
Kolektif:
–Kolektif ne anlama geliyor? İnsanların bir araya gelerek bir işi ortaklaşa yapmaları anlamına geliyor. Biz öğreniyoruz. Hepimiz bir işi ortaklaşa yapıyoruz. Bu bizim öğrenim kolektifimiz. Köyde de malı mülkü olmayanlar ortak mülkiyet işletmelerini örgütlüyorlar.
–Ortak mülkiyet ne anlama geliyor?
— Köy insanlarının evleri, toprakları, bütün malları ortak mülkiyettir. Bu ortak mülkiyetin sahibi de yine kendileridir. Bu ortak mülkiyete kısaca kolhoz deniyor. [Очамчира-Скурча/ ოჩამჩირე-სქურჩა/ Oçamçire-Skurça Limani yakınlarındaki] “Kızıl Lazistan Kolhozu” Lazlara ait. [სარფი/]Sarpi köyünde de mandalina kolhozu var.
–Başka nerede kolhozlar var?
Hükümet, Sovyet işletmelerini, kısaca söylersek, sovhozları, büyük işletmeleri örgütlüyor.
[…]
At:
Kolhozun atları toplu olarak ahırda barındırılıyor. Ahır her zaman temiz. Büyük büyük de pencereleri var. Bu ahırda atlar üşümüyor. Atlarla seyisleri ilgileniyor. Seyis; otunu, mısırını, suyunu verip atları temiz tutuyor. Ahırı da seyis temizliyor. Sizin köyünüzde bu işler nasıl oluyor? Sizin kolhozunuzda atların nasıl barındırıldığını öğrenin! Kolhoza dâhil olmayan köylülerin, atlarını nasıl barındırdıklarını öğrenin!
[…]
Fabrika:
Fabrikalarda durmadan kolhozlar ve köyler için çeşitli ürünler, kibrit gibi kimyasal ürünler, pulluk ve trakörler üretiliyor. Fabrika işçileri, köylere de gidip çiftçilere yardımcı oluyor. Kolhoz ve sovhozlarda kent ve fabrikalar için hangi ürünler üretiliyor?
Ali, Ayşe’ye sordu:
–Fabrikalar daha önceleri kimlerin elindeydi? Şimdi fabrikaların sahibi kim?
Ayşe, bu soruyu cevaplayıp sırasından Ali’ye sordu:
–Önceleri toprak kimin elindeydi, şimdi kimin elinde?
Ali de bu soruyu cevapladı.
Devrimle birlikte zenginlerin ve ağaların bütün toprakları ve fabrikalarına işçi ve çitçilerin el koyduğun Ayşe ile Ali çok iyi biliyorlar. Siz bütün bunları biliyor musunuz?
Günümüzde İşçiler fabrikalarda yedi veya altı saat çalışıyorlar. On sekiz yaş altı gençler beş veya dört saat çalışıp yılda bir ay boyunca da tatil yapıyorlar.
[…]
Çocukluğunda Lenin:
Vladimir İlyiç Ulyanov, Lenin, [Симби́рск/] Simbirsk kentinde dünyaya geldi. On yaşındayken okula başladı. Okulda başarılı bir öğrenciydi. Çok akıllı ve açıkgöz bir çocuktu. Lenin, her işte arkadaşlarına yardımcı oluyordu. Başkalarıyla birlikte ortaklaşa üretmekten hoşlanıyordu.
Önder Lenin:
Lenin’in ağabeyi vardı; işçi ve çiftçilerin kurtuluşu için faaliyet gösteriyordu. Bu faaliyetleri sebebiyle Çar’ın Hükümeti Lenin’i ağabeyini idam etti. Bundan sonra Lenin, emekçi milletin kurtuluşu için çok kafa yormaya başladı. Kurtuluşun ancak bir araya gelerek gerçekleşeceğini bilen Lenin, bu sebeple Bolşevik Partisini örgütledi. İşçiler, partilerinin önderi olarak Lenin’i seçtiler.
[…]
Devrimden Önceki Hayat:
Eski hayat emekçiler için çok zordu. İşçiler, gece gündüz çalışıyordu. İşçilere canları çıkmayacak kadar az para veriliyordu. Fabrika sahipleri durmadan zenginleşiyordu, herşeyleri vardı; büyük evlerde yaşıyorlardı; hiçbir iş de yapmıyorlardı. Gel gör ki işçiler açlıktan ölüyor; derme çatma karanlık gecekondularda yaşıyordu. İşçilerin çocukları elbisesiz, ayakkabısız dolanıp duruyorlardı; cahil kalıyorlardı. Dokuz, on yaşındaki çocuk bile fabrikada çalışıyordu. Fabrikada on- oniki saat boyunca çalışıyordu. Köydeki verimli toprakları ağa ve zengin çiftçiler sahiplenmişti. Fakir köylülere ancak dik ve çorak topraklar kalmıştı. Fakir köylüler, hayatta kalabilmek için ağa ve zengin çiftçilere yalvarmaya gidiyordu:
–Bana toprak ver; atını ve pulluğunu da ödünç ver!- diye ağaya yalvarıyordu.
Ağa gülüyordu:
–Al bakalım, ama yetişecek ürünün yarısı benim olacak!
Ağa ve zenginler, emekçileri böyle çalıştırıyordu.
Kanlı Pazar:
İşçiler büyük ekonomik sıkıntı içindeydi. Fabrikalarda greve gitmeye başladılar.
–Ne yapalım?!- diyordu işçiler.
Çar’ın Hükümeti, kandırmak için işçilerin aralarına ajan- provakatörler gönderdi.
Ajan- provakatörler grevdeki işçilere şöyle diyordu:
–Çar’a gidelim! Hâlimizi ona söyleyelim. Çar, iyi yürekli bir insan, muhakkak bize yardım edecektir!
–Çar’a gitmeyin!-diyordu Bolşevikler,-Çar’ın herkesten çok toprağı var, o en büyük işçi düşmanıdır!
Gel gör ki İşçiler, bu sözlere kulak asmayıp yalvarmak için Çar’a gittiler. Saraya yaklaştılar. Sarayın önünde askerler tertibat almıştı. Tüfeklerini, meramlarını anlatmak isteyen insanlara doğrultulmuştular. Askerler bir, iki, çok sayıda ateş açtılar. Çok sayıda insanı öldürdüler, yaraladılar. Tarih 9 Ocak 1905’di.
Bolşevikler:
Lenin’in sözünü dinleyenler partide, Bolşeviklerin Partisinde bir araya geldi. Bolşevikler her şeyi anlayan, önde gelen işçilerdi. Lenin, onların arasında faaliyet gösteriyordu. Emekçilere kurtuluş yollarını gösteriyordu. İşçiler yavaş yavaş Bolşeviklerin doğru zeminlerde durduklarını anlayıp partiye katılmaya başladı. Sonraki yıllarda Bolşevik Partisi büyümeye başlayacaktı. Lenin’in ve onun Bolşevik Partisinin önderlik etmesiyle, işçiler mücadeleden galip çıkınca Ekim Devrimi oldu. Şimdi biz, Lenin’in önceden işaret ettiği gibi Sosyalizmi inşa ediyoruz. Burada da bize önderlik eden Bolşeviklerin Komünist Partisidir.
Bizim İnşa Faaliyetimiz:
Sovyet Hükümeti, fabrikalar inşa ediyor, büyük solhozları örgütlüyor. Fabrikalardan tarlalara pulluk, tohum ekme makinası, büyük traktörler gidiyor. Hızlı bir şekide elektrik istasyonları inşa ediyorlar. Her yerdeki fakirler ve orta sınıf köylüler kolhozları örgütlüyor. Ülkemizde sosyalizm inşa ediliyor. Bizim inşa faaliyetlerimiz plan çerçevesinde yürütülüyor. Hükümet beş yıllık inşa planını hazırlıyor ve bu plana göre çalışılıyor. Biz bu plana beş yıllık plan diyoruz. “Beş yıllık planı dört yılda uygulamak!” deyip beş yıllık planı dört yıl içinde uyguladılar.
Nuriye’nin Hikâyesi:
Geçen yıl çok kar yağdı. Köyümüz (ცხარა შუბარა/)Tsxara- Şubara’da o kadar kar yağdı ki, evlerimizden çıkamadık. İnekler hiçbir yerde ot bulamıyordu. Evde elimizde de hiç şey kalmamıştı. Zavallı inekler zayıflıyor, ölüyordu. Evimizin yakınında kolhoz vardı: “Lenin’in Yolu”. Kolhozdaki inekler besiliydi; ılık ahırda barınıyor, güzel güzel de süt veriyorlardı. Bu neden böyleydi? Bunun neden böyle olduğunu biliyor musunuz?! Kolhoza dâhil köylüler ot ekmişti. Ot yetişince de kesip kuruttular, kış mevsimi için de sakladılar. Kışın da bu kuru otları ineklere yediriyorlar. Rahatlar. Kolhoz dışındaki köylüler böyle yapmıyor. Yapamazlar da zaten. Bu iş böyle yalnızca kolhozda yapılabilir. Kolhoz dışında kalmayı seçen köylüler neden bu işi yapamaz? Çünkü toprakları fazla değil, tek başlarınalar, her işe yetişemezler. Kolhozdaki köylülerin toprakları birleştirilmiştir. Plan çerçevesinde herkes görevini yapıyor. Önce oturup neyin gerekli olduğunu aralarında konuşuyorlar. Sonra kolhoza dâhil olan köylüler önce plan yapıyor: “Şu kadar ot ekiyoruz; şu kadar tütün, mandalina, çay dikiyoruz; şu kadar mısır dikiyoruz, Şu kadar soğan, lâhana ve diğer sebzeleri ekiyoruz,” diye kararlaştırıyorlar.
Kolhozun Ahırında:
İşleyişini öğrenmek için kolhozu ziyaret ettik. Kolhoz büyüktü. Orada iyi cins tavuklar, kışlık ekim bahçeleri, kültür klübü ile okulu gördük. İneklerin ahırını çok beğendim; ılık ve temizdi. Ahırdaki her ineğin durduğu bir yeri var. Her ineğin ahırdaki bölümünün önüne küçük tahta levhalar tutturulmuş. O levhada o ineğin adı, kaç yaşında olduğu, ne kadar ağırlıkta olduğu yazılıydı. Bu bütün inekler kolhoza ait. Kolhoza dâhil her köylünün de bir- iki ineği ver. Kolkoza dâhil her köylününün kendi evinin önünde de küçük ahır yapılmış. Bu ahırda kendi at ve ineklerini barındırıyor. Ancak kolhoza dâhil olanların evlerinin önündeki ahırları, köydeki bizim ahırımız gibi değil, temiz, güzel inşa edilmiş ve pencereli. Kolhoza dahil olan köylüler böyle yaşıyor. Kolhoz hayatı ve işleyişini ben çok beğendim. Kolhoz ziyaretimizden sonra eve geldiğimde bütün bu gördüklerimi anne ve babama anlattım:
— Baba!-dedim, biz de kolhoz oluşturalım.
–İyi olur, iyi!- dedi babam, -biz de kolhoz oluşturalım da senin gördüğün kolhoz gibi olsun!
“Kızıl Lazistan”:
Fakir Lazların toprağı yoktu. Yarıcılıkla yaşıyorlardı. Abhazya Hükümeti bu durumu bilip fakirlere yardım etti. [Очамчира-Скурча/ ოჩამჩირე-სქურჩა/ Oçamçire-Skurça Limani yakınlarında] onlara büyük bir arazi tahsis etti. Orada bir kolhoz örgütlediler. Adını “Kızıl Lazistan” koydular. İnsanlar “Kızıl Lazistan Kolhozu”nda nasıl yaşıyor? Yaşıntıları iyi. Bu kolhoza dâhil olan her köylünün hem kolhoz içinde ortak toprak ve hayvanları var, hem de kendisinin özel küçük bir işletmesi var. Kolkozdaki köylülerin ortak malları şunlar: Toprak, depo, ilgili teknik araç-gereç, sürüler, damızlık erkek sığırlar, mandalar, süt inekleri. Kolhoza dâhil olan köylülerin kendi özel işletmelerindeki malları ise şöyle: Yarım hektara kadar toprak, ev, ahır, kiler ile bindiği atı, iki-üç inek, tavuklar ile sahip olmak istedikleri diğer hayvanlar.
Çalışmamız:
“Kızıl Lazistan Kolhozu”nda nasıl çalışıyoruz?! Onu da söyleyeyim mi! Ortak tarlalarda birlikte ekipler hâlinde çalışıyoruz. Her ekip kendisine tahsis edilmiş bölgede çalışıyor. Kolhozun bir çalışma planı var. Her ekip, planlamada kendisine tahsis edilmiş bölgede çalışıyor. Her ekibin her gün yapacağı bir vazifesi var. Bu vazifeye bir değer biçiliyor. Fakat bu değer biçme para üzerinden değil, yevmiye üzerinden oluyor. Kimin yevmiyesi fazlaysa, ona un, mal, ürün daha fazla veriliyor. Kolhozda şöyle de bir kural var: Kim fazla çalışırsa, fazla kazanır; kim çalışmazsa, bir şey kazanmaz!
“Ayı” Yakaladık:
Akşamleyin okula gittik. Önce oyunlar oynadık sonra da bir arada oturup öğretmenin anlattıklarını dinledik:
“–Önceleri zenginler, fakirleri çalıştırıyordu, eziyordu ancak şimdi durum öyle değil. Fakirlerin hepsi kolhozlara dâhil oluyor, birlikte çalışıp birbirlerine yardım ediyorlar. Zenginler, bu yeni uygulamadan hazzetmiyor. Bu sebeple de kolhoz ve kolhoza dâhil olanlara kötülük yapmak için her zaman fırsat kolluyorlar. Bir keresinde bize ne yaptılar, biliyor musunuz, çocuklar?! Kolhozda bize kaliteli bal kovanı çerçeveleri verdiler. Bu çeşit kovanlarda arılar iyi barınıyor, iyi de bal üretiyorlar. Kolhozdaki köylüler çok sevindi. Gel gör ki, diğer gün sabahleyin kovanlığa gittiğimizde üç kovanın parçalanmış olduğunu gördük. “Bunu kim yaptı?!” Ölçtük, biçtik sonunda da şöyle dedik: “Ayı gelip kırmıştır.” Geceleyin ben ve bir arkadaşım, Osman ile kovanlığı beklemeye gittik. Epey zaman orada oturduk fakat herhangi bir şey olmadı. İkinci gece bir daha gidip yine orada oturduk. Gecenin tam ortasında bir ses duyduk. Dört gözle bakındık. Bir süre sonra ön tarafımızda ayıya benzeyen bir şey zuhur etti. Kovana yaklaşıyordu. Biz de diğer taraftan yaklaşıp baktığımızda Uzun Hasan olduğunu gördük. Elinde de bir balta tutuyordu. Kendisi köyümüzün zenginiydi. Hemen bulunduğumuz yerden çıkıp sorduk: “Burada ne işin var?” Uzun Hasan çok korkup hiç ses çıkartmadı. Kendisini kolhoza götürüp herkesi çağırdık. “Ne iyi bir ayı!” deyip kolhozdaki köylüler gülüştü.”
Bizim Yardımımız:
Derste, öğretmen öğrencilere kolhozdaki seçimi anlattıktan sonra şöyle dedi:
–Artık Sovyetin ne olduğunu biliyorsunuz. Yalnızca emekçilerin seçme hakkı olduğunu da biliyorsunuz. İnsanları çalıştıran zenginleri Sovyete almıyoruz. Varlıklılar, hocalar, zenginler; emekçilerin düşmanıdır. O sebeple onların Sovyetteki seçimlere katılma hakkı yok. Bu günlerde Sovyette seçim olacak.
Daha sonra öğretmen, öğrencilere sordu:
–Biz, bu seçimlerde onlara nasıl yardım edeceğiz?
Öğrenciler cevapladı:
–Seçimlere katılma hakkı olanlara bildiriler hazırlayıp götürelim!
–Anne ve babalarımıza Sovyetin ne olduğunu, seçimlere katılmanın neden gereğini anlatalım!
Öğretmen, öğrencilerine mütemadiyen böyle görevler veriyordu.
8 Mart:
Devrim öncesinde emekçilerin hayatı zorluklar içindeydi. En fazla eziyeti çekenler de emekçi kadınlardı. Kocalarının çalıştığı kadar, onlar da fabrikada, tarlada çalışıyorlardı. Gel gör ki kadınlara daha az para veriyorlardı. Bunun dışında emekçi kadınların evde çamaşır yıkmak, bulaşık yıkamak, dikiş, yemek yapmak, çocuklara bakmak gibi işleri de vardı. Hiç kimse, kadınların bu hâlini dikkate almıyordu. Yalnızca işçi ve çiftçilerin Hükümeti, kadınların bu hâliyle ilgilendi. Kadınların kurtuluşu için kentlerde ve kolhozlarda kreşler, ortak yemekhaneler ve çamaşırhaneler örgütleniyor. Kadınlar ancak bu şekilde kurtulup öğrenim görebilir, devlet dairelerinde ve kültür kurumlarında çalışabilir. 8 Mart’ta dünyanın bütün emekçileri sokaklara çıkıp emekçi kadınların kurtuluşu için taleplerini dillendiriyor. Sovyet Cumhuriyetlerinde 8 Mart’ta büyük bayram yapıyorlar. Yeni kreşler ve parklar ile yemekhaneler, çamaşırhaneler ve kültür klüpleri açıyorlar.
[Önerilen okumalar: “Abhazya Parlamentosu’nun Açıklaması”, Apsadgıl Derneği’nin Abhazca ve Türkçe yayınlanan yayın organı “Abazamyüa”nın 2 (3) nolu sayısı/ “Kafkasya Yazıları”, sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/ sonhaber.ch/circassiancenter.com.tr/ sakaryaabhaz.org; Ali İhsan Aksamaz, “Yazılı Laz Edebiyatının Öncüsü İskender Tzitaşi Kimdi? Neden Öldürüldü?”, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 36 (1), İstanbul, 2001/ demokrathaber.org, 26. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadenižde Resmi İdeolojiler Kuşatması”, 1. Baskı Sorun Yayınları, 2003, 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2012; Ali İhsan Aksamaz, “1930’lu Yıllarda Sovyet Abhazya’dan Türkiye’ye Gelen Lazlar”, jinepsgazetesi.com/ 12. V. 2011; Ali İhsan Aksamaz, Laz Kimlik Mücadelesinin Kilometre Taşı İki Kitap: “Oxesapuşi Supara” ve “Çquni Çhara- Albonişi Supara”, lazca.org/ circassiancenter.com.tr, 08. I. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Bir Kitap: Lazca Metinler (Lazuri T̆ekst̆epe)”, yusufbulut.com/ demokrathaber.org/ circassiancenter.com.tr/ sonhaber.ch, 24. I. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Kimlik Mücadelesinde İskender Tzitaşi’nin Önemi”, yusufbulut.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 14. IV. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Sovyet Lazları Halk Önderi İskender Tzitaşi ve Solun Ezberini Bozan Mektupları”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 5. XII. 2013; Isqender Chitaşi, İrfan Ç. Aleksiva (Yayıma hazırlayan), “Çquni Çhara/ Albonişi Supara”, Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul, 2012; İrfan Çağatay Aleksiva, “Abhazya’da Bolşevik Lazların Gerilla Birliği: Laz Timi”, jinepsgazetesi.com, 1. II. 2020; İskender Ǯitaşi, Çkuni Ç̆ara [Albonişi Supara], Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1932; İskender Ǯitaşi, “Alboni”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1935 [“Alboni” (Tıpkıbasım), Ali İhsan Aksamaz, Kendi yayını, Doyuran Matbaası, İstanbul, 1994]; İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ Majurani fila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937; Nuri Bagaps, Anri Çediya (Türkçeye çeviren) “20. Yüzyılda ve 21. Yüzyılın Başında Abhazya’da Laz Nüfusu: Demografik Durum ve Yerleşim Coğrafyasının Özellikleri/ The Laz Population in Abkhazia in the 20th Century and Beginning of the 21st Century: Demographic Situation and Features of the Geographic Settlement”, Kafkasya Calışmaları – Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Caucasian Studies Mayıs 2021 / May 2021, Yıl / Vol. 6, № 12/ dergipark.org.tr]
+
K̆olek̆t̆ivi:
–K̆olek̆t̆ivi mu tkvala ren?
— K̆olek̆t̆ivi ren ok̆ok̆atu mutu nebra oxenuşeni. Çku biguramt. Mteli-xolok ar dulya bikomt. Haya ren çquni oguruşi k̆olek̆t̆ivi. Oput̆esti umutelepek k̆olekt̆ivişi mancenala oteşkilaman.
–Mancenala mu tkvala ren?
Oput̆eş k̆oçişi oxori, let̆a mteli mali ren mancenala. Muk mance ren. K̆olek̆t̆ivişi mancenala, mk̆ule –k̆olmani itkven. “Mç̆ita Lazistani” Lazepeşi k̆olmani ren. Sarpisti mandarinaşi k̆olmani koren.
–Çkva so ren k̆olmani?
Hukumetik didi mancenalape oteşkilams–Sovetyari mancenalape, vana mk̆ule otkute –sovmanepe.
[…]
Ʒxeni:
K̆olmanis ʒxenepe bak̆is skidunan. Bak̆i paği ren, pencerepe didi uğun. Bak̆is ʒxeni ini var aven. Ʒxenepes maʒxenepe oǯk̆en. Maʒxenek tipi, lazut̆i meçams, ǯk̆ari gyubams do ʒxenepe pağums. Bak̆iti maʒxenek kosums. Tkvani oput̆es muç̆oşi ren? Oǯk̆edit muç̆o skidun ʒxeni tkvani mancenalas. Oxoǯonit, k̆olmaniş gale na ren oput̆arik muç̆oşi oǯk̆en ʒxeni muşis.
[…]
Fabrik̆a:
Fabrik̆as gamulun k̆olmani do oput̆epeşeni mali, ebza, kotani do t̆rakt̆ori. Fabrik̆aşi madulyepe nulunan oput̆eşa do nuşvelaman maxaçk̆alepes mutepeşi dulyas. K̆olmani do Sovmanepes mu gamulun noğa do fabrik̆apeşeni? Alik k̆itxu Ayşes:
–Ǯoxle mişi xes t̆es fabrik̆ape? Haǯiti fabrik̆apeşi mance mi noren?
Ayşek coğabi komeçu do muşi siras Alis k̆itxu:
–Ǯoxle mişi xes t̆u let̆a do haǯi mişi xes ren?
Alikti dotku. Ayşe do Alis uçkinan ki, ink̆ilabi t̆u, madulye do maxaçk̆alepek uncubales zengini do ağapes mteli let̆a do fabrik̆ape. Tkva haya giçkinani? Fabrik̆as içalişaman şkit [7] vana aş [6] saati. Vit̆oovro [18] ǯaneriş ǯale n arenan ağnemordalepes uğunan xut [5] vana otxo [4] saatoni oçalişuşi dğa do ǯanas ar tuteri moşvacinu.
[…]
Lenini Beralas:
Vladimiri İliaşi bere Ulyanovi- Lenini dibadu noğa Simbirsk̆is. 10 [vit] ǯaneri t̆uşi, çut̆a Vladimiri kamaxtu doguronis. Muk k̆ayi iguramt̆u, t̆u dido noseri do anaç̆i bere. Manebrape muşis Leninik dido nuşvelt̆u k̆ata dulyas. Hemus k̆ayi aǯonet̆u nebra dulya oxenu.
Lenini-Gyancğoneri:
Leninis umçane cuma uyonut̆u. Muk madulye do maxaçk̆alepeş moşletinobaşeni içalişamt̆u. Ham dulyaş gurişeni çarişi hukumetik Leninişi cuma oğurinu. Hamuşk̆ule Leninik dido isimademt̆u mçalişu miletişi moşletinuşeni. Hemus kuçkit̆u ki, xvala ok̆ok̆ateri mencelite ixenen dulya do hamuşeni doteşkilu Bolşevik̆epeşi p̆art̆ia. Madulyepek mutepeşi p̆art̆iaşi gyancğoneri Lenini doǯopxes.
[…]
Ǯoxleni Oskedinu:
Dido çetini t̆u ǯoxleni oskedinu. Ser- ndğaleri madulyek içalişamt̆u, ama para hemus meçamt̆es şuri na var yextamt̆u k̆onari. Fabrik̆aşi mance izenginet̆u. Hemus mteli şei uğut̆u. Heyak skidut̆u didi oxoris. Çkar mutu var ikomt̆u. Madulyepe mşkorineri ğurut̆es. Skidut̆es mǯk̆upi paʒxapes. Madulyepeşi berepe udolokunu, umodvalu gulut̆es. Ugurapu doskidut̆es. Çxoro, vit ǯaneri bere fabrik̆aşa nulut̆u. Hek vit-vit̆ojur [10- 12] saatis içalişamt̆u. Oput̆es k̆ayi let̆a na t̆u ağa do xampas uğut̆es. Fuk̆ara oput̆aris okti ʒara let̆a doskidut̆u. Umuteli, ağa do xampaşa nulut̆u oxveǯinuşa.
–Let̆a komomçi, ʒxeni do k̆otani domoxrapiya do, -oxveǯamt̆u zenginis.
–Xa- xa-xa!- ižiʒamt̆u ağak,-kezdi, ama monoçaneşi gverdi çkimi t̆as!
Haşo oçalişapamt̆es ağa do xampapek.
Diʒxironi Bjaçxa:
Nandaru madulyepes. Fabrik̆apes kogyoç̆k̆es dulyaş met̆k̆oçus.
–Mu p̆at?!- ucoxumt̆es madulyepek.
Çarişi hukumetik muşi k̆oçepe madulyepeşi doloxe komeşoçku moğerdinuşeni.
–Çarişa bidat! Hemus dobuǯumert. Çari k̆ayi gurişi ren, memişvelanoren!- Haşo zop̆ont̆es Çarişi agent̆epek.
–Çarişa mo nulurt!-zop̆ont̆es Bolşevik̆epek,-Çaris irişe dido let̆a uğun, heya en didi mçalişpeşi duşmani ren!
Ama var nusimines madulyepek do oxveǯinuşeni Çarişa ides. Noxoles K̆onağişa. K̆onağiş ǯoxle dido ask̆eri dgin. Tufeği k̆oçepes meğireri ren. Ar, jur, dido fara ot̆k̆oçes ask̆erepek. Dido k̆oçi doiles, dido doyarales. Haya t̆u ǯanağaniş tutaşi 9 dğas [1905].
Bolşevik̆epe:
Leninişi nenas na nusiminespe kok̆uik̆ates p̆art̆ias, Bolşevik̆epeşi P̆art̆ias. Bolşevik̆epe mteli t̆es k̆ayi na oxoǯonaman, ǯoxle-mxtimu madulyepe. Mutepeşi doloxe Leninik içalişamt̆u. Oǯiramt̆u mazahmet̆epes mutepeşi moşletinuşi gza. Tamo- tamo dido madulyepek koxoǯones ki, Bolşevik̆epe isa gzas dginan do kogyoç̆k̆es mutepeşi p̆art̆iaşa elak̆atus. Ǯana- moǯanas irdet̆u Bolşevik̆epaşi P̆art̆ia. Leninişi do muşi Bolşevik̆epeşi P̆art̆iaşi goǯoncğonute, madulyepek gyocgines do Ok̆tyabrişi ink̆ilabi. Haǯi, Leninişi gamandvalute çku p̆k̆odumt socializmi. Hakti, çku na goǯomincğonaman ren Bolşevik̆epeş K̆omunist̆işi P̆art̆ia.
Çkuni Ok̆odu:
Sovetyari Hukumetik k̆odums fabrik̆ape, oteşkilams didi sovmanepe. Fabrik̆aşe mendulun onapeşa kotani, otasuşi maşina, didi t̆rak̆t̆orepe. K̆ap̆ineri ğalepes k̆oduman elek̆trik̆işi stansionepe. İri k̆ele fuk̆ara do oşkanurapek oteşkilaman k̆olekt̆ivepe. Çkuni ǯalonas ik̆oden soʒializmi. Çkuni ok̆odu p̆lanite nulun. Hukumetik ikoms ok̆oduşi xut ǯaneri p̆lani do ham p̆lanite içalişaman. Haya p̆lanis çku buǯumert- xutǯanura.–Xutǯanura- otxo ǯanas!- dotkves madulyapek do maartani xut ǯaneri p̆lani doves otxo ǯanas.
Nuriyeşi P̆aşura:
Goǯos mtviri dido domtu. Ʒara- Şubaras, oput̆e çkunis, hak̆o mtviri t̆u ki, oxoris var gamamalat̆es. Pucepes tipi soti var ažiret̆es. Oxoristi çku mutu var miğut̆es. Dizaifes zavali pucepe, xorʒk̆ut̆es. Çkunde xolos k̆olmani t̆u. “Leniniş Gza”. Hek pucepe mgvaneri t̆es, t̆ubu bak̆is skidut̆es, bja k̆ayi- k̆ayi meçamt̆es. Mot haşo t̆u? Mot haşo t̆u, giçkini? K̆olmanurepes tipi taseri uğut̆es. Yextuşi doç̆k̆ores, doxomines do inuvaşa şeinaxes. Haǯi xomula tipi pucepes çaman, raxati renan. K̆olmaniş gale na renk haşo var ikoms. Varti axenen. Xvala k̆olmanis heya ixenen. K̆olmaniş gale na rens mot var axenen? Hemuşeni ki, let̆a dido var uğun, xvala ren, var naç̆işen. K̆olmanis let̆a ok̆ok̆ateri ren. P̆laniten içalişaman.Ǯoxle doxedunan, ok̆oitkvenan mu unon, mu dvaç̆iren. Ok̆ule muşi p̆lani ikoman. Hak̆onari tipi ptasumt, hak̆onari tutuni, mandarina, çai borgamt, lazut̆i pxaçk̆umt, k̆romi, lu do çkva zamzavati. Haşo içalişaman k̆olmanis.
K̆olmanişi Bak̆is:
Çku k̆olmanişa bidit oǯk̆omiluşeni. K̆olmani didi t̆u. Hemus çku kobžirit k̆ayi cinsişi kotumepe, inuvaşi getasulepe, k̆lubi, doguroni. Ma k̆ayi domaǯonu pucişi bak̆i- didi, t̆ubu do paği. Bak̆is k̆ata pucis dodginuşi sva muşi uğun. K̆ata pucişe xolos ç̆ut̆a piʒari noç̆k̆adun. Hemus pucişi coxo, nak̆o ǯaneri ren do nak̆o iǯonen ç̆areri ren. Haya mtel k̆olmanişi pucepe renan. Ok̆ule k̆at̆a k̆olmanuris ar-jur puci muşi uyonun. K̆at̆a k̆olmanurişi oxorişe xolos ç̆ut̆a bak̆i xeneri ren. Hek muşi ar ʒxeni do pucepe skidunan. Ama k̆olmanurişiti bak̆i çku oput̆es na miğunansteri va ren. Heya paği ren, k̆ayi ç̆k̆aderi, penceroni. Haşo skidunan k̆olmanepes. Ma dido k̆ayi maǯonu k̆olmanişi oskidinu do oçalişu. Oxorişa mendaptişi, mtel na bžirepeşeni nana do babas dobuǯvi. Baba!-ptkvi ma, çkuti dop̆at ar kolmani. –K̆ayi iven, k̆ayi!- tku babak. Çkuti dobikom k̆omani do si na žiristeri haşo t̆as!
“Mç̆ita Lazistani”:
Fuk̆ara Lazepes let̆a var uğut̆es. Magverdaloba ikomt̆es do hamute skidut̆es. Abazastanişi hukumetik haya uçkit̆u do nuşvelu fuk̆arepes. Skurç̆aşi Limanis, ar didi sva komeçu mutepes. Hem let̆as doteşkiles k̆olmani do coxo kogyodves “Mç̆ita Lazistani”. –Muç̆oşi skidunan Mç̆ita Lazistani”-s? K̆ayi skidunan. Hentepes uğunan ar k̆ele mtelişi, ok̆olamtineri let̆a do mali, majurani k̆ele k̆at̆a k̆olmanuris uğun muşi, doxmeli mancenala. Mtelişi, ok̆olamtineri ren: Let̆a, mağaza, maşina do kotanepe; ok̆ule mçalişu cogi, xoci, camuşepe do bjaşi cogi- pucepe. Doxmeli mancenalas, k̆ata k̆olmanuris uğun: Gverdi hek̆tarişakis let̆a, oxori, bak̆i, bağu do uyonun: na gexedun ʒxeni, jur- sum puci, kotume do çkva hemus na unonsteri.
Çkuni Oçalişu:
Çku “Mç̆ita Lazistan”-is muç̆o biçalişamt , dogiǯvati?! Mtelişi, lamti onapes nebra dulya bikomt, ama brigadate. K̆ata brigadas meçkineri sva uğun, hem svas içalişams. K̆olmanis oçalişuşi p̆lani uğun. K̆ata brigadak p̆lanişi ar xesa ikoms. K̆ata ndğas brigadas oxenoni uğun. Oxenonis paxa gyodumelan. Parate var, ndğalurite paxa gyodumelan. Mis ndğaluri dido uğun, hemus mkveri, mali do mteli şei dido meçaman. K̆olmanis hasteri k̆anoni ren: Mik dido içalişams- dido mogams, mik var içalişams- mutu var mogams.
“Mtuti” Op̆ç̆opit:
Lumcis doguronişa bidit. Ǯoxle bistert̆it, ok̆ule ok̆obxedit do magurapaleşi p̆aşura mebiucit:
–Ǯoxle xampak fuk̆arapes oçalişapamt̆u, zet̆u, haǯi haşo va ren. Fuk̆arepe mteli k̆olmanişa nulunan, nebra dulya ikoman do nuşvelaman artik̆artis. Xampas haya va unon do hamuşeni muk p̆anda p̆at̆inoba oğodams k̆olanis do k̆olmanurepes. Ar fara mu domoğodes, giçkinani, berepe? K̆olmanis komeçes k̆ayi ramk̆aşi k̆avranepe. Hastei k̆avranepes but̆k̆uci k̆ayi skidun, topuriti k̆ayi ikoms. Dido axeles k̆olmanurepes. Ama majurani ndğas, ç̆umandeli, k̆avranepunaşa biditşi, sum k̆avrani t̆axeri kobžirit. Mik vu? Mebixesapit, mebixesapit do –Mtuti komoxtu do dot̆axu, haşo ptkvit. Seri ma do a çkva manebra çkimi Osmanik̆ala oçumaluşa bidit. Dido dopxedit, ama mutu va t̆u. Majurani ndğas a çkva bidit, dopxedit. Serişi gverdis mutxa sersi bognit. Haǯi otxo tolite boǯk̆ert. Mʒika oraşk̆ule, çkunde ǯoxle ar mtuti k̆onari keçkindu. K̆avranişa noxolun. Çkuti meboxolit majurani k̆ele do mendaboǯk̆editşi, Xasani- Gunže arguni xes dokaçeri kobžirit. Oput̆e çkunis muk xampa t̆u. K̆ap̆ineri kagamaptit do- Hak mu dulya giğun?- dop̆k̆itxit. Xasani-Gunžes dido aşkurinu do, çkar nena var eşiğu. K̆olmanişa mendebuyonit do iri-xolos dobucoxit. –Mu k̆ai mtuti renya- ižiʒamt̆es k̆olmanurepek.
Çkuni Meşvelu:
Dersis, mamgurapalek Sovetis goşoʒxunuşeni berepes koxoǯonapuşk̆ule tku:
–Haǯi tkva giçkinan Soveti mu noren. Giçkinan ki, xvala mazahmet̆epes goşoʒxunuşi hak̆k̆i uğunan. Na oçalişamanpe Sovetişa var mevaşkumert. Xampa, xoca, zengini mçalişupeşi duşmani renan do hamuşeni goşoʒxunuşi hak̆k̆i var uğunan. Ham dğalepes Sovetis goşoʒxunu ivasen do çku mute mebuşvelaten? Berepes k̆itxu mamgurapalek.
–Goşoʒxunuşi hak̆k̆i na uğunanpeşa ognapale biğat!
–Nana do babas Soveti mu noren do goşoʒxunuşa oxtimu mot unon koxoboǯonapat!
Haşo oxenoni meçamt̆es do meçamt̆es mamgurepek.

[…]
8 Mart̆i:
İnk̆ilabişiş ǯoxle çetini t̆u mazahmet̆epeşi oskedinu. Edo irişe dido ezieti nǯoru mazahmet̆e oxorcak. Fabrik̆as, let̆as muk içalişamt̆u, komolik na içalişam k̆onari, ama para hemus ç̆ut̆a meçamt̆es. Hemuş gale oxoristi unt̆u: Onaxu, oç̆u, gyariş oxenu, berepes oǯk̆omilu. Mitik guri var geçamt̆u oxorcaşi xalis. Xvala madulye do maxaçkalepeşi Hukumetik komendaǯk̆edu oxorcalepes. Oxorcaş moşletinuşeni ndğalepes noğapes do k̆olmanepes oteşkilaman berepeşi bağape, ogyarona do onaxonape. Hemute moişletinen oxorca do hemus aguren, açalişen dayrapes do k̆ult̆uraşi dulyas. Mteli dunyas 8 [maovrani] Mart̆is mazahmet̆epe gamulunan sok̆ağepeşa do goruman moşletinu mçalişu oxorcaşeni. Sovetyari Cumhuriyetepes 8 Mart̆i didi bayrami ikoman. Gonǯk̆uman ağani berepeş oxori do bağape, ogyarona do k̆lubepe.
[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, Çkuni Ç̆ara [Albonişi Supara], Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1932, (1932 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 2006]

Yarasa:
[…]
“Kızıl Lazistan Kolhozu”na dâhil olan çiftçilere durmadan sıtma bulaşıyor. Sıtma nasıl bulaşıyor?! Sıtmayı bulaştıran sivrisinektir; insana musallat olur, ısırıp sıtmayı bulaştırır. Böylece insan sıtmaya tutulmuş olur. Yarasa, akşamüstü ve geceleri ortaya çıkar; uçup sivrisinekleri yakalar, yer. Kırlangıç da sivrisinek ve sinekleri yer.
Hekimin dediği gibi hareket etmek gerekir:
–Ev temizlik ister. Tavanarasına ve duvarlara kireç sürmek gerekir.
Çanaoğlu Ömer, hekimin bütün bu dediklerini defterine not aldı. Eve gelince de anne ve babasına okuyup, anlatıp şöyle dedi:
–Artık biz de sağlığımızı böyle koruyalım!
Güneş:
[…]
Güneş yükseldi. Derken Horoz öttü. Nuri, kalkıp jimnastik yapıyor. Annesi; elbiseleri, yatağı güneşe çıkarıyor. Güneş ışığı ilaç gibidir; bütün mikropları öldürür. Evin pencereleri büyük olursa, güneş ışıkları içeri girip odaları temizler.
[…]
Dede, sırt sepeti örüyor. Sırt sepetiyle elma, lahana, soğanı eve taşıyorlar. Bugün emekçilerin imecesi var, birbirlerine gidip çalışıyorlar. “Kızıl Lazistan Kolhozu”nda herkes imeceyle çalışıp fazla eziyet çekmiyor.
[…]
Bugün mısır kırıyorlar. Delikanlılar, genç kızlar, herkes tarlaya gitti. Tarlada çalışıyorlar. Biz okuldaydık. Okulda dersimizi bitirdikten sonra biz de hep beraber tarlaya gidip onlara yardım ettik.
Öğrenci Anne:
Memnune, alfabe kitabını annesine götürdü:
–Hele, anne, kitabımızı oku!
Annesi okuyamıyordu, yazıyı bilmiyordu.
Memnune sordu:
–Anne, neden okuyamıyorsun?!
–Bizim zamanımızda kadınları okumaya göndermiyordular ki, kızım! Hocalar, bize okumanın kadınlara için ayıp olduğunu söylüyordu. Bizi karanlığa mahkûm ettiler. Öyle zamanlardı işte, evladım!
Memnune, annesine şöyle dedi:
–Anne, bundan sonra okula git! Büyükler için akşam okulları var. Oraya git, anne, orada öğren! Ben de sana yardımcı olacağım. Akşamları ikimiz birlikte okuyalım!
–İyi olur, canım evladım, gideceğim.
Annesi, şimdi her akşam yeni birşeyler öğreniyor, okuyor. Memnune de ona yardımcı oluyor.
Siz de böyle yapıyor musunuz?! Anne ve babanıza okumayı öğretin! Onlara kitabınızı okuyup fakirler için öğrenimin neden gerekli olduğunu izah edin!
Öğrenimli Olsunlar:
Memleketimizin esas sahibi işçi ve çiftçilerdir. İktidar onların elindedir. Bu sebeple şimdi her emekçinin okuma- yazmayı bilmesi gerekiyor. Lenin, sağlığında şöyle diyordu:
— İşçi ve çiftçiler, ülkemizin gerçek sahipleri oldukları için okumaları gerekir. Okumamış insan meseleleri kavrayıp karar veremez. Böylece de düşman onları bir güzel kandırır. Bizim inşa faaliyetlerimizin işçi ve çiftçilerin içinden çıkmış mühendis, tarım uzmanı ve öğretmenlere ihtiyacı var. Bu sebeple okuma-yazmayı öğrenmek- öğretmek için memleketimizin her tarafında bir mücadele var. Bunun için de iktidarımız; çocuklar ve yetişkinler için yeni okullar açıyor, kültür kulüpleri ve yüksekokullar inşa ediyor. Şiarımız: “Öğrenimli olsunlar!”.
Akşamleyin:
Saniye, babasına şöyle seslendi:
–Baba, sen okuma- yazmayı neden bilmiyorsun?!
–Hey gidi, kızım, Lazca okuma- yazmayı öğrenmemiz için bize kim imkân tanıyordu ki?! Devrim öncesinde Lazca okuma- yazma yoktu.
Devrimden önceki zamanlarda Burjuvazi Hükümetinin küçük milletleri yok etmek istediğini, bunun için de küçük milletlere kendi dillerinde eğitim- öğretim vermediğini babası Saniye’ye bir güzelce anlattı.
Hocalar da şöyle diyordu:
–Aman aman, Lazca okuma- yazmayı öğrenmeyin, bu büyük günahtır!
Emekçileri işte böyle kandırıyorlardı.
Saniye, babasına sordu:
–Neden öyle yapıyordular ki?!
–“Okuyunca ayaklanırlar; fabrikamızı, toprağımızı elimizden alırlar,” diye düşünüyordu zenginler. O sebeple de emekçilere öğretim- eğitim hakkı tanımıyordular.
Devrim Öncesi Eğitim- Öğretim:
Bugün Kadir’in annesi de derse geldi. Öğretmen, çocuklara eğitim- öğretim faaliyetlerinden bahsediyordu.
Kadir’in annesi derste şunları söyledi:
–Öğrenmek çok faydalıdır, daima öğrenin, çocuklar! Günümüzde öğrenmek çok kolay! Fakat Devrim öncesi böyle değildi.
Öğrenciler sordu:
–Nasıldı?!
Öğretmen ve öğrenciler Kadir’in annesine yalvardılar:
–Ne olur, bize anlatın! Devrim öncesi eğitim- öğretim faaliyetleri nasıl oluyordu?!
Kadir’in annesi razı oldu:
–Çocuk, altı yaşına gelince annesi, çocuğu okula götürüp hocaya teslim ediyordu. Eğer zenginin çocuğuysa, annesi, hocaya şöyle diyordu: “Peynir, sana Abaza peyniri getirim!” Fakirin çocuğuysa, annesi, hocaya: “Canım hoca, imecen olduğunda sana yardım edeceğim, çocuğuma göz kulak ol!” deyip çocuğunu teslim ediyordu. Hoca, zenginin çocuğuna elma, portakal, küme, artık ne istiyorsa, onu ikram ediyordu. Fakirin çocuğuna ise durmadan sopa atıyordu. Çocuk ağlaya ağlaya evine gidiyordu. Ertesi gün çocuk, “ben artık öğrenmeye gitmiyorum,” deyip ağlıyordu. Zavallı annesi, çocuğu bir daha okula götürüp hocaya yalvarıyordu: “Çocuğumu dövme!” Hoca da anneye şöyle diyordu: “Sen artık çocuğuna hiç karışma! Bu çocuğun eti artık benim, kemiği senin! Hocanın vurduğu yer Cehennemde yanmaz!” Hoca, masanında önünde oturuyor. Büyük de bir sopası var, öğrencilere kadar ulaşıyor. Çocuğu karşısına geçirip günde on defa sopa atıyor. Öğrencilerden biri, Lazca bir şey söylediğinde, hoca, ona bağırıp şöyle diyordu: “Lazca konuşma!” Sonra da sopa atıyordu. Eğitim- öğretim eskiden böyleydi. Dayak, yalnızca dayak!
[…]
İlkbahar Geliyor:
İlkbahar geliyor! Herkes toprağı kazımaya hazırlanıyor. Kolhozumuzdaki tek konuşma mevzusu ilkbaharda tohum ekim faaliyetleri. Toprağı erkenden kazıyın! Bir tek gün bile boşa geçmesin! Kolhoza dâhil olan çiftçiler tütün tohumu hazırlıyorlar. Ellerinde hiç fide yok. Rasim’in ekibi fidan için toprağı kazıyor; çitle çeviriyor. Herkes birlikte çalışıyor. [Toprağı erkenden kazı, ürünün verimli olacak!]
Biz de Çalışıyoruz:
Piyonerler, sebze- meyve bahçesi oluşturmaya karar verdiler. Biz komsomollar da razı olup piyonerlerle bahçede çalışıyoruz. Okulun yakınında bize tahsis edilmiş bir arazimiz var. Bugün kolhoz başkanlığına gidip kazıma konusunda talepte bulunduk. Kolhoz başkanlığından “iyi olur, size yardım edeceğiz,” dediler, – sabahleyin bir kazıma aleti göndereceğiz. Fakat, çocuklar, bahçeniz örnek olsun!” Bugünden sonra hergün bahçemizde çalışacağız. Lâhana, soğan ve diğer farklı sebzeleri ekip biçeceğiz.
Annelere Yardım Edelim:
Bugün piyonerler istişare toplantımız vardı. Oymak önderimiz, ilkbaharda ekim faaliyetleri konusunda bizi bilgilendirdi. Kolhozumuzun ayrıntılı bir planı var. Tütün ekmek gerekiyor, bahçe oluşturmak, bu yıl büyük de bir bağ oluşturmak gerekiyor: İncir, erik, fındık ekiyorlar. Çalışmalarımız için fazla insana ihtiyaç var.
Oymak önderimiz sordu:
–Çalışacak bu kadar insanı nereden bulacağız?! Nereden bulacağımızı biliyor musunuz, çocuklar?! Annelerimize yardım edelim, küçük çocuklarla biz ilgileneceğiz, onlarla oynayacağız!
Piyonerler razı oldu:
–Güzel olur!
–Biz komsomolar da piyonerlere yardım edeceğiz.
Zengin Hasan:
Kolhozumuzda o kadar güzel bir filelik yapılmıştı ki!
Bir gün Tevfik şöyle dedi:
–Zararlı danaburnu haşeresi hiçbir yerde kalmasın!
Tevfik daha sonra da fideliğe gitti. Güzelce inceledi. Zararlı danaburnu haşeresine fidelikteki hiçbir yerde rastlamadı. “Hele, biraz nefesleneyim,” deyip bir ağacın gölgesine oturdu. Biraz sonra ayak sesleri duydu. Bir de baktı ki Zengin Hasan, mandaları fideliğe doğru yönlendiriyor.
Tevfik bir köşeye saklanıp kendi kendine sordu:
–Acaba niçin böyle geliyor?!
Zengin Hasan gidip fidelik çitlerini tahrip etmeye başladı. Sonra da mandaları fideliğin içine yönlendirdi.
Tevfik saklandığı yerden fırladı. Hasan’a yaklaşıp sordu:
–Ne yapıyorsun?!
Zengin Hasan, sopa tutan elini Tevfik’e vurmak için kaldırdı.
— Burada ne yapıyorum?!
Tam da o sırada başkalarının konuşma sesleri duyuldu. Zengin Hasan korktu. Sanki mandalar, çitleri kendileri kırıp fideliğe kendi başlarına girmişler gibi bağırmaya başladı:
–Lanet olasıca mandalar, siz nereye girdiniz öyle?!
Tevfik bu olup bitenleri kolhoza dahîl olan bütün çiftçilere anlattı. Akşamleyin milis teşkilatına mensup görevliler geldi. Zengin Hasan’ı yakalayıp ifadesini almak üzere merkezlerine götürdü.
Toprağı İlk Kazıma Günü:
Çocuklar bugün erkenden kalkıp koşa koşa okula gitti. Kolhoza dâhil olan çiftçiler bir o yana, bir bu yana karınca gibi koşuşturuyorlar. Kolhoz başkanlığı binası da baştan aşağıya süslenmiş, afişler yapıştırılmış: “Tohumlama- ekim planını gerçekleştiriyoruz!”/ “Yaşasın toprağı ilk kazıma ve Kolhozun Emek Bayramı!
Herkes toplandıktan sonra, kolhoz başkanlığı yetkilisi konuşmaya başladı:
–Arkadaşlar! Bugün Emekçiler Bayramı. Kazımaya, kazmaya ve tohum ve fideleri ekmeye başlıyoruz. Hocalar, “olmaz Kurban Bayramı geldi, günah,” diyorlar. Ama biz onlara hiç kulak asmıyoruz. Biz, sosyalizmi inşa edenleriz, bizim bayramımız Emek ve Mücadele Bayramı 1 Mayıs! Şimdi herkes toprağı kazımaya, herkes iş başına. […]
Toprağı Kazımak:
Traktörler sabahtan akşama kadar durmadan çalışıyor. Bu demir atlar yorulmak nedir hiç bilmiyor. Traktör sesleri duyuluyor. “Kızıl Lazistan Kolhozu”nda toprağı erkenden kazıyorlar. Bir yandan traktör toprağı kazıyor, diğer yandan da atlarla toprağı kazıyorlar, nefes almadan çalışıyorlar. İşte kolhoza dâhil olmamış çiftçi, elinde çapasını tutuyor; kan ter döküyor, bunca eziyeti çekiyor. Çapayla ne olur ki?! Derin kazamıyor, onun için de ürünü verimli olmayacak. Kolhozun topraklarını kazımayı on beş günde bitirdiler; diğer işlerine başladılar. Kolhoza dâhil olmamış çiftçiler hâlâ tek başlarına topraklarını kazıyor.
Kolhoza dâhil çiftçiler karar aldı:
–Kolhoza dâhil olmamış fakir çiftçilere yardım edeceğiz!
Traktörle, pullukla kolhoza dâhil olmamış fakir çiftçilerin tarlalarına da gittiler. Çok kısa bir zaman içinde köydeki bütün işlerini tamamladılar.
Önceden kolhoza dahîl olmamış fakir çiftçilerden Ömer şöyle diyordu:
–Birlikte çalışmak verimli! Bir araya gelmeye ve imeceyle çalışmaya biz fakir çiftçilerin ihtiyacı var!
Fakir çiftçi Ömer böyle düşünüp kolhoza katılmak için ertesi gün istidasını verdi. […]
Sovyetin Olmadığı Yerlerde:
Çen-Tsi dokuz yaşında; bir ipek fabrikasında çalışıyor. Akşam evine yorgun argın ve aç biilaç geliyor. Yorgunluktan hep uyuyor. Çen-Tsi’ye fabrikada çok az bir para veriyorlar. O parayla ancak azıcık çürük pirinç satın alınır.
Jim ise siyahi bir işçi; ülkesi Afrika. Jim daha küçücük bir çocuk ama bir işçi. Toprağın altında, hiç ışığın olmadığı maden ocaklarında bütün günü geçiyor. Maden ocaklarının karanlığında Jim’in gözleri ağrıyor. Jim, hergün zenginlere beddua ediyor.
Bir Mayıs:
[…]
Bugün 1 Mayıs. Dünyanın bütün emekçileri bayram yapıyor. Sovyet Cumhuriyetlerinde işçi ve çiftçiler mutlu; şarkılar söyleyerek sokaklara çıkıyorlar. Bujuvazinin hâkim olduğu ülkelerde 1 Mayıs Bayramları hiç de böyle olmuyor; 1 Mayıs Bayramı yasak. Fakat işçiler yine de işlerini güçlerini bırakıp sokaklara çıkıyor; gösterilere katılıyor. “Yaşasın 1 Mayıs!” şiarlarıyla korkusuzca, emin adımlarla işçi kortejlerine katılıyorlar.
Yaşasın 1 Mayıs:
Bugün 1 Mayıs! Erken kalkıyorum. Jimnastiğimi, banyomu yapıyorum. Annem de yemeği hazırlamış. Yemeğimizi yiyip beraberce dışarı çıkıyoruz. Yola koyuluyoruz. Annem kolhoz başkanlığına, ben okula gidiyorum. Çocukların hepsi bayrama hazırlar. Ben, Ali ile beraber bir pankart taşıyorum. Pankartta şöyle yazıyor:
“1 Mayıs, Dünyanın Bütün Emekçilerinin Bayramıdır. Yaşasın 1 Mayıs!”
Biz bütün öğrenciler trampetleri çalarak kolhoz başkanlığına gidiyoruz. Orada herkes toplandıktan sonra da Köy Sovyeti’ne gidiyoruz. Köy Sovyeti’nin önünde herkes toplanıp, şarkılar, marşlar söylüyor, horona duruyor. Sonra da bir toplantı yapıp 1 Mayıs Bayramı’nın anlam ve önemini bize anlatıyorlar.
Robert Smith:
Robert Smith tam altı aydır işsiz. Evsahibi de evinden attı. Robert Smith sokakta kaldı. Her gün aş hanenin önünde bedava yavan bir tas çorba ve bir parça ekmek için sıraya giriyor. Üzerine gazete kâğıdı örtüp bulvardaki bir bankın üstünde uyuyor. Robert Smith’in elbiseleri eskidi, pabuçları parçalandı. Robert Smith’in tek düşüncesi var:
–İş arayayım!
Gel gör ki iş nerede?! Amerika’da oniki milyon işsiz var. Robert Smith ne yapsın?! Ölsün mü?! Hayır, Robert Smith yaşamak istiyor.
Yaşasın Sovyetler:
Almanyanın işçileri flamalarıyla sokaklara çıktı. Flamalarında şöyle yazılı: “İş arıyoruz! Karnımız aç!”
Şimdi de çocukların korteji geçiyor. Bunlar küçük yaştaki işçiler; yüzleri soluk, ağırbaşlı.
Çocuk işçiler, kortejlerinde şiarlarını haykırıyor:
–Kahrolsun çocuk emeği sömüren sermayedarların fabrikaları! Çocukları okula gönderin!
Bir başka kortej de şiarlarıyla geçiyor:
–Yaşasın bütün dünya proleteryasının gücünü gösterme günü: 1 Mayıs!
–Yaşasın bütün dünyanın Ekim Devrimi!
–Kahrolsun sermayedarlar! Yaşasın Sovyetler!
Polisler bağırıp cop kullanıyor:
–Geri dönün!
–Bizler, komsomollar ve piyonerler, işçi ve emekçilerin çocuklarıyız!
Dünyanın bütün emekçileri, düşmanları sermayedarlarla mücadele ediyor. Bu mücadelenin önderi Komünist Parti’dir. Bir araya gelen gençler Komünist Partide örgütlendi. Emekçilerin çocukları büyüklerine mücadelelerinde yardım ediyor. Her piyoner, işçi ve çiftçilerin neden mücadele ettiklerini biliyor; bütün dünya proleterlerinin aynı düşünce ve amacı taşıdıklarını biliyorlar. Beyaz, siyah, sarı ırklardan işçi ve çiftçiler hep birlikte tek yürek hâlinde, el ele vererek dünyada yeni bir hayatı inşa etmek için mücadele ediyorlar. Emekçiler, farklı dilleri konuşuyorlar ama hepsi de aynı işi yapıyor, aynı şekilde düşünüyor. Sovyet, Komünist, Komintern’in ne anlama geldiğini hepsi biliyorlar.
Kreş:
Kolhozda yapacak o kadar çok iş var ki! Tütün ekmek, çapalamak, ipek böceğiyle ilgilenmek, inekleri sağmak ve bundan başka yapılması gereken pek çok iş! Herkes tarlada çalışıyor. Kadınlar da tarlada çalışıyor. Piyonerler, kararlarını hayata geçirmek için bir çocuk parkı düzenlediler. Hükümet de onlara yardım edip bir kreş inşa etti. Şimdi kadınlar işe giderken bebeklerini kreşe bırakıyorlar. Kreşteki bebeklerle çok iyi ilgileniliyor. Zamanında yemekleri yediriliyor, zamanında uyutuluyor. Bebekler kilo aldılar. Piyoner ile komsomolların da çok işi var; kimi tarla işlerine yardım ediyor, kimi bebeklerle ilgileniyor, oynuyor. Annelerimiz artık rahat; çalışmak şimdi onlara daha iyi geliyor. Akşamleyin tarladan gelip bebeklerini evlerine götürüyorlar. Kolhozumuzdaki kreş ve çocuk parkı faaliyetleri işte böyledir.
+
Burbu:
[…]
“Mç̆ita Lazistani”-s na renanpes çxe dido ağoden. Çxe mute ağoden? K̆orğoni ren, hemuk çxeşi ağu numers. K̆oçis noxedun, numxors, çxeşi ağu doskidun. Hemute çxe ağoden. Burbu lumcis do seri putxun, k̆orğoni ç̆opums. Mşkirdonikti k̆orğoni do mç̆aci imxors. Hekimis nusimini, hemuk na tkumers-steri oxenu oxenu unon:
–Oxori skanis opağu unon. Ç̆eri do k̆odapes k̆irite osumu unon. Hemute muçitur.
Ç̆anaşi Omerik, hekimik na tku-steri mteli-xolo donç̆aru. Oxori muşis nana do babas uk̆itxu, oxoǯonapu do tku:
–Haǯi çkuti pçvat sağlamoba çkuni!
Mjora:
[…]
Mjora kextu. Mamulik kodik̆iu. Nuri isels do jimnastik̆a ikoms. Nanak dolokunu, oncire mjoraşa gamimers. Mjoraşi te ç̆amisteri ren. Hemuk oxroʒk̆inams mteli mik̆robepe. Oxorişi pencere didi ren na, mjoraşi te amulun do pağums odape
[…]
P̆ap̆ulik k̆alati şums. K̆alatite uşkuri, lu, k̆romi oxorişa mendimelan. Handğa noderi ikoman, arti-k̆atişa nulunan do içalişaman. “Mç̆ita Lazistani”-s mtel noderite içalişaman do dido ezieti var ǯoruman.
[…]
Handğa lazut̆i t̆axuman. Biç̆epe, bozope mteli-xolo onaşa mendaxtes. Onas içalişaman. Çku doguronis biguramt̆it. Dersi doboçodinit-şk̆ule isa onaşa bidit do mevuşvelit.
Nana-Mamgure:
Memnunek albonişi supara nanaşa niğu do tku:
–Hele, nana, ik̆itxi çkuni supara!
Nanas va ak̆itxu, hemus ç̆ara var uçkit̆u.
–Muşeni ç̆ara var gak̆itxen?- k̆itxu Memnunek.
–Çkuni oras, oxorca ok̆itxuşa va naşkumert̆es, bozo çkimi!- dotku nanak,-ok̆itxu oxorcaşeni oncğore renya, xocapek miǯumert̆es do uk̆itxu, mǯk̆upobas domit̆alamt̆es. Haşo zamani t̆u, bere çkimi!
–Nana, si haǯi idi oguruşa,- uǯumert̆u nanas Memnunek,- Lumcineri oguru ren didilepeşeni. Hek idi, nana, hek iguri. Mati si megişvelare. Juriti limcis bik̆itxat!
–K̆ayi iven, şurimşine bere çkimi, bidare.
Haǯi k̆ata lumcis nanak igurams, ik̆itxums do Memnunek mus nuşvelams.
Tkvati haşo ikomt̆iti? Ogurit nana do baba tkvanis, uk̆itxit supara do oxoǯonapit mot unon umutelepeşeni oguru.
K̆itxeri T̆an:
Çkuni ǯalonaşi mance- madulye do maxaçk̆alepe renan. Mutepeşi xes ren Hukumeti. Hamuşeni haǯi k̆at̆a mazahmat̆es onç̆aru-ok̆itxuşi oçkinu unon. Leninik zop̆ont̆u: Madulye do maxaçkalepe çkuni ǯalonaşi asli mance na t̆anşeni, mutepes unon k̆itxeri ovapumu. Uk̆itxus hukmi va axenen: Duşmanik k̆ai xeşa moğordinasen. Çkuni ok̆odus, madulye do maxaçkalepes na gamaxtes inceneri, agronomi do magurapale dido uk̆orems. Ham gurişeni, çkunda iri k̆ele, onç̆aru-ok̆itxuşi oçkinuşeni ok̆ok̆idinu ren. Hamuşeni Hukumetik gonǯk̆ums berepe do didilepeşeni ağani doguronepe, k̆oduman k̆lubi do mağala mektebepe. –Mteli k̆itxeri t̆han! Hasteri ren lozungi çkuni.
Lumcis:
–Baba,- ducoxu Saniyek,- si mot var giçkin Lazuri onç̆aru do ok̆itxu?
–Ç̆e, bozo çkimi!- tku Saniyeşi babak,- Lazuri oguruşi izni mik momçamt̆es? Ǯoxle var t̆u Lazuri onç̆aru do ok̆itxu.
Saniyes baba muşik koxoǯonapu ki, ǯoxleni oras, burjuazişi Hukumetik ç̆ut̆a miletepeşi gondinu unt̆u do hamuşeni mutepeşi nenate oguruşi izni var meçamt̆u. Xocapekti zop̆ont̆es:
–Lazurot onç̆aru do ok̆itxu mo iguramt, didi k̆rima renya!
Haşote moğerdinamt̆es mazahmet̆epe.
–Mot haşo ikomt̆es?- k̆itxu Saniyek.
–K̆itxeri t̆anşi, kyedgitanoren, fabrik̆a, let̆a goǯomiğanoren do, haşo isimadept̆es zenginepek do hamuşeni oguru var meçamt̆es.
Ǯoxleni Oguru:
Handğa dersişa K̆adirişi nana komomtxu. Dersis, mamgurapalek oguruşeni berepes uǯumert̆u.
–Oguru k̆ayi ren, igurit, berepe!- tku K̆adirişi nanak,–haǯineri oguru dido k̆olayi ren. Ǯoxle haşo var t̆u.
–Ama muç̆o t̆u?- k̆itxes berepek.
Mamgurapalek berepek̆ala K̆adirişi nanas oxveǯes:
–Ǯoxle muç̆oşi oguru t̆u, domiǯvit!
K̆adirişi nana razis divu do berepes p̆aşura duǯu:
–“Bere aş [6] ǯaneri divaşk̆ule nana muşik k̆ap̆ulas mok̆ideri doguronişa mendiyonamt̆u, edo xocas komeçamt̆u. Zenginişi bere t̆u na uǯumert̆u ki: K̆vali, Abazuri k̆vali komogimerya. Fuk̆araşi bere t̆u na, xoca, şurimşine, noderi giğut̆aşi, megişvelareya do, bere çkimis oǯk̆ediya!- do bere xocas komeçams. Xocak zenginişi beres uşkuri, p̆art̆ok̆ali, kyume mutxani unon komeçams, fuk̆araşi beres biga geçams. Bere mgariner- mgarineri oxorişa mendulun. Majurani ndğas berek, -oguruşa va mebulurya,-do imgars. A çkva, zavali nana muşik bere oguronişa mendiyonams do xocas oxveǯams: — Bere mo geçamya! Xocak uǯumers: –Skani beres çkva va k̆atur! Ha bereşi xorʒi çkimi ren do ili skani ren. Xocak na geças sva Cennemis va iç̆venya! Xocak haǯi st̆oliş ǯoxle koxen do didi omç̆ek̆ale kuğun. K̆at̆as nunç̆işun. Edo ndğas goloyonams do vit [10] fara baxums. Mitik Lazurot dotku na, becğams xocak:–Lazurot mo tkumer!- do dobaxums. Haşo t̆u oguru. Xvala obaxu do obaxu. […]
Mulun Purkinora:
Mulun purkinora! İrik ontxoruşa xazirums. Çkuni k̆olmanis osinapu ren xvala purkinoraşi otaşuşeni. Ordo ntxorit! Ar ndğa var gondunas! Çkuni k̆olmanurepe tutunişi tasi xaziruman. Norge vanoren. Rasimişi brigadak norguşeni let̆a ntxorums, ğoberi ğobums, mtelik artot içalişaman.[Ordo let̆a ontxori, monoçane k̆ayi dogavasen!]
Çkuti Biçalişamt:
P̆ionerepek ont̆uleş oxvenuşeni kagonk̆vates. Çkuti Ok̆tyabrulepe razis dobivit do haǯi p̆ionerepek̆ala ont̆ules biçalişamt. Doguronişe xolos ar meçkineri sva komiğunan. Handğa k̆olmanişi ti-gemçalobaşa bidit do ontxoruşeni boxveǯit. –K̆ayi iven!- domiǯves ti-gemçalobas,-Megişvelaten. Ç̆umen ar mantxorale meboşkvaten. Ama, berepe, ontule tkvani oǯiramuşi t̆as! Haǯişk̆ule çku k̆at̆a ndğas, ont̆ule çkunis biçalişaten. Lu, k̆romi, çkvadoçkva zamzavati borgaten.
Mebuşvelat Nanapes:
Handğa p̆ionerepeşi ok̆onç̆inu miğut̆es. Borgoşi goǯoncğonerik purkinaşi oxaçkuşeni miǯumert̆es. Çkuni k̆olmanis didi p̆lani uğun. Tutuniş orgu unon, getasule oxenu, hanǯodidi bağiti oxenuşi ren: Luği, omuri, ntxiri orgaman. Dido k̆oçi unon oçalişuşeni.–So bžirat mç̆alişu k̆oçi? Haşo tku goǯoncğoneri çkunik. –Kogiçkinani so bžiraten, berepe? Nana çkunepes mebuşvelat, ç̆ut̆a berepes boǯk̆edaten, bisteraten mutepek̆ala. –K̆ayi ren! Razis dives p̆ionerepe. Çkuti Oktyabrulepe mebuşvelaten p̆ionerepes.
Xasani– Xampa:
Çkuni k̆olmanis, hak̆o mskva norgepuna xeneri ren. Ar ndğas Tofik̆i: –Ğvap̆a soti var t̆as!- do norgepunaşa idu. K̆ayi xeşa goǯk̆edu, doʒadu mteli mžgalepes, ğvap̆a soti var ažiru. –Hele mʒika mobişvaca!- docaş tude kodoxedu. Mʒika oraşk̆ule adimişi sersi ognu. Mendaǯk̆eduşi, Xasani- Xampak camuşis gyotxozun do norgepunaşa gza dokaçams.–Mot mulun p̆ea- do Tofik̆i dot̆k̆obu. Xasani- Xampa ğoberişa mextuşi, oǯk̆us kogyoç̆k̆u. Doǯk̆uşk̆ule camuşepe kamaşku. Keʒxontu Tofik̆i do–Mu ikom?- k̆itxu do xampaşa konoxolu,-hak mu bikom- do ç̆epxe na okaçun xe geçamuşa keǯazdu. Ham anis k̆oçepeş osinappuşi sersi kognu. Aşkurinu xampas. –So kamaxtit, veranepaya! Do camuşepes ourus kogyoç̆k̆u, mitam camuşepe muşeborot kamaxtes. Tofik̆ik mteli-xoloşeni k̆olmanurepes duǯu. Lumcis miliʒioneri komoxtu, Xasani-xampa oç̆opu do mendiyonu.
Maartani Ontxoruşi Ndğa:
Handğa berepe ordo keyseles do k̆ap̆ineri- k̆ap̆ineri doguronişa ides. K̆olmanurepeti hem k̆ele, ham k̆ele dumç̆k̆usteri unk̆ap̆unan. Ti-gemçaloba ma ren oxori moǯopxeri ren, p̆lak̆at̆epe noç̆abunan: “Tişa-mobiyonamt otasu-orguşi p̆lani. Mteli Onapeşa!”/ “Skidas Maartani Ontxoruşi do K̆olek̆t̆iviş Zahmet̆işi Bayrami!”/ Mteli-xolo kok̆oibğeşk̆ule, k̆olmanişi ti-gemçalobaşi umçanek otkuşi nenas kogyoç̆k̆u.–Manebrape! Handğa mazahmet̆epeşi bayrami ren. Çku geboç̆k̆amt ontxorus, oxaçku do orgus. Xocapek zop̆onan ki: Var iven K̆urban Bayrami komoxtu, k̆rima renya! Ama çku var mebusiminamt. Çku soʒializmişi mak̆odalepe boret, çkuni bayrami, zahmet̆iş do ok̆ok̆idinuşi bayrami ren–Maartani Maisi. Haǯi mtelik ontxoruşa, mtelik dulyaşa. […]
Ontxoru:
Ç̆umanişe lumcişakis içalişaman t̆rakt̆orepek. Uç̆k̆inderi renan k̆ik̆inaşi ʒxenepe. T̆u-t̆u-t̆u… İgnapen t̆rak̆t̆orişi sersi. Ordo ntxoruman “Mç̆ita Lazistani”-s. Ar k̆ele t̆rak̆t̆orik ntxorums, majurani k̆ele ʒxenepete ntxoruman, k̆ap̆ineri dulya ikoman. Ehe ntxorums k̆olmaniş gale na renk, bergi xes dokaçeri. Upi geçams. Hak̆o ezieti ǯorums. Bergite mu iven?! K̆ut̆ali var antxoren, hamuşeni monoçaneti k̆ayi var avasen. K̆olmanis vit̆oxut [15] ndğas ontxoru doçodines. Majurani dulyapes kogyoç̆k̆es, xvala na renk xolo ntxorums.–Mebuşvelat k̆olmaniş gazle n arenan fuk̆arapes!- k̆agonk̆vates k̆olmanurepek. T̆rakt̆orite, k̆otanite ides fuk̆arapeş onapeşa. A şvacis ontxoru doçodines mteli oput̆es. –Nebra oçalişu k̆ayi renya. Ok̆omotu do noderi, hentepe fuk̆arapes uk̆oreman! -Haşo nisimadu fuk̆ara Omerik do majurani ndğas, k̆olmanis amaxtimuşeni oxveǯinu komeçu. […]
Hek, So Va Ren Soveti:
Çen-Ʒi çxoro [9] ǯaneri ren. Muk met̆akseşi fabrik̆as içalişams. Oxorişa mendulun guri- moxtimeri do mşkorineri. Oç̆k̆indinute Çen-Ʒis p̆anda anciren. Cen-Ʒis oçalişuşi para ç̆ut̆a meçaman, dido ç̆ut̆a, hemute xvala kʒaperi pricişi ar xepa iç̆k̆omen. Jimi- ar uça negri ren. Dobadona muşi Afrik̆a ren. Jimi ç̆uç̆ut̆a ren ama artuk madulye ren, Let̆aş tude, şaxt̆apes, so te çkar va ren, ndğa muşi mek̆ulun. Şaxt̆aşi mǯk̆upobate Jimis tolepe aç̆un. Jimik k̆at̆a ndğas zenginepes mejaçams.
Maartani Maisi:
Handğa Maartani Maisi. Mteli dunyaşi mazahmet̆epek ikoman mutepeşi bayrami. Sovetyari Cumhuriyetepeşi ok̆ok̆atus madulye do maxaçkalepe xeleri, obirute gamulunan sok̆ağepeşa. Haşo va ren burjuazişi ǯalonepes. Hek Maisişi Bayrami yasaxi ren. Ama madulyepek met̆k̆omelan dulya oxenu, gamulunan sok̆ağepeşa do zorite mendulunan demonstraʒiaşa.–Skidas Maartani Maisi!- Ocoxinute, uşkurne, k̆ap̆et̆i adimite nulunan madulyepeşi svarelepe.
Skidas Maartani Maisi:
Handğa Maartani Maisi! Ma ordo kebiselam, jinastik̆a bikom, k̆ayi xeşa bibonum. Nanasti gyari xaziri uğun. Bimxort, isa gamabulurt do gza bokaçamt, nana k̆olmaniş ti-gemçalobaşa, ma doguronişa. Berepe mteli xaziri renan. Ma, Ali-k̆ala ar didi p̆lak̆ati bokaçam. Hemus ç̆areri ren: “Maartani Maisi- Mteli Dunyaş Mazahmet̆epeşi Bayrami ren. Skidas Maartani Maisi!” Mteli mamgurepe, daulite mebulurt ti-gemçalobaşa. Hek mteli kok̆oibğeş- k̆ule obirute oput̆eş Sovetişa mendabulurt. Sovetişe xolos mteli ok̆oibğenan, ibiran, xoronaman. Ok̆ule ok̆obğala ikoman do Maisiş bayramişeni oxoǯonopaman.
Robert Smit̆i:
Aş tutas Robert Smit̆i udulyeli ren. Oxor- mancek oxoris kogamoçku do Rober Smit̆i sok̆ağis kodoskidu. K̆at̆a ndğas, muk dodgitun nobetis upareli ogyaronaş ǯoxle do ezdims tutxu çorba do kovalişi parça. Muk incirs bulvarişi gelaxunonis, gazeta motumaleri. Robert Smit̆işi dolokunu dvamcvelu, modvalu dubruǯu. Robert Smit̆is xvala ar fikiri uğun: “Dulya dobgora!” Ama dulya va ren. Amerik̆as vit̆ojur milioni udulyeli ren. Robert Smit̆ik mu vas?! Ğurasi?! Var, Robert̆ Smit̆is oskidinu unon.”
Skidan Sovetepe:
Bandarapete kagamaxtes sok̆ağepeşa Alemaniaşi madulyepe. Bandarepes ç̆areri ren: “Dulya bgorumt! Çku mamşkorinenan!” Nulunan berepe. Hentepe ç̆ut̆a madulyepe renan. Mutepes uğunan peri geǯurdineri do ciddi nunk̆upe. “Yeç̆k̆odas berepeşi monk̆a zahmet̆i semayecepeşi fabrik̆apes! Berepe doguronişa mendoçkvit!”-Haşo ucoxuman berepeşi svarelepek. A çkva nulunan.
–Skidas Maartani Maisi, mteli dunyaş p̆rolet̆ariat̆işi menceliş oǯk̆omiluşi ndğa!
–Skidas mteli dunyaşi Oktyabri!
–Yeç̆k̆odan sermayecepe! Skidan Sovetepe!
–Qak̆onaxtit!-uraman p̆olisepek.
Lastik̆işi bigak içalişams do içalişams. Çku Oktyabruli do p̆ionerepe, Madulye do maxaçkalepeşi boret berepe! Mteli dunyaşi mazahmet̆epek ok̆obunan mutepeşi duşmanepe- -sermayecepe-k̆ala. Ham ok̆ok̆idinuşi goǯoncğoneri ren K̆omunist̆işi P̆art̆ia. Ağnemordalepekti kok̆oinç̆es ar teşkilatis-ağanmordalepeş k̆omunist̆işi ok̆ok̆atus. Mazahmet̆epeşi berepek nuşvelaman didilepes mutepeşi ok̆ok̆idinus. K̆at̆a p̆ioneris uçkin mot ok̆obunan madulye do maxaçkalepek. Hemus uçkin ki, mteli dunyaşi p̆rolet̆arepes uğunan ar osimadu, ar gurişgedvalupe. Kçe, uça, siyah, sari madulye do maxaçkalepek ok̆obunan ar gurite, xe-ok̆ok̆lieri, ağani oskedinuş oǯopxuşeni. Airi- airi nenapete isinapaman mazahmet̆epek, ama irik ar dulya ikoms, irik ar isimadems. İris kuçkin mu tkvala ren: Soveti, K̆omunist̆i, K̆omint̆erni.
Berepeşi Baği:
Didi oçalişu ren k̆olmanis. Tutuniş orgu, omolu, met̆akseş munt̆uris oǯk̆omilu, pucepeş onç̆valu do haşo hemuşen çkva oçalişonepe. Mtelik onas içalişams. Oxorcalepeti onas renan. P̆ionerepek, mutepeşi gonk̆vatu tişa moyonu doves berepeşi meydanik̆a. Hukumetikti nuşvelu do dovu berepeşi baği. Haǯi oxorca dulyaşa nulut̆aşi, bere muşi bağişa mendiyonams. Bağis berepes k̆ayi oǯk̆enan. Mui oras gyari çaman, onciraman. Dimgvanes berepe. P̆ionerepe do Ok̆tyabrulepes dido dulya uğunan, mik onaşi dulyas nuşmelams, mik berepek̆ala isters. Çkuni nanape haǯi raxati renan. Oçalişuti k̆ai nulun. Lumcis onaşe mulunan do berepe oxorişa mendiyonaman. Haşo ren k̆olmani çkunis baği do meydanik̆aşi dulya.

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, Çkuni Ç̆ara [Albonişi Supara], AbazastaniÖ. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1932, (1932 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 2006]

Ağ:
Ağ büyüktür. Ağın yanında ne var? Ağın yanında bir sepet var. Sepette ne var? Sepette olanı nereye götürüyorsunuz?
–Baba, ben ağ istiyorum.
Musa, ağı niçin istiyor?
[…]
Nuri, Musa ile yolda gidiyor.
–Musa, bak kelebek, kelebek!
–Ağ nerede?
–Çabuk, çabuk!
Nuri, ağı neden istiyor?
Balta:
–Baltayı nereye götürüyorsunuz?
–Balta, ormanda bize lazım, onun için götürüyoruz.
Balta ormanda size neden lazım?
–Orman nedir?
–Çok ağaçlıklı bir yerdir. Ormanda çok ağaç var.
–Ormanda hangi ağaçlar var?
–Ormanda çok ot var. İnekler gidip otluyor. Ormanda ayı, kurt, tilki var.
Köprü:
Ne büyük bir köprü! Vadide büyük bir köprü yapılmış. Çocuklara da köprü lazımdır. Ağaçları getiriyorlar; köprü yapmayı düşünüyorlar.
–Balta, balta nereye gitti?!
-Ne istiyorsun, ağaç mı istiyorsun?
–Çabuk, Nuri, çabuk, bana büyük ağaç lazım!
Vadide çabucak köprüyü kurdular. Çocuklar şarkılar söyleyerek bir o yana bir bu yana geçiyorlar; sevinçliler.
Kitap:
–Ben kitap okuyorum. Nuri, Nuri! Çabuk gel! Kitap okuyalım.
–Geliyorum, geliyorum. Sen kitabı oku!
–Kitapta bir resim var.
–Kitapta neyin resmi var?
–Resimde bir tavuk var.
İncir:
Evimizin yanında büyük bir incir ağacımız var. Ne zaman istersek incir yiyoruz. İncir çok lezzetli; arkadaşlarımı da çağırıyorum beraber yiyoruz. Sonra Arkadaşlar beni çağırıyor. Çok incir yiyoruz. Annem incirleri kurutuyor, havalar soğuyunca yiyoruz. Kurutulmuş incir de çok lezzetlidir. Bahçede çok mandalina var. Bahçede çok portakal da var. Sarpi köyünde çok mandalina ve portakal var. Sarpi köyünde portakalı çok yetiştiriyorlar. Salim, afişi getirip okudu:
–Mandalina ve portakal üretelim!
–Üretelim, çocuklar!
–Üretelim, hep üretelim, mandalina üreteceğiz!
Elma:
Derenin yakınında büyük bir bahçe var. Bahçede yetişmiş çok elma var. Bütün elmalar altın gibi parıldıyor. Bütün elmalar lezzetli! Elma bahçesine çocuklar geldi.
–Ne kadar da büyük elma!
–Ne kadar da lezzeti elma!
Çocuklar elma yiyorlar, oynuyorlar, şarkılar söylüyorlar; sevinçliler.
Çekiç ile Orak:
Çocuklar çekiç ile orak yapıyor. Dina, çekiç yapıyor. Nuri, orak yapıyor.
–Çekiç ve orakla ne yapıyorlar? Yan yana çekiç ve orak neyi sembolize ediyor?
–Bayrağı getir! Bayrak ne renk?
Yaşasın Bütün Dünyanın Ekim Bayramı:
–Herkes meydanlara! Ekim Devrimi günü geldi!
Her yerde şarkılar duyuluyor! Her yerde sesler yükseliyor:
–Yaşasın Ekim Devrimi!
[…]
Dünyanın Ekimi:
Devrim olduktan sonra yeni bir hayat ortaya çıktı. İşçiler için büyük binalar inşa ediyorlar. Bu binalar temiz, yüksek ve güzel. Her işçinin üç, dört odası var. Binanın içinde kültür kulübü de var. İstersen gidip kitap, dergi oku; istersen dama, domino oyna. Binanın çevresine ağaçlar diktiler. Binanın avlusunu büyük bir çiçekliğe dönüştürdüler. Komsomollar pek güzel öğreniyorlar. Odaları temiz. Ders esnasında öğrenciler sessiz; kimse ses çıkartmıyor. Kimse yüksek sesle konuşmuyor. Şimdi resim dersindeler. Herkes gül resmi çiziyor. Gül güzel bir çiçek. Kokusu uzaklardan duyuluyor. Gülün çok güzel kokusu var. Komsomollar, okulun çevresine gül çiçeği diktiler. Okulun avlusu güzel oldu. Her yer çiçeklendi.
Hekim:
Okula hekim geldi. Çocukları çağırıp şöyle dedi:
–Siz çalışkan olacaksınız. İyi işler yapacaksınız. Ama iyi iş yapmak için iyi yürek, iyi el gerekir.
Sizlerin güçlü olması gerekir. O sebeple hekime kulak verin!
Hilmi, hekimi dinliyor. Sabah erkenden kalkıyor, güzelce yıkanıyor, jimnastik yapıyor.
Hekim, Havva’ya şöyle dedi:
–Karyolada yalnız başına uyu! Temiz hava solu! Yatağını düzelt!
At:
Bu at babamın. Babam, atı çok seviyor. At da babamı seviyor. Babam, atı her gün tımar ediyor, bakımını yapıyor. At temiz, besili ve güzel. Babam, ata ne bakım yapılması gerekiyorsa bana öğretiyor. Babam, atla köyden kente iniyor. Kentten köye buğday unu, şeker ve makarna taşıyor.
Ayaklar:
Nuriye, Musa’ya sordu:
–Temiz oda iyi midir?
–Kuşkusuz, iyidir.
–Öyleyse, git ayakkabını silip odaya öyle gir!
[…]
Deniz:
Deniz güzeldir. Rengi de mavidir. Denizde gemiyle geziyorlar. Denizin içinde çeşitli balıklar yaşıyor. Denizde izmarit, barbunya ve kefal balıkları kaynıyor. Sarpi köylüleri balık Avlamak için denize açılıyor. Oralarda çok balık var. Ama biz denizden uzaktayız. Biz dereye gidiyoruz. Derede alabalık oluyor.
Güneş:
Güneş yükseldi. Horoz öttü. Nuri erkenden kalktı, yüzünü yıkadı, jimnastik yaptı. Yatağını dışarı çıkartıp havalandırdı. Güneş ışığının ne kadar faydalı olduğunu biliyor. Güneş ışığı bütün mikropları öldürür. Evin pencereleri büyükse, güneş ışığı içeri girip odayı temizler.
Kolektif:
–Kolektif ne anlama geliyor?
–İnsanların bir araya gelerek bir işi ortaklaşa yapmaları anlamına geliyor.
Biz öğreniyoruz. Hepimiz bir işi yapıyoruz. Bu bizim öğrenim kolektifimiz. Köydeki fakirler, kolektifin ortak mülkiyet işletmesini örgütlüyor.
–Ortak mülkiyet ne anlama geliyor?
–İnsanların evleri, toprakları, bütün malları ortak mülkiyettir. Ne büyük bir güç!
Ortak mülkiyet; içindeki toprak, makine ile çalışan sürülerin herkese ait olduğu işletmedir.
Ortak işletmeye kısaca kolhoz diyorlar. Kolhoza dâhil olanlara da kolhozcu diyorlar.
Fabrika:
Fabrikadan kolhozlar için makinalar; pulluk ve traktörler çıkarıyorlar. Fabrikalardan kumaşlar ile diğer ürünler, kibrit gibi kimyasal ürünler, şeker çıkıyor. Fabrika işçileri, köylere de gidip orada kolkoza dâhil çiftçi ve emekçilere işlerinde yardımcı oluyorlar. Kolhozdan fabrikaya işlenmek üzere pamuk, tütün ve meyve çıkıyor.
Lenin:
O, bizim önderimiz, öğretmenimiz ve dosttumuzdu. Dünyanın bütün komünistleri, dünyanın bütün işçileri ile ezilmiş milliyetleri Lenin’in yolunda ilerliyor. Lenin öldü ama onun çalışmaları yaşıyor.
Önceden Nasıldı Şimdi Nasıl:
Ali, Nuriye’ye sordu:
–Fabrikalar önceleri kimin elindeydi?
Nuriye cevapladı.
Ali yine sordu:
–Şimdi fabrikaların sahibi kim?
Nuriye cevap verdikten sonra Ali’ye sordu:
–Topraklar önceleri kimin elindeydi? Toprakların sahibi şimdi kimler?
Ali cevapladı.
Ali ile Nuriye birbirlerine nasıl cevap verdiler?
İşçi ve köylülerin Devrimden sonra zenginlerin ellerindeki fabrika ve toprakları kendi ellerine aldıklarını Ali ve Nuriye biliyor.
Artık fabrikanın sahibi şimdi işçidir. Toprağın sahibi ise emekçi köylüdür. Siz de böyle mi biliyor musunuz?
Eski Ve Yeni Hayat:
Devrim öncesi hayat zordu. Çalışanlara toprak yetmiyordu. Topraksız insan çoktu. Kiminin toprağı olsa da kendisine yetecek kadar değildi. Çalışan köylüler yarı aç yarı tok yaşıyorlardı. Köy yolları kötüydü ancak öküz arabalarıyla köylere çıkılıyordu. Bu, eskiden böyleydi. Şimdi artık öyle değil. Köylüler, köylerine otomobille çıkıyorlar. Herkesin kendisine yetecek kadar toprağı var. İmece yaparak çalışıyorlar. İmece yaparak çalışmak çok kolaydır. Köylüler, Lenin ve Stalin’in yolunda gidiyor.
Stalin:
Bolşeviklerin partisinin, bütün dünya işçi sınıfının ve sosyalizm inşasının önderi Stalin’dir. Stalin herkesten daha iyi bir Leninist’tir. Stalin, köylülere yeni hayatı gösterdi. Stalin, yeni imece tarzıyla çalışmayı gösterdi.
İnşa Faaliyetleri:
Her tarafta inşa faaliyetleri görüyoruz. Yeni binalar, kültür kulüpleri, okullar inşa ediyorlar. Önceden insan ayağının basamadığı yerlerde yeni kentler, fabrikalar, büyük Sovyet işlemeleri ortaya çıktı. Önceleri tarlaları götüren derelerde şimdi büyük elektrik istasyonları inşa ettiler. Her yerde inşa faaliyetleri var. Biz sosyalizmi inşa ediyoruz.
[…]
Biz, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinde yaşıyoruz. SSCB büyük bir devlettir. SSCB’de birçok milliyet yaşıyor. Her milliyet kendi cumhuriyetine sahiptir. Her milliyet kendi diliyle konuşuyor. Her milliyet kendi diliyle eğitim-öğretim görüyor. SSCB’de herkesin eğitim- öğretim görmesini mecburi hâle getirdiler. Sekiz yaşında olan çocuklar okula!
Bitiriyoruz:
Alfabe kitabımızı bitiriyoruz. Artık bütün harfler tanıyoruz. Onları yazmayı da biliyoruz. Ama alfabe kitabımızı atmıyoruz; saklayıp önümüzdeki yıl okula başlayacak kız ve erkek kardeşlerimize veriyoruz.
+
Mosa:
Mosa didi ren. Mosak̆ala mu noren? Mosak̆ala k̆alat̆i ren. K̆alatis mu noren? K̆alatis na ren so imert?
–Baba, ma mosa minon.
Musa mosa mot unon?
[…]
Nuri Musak̆ala nulun.
–Musa, parpali, parpali!
–Mosa so ren?
–Ordo, ordo!
Nuris mosa mot unon?
Arguni:
–Arguni so imert?
–Germas arguni minonan do mebimert.
–Germa mu noren?
–Didi ncalepuna- germa ren. Germas dido nca ren.
–Germas mu ncalepe renan?
–Germas dido tipi ren. Pucepe nulunan, cuman. Germas mtuti, mgeri, meli ren.
Xinci:
Mu didi xinci ren! Rubas didi xinci xeneri ren. Berepesti xinci unonan. Ncalepe moimelan, xinci oxenu guris mek̆ulunan.
–Arguni so idu, arguni?
Mu ginon, nca ginoni?
–Ordo, Nuri, ordo, didi nca minon.
Ordo dolorubas xinci kogondgines. Birapate nerepe xincis mek̆ulunan do mok̆ulunan, xelineri renan.
Kitabi:
–Ma kitabi bik̆itxam. Nuri, Nuri! Ordo moxti! Kitabi bik̆itxat.
–Mebulur, mebulur. Si kitabi ik̆itxi!
–Kitabis sureti ren.
–Mu sureti ren?
–Suretis kotume ren.
Luği:
Oxorik̆ala didi luği gemidginan. K̆arta oras luği bimxort. Luği dido nostoneri ren. Manebrapes bucoxum do isa bimxort. Ok̆ule berepek ma micoxuman. Luği dido bimxort. Nanak luği oxominams; ini dğalepe moxtais bimxort. Xomineri luği dido nostoneri ren. Bağis dido mandarina ren. Bağis dido portuk̆aliti ren. Mandarina do portuk̆ali Sarpis dido ren. Sarpulepek portuk̆ali dido orgaman. Salimik plak̆ata moiğu do ik̆itxu:
–Bomralat mandarina do portuk̆ali!
–Bomralat, berepe!
–Bomrolat, bomrolat, borgaten mandarina!
Uşkuri:
Ğalik̆ala didi baği ren. Bağis didouşkuri ren. Mtel uşkurepe orgo/ute randunan. Mteli uşkurpr nostoneri renan! Bağişa berepe komoxtes.
–Mu didi uşkuri ren!
–Mu nostoneri uşkuri ren!
Berepek uşkurepe imxornan, isternan, birapape ibiran, xeleri renan.
Languri do Xangami:
Berepek languri do xangami ikuman. Dinak languri ikums. Nurik xangami ikums.
–Languri do xangamite mu ikuman? Ok̆ok̆ateri languri do xangami mu işinen?
–Moiği bandara! Bandaras mu peri uğun?
Skidas Mteli Dunyaşi Oktyabri Bayrami:
–Mteli meydanişa! Komoxtu Oktyabriş İnk̆ilabişi Dğa.
İri k̆ele ignapen birapa. İri k̆ele ignapen sersi:
–Skidas Oktyabriş İnk̆ilabi!
Dunyaşi Oktyabri:
İnk̆ilabi divuşk̆ule ağani sokidinu komoxtu. Madulyepes didi oxorepe uk̆oduman. Oxorepe paği, mağali do mskva renan. K̆arta madulyes sum, otxo oda uğun. Oxorişi doloxe k̆lubi ren. Ginon na, kitabi, jurnali ik̆itxi. Ginon na dama, domino isteri.Oxorişi xolos-molos ncalepe kodorges. Oxorişi avlis didi pukurepuna doves.
Oktyabrulepek k̆ayi iguraman. Mutepeşi paği ren. Dersişi oras misa renan, mitik nena var eşimers. Mitik mağali sersite var isinapams. Osuretişi dersi uğunan. İrik gyuli osuretams. Gyuliş pukuri mskva ren. Şura muşi mendra ignapen. Didi k̆ayi şura uğun gyul-pukuris. Doguronişi xolos-molos Oktyabrulepek gyul-pukuri dido dorges. Doguronişi avli mskva divu. Mteli pukuroni ren.
Hekimi:
Doguronişa hekimi komoxtu. Hekimik berepes ducoxu do tku:
–Tkva dulyamxnu ivapurt. K̆ai dulya vaten. Ama dulya oxenuşeni k̆ayi guri, k̆ayi xe unon. Menceloni ovapumu gik̆oreman. Hayaşeni hekimis niucit!
Hilmik hekimis niucams: Ordo eyselams, k̆ayi-xeşa dibonams. Jimnasrik̆i ikums.
Hekimik Xavas uǯu:
–K̆arolas xvala inciri! Paği havate şuri moişvacini! Oncire skani konomskvani!
Ʒxeni:
Haya babaşi ʒxeni ren. Babak ʒxenik dido orums.Ʒxenikti babas orums. Babak ʒxeni k̆arta dğas uʒxons. Ʒxeni paği ren, mgvaneri do mskva ren. Babak, ʒxenis mu oxenu unon, ma mogurams.Ʒxenite baba noğaşa gyulun. Noğaşen ʒxeni muşite eşimers dik̆aş mkveri, şekeri do mak̆arina.
K̆uçxepe:
Nuriyek Musas k̆itxu:
–Paği oda k̆ayi reni?
–Helbet, k̆ayi ren.
–Haşo ren na, idi k̆uçxeşmodvalu dikosi do ok̆ule odas kamaxti!
[…]
Mzuğa:
Mzuğa mskva ren. Hemus caşperi uğun. Mzuğas k̆aravite gulunan. Mzuğaş doloxe çxomepe skidunan. Mzuğas azmalida, barbunya do gilare çxomepe renan. Sarpulepe çxomişeni mzuğaş doloxe amulunan. Hek çxomi dido ren. Çku mzuğaşen mendra boret. Çku ğalişa mebulurt. Ğalis k̆almaxa çxomi ren.
Mjora:
Mjora kextu. Mamulik kodik̆iru. Nuri ordo keyselu, nuk̆u dibonu do jimnastik̆i dovu. Oncire muşi, muk kogamiğu. Mjoraşi tenas mu menceli uğun hemus k̆ayi uçkin. Mjoraşi tenak mteli mik̆robepe oxroʒk̆inams. Oxorişi pencerepe didi renan na, mjoraşi tena amulun do odape pağums.
K̆olektivi:
–K̆olektifi mu tkvala ren?
–K̆olektivi artot mutu oxenuşeni ok̆ok̆atu ren.
Çku biguramt. Mtelixolok ar dulya bikumt. Haya çkuni oguruş k̆olektifi ren. Oput̆es na renan umutelepek k̆olektiviş mancenala oteşkilaman.
–Mancenala mu tkvala ren?
–K̆oçişi oxori, let̆a, mteli mali hemuşi mancenala ren. Mu mance ren!
K̆olektivişi mancenala hem mancenala ren namus doloxe let̆a, maşina do mçalişu cogi mtelişi ren.
K̆olektivişi mancenalas, mk̆ule otkute, k̆olmani uǯumelan. K̆olmanis narens k̆olmanuri coxons.
Fabrik̆a:
Fabrik̆as k̆olmanişeni gamimelan maşinape; kotani do t̆rak̆torepe. Fabrikas gamulun manifat̆ura, ebza, şekeri. Fabrik̆aşi madulyepe oput̆eşa nulunan. Heko k̆olmanurepe do mazahmet̆e oput̆arepes mutepeşi dulyas nuşvelaman. K̆olmanis fabrik̆aşeni gamulun pambuği, tutuni do meyve.
Lenini:
Heya kort̆u gyancğoneri, mamgurapale, dosti. Mteli dunyaşi komunist̆epe, mteli dunyaşi madulye do zeri milliyetepe Leninişi gzate nulunan. Lenini doğuru ama dulya muşi skidun!
Muç̆o Ort̆u do Muç̆o Ren:
Alik k̆itxu Nuriyes:
–Ǯoxle mişi xes fabrik̆ape t̆es?
Nuriyek nena gyukturu.
Xolo k̆itxu Alik:
–Haǯi fabrik̆apeşi mance mi noren?
Nuriyek nena gyukturuşk̆ule Alis k̆itxu:
–Ǯoxle let̆a mişi xes t̆u do haǯi let̆aşi mance mi noren?
Alik nena gyukturu.
Ali do Nuriyek artik̆atis muç̆oşi nena kogyuktures?
Ali do Nuriyes uçkinan ki, ink̆ilabi t̆u, madulye do oput̆arepek zenginepes fabrik̆a do let̆a uncubales do xe muşis keç̆opes.
Haǯi fabrik̆aşi mance madulye ren. Let̆aşi mance mazahmet̆e oput̆ari ren. Tkvati haşo giçkinani?
Mcveşi do Ağani:
Çetini t̆u ǯoxleni oskidinu. Mçalişupes let̆a var ubağut̆u. Ulet̆eli k̆oçi dido t̆u. Mis uğut̆uti na xolo hemus na unt̆u k̆onari let̆a var uğut̆u. Gverdi mşkorineri mçalişu oput̆arepe doskidut̆es. Oput̆epeşa gza çetini t̆u. Arabate eşulut̆es. Haya mcveşalas t̆u. Haǯi haşo va ren. Avt̆omobilite oput̆e mutepeşişa oput̆arepe eşulunan. Let̆a iris hemus na ubağunsteri uğun. Noderite içalişaman. Noderite oçalişu k̆olayi ren. Lenini do St̆alinişi gzate oput̆ari nulun.
St̆alini:
Bolşevik̆epeşi P̆art̆iaşi, mteli dunyaşi madulyeş sinifişi do soʒializmaş ok̆oduşi gyancğoneri St̆alini ren. St̆alini mtelişen k̆ayi Leninuri ren. St̆alinik oput̆arepes ağani oskidinu oǯiru. St̆alinik ağani noderulot oçalişu oǯiru.
Ok̆odu:
İri k̆ele bžirumt ok̆odu. K̆oduman ağani oxorepe, k̆lubepe, doguronepe. Ǯoxle k̆oçiş nok̆uçxeni na var t̆u svalepes keçkindes ağani noğape, fabrik̆ape, didi Sovetiş mancenalape. Ǯoxle onape na mendimert̆es ğalepes haǯi didi elek̆trik̆iş staʒionape. İri k̆ele ok̆odu. Çku p̆k̆odumt soʒializma.
[…]
Çku Sovetyari Soʒialistoni Cumhuriyetepeşi Ok̆onç̆alas pskidurt. SSCO didi devleti ren. SSCO-s dido milliyeti skidun. K̆arta milliyetis muşi cumhuriyeti uğun. K̆arta milliyetik muşi nenate isinapams. K̆arta milliyetik muşi nenate igurams. SSCO-s iris oguru mecburi doves. Mteli orvo ǯaneri narenan berepe Doguronişa!

Boçodinamt:
Albonişi supara boçodinamt. Haǯi mteli boncape biçinamt. Mutepeşi oç̆aruti komiçkinan. Ama Alboniş Supara mep̆t̆k̆omert, dobişinaxumt do ǯanaşe ç̆ut̆a da do cumalepe çkunis komepçamt.

Miçurin’in Bağında:
7 Haziran 1935 tarihinde İvan Vladimiroviç Miçurin vefat etti. Ünlü bir biyolojist ve bağcıydı. 50 yıldan daha uzun bir süredir bağcılık üzerine çalışıyordu. Çalışması, yeni cins ve çeşit meyveler ortaya çıkarmaktı. Deneyler yapıyor, araştırıyor, meyveleri aşılayıp daha iyi meyveler ortaya çıkarıyordu. Aynı zamanda soğuktan etkilenmeyen sebzeler üzerine çalışmalar yapıyordu. Rus Çarının iktidarı zamanında Miçurin zorluklarla karşılaşıyordu. Çarlık Rusyası iktidarı, onun bu çalışmalarına hiç bir değer vermiyordu. Bu bilimsel çalışmalarında ona tahsisat ayırmıyorlar, yardım bile etmiyorlardı. Miçurin, köylülerin tarım faaliyetlerindeki verimliliğini arttırmak için faaliyet gösteriyordu ancak onun bu çalışmaları köylülere ulaşmıyordu. Yalnızca zengin ve mal- mülk sahipleri, Miçurin’in yeni cins ve çeşit meyvelerinden faydalanıyordu.
Sovyet yönetimi sırasında, Lenin herkesten önce İvan Vladimiroviç Miçurin’i hatırlayıp çalışmalarını için devlet bütçesinden tahsisat ayırdı.
Parti ve iktidar, Miçurin’in bu çalışmalarına büyük değer veriyor. İhtiyaç duyduğu kadar tahsisat ayırıp bu bilimsel çalışmalarını genişletmesi için kendisine arazi de tahsis etti. Miçurin’in birçok öğrencisi ve yardımcıları da vardı. Sovyet iktidarı, bu bilimsel çalışmalarından dolayı Miçurin’i Lenin nişanıyla da taltif etti.
Miçurin, alışılmadık çok farklı bilimsel çalışmalar yürüttü. İşte şu küçücük armut ağaçları! Bu küçücük ağaçlardan meyve toplamak hiç de zor değil. Bakımları da oldukça kolay.
İşte bir meyve ağacı; küçücük bir yerde yetişiyor.
Böylesi küçücük ağaçlarda iri ve sulu meyveler yetişiyor. Bu küçücük ağaçlar, çok küçük yer kaplıyor ancak fazla meyve veriyor.
Miçurin’in bağında öyle elma ağacları var ki, ağaçtan elma düşüp de çaptacağı yeri şişirecek diye insanlar altında uzanıp dinlenmekten korkuyor. Böylesi elmalar ancak iki elle tutulabiliyor.
Miçurin’in bağında çok enteresan gelişmeler de oluyor. Yeni cins ve çeşit meyve, zerzavat yetiştirmeyi öğrenmek için Sovyet ülkesinin her yöresinden bağcılar Miçurin’in bağına gidiyor. Soğuk memleketlere dayanıklıklı meyveler yetiştirmeyi öğreniyorlar; meyve hiç yetişmeyen yerlerde meyve dikimini ve yetiştirilmesini de öğreniyorlar; dünyada mevcut olmayan meyvelerin üretilmesini de öğreniyorlar.
Aşıcı İhtiyar:
Bir gün ihtiyar bir adam bağda armut aşılıyordu. Bir delikanlı, kendisine yaklaşıp şöyle dedi:
–Amca, ne yapıyorsun?! Neden aşılıyorsun?! Bunun meyvesini yiyecek kadar yaşamayacaksın ki! Oturup dinlen!
İhtiyar adam, delikanlıya şöyle karşılık verdi:
–Hayır, hayır! Bu ağaçların meyvelerini yiyemeyeceğimi ben de biliyorum. Bu meyveleri ileri yıllarda başka insanların çocukları yiyecek; hoşlarına gidecek. Adımı değil, ama beni hatırlayacaklar. Bu çalışmalarımı her yıl yeniden yeniden konuşacaklar. Böyle düşünüp bu bağı şenlendiriyorum.
Bekçi:
Sonbahar zamanı. Kolhozun bağında iri ve sulu elmalar, armutlar görülüyor.
Her gün meyveleri topluyorlar. Ama o kadar çok elma var ki göndermeye yetişemiyorlar. Bağdaki tümsek yerlerdeki elma ve armutlar hâlâ toplanmış değildi. İhtiyar Hasan akşamları gidiyor. Kendisi bağın bekçisidir. Torunu Halid her gün ona yalvarıyor:
–Ne olur, dede, bağı beklemeye ben de seninle geleyim!
–Uykun gelir, bekleyemezsin, torunum!
–Hayır, dede, uykum gelmez, uyumam, ben de bağı bekleyeceğim!
Bir keresinde Halid çok yalvardı. Hava da iyiydi. Dedesi razı olup onu da yanında götürdü. Bağda huzur var. Gökyüzünde milyonlarca yıldız mum gibi ışıldıyor. İşte ay da çıktı; ışığı bütün bağı aydınlattı. Ortalık o kadar güzel oldu ki sözle anlatılmaz.
Halid, güzel kokulu otlara uzanıp yıldızlara bakıyor. Türlü türlü yıldızların ne güzel uyumlu bir topluluğu! Bazen kuşlara, bazen bir kaba benziyorlar. İşte ay! Ay da sanki geniş, yuvarlak bir yüze benziyor. Halid, aya baktı, baktı; onu büyük bir limon sandı. Almak istedi ama eli yetişmiyor ki! Ne kadar da çabalasa olmadı, yetişemedi. Halid, uzunca bir sırık buldu, alıp onunla limon sandığı ayı silkelemeye başladı. Sırık uzun olduğu için iyi tutamıyordu. Sonra sırık elinden kaydı, düşüp Halid’e çarptı. Tam da sırık çarptığı sırada bir ses duyuldu:
–Seni, seni! Ne iyi bir bekçiymişsin sen öyle?!
Halid, dedesinin sesi olduğunu hemen tanıdı. Uykudan uyanıp gözlerini açtı. Etrafa bıkındı. Ay nerede, yıdızlar nerede?! Meğerse gündüz olmuş!
Dedesi gülümsedi:
–Bağı sen ne güzel bekledin öyle! Tek bir fare bile tek bir armudu kemiremedi!
Sonbahar Mevsiminde Ekim Faaliyetleri:
Sonbahardaki ekim ve dikme planı üst yetkililerden kolhoza ulaştı. Kolhozdaki herkesin katıldığı bir toplantıda bu planı ayrıntılı olarak inceleyip onayladılar. Her ekip, planın kendi paylarına düşen bölümünü aldı. Bu her ekip de, kendi içlerindeki her bir çalışma grubuna çalışma planlarını teslim etti. Artık herkes yapacağı işi biliyor. Ekip ekibi, çalışma grubu çalışma grubunu çalışmada dostça yarışmaya çağırdı, sözleşip çalışmaya başladılar.
Kolhoza dâhil çiftçiler ile ağabeyinin nasıl çalıştıklarını Vedat anlayıp dersten sonra İba adlı iyi arkadaşına şöyle dedi:
–Seninle beraber bir çalışma grubu örgütleyelim! İyi çocukları arayıp onlarla verimli bir şekilde çalışalım!
İba sordu:
–Çok iyi de, ne üzerine çalışacağız?
–O konuda da bir kararım var. Şimdi elma fidelerini dikeceğiz. Onların aralarına turp ve havuç ekeceğiz. Sonra, ilkbahar gelince de mandalina ekeriz. Ondan başka salatalık, fasulya ile zerzavat da ekeriz.
–Ben bu işte varım ama bize bu iş için toprağı kim verecek ki?!
–Bu konuda düşünmemiz gerekmiyor. Kolhozda toprak çok; bize toprak vereceklerdir. Ama yüreğimde ne olduğunu sen biliyor musun?!
–Yüreğinde ne var?!
–Lenin sokağından gidince, köyden çıktığında sol tarafta bir boğaz görünmüyor mu, işte ben orada boş bir arazi gördüm.
İba sordu:
–Orada faaliyetimizi yürütmek nasıl olur ki?!
–Nasıl biliyor musun?! İşte şuna bir bak!
Vedad, defterini çıkarıp açtı. İba, defterde çalışma planı gördü.
Vedad, İba’ya şunları anlattı:
–Görüyor musun, burada her taraf vadi… ortasında da ada gibi tümsek bir arazi var. Orada kızılağaç ve dikenlikten başka bir şey göremezsin. İşte tam da orada tarlamızı açalım! Böylelikle oradaki yamaçta ikibin altıyüz veya üçbin metre karelik bir arazimiz olur.
İba şöyle karşılık verdi:
–Çok iyi düşünmüşsün, çok iyi! Şimdi ben de aynı görüşteyim. Çalışma grubumuza kimleri alalım?!
İki arkadaş araştırmaya başladılar. Bu çalışmalarını erkenden bitirip çalışma grubuna seçtikleri arkadaşlarını çağırmaya gittiler. Bu çalışma gruplarına oniki çocuk katıldı. Vedat’ı da bu çalışma grubunun reisi seçtiler. Vedad seçildikten sonra sevinçle kendi tarlalarına gittiler. Orada etrafı inceledikten sonra bir de toplantı yaptılar.
–Çocuklar! Adamıza iyi cins ağaçlar dikeceğiz. Onlara nasıl bakılması gerektiğini öğreneceğiz. Sonra da bağ ve bahçemize iyi bakım yapacağız. İşte o zaman en iyi ürünü elde edeceğiz. Adamıza “Agropioneriya” adını koyalım!
Çocuklar hep bir ağızdan karşılık verdiler:
–Çok iyi, çok iyi, münasiptir!
Ʒapa adındaki çocuk sordu:
–Vedad Kardeş, “agro” ne anlama geliyor?
–“Agro”, Rumcada toprak anlamına geliyor. Ancak günümüzde “agro” kelimesini bütün dünyada artık herkes biliyor; agronomi, agronomiya, agrominimumi ve benzeri kelimeleri de.
İşte böylece piyonerler “agropioneriya” adlı çalışma grubunu örgütlediler.
Eski Zamanlarda:
Kışın çok soğuk ve kar oldu. Köylülerin elinde, hayvan sürüleri için yem kalmadı. Ağaya gidip yalvardılar. Ağa, saman verdi. Saman karşılığında köylüler, ağanın arazisinde çalıştı. Bizim ailenin payına da ağanın yamaçtaki eşintilik arazisinin kazılması düştü.
Oradaki toprak sert ve yabani otlar ile dikenle kaplıydı. Akşamüstü yağmur yağınca toprak bir nebze yumuşadı.
Babam, bu duruma çok sevindi:
–Böylece işimizi erkenden bitirebiliriz…
Ama pulluk nasıl gidiyor!
Akşam yemeğini yedikten sonra yattık. Atı, ayağı bağlı otlakta bırakmıştık.
Geceleyin bağırış ve küfür seleriyle uyandım. Bir solukta kalkıp dinlemeye başladım.
Birisi bağırıyordu:
–Ben şimdi sana gününü göstereceğim!
–Sen ne biliyorsun?! Evinde misin?!
–Hadi, çabuk ipi ver!
Sonra ayak sesleri duydum. Korulukta şırıltı sesleri. Sonra da tam bir sessizlik oldu.
Sabahleyin ben uyurken babam, ağaya gitmiş. Atımız yanlışlıkla ağanın otlağına girmiş. Ağanın adamları da atı yakalayıp götürmüşler.
Bir saat kadar sonra babam ağzı yüzü morarmış ve yorgun bir hâlde eve döndü. Sessizce yere oturdu. Zorlukla saçlarını tutup ağlayarak şöyle dedi:
–Üç manatı, o kadar parayı ben nereden bulacağım? Neden?!
Sadece başını sallıyor, konuşmuyordu. Sol gözünün altında da büyük bir morluk vardı; kulağından kan sızıyordu.
Öğlen yemeğinden önce babam yine ağaya gitti. Uzun süre de eve dönmedi. Ben kazdığımız o eşintilikte oturup babamı bekliyordum.
Güneş battı, gökyüzü kızıllaştı. Neden sonra babam sıkıntılı geldi. Sonra bana sordu:
–Sen bir şeyler yedin mi?!
Babam, çıkından ekmeği çıkarttıp bir parçasını istemeye istemeye yedi. Sonra bana şöyle dedi:
–Eve gidelim!
Sordum:
–Atın durumu ne oldu?!
Cevap vermedi.
Akşam geç saatte eve dönünce annemi ağlar vaziyette gördük. Ne büyük bir belaya çattığımızı o çok iyi biliyordu.
İkinci ve üçüncü gün de ağa, atımızı bize geri vermedi. Dördüncü gün annem, ağaya yalvarmak için gitti. Gel gör ki ağanın köpeği annemi ısırdı; ağlaya ağlaya eve geri döndü.
Yemekten sonra babam yine ağaya gitti. Bugün ikinci defa ağaya gidiyordu.
Babam, ağaya şöyle dedi:
–Ne isterseniz, bize onu yapın! Bütün yılımız heba oluyor!
Sonra da merdivenin yanında oturdu.
Ağa, babamın kendi toprağında çalıştığını anlayınca babamı affetti. Atımızın geri verilmesi için de adamlarına emir verdi. Zararı için bizden para almadı ama babamdan kendisi için çalışması konusunda söz aldı. Babam, ağanın el ayağını öperek sevinçle eve geldi.
Ağanın ahırında aç bırakılmış olan atımız ahırına dönünce samanlara saldırdı.
Babam, anneme şöyle dedi:
–Bana çabuk ekmek ver, tarlayı kazımaya gideceğim! Bir haftamız neredeyse boşu boşuna geçip gitti!
Ormanın Kuralları:
Ormanın dostu ol ve koru! Ormanın dostu, dalları kırmaz, ağacın kabuğunu soymaz; yapraklarını koparmaz, eğip bükmez, yeni ağaçları sallamaz, üstüne çıkmaz, sürgünlerini kesmez. Ormanın dostu, ormanda ateş yakmaz. Kuşların, ormanı böcek, kurtçuk ve diğer zararlı haşerelerden koruduğunu ve ormanın dostu olduğunu bilir. O sebeple ormanın dostu, kuşların yuvalarını dağıtmaz, yumurtalarını almaz. Kuşların yavrularını her nerede bulsa, yuvalarına ulaşmasını sağlar.
Ekim Faaliyetleri:
Mandarina do tung ekimi için gerekli kuyucuklar hazır. Şimdi toprak dolduruyorlar; yarın ekmeye başlayacaklar.
Kolhozun her bir ekibi kendine ait arazide çalışıyor. İlgili komisyon da gezip çalışmalara nezaret ediyor. Kuyucuk derin olmalı. Kuyucuklardan kazıp çıkardıkları toprak da ekimden sonra usturuplu bir şekilde yerine konulacak; bir tarafta üstte olan diğer tarafta altta olacak. Kuyucuğun içine, önce kazılmış üstteki toprağı, sonra da alttaki toprağı dolduruyorlar. Yarın dikim var…
Yarın ekim olacağını herkes anlayabilir. Çünkü sokaklara kolhozun afişleri asılmış; üzerlerinde de ekim faaliyetlerinin amaçları yazılı.
İkinci gün sabahleyin, şarkılar, marşlar söyleyerek kızıl flama ve bayraklarla kolkoza dâhil çiftçiler ekim faaliyetlerini başlatmaya gitti. Mandalina ve tung fidelerini süslenmiş arabalarla götürüyorlardı.
Birinci ekipteki çiftçiler, ikinci ekipteki çiftçilere şöyle sesleniyor:
–Sizleri ekim faaliyetlerinde dostça yarışmaya davet ediyoruz!
Üçüncü ekibin çiftçileri de onlara şöyle karşılık veriyorlardı:
–Çok iyi! Hazırız!
İşte bağlar için ayrılmış arazi; büyük ve geniş bir alan. Her ekibin ekim alanının nerede ve hangisi olduğu kolayca görülüyordu. Her ekip kendi işaretini taşıyan kazıkları kendilerine ayrılan araziye çaktı.
Herkes kendisine ayrılan yeri biliyor. Kolhoza dâhil olan çitçiler gelir gelmez çalışma gruplarıyla hemen işe koyulmaya başladılar.
Silo:
Kış kapıya dayandı… Kar yağdı ama ne kar! Kar, ne varsa herşeyi örtüp saklamıştı.
Köylü kadınlar ağlayarak şöyle diyorlardı:
–İneklerimiz telef olacak!
Gerçekten de kimsede saman yoktu, önceden saman hazırlamamışlardı. Şimdi sürüleri kötü bir hâlde kaldı.
Oysa o karda kışta yalnızca kolhoza dâhil çiftçiler sıkıntı çekmiyordu. Kolhozda inekleri sıcak, aydınlık ahırlarda duruyor ve iyi yemlerini yiyorlardı. Her sabahleyin ahırın arkasındaki kuleye iki veya üç kokhoza dâhil çiftçi gidiyordu. Onlardan biri kuleye çıkıp oradan silolanmış yemleri oradan aşağıya indiriyordu. Kolhozdaki inekler de silajlarını yiyip süt verimlerini arttırıyorlardı.
Zamanında kolkoza katılmamış köylülerden ihtiyar çiftçi Ahmet şöyle diyordu:
–İşte, si-lo-si! Yabancı dilden gelen bir kelime ama olsun, önemli olan yaptığı iş!
–Vaktizamanında kolhoza dâhil çiftçileri dinlemedik, silo yapmadık. Şimdi de böyle naçar kaldık. Şimdi ineklerimiz biz telef ediyoruz.
–Bizi kandırdılar, iyi de, artık kimse bizi kandırmayacak. Kolhoza biz de giriyoruz
Zamanında kolhoza dâhil olmamış çiftçiler artık böyle diyordu.
İki gün sonraki kolhoz toplantısına yeni üyeleri alıyorlardı. On çiftçi hanesi daha kolhoza katıldı.
Miçurinişi Bağis:
[Vit̆onçxorooşdoeçidovit̆oxut] 1935 ǯana. Bulvaşi [şkvit] 7, İ. V. Miçurini şuri komeçu. Heya t̆u didi coxoni mabağe. [Jureneçidovit] 50 ǯanaşen met̆a heyak içalişamt̆u bağişi dulyaş jin. Hemuşi dulya ağani cinsişi do ağani sortişi meyvepeş gamamalu t̆u. Hamuşeni hemuk ʒadumt̆u, goşogorumt̆u k̆ayi naren meyvepe do gemp̆onute daha k̆ayi meyve ikomt̆u. Arçkva hemuk inişen na var aşkurinenan lilvepeş jin içalişamt̆u.
Çarişi oras dido çetinobate Miçurinik skidut̆u. Muşi oçalişus Çarişi xeʒalak paxa var gedumert̆u. Hemus para çkar var meçamt̆es do varti nuşvelt̆es muşi dulyas. Hemuk oput̆arepeşeni içalişamt̆u, ama muşi noxenupe hentepeşa var nit̆es. Xvala xampa do mulkedarepek muşi ağani cinsişi meyvepe ixmart̆es.
Sovetyari pala onç̆inuşi oras, Leninik mtelişen ǯoxle Miçurini kogaşinu do muşi oçalişuşeni para komeçu.
P̆art̆iya do xeʒalak Miçurinişi noçalişepes didi paxa gedumers. Hemus na unt̆u k̆onari para meçamt̆es do hemuşi dulya omçiranuşeni komeçes let̆a. Hemus uyonut̆u dido mamgure do memşvelalepe. Miçurinis duxarses Leninişi ordeni. Miçurinik dido acayibi şeyepe dovu.
Aha ç̆uç̆ut̆a mʒxuliş ncalepe. Hasteri ç̆uç̆ut̆a ncalepes meyveş meǯilu çetini va ren. Oxezmetuti k̆olayi ren. Aha vişneşi nca. Heya stolis irden. Hasteri ç̆uç̆uta ncalepes mçxu do zominoni meyvepe niçanenan. Ç̆uç̆ut̆a ncalepes dido ç̆ut̆a sva unon, ama meyve hentepek dido moimelan.
Miçurinişi bağis heşo uşkurişi nca ren ki, hemuş tude eǯanciruşen mçumalepes aşkurinenan; melasen uşkuri do dabaren na geçu svas. Hasteri uşkuri ancak jur xete ikaçen.
Dido didi int̆eresoni şeyi ren Miçurinişi bağis. Ağan meyve, zamzavati gamamaluş oguruşeni irik̆eleşen bağişa nulunan mabağape. Hentepek ini terepes na nuxondunan meyvepeş oxenu iguraman, meyve çkar na var irdet̆u svasti meyveş orgu iguraman do dunyas çkar na var t̆u meyveş omralu iguraman.
Mamp̆onu Badi:
Ar dğas ar badik bağis mʒxuli gyomp̆onamt̆u. Ar p̆alik̆ari naxolu do uǯu:
–Cumadi, mu ikom, muşeni gyomp̆onam, hamuşi mʒxuli şamegç̆işasenya? Si doxedi,
moişvaciya!
–Var, var! Nena gyukturu badik,- Mati komiçkin na var memç̆isun. Xolo çkva mitişi berepes
meç̆işasenya do k̆ayi daǯonanoren, ma xolo gomişinanoren, ambayepe çkimi iri ǯanas ağanişe ağani tkvanorenya. Haşo guris mek̆amilams do baği moboşenamya.
Mçumale:
Stveli. K̆olmanişi bağis ižirenan mçxu do zominoni uşkuri do mʒxulepe.
K̆arta dğas ǯiluman meyve. Ama hak̆o dido ren ki, oncğonu var naç̆isinenan do buksepete
uşkuri do mʒxuli bağis žin. Olumceraşi badi Xasani bağişa nulun. Heya mçumale ren. K̆arta dğas Xalidi, mota muşik, oxveǯams:
–P̆ap̆uli, mu iven, mati bida oçumaluşa!
–Nciri mogixtasen, var gaçven, mota çkimi!
–Var, p̆ap̆uli, var mancirasen, var bincir, pçvare!
Ar fara Xalidik dido oxveǯu. T̆aroniti k̆ayi t̆u. P̆ap̆uli razi divu do Xalidi oçumaluşa mendiyonu. Bağis mosindo ren. Ʒas milioni lukunasteri muruʒxi iç̆ven. Tutati extu. Muşi tek bağis konutanu. Heşo mskva divu ki, otkuti var itkven.
Şurani xomula tipis Xalidi kocans do muruʒxepes oǯk̆en. Mu eyna-meyna muruʒxepeş cumxurepe renan. Bazi k̆inçis nungaman, bazi angis. Aha tuta! Heyati mçire, gomorgvaleri nunk̆us nungams. Oǯk̆edu, oǯk̆edu Xalidik tutas do hemus heya didi limoni daǯonu. Goǯomalu guris kodolingonu, ama xe var meç̆isun. Muk̆onariti menceli meçamt̆u mutu var ivu, var naç̆isinu. Ar gunže ǯalami kožiru Xalidik, kezdu do hemute hemus na daǯonu limonişi oçxalus kogyoç̆k̆u. Ǯalami monk̆a na t̆uşeni heyas k̆ayi var akaçu, xes gamustu do Xalidis mat̆u. Ǯalami mat̆uşi sersi ignu:
–Ç̆e, mu k̆ayi mçumale t̆idoren!
P̆ap̆ulişi sersi na ren Xalidik içinu. Toli gonǯk̆u. Goǯk̆edu iri k̆ele. So ren tuta, so ren
muruʒxi, dğaleri divudoren.
–Mu k̆ayi çvi!- p̆ap̆ulik ižiʒams,- mtugis ar mʒxuliti var naxvat̆u!
Stvelişi Orgu:
Stvelişi otasu do orguşi p̆lani k̆olmanişa komoxtu. Mtelişi ok̆obğalas mç̆ipaşaşi hemus oǯk̆edes do dotestik̆es. K̆arta brigadak kezdu muşi payi. Brigadaşi doloxe k̆arta k̆erk̆elisti komeçes muşi p̆lani. Haǯi iris uçkin muşi dulya. Brigadak brigadas, k̆erk̆elik k̆erk̆elis soʒok̆oç̆isinuşa docoxes, ok̆oitkves p̆icalapeşeni do oçalisus kogyoç̆k̆es.
K̆olmanurepek do umçane cuma muşik muç̆oşi içalişaman. Vedadik koxoǯonu do dersişk̆ule uǯu İba na coxont̆u k̆ayi manebra muşis:
— Ar k̆erk̆eli skanik̆ala doboteşkilat! Dobgorumt k̆ayi berepe do hentepek̆ala k̆aixeşa
dobiçalişat!
–Dido k̆ayi, ama muş jin biçalişaten? -k̆itxu İbak.
–Hayati ma gonk̆vateri miğun. Haǯi borgaten uşkurişi orgonepe do mutepeşi doloxe ptasaten bulek̆i do redisi. Ok̆ule, purkina moxtaşi, mandarina doborgamt do arçkva doptasumt şuk̆a, xaci do mergya.
–Razi bore, ama let̆a mik momçanoren?
–Hayaşeni osimaduti var unon. K̆olmanis let̆a opşa ren, momçanoren. Ama ma, kogiçkin, mu guris miğun?!
–Mu giğun?!
–Leniniş sokağite ida na, oput̆es na gamaxtasteri k̆vazalis k̆ele ruba varižireni, hek ma let̆a kobžiri.
–Hek muç̆oşi iven? -k̆itxu İbak.
–Muç̆oşi, giçkini? Aha hemus oǯk̆edi!
Vedadik defteri komoşiğu, gonǯk̆u do hek İbak p̆lani kožiru.
–Žiromi, hak iri k̆ele doloruba… Şkas adasteri ebuksineri let̆a ren. Hemus txomu do dažişen met̆a mutu var gažiren. Hak dop̆at çkuni ona, -oxoǯonapamt̆u Vedadik, -hak oktik̆ala, jurşilya aşoş vana sumşilyati k̆vadratoni metro iven.
–Dido k̆ayi dulya komoingoni, dido k̆ayi!- uǯu İbak, -ma razi bore. Haǯi mi ebzdat çkuni k̆erk̆elis?
Jurikti kogyoç̆k̆es goşogorus. Ordo doçodines do na goşoʒxunes manebrapes ocoxinuşa ides. K̆erk̆elis amaxtes vit̆ojur bere. Mak̆erk̆ele Vedadi doǯopxes. Vedadi doǯopxesşk̆ule xeleri berepe mutepeşi onaşa igzales. Hak iri k̆ele kogoǯk̆edesşk̆ule doves ok̆obğala.
–Berepe! Ada çkunis çku borgaten k̆ayi cinsişi ncalepe, biguraten hentepes na uk̆oreman
oxezmet̆u. K̆ayi buxezmet̆aten baği do getasule çkunis do hemindos mtelişen dido monoçane
domavanoren. Ada çkunis “Agrop̆ioneriya” coxo gebodvat!
–Dido k̆ayi, dido k̆ayi! -ar sersite berepek nena gyuktures.
–Vedadi, “agro” mu tkvala ren? K̆itxu Ʒapak.
–“Agro”, haya Urumulit let̆as uǯumelan. Ama haǯi “agro” mtelik ixmars, mteli dunyas
uçkinan: Agronomi, agronomiya, agrominimumi do çkva hamusteri zit̆ape.
Haşo doteşkiles p̆ionerepeşi borgos “Agrop̆ioneriya” coxoni k̆erk̆eli.
Mcveşi Oras:
İnuvas didi ini do mtviri divu. Oput̆arepes cogiş oç̆k̆omale var duskides. Mulkedarişa ides
oxveǯes. Muk çala komeçu. Çala na meçuşeni k̆arta oput̆arik let̆a uxaçku mulkedaris.
Çkuni payi t̆u ar oktis op̆usk̆aleşi oxaçku.
Let̆a hek monk̆a, mt̆k̆uloni do dažoni t̆u. Olumceraşi domç̆imu, let̆a diçuçkanu.
Babas dido axelu:
–Ordo maçodinenan…
Ama muç̆o kotani ulun!
Lumcineri gyari op̆ç̆k̆omitş-k̆ule çku kodobincirit. Ʒxeni k̆uçxe mek̆oreri tipepunaşa mebaşkvit.
Seri ouru do gek̆itxuş sersite kogobk̆uʒxi. Ma arşvacis ebiseli do meucinus geboç̆k̆i.
–Ma si goǯirare!- uramt̆u mitxanik.
–Si mu giçkin, skani oxoris rei?
–Hayde k̆ap̆ineri, tok̆i momçi!
Ok̆ule adimişi sersi bogni, mt̆k̆alepunas oşialu do mteli misa divu. Ç̆umandeli, ma bcant̆işi, baba mulkedarişa mendaxtu.
Ʒxeni çkuni k̆ezate hemuşi tipepunaşa kamaxtudort̆un do mulkedarişi k̆oçepek ʒxeni oç̆opesşk̆ule mulkedariş oxorişa mendiyones dort̆un.
Ar saatişk̆ule baba memǯk̆uperi do doç̆k̆indineri ok̆oniktu. Misa muk doxedu let̆as, zorilate gyak̆nu toma muşis do mgarineri tku:
–So bžirare ma sum manati?! Muşeni?!
Muk ti onk̆anamt̆u do nena var eşimert̆u. K̆vazali toliş tude hemus uğut̆u didi monoğe, ucis diʒxiri ǯurdut̆u. Ondğeneri gyariş ǯoxle baba xolo mulkedarişa idu do dido oras var moxtu. Ma pxert̆i çku na mtxorumt̆it op̆usk̆alis do biyondinamt̆i babas.
Mjora kagextu, mç̆ita divu ʒa.
Derdoni komoxtu baba.
–Si mutu çk̆omiyi?- mk̆itxu hemuk.
Mç̆k̆udi eşiğuş-k̆ule, babak kezdu ç̆ut̆a menoǯile gurik na var ezdams steri oçk̆omu do ok̆ule miǯu:
–Oxorişa bigzalat!
–Ama ʒxenis dulya muç̆o ren?- p̆k̆itxi ma.
Muk nena var eşiğu.
Lumcis, yano, çku oxorişa moptiş-k̆ule mgarineri nana kobžirit. Hemus uçkit̆u mu belas
doloblit.
Majurani do masumani dğasti mulkedarik ʒxeni çku var momçes. Maotxani dğas nana
mendaxtu oxveǯinuşa. Ama hemus mulkedarişi coğorik gyak̆ibinu do mgariner-mgarineri
nana oxorişa goiktu. Gyari oç̆k̆omuş-k̆ule baba xolo mendaxtu mulkedarişa, haya hamdğaneri dğa majurani fara.
–Mu ginonan moğodit!- uǯu babak mulkedaris.
–Mteli ǯana gomindunun! -dotkuş-k̆ule muk kodoxedu merdevenişi yanis. Muşi let̆a babak na xaçkunt̆u oxoǯonuş-k̆ule, mulkedarik duxarsuvu. Muk ʒxeni ok̆onoktinuşeni doçinadu, para var guǯuğu ama ar p̆anda oxaçkuşeni babas nena guǯuğu.
Babak mulkedaris k̆uçxes acundu do xeleri oxorişa komoxtu.
Mşkorineri ʒxeni çalas nank̆apinu.
Babak uǯu nanas:
–Hele manişa mç̆k̆udi momçi, onas oxonuşa bidare. Aha ar doloni t̆ora gomindunuya!
Germaşi Nurepe:
Germaşi dost̆i kort̆a do çvi heya. Germaşi dost̆ik t̆ot̆epe va t̆axums, caş kerki va goǯk̆ims. Muk var ǯilums but̆k̆a, var mondrik̆um do var unk̆anams ağne caepe. Muk var yulun hentepes do var k̆vatums peso mutepeşi. Germaşi dost̆ik germaşi doloxe daçxuri va ogzams. Germaşi dost̆is kuçkin ki, bobonç̆va, munturi do çkva germas zarari nameçamanşeni k̆inçepek çumelan. Germaşi dost̆ik hamuşeni var paşums k̆inçepeşi obğepe, var eşimers markvalepe. K̆inçişi mota soti kožiras na, obğeşa mextimuş menceli meçams.
Orgu:
Mandarina do t̆ungoşi orguşeni k̆uyepe xaziri renan. Haǯi let̆a dolobğaman do ç̆umen orgus gyoç̆k̆aman.
K̆arta brigadak muşi svas ren. Muperanaşi k̆omisionak gulun do oǯk̆en noçalişeris. K̆uyi k̆ut̆ali ivasen. Na eşantxores let̆ati suverite žit̆asen. Ar k̆ele jini na t̆u, majurani k̆eles tudeni na t̆u. K̆uyis dolobğanşi, ǯoxle jini dolobgaman do ok̆ule tudeni. Ç̆umen orgu…
Ç̆umen orgu na ivasen iris oxvaǯonen: Sokağepes, k̆olmanişi k̆ant̆oriş p̆lak̆atepe golak̆ideri renan do hentepes orguşi meksedepe ç̆arunan.
Majurani dğas, ç̆umandeli, obirute do mç̆ita flak̆i do bandarapete k̆olmanerepe orguşa ides. Moǯopxeri arabapete imert̆es mandarina do t̆ungoşi orgonepe.
–Soʒok̆oç̆isinuşa gicoxumt!- maartani brigadaşi k̆olmanurepek masumani brigadas uǯumert̆es.
–Dido k̆ayi! Xaziri boret!- masumani brigadaşi k̆olmanurepek nena gyukturamt̆es.
Aha bağepeşeni meçkineri let̆a. Didi, mçire meydani. So do namu brigadaşi op̆uskali ren
ižiret̆u. K̆arta brigadak muşi nişanite didi xaşari doʒigu.
K̆artayis uçkin muşi sva do na moxtessteri k̆olmanurepe k̆erk̆elite oçalişus kogyoç̆k̆u.
Silosi:
Kododgitu inuva… Mtviri moxtu, ama muperi mtviri. Mteli-xolo mtvirik dompuludoren.
–Pucepe gomindunanoren! -mgarineri oxorcalepek zop̆ont̆es.
Mtiniti, çala dido mitis var uğut̆u, tipi var xazires, ordoşenya do haǯi cogi dido p̆at̆i xalis
doskidu. Xvala k̆olmanis mitik derdi var zdimt̆u. Hek pucepe t̆ubu, taneri bak̆is dgirt̆es do k̆ayi oç̆k̆omale imxort̆es. K̆arta ç̆umandeli ar bak̆işi k̆ap̆ulas na dgit̆u dudiraşa jur vana sum k̆olmanuri mulut̆es. Ari jin yulut̆u do hekole gyunç̆inamt̆u t̆eni gesiloseri oç̆k̆omale. Pucepek k̆ayi imxort̆es silosi do mjati komunžines.
–İşte, si-lo-si! Xark̆işi nena ren, ama dulya… Dulya dido mexoloneri ren, -zop̆ont̆u badi
Axmet̆ik.
–Var mebusiminit k̆olmanurepes, var p̆it silosi, haǯi pucepe boxroʒkinamt.
–Momoğerdines, k̆ayi, ama haǯi mitik var momoğerdinasen.
–Amabulurt k̆olmanis!-haşo tkumert̆es xvala na renanpek. Jur dğaş-k̆ule k̆olmanişi ok̆obğalas ezdimt̆es ağani ezape vit maxore k̆olmanis amaxtu.

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ Majurani Fila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]

Çocukların Alınıp Satıldığı Zamanlar:
Bütün bunlar çok zaman önce yaşanıyordu. Eskiden bizde böyle şeyler oluyordu. Köy fakirlerinin yiyecekleri yeterli olmadığı için, hâli vakti yerinde olanlara çocuklarını vermek istiyorlardı. Bu fakir ailelere simsarlar gidiyordu. Simsarlar, ana- babalara çocukları için iyi bir hayat vaadinde bulunuyorlardı. Çocukları bir zanaat öğrenmeye vereceklerini söylüyor, söz veriyorlardı. Anne ve babalar sevinçle çocuklarını bu simsarlara veriyorlardı. Böylece simsarlar on çocuğu topluyorlardı. Tren kondoktörleriyle de anlaşıp canlı yüklerini para vermeksizin gizlice kente götürüyorlardı. Simsarlar orada bu çocukları esnaflara; kunduracı, çilingir ve şapkacıya götürüyorlardı. Her bir çocuk için esnaftan on manat aldıktan sonra şöyle oluyordu. On çocuğu da bir eve satıp sipariş de alıyorlardı. Canlı malı satın alanlar rahatsızlık duyup simsara soruyorlardı:
–Sen bu çocuğu bana getiriyorsun ama belki de ana- babası buralardadır!
Simsar şöyle karşılık veriyordu:
–Rahat ol! Çocuğun burada kimsesi yok! Herşey senin elinde!
Musa’nın Derdi:
Musa iki yıldır kunduracı çıraklığı yapıyor. Koskoca iyi yıl geçti. Gel gör ki Musa’ya sanki oniki yıl geçmiş gibi geliyor. Çok yorgun. Bu kunduracı dükkânında şafak vaktinden akşama kadar çalışıyor. Ondan sonra da çok işi var. Ustasının hanımına da yardım etmesi gerekiyor. Ustasının çocuklarına bakması da gerekiyor. Bütün bunlar Musa’ya zor geliyor. Gününün yalnızca bir anı onun hoşuna gidiyor. Herkes uyuduktan sonra, Musa yavaş- yavaş yanaşıyor, kitabını alıyor. Okumayı öğrenmeye çalışıyor. Musa henüz küçük bir çocuk. Kitaptaki Arapça harfler eğri büğrü; birbirlerine benziyor. Harflerin üstünde, altında noktalar; nerede ne oldukları zar zor anlaşılıyor. Kitabın dili de Musa’ya yabancı; Türkçe. Okumayı öğrenmekten hoşlanıyor, ama ona kim öğretir ki?!
Bazen gece yarısı ustası uyanıp Musa’nın kafasına yumruğu patlatıyor.
Dükkânda:
Loriti’nin oğlu İsa henüz oniki yaşında bir çocuk. Babasının yeterince arazisi olmadığı için ekmek parası kazanmaya hep gurbete gidiyor. Gurbette bir fırında çalışıyordu. İsa da annesiyle beraber tarlalarında çalışıyorlardı. Mısır ekiyorlardı, bahçeyi ekiyorlardı. Ektikleri mısır her yıl onlara yetmiyordu. Beş- altı ay boyunca dışarıdan mısır satın almak zorunda kalıyorlardı. Ama hangi parayla satın alsınlar ki?! Bir seferinde İsa’nın babası yine gurbetten geldi. İsa çok sevindi. Babası için nalyadan küme, portakal ve fındık indirdi.
–Haydi baba, ye!
Babası evde on gün boyunca kaldı. Sonra yine gurbete gitmek için hazırlanmaya başladı.
Yemekten sonra babası, İsa’ya şöyle dedi:
–Evladım! Henüz önünde koca bir hayat duruyor. Bu hayata hazırlanmak gerek. Biz fakir insanların elinde bir zanaat olmayınca açlıktan ölürüz. O sebeple bir zanaat öğrenmek gerekir. Zanat öğrenmen için seni kente götüreceğim.
Böylece İsa, köyden kente indi. Orada babası İsa’yı bir dükkâna verip kendi tekrar gurbete gitti. İsa yalnız başına kaldı. Onun çalışma saati çok erkenden başlıyordu. Kalktıktan sonra dükkânı süpürüyordu; su, odun getiriyordu. Sonra fırında ustasına yardım ediyordu.
Dükkân ile fırının sahibinin sesi durmadan duyuluyordu:
–İsa, bana su getir! İsa, bu francala yı Ahmet Efendinin evine götür!
İsa her tarafa koşturuyordu. Her tarafa yetişiyordu. İnce işler çoktu. Bütün bunları İsa’ya yaptırıyorlardı.
Bir seferinde İsa, dükkân sahibine sordu:
–Bana ne zaman zanaat öğreteceksin?!
Dükkân sahibi de İsa’ya sordu:
–Ne zanaati öğrenmek istiyorsun?
–Ekmek pişirme ustası olmak istiyorum.
Dükkân sahibi güldü. Gülmekten yüzü kızardı. Sonra şöyle dedi:
–Üç- dört yıl boyunca şimdi çalıştığın gibi çalış! Sonra fırın ustasına yardım edeceksin! Ondan sonra da ustalığı öğreneceksin!
İsa sordu:
–Bu hepsini para almadan mı yapacağım?!
–Hele bak! Para da mı istiyorsun?! Zanaat öğretiyorum, bir de paramı istiyorsun?! Hele bak, köpek yavrusu seni!
İsa’nın fenasına gitti, üzüldü. Patronunun sözleri ve o bakışı çok fenasına gitti.
Kızın Adı Mariya:
Yakutçada da kıza [кыыс/] kız diyorlar. Bu küçük kız; ormanlar, tepeler ve derelerle kaplı bir köyde yaşıyor. Evlerinin küçük pencereleri var. Mariya kızın yaşadığı eve Yakutçada yurta, ülkesine de Yakustistan deniyor. Köyündeki insanlar hep avcılıkla geçiniyor. Orada avcılık kolhozu bulunuyor. Avcılar avlarını avlayıp derilerini, postlarını veriyorlar. Onun karşılığında da un, şeker, gazyağı, kumaş satın alıyorlar. Kış mevsiminin başlarında Mariya kız, okula gitmeye başlıyor. Bütün çocukların okula gitmesi gerekiyor. Bütün Sovyet ülkesinde ve Yakutistan’da okumamış tek bir çocuk bile kalmayacak. Her sabah beyaz karın her tarafında küçük küçük gölgeler görülüyor.
Şimdi Mariya kız, arkadaşlarıyla sınıfta oturuyor. Öğretmenleri şöyle dedi:
–Kentlerde inşa ediyor oldukları gibi, burada da tuğladan büyük okul binasını inşa edecekler.
Kentte insanların nasıl yaşadıklarını atlatmak için Sovyet yönetiminin nasıl kendisini köye gönderdiğini de sınıfta anlatıyordu. Mariya kız ve diğer çocuklar, öğretmenlerini can kulağıyla dinliyorlar. Öğretmenleri, Sovyet yönetiminden, Sovyetler Cumhuriyetlerinde yaşayan kitlelerden bahsediyordu. Mariya kız cankulağıyla öğretmeni dinliyor, gözlerini kapattı. Öğretmenin söylediklerine inanmıyor. İçinden şöyle geçiriyor:
–Acaba sıcaktan bunalan insanların bizim gibi yaşamadıklar öyle yerler var mı?! Ama bizim yaşadığımız yerde uzun uzun kış mevsimi ve böyle kısa yaz mevsimi var!
Üşüdüğü içi giyiniyor. Mariya kız, herşey anlayıp bilmek istiyordu. Küçük Mariya kız okuldan çıkıyor, evine gidip kitaplarını alıyor ve okuyor. Sonra tebeşiri eline alıp yazıyor. Sonra da dışarı çıkıyor.
– Xazır ol!
Bir Özbek Kızı:
–Naziye, bana hamuru getir!
–Naziye, ateşi yak!
Terli Naziye avluda bir öteye, bir beriye koşuşturuyor.
Naziye, annesine yalvarıyor:
–Ben Hamra’ya gideceğim!
–Git ama sokaklarda hiç oyalanma!
Naziye, çarşafını alıp giyiyor. Başını, elini, ayaklarını çarşafın içinde saklanıyor. Yüzünü de bir peçeyle sakladı.
Çarşaf giyinmiş Naziye yolda gidiyor. Çarşafı üzerinden çıkartmak hiç olmaz.
Bir süre sonra Hamra’nın evine vardı.
Konuşmaları sırasında Hamra, Naziye’ye şunları da söyledi:
–Biliyor musun?! Kadınların toplandıkları bir ev ver. Orada kadınların peçelerini açmak serbesttir.
O eve kültür klübü deniyor.
Çarçaflı iki kadın geliyor. Eğilmiş yavaş yavaş geliyorlar. Herkes kadın olduklarını sanıyor. İşte büyük taştan bir ev. Pencereleri büyük, içeriye çok da ışık giriyor. O iki kadın bu eve girdi. Yüzlerini açtılar. Hayır, kadın değillermiş, meğerse iki genç kızmış.
Yüksek bir yerdeki masada kadınlar oturuyor. Narince bir kadın diğerlerine şöyle diyor:
–Çarçafı çıkarmak gerek. Özbek kız ve kadınlarına çarşaf gerekmiyor. İhtiyar adam ve kadınlar size doğruyu söylemiyor. Oysa çarçafla hastalanılır, insanın gözleri bozulur. Özbek kadınlarına öğrenim görmeleri de gerekir. Öğrenim görünce daha kolay yaşarlar. Gençsiniz, güzel işler yapabilirsiniz. Yüzlerinizi açın!
Böyle anlatıyordu o narince kadın.
Naziye, o kadını dinliyor. Söyledikleri hoşuna gidiyor. Kendi evinde hiç de böyle söylemiyorlar.
–Naziye, derse gidiyor musun?!
Naziye:
–Evet!
Gül rengi elbisesini giyerek, başına süslü desenli bir eşarp örterek koşar adımlarla sokağa çıkıyor. Günümüzün Naziye’si artık böyle çarşafsız; gülümsüyor.
Onu gören, saçları bağları ağarmış yaşlı adam ve hocalar şöyle söyleniyor:
–Hiç de utanmıyor! Başımıza taş yağacak!
Naziye artık okulda okuyor.
Zehra:
Nuri ile Zera uzaklardaki Hindistan’ın kenti Kalküta’da yaşıyor. Kalküta’da çok sayıda dokuma fabrikası var. Fabrikalarda Hintliler çalışıyor ama fabrikaların sahibi İngiliz burjuvazisi. İngiliz burjuvazisi, Hindistan’ı eline aldı. Kendileri için Hintli işçi ve köylüleri çalıştırıyorlar. Nuri ve Zera’nın annesi dokuma fabrikada çalışıyor. Dokuz yaşındaki Nuri de fabrikada çalışıyor. Akşamleyin Nuri fabrikadan eve geç geldi. Annesini de getirdi. Annesi hastalandığı için patron, onu fabrikadan çıkardı.
Küçük Zera sordu:
–Anne, sana ne oldu?!
Nuri:
–Sus, Zera! Annemiz çok kötü bir hâlde!
Zera’ın uyumasının üzerinden çok zaman geçti ama Nuri, annesiyle yine konuşuyordu:
–Anne! Yarın fabrikaya Zera’yı götüreceğim. Ben dokuz yaşımdayım ama iki yıldır fabrikada çalışıyorum. Zera yedi yaşında. Biz çalışacağız. Sen hastasın, sen çalışamazsın. Sen hasta olunca biz çalışacağız.
Annesi cevap vermedi.
Fabrikada çalışan dokuma tezgâhlarının sesi yeri göğü inletiyor. Havada beyaz pamuklar tozları uçuşuyor. Ustabaşı dokuma tezgâhları arasında dolaşıyor. Nuri ve Zera, beyaz yumuşak pamukları ayırıyorlar. Bu işte çok küçük yaştaki çocuklar çalışıyor. Çocuklar kayıştan pamukları toplayıp götürüyorlar. Çalışmak Zera’ya çok ağır geliyor. Nuri, kızkardeşinin ne kadar da küçük olduğunu görüyor.
Zera yorulup makinanın yanına uzandı. Ustabaşı görüp ıslık çaldı. Zehra duymadı. Sonra ustabaşı gelip Zera’yı sopayla dürttü. Zera algılamıyor. Ustabaşı kızıp küçük Zera’yı ayağıyla dürttü.
Nuri şöyle bağırıyordu:
–Kızkardeşime vurman doğru değil! O daha küçük bir kız. Annesinin yerine çalışıyor. Senin annen açlıktan ölmeyecek ama bizim annemiz ölecek!
Ustabaşı bir eliyle Nuri’yi diğer eliyle Zehra’yı kavrayıp makinalara doğru fırlattı.
–Çalışın! Yoksa her ikinizi de işten atacağım!
Uyanık Hoca:
Bir seferinde bir adam, hocaya gidip şöyle demiş:
–Köpeğim öldü, insanı gömer gibi gömme izni ver!
Hoca:
–Bu doğru olmaz!
–Ama köpeğim yürekli bir dostumdu.
–Ben onu bilmem!
–Ben sana para versem, ne kadar istiyorsun, söyle!
–O zaman iş değişir! Öyleyse izin veriyorum. İstersen, köpeğini de ben gömerim!
Öyle de yapmış hocamız.
Havalarda Uçmak:
Pilotlar, fırlayan kuşlarla fırtına gibi toprak üstünde süzülüyorlar. Aşağıda bir anda kentler, tarlalar, tümsek yerler, dolanan dereler görülüyor. Ama daha önceleri bu uçmayı nasıl öğreniyorlardı ki?!
Üç yüz yıl kadar önce bir köylü düşüncelere daldı. Yüksek bir yerden iki kanatla inmeyi deniyordu. Bu düşüncesi sebebiyle o köylüyü sopalarla dövdüler, yaptığı kanatları da kırdılar.
Uçmak konuda bir başka istekli kişi, Ryanis kentindeki Furvini adlı kişiydi. Yukarıya doğru uçmayı başardı. Büyük bir balon ürettip içine duman doldurdu. Balona da bir ip bağladı. Oturmak için bir bank yaptı. Balondaki bu banka oturup ağaçların üstüne çıktı. Rüzgâr balonunu alıp götürdü. Derken balonu bir kiliseye çarpıp çanınına takıldı.
Bu konuda papazlar şöyle dedi:
–Bu köylüyü havaya cinler kaldırdı. Onu ya yakmak ya da didi diri toprağa gömmek gerekir.
Zavallı öldürülmekten zar zor kurtuldu.
Hangi gücün balonu havaya kaldırdığını insanlar o zaman anlayamadı. Hâlbuki duman ile sıcak hava içine girdiği için balon havalanmıştı.
Fransa’da hava balonu yapmayı düşündüler. O balon da havayla doldurulduğu için uçuyordu. Böylesi balonları, pilotları istedikleri zamanlarda yapamadılar. Daha sonra yaptılar.
Günümüzde hava gemileri de inşa ediyorlar. Onları pilotlar kullanıyor. İnsanlar, uçak inşa etmeyi de öğerendiler. Uçak havada pervanesi sayesinde uçuyor. Uçağı, dümenini kullanarak aşağıya, yukarıya her nereye istersen o tarafa götürebilirsin.
+
Berepeş Gamaçamu:
Haya dido oraş ǯoxle k̆iralişi oras t̆u. Çkunde haşo ivaput̆u. Oput̆eşi umutelepes gyari na var ubağut̆esşeni gorumt̆es sotişa daha gyaroni svaşa berepeş meçamu. Hentepes emç̆opalepe nit̆es. Emç̆opalepek baba do nanapes berepeşeni k̆ayi oskidinu ukadamt̆es. Biç̆epe zenaatis oguruşa meçamuşi nena meçamt̆es. Xelate nana-babak berepe emç̆opales meçamt̆es. Haşote vit bere do biç̆i ok̆ibgen. K̆onduktorik̆ala ok̆otkvinute şuroni oğmalu t̆k̆obaşaşa para umeçamu noğasa mendiyonamt̆es. Hek emç̆opalepek berepe yonamt̆u esnafepeşa: Maǯugeşa, çilengeri do makudeşa. K̆arta bereşeni vit manati koguǯuguşk̆ule, heşo ivet̆u: Vit bereti ar oxoris gamaçamt̆u do xolo mendvalu eç̆opumt̆u. Şuroni mali na eç̆opinamanpe uraxat̆e k̆itxumt̆es:
–Si heya çkimda moyonam, ama bekiti hemuşi nana, baba hak ren.
–Raxat̆i t̆a, nena gyukturamt̆u emç̆opalek, hak hemus miti var uyonun, mteli skani xes ren.
Musaşi derdi:
Jur ǯana ren muç̆o Musa maǯuğeşi çiraği na ren. Jur ǯana golilu. Ama Musas vitojur ǯana na golilu k̆onari heşo daǯonen. Dido doç̆k̆indineri ren. Getanap̆icişen olumceraşakis içalişams Dukyanis. Ok̆uleti lumcis dulya ren. Ustaşi oxorcas meşvelu unon. Hemuşi beres meǯk̆omilu unon. Musas çetini daven. Xvala ar ani hemus loʒa aven. Mteli kodinciraşk̆ule Musa tamo-tamo noxolun, ezdams supara do gyoç̆k̆ams ok̆itxuşi ogurus. İsa ç̆ut̆a ren. Arabuli boncapete ndrik̆el-mondrik̆eli golisvarunan, nungaman artikatis. Noktape jin, tude ʒxont̆unan. Çetini oxiǯonen so do mu noren.
Nenapeti uçinopu renan, Turkuli renan. Ok̆itxuşi oguru Musas dido k̆ayi aǯonen ama mik
ogurams? Bazi usta gok̆uʒxun do hemindos Musaşi ti geçamuten t̆k̆vaʒun.
Dukyanis:
Loritişi İsa vitojur ǯaneri bere ren. Baba muşis let̆a dido na var uğut̆uşeni p̆anda k̆urbetişa nit̆u. K̆urbetis hemuk furnes içalişamt̆u. İsa muşi nanak̆ala onas içalişamt̆es. Xaçkumt̆es lazut̆i, ikomt̆es getasule. Lazut̆i k̆arta ǯanas var ubağut̆u. 5- 6 tutas lazut̆i eç̆opinuşi uğut̆es. Ama mute eç̆opan?!
Ar fara İsaşi baba komoxtu. İsas dido axelu. Babaşeni kume, portok̆ali do txiri kogeiğu:
–Ç̆k̆omiya!- uǯumert̆u.
Vit dğas baba dodgitu oxoris do ok̆ule oxtimuşa oxazirus kogyoç̆k̆u.
Gyarişk̆ule İsas uǯu babak:
–Bere çkimi! Oskedinu dahaluk goǯogižin. Oskedinuşa oxaziru unon. Çku umuteli k̆oçepes
xes zenaati var uğut̆aşi, ugyareli bğurut. Hamuşeni zenaatiş oguru unon. Zenaatis oguruşeni
noğaşa mendagiyonare.
Haşote İsa noğaşa kogextu. Hek baba muşik̆ala İsa Dukyanis komeçu do xolo k̆urbetişa igzalu. Xvala kodoskidu İsa. Hemuşi oçalişuşi dğa ordo geiç̆k̆et̆u. Eyseluşk̆ule muk kosumt̆u dukyani, moimert̆u ǯk̆ari, dişka do ok̆ule nuşvelamt̆u furnes.
–İsa, ǯk̆ari moiği! İsa, ham francola Axmet̆ efendiş oxorişa mendiğiya!
Haşo Dukyani do furnes manceşi sersi ignapet̆u. İrik̆ele İsa oxut̆k̆vaʒut̆u. İrik̆ele meç̆işut̆u. Mç̆ipe dulya dido t̆u do heya İsas oxenapamt̆es.
Ar fara Dukyanişi mances k̆itxu İsak:
–Zenaati mundes mogurare?
–Mu zenaati ginon?-k̆itxu mancek.
–Ma koualiş oç̆uşi ustas ovapumu minon.
İžiʒu mancek. Ožiʒinute goimç̆itanu. Ok̆ule haşo nena gyukturu:
–Sum-otxo ǯanas haǯi na içalişamsteri içalişi, ok̆ule furneş ustas nuşvelare do hemuşk̆ule
ustalik̆oba igurare.
–Mteli upareli?!-k̆itxu İsak.
–Xici! Parati ginon! Goguram do parati gorum! Xici, lak̆ot̆i!
İsaşi guris p̆at̆i davu. Xayi daǯonu manceşi nena do hemuşi oǯk̆omilu.
K̆is Mariya:
K̆is, Yak̆uturot bozos uǯumelan. Ham ç̆ut̆a k̆is germape, rak̆anepe do galepeşi doloxe skidun, ç̆ut̆a pencerepe na uğun oxoris. Oxoris so skidun k̆is Mariya, uǯumelan yurta, muşi teres Yak̆utiye coxons. Muşi oput̆es mteli avcobate skidunan. Hak ren avcepeşi k̆olmani. Avcepek iluman do mutepeşi t̆k̆ebi meçaman do mkveri, şekeri, k̆azyaği, çiti yuç̆opuman. İnuvaşi geç̆k̆apules k̆is Mariyak mektebişa oxtimus gyoç̆k̆ams. Mteli Sovetyari arinalas doYak̆utiyesti ar uk̆itxu bere, var doskidasen. K̆arta ç̆umandeli kçe mtviris iri k̆ele ulunan ç̆ut̆a figurape.
Muşi manebrepek̆ala koxen k̆is Mariya mektebis. Mamgurapalek tkuki, ordo k̆odanoren tuğulaşi didi mektebişi yapi, muç̆o noğas na k̆odumansteri. Noğas muç̆oşi skidunan, muç̆o oput̆epes Sovetik mendoçku heya oguruşa mamgurapalek oxoǯonapamt̆u. K̆is Mariya do berepek niucaman. Sovetyari lik̆ataşeni, Sovetyari Cumhuriyetepes na skidunan opapeşeni tkumers mamgurapalek. K̆ayi niucams k̆is Mariyak, tolepe kogedu mamgurapales do var icers:
“P̆ia korenani hem k̆ata yerepe namupes çxvapa na avenan do t̆et̆eli gulunan. Ama çkunde
k̆ele gunže, gunže inuva do haşo mk̆ule monç̆inora ren.”
Hemus ini na avet̆uşeni muk dolikunams. K̆is Mariyas mtelişi oxoǯonapu do oçkinu unt̆u. Ç̆ut̆a k̆is mektebis gamulun, oxorişa komulun, ezdims kitabepe do ik̆itxams. Ok̆ule kvamç̆aru xes okaçams do boncape ç̆arums. Gamulun.
– Xaziri t̆a!
Ar Ozbek̆işi Bozo:
–Naziye, ʒomi moiği!
–Naziye daçxuri dogzi!
Uponi Naziye gunk̆ap̆un avlis hekole-hakole.
–Ma Xamraşa bidare, nanas axveǯams Naziyek.
–İdi ama soti sokağis mo dodgitur!
Naziyek ezdams çarçafi do ti, xe, k̆uçxe, mteli çarçafis meşat̆k̆obun. Nunk̆u uça peçete
dit̆k̆obinu. Nulun çarçafi dolokuneri Naziye. Moǯk̆imu var iven. Komoxtu Xamraşa.
–Giçkini,- zop̆ons Xamrak, -koren ar oxori, hek çkuni oxorcalepe ok̆oibğenan, hek p̆icişi
moǯk̆imu iven. K̆lubi coxons hem oxoris. Çarçafoni jur oxorca mulun. Mondrik̆eri, tamo mulunan. Helbet kçinepe renanya do iris daǯonen. Aha didi kvas oxori. Mçire pencerepe, te didi ren. Ham oxoris oxorcalepe kamaxtes. Nunk̆us komuiǯk̆es. Var, oxorcalepe va renan, jur bozo t̆udoren. Didi mağala burmes, st̆olis oxorcalepe xenan. Mç̆ipe ar oxorcak uǯumers majuranepes:
–Çarçafi moǯk̆imuşi ren Ozbek̆işi bozo do oxorcas çarçafi var unon. İsa var tkumelan
badepek do kçinepekya. Çarçafite ižabunen, tolepe ok̆ixvenan. Oguruti unon Ozbek̆işi oxorcalepes, iguraşi k̆olayi maskidinenan. Gencepe ret, tkva dulya dogaxenenan, komuiǯk̆it nunk̆upeya do haşo oxoǯonapamt̆u.
Naziyek niucams. K̆ai aǯonen. Oxoris haşo p̆ot̆e var zop̆ont̆es.
– Naziye dersisa nuluri?!
Naziyek koya,- uǯumers do k̆ap̆ineri sokağişa gamulun. Gulişperis dolokunu dolokuneri, tis
motun meǯopxeri tabla, uçarçafe hasteri ren handğaneri Naziye. Nulun do ižiʒams.
–Oncğore var uçkin!- barbalams toma kçe k̆ateri badik do xocapek.
Haǯi Naziyek ik̆itxams mektebis.
Zera:
Nuri do Zera mendrani Hindistaniş noğa K̆alk̆utas skidunan. K̆alk̆utas dido oşvaluşi fabrik̆ape renan. Fabrik̆as Hindepek içalişaman ama fabrik̆aşi mancepe İnglisepe renan. İnglisuri burjuapek Hindistani koguǯuğes. Hentepek ti muşiseni Hinduri madulye do oput̆arepes oçalişapaman. Nuri do Zeraşi nanak fabrik̆as içalişams, çxoro ǯaneri Nurikti fabrik̆as içalişams. Lumcis Nuri yano komoxtu do žabuni nana muşiti komoyonu. Muk dižabunu do mancek fabrik̆as kogamoşku.
–Nana, mu gağodu?- ç̆ut̆a Zerak k̆itxoms.
–Dostibi, Zera! Nana p̆at̆i xalis ren!
Zera na dinciru dido ora golilu ama Nuri nana muşik̆ala xolo isinapamt̆u:
–Nana!- tku Nurik, ç̆umen Zera fabrik̆aşa mendabiyonare. Ma çxoro ǯaneri bore ama jur ǯana ren na biçalişam. Zera şkit ǯaneri ren. Çku biçalişaten. Si žabuni re, si var gaçalişen. Si žabuni kort̆aşi, çku biçalişaten. Nanak mati nena var geukturu.
Maşinapek şanp̆iruman. Havas kçe txveri putxun. Fabrik̆as gulun gemçinadvale. Nuri do
Zerak çuçku kçe txveri mejimelan. Ham dulyas dido ç̆ut̆a berek içalişams. Berepek bert̆is
txveri ok̆obğaman, mendimelan maşinapeşa, pağuman maşinape. Zeras çetini aven oçalişu. Nuri žiroms mu ç̆ut̆a ren da muşi. Zeras daç̆k̆indu do maşinaşi yanis kelanciru. Gemçinadvalek kožiru distvinu. Zerak var ognams. Bigate nontxu, Zerak var ognams. Gemçinadvales guri muxtu do k̆uçxete montxu bozos.
–Das geçamu var iven. Heya ç̆ut̆a ren. Muk nanaşeni içalişams,- uramt̆u Nurik. Nana skani
omşkorinute var ğurasen ama çkuni doğurunya,- uǯu Nurik.
Gemçinadvalek ar xes Nuri majuranis Zera kogyak̆nu do maşinapeşa ot̆k̆oçu.
– İçalişit, vardo juri-xolo dulyaşen mekt̆k̆oçaten.
Tink̆ozi Xoca:
Ar fara Xocaşa k̆oçi komoxtu do uǯumers:
–Coğori domixroʒkuya, k̆oçi na doxvamansteri doxuşi izni komomçi!
–K̆ayi var iven!-Xocak tku.
–Ama coğori çkimi arguroni dosti t̆u.
–Haya ma var miçkin!-Xocak tku.
–Ma si dido geç̆areri komekçam, nak̆o ginon si domiǯvi!
–Heşo ren na, izni mekçam. Ginon, skani coğori doboxvare? Haşoti vu Xoca çkunik.
Oputxalapeşeni:
Met̆aloni k̆inçepete zifosisteri got̆k̆vaʒunan let̆as jin maputxocepek. Tude ar anis ižirenan, noğape, onape, buksepe, gomorçxulaneri ğalepe.
Ama oputxu muç̆osi iguramt̆es? [Sumoşi] 300 ǯana k̆onari ǯoxle ar oput̆arik jur msva komoingonu. Hentepete mağala svaşen hemuk gextimu ʒadumt̆u. Hamus gurişeni heya bigapete dobaxes do msvalepe dot̆axes.
Noğa Ryazanis çkva mongonate, Furvinis, jin eputxinu daxenu. Heyak didi bulti dovu do
doloxe k̆oma kodolosku. Bultis tok̆i konok̆oru, doxunuşeni gelaxunoni dovu, kogelaxedu do ncalepes jin haşote gextu. İxik bulti mendiğu do heya oxvames mat̆u. Çangis na nobut̆u.
Furvinik gyak̆nu do ğurasen komuçitu. P̆ap̆azepek ognapeski:
–Oput̆ari havaşa cinepek eyonesya, heya oç̆uşi k̆oçi vana şurigedgineri doxuşi renya. Dido çetinobate oğurinus komuçitu.
Mu mencelik bulti havaşa keiğu k̆oçepes var oxaǯones. Halbuki k̆omak̆ala doloxe t̆uʒa hava na amaxtuşeni bulti eputxu. Fransias havaşi bulti komoingones, heti t̆uʒa havate dolopşeri na t̆uşeni putxut̆u. Hasteri bultite maputxoces na unt̆ut̆es oras var axenes.
Ama uk̆açxe heyati doves. Haǯi havaşi k̆aravepe, diri-jablepe k̆oduman, hentepe maputxocepek oyonaman. Haerop̆lanepeşiti ok̆odu k̆oçepek kodigures. Havas haerop̆lani p̆rop̆eleriş meşvelute gulun. Mot̆orik p̆rop̆eleri oktams. Dimonite jin, tude sotxa na ginon k̆eleşe haerop̆lani gayonen.

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ Majurani Fila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]

Radyosever:
İnsanların birbirleriyle radyo aracılığıyla haberleştiklerini Eşref uzun zamandan beri duyuyordu. Ancak bu iletişimin nasıl olduğunu ve insanların radyo aracılığıyla nasıl haberleştiğini bilmiyordu. Bir keresinde babasıyla birlikte kente indiğinde Eşref, radyo satan bir mağazaya gitti.
Mağazanın vitrinine bakınca çeşitli radyo aparatları, radyo alet edevatları görüyor. Vitrinde bir de kitap duruyor. Kitabın kapağında şöyle yazıyor: “Radyo aparatı nasıl yapılır?/ Radyoseverler için klavuz kitap”.
Eşref kararını verdi:
–Ben de radyo aparatı yapacağım!
Bu kararını uygulamak için o mağazaya girdi. Vitrinde gördüğü o kitabın bir kopyasını satın aldı.
Sevinçli Eşref şimdi bulvara koşuyor. Orada bir banka oturdu. Kitabı okumaya başladı. Bir yandan okuyor diğer yandan da radyo aparatı yapmak için gerekli olan alet edevatı defterine not alıyor. Daha sonra başka bir mağazaya gitti. Eşref, gerekli alet edevatı satın aldıktan sonra kentteki kolhoz pazarına gitti. Orada babası, kolhozdan getirilen zerzevatı satıyordu.
Eşref’e şöyle dedi:
–Bugün satış işimizi erkenden bitirdik! Sen neredeydin? Kendin için iyi bir şeyler satın aldın mı?
–Çok iyi şeyler satın aldım, baba. Şimdi çok iyi şeylerim var!
–Öyleyse çok iyi! Eve gidince yeriz!
–Baba, satın aldığım şeyler yenmez ki!
–O hâlde neden satın aldın?
–Radyo aparatı yapmak için gerekli olan alet edevatı satın aldım. Ben radyo aparatı yapacağım. Sonra da her gün Moskova’nın, Tiflis’in vereceği haberleri, çalacağı müzik parçalarını dinleyeceğiz.
Babası, Eşref’e sordu:
–Sen böyle neler düşünüyorsun, evladım! İyi de sen radyo aparatı yapabilir misin?
Babasına, satın aldığı gösterdi:
–Bu kitap bana yol gösterecek!
Aradan on gün geçti. Bu on gün içerisinde Eşref yorulmadan çalıştı. Sonraki on birinci gün radyo aparatını yaptı.
Eşref herkesi çağırdı:
–Bugün radyo dinlemek için bizim eve gelin!
Babası Eşref’e sordu:
–Her şeyin hazır mı? Herhangi bir konuda sana yardımcı olayım mı?
–Anteni çekmekte bana yardım et, onun dışında her şeyi hazırladım.
Eşref, iki uzun sırık aradı. İki sırık arasına tel çekip babasının yardımıyla birini evlerinin damına dikti. Diğerini evlerinin aynındaki ağaca taktı.
Sevinçli Eşref babasına seslendi:
–Artık anten de hazır!
Akşamleyin Eşreflerin evinde konu komşu çok kişi toplandı. Saat yediye az bir zaman kalınca radyo aparatının hoparlörü hışırdama başladı. Ondan sonra da yayın başladı:
–Sevgili dinleyiciler, burası Moskova Radyosu! Moskova Radyosunu dinliyorsunuz!
Radyonun sesini duyan oradaki herkes öyle sevindi ki sanki karanlık geceden aydınlık güne çıkmış gibi oldular.
Müzik parçaları çaldılar. Şarkılar söylediler.
Eşref’in babası:
–Bu ne iyi bir şey böyle! Evimde oturuyorum, sanki Moskova’daymışım gibi zannediyorum. Radyo sayesinde birbirimize yaklaşıyoruz.
Kolay Yol:
Nuri, evde ders çalışıyordu. Babası yanına yaklaşıp sordu:
–Ne okuyorsun?
–Önceki zamanlarda çocukların nasıl öğrendiklerine ilişkin bir metni okuyorum.
–Bana da oku!
Nuri, metni babasına okudu.
–Çok doğru yazıyorlar. Önceleri öyleydi. Çocukluğumda ben de öyle zorluklar çekiyordum. Ben de öyle öğreniyordum. O zaman, şimdiki gibi okul yoktu. Üstelik hiç kimse de yazıyı öğrenmeye kimse öyle kulak asmıyordu. Hayat çok zordu.
–Baba, şimdi çocuklara öyle davranılmıyor. Sovyet İktidarı, öyle hatalara izin vermiyor! Doğru olmaz!
Artık yazıyı öğrenmeye herkesi zorladılar. Temel öğrenim herkes için gereklidir. Sonra ortaokula gideceksin. Ondan sonra da kim isterse üniversiteye gidiyor.
Burayı istemiyorsan, fabrika ve işletmelerde mevcut olan okula girip bir zanaat öğreneceksin. Oradan bilgili işçiler mezun oluyor. Öğrenmenin yolu artık herkese açık ve kolaydır.
Misafir Güneş (Nenets Okulu Öğretmenlerinin Dedikleri):
Çar yönetimi sırasında Grilona’daki ailelere hiç kimse okul kurmuyordu. Kendi alfabeleri yoktu. Kendi dilleriyle yazılmış kitapları da yoktu. Sovyet İktidarı döneminde artık onların alfabeleri de var, kendi dillerinde kitapları da var, okulları da var. Çocukları uzaklardan okula getiriyorlar.
İlkbaharda etraf tundra yeşili bitkilerle örtünüyor. Grilona içindeki göl, bataklık ve dereler parıldıyor. Kışın tundra buz ve karla örtünür. O zaman koşturan geyikler için yol açılır.
Nenets insanı, geyikleri hafif kızağın önüne bağlıyor, çocukları da kızağa oturtup okula götürüyor. Orada ilkbahar gelene kadar bırakıyor.
Nenets öğretmenleri, yılın en neşeli gününü, güneşin ortaya çıktığı o gün olarak kabul ediyorlar. Nenetslerin yaşadıkları yerlerde iki ay içinde fırtınalı geceler uzar. Okulumuzun önünde bir tümsek var. Oradan ta uzaklara bakmak mümkündür. O tümsekten güneşi görebiliriz. Güneşin bu yıl görüneceği ilk günü sakın kaçırma! Güneş yavaş yavaş toprağın üstünde parlayacak ve yine batacak. Güneşin bu ilk ışığını görmek ne sevinçli bir andır böyle!
Çocuklar okuldan koşarak çıkıp o tümsekte toplanıyorlar. Bu köyde yaşayan insanlar da o saatte o tümseğin üstündedir. Köpekleri de orada. İşte bulutun kenarı kızardı. Herkes heyecanla bekliyor. Parlak ışıklar yayıldı. Ufuktaki güneş yuvarlaklaştı. Çocuklar, “İşte güneş, güneş!” diye sevinçle bağrışıyorlar. Gençler tüfek atıyorlar. Büyükler, küçükler alkışlıyorlar, birbirlerinin boynuna sarılıyorlar. Çocuklar, ayı yavruları gibi, karda oyunlar oynuyor, yuvarlanıyorlar. Onların yanındaki köpekler de oynuyorlar. Şimdi gün uyanacak! Grilona’da güneşi çok seviyorlar. En çok sevdikleri kelime de güneştir. Oradaki herkesin sevdiği Nenets şarkısı şöyle:
“Oturup denize bakıyorum./ Üçümüz de iyi hâldeyiz;/ ben, deniz ve güneş!”
Sıhhiyeci Köpek:
[1917- 1923] İç Savaşı sırasında cephede sağ el ve ayağıma kurşun isabet etti; vuruldum. Çukurluk bir yere yuvarlandım. Çok kanım aktı, kuvvetten düştüm. Bizimkiler hiçbir yerde görünmüyordu. Mataramdaki bütün suyu içtim. Sonra bayılmışım. Kendime geldiğim zaman bazen sabah, bazen de akşam zannediyordum. Yardım çağırıyordum ama kimse duymuyor, kimse bana cevap vermiyordu. Anladım ki bizimkiler oldukça uzaktaydılar.
Yaralarım acıyor…
–Kayboldum, -diye düşündüm.
Gayka olmasaydı ölüyordum.
İkinci gece ve gündüzün bitiminde yakın bir yer bir köpeğin havlamasını duyuyorum. O kadar sevindim ki anlatamam. Yalnızca tek mesele vardı; beni bulacak mı, bulamayacak mı?
Buldu da! Gayka, beni buldu. Sevinçten ağzımı yüzümü yaladı.
–Benim iyi yürekli arkadaşım! Can yoldaşım!
Şimdi ben ona arkadaş niye demeyeyim ki!
Yanıma uzanıp sırtını bana döndü. Sırtındaki ay-yıldızlı çantanın üstünde şöyle yazıyordu: “İhtiyaç duyduğun al!” O çantadan iyot ile sargı bezini çıkarttım. İyodu yaralarıma sürdüm. Sonra da sargı beziyle yaralarımı sardım.
Gayka, bana koşuyor. Brinzeli adı verilen çubuğu benden dişleriyle alıp uzaktaki kızıl sıhhiye personeline götürüyor.
Gayka, bulunduğum yere sıhhiyecilerin ulaşmasını sağladı. Böylece kurtuldum.
Çarın İktidarı Zamanında Fabrikada Nasıl Çalıştığımız (Bir İşçinin Anıları):
Çarlık yönetimi zamanında ben makine fabrikasında çalışıyordum.
İşçiler sabah altıda fabrikaya gidiyorlardı. Ellerinde yiyecek bohçalarını taşıyorlardı. Yiyecek olmayınca olmuyordu. Çalışma saati on iki saatten fazlaydı. İşçilik ücretimiz çok azdı. Bir aylık çalışması karşılığında işçiye ancak on yedi-on sekiz manat veriyorlardı. Bizi, süresinden daha fazla da çalıştırıyorlardı. Çalışma şartları yok ağırdı. İmalathanenin içinde rüzgâr esiyor, tepemize yağmur damlıyordu.
Usta İşçiler:
Babası ve Hamza bir fabrikada çalışıyorlar.
Sabah … Hamza gözünü açtı. Annesi başına geldi:
–Haydi, kalk artık Hamza! Saat altı oldu. Baban çay içiyor.
Hamza kalkıyor, banyosunu yapıyor. Sonra da beş dakika jimnastik yapıyor.
Babası:
–Hamza, çay iç! Patates ye, lezzetli. İşte ekmek de burada.
Hamza soruyor:
–Anne, sen evde mi olacaksın?
–Evet. Bugün işte çalışmıyorum. Bugün benim izin günüm.
Babası ile Hamza tramvayla çalıştıkları fabrikaya gidiyorlar. Hamza’nın babası fabrikada usta. Hamza ise henüz öğrenci. O yüzden fabrikada dört saat çalışıyor. Sonra da okuluna gidiyor.
–Şimdi usta işçi olarak çalışıyoruz. Biz ustayız. Fabrikaya geç gelmek olmaz, hızlı ve iyi çalışmak gerekiyor. Kim çalışmazsa, o tembeldir.
Tramvaydaki yolcular sohbet ediyorlar, gülüşüyorlar. Hepsi hâllerinden memnun. Babası ve Hamza yine evlerinde aileleriyle beraberler. Bu aile işçilerin ailesidir. İşçilerin hepsi de gönülden çalışıp iyi bir hayat sürüyorlar.
Orman:
Köyün etrafında sanki bekçi gibi tepeler bulunuyor. Bitki, ormanın ucuna kadar her tepeye adeta elbise giydiriyor. Öteden beriden soğuk ve temiz sular iniyor; sesleri ta uzaktan bile duyuluyor. Yamaçlarda ki düzlük ve boğazlık yerlerde mısır, tütün ve darı tarlaları görülüyor. Güzel ve hoş bir manzara!
Gerçekten de o kadar hoştu ama insanlar kendi elleriyle bu manzarayı tahrip ettiler. Herkes istediği yerde ağaç kesiyordu. Hayvan sürüleri gidip ağaç fidanlarını yiyordu. Orman artık kimseye fayda sağlamıyordu. Böylece orman yavaş yavaş yok oluyordu. Kısa zaman içinde köyün yakınında tek bir ağaç bile kalmadı. Yamaçlara yağan yağmurlar, toprağı dereye indirdi. Yamaçlar çıplak ve kayalık kaldı. Önceleri tarlaların olduğu yerlerde artık kimse tek bir ot bile göremiyordu. Su kaynakları kurudu. Bir zamanlar akan o suların neşeli ve yankılanan sesi artık duyulmuyordu. Bir keresinde şiddetli bir yağmur yağdı. Sel oldu. Sel; bir evi, iki mağazayı ve bir serenderi önüne katıp götürdü.
Şimdi köyde insanlar ağlıyor. Yaşlı kadınlar şöyle diyor:
–Bu, Allah’ın bize verdiği bir cezadır! Önceleri öyle güzel tarlalarımız vardı ki sel hiç olmuyordu. Allah’a yakaralım!
Kentteki yetkililer, köyü sel bastığını, zarar verdiğini duyunca hemen bir komisyon oluşturup köye yolladılar.
Kentten gelen bir yetkili sordu:
–Ağaçları neden uygun şekilde kesmediniz?
Bu kişi ormanla ilgilenen, ormancı dedikleri yetkiliydi:
–Ormanı korumak gerekir. Siz ağaçları böyle kestiğiniz için yamaçlarda hiç ağaç kalmadı.
Ağacın kökü toprağı tutar. Toprak da yağan yağmuru emer. Böylece de sel felâketi olmaz. Yani bunların biri diğerini izler.
Köylüler, yetkilinin bu anlattıklarından selin sebebini iyice anladılar. Ondan sonra da ormana gözleri gibi baktılar. Eskiden kestikleri ağaçların yerine yenilerini dikiyorlardı artık. Hayvanların otlatma alanlarını çitlerler çevirdiler. Kesilecek ağaçları da usulüne göre kestiler.
Yardımcılar:
Hava karardı. Kapkara bulutlarla yağmur geliyor. Kolhoza dâhil çiftçiler tütün mağazasına doğru koşuyorlar. Tütün yüklü makinalar mağazanın bahçesinde. Onları mağazanın içine girmeleri gerekiyor. Herkes koşturup işini yapıyor. Ama bulut üzerlerine daha hızla yaklaşıyordu. İrice iki üç yağmur damlası toprağa düştü bile.
Yetkili, diğerlerine sesleniyordu:
–Koşa koşa, çabuk çabuk!
Kolhoza dahi çiftçiler görüyor ki boyunlarında kızıl fularları takılı çocuklar yardımcı olmak için koşuşturuyorlar.
Çocuklar selâm verdi:
–Kolay gelsin, emmiler! Biz de size yardım etmek için geldik!
–Tam da ihtiyacımız olduğu zamanda geldiniz, sağlam delikanlılarsınız!
Ortalık iş kaynıyordu. Kimi makinaları mağazaya çekiyordu, kimi tarladan sepetleri getiriyordu.
Böylece birleştikleri güçleri sayesinde yağmur tam yağmadan mağazaya taşıma işini tamamlamış oldular.
İnşa faaliyetlerini sürdürüyoruz:
Tepe tepeden yüksek. Her yerde ağaçlar. Dereler hızla denize kavuşuyor. Yollar dik ve engebeli. Yağmur yağdığı zaman o yolda gidemezsin. Dereler yükselir. İnsan değil, at bile dereden geçemez. Ya da kar yağdığı zaman o yolu insanlar yine kullanamaz. Tepelerle çevrili o köyde durum eskiden böyleydi. Gel gör ki artık her şey değişti. Patika yolları genişletiyorlar. Otomobilin gidip geleceği yolu açtılar. Yine çok yeni yollar yapıyorlar. Çok hızlı bir şekilde derelerin üstüne demir köprüler inşa ettiler. Derelerin gücüyle büyük su tribünlerini döndürüp elektrik üretiyorlar. Tepelerdeki köyler artık elektrik ışığıyla aydınlanıyor.
–Evet, biz toplumcu hayatı inşa ettik!
Demiryolu:
Düzenleyici kişi, tepelerde ovalarda düz yollar yaptı. Derelere köprüler kurdu. Düz yollara çelik relsape koydu. Relsapelara demir makinelar oturttu. Bu makinanın kazanı, sobası ve borusu vardı. Sobaya odun veya kömür atıyorlardı. Kazanda su kaynıyor. Lokomatif zıplaya zıplaya gidiyor. Öyle hızı gidiyor ki at bile ona yetişemez. Saatte elli kilometreye kadar hız yapıyor.
Lokomatif, vagonları çekiyor. Bir vagonda insanlar gidiyor. Diğer vagon yükle doldurulmuş. Yük götürüyorlar.
+
Radiomaorope:
Radiote k̆oçepek artikatis ambari na meçaman Eşrefik dido ora ognamt̆u. Ama muç̆oşi heya iven do muç̆o ikumt̆es hemus var uçkit̆u. Ar fara babak̆ala noğaşa gextuşi, Eşrefi radio na gamaçaman mağazaşa idu. Oǯk̆en penceres çkvadoçkva radio, t̆akimepe renan, arçkvati kitabepe žinan. Ar kitabiş jin ç̆arumt̆u: “Radio ap̆arati muç̆osi ixenen/ Radiomaoropepeşeni supara”.
–Mati radio ap̆arati p̆are! Muşeburot kogonk̆vatu Eşrefik. Muşi gonk̆vatuşi tişa moyonuşeni heya mağazas kamaxtu do na žiru kitabi keç̆opu. Xeleri Eşrefi bulvarişa nunk̆ap̆un. Hek gelaxunonis kodoxedu do ok̆itxus kogyoç̆k̆u. Ar k̆ele ik̆itxums, ar k̆ele ap̆arati oxenuşeni na unon şeyepe defteris noç̆arums. Arçkva radio mağazaşa idu. Eşrefi, keç̆opu na unt̆u şeyepe do k̆olmanuri bazarişa idu. Hek baba muşik k̆olmanişen na moiğu zamzavati gamaçamt̆u.
–Handğa ordo doboçodinit,- babak Esrefis uǯu,- edo si so ort̆i, skanişeni mutu k̆ayi şeyepe
eç̆opii?
–Ma dido k̆ayi şeyepe ep̆ç̆opi, baba! Dido k̆ayi şeyepe miğun haǯi! -nena gyukturu Eşrefik.
–Heşo ren na, k̆ayi ren! Oxoris p̆ç̆k̆omaten!
–Baba, hentepe var iç̆k̆omenan!
–Mu eç̆opi hemindos?
–Radio ap̆arati oxenuşeni şeyepe ep̆ç̆opi. Ma radio ap̆arati p̆are do ok̆ule k̆arta dğas
Mosk̆ovak, Tbilisik ambari do musik̆a na meçams mebiucaten, -uǯu Eşrefik.
–Mupe moingonam, bere çkimi?! Ama dogaxeneni? Kogiçkini muşi oxenu?- k̆itxu babak.
–Hemuk domogurasenya do,- Eşrefik babas kitabi oǯiru.
Vit dğa golilu. Ham vit dğaşi doloxe Eşrefik udoç̆k̆indinu içalişamt̆u do uk̆açxeni mavitani
dğas dovu radio-ap̆arati.
–Handğa radio meucinuseni, oxori çkunişa komoxtit!- ucoxomt̆u iris Eşrefik.
–Mteli şeyi xaziri giğuni, mutu megişvelai?- Eşrefis babak k̆itxumt̆u.
–Antenaşi dodgus memişveli, çkva mteli xaziri ren,- Eşrefik uǯu.
Jur didi ǯalami Eşrefik dogoru juristi, teli konok̆oru do babaş meşvelute oxoriş jin kogedgu,
majurani ǯalami oxorişi yanis na t̆u ncas kogyuçanu.
–Haǯi antenati xaziri miğunan!- babas uǯu xeleri Eşrefik. Lumcis dido k̆oçi ok̆ibğu. Saati
şkitis mʒika nužit̆uşi radio-ap̆aratik oşiralus kogyoç̆k̆u. Ok̆ule emedeni sersi kesiğu:
–Alo, alo! İsinapams Mosk̆ovak, isinapams Mosk̆ovak!
Sersi oxuşkuşk̆ule mteli-xolos heşo axeleski, mitam mǯk̆upanas teoni dğaşa na amaxtessteri. Musik̆a kogelaçes. Dibires.
–Mu k̆ayi ren!- Eşrefis babak uǯu- Oxoris pxer do Mosk̆ovas na boresteri maǯonen. Radiote artikatis mebaxolert!
Cidaxi gza:
Nurik dersi iguramt̆u. Hemus baba muşi konaxolu do k̆itxu:
–Mu ik̆itxum?
–Ǯoxle berepek muç̆oşi iguramt̆esşeni otkuce bik̆itxum. Nena gyukturu Nurik.
–Ar domik̆itxi!
Nurik ar otkunci babas duk̆itxu.
–Mtiniti ç̆aruman. Haşo t̆u. Berobas mati heşo mǯorumt̆i,- Nuris babak uǯu,- mati heşo
biguramt̆i. Hemindos haǯi na rensteri doguroni var t̆u. Ç̆araş ogurusti mitik uci var meçamt̆u. Çetini t̆u oskidinu.
–Baba, haǯi heşo berepes oğodinu var iven. Sovetyari pala onç̆inuk izni var meçams!
İsa ren. Var iven. Haǯi ç̆aras oguru iri-xolos gyoç̆irines. Geç̆k̆apuloni doguronişi enç̆kinu
mtelis unon. Ok̆ule oşkaneni doguronişa idare. Hemuşk̆ule, mis guris uğun universit̆eşa nulun. Hak var ginon na oguru zaoti do fabrik̆ak̆ala na ren doguronis amaxtare, hak zenaati igurare. Hekole gamulunan k̆ayi çkinaperi madulyepe. Oguruşi gza gonǯk̆imeri ren. Cidaxi gza ren.
Musafiri mjora (Neneʒuri doguronis mamgurapalepesi tkvala):
K̆iralişi oras Grilonaşi orapes doguronepe mitik var uk̆odumt̆u. Mutepeşi alboni hentepes var uğut̆es. Muşi nanaşnenate ç̆areli suparapeti var uğut̆es. Sovetyari pala onç̆inuşi oras hentepes uğunan muşi alboni, muşi supara, muşi doguroni. Doguronişa berepe mendraşen moyonaman. Doguroni na ren oput̆eşen 600-700 k̆ilomet̆ro mendra berepes gonink̆onepe cogik̆ala gulunan. Purkinaşi oras tundra yeşili mt̆k̆alepe moitumers. Yeşilonaşi doloxe t̆oba, t̆oç̆lop̆i do galepe çxant̆unan. İnuvaşi oras tundra ineri do mtviri moitumers. Hemindos iri k̆ele darçinus çorçi na renan mskverepeseni gza goinǯk̆en.
Neneʒik çorçi nart̆is mskverepe nuk̆idams, berepe gyoxunams do doguronişa mendiyonams.
Hek purkina moxtimaşakis dut̆alams. Ǯanas mtelişen xeleri dğa neneʒi mamgurepek mjoras gamaçkinduşi dğa şinuman. Hek, so skidunan neneʒepi, jur tutaşi doloxe furt̆unoni seri goinzden. Çkuni doguronişen xolos ar buksi ren. Hemuşen mendraşa ožiramu goinç̆imen. Buksişen mtelişen ordo mjora mažirenan. İrişen ǯoxleneri dğas mo iyaner. Mjora mʒika-mʒika let̆as jin çxat̆asen do xolo kogyulun. Ama mu xeloni ren mjoraşi maartani tenaşi ožiramu! Berepe doguronişen gamunk̆ap̆unan do buksis ok̆oibğenan. Hak mteli oput̆es na skidunanpe renan, hakti coğorepe renan. Aha ǯaleni p̆ulaşi mžğa dimç̆itanu. Mtelik didi guriş bangalite iyondaman. Çxat̆eri tenape gofiryales. Horizontiş jin yemurgonu mjora. “Mjora” icoxuman berepek. Ağnemordalepek t̆ufeği ot̆k̆omelan. Didi do ç̆ut̆alepek xe ot̆k̆vaʒinaman, artikatişi alis dolok̆idaman, xeleri renan. Mtutiş motalepesteri mtviris asternan berepek, hentepek̆ala lak̆ot̆epekti isternan. Haǯi dğas manžinasen. Grilonaş dido oruman mjoras. Mtelişen xazi na oğodams zit̆a ren mjora. Mtelik na orums neneʒuri birapas hasa zop̆onan:
“Ma pxer do zuğas boǯk̆er./ K̆ayi xalis boret sumixolo/ ma, zuğa do mjora!”
Sanit̆ar Coğori:
Dobadonarepeşi cengiş oras maržğvani xes do k̆uçxes k̆urşumi momat̆u. Skurişa dobimurgoni. Didi diʒxiri gemixtu, mencelis mebli. Çkunepe soti var ižiret̆es, mutu var ignapet̆u. Mataras ǯ̆k̆ari na miğut̆u mteli pşvi. Ok̆onabğuri. Gobk̆unʒxuşiş- bazi ç̆umandeli, bazi lumci gemaven. Meşveluşeni bicoxom, mitik nena var gemikturams. Hemute oxonaǯ̆onet̆uki, çkunepe mendra t̆es.
Yarape maç̆uns…
–Gomdinuya!- ma guris mek̆amilams.
Coğori “Gayk̆a” var t̆uşi, gomdunut̆i.
Majurani ser-dğalerişi oçodinus bognam. Sontxa xolos coğorik p̆urins. Heşo maxelu ki, va itkven. Xvala heya mžiraseni varna var mžirasen? Komžiru. Gayk̆ak komžiru. Gomaxveli, nunk̆u do p̆ici eşamilok̆u.
–Çkimi k̆ayi guroşi manebra! Şurimşine çkimi!
Edo muç̆o var gebodva hemus manebra coxo!
Kelinciru çkimi yanis coğori do k̆ap̆ula memiktu. K̆ap̆ulas hemus mç̆ita tutoni çanta uğut̆u: “Na gik̆orems kezdiya!” Eşabiği ma iyodi. Bint̆i. İyodi yaraş dobusvi, dobik̆iri
Edo Gayk̆a çkimda unk̆ap̆un brinzeli k̆ibirepes dokaçeri. Brinzeli ket̆i ren, namu na dolok̆idaman coğorişi alis. Coğori sanit̆arik yara na uğun k̆oçi kožiraş-k̆ule yezdims brinzeli do unk̆ap̆un muşi sanit̆ari k̆oçepeşa. Yara na uğun var ažiru na muk brinzeli var yezdims.
Gayk̆a brinzeli k̆ibirepes dokaçei çkuni mç̆ita miuri sanit̆arepeşa idu do çkimda moyonu.
Haşote dobuçiti.
Gemçalape:
Baba do Xemzek fabrik̆as içalişaman. ç̆umandeli… Xemzek toli kogonǯk̆u. Komoxtu nana:
–Keyseli, Xemze! Saati aşi ren. Babak çai şums.
Xemze isels, ibons, xut dek̆ik̆eşi jimnastik̆a ikoms.
–Xemze, çai şvi!- Babak uǯumers, -dixa-markvali ç̆k̆omi, t̆uʒa ren, nostoneri. Ehe kovali, k̆valiti hak ren.
–Nana, si oxoris kort̆arei? -Xemzek k̆itxams.
–Ko, handğa var biçalişam. Handğa moşvacinoni dğa miğun.
Baba do Xemze t̆ramvaite fabrik̆aşa ulunan. Xemzeşi baba matexne ren. Xemze mamgure ren. Muk otxo saati içalişams, edo ok̆ule mektebişa nulun.
–Haǯi çku gemçaleburot biçalişamt. Çku gemçalepe boret. Fabrik̆aşa yano moxtimu var iven, k̆ap̆ineri do k̆ayi oçalişu unon. Mik var içalisams, heya bunduri ren.
T̆ramvais xelapa ožiʒinu ren. Baba do Xemze xolo lavoni mutepeşis renan. Haya lavoni
madulyepeşi lavoni ren. Mteli madulyepek ar gurite içalişaman do skidunan dido k̆ai.
Germa:
Oput̆eşi gomorgvas mçumalepesteri mağala rak̆anepe dginan. Mt̆k̆aş peroni germak
k̆unǯulişakis k̆arta rak̆anis dolokunu dolokunams. Hakole do hekole gyulunan ini do paği ǯk̆arepe, mutepeşi sersi mendraşe ignapen. Okti yerepes, zenepe do dolorubapes lazut̆i, tutuni do kurumişi onape ižirenan. Mskva do oxeloni sureti ren. Mtineti heşo oput̆e t̆u. Heşo t̆u ama k̆oçepek xe mutepeşite kok̆oxves ham mskva ožiramu. K̆artak na unt̆u svas ncalepe k̆vatumt̆es. Cogi gulut̆u do ağani ncalepe imxort̆es. Germa mitik var çumert̆u. Haşo tamo germa nik̆arbet̆u. Oput̆eş xolos ordo ar nca var doskidu. Oktepes mç̆imapek let̆a geçxes do galişa geiğes. Oktepe t̆et̆eli do kvaloni kodoskides. Ǯoxle onape na t̆es svalepes, haǯi mitis ar tipiti var ižiret̆u. Ǯk̆artolepe meskures. Ǯk̆arepeşi xeleri do ranǯk̆aleri sersi var ignapet̆u. Ar fara zori mç̆ima domç̆imu. Gvari kogextu do ar oxori, jur mağaza do serenti mendiğu. İmgaran oput̆es.
–Ğormotişi ceza renya!- kçinepek zop̆onan- ǯoxle haşo k̆ayi onape miğut̆es, gvari çkar var
İvudort̆u! Ğormotis boxveǯat!
Gvari na gextu do oput̆es zarari na dovu noğas ognesşi k̆omisiya doǯopxes do keşoçkves
oput̆eşa.
–Ncalepe usuverite mot k̆vatumt̆it?- k̆itxu ar k̆oçik. Heya germas na oǯk̆en magerme na
uǯumelan k̆oçi t̆u.
–Germa oçumaluşi ren. Tkva haşo ncalepe na k̆vatumt̆itşeni oktepes nca var doskidu. Ncaşi
ciyakik let̆a okaçams. Let̆akti mç̆ima şums do gvari var iven. Haşo ari majuras noums.
Oput̆arepek koxoǯones dulya mus ren do hemuşk̆ule germas oǯk̆edes. Na k̆vatumt̆es svalepes nca orgamt̆es, oncuşi svalepes koguğobes, ok̆vatuti suverite k̆vatumt̆es.
Memşvelalepe:
T̆aroni ok̆omǯk̆upu, uça mç̆imoni p̆ula mulut̆u. K̆olmanurepe tutuniş mağazaşa unk̆ap̆ut̆es. Maşinape, tutuni gek̆ideri gale renan do mağazaşa amamalu unt̆u. K̆artak mani dulya ikomt̆u. Ama p̆ula daha k̆ap̆ineri mulut̆u. Jur-sum mçxu mç̆imas ǯap̆u let̆as melu.
–K̆ap̆ineri, mani!- icoxomt̆u bigadarik.
Oǯk̆enan k̆olmanurepek, darçel-darçeli unk̆ap̆unan berepe mç̆ita mandili alis gok̆oreri.
–K̆aobate, manebrape!- selami komeçes berepek, -çku tkvanda meşveluşeni moptit.
–K̆ayi oras komoxtit, p̆alik̆arepe ret!
Dulya igubet̆u. Mik maşina amaimert̆u, mik onaşe k̆alati moimert̆u, mik dengi mağazaşa
mendimert̆u. Haşo ok̆onç̆eri mencelepete dulya omç̆imuşakis doçodines.
Pk̆odumt:
Rak̆ani rak̆anişen mağali ren. Mteli svas ncaepe. K̆ap̆ineri galepe gyulunan zuğaşk̆ele.
Gzaepe nç̆ule, endra-gendra renan. Mç̆ima domç̆imu na gzas var galen, galepe irdenan k̆oçis varti ʒxenis mek̆alen. Vana mtviri domtu na xolo gza var iven. Hasteri ožiramu t̆u rak̆anoni Ak̆anis. Ama haǯi, mteli dikturu. K̆uçxes gza omçiranaman, doves avt̆omobili na goilen gza xolo dido ağani gzaepe ikuman. K̆ap̆ineri ğalepes doves k̆ik̆inaşi xincepe. Galepes mencelite oktaman didi t̆urbinape do elektrik̆işi te iç̆ven rak̆anoni oput̆epes.
–Ko, çku dop̆k̆odit soʒialistoni oskidinu.
K̆ik̆inaşi gza:
Gomnǯuranu k̆oçik rak̆anepes zeni do oçepes dovu zili gza. Ğalepes xincepe dok̆odu. Zili gzas kogyodu puladişi relsape. Relsapes kogejodu k̆ik̆inaşi makina. Makinas uğut̆u çuveni, p̆eç̆k̆o do bori. P̆eç̆k̆os dişka vana noşkeri dolot̆k̆omelan, çuvenis ǯk̆ari iguben.
T̆arik̆ams keşurmtoru ʒxenepe var uonun, haşo k̆ap̆ineri nulunki, ʒxenis var naç̆işinen. Saatis jurneçdovit k̆ilomet̆rosakis ikoms. Unk̆ap̆un keşurmtoru do zdims vagonepe. Ar vagonite k̆oçepe nulunan, majuranepes oğmalute opsşa ren, oğmalu mendimelan.

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ MajuraniFila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]

Elektrik Santralı:
Kızıl derenin her zaman acelesi vardı. Gürüldüyor; taşları, toprağı, her şeyi önüne katıp denize doğru sürükleyip götürüyordu. Bu dere büyüyünce her şeye öyle küsüyordu. Yatağından taşıp tarlaları dağıtıyor, önüne katıp götürüyordu. Köylülere büyük zararlar veriyordu. Bir keresinde kentten yetkililer gelip çevreyi gezdiler, dere ağzını incelediler.
Yetkili şöyle dedi:
–Bu çok iyi bir dere!
Köylü şöyle karşılık verdi:
–Çok kötü bir dere!
–Sen, bu derenin faydasını bilmiyorsun! Biz burada bir elektrik santralı inşa edeceğiz. Oradan elde edeceğimiz elektrik sayesinde sizin evlerinize kabloyla ışık götüreceğiz.
Gerçekten de bir süre sonra teknik personel gelip dere civarında çalışmaya başladı.
Önce orada büyük bir yol yaptılar. Eskiden atların korku ve zorlukla çıktığı meyilli yerlere artık otomobiller çıkıyordu. İki yıl sonra dereye taştan bentler inşa ettiler. Bu yolla derenin suyunu büyük türbinlere sevk ettiler. Önceleri köye zarar veren dere artık köyü aydınlatıyor.
Beyaz, büyük binaya büyük makinalar kurdular. Elektrik santralının çevresindeki köylerde yaşayanlar santralın nasıl yapıldığını, elektriği nasıl ürettiğini görmek için, öğrenmek için akın akın o santrala gidiyordu.
Bir keresinde oraya piyoner öğrenciler de gitti. Yolda Mehmet adlı ihtiyar köylüyü gördüler:
–Selâm, emmi!
–Günleriniz neşeli olsun, gençler! Böyle nereye gidiyorsunuz?
– Elektrik Santralına gidiyoruz, emmi.
–İyi, çok iyi! Bizim çocukluğumuzda böyle faydalı yapıları bizler göremedik. Dereye her zaman küfür edip duruyorduk, beddua ediyorduk. Bize olan faydasından bihaberdik. Cahildik, karanlıklar için yaşıyorduk, çocuklar! Gel gör ki artık gece de gündüz gibi. Elektrik her yeri aydınlatıyor. Evlerde de hep bir sevinç var, bambaşka bir hayatımız oldu; bana öyle geliyor. Ah çocuklar ah! Günden güne hayatımızda yenilikler oluyor. Her şey öğrenmek ister.
Makine- Traktör İstasyonundan Misafirler:
Köyümüzde de kolhozu örgütlediler. Köyümüzün bütün fakir çiftçileri kolhoza katılıp gönülden çalışmaya başladılar.
Kazılacak toprak çoktu ama çalışacak katırları yoktu. Kolhoza dâhil çiftçiler birbirlerine şöyle soruyordu:
–Ne yapalım? İşi zamanında yetiştiremeyeceğiz!
Bir gün arazide çalışırlarken kendilerine doğru altı traktörün geldiğini gördüler. Öndeki traktörde kızıl bayrak dalgalanıyordu.
Kolhoza dâhil çiftçiler şöyle soruyordu:
–Ne var, nereden geliyorlar?
Traktörler, çiftçilere yaklaştı. Derken o traktörden bir kişi inip şöyle dedi:
–Nasıl çalışıyorsunuz, arkadaşlar?
Kolhozun yetkilisi cevapladı:
–İyi çalışıyoruz, işin zorluğuna aldırmıyoruz.
–Biz, sizin misafiriniziz ama Sovyet misafiriyiz. Önce çalışacağız, size yardım edeceğiz. Sonra da misafiriniz oluruz.
Traktörden inen o yetkili böyle dedi. Traktörler, toprağı çabucak kazıyordu.
Bunu gören kolhozdaki fakir çiftçiler şöyle diyordu:
–Kazma işini erkenden bitecekler. Bak, bak traktör nasıl da kazıyor, beş at onun çalışmasını yapamaz.
Akşamleyin herkes kolhozun kültür kulübünde bir araya geldi. Traktörleri getiren adam kolhozun çiftçilerine sesleniyordu:
–Kolhoza dâhil bütün çiftçilerin traktör, tohumlama makinası ve biçerdöğer satın alamayacağını Sovyet Yönetimi çok iyi biliyor. Bu sebeple Sovyet yönetimi, makine-traktör istasyonları örgütlüyor. Bu istasyonlar kendi makinalarını, kolhoza dâhil çiftçilere götürüp toprağı kazıyor, dövüyor ve biçiyorlar.
Makine- traktör istasyonuna kısaca M.T.S. diyorlar.
[M.T.S.] Makine- Traktör İstasyonunda kütüphane de var. Kütüphanede gazete, dergi ile çeşit çeşit kitaplar bulunuyor. O kurumda radyo, sinema var. Tiyatro oyunları da sergiliyorlar.
Makine- Traktör İstasyonunda bulunan birim kolhoza dâhil çiftçilere ile kolhoz dışında kalan yalnız çiftçilere de yardım ediyor.
Makine- Traktör İstasyonundan gelen yetkili sözlerini şöyle bitirdi:
–Makine- Traktör İstasyonuna gelin, görün, çalışmalarımızı öğrenin!
Elektrikli Kuluçka Makinası:
Piyoner öğrenciler, insanların kolhozda nasıl çalıştıklarını öğrenmek, yerinde tespitlerde bulunmak için kolhoza bir gezi düzenlediler. Üç gruba ayrıldılar. Bir grup öğrenci, hayvan sürülerinin ahırına; ikinci grup öğrenci bağa; üçüncü grup öğrenci de kümese gitti. Kümese giden öğrencileri kolhoza dâhil ihtiyar yetkili karşıladı. Piyoner öğrencilere şöyle dedi:
–Çocuklarım, kolhozdaki uçan hayvanlar çiftliği burada başlıyor. Çiftliğin ne olduğunu biliyor musunuz? Çiftlik, kolhozumuzun bir bölümüdür. Bizim kolhozumuzda uçan hayvanlar ile süt bölümleri bulunuyor. Her bölümün bir reisi var. Ben ihtiyar bir adamım ama tavuk, ördek ve kazları sevdiğim için beni bu kuş cinsi hayvanların bölümünün başına reis olarak atadılar. Hadi bakalım, şimdi gidelim! Sizler de bizim işletmemizi güzelce bir gezin!
Çocuklar, uçucu hayvanlar bölümünü pek sevdiler. Ama en çok da elektrikli kuluçka makinası bölümü hoşlarına gitti. Elektrikli kuluçka makinasının öyle ayağı ve kanatları yoktu. Büyükçe bir kutuydu; içinde elektrik lambaları vardı. Bu lambalar, kutunun içindeki havayı ısıtıyordu. İşte böyle bir şeydi elektrikli kuluçka makinası. Buna inkübatör diyorlar.
Öğrenciler merakla sordu:
–Emmi, hele bize bir söyle, elektrik civcivleri nasıl çıkarıyor?
–Anladım! Ama önce siz bana söyleyin! Evinizdeki kuluçkanın altına kaç tane yumurta koyuyorlar?
Seyit hemen atılıp cevap verdi:
–On beş yumurta koyuyoruz!
–On beş ha! Ya benim kuluçkama? Yüz, yüz elli, daha da fazlası koyuluyor benim elektrikli kuluçka makinama.
Fadime şaşkınlığını gizleyemedi:
–Oooo!
–Sizin evdeki kuluçkanız yılda bir defa kuluçkaya oturabilir, hâlbuki benim bu elektrikli kuluçka makinam yıl boyunca hiç durmadan civciv çıkarıyor.
Naziye sordu:
–Bunu nasıl yapabiliyor?
–Daha önce de söylediğim gibi, inkübatör içindeki hava sıcaktır, içindeki yumurtalar da ısınıyor. İstenenden fazla sıcaklı olursa, lambalardan biri söner. Yirmi bir günden sonra civcivler kabuklarından çıkar. Biz de bu aşamada civcivleri alıp kurutmaya götürüyoruz. Orada elektrikli soba var. Bu soba çok kısa bir süre içinde civcivleri ısıtıp kurumalarını sağlar. Bundan sonra civcivleri “ana”ya götürüyorlar. “Ana”nın üç bölümü var. Birinci bölüm yatak. Orada elektrik sobası bulunuyor. İkinci bölüm gezintilik. Bu bölümün cam bir çatısı var. Üçüncü bölüm ise tamamen tel kafesle çevrilidir. Bu “ana”nın içinde küçücük civcivler altı- yedi hafta boyunca kalıyorlar.
İşsiz:
Ustası, Ferbey’e şöyle dedi:
–Ferbey, siz artık ihtiyarsınız! Çalıştığınız kadarının ücretini gidip muhasebeden alın! Randımanlı çalışamıyorsunuz, ihtiyarsınız! Artık sizinle çalışmayacağız!
Böylece Ferbey’i işten çıkarttılar. Kırk yaşındaydı.
Ferbey, fabrikanın kapısından sendeleye sendeleye çıktı. Doğruca evine gitti.
Oğlu İoni, masada oturuyordu. Ferbey, oğluna şöyle dedi:
–İoni, beni işten attılar. İoni, baban artık ihtiyarlamış!
Çocuğun yüzü bembeyaz kesildi.
Nasıl ihtiyarsın ki sen daha kırk yaşındasın!
Kırk yaş, Amerikan işçisi için ihtiyarlık alameti sayılıyor! Patronların, bizi elde tutmak gibi istemiyorlar ki!
–Sermayedarlar tecrübeli işçileri çabuk bulamıyorlar.
–Hayır, onlarda böyle bir sorumluluk yok. Amerika’da, çalıştıracakları işsiz çok insan var!
–Ne yapalım, baba?
–Bilmiyorum ki!
Ay boyunca Ferbey’in ailesi aç kaldı. Ferbey, sabahtan akşama kadar iş arıyordu. İş aradığı her yerden kapılar suratına kapanıyordu:
–İhtiyarsınız! Çalışma yaşınız geçmiş!
++
Coni on bir yaşındaydı. Eğitim- öğrenim görecek bir hâlde değildi. O sebeple gazete satmaya başladı. Ailesine ekmek götürmesi için para kazanması gerekiyordu. Onun için de gece gündüz on iki saat çalışıyordu.
Ekim Devrimi Devam Ediyor:
Ekim Devrimi günleriydi. Büyük beyaz bir evin önünde iki Kızıl Muhafız nöbet bekliyordu. Önceki siyasî iktidarın yenilmesi ve iktidarın Sovyetlerin eline geçtiğinin duyulmasından sonra bu iki Kızıl Muhafızdan biri diğerine şöyle dedi:
–Devrimi yaptık işte!
–Hele bir dur, kardeş! Devrim daha bitmedi. Acele etme! Göreceksin biz daha başka ne savaşlar yapacağız!
Doğruydu, daha kazanılması gereken bir [1917-1923] iç savaş vardı. Sonra bozgun vardı.
Aradan yıllar geçti. O iki Kızıl Muhafız birbirlerini yine gördüler. Bir fabrikada paslı makinaların tamirini yaparken karşılaştılar.
Biri diğerine şöyle dedi:
–İşte Devrim bitti!
Diğeri:
–Hayır! Hayır! Şimdi de ben sana senin o sözünü söylüyorum: Devrim devam ediyor… Bütün bu eski makinaları yeni makinalarla değiştirmek gerek. Geri kalmış ülkemizi dünyanın en ileri ülkesi hâline getirmememiz gerekiyor.
Ekim Devrimi devam ediyor…
+
Elek̆tro-st̆anʒiona
Mç̆ita ğalis p̆anda sotxa amç̆vet̆u. Muk jiralamt̆u, ezdamt̆u kvalepe, let̆a do mteli geimert̆u ǯale zuğaş k̆ele. İrdaşi, hemus heşo guri malemt̆u ki, gamulut̆u gza muşis nonk̆ap̆inamt̆u onapes, ezdamt̆u do mendimert̆u. Dido zarari meçamt̆u oput̆arepes.
Ar oras noğaşen k̆oçepe komoxtes, goxtes, goǯk̆edes ğalişi p̆icis.
–Dido k̆ayi ğali renya,- tku ar noğari k̆oçik.
–Dido p̆at̆i ğali renya,- tku oput̆arik.
–Eee, si hemuşi k̆aoba var giçkinya, -tku noğarik,- çku hak elek̆tro-st̆anʒiona p̆k̆odaten do tkvani oxorepeşa telite te mendagişkvatenya.
Mtiniti, mʒika oraş-k̆ule komoxtes dido k̆oçi do kogyoç̆k̆es oçalişus.
Ǯoxle doves didi gza. Avt̆omobilepe eşaxtes hem svalepeşa, so ǯoxle şkurnate do zorite ʒxeni eşulut̆u. Jur ǯanaş-k̆ule ğalis kvaş ğoberi doves, galiş ǯk̆ari didi t̆urbinapes mendoşkves do ǯoxle zarari na meçamt̆u ğalik haǯi oput̆e otanams.
Kçe, didi oxoris didi makinape kododgines do hentepes oǯk̆omiluşeni, st̆anʒia muç̆o xeneri
ren, elek̆trik̆i muç̆oşi ikomanya oçkinuşeni elek̆tro-st̆anʒionaşeni xolos na skidunanpe mulut̆es.
Ar oras p̆ionerepeti igzales. Gzas ar badi, Memedi na coxont̆u, kožires.
–K̆aobate, cumadi!
–Guris xelate, p̆alik̆arepe! So ulurt?
– St̆anʒiaşa mebulurt, cumadi.
–K̆ai, dido k̆ai! Çkuni berobaşi oras çku hasteri var mižirut̆es. Ğalis p̆anda gebok̆itxamt̆it, mejapçamt̆it var miçkit̆es muşi mek̆nu, muşi k̆aoba. Uk̆itxu bort̆it, mǯk̆upis molapxert̆it, berepe. Ama haǯi seriti dğaleristeri ren. Elek̆trik̆i tanums. Oxoristi mutxa xelapa do çkva oskidinu ren maǯonen. Ey gidi berepe! Dğaşe dğaşa ağnoba ren, iri şeyis oguru unon.
Musafirepe Makine- T̆rakt̆orişi St̆anʒiaşen:
Çkuni oput̆es k̆olmani doteşkiles. Mteli fuk̆arape k̆olmanis kamaxtes do ar gurite oçalişus
kogyoç̆k̆es. Let̆a oxaçkuşi dido t̆u, ama mçalişu cogi dido var uyonut̆es.
–Mu p̆at?- k̆itxamt̆es arti-k̆atis k̆olmanurepek, -var memaç̆işinenan!
Ar dğas içalişamt̆eşi, k̆olmanurepek kožires ki, ar t̆rakt̆ori mulun. Ǯoxleneris mç̆ita bandara ivalen.
–Mu noren, sole mulunan?- k̆itxamt̆es k̆olmanurepek.
Komoxtes t̆rakt̆orepe. Ǯoxleni t̆rakt̆oris kogextu k̆oçi do duǯu:
–Muç̆oşi içalişamt, manebrepe?!
–K̆ayi biçalişamt, çetinobas var boǯk̆ert!- Nena gyukturu k̆olmanişi umçanek.
–Çku tkvani musafirepe boret, ama Sovetyari musafirepe boret: Ǯoxle biçalişaten,
megişvelaten do ok̆ule musafiriti dobivapurt.- Haşo t̆rakt̆oris nagextuk dotku.
K̆ap̆ineri ntxorumt̆es t̆rak̆t̆orepek.
–Ordo maçodenan ontxoru,- zop̆ont̆es haǯi k̆olmanurepek,- hele oǯk̆edi muç̆oşi ntxorums, xut ʒxenis var naç̆işen hemus!
Lumcis mteli k̆lubis kok̆oibğes. T̆rakt̆orepe na moyonu k̆oçik oxoǯonapamt̆u k̆olmanurepes:
–Sovetyari palanç̆inalas kuçkin ki, mteli k̆olmanurepes var yaç̆openan t̆rakt̆ori, otasuşi
makinape do k̆ombayna. Hamuşeni oteşkilams palanç̆inalak makine-t̆rakt̆orişi st̆anʒiape. Ham st̆anʒiapek mutepeşi makinape k̆olmanepeşa medaşkumelan do mutepete ntxoruman let̆a, çxvaruman do çaluman.
M.T̆.S., haşo mk̆ule coxona makine- t̆rakt̆orişi st̆anʒia.
M.T̆.S.-s koren bibliotek̆a: Hek ren k̆azeta, jurnali do ç̆eşidi kitabepe. Koren radio, k̆ino,
ikoman teat̆ro. P̆olit-ortalek namu na ren M.T̆.S.-is nuşvelams k̆olmanurepes xvala na renan oput̆arepes.
–Moxtit çkuni M.T̆.S.-işa, goǯk̆edit, içinit çkuni oçalişu.
Doçodinu muşi nena M.T̆.S.-işen na moxtuk.
Elekt̆rik̆işi Monç̆va:
P̆ionerepe ek̆sk̆ursişa ides. K̆olmanis muç̆oşi içalişaman, gamamʒxaduşeni. Sum filate ok̆oirtu. Ar fila cogişi bak̆işa idu, majurani bağişa, masumani okotumaleşa. Okotumaleşa na idespes nagu ar badi k̆olmanuri. Hemuk uǯu p̆ionerepes:
–Berepe çkimi, hakole geiç̆k̆en k̆olmanişi maputxalepeşi ferma. Ferma mu noren giçkinani? Ferma k̆olmanişi ok̆ortale, fela ren. Çkuni k̆olmanis çku miğunan maputxalepeşi ferma do mjaşi ferma. K̆arta fermas umçane ren. Ma badi k̆oçi bore, ama kotume, bibi do ğorğocepes na p̆oromşeni ma k̆inçiş fermaşi umçane domǯopxes. Haǯi bidat do tkva k̆ayi goǯk̆edit çkuni mancenalas.
Berepes dido k̆ayi daǯones maputxalepeşi ferma, ama mtelişen k̆ayi daǯonenan elek̆trik̆işi monç̆va. Elek̆trik̆işi monç̆vas k̆uçxe do msva var uğut̆u. Haya k̆uti t̆u do hemus doloxe elek̆trik̆işi lambape t̆es. Ham lambape k̆utis doloxe xavo ot̆obinamt̆es. Hasteri t̆u elek̆trik̆işi monç̆va. Hemus uǯumelan ink̆ubat̆ori.
–Miǯvit, cumadi, elek̆trik̆ik ǯip̆ilepe muç̆oşi gamayonams?- k̆itxes p̆ionerepek.
–Ǯoxle tkva domiǯvit, tkvani monç̆vaş tude nak̆o markvali eǯadumelan?
–[15] Vit̆oxut,- emedeni uǯu Seidik.
–Vit̆oxut, edo çkimi monç̆vas [100] oş, juroş [200] do met̆ati unon.
–O-o, dido!- tku Fadimek.
–Tkvani monç̆va ǯanas ar fara gyaxunen, çkimi na ren ǯana morgvalis ǯip̆ilepe gamayonams.
–Muç̆oşi gamayonams?- k̆itxu Naziyek.
–Na dogiǯvesteri ink̆ubat̆oriş doloxeni xavo t̆ubu ren. Na doložinan markvalepeti t̆ubunan. Na unonsterişe met̆a t̆uʒanoba divu na lambapeşen ari meskurun. [25] Eçdoar dğaşk̆ule ǯip̆ilepe gamaǯiluman, çku ebzdimt do oxominonişa biyonamt. Hek elek̆tro- p̆eçk̆o ren do hemuk arşvacis ot̆ubinams do oxominams. Oxominonişe ǯip̆ilepe mendiyonaman “nanaşa”.“Nanas” sum burme uğun. Ar burme oncirona, hek elek̆tro-p̆eçk̆o dgin, majurani golvaşeni, ham burmes camişi motragu uğun, masumani burme mteli telis k̆afesite goğoberi ren. Ham “nanaşi” doloxe ç̆ut̆a ǯip̆ilepe aş-şkit dolonis skidunan.
Udulyeli:
–Tkva badi ret, Ferbeyi. Guǯuğit tkvani noçalişeri para,- ust̆ak madulye Ferebeyis duǯu,- tkva badi ret.
Ferbeyis pasp̆ort̆i komeçes. Obaduşi ǯanak oǯiramt̆u [40] jurneç ǯaneri ren.
Ferbeyi fabrik̆aşi nek̆nas bandaleri kogamaxtu. Muk oxorişa komoxtu.
St̆olis xen muşi skiri İoni.
–İoni, dulyas memt̆k̆oçes. İoni, baba skani didadudoren.
Biç̆işi nunk̆u dikçeanu:
–Badi muç̆o re?! Si haǯi [40] jurneç ǯaneri re.
–Amerik̆anuli madulyepeşeni haya obadu ren. Mancepe çkunis menceli çkuni oşinaxuşeni
anank̆eni var uğunan.
–Hemindoras masermayelepes madulyepe ordo var ažirenan.
–Var, haya anank̆eni hentepes var uğunan.
Amerik̆as udulyeli dido ren.
–Mu p̆at, baba?!
–Var miçkin.
Tuta morgvali Ferbeyis lavoni mşkorineri t̆u. Ç̆umandeli lumcişakis Ferbeyik dulya gorumt̆u. İri-k̆ele hemus nena gyukturamt̆es:
–Tkva badi ret!
+
Coni [11] vit̆oar ǯaneri t̆u. Oguruşi xali hamus var uğut̆u do k̆azetapes gamaçamus kogyoç̆k̆u.
Lavoni muşis kovaliş yeç̆opinuşeni para mogapuşa, muk ser-dğaleri vitojur saati içalişamt̆u.
Okt̆yabri Noums:
Haya t̆u Ok̆tyabriş Revoluʒiaş oras. Jur mç̆ita-gvardiuri didi kçe oxorişi nek̆naş ǯoxle oçumalus dgirt̆es. K̆anaği na icginu do Sovetepeşi xeşa xeʒala mek̆ulun ognuşk̆ule ar mç̆ita-gvardiurik uǯu majuranis:
–İşte dop̆it Revoluʒia!
–Diyondi, Cuma, mo gamç̆vet̆asya!- uǯu majuranik, Revoluʒia daha var içodu. Oǯk̆edare çku arçkva cengi dobikomt…
Mtini t̆u ok̆ule [1917-1923] dobadonarepeşi cengi t̆u. Ok̆ule ok̆oxu t̆u.
Nak̆otxani ǯanaş-k̆ule mutepek arti-k̆atis kožires. Hentepes ar fabrik̆as jangeri makinapeş tamiri oxenu moxvadu.
Hemindoras majuranik maartanis uǯu ki:
— Hele haǯi revoluʒia diçodu.
–Var,- maartanik tku, -ma skani nena dogiǯumer: Revoluʒia noums… Ham mteli makinape
ağani makinapeşa oktiru unon. Çkuni doskidineri tere mteli dunyas irişe ǯoxleni tere ovapumu unon. Revoluʒia noums…

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok’itxuşeni Supara/ Majurani Fila”, Abazastani Ö. S. S.C., GürcistanS. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]

Vladimir İlyiç Ulyanov [Lenin]:
Ekim Devriminin yıldönümü yaklaşıyordu. Öğretmen, işçilerin mücadelelerinde Lenin’in, kendilerine nasıl önderlik ettiğini sınıfta anlatmaya başladı. Sonra öğrencilere sordu:
–Evinizde Lenin’e ilişkin bir şeyler söyleyen oldu mu?
Nadiye elini kaldırıp söz aldı:
–Babam bana çok söylüyor. Babam, Lenin’i görmüş.
–Hele, söyle! Babandan neler duydun?
Nadiye anlatmaya başladı ama anlatamıyordu. Küçücüktü, anlatmakta zorlanıyordu.
Öğretmen, Nadiye’ye sordu:
–Nadiye, babana sınıfa gelmesini rica etsek, acaba gelir mi, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Nadiye, cevapladı:
–Gelecek, gelecek! İtiraz etmeyecek!
Nadiye’nin babası gerçekten de akşamüstü geldi. 50 yaşlarında, saçında aklar olan, bıyıklı bir işçiydi. Öne çıkıp konuşmaya başladı:
–“Hele, Sovyet Cumhuriyeti’nin genç vatandaşları, dinlemek istiyorsanız kulak verin! Bu anlatacağım çok yıllar önceydi. Şöyle bir otuz yıl oluyor. O zamanlar ben küçük bir çocuktum. Ama o yaşta makine fabrikasında çalışıyordum. Babam yoktu; bir iş kazasında makine öldürmüştü. Annem ve küçük erkek kardeşimle beraber yaşayorduk. Çok zor şartlarda yaşıyorduk. Ailemizin küçük bir odası vardı. Rutubetli bir odaydı, küçük pencereleri vardı. Tam da pencerelerin olduğu tarafta büyük bir ev yapıldığı için içeriye hiç güneş ışığı girmiyordu. Odamız hep karanlık ve kasvetliydi. Hergün gün ağarana kadar fabrikaların düdük sesleri duyuluyordu. Bu düdükler, işçileri vardiyalarına çağırıyordu.
Aceleyle kalkıyorduk. Annem, yiyecek birşeyler hazırlıyordu. Birşeyler atıştırıp koşar adımlarla işe gidiyorduk. İş çok zordu. Günde 16 saat çalışıyorduk. Çok çalışıyorduk ama bize az para veriyorlardı. Bize az para veriyorlardı ama fabrikanın sahibi çok kazanıyordu.
Bir keresinde bizim fabrikanın işçileri kazan kaldırdı. Maaşların arttırılmasını istemeye başladılar. Patron kulak asmıyordu. İşçiler, toplantı yapmak için fabrikanın avlusuna çıktı. Bir işçi çıkıp şöyle dedi:
–Maaşlarımız arttırılana kadar çalışmaya başlamayacağız!
Biz de dinliyoruz. Doğru söylediği için biz de “evet, evet” diyoruz. Derken biri bağırdı:
–Kazaklar, Kazaklar!
Atlı Kazaklar, etrafımızı sarıp kamçılarıyla bize vurmaya başladılar. Benim sırtıma da iki defa vurdular. Bana öyle vurdular ki, gömleğim yırtıldı, sırtımdan da kan sızıyordu. İşçiler dağıldı. Yirmi kadar işçiyi alıp falakaya götürdüler. İşte o zamanlar bizim hayatımız böyleydi.
Birgün yaşça benden büyük bir arkadaşım beni çağırıp şöyle dedi:
–Bu akşam bizim eve gel!
Gittim. Yirmi kişi orada toplanmıştı. Çoğu işçiydi. Aralarında sarı sakallı biri vardı; anlatmaya başladı:
–Sizin çalışmanızla patronunuz zenginleştiği için siz fakirsiniz. Patronlarınızı başınızdan defetmedikçe rahat yüzü göremezsiniz. Kahrolsun patronlar! Kendi geleceğiniz için birlik olun, el ele vererek faaliyet gösterin!
Biz de ona şöyle diyorduk:
–Sözlerin doğru! Biz, patronları nasıl kaçıralım ki? Çar onların tarafında, polis onların tarafında!
–Önce Çarlığı ortadan kaldırmak lazım. Gel gör ki bu işi yapmak için önce işçilerin birleşmesi gerekir, onların partisini örgütlemek gerekir. Bütün işçiler ayaklansa, Çar onları yenemez.
Ben bir yandan onun bu sözlerini diliyor, diğer yandan da içimden şöyle geçiriyordum.
–Bu adam doğru söylüyor!
Sonradan sarı sakallı o adamın Lenin olduğunu duydum. Ben böylece Lenini görmüş oldum.
O günden sonra yirmi yıl kadar bir zaman geçti. Almanya ile savaş başlamıştı. Çok insanı bu savaşa gönderdiler. Savaşa gönderdikleri o insanlar cephede yaranlanıp ayaksız, elsiz evlerine dönmeye başladı. Bazı insanları da oralarda toprağa gömdüler. Beni de askere aldılar. Niçin savaşıyorlardı? Çar, toprok sahipleri ve fabrika patronları için savaşıyorlardı. Askerler, birbirlerine bildiriler dağıtıyorlardı. O bildirilerde şöyle yazıyordu: “Kahrolsun savaş! Zenginlere karşı çıkın!” Meğerse bu mektuplar cepheye Lenin’den geliyormuş. O zamanlar Lenin yurtdışında yaşıyordu. Oradan bizlere güncel haberleri o bildirilerle duyuruyordu. Üç yıl boyunca savaş oldu. Dayanmaya güçleri kalmadı. İşçiler ayaklandı. Askerler ayaklandı. Lenin’in bizlere işaret ettiği şekilde hareket ettik. Çarı kaçırttık ama iktidarı nasıl düşüreceğimizi hemen düşünememiştik. O zamanda Geçici Hükümet kuruldu. Geçici Hükümetin, işçilere bir faydası dokunmuyordu. Geçici Hükümet sermyedarlarla anlaştı. O zamanlar yine dövüşmeye başladılar. Kimi Geçici Hükümeti destekliyordu, kimi o hükümeti istemiyordu. O hükümet gidene kadar işçilere yönelik olumlu gelişmeler olmayacağını görüyordum. O sebeple Bolşevik Partisine kayıt oldum. Partide yapacak çok iş vardı. Bütün fabrikalar gidip işçilere vaziyeti ve kurtuluş yollarını anlatıyorduk: “Birleşin, arkadaşlar! İşçilerin partisinde bir araya gelin. Sermayedarlarla savaş şimdi başlıyor!”
Bir keresinde Lenin’in yurtdışından gelmekte olduğunu duyduk; karşılamaya gittik. Meydanda fazla sayıda işçi ve asker toplanmıştı. Gidiyoruz ama benim kalbim de küt küt atıyor, heyecanlıyım. Nihayetinde Lenin’i getiren tren istasyona ulaştı. Kitle birden hareketlendi. Bir otomobilin üzerine biri çıktı. Etraftaki herkes alkışlıyordu. Bir baktım ki oydu, Lenin’di. O hücre evinde onu ilk gördüğüm zamanın üzerinden çok zaman geçmişti ama ben onu hemen tanıdım. Lenin, otomobilin üzerinden konuşmaya başladı:
–Geçici Hükümete kulak asmayın; zenginlerin çıkarları için hareket ediyor! İktidarı elinize alın! Bütün İktidar Sovyetlere! Almanlarla değil, ağalar, patronlar ve burjuvazi ile savaşmak gerekiyor!
O anda içimden şöyle geçirdim:
–İşte şimdi yenebiliriz! Artık bizim de bir önderimiz var! Artık için mücadele etmemiz gerektiğini biliyoruz.
Dediğim gibi de oldu. Aradan birkaç ay geçti. İşçiler, Geçici Hükümeti alaşağı edip, ağaların ellerindeki toprakları aldılar. Fabrikalar, bütün araziler emekçilerin eline geçti.
Lenin bize, yeni Hükümetin nasıl teşkil edileceğini öğretti
İşte o zamandan sonra artık emekçilerin Sovyetleri hükümet ediyor. O zamandan beri ağa ve patronlar için çalışmıyoruz. Artık ülkemizde hiç kimse bir başkasını çalışmasıyla para kazanamıyor. Şimdi herkes herkesin refahı için çalışıyor. Her kim ki çalışmak istemiyor, onun bizim aramızda yeri yok!”
Öğrenciler, Nadiye’nin babasını can kulağıyla dinlediler. Sonra da sordular:
–Bütün bunları Lenin nasıl yaptı?
Nadiye’nin babası önder işçi cevapladı:
–Bütün bunları tek başına Lenin yapmadı. Lenin bütün bunları, işçilere ve emekçilere önderlik eden Parti ile beraber yaptı. Lenin yol gösterdi. Lenin, Partiyi birleştirdi. Lenin gözlerimizi açtı. Lenin bize öğretti, küçük çocuklara şöyle tembihledi:
–Öğrenin, öğrenin, öğrenin! Siz değiştireceksiniz!
Öndere Selâm:
Vladimir İlyiç Ulyanov [Lenin] 21 Ocak1924 tarihinde Gorki köyünde vefat etti. Cenazesini Moskova’ya götürdüler. Hava çok soğuktu. Sokaklarda ateşler yakıyorlardı. Üşüyenler ısınmak için bu ateşlere gidiyordu. Moskova merkezinde çok insan toplanmıştı. Uzun sıralar hâlinde nöbet tutuyorlardı. Lenin’in cenazesi, Birlikler Sarayının büyük salonunda katafalka konulmuştu. Hüzünlü müzik işitiliyordu. Cenaze marşını çalıyorlardı.
İşçi ve emekçiler vefat etmiş önderlerinin cenazesine görmek için gidiyorlardı. Cenazeyi 27 Ocak’ta Kızıl Meydana götürüp saat 4’te toprağa verdiler. O onda ülkedeki bütün fabrika ve lokomatiflerin düdükleri çalıyordu.
Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili [Stalin]:
Stalin, Gürcistan’ın Kura nehri kıyısındaki Gori kentinde1879 yılında doğdu. Gelecekte dünyanın bütün emekçilerinin, işçi sınıfının ve Komünist Partinin önderi olacaktı. Sonra ona Stalin adını verdiler. 18 yaşından itibaren canla, başla işçilerin sosyal kurtuluşu için çalışmaya başladı; devrimci oldu. İşçileri ve gizli olarak faaliyet gösteren hücreleri örgütlüyordu. Çar ile patronların nasıl alaşağı edileceğini kitlelere anlatıyordu. Çarlık polis teşkilatından saklanmak amacıyla sık sık adını değiştiriyordu. Ona, “David Arkadaş”, “Koba Arkadaş” ve bunun gibi çeşitli başka adlar da veriyorlardı. Polis, David Arkadaşı arıyordu ama o Çizikov adıyla bir yerlerde yine örgütlenme faaliyetleri yürütüyordu. Polis, Çizikov’un izini sürerken, o işçilerin önünde ajitasyon faaliyetleri yürütmekle meşguldü. Sonraki adı Stalin idi. Kendisine verilen bu adla bütün dünyada tanındı. Çarlık polisi, onu bir değil, birkaç defa yakaladı. Uzun süre hapsedildi. Sibirya ve uzak başka yerlere sürgün edildi. Gel gör ki durmadan o sürgünlerden kaçıp başka başka adlarla örgütlenme ve ajitasyon faaliyetlerini yine yürütüyordu. Böyle dört defa sürgünlerden kaçmayı başardı. Çarın zaptiyeleri daima onun peşindeydi. Bütün çalışmalarında, Lenin’in yakınındaki yardımcısıydı. Lenin vefat etti. Komünist Parti, Stalin’in önderliğiyle Lenin’in çalışmalarını yürütüyordu.
Stalin’in önderliğiyle Sovyet Ülkesinde binlerce fabrika inşa ettiler. Stalin’in işaretiyle çiftçiler köylerdeki kolhozlarda birleştiler; beraber ve gönülden üretmeye koyuldular. Makine- traktör İstasyonları, tarlaların modern usullerle ekilip biçilmesini örgütlüyor. Stalin’in çağrısıyla işçi ve kolhozlara dâhil çiftçiler usta birliklerini örgütlüyorlar. Verimli üretmek istiyorlar. İyi çalışınca bize gerekli olan ürünlerin çoğalacağını ve modern usullerle daha erkenden üretim yapılacağını çok iyi de biliyorlar. Stalin bize şöyle öğretiyor:
–Düşmanlarımızın nezdinde emek küçümseniyor. Oysa bizim nezdimizde emek; cesaret ve gençliğin alametidir!
Stalin, bizleri çağırıyor:
–Kahrolsun tembeller! Yeni ustalık anlayışıyla çalışmaya başlayalım! Yaşasın Komünizm!
Kızıl Bayrak:
Okulun kapısı her dakika açılıp kapanıyor. Çocuklar, okula koşturuyor, âdeta kuş sürüleri gibi güzel güzel cikcikliyorlar. Neşeli sesleri sokağa da taşıyor. Güneş ışığı, açık pencereden içeri giriyor ve parıldayan renkler zemine yansıyor.
Bekçi Ayşe ile torunu Faik, pencerenin yanında duruyor.
–Büyükanne, ağladın mı? Yine annemle babamı mı hatırladın? Söyle bana!
–Sana ne diyeyim, evladım? Hatırladıkça nefesim daralıyor! Evladım, baban kıvırcık saçlı, neşeli ve musikişinas bir insandı. İnsanlara, sosyal kurtuluşlarına dair her zaman şarkılar, marşlar söylüyordu. Nutuklar veriyordu:
–Mayıs, 1 Mayıs, İşçinin, Köylünün Bayramı!
O gün görüyorumdum ki baba ve annen kent dışına gitmek için hazırlanıyorlar. Annen de fabrikada çalışıyordu. Fabrikadan arkadaşları gelip şöyle dediler:
–Aloşa, sen konuşma yapacaksın. Bu sözler sebebiyle prangadaydı, Aloş’am! Ben ona hep söyledim: “Aloşa, sessiz ol!” Ama nerede? Yalnızca gülümsedi! Gitmeye hazırlandı. O gün güneş bugünkü gibi parıldıyordu. Ama dışarıda bu kadar ses yoktu. O zamanki iktidar, şimdiki gibi işçilere değer vermiyordu. Annen ve baban gitti. Sen de sanki bilmişsin gibi ağlamaya başladın: “Anne, anne!” diye. Bir yaşında vardın, yoktun. Gittiler. Bekliyorum. Yemek yaptım. Gelmiyorlar. Bekledim, bekledim. Güneş dönünce, annen Nastia eve tek başına döndü. Bağıyorum: “Aloşa, ona ne oldu?” Sonra anladım… Kent dışında işçiler toplanmış. Bayrak kaldırmışlar. Şarkılar, marşlar söylemeye başlamışlar. Söz söyleyenler ağaca çıkmış. Baban da ağaca çıkmış. Sesi gürdü. Sesi çınlıyormuş. İnsanlar onu can kulağıyla dinliyormuş. Kazaklar gelmiş. Kurşun atmaya başlamışlar. Aloşa’ya kurşun isabet etmiş, devrilmiş.
Annen Nastia çalışarak kendini öldürüyordu. İş, onun kanını kuruttu. Derken öksürmeye başladı. Ev de rutubetliydi. Hâlsiz düşüp vefat etti. Ben seninle kalakaldım.
Hele, bir bak! Bizimkiler sıralanmış. Bayrak da hazır… Artık Kızıl Bayrak açtı diye kimseyi öldürmüyorlar. Bir öğrencinin elindeki bayrak “Yaşasın Bir Mayıs!” sloganıyla kızıllaşıyordu. Küçük öğrencilerin göğüslerindeki kızıl yıldız rozetleri, sanki bir zamanlarda öldürülen işçilerin kanlarının parıldadığı gibi parıldıyor.
-Büyükanne, ben gidiyorum!
Faik gidip öğrencilerin 1 Mayıs kortejine katıldı.
Çarlık Zamanında Bir Mayıs:
Sokağın arkasındaki dar girintide yüz kadar kişi toplanmış. İçlerinden Vesovşikov’un sesi duyuluyordu:
–Aynı narın suyunu çıkartır gibi bizim de kanımızı öyle çıkartıyorlar!
Boğuk seslerle diğerleri karşılık veriyorlardı:
–Doğru söylüyor!
Andre birden şöyle dedi:
–Enternasyonal! Hele ben bir gidip ona yardım edeyim!
Enternasyonal Marşının sesi herkes tarafından duyuldu:
–Arkadaşlar! Dünyada farklı farklı milliyetlerin yaşadığını söylüyorlar. Yahudiler, Almanlar, İngilizler, Tatarlar diyorlar. Ben buna inanmıyorum. Bana göre barışmayan iki millet var: Zenginler ve fakirler. Bu insanlar farklı farklı giyiniyorlar, farklı konuşuyorlar. Ama zengin Fransızlar, Almanlar, İngilizler’in işçiye ne ne yaptığına bir bakın, işte o zaman onların bütün işçilerin düşmanı olduğunu göreceksiniz.
Adamlardan biri güldü:
–Diğer tarafa bakarsak, biz Rus işçi kitlesi kötü bir hayat sürdüğümüz gibi, Fransız işçisinin de, Tatar ve Türk’ün de öyle yaşadığını göreceksiniz!
Biri diğerinden sonra insanlar sokaklara çıkıyordu. Biri bağırdı:
–Polis! Sokaktan çekilin!
Karanlıktaki insanlar gönülsüzce atlara yol açıyordu. Bazıları çitlerin üzerinde oturdu.
–Atlara domuzları bindirmişler!
Onlar da kıkırdıyorlar.
Birisinin kapısı çalınıyor. Korkusuz bir ses haykırıyor:
–Andre ortada tek başına kaldı!
Almanya’da Bir Mayıs:
Bu olay Berlin’de yaşandı. Villi, sabah dokuzda uyandı:
–Bugün Bir Mayıs Bayramı! Babam gösteri yapmak için sokağa çıkacak. Ben de gösteriye katılacağım.
Villi, yüzünü yıkadı, giyindi, çayını içti. Kapıya sessizce gitti. Sokağa çıkmak istiyordu. Annesi sordu:
— Nereye gidiyorsun?
–Sokağa çıkmak istiyordum.
–Sen hiçbir yere gitmeyeceksin! Dışarısı tehlikeli!
Villi, uzunca bir süre annesiyle tartıştı. Ancak annesi dışarıya çıkmasına izin vermedi. Az sonra, sokaktan gelen önce Enternasyonal Marşını, sonra da bağırış çığırışları duydular. Villi ve annesi hemen pencereye gittiler. Sokakta işçiler koşuyor, polisler onları kovalıyıp copla dövüyordu. Villi, yavaş yavaş sokağa çıktı. Köşede Kurt ile Piyoner kız Verta ile rastlaştı. Kurt, yaşça büyüktü; onaltı yaşındaydı. Fabrikada öğrenciydi. Çocuklar sokakta geziniyordu. Her tarafta polis ve işçileri görüyorlardı. İşçiler silahsızdı. Polislerin tabanca ve copları vardı. Çocuklar yerde yatan bir işçiyi görüp ona gittiler; yaralıydı. Başı kanlar içindeydi. Verta, kızıl piyoner fularıyla yaralı işçinin başını sardı. Çocuklar, yaralı işçiyi ayağa kaldırdılar. İşçi gözünü açıp sordu:
–Burada kimler var?
Verta cevapladı:
–Kızıl Cephe!
Derken akşam oldu… Sokakta yük arabalarıyla polisler devriye geziyordu. Bazı pencerelere ateş açıyorlardı. Çocukların önlerinden bazı işçiler öteye beriye koşturuyordu; sokak aydınlatma lambalarına taş atıyorlardı. Sokaktaki ışıklar söndü; etraf karardı. Her taraftan işçiler koşuşturuyordu; sandalye, taş, kereste, ne bulabilirlerse taşıyorlardı. Kurt, diğerlerine şöyle dedi:
–Barikat oluşturuyorlar!
Coplu polisleri görünce çocuklar bütün güçleriyle oradan kaçmaya başladılar. Villi, evine döndü. Babası daha eve gelmemişti ama evde polisler vardı; komodini ve sandığı açtılar. Birşeyler arıyorlardı. Villi, annesine sordu:
–Babam nerede?
–Baban şehid oldu, evladım! Onu barikattaki direnişte öldürdüler.
Babasını toprağa verirlerken Villi hiç ağlamıyordu. Cenaze merasimine katılan kitle hıçkırıklar içinde cenaze marşını dinliyor, konuşmalar yapıyorlardı.
–Öldürenler utansın! İntikamını alacağız.
Yaşasın İşçi Sınıfının Kızıl Cephesi!
[Bitti…]
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Türkçe/ Lazca Masallar”, 1: “Kral ve Bağcı”; 2: “Kral ve Çoban”; 3: “Cadı Ohai”; 4: “Keçi ve Kurt”, 29. IV. 1999, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr]
++
Vladimir İliaşi bere Lenini:
Noxolut̆es Oktyabriş revoluʒiyaşi dğalepe. Mamgurapalek, Vladimiri İliaşi bere Leninik
muç̆oşi madulyepes goǯancğonu ok̆ok̆idinuşa oxoǯonapus kogyoç̆k̆u do ok̆ule k̆itxu berepes:
–Oxoris mitik mutu Leninişeni dogiǯvesi?
Nadiyek xe eǯazdu do tku:
–Baba çkimik dido miǯumers. Muk Lenini žiru.
–Hele, dotkvi, mu niucamt̆i?
Nadiyek kogyoç̆k̆u otkus, ama var atkvet̆u, ç̆uç̆ut̆a ren, çetini davu.
Mamgurapalek k̆itxu Nadiyes.
–Baba skanis moxtimuşeni boxveǯat na, moxtaseni, si muç̆o isimadam?
Nadiyek nena gyukturu:
–Moxtasen, moxtasen! Var moivarasenya.
Nadiyeşi baba mtiniti lumcişe komoxtu. Heya t̆u jurneçdovit ǯaneri madulye, tis toma kçe k̆ateri do buyuğoni. Hemuk ǯoxle gamaxtu do osinapus kogyoç̆k̆u:
–“Hele, Sovetyari Cumhuriyetişi ağnemordale dobadonarepe, osiminu ginonan, niucit. Haya dido oras ǯoxle t̆u, heşo eçdovit ǯana diven. Ma hemindoras ç̆ut̆a biç̆i bort̆i do
mekanik̆aşi fabrik̆as biçalişamt̆i. Baba ma var miyonut̆u; heya maşinak doilu. Çkimi k̆ala
skidut̆es nana, da do umk̆ilaşi cuma. Pskidurt̆it çku hemindoras dido meç̆ireli: Lavoni çkunis uğut̆u ar ç̆ut̆a oda. Larde oda t̆u, ç̆ut̆a pencerepe uğut̆u do hentepeş ǯoxleti didi oxori na goǯudgit̆uşeni odas mjoras te çkar var amulut̆u. Mǯk̆upi do şuri ok̆oç̆operi t̆u.
K̆arta dğas otanuşakis, ignapet̆u gelik̆oniş sersi. Haya madulyepes fabrik̆aşa ucoxomt̆es.
K̆ap̆ineri ebiselamt. Nanak mutu gyari doxazirums. Obimxort do k̆ap̆ineri adimite mebulurt dulyaşa. Dulya çetini t̆u, 16 saati dğas biçalişamt̆it. Biçalişamt̆it dido ama para ç̆ut̆a momçamt̆es. Çku ç̆ut̆a momçamt̆es ama fabrik̆aşi mancek dido mogamt̆u.
Ar fara ebužges çkuni fabrik̆aşi madulyepe. Xeşpaxa odidanuşeni ogorus kogyoç̆k̆es. Mancek uciti var meçu. Fabrik̆aşi avlis kogamaxtes madulyepe ok̆obğala oxenuşeni. Gamaxtu ar madulye do tku:
–Var geboç̆k̆amt dulya oxenus, xeşpaxa var mominžinaşakis!
Çku mebiucamt, koya buǯumert, hemuşeni hemuk isa na tkumers-şeni. Emedeni mitxak douru:
—K̆azak̆epe, K̆azak̆epe!
Gomabğes ʒxenoni K̆azak̆epe do k̆amç̆ite geçamus gyoç̆k̆es. Ma jur fara k̆ap̆ulas gemçes. Heşo gemçes ki, porça ok̆omibruǯu do diʒxiri kogamaxtu. Goşibğes k̆oçepe.
Eç k̆oçişakis oç̆opes do prangaşa mendiyones. Haşo t̆u çkuni oskedinu.
Amleni ar umçane manebre çkimik domicoxu: “Komoxti miǯumers, lumcişi oxori çkimişaya. Mendapti hemuşa. Hek eç k̆oçi kok̆oibğes doren. Didope madulyepe t̆es. Mutepeşi doloxe gosarineri pimpiloni k̆oçi t̆u. Muk kogemiç̆k̆es otkus: “Tkvani oçalişute mance tkvani na izenginenşeni tkva fuk̆arape oret. Mancepe var omt̆inatşakis mutu k̆aoba var gažirenan. Yeç̆k̆odan mancepe! Ti tkvanişeni, nebra artot, xe-xes ok̆ok̆limeri içalisit!”
Çku buǯumert hemus: “Mtini ren skani otku. Edo muç̆o bomt̆inat mancepe? Hentepeş k̆ele p̆olisi, hentepes k̆ele Çari!”
“Ǯoxle k̆iralişi mek̆arbu unon. Ama ham dulyaşeni madulyepes ok̆anç̆u unon do muşi p̆art̆iaşi oteşkilu unon. Mteli madulyes opa kedgit̆as na k̆iralis var acginen.”
Mebiucam ma do guris maven ki:
–Mtini zop̆ons hemuk. Ok̆ule ma bogni heya Lenini na t̆u. Haşote ma Lenini kobžiri.
Hem oraşk̆ule eç ǯana k̆onari golilu. Alamania k̆ala cengis kogyoç̆k̆es. Dido k̆oçi cengişa mendoşkves. Hekole mi uk̆uçxeli, mi xeeli goiktu. Bazi hek kodoxves. Mati askerobaşa kemzdes. Muşeni cengi ikomt̆es: Çari, mulkedari do fabrik̆ant̆iş gurişeni. Kogyoç̆k̆es artikatis kart̆alepes meçamus. Kart̆alis ç̆aret̆u: “Yeç̆k̆odas cengi! Zenginepes dolvaktit.” Leninişen mulut̆es hem kart̆alepe. Menyaş gale skidut̆u muk hem oras do hekolen ambayi momçamt̆es. Sum ǯanas cengi ikomt̆es, mexondinuti var nuxondes. Kedgites madulyepe, kedgites askerepe. Leninik na moguramt̆es steri, heşo dop̆it. Çari bomt̆init ama muç̆o pala bonç̆inat, manişa var masimades. Orateşi palanç̆inala hemindoras diteşkilu. Ama hemuşe madulyepes mutu var nak̆net̆u: Masermayelepek̆ala muk kok̆oitku. Nizas kogyoç̆k̆es hem oras: Mi orateşi palanç̆inalaş k̆ele ren. Mis heya var unon. Bžirom ma: Mutu k̆ayi var iven, madulye k̆oçepe, muç̆o ar, var idanşakis do mebiç̆ari Bolşevik̆epeşi p̆art̆ias. P̆art̆ias oçalişu dido t̆u. Mteli fabrik̆apeşa mebulurt do madulyepes oxoboǯonapamt̆it: “Kok̆oik̆atit manebrepe! Kok̆oinç̆it tkvani madulyepeşi p̆art̆ias do masermayelepek̆ala ok̆ok̆idinus haǯi geiç̆k̆en. Ar fara bognit: “Lenini mulun menyaş galendo.” Bigzalit çku Vagzalişa hemuşi megapuşeni. Meydanis madulye do askerepe opşa t̆es. Mebulurt edo gurik mipatkals. Tereni komoxtu. Oxoink̆anu opa. Bžirom ki, avt̆omobilis mitxa yextu. Gomorgvas mtelik xe ot̆k̆vaʒinaman. Mendaboǯk̆edişi, heya ren, Lenini. Dido ora mek̆ilu, ama xolo emedeni biçini. Avt̆omobilis Leninik kogyoç̆k̆u osinapus: “Mo ucert orateşi palanç̆inalas. Heya zenginepeşi k̆ele dgin. Palanç̆inala tkvani xeşa koguǯugit. Mteli xeʒala Sovetepeşi Almanepe k̆ala var, mulkedari, mance do burjuapek̆ala cengis oxenu unon.” Ma guris domavu ki: “Haǯi çku macginenan. Goǯoncgoneri miyonunan. Komiçkinan muşeni ok̆ok̆idinu domaç̆irenan.” Haşoti divu. Arçkva nak̆otxani tuta golilu do madulyepek omt̆ines, orateşi palanç̆inala do guǯuğes let̆a mulkedarepes. Fabrik̆ape, let̆a mteli mazaxmat̆epeşi xes divu.
Leninik domogures ağani pala onç̆inus oǯopxu muç̆o iven. Hem oraşk̆ule mazaxmat̆es
Sovetepek pala unç̆inaman. Hem oraşk̆ule mancepeşeni var biçalisamt. Haǯi çkunda mitik
çkvas oçalişute var mogams, k̆artak içalişamans mtelişi mek̆nuşeni. Edo mis oçalişu var unon, hemus çkuni doloxe sva var uğun.”
–Muç̆oşi haya mteli xolo Leninik dovu?- k̆itxu berepek.
Madulyek nena gyukturu:
–Xvala ar Leninik haya var vu. Hemuk mteli-xolo dovu p̆art̆iak̆ala, namuk goǯoncğonu
madulye sinifis do mteli mazaxmet̆epes. Leninik gza oǯiru. Leninik p̆art̆ia ok̆onç̆u, Leninik tolepe gominǯk̆es. Çku mogures, ç̆ut̆a berepes, gamagindvales ki igurit do igurit. Tkva goǯamkturu oret.
Selami Goǯoncğoneris:
Vladimiri İliaşi bere Lenini 1924 ǯanas ǯanağani tutaş 21, oput̆e Gorkis doğuru. Cenaze muşi Mosk̆ovaşa mendiyones. P̆at̆i ini t̆u. Sokağepes daçxuri ogzamt̆es. Daçxurişa ulut̆es
ot̆ubinuşeni ini aves k̆oçepek. Noğaşi şkagurişa ok̆oibget̆u dido k̆oçi. Mutepe dido gunže
sirit̆ite nobetis dodginamt̆es. Lik̆atepes oxorişi didi salonis cant̆u Vladimiri Lenini.
Muzik̆a ignapet̆u derdoni! Doxuşi marşi gelaçamt̆es. Madulye do mteli mazaxmet̆epe nulut̆es mutepeşi ğureli goǯoncğoneris, cenazes oǯk̆omiluşeni. Ǯanağanişi 27 cenaze Mç̆ita meydanişa mendiyones do dğas 4 saatis goǯoncğoneri kodoxves. Hem oras mteli teres fabrik̆a, keşurmtorupeş gelik̆onepek do ures.
İosebi Vissarionis Bere St̆alini:
Kortostanis, K̆ura Ğalişi p̆icis, koren noğa Gori. Hak 1879 ǯ. Vissarioni Cuğaşvilişi lavonis
dibadu muşi skiri İosebi -na muluns na diven mteli dunyas mazaxmet̆epes madulyeş k̆lasişi
do k̆omunist̆uri p̆art̆iaşi goǯoncğoneri. Hemus St̆alini kogyodves. Vitoovro ǯaneri t̆uşi, muk şuri do gurite madulyepes moşletinuşeni içalişamt̆u. Muk divu Revoluʒioneri. Muk ok̆onç̆amt̆u madulyepe, oteşkilamt̆u morkvinape, namupek t̆k̆obaşa içalisamt̆es. Muk oxoǯonapamt̆u muç̆ote iven Çari do mancepeş doloktinu. Çariş p̆olisişe ot̆k̆obinuşeni muk iktiramt̆u muşi coxope. Hemus “Manebre Daviti”, “Manebre K̆oba” do haşo çkva coxope gyodvamt̆es.
P̆olisik manebre Daviti gorums. Edo muk hem oras Çijik̆ovi coxo gedvaleri sotxa içalişams.
Çijik̆ovişi nok̆uçxeni p̆olisik dogoruşi, muk madulyepeş ǯoxle nena tkumers, muç̆o manebre K̆oba. Uk̆açxeneri coxo muşi St̆alini t̆u. Ham coxo gedvaleri muk mteli dunyas coxoni divu. Ar fara var dido fara p̆olisik oç̆opumt̆u St̆alini. Dido oras molaxedut̆u.
Sibiri do çkva mendrani svalepeşa surğuni ǯopxumt̆es. Ama surğunis muk imt̆aput̆u do xolo içalişamt̆u çkva žegneş tude. Haşo otxo fara hemus omt̆inu xeşa muxtemt̆u. Dido anamk̆eni Çarisi candarmapes uğut̆es. Mteli oçalişu muşis, muk t̆u mteli mexoloneri Leninişi memşvelale. Lenini doğuru. K̆omunist̆uri p̆art̆iak, St̆alinişi goǯoncğonute ikomt̆u Leninişi dulya. St̆alinişi goǯoncğonute şilyapete ağani fabrik̆a dok̆odes Hemuşi megurute oput̆arepek k̆olmanepes kok̆oinç̆es nebra do ar guriten içalişaman. Makine-t̆rakt̆orişi st̆anʒiapek ağneburot onape xaçkuman. St̆alinişi coxinite madulye do k̆olmanurepek oteşkilaman gemçalepeşi brigadape. Mutepes k̆ayi oçalişu guris uğunan, hentepes uçkinan ki, k̆ayi içalişaşi, mteli çku na mik̆oreman dido iven do ordoşa ağne suverişa mek̆axtasen. St̆alinik moguraman: Çkuni duşmanepes zaxmet̆i genç̆k̆u işinen, çkundaki, zaxmet̆i hamuşi, guronala do p̆alik̆arobaşi dulya ren. St̆alinik micoxoman: “Yeç̆k̆odan bundurepe! Ağne, gemçaleburot geboç̆k̆at oçalisus! Skidas k̆omunizma!”
Mç̆ita Bandara:
Mektebişi nek̆na k̆arta dek̆ik̆es goinǯk̆en do moizden. Berepe mektebis amaunk̆ap̆unan, muç̆o k̆inçk̆axişi surik na ç̆ikç̆ik̆inamssteri. Sokağişati mulun xeleri oşiralu. Mjoraşi te, amaunk̆ap̆un gonǯk̆imeri penceres do na randun perite bert̆is kodicinams. Mçumale Ayşe do mota muşi Faik̆i, pencereşi yanis dginan.
–Nandidi, imgarii? Xolo nana do baba gogaşinui?! domiǯvi!
–Mu giǯva? Gomaşinaşi, şuri var domaşvanen! Skiri çkimi, edo baba skani k̆ork̆ola tomoni, xeleri do mobire t̆u. P̆anda opa do moşletinuşeni ibirt̆u… Amalenis zop̆ons muk:
“Maartani Maisi mteli madulyepeşi bayrami renya”. Bžiromki, noğas gale gamaxtimuşeni babak nanak̆ala ixazirenan. Nana skanikti fabrik̆as içalişamt̆u. Fabrik̆aşen mutepeşi manebrepe komoxtes do uǯumelan:
–Aloşa, si zit̆a dotkvare: Ham zit̆apes gurişeni prangas molaxedut̆u Aloşa çkuni. Ma dobuǯvi hemus.
–Aloşa mʒika misa t̆a! Var, so ren! Xvala ižiʒu! Oxtimuşati oxazirus kogyoç̆k̆u…
Handğa mjora na çxat̆umsteri hem orasti çxat̆umt̆u, ama hak̆o oşiralu var t̆u: Ǯoxle
madulyepeşi bayramis pala na unç̆inamt̆espek xat̆iri var oğodamt̆es…
Hentepe igzales, siti mitam mexsus, gok̆uʒxi do omgarinus kogyoç̆k̆i: “Nana!” Ar ǯaneri kort̆i. İgzales. Pxer, pçumer. Gyari dop̆i. Var mulunan. Pçumer do pçumer. Mjora geinktuşi, Nastia, nana skani xvala uk̆uniktu.
–Aloşa, biuram, hemus mu ağodu?
Koxoboǯoni ok̆ule…
Noğaş gale ok̆oibğes madulyepe. Bandara keǯazdes. Obirus kogyoç̆k̆es. Ama zit̆a na tkumert̆espek ncas yextimus kogyoç̆k̆es. Baba skaniti ncas kayextu. Sersi muşi paği, k̆ayi oranǯk̆ironik na ranǯk̆alamsteri t̆u. K̆oçepek hemus niucaman.
K̆azak̆epe mulunan. Ot̆k̆omilus kogyoç̆k̆es. Aloşas k̆urşumi mat̆u, geiktu: Nastiak dulyate oğurinamt̆u ti muşi. Onç̆eluk mteli guri muşi oç̆k̆omu… Oxvalus kogyoç̆k̆u. Oxori ladre t̆u. Disap̆aru do doğuru. Ma skanik̆ala juri dopskidit…
Hele oǯk̆edi! Çkunepe kogolisvares, bandarati xaziri ren… Xvala haǯi mç̆ita bandaras
gurişeni miti var iluman. Ar mamgureşi xes “Skidas Maartani Maisi” noç̆arete imç̆itanet̆u bandara. Ç̆ut̆a berepeşi gurp̆icepes mç̆ita muruʒxepe randut̆es, muç̆o ar dğas na doiles madulyepesi diʒxiri na randut̆usteri.
– Ma mebulu, didi nana!
Faik̆i kododgitu mamgurepeşi svarepes.
Maisoba Çarisi Oras:
Sokağis buczogişi k̆ap̆ulas, nǯule meşaktonis, oş k̆oçişakis kok̆oibğesdoren. Doloxendo
Vesovsik̆ovişi sersi ignapet̆u.
–Diʒxiri heşo miç̆inaxuman ki, muç̆o berǯeulişi zomisteri!
–Mtini ren!- nak̆otxani sersik, na ğurğulamsteri nena gyuktures.
–İnt̆ernaʒionali!- tku Andrek. Hele, bida, mebuşvelare hemus! Muşi obiruşi sersi kogondgitu:
–Manebrepe! Zop̆onan ki, dunyas çkvadoçkva opapes skidunan, Yahudi do Alamanepe, İnglisi do Tatarepe. Ma var bicer. Xvala jur opa koren, jur na var ok̆oiǯk̆enan, zengini do fuk̆arape. K̆oçepek eyna dolikunaman do eyna isinapaman. Ama oǯk̆edit, muç̆o zengini Fransepe, Alamanepe do İnglisepek madulyepes na oğodaman, hemindoras žiraten ki, hentepe mteli madulyepeşeni duşmanepe renan, iri xurxi mutepesis!
K̆oçepes doloxe mitxak ižiʒu.
–Hedo majurani k̆eleşa boǯk̆edat na bžiraten ki, çku Rusi madulyes opa coğoriş oskidinute na skidut̆esteri, Fransi madulye, Tatari do Turkikti heşo skidut̆es. Sokaşişe k̆oçepe mulut̆es do mulut̆es. Ari majuranişk̆ule ari.
–P̆olis!- mitxanik douru,- sokağişa!
–Ok̆onaxtit!
Memǯk̆upineri k̆oçepek, guris uvapumu ʒxenepes gza meçamt̆es. Bazi goberis gexet̆es.
–Ʒxenepes ğecepe kogyoxunes, hentepekti xirxinaman, ehe çku çebereya, mitxanişi nek̆na
ik̆ank̆en do uşkurine sersik uramt̆u. Oşkenas Andre xvala doskidu.
Maartani Maisi Alamaniyas:
Haya Berlinis t̆u. Villi ç̆umandeli saati 9-s gok̆uʒxu.
–Handğa Maartani Maisi, Villik isimadu, baba demonst̆raʒiaşeni sokağişa idasen. Mati bidare. Muk ordo p̆ici dibonu, kodolikunu do çai koşu. Villi tamo nek̆nas konaxolu do gamaxtimu unt̆u.
–So ulur?-nanak k̆itxu.
–Ma sokağişa oxtimu mint̆u.
–Si soti var idare, oşkurinoni ren,- uǯu nanak.
Dido oras nanak̆ala Villik niza ikomt̆u ama nanak gamaxtimus izni var meçu. Emedeni kognes Ent̆ernaʒionalişi obiru do ok̆ule ouru. Villi do nana muşi pencereşa ides.
Sokağis madulyepe unk̆ap̆ut̆es, hentepes p̆olisepes gyotxozut̆es do lastik̆işi bigapete baxumt̆es. Villi sokağişa tamo kogamaxtu. Bucağis hemus konagu K̆urt̆i do p̆ioneri Vert̆a.
K̆urt̆i didi t̆u. Heya vitoaş ǯaneri ren. Muk fabrik̆as mamgure ren. Berepe sokağis gulut̆es. İri k̆ele p̆olisi do madulyepe žiramt̆es. Madulyepe usilaxe t̆es. P̆olisepes tapança do lastik̆işi bigape uğut̆es. Berepek ar docineri madulye kožires. Hemuşa ides. Madulye yaroni t̆u. Ti muşi mtel diʒxironi t̆u. Vert̆ak muşi mç̆ita p̆ioneris mandilite ti kogok̆oru. Diʒxiri Vert̆işi dolokunus ǯrudut̆u. Biç̆epek madulye koyoseles. Emuk toli gonǯk̆u.
–Hak miepe renan? -madulyek k̆itxu.
–Rot front,- Vert̆ak nena gyukturu.
Oxorişa madulye mendiyoneşk̆ule berepe xolo sokağişa gamaxtes.
Dolumcu… Sokağepes oğmaluş avt̆omobilepete p̆olisepe gulut̆es. Hentepek pencerepes
ot̆k̆omert̆es. Berepes ǯoxle nak̆otxani madulye unk̆ap̆ut̆u. Hentepek tuğulape fenerepes
ot̆k̆oçamt̆es. Te komeskuru. Mǯk̆upi divu. Mteli k̆eleşe madulyepe unk̆ap̆ut̆es. Mutepek imert̆es oržope, kvaepe, piʒari do skvit̆epe.
–Barik̆adape ikoman,- K̆urt̆ik tku.
Lastik̆iş bigapete p̆olisepe kožiresşi, berepe omt̆inuşa oxut̆k̆vaʒes. Villi oxorişa komoxtu.
Baba daha var moxtu. Oxoris p̆olisepe t̆es. Hentepek gonǯk̆es k̆amodi so sanduğis mutxa gorumt̆es.
–Baba çkimi so ren?- Villik k̆itxu nana muşis.
–Baba skani yembužginale ren. Barik̆adas heya doiles. Baba oxvamt̆eşi, Villik var imgart̆u.
Oşik̆inute muzik̆as usimint̆u, zit̆ape zop̆ont̆es.
–Na doilespes oncğore davan! Çku madulyes diʒxiri ep̆ç̆opaten.
Skidas madulyeşi sinifişi Mç̆ita Front̆i!
[Diçodu…]

[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ Majurani Fila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]
