BİR HIRSIZ DÜŞÜNÜN

Kuban Paul Seauhmann
09.11.2003

Bu hafta, düşüncemizde bir hırsız kişiliği oluşturalım. Filmlere taş çıkaracak ustalıkta olsun. Gelin bu hırsızı bir banka yöneticisi yapalım.

Şimdi; bu adam mesleği ile ilgili kanunları çok iyi biliyor ve gerçek bir profesyonel. Yani bankacılıkta a’dan z’ye herkesten daha usta. Yasa boşluklarından yararlanıp, milyonlarca Dolar parayı başka bir bankada kendi hesabına aktarıyor.

Çevresindeki insanlar, biliyorlar ki bu hırsız; aileden yoksul bir adamdı. Daha bir sene öncesine kadar sırtındaki ceketi bile arkadaşları veriyordu. Bir süre sonra bu adam memur olarak girdiği bankada müdürlüğe kadar yükseldi. Ancak garip bir durum oluştu. Bir memurun maaşıyla ulaşamayacağı bir servete nasıl sahip olmuştu?.

Bankada çalışan diğer görevliler bu durumun anormalliğini hırsıza soruyorlar. Adam bunu açıklamak yerine, “bana eziyet ediyorsunuz, beni çekemiyorsunuz, ben kahramanım bunun için kıskanıyorsunuz” diyor. Yani hedef saptırıyor. Sonra bakıyorlar ki bu hırsız kendine İstanbul’un en lüks semtinde en lüks villayı alıyor. Ardından en pahalı otomobili.

Sonunda banka sahibi bu adamı işten kovuyor.

Hırsızda gidip mahkemeye dava açıyor. Dava sonucunda mahkeme yeterli delil bulamadığı için görevine iadesi kararı alıyor.

ve…

Hırsız bankaya gelip kendisine servetinin kaynağını soran namuslu memurlara  yapmadığını bırakmıyor.

Şimdi, bu adam hırsız mı değil mi?

Yasalar açısından baktığınızda süt gibi apak…

İnsanların gözünden baktığınızda?

Bu tür olaylar dünyanın her yerinde yaşanabiliyor. Hırsız; hırsızlığı ispatlanamadığı için, arsız; arsızlığı ispatlanamadı için çevresince bir anda zafer kazanmış edasına giriyor.

Türkiye’de bunun örnekleri çok fazla. Kaç banka sahibi bankasını tümüyle kendi çıkarları için kullandıysa; hepsi şu anda yatlarında, katlarında günlerini gün ediyorlar. Sonuç olarak yasalar karşısında haklı konumda. Hırsızlığı ispatlanamıyor.

Çıkar ilişkileri içinde, bu tür insanların sürekli başarılı ve suçsuz çıkması onların temiz olduğunun kanıtı değildir. Yasalar karşısında olabilir ama insanların vicdanı karşısında en büyük mahkumiyeti almışlardır.

İşin politik yönüne bakarsanız, durum pek farklı değil. Sadece getiri ve amaç farklılığı var. Sonuç olarak yasalar karşısında suçsuz, insanların gözünde suçlu!

Politik yaşamda bu tür bir yargıdan kurtulmanın tek yolu var.

Açıkyüreklilik.

Güttüğünüz politikayı açık seçik beyan edeceksiniz. Hangi politikayı ya da gurubu benimsiyorsanız bunu hiç çekinmeden ortaya koyacaksınız. Doğal olan bu. Eğer takiye yapıp siyah olmanıza karşın dışarıya beyaz görünürseniz başınıza gelen herhangi bir olayda yasalardan medet ummaya başlarsınız. Yine de karalığınız sizde kalır.

Doğru adam olmak zor iştir. Çerkes toplumunun üyeleri eğri büğrü olamaz. Oluyorlarsa çok ciddi olarak bu konunun analizi yapılmalıdır. Hırsız Çerkes, Katil Çerkes, İşbirlikçi Çerkes, Ajan Çerkes! Bu kelimeler bir araya ne kadar zor geliyor.

Ancak geliyor.

Toplumumuz bir arada tutan en önemli etken, ortak yaşam biçimimizdi. Artık çok şey değişiyor. Başka yaşam biçimleri çeşitli manevralarla altın tepsilerin içinde bize sunuluyor. Yiyen de zıvanadan çıkıyor.

Kimsenin bir şey dediği yok. Afiyet olsun. İyi de biz yemek zorunda mıyız? Ne zamandan beri yememiz için kafamızda kılıç sallanır oldu.

Doğru namluya eğri filinta girer mi?

Girer.

İttire kaktıra sokarsınız, girer.

 

Son Söz
Çerkes, bir elindekini diğer eline düşünerek verendir. (Kuban)