YEMUZ Nevzat Tarakçı
6 Şubat, çığlık çığlığa yıkılan bir dünyanın, büyük Kahramanmaraş depreminin 2. yıl dönümü.
Bu büyük felaketi yaşadım.
Kulakları sağır eden, tarifi imkânsız gürültüyle beşik gibi sallanan binadan sağ çıktım.
Çaresizliği, ölümü, büyük acıyı, paniği, sahipsizliği, kontrol edemediğim öfkemle izledim.
Can pazarı; dondurucu soğuk, korku, endişe, acı, çaresizlik, umutsuzluk, tükenmişlik…
Devlet yoktu depremde.
Birinci gün yoktu, ikinci gün yoktu, üçüncü gün yoktu…
Depremin bu halleri, benzerlerine hiç benzemiyordu.
Depremin yıkımı, acısı, sahipsizliği, paniği… Çok farklıymış.
DEVLET BABAYI BEKLEYENLER
Yerle bir olan binalar… Yok olan aileler, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen çaresizler, ağlayanlar, inleyenler, sinir krizi geçirenler… Devlet babayı bekleyenler…
Kurtulabilen çocuk mamasız, hasta ve yaşlılar çaresiz, aç, susuz, telefonlar hatsız…
Devlet baba uykuda, olup bitenden habersiz!
ENKAZI TIRNAKLARIYLA KAZIYANLAR
Gidenlerin hikayesi çok acı, kalanlarınki daha beter!
“Deprem toplanma alanı, ilk yardım” mı dediniz? Bu depremde yoktu böyle bir şey!
Kıyameti yaşadı halk, çaresizlik, sağ kalanları daha beter öldürdü.
Kurtarma ekibi yoktu, iş makinası yoktu. Ayakta durabilenler, yakınlarını, sevdiklerini kurtarma refleksiyle enkazı tırnaklarıyla kazıdı. Ölenler bir kez ölürken kalanlar bin kez öldü!
YÖNETİCİLERİN HİÇ Mİ HAZIRLIĞI OLMAZ
Nasıl olur da beklenen büyük bir depremde yöneticiler bu kadar hazırlıksızdı?
Depremzede; çocuğuna, eşine, anne babasına ulaşamadı, ölüsünü bulamadı, sonrasında kefen bezi bulamadı.
Peki, can pazarı yaşanırken en gerekli olan telefon hatları nasıl kesilir?
Nihayet, dondurucu soğukta dayanılmaz açlık, sağlam kalabilen marketlerin yağmalanmasına neden oldu.
Her şey bu kadar mı üst üste gelirmiş, ölümden daha acı sahneler böyle mi yaşanırmış?
KORKU DONDU, ACILAR DONDU, GÖZYAŞI DONDU…
Bu kahraman şehirde çaresizlik katmerleştikçe katmerleşti, korku dondu, acı dondu, zaman dondu, hayat durdu!
Organizasyon, koordinasyon yoktu.
Halk sahipsizdi, çaresizdi… Kelimenin tam anlamıyla “Gemisini kurtaran kaptan!” kabilinden günlerdi.
Minarelerden sela okunmaya başladı.
Hâlâ enkazda kurtulma umudu taşıyanlar kendi selalarını dinledi.
Ölen öldü, ölüler zor gömüldü.
Ölüsünü bulabilen sevindi…
Şehirde nihayet Kapıçam’da devasa bir mezarlık oluştu…
Kameralar geldi, iş makinaları görüldü.
Ve ölen ölüp iş işten geçtikten sonra sahaya çıkan yetkililer, yalancı pehlivanlar gibi poz vermeye, vaatlerde bulunmaya başladı.
Sahipsizliğe isyan edenler de susturuldu.
Büyük felaket “Kader” imiş, susmak ve sabretmek gerekmiş, mükafatı cennetmiş!
İşte size çözüm, işte size teselli!
ÇADIR ve KONTEYNER DEVRİ
Nihayet “çadır devri, konteyner devri” başladı.
Bir çadır bulabilen kendini cennette sandı.
Konteyner mi, o çok lükstü!
VAATLER VAATLER…
Yaralar sarılacak, evler bir yıl içinde yapılıp sahiplerine teslim edilecekti.
Bugün, büyük felaketin ikinci yıl dönümü, sadece Maraş’ta hâlâ kaç bin aile evsiz barksız sayıyı duysanız şaşırırsınız.
Aradan tam iki yıl geçti, yaralar ne kadar sarıldı, sadece Maraş’ta kaç evsiz aile mevcut, kaç aile konteynerde üçüncü kışı geçiriyor?
Bu şehirde çaresizlik, ümitsizlik, moralsizlik kader olmuş.
Ya vaatler, onlar da yalan olmuş!
Abarttığımı sanan varsa Maraş’ın acı dolu sadece bir karesinden bahsettim.
Yıkılmış, unutulmuş bir şehrin acı dolu bir karesinden!
“KADER” DEDİLER
Felaketten ders çıkartmaya gerek var mı ki?
“Kader böyle yazılmış, kaderden kaçılır mı hiç?”
“Depremde ölmese başka şekilde ölecekti!” denilmedi mi?
Ah şu ezber, ah şu cehalet, ah şu yobazlık!
İNSANLIK ENKAZI
Enkaz derinliklerinden gelen “Sesimi duyan yok mu?” sesleri de kesildi.
Seslerle birlikte, umutlar da…
Sıra, sessiz çığlıklardaydı…
Aylar, yıllar geçti, enkaz kaldırıldı ama insanlık enkazı ortada!
Kaldıramadık, kaldıramayacağız bu insanlık enkazını!
ADALETTEN ÇOK UZAĞIZ
Felaketin 2. Yıl dönümünde adaletten çok uzağız!
Deprem suçlularının sorgulanması, yargılanması yılan hikayesi.
Açılmamış dosyalar, firari sanıklar…
BU NESİL BU TRAVMAYLA YAŞAR
Bu nesil, bu travmayı ömürleri boyu atlatamaz! Umulur ki bir sonraki nesil böyle bir acı yaşamasın!
Acaba, devletiyle, yönetici ve milletiyle bu büyük felaketten ders aldık mı?
Hayır!
Yine deprem olursa yine ölür müyüz?
Evet!
Tarifsiz acılarla çığlık çığlığa yaşadığımız deprem felaketi çok değerimizi alıp götürdü.
Büyük acılar yaşadık…
Dilerim insanlık bir daha böyle büyük bir felaket, böyle büyük bir yıkım ve çaresizlik yaşamaz!
TEŞEKKÜR
Büyük özveriyle organize olup yardıma koşan, harika iş çıkartan duyarlı yürekler asla unutulmayacak!
Her türlü olumsuzluğa rağmen umudu yeşerten sevgi dolu yürekler, iyi ki varsınız!