nda Muhafız Alayı kurmak nasıl bir iş, nasıl bir vatanseverliktir?

Bu grup da utanmıyor, arlanmıyor bu fotografı yayınlıyor! Onurlu yaşamak kolay değil! Bunlara sorsanız anavatan için bağımsızlık için çalışırlar. Ama bulundukları ülkenin güvenli kollarındayken! Yayınladıkları fotograftaki, kendi vatanlarını bırakıp, Osmanlı Sarayı’nı koruyan Çerkes Atlı Muhafızları’na ne kadar benziyorlar değil mi?

İşte, Drau Faciası diye insanlara yedirmeye çalıştıkları da Nazi Almanya’sıyla işbirliği yapıp vatanını satan Faşist Çerkeslerin hayatıyla ilgili. Bu işbirlikçiler, Almanlar yenilip geri çekilmeye başlayınca onlarla birlikte anavatandan kaçmışlar. Sonradan Almanlar esir düşünce bu işbirlikçiler de esir olmuşlar ve sonunda İngiltere ve Amerika’nın emriyle Sovyetler Birliği’ne teslim edilmişlerdir. Ve bu vatan haini, yüz karası faşist Çerkesler kurşuna dizilerek öldürülmüşlerdir.

Bunun dışında size anlatılanlar masaldan ibarettir. Ki, bizim diasporamız masala tapar!

Hem faşizmle işbirliği yap hem mağduru oyna! O nedenle de bol bol masal üret! Sonrada gerçekmiş gibi kendin de inan!

İşte, Çerkes ulusunun yüz karası bu Nazi işbirlikçisi vatan hainlerinin yasını tutuyor diasporadaki bazı gruplar! 

Şaşırdık mı?
Elbette hayır!
Bu denli cahil kalmış bu gruplara ”Hitler Çerkes’miş” deseniz, Hitler’in ölüm yıldönümlerinde de yas tutarlar.

Bu yazdıklarımıza inanmayanların sayısı az olmayacak. Ama Türkiye diasporasının genelinde kabul gören Sefer Berzeg’in yazdıklarına da herhalde itiraz etmezsiniz.

e diyor Berzeg? (Mavi çizgili bölümler Sefer Berzeg’e ait.)

Diktatör Stalin ve onun Sovyet yönetimi, Alman ordularına esir düşmeyi “düşmana sığınmak”, “dış ülkeye kaçmak”, “ihanet” ve “askerden firar” olarak niteliyor ve bu “suçların” hepsi için idam cezasını öngörüyordu. 

Berzeg burada ”bu insanlar Almanlara esir düştükleri için onlarla birlikte ayrıldılar, dikatatör Stalin de esir düşen insanları hain saydı” demeye getiriyor. Oysa ülke savunmasında esir düşenlerin nasıl kurtarılacaklarıdır. İlk  düşünülen bu bölümü yeniden gözden geçirelim. Sefer beyin Almanlarla birlikte ülkelerini terk edenlerin hepsinin esir olduğu anlamına gelen bu tespitinin gerçekçi olmadığını konuşmanın ileriki bölümlerinde bizzat kendisinin yalanladığını göreceksiniz.

Ayrıca bilmez mi ki savaş durumunda olan her ülkede vatana ihanet ve düşmanla işbirliği ölümle cezalandırılır. Berzeg burada duygularıyla yorum yapmış. Neyse devam edelim.

Aynı şekilde, 1943 yılının sonlarında Polonya’da oluşturulan “Doğu Lejyonu Komutanlığı” nezdinde de 14 Türkistan, 8 Azeri, 7 Kuzey Kafkasya, 8 Gürcü, 9 Ermeni ve 7 Volga Tatarı piyade taburu kurulmuştu. Genellikle savaş esiri Sovyet askerlerinden oluşan bu milli birliklerdeki lejyonerler Alman üniforması giyiyor, fakat üniformalarında kendi milli devlet armaları ve işaretlerini de taşıyorlardı. Kuzey Kafkasya Lejyonu’nda da, Berlin’de oluşturulmuş bulunan “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi”nin çalışmalarıyla Alman esir kamplarının bilinen feci koşullarından kurtarılmış olan, tüm Kuzey Kafkasya boylarından askerler bulunuyordu. Ayrıca Gürcü Lejyonu’nda da az sayıda Adıge, Abhaz ve Karaçay-Balkarlı asker vardı.

Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi”!
Hani günümüzde kurulan ”Komiteler”, ”Konseyler”, ”Birlikler”, ”Federasyonlar” hepsi aynı amaçla görev yapıyor. O zaman da anavatana karşı olanlarla işbirliği yapmışlardı şimdi de RF karşıtı küresel güçlerle işbirliği yapıyorlar..

Kuzey Kafkasya Lejyonu kurulurken aynı boydan olanlar mümkün olduğunca bir araya getirilmişlerdi. Örneğin 800. Piyade Taburu Çerkesler, Karaçaylılar ve Abhaz-Abazalardan, 801. Tabur Dağıstanlılardan, 802. Tabur Osetlerden, diğer bazı taburlar ise Çeçen ve İnguşlardan oluşmuştu. Berlin’deki “Kuzey Kafkasya Milli Komitesi” tarafından “Severnıy Kavkaz” (Kuzey Kafkasya) adıyla Rusça siyasi-kültürel bir dergi ve Kafkas (Adıge, Oset, Karaçay-Malkar, Kumuk, Avar, Çeçen-İnguş, Lezgi …) dillerinde ve Rusça olarak da “Gazavat” adlı ve özellikle Lejyon mensupları arasında çok popüler olan haftalık bir gazete yayınlanıyordu.

Bu gerçekler karşısında artık hiç kimse, Çerkeslerin Nazi faşizmi işbirlikçisi olduklarını inkar edemez. Yukardaki paragrafı biz yazmadık, Sefer Berzeg’in sözleri! Diğer halkların işbirlikçilerini de kendi halkları sorgulasın!

Yıllardır Stalin’in “kızıl terör”ü ve “temizlik”leri altında ezilmekte olan Kuzey Kafkasya’da, halkın önemli bir kısmı gelen Alman ordusunda kendisi için bir kurtuluş umudu görmüş ve onu adeta sevinçle karşılamıştı. Aslında zalimlikte Stalin rejiminden geri kalmayan Almanlar da, -bizzat Hitler’in talimatıyla- Kuzey Kafkasya’nın yerli halkına karşı adeta istisnai bir tavır takınmış gibi görünüyorlardı. Propaganda gayesiyle de olsa, halkın, din, milliyet ve özgürlük duygularına saygı gösteriliyor, camiler yeniden açılıyor ve kolhozlar ilga olunuyordu.

Yani şimdi size çok komik geldi değil mi? Naziler, halkın din, milliyet ve özgürlük duygularına saygı gösteriyor, camileri yeniden açıyor. Vay canına! Berzeg, bu satırları Hitler’in mezarı başında okusa adam mezarından fırlar! Sefer Berzeg’i şapur şupur yanaklarından öper, bir de ”Alman Nazileri Kuzey Kafkasya Şansölyesi” ilan ederdi. Meğer Hitler ne özgürlükçü adammış!

Berzeg, bir ara Almanlara da iki laf etmiş ama haynape olur düşüncesiyle olsa gerek Hitler’i de onore etmekten geri kalmamış…

İşte akıl tutulmasını böyle yaşıyor Türkiye diasporası…

Biz Çerkesler teflon tava gibiyiz. Hiçbir suç yapışmıyor bize! Bizden hırsız çıkmaz, bizden namussuz çıkmaz, bizden böyle işbirlikçiler çıkmaz. Pür-ü pak bir toplumuz!

Ve en dehşet bölüme geliyoruz. Buyurun okuyunuz:

O dönemde Kafkasya’da bulunan bir Alman gazetecisi olan Erich Kern, şöyle yazmaktaydı:
“… Özellikle İslam unsurları ile aramız iyi. Her tarafta gönüllü süvari birlikleri kayıt ve teşkil olunuyor. Hazreti Peygamberin yeşil savaş bayrağı Alman bayrağı ile birlikte dalgalanıyor. Sıkı bir emir gereği Kafkasyalılara dost muamelesi yapılıyor. Özendirici bir propagandayla, karşılıklı ve samimi bir anlaşma sağlandı, bir dostluk havası esiyor. Burada, bütün Müslüman halk müthiş bir komünist düşmanı idi. Ben kasabaya girerken Karaçaylılardan oluşturulmuş bir süvari taburu gülüp oynayarak ve şarkı söyleyerek dağdaki görevine gidiyordu!.. Uzun boylu, tunçlaşmış güzel delikanlılar, eyer üzerinde kalıp gibi duruyorlar…”.

Vay, vay, vay… İnsanın sağ kolunu baş hizasında ileriye doğru kaldırıp ”Hayyyy Hitler!” diye bağırası geliyor! Tamam bizim insanımız her övğüde kendini kaybeder de bu da fazla olmamış mı? Nazilerin elbiselerini giy katliamlarına katıl. İnsanları katlet!  Az laf mı? ”Uzun boylu, tunçlaşmış güzel delikanlılar, eyer üzerinde kalıp gibi duruyorlar…” Bir Çerkes bu sözleri duyduğunda sel gibi çağlamaz mı? Çağlar da varacağı nokta ne olur? Onu makalenin sonuna doğru göreceksinz!

Her işbirlikçinin önünde sonunda alacağı sonuç! Yine biz bir şey demeyelim, bu işin uzmanı Berzeg’i dinleyelim!

Fakat bu durum uzun sürmedi. Alman orduları, Stalingrad’daki yenilgileri üzerine 1942 yılı sonlarına doğru Kafkasya’dan çekilmeye başladılar. Onlarla birlikte Bolşevik-Rus zulmünden yılmış ya da bölgelerinin işgal altında kaldığı kısa süre içerisinde şu veya bu şekilde “Alman faşistlerinin iş birlikçisi” durumuna düşmüş olan 15 bin kadar Kafkasyalı (Adıge-Kabardey, Karaçay-Balkarlı ve Oset…) de çekilen Almanlarla birlikte yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar.

Berzeg yukarıda böyle demiyordu! Almanlarla işbirliği yapanların esirler olduğunu iddia ediyordu. Burada fikir değiştirmiş… ”Tarihçi”ye yakışmayan bir çelişki!

Konumuza dönersek, ne kadar da 1864 tarihine benziyor değil mi? Sadece Osmanlı’nın yerini Naziler aldı. 1864’te Osmanlı’nın peşine takılıp ülkeyi boşalttık, şimdi de Nazilerin peşine takılıp yine vatandan kaçtık! Ne kahraman bir ecdadımız varmış!

Evet ”son durak”tan önceki durak!

Bu araya şu meşhur “Kuzey Kafkasya Şamil Özel Birliği”ni de ekleyelim…

”Kuzey Kafkasya Şamil Özel Birliği”ni de belki anmamız gerekir. Özel ve titiz bir eğitimden geçirilmiş olan bu birlik de, 1942’de Maykop ve Grozni yakınlarına Sovyet cephe gerisine bırakılmış ve verilen görevlerin tamamını yerine getiremese de Kafkas cephesindeki Alman ordusuna çok yararlı olmuştu. 1943’de General von Heygendorff Kuzey Kafkasya Birliklerinin cesaretini ve her bakımdan güvenilirliklerini övmüştü.

Ne tuhaf değil mi? Şeyh Şamil neydi ki, onun adıyla kurulmuş Özel Birliği ne olsun!
O bölgedeki tüm halklara en büyük ihaneti yapmış ”adam”ın adına kurulan birlik Nazi Faşistleriyle işbirliği yapıyor!
Peki, şimdi şaşırdık mı?
Yine hayır!

Bizimkiler ve Kuzey Kafkaslyalılar (!) kaçtıkları yerde de Almanlara hizmet etmekte kusur işlememişler. Bunu nereden anlıyoruz? Berzeg’in anlatımından:

Kuzey Kafkasya Lejyonu’nun tüm birlikleri, 1944 yılı sonlarında Kuzey İtalya’da, Tolmezzo kenti yakınlarındaki Karnot istasyonunda toplandı ve sonra da Paluzza kasabasında konuşlandırıldılar. Savaşçıların beraberindeki aileler de, kent çevresindeki köylere yerleştirildi. Kafkasyalılar burada da yerli komünist partizanlara, Padolyalılara ve milliyetçilere karşı mücadele etmek durumunda kaldılar.

Dikkat buyurunuz. ”Mücadele etmek durumunda kaldılar! Nasıl yani? Bu ”Kuzey Kafkasyalılar” kendi vatanlarını Rus mezalimden kurtarmak için Nazi faşistlerinin işbirlikçisi olmamışlar mıydı? Bu kez de İtalya’yı mı korumaya kalktılar? Bu nasıl bir fantazidir anlamak zor! Kendi anavatanından kaç, Osmanlı’yı koru, Balkanları koru, Almanları koru, İtalyanları koru! Buna halk dilinde kahramanlık değil, gerizekalılık denir!

Neyse konumuza dönelim…

Elbette Naziler aptal mı? Ellerinde ””Uzun boylu, tunçlaşmış güzel, eyer üzerinde kalıp gibi duran delikanlılar…” varken kendileri savaşacak değil ya!

Bu Kuzey Kafkasyalılar (!) çok alem insanlar, çok! Kendi vatanlarından kaçıp, başkaları için cephede savaşan ikinci bir halk var mıdır acaba dünya üzerinde? Varsa genetik tahlili yapın kesin bizim oralardandır!

Bu arada konuşmacı Sefer Berzeg rakamsal çelişkiler de yaşamış. Kaynaklarını bir daha kontrol etmesinde yarar var. Bir yerde ”15 bin kadar Kafkasyalı (Adıge-Kabardey, Karaçay-Balkarlı ve Oset…)” diyor başka yerde ”Alman ordusunda bulunan toplam Kuzey Kafkasyalı asker sayısı yaklaşık 28 bin iken, subay sayısı sadece 175 kişiydi.” diyor. Bir ”tarihçi”ye yakışmamış. Karar vermesi gerek 15 bin mi, 28 bin mi?

SON DURAK:

Sefer Berzeg, son durağı anlatmak yerine öykü yazıyor. Yani senaryo olsa hiçbir yapım şirketi bu kadar saçma bir senaryo olmaz diye geri çevirir.

Peki neden Berzeg öykü yazıyor? Çünkü tarihi gerçekleri bir yere kadar saklayabiliyor. Gerçekleri yazmak zorunda ama bu gerçekleri böyle trajik öykülerle süslüyor ki, okuyan ”Vay canına bu ‘Kuzey Kafkasyalılar’ ne çok acı ve işkence çekmişler, iyi ki Nazi faşistleriyle işbirliği yapmışlar” desinler…

İşte günümüz Türkiye diasporasında ”bu Nazi işbirlikçileri gibi birkaç grup var. Tarihten ders almayan. Kendilerini güvence altına almış, anavatandakilerin bedel ödemesini bekliyorlar…

Evet şimdi merak ediyor olsanız gerek, bu Nazi işbirlikçisi Faşist Çerkeslere ne oldu?

Son durak DRAU!

Amerikan ve İngiliz hükümetleri Nazileri kurşuna dizdiler…

Nazi işbirlikçilerini de ait oldukları ülkelere teslim ettiler. Bizim yüz karamız bu faşist Çerkesler de kurşuna dizilerek cezalarını buldular…

Şaşırdınız değil mi? Bu kadar kısa son mu olur demişsinizdir. Evet olur! Vatanına, insanlığa ihanet eden herkesin sonu böyle kısa olur!

Kıssadan hisse: Siz, siz olun, son duraklarda olmak istemiyorsanız anavatanınıza karşı hiç ama hiç kimseyle işbirliği yapmayın!