
KITIJ Cemil Biçer
Arşiv düzenlemesi yaparken zaman zaman benim de “fabl” türü denemelerim olduğunu gördüm.
Benim yaşadığım ülke koşulları La Fonten üstadın yaşadığı ülke koşulları ile kıyas bile edilmeyecek kadar farklılık gösterdiği için algınızdaki “La Fonten” tadını bozmama adına yazdığım “fabl” örneklerinden örnekler vermeyeceğim. Ama sadece ülke gündemine “cuk” oturacağını düşündüğüm bir kıssa paylaşmakla yetineceğim.
Efendim, bizim karınca Kamil bildiğiniz üzere Yozgat Yerköy kırsalında mukimdir. Bütün Anadolu köylüsü gibi yaz demeden kış demeden çalışır, didinir. Yıl on iki ay bi’tâb ve bi’zâr’dır.
Ağustos böceği adı ile maruf, cırcır böceği ise yaz boyu akortsuz klasik gitarı ile yeşil yaprakların serin gölgesinde konser verir durur. Eeee, güzel günler çabuk geçer demişler. Haziran, temmuz, ağustos… Haydi, eylül ile ekimi de yazdan sayalım.
Beş ay göz açıp kapayana değin gelip geçmiş. Yerköy kışı bildiğiniz kışlara benzemez, insanı “bakır sıçıran” zemheri ayazları başlamış. Bizim karınca Kamil, bütün yaz çalışıp didinerek biriktirdiği tahıllarını yiyerek yeraltındaki sıcacık yuvasında eşi hanımefendiyle keyif yapıyormuş.
Birden canhıraş bir şekilde yumruklanan kapının sesiyle irkilmişler. Hanımefendi karınca, “Kamil kapı çalınıyor, bir bakar mısın?” demiş.
Bizim karınca Kamil, uzandığı sedirden istemeye istemeye söylenerek kapıya yönelmiş. Gördüğü manzara karşısında az kalsın düşüp bayılacakmış. Cırcır böceği sırtına pahalı bir kürk giymiş, altında son model bir Porsche 911, yanında Adriana Lima’yı bile kıskandıracak güzellikte bir sarışın cırcır fıstık ile duruyor.
Karınca Kamil’in “Ne istiyorsun?” demeye fırsat vermeden bizim hovarda cırcır böceği, “Hafız, malum buralarda kış başladı. Ben sevgilimle kışı geçirmek üzere Paris’e gidiyorum. La Fonten üstadına bir mesajın var mı?” diye sormaya gelmiş. Karınca Kamil şaşkın şaşkın bakarak, “Yazdığı masalın…” demiş.
Devr-i saltanat masalları dinlemekten bıkmışsınızdır umarım.
