ANAVATANDAN 21 MAYIS HAKKINDA MEKTUP VAR

Ey, tarihimize bir gözü kapalı bakan Türkiyeli Çerkesler!

Ey, ʺCandan  önce onur!ʺ diyen Çerkes atasözüne karşın, Canı tercih edip anavatanı yüzde doksan oranında boşaltanların torunları Türkiyeli Çerkesler!

Ey, Çerkeslerin nerede nasıl geleceğe kalabileceklerini açıklamayan, gerçekte böyle bir derdi de olmayan Türkiyeli Çerkesler!

Ey, yaşadığı ülkenin düzenini dert edinmeyip, anavatanın düzenini dert edinir gibi yapan Türkiyeli Çerkesler!

Ey, zerre katkıları olmayan anavatan kazanımlarının, elden, avuçtan kayması için gecesini gündüzüne katarak çalışan Türkiyeli Çerkesler!

Ey, dil ucu ile ʺDönüş, Dönüşʺ deyip,  Dönüşün karşısına kale duvarı örülmesi için yorulmadan, usanmadan çabalayan Türkiyeli Çerkesler.

Özetle;

Ey, riyakar Türkiyeli Çerkesler!

Eğer, halkımızı, anavatanımızı  seviyorsanız;

Eğer, kendinize tanıdığınız ʺSusmaʺ hakkını, anvatandaki kardeşlerinize de tanıyacak kadar demokratsanız,

Eğer, gerçekten yiğit, gerçekten insan, gerçekten onurlu iseniz, anımsayınız ve bundan böyle de hiç unutmayınız!

Neyi mi?

Kırım Tatarları aracılığı ile Osmanlı’ya satılan Çerkes çocuk, genç kız ve erkeklerin sayılarının yüzbinleri bulduğunu;

İlk grupların Osmanlı için en sorunlu bölge olan Balkanlara yerleştirildiklerini, isyanlara karşı kullanıldıklarını;

Çarlık Rusya’sı ile yapılan anlaşma gereği askere alınamayacakları için Çerkeslerden oluşmuş gönüllü ordu kurulduğunu;

Din adamlarına, “Gavur memleketinde ne yapacaksınız, Halife’nin ülkesi kucağını açmış sizleri bekliyor” diye propoganda yaptırıldığını;

Aynı tarihlerde Karaçaylara engel çıkartan Osmanlı imparatorluğu’nun, işleyecekleri toprak, tohumluk vererek Çerkesleri teşvik ettiklerini;

Çerkeslerin, Osmanlı için hep sorunlu olan bölgelere yerleştirildiklerini;

Alışkın olmadıkları elverişsiz yörelere yerleştirildikleri için sıtmanın yok ettiği onbinlerden, bu güne sadece Çerkes mezarlıkları kaldığını;

Kurtuluş Savaşı’nın her aşaması ve her kademesinde en yararlı, en etkili olan halkımızın “hain” sıfatı ile ödüllendirildiğini;

Köylerimizin adlarının, -kimilerinin birkaç kez- değiştirildiğini;

Binlerce yıldır taşıdıkları, hala, bildikleri Çerkes soyadlarının kullanılmasına izin verilmediğini;

Anadilimizin dönem dönem Çerkes köy sokaklarında bile yasaklandığını;

Bunların sonucu olarak Osmanlı ve Anadolu coğrafyasında yok olan Çerkes sayısının savaşlarda ve yollarda ölenlerden çok daha fazla olduğunu;

Bunun da 9 Aralık 1948 tarihinde imzalanan, Birleşmiş Milletlerin, “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”nin mimarına göre “soykırım” olduğunu, asla unutmamak üzere anımsayın!

Şu atasözümüzde yaşam boyu rehberiniz olsun:

ʺÖnce bakın, sonra otur. Önce düşün sonra konuşʺ