BİZİ YABANCILAR MI YÖNETMELİ?

Kuban Paul Seauhmann
8.06.2008

Yabancı sözcük kullanarak işyeri açmak moda sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.

Neden mi?

Çünkü, asıl etken; toplumun bilinçaltında yerleşik ”yabancılar hem kaliteden ödün vermezler, hem uzun ömürlü ürünler satarlar” duygusu.

Bu duygu 1-2 yılda oluşmuş değil elbette.

Bir firma düşünün. Yerli. Ancak ürünü daha ikinci gün canınızı yakıyor. Bir başka firma düşünün. Yabancı. Ürünü yıllarca sorunsuz kullanıyorsunuz. Doğal olarak bilinçaltınıza ”aman yerli mallardan uzak dur” uyarısı yerleşiyor. Yıllar geçtikçe bu uyarı pekişip yargı haline geliyor.

İş garip bir boyuta ulaşıyor, yerli isimli yabancı patentli ürünlerde de kalitesizlik söz konusu oluyor.

Örnek mi?

Doğanlar, Doğan görünümlü Şahinler, Murat 124’ler, Anadollar. İtalyan patentli bu araçlar tam bir konserve kutusu kalitesindeydi. Yıllarca ”Yerli Mercedes” diye insanları kandırdılar. O denli kalitesizdiler ki, Anadol marka otomobillerin kaportasını büyükbaş hayvanların büyük bir iştahla yedikleri dilden dile dolaştı, basında fotografları çıktı.

Bazı kullanıcıların ”yürüyen tabut” diye adlandırdıkları bu otomobilleri yıllarca kullanan ve çekmediği eziyet kalmayan tüketici, şimdiki otomobillere bindiğinde ne düşünür? ”Aman yerli isimden uzak dur.” Bunun karşısında kendisi yerli, ürünü yerli üretici ne yapacak? Şark kurnazlığıyla adını yabancı isim koyacak.

Paşa sözcüğünü Pasha yaparak yırtacak!

Kısacası, ürünlerine yabancı isim koyma işi özentiden çok zorunluluktan kaynaklanıyor. Malını satacaksan ismin yabancı olacak.

İşin bir de direk sağlık yönü var. Daha geçenlerde haberi çıktı. Rusya Federasyonu, Türkiye’de üretilen domatesleri aşırı ilaçlı olduğu gerekçesiyle almaktan vazgeçti. Binlerce ton domates ortada kaldı. 700-800 Lira’ya dayanan kilo fiyatları bir anda düştü mü Kuruşlara… Neden? Çünkü o domatesler anında iç piyasa sürüldü.

İşte Şark ile Batı arasındaki fark bu. Rusya Federasyonu kendi  insanlarının sağlığı için domatesleri sınırlarının içine sokmazken, burada hiçbir sağlık kuruluşu bu domateslerin iç piyasaya sürülmesine engel olmadı.

Yaşamını düşmanlık üzerine kurup, ha bire anavatana akıl verenlere güzel bir örnek yukarıda yazdıklarımız. Kulaklarına küpe olsun… Elbette anlayana…

Sorun şimdi domateste. Onun adını da tomato diye marketlerde görürseniz şaşmayınız.

Ticaretten eğitime, sağlıktan turizme, spordan sanata aklınıza ne geliyorsa; işte Şark ile Batı farkı bu örneklerde gizlidir.

O nedenle yaşamınızda hiçbir standart yoktur.

Trafik ışığı kırmızıyken arkadan korna çalan bilir standartsız bir ülkede yaşadığını.

Kent suyunun zehirli olmadığını kameralar karşısında bardak bardak içen belediye başkanı da bu ülkede standart olmadığını bilir.

Futboldaki galibiyetin sevincini 25-30 insanı vurarak kutlayan da standartsızlıktan yapar bunu.

Sonra birileri de çıkar, ”vay neden yabancı sözcükler bu kadar yaşamımıza girdi” diye ağlaşır.

Ağlamamalı. Şapkasını önüne koyup düşünmeli. Çünkü ortalama her insan standartları olan bir ülkede yaşamak ister. Avrupa Birliği neden almıyor bizi? İşte bu nedenle.

Eh, ülke standartları olmayan bir yerse ne yapacak insanlar? Kendi isimlerini yabancılaştırarak bu standardı yakalamaya çalışacak.

Çoğu kişiye bu düşüncemiz itici gelecektir. Ancak ortaya koymakta ne zarar var?

Bir ülke yöneticileri standartları sağlayamıyorsa, acaba büyük yerli şirketleri gibi yabancı yöneticiler getirilse ne olur?

Örneğin, Maliye Bakanı olarak bu konuda deneyimli bir İngiliz’i getirmek.

Örneğin, Eğitim Bakanı olarak bu konuda deneyimli bir Kanadalıyı getirmek.

Örneğin, Sağlık Bakanı olarak bu konuda deneyimli bir Alman’ı getirmek.

Örneğin, Spor Bakanı olarak bu konuda deneyimli bir İspanyol’u getirmek.

Öyle ya, bir domatesi bile ilaçlı ilaçlı yiyorsak bunu bize ilaçsız yedirtecek bir bakanımız olsun istenmez mi?

Elbette Çerkes derneklerinin tümünü de… Yönetim kadrolarını aşağı indirip onların yerine Batılı yöneticiler koymak ve kayıtsız şartsız dediklerini uygulamak.

Ne bileyim işte…

Olmayacak dualara amin dedirtiyorlar…

Son Söz
Çerkes; yurtseverliği bayrak, sınır, kan üçgeninde algılamayandır. (Kuban)