
YEMUZ Nevzat Tarakçı
Yaşarken kıymetini bilmediğimiz, ölünce yere göğe sığdıramadığımız nice değerli insanımız var bizim.
Şu son dönemde pek çok değerli insan aramızdan göçüp gitti.
Birçok insanın da ölüm yıl dönümleri nedeniyle acılar tazelendi, taziyeler yenilendi.
Ölüm yıldönümü nedeniyle sosyal medyada paylaşılan mesajları okudum, insanların tutumlarını izledim, üzüldüm.
Bir insanı kaybettikten sonra kıymet bilmenin, yokluğunda değerli olduğunu anlatmaya kalkmanın ne kadar faydasız ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha derinden hissettim.
Bilmem ki bir insanın değerini anlamak için o insanın ölmesi mi gerekiyor?
CENAZEDE TANIŞMAK
Toplumu, kültürü için yaşayanları, kabına sığmayan aksiyoner dava adamlarını, türlü özellik ve güzellikleriyle model insanların değerini bilmeden onları kaybediyoruz.
Çoğumuzun yaşarken çok da iyi tanımadığı bu değerli kişilerin bu olağanüstü meziyetlerini, dolu dolu, rengârenk hayatlarını, eserlerini, birikimlerini ölen kişinin cenazesinde öğreniyoruz.
Yani bu önemli şahsiyetlerle adeta öldükten sonra cenazelerinde tanışıyoruz.
Sonra da neleri kaybettiğimizi anlayıp kendimizi affettirircesine sosyal medyadan güzellemeler yapıyoruz.
ÖLÜLERİMİZ DİRİLERİMİZDEN DAHA MI KIYMETLİ?
Toplum olarak ölülerimize saygıda, cenazelere katılımda çok iyiyiz.
Ya dirilerimizin kıymetini bilmede neden bu kadar ihmaliz?
Cenazeyi bu kadar ciddiye alan, ölüsüne böylesine saygı duyan, değer veren, görenleri hayrete düşürecek kadar sistematik bir protokolle yürütülen cenaze töreni, bizim dışımızda kaç ulusta var acaba?
Her karesinde insani değer, birlikte yaşama bilinci bulunan, saygı ve vefa dolu bu güzel geleneğimizle ne kadar övünsek azdır.
İnsanı bu kadar ciddiye alan, hassas kurallarıyla günümüze kadar taşınan bu emsalsiz toplumsal kurallara uygar dünya sahiplense yeridir.
Evet, ölülere saygıda, cenazede birinci ligdeyiz ya dirilerimizin kıymetini bilmede?
Ya yaşarken onlardan toplumumuz ve kültürümüz adına istifade etmede?
KENDİ İNSANINA DEĞER VERMİYORSAN…
“Yok canım, biz insanımıza gereği kadar değer veriyoruz, abartmamak gerek!” diyenler mutlaka olacaktır. Keşke onlar haklı çıksa!
Aslında “Kim haklı?” nın sağlamasını yapmak mümkün.
Toplumunu temsil konumunda bulunan kişilere bakış açımız nasıl, tarafsız gözle bir bakalım.
Görev yaptığı alanda herkesin el pençe divan durduğu insanlarımıza bakışımız, tavrımızı da gözden geçirelim.
Ya dişiyle, tırnağıyla, alın teriyle çok özel konumlara gelen, toplumunun adeta dinamosu olan şahsiyetlere desteğimiz, onlarla ilişkimiz?
Değerlerimize ne kadar değer veriyoruz?
“ÇERKESLER DEĞERLERİNİN KIYMETİNİ İYİ BİLİYOR”
Bu konuda bana katılır mısınız bilmem ama içinde yaşadığımız, bizi dışarıdan izleyenler Çerkesler kadar biri birine destek veren, biri birinin kıymetini bilen başka bir toplumun varlığını kabul etmiyor.
İnsana değer verme, kadir kıymet bilme denilince Çerkes toplumu akıllarına geliyor.
Gerçeğin böyle olduğuna ben de inanmak isterim.
YAMAN ÇELİŞKİ
En kıymetli varlığın, yetişmiş insan olduğu bir dünyada, “armudun sapı, üzümün çöpü” diyerek insanları değersizleştirmek, yaşarken insanın değerini bilmemek, onun kıymetini ancak öldükten sonra anlamak çok yaman bir çelişki değil mi?
EN GÜZEL SÖZLERİ ÖLÜNCE SÖYLEMEK
Ölüm, şüphesiz hepimiz için kaçınılmaz bir son.
O halde doğru olan, insanımızın değerini ölümünden önce bilmek, bu değerlerden gereği gibi yararlanmaktır.
Söylenmedik en güzel sözleri ölümden sonraya saklamamaktır.
Yapılan güzel işlerin takdirini insanın vefatına bırakmamaktır.
İnsanın kalitesini tescillemek için ölümü beklememektir.
Değil mi ki bazen düşman bile ölünce dost oluyor!
KIYMET BİLMEK KENDİNİ BİLMEKTİR
Sık kullandığımız şu söz, sizce de çok manidar değil mi?
“Kıymet bilmek, kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır!”
Unutmayalım, insanın değer bilmesi, kendini bilmesi demektir!
