ASALET ve ZARAFET Mİ DEDİN

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Merakımdan soruyorum, “Söylenecek fazlasıyla sözü, anlatılacak ziyadesiyle birikimi olan pek çok değerimiz, neden duygu ve düşüncelerini sosyal medya aracılığı ile paylaşmaz, bu yolla topluma katkı sağlamaz?
Oysa bu kişilerin çoğu; tarih, toplum ve kültür adına detay düşüncesi, derin duygusu olan kişiler.
Bu insanların bazısı kurumlarımızın tepesinde görev yapmış, bu kültür, bu toplum için kafa yormuş, beyin yakmış, çok anı biriktirmiş, deneyimli sıra dışı insanlar.
İşte bu konuyla ilgili, merek ettiğim, cevabını bir türlü bulamadığım soruyu sizlerle paylaşmanın tam zamanı.

Bu insanlar, tembel olduğu için mi sosyal medyada duygu ve düşüncelerini paylaşmaz?
Hayır!

Peki bunlar, topluma ve kültüre mi duyarsız?
Hayır!

İsteksiz mi bunlar?
Hayır!

Peki bunlar çekiniyor mu, korkuyor mu?
Olabilir?

Kimden, neden?
Kim bilir belki sosyal medyanın kontrolsüz tepkisinden.

Belki korkuyordur, paylaştığı sözün bağlamından koparılıp duygu ve düşüncelerin etrafa savrulacağından.
Korkuyordur, konunun kişiselleştirilip seviyesiz tartışmalara, kavgalara yol açacağından.
Korkuyordur, anlaşılamayıp linç edilebileceğinden.
Öyle ya gerçek hayatta dahi çok değeri olmayan bilginin, birikimin, farklı düşüncenin, sanal alemde değer bulmasını beklemek saflık olmaz mı?

ANLAŞILMAK MUTLULUKTUR
Bilirsiniz, anlaşılamamak acı verir insana, anlaşılmaksa büyük mutluluk.
Sosyal medyanın böylesi kocaman bir riski var işte!
Paylaşılanları incelemeden, yazılanları okumadan, anlamaya çalışmadan hemen yargılamak, etiketlemek, aşağılamak…
Yüreklere, bileklere basmaktan büyük zevk almak.
Kırmak, dökmek…
Oysa ne büyük nimet insanın oturduğu yerde çayını yudumlarken, meyvesini yerken bilgi sahibi olması, muhataplarıyla buluşması, konuşması, yazışması, duygu ve düşünceleri paylaşması, yeni fikirlere kavuşması

NEGATİF ENERJİ ÜRETEN AGRESİFLERİçinde özenle sakladığı agresif duyguları, rezervindeki negatif enerjiyle birleştirip tutum geliştirenler,
Sosyal medyada samimiyetle paylaşılan bir yazıya, paylaşımcıya… kendisi gibi düşünmediği için büyük, küçük demeden, kabaca ve kuralsızca saldıracak kadar saygısız, tahammülsüz olanlar,
Buna rağmen “Ben, asalet ve zarafetin timsali bir Çerkes’im!” söylemine sığınacak kadar pişkin tavır sergileyenler…
“Ben de duygu ve düşüncelerimi sosyal medyada paylaşayım, kültür birikimine benim de katkım olsun.” Diyen iyi niyetli kişiler ne yazık ki yukarıda bahsedilen yaman çelişki girdabının sakinleri tarafından kuşatılıyor.
Hayat tecrübesi fazlaymış, bilgi ve birikime sahipmiş, iyi niyetliymiş… Hiç fark etmez, bu samimi kesim, çekinir bu tahammülsüz kesimden.
Sahi siz, sözcüklerinizi pamuklara sararak toplumu, kültürü ilgilendiren bir eksiği bir yanlışı belirtirken korkmuyor, çekinmiyor musunuz bu harami çetesinden?
Bu kaygısızlardan, bu tahammülsüzlerden, bu kural tanımayan asalet ve zarafetin(!) temsilcilerinden?

ÖFKE KRİZİ YAŞAYANLARLA YAŞAMAK
Kendi jargonuyla marjinal bir kesime hitap eden, afra tafrayı marifet sanan, kırık dökük ifadelerle öfke saçan, tepkiselliği hayat felsefesi haline getirmiş kişilerin varlığı ne yazık ki acı ama gerçek.
Gerçeği görmemek, kabullenmemek de olmaz ki!
Olacak, elbette olacak kendisi gibi düşünmeyen, herkesle öfke krizi yaşayanlar.
Olacak, “Ben bilirim, sadece ben bilirim hem de en iyisini ben bilirim.” Diyenler.
Bu kesimi ciddiye almak, bunlardan çekinerek yazı yazmamak, paylaşımlara katılmamak ne derece doğru?
Bilmem ki bunları, yazının, yorumların baharatı, acısı, farklı tatlandırıcısı olarak görmek mi lazım?

ZORDUR ZARİF İNSAN OLMAK
Zordur kabalaşmadan düşünceleri açıklamak, eleştiri üslubunu bilmek.
Zordur karşı tarafı anlamaya çalışmak, empati kurabilmek.
Zordur zarif insan olmak.
Vesselam!