Nart Akhoumsatch
Avrupa halklarının, yabancı veya göçmen diye tanımladığımız toplumlara olan tepkisel yaklaşımını ırkçılık olarak değerlendirmek ve peşinen mahkûm etmek, Avrupa kökenli halklara yapılan bir tür haksızlık olarak değerlendiriyorum.
Bir kere şunu bilmemiz gerekiyor: Türkiye’deki gibi ırk ırkçılığına dayanan bir ırkçılığı Avrupa’da kimse yapmaz. Irk ırkçılığı, Hitler ile birlikte tarihe gömülmüştür.
Aslında Avrupalı halklarla Avrupalı olmayıp Avrupa’da yaşayan halklar arasındaki çatışmanın temelinde eğitim ve kültürel farklılıklar yatmaktadır. Avrupalı halklar, bedeller ödeyerek dünyanın başka hiçbir yerinde göremeyeceğimiz; temeli evrensel insani değerlere dayanan, ideal bir toplum ve sistem yaratmışlardır. Bu sistem, Avrupa dışındaki ülkelerin halklarının hayal bile edemeyeceği bir yaşam tarzı sunmuştur.
Avrupa halkları, böylesine güzel, mutlu, huzurlu ve güvenli bir yaşam sürerken, günden güne sayıları artan yabancıların Avrupa ülkelerine gelmesiyle kazanılmış insani değerlerin yitirildiğini görmüştür. Yani, ne kadar yabancı, o kadar insani değerlerin ve Avrupa kültürünün erozyona uğraması demektir.
Özellikle İslam ülkelerinden gelenler, kendi geri ve yobaz insan ilişkilerini, ilkel kültürlerini ve yaşam tarzlarını ısrarla sürdürerek entegrasyona sırt çevirmişlerdir. Hatta düşmanlık düzeyinde bir karşıtlık göstererek toplumda ayrışmalara sebep olmuşlardır. Avrupa’da problemli yabancılar denince ilk akla gelenler, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan kesimlerdir.
Yabancılar (özellikle Arap ve Türk kökenliler), Avrupa halklarına karşı ırkçılık ve dincilik yaparak ayrımcılığın en alasını kendileri yapmışlardır. Avrupa’da kriminal olayların artması, toplumlar arası güven ve barışın zedelenmesi, sahtekârlığın, dolandırıcılığın, yalancılığın artması, şiddet ve saygısızlığın kabul edilemez boyutlara ulaşmasında temel etken Müslümanlardır (istisnaların var olduğu bilinmelidir).
Bu durumdan rahatsız olan medeni Avrupa halklarının; gerici, bedevi kültür ve yaşam tarzının, kendi gelişmiş insanca yaşam tarzlarını tehdit etmesine karşı haklı olarak gösterdikleri tepkileri anlayışla karşılamak gerektiğine inanıyorum. Avrupa halklarının bu haklı tepkilerini yabancılara karşı ırkçılık olarak nitelemek, var olan gerçekleri çarpıtmaktır.
Bilinmelidir ki asıl ayrımcılığı yapanlar, ırkçı olanlar ve problem çıkaranlar; yaşadıkları ülkelerde kendilerinden olmayanlara ayrımcılık yapıp düşmanlık gösteren yabancılardır, Avrupa milletleri değil.
Bütün sorunlar; sığınmacı konumunda olanların ahlaksızlığından, farklılıklara tahammülsüzlüklerinden, otoriteye saygısızlıklarından ve haddini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu, nankörlüğün bir göstergesidir.
İnsani gelişimini henüz tamamlayamamış, ilkel kalmış bireylerin karnını doyurup özgürlük verirsen olacak olan budur. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, insanca yaşam, hukuk ve sosyal adalet gibi değerleri özümseyemeyenler, aslında bu değerleri hak etmeyenlerdir.
Bu durumda, sorunlu yabancıların Avrupa ülkelerinde kalmalarına ve ikamet etmelerine izin verilmemelidir. İvedilikle oturum ve vatandaşlık hakları iptal edilip Avrupa’dan derhal sınır dışı edilmelidirler. Aksi takdirde, Avrupa’da medeni, huzurlu ve barış içinde bir yaşam mümkün olamayacaktır. Aynı ülke sınırları içinde beraber yaşayamayacağımız ve yaşamı paylaşamayacağımız insanların da var olduğunu artık kabul etmeliyiz.