ÇERKESLER VE ÇERKESCİKLER

Nart Akhoumsatch

İnsanlık var olduğundan beri savaşlar, iklim koşulları veya başka nedenlerle göç olayları bir şekilde yaşanmıştır ve hâlâ yaşanmaktadır.
Her toplumun kendine özgü dili, folkloru, örf, âdet ve gelenekleri ile yaşam tarzları vardır.
Kendi kültürel özellikleriyle başka bir coğrafyada ve başka topluluklarla yaşamak zorunda kaldıklarında, kimliklerini ve aidiyetlerini kaybetme kaygısıyla kültürlerini koruma içgüdüsüyle daha hassas olduklarını görüyoruz.
Bu konuda Kafkas halkları ve özellikle bizim Çerkes milleti belki de en başta gelir.
Uzun yıllar süren acılarla dolu trajik bir savaşın ardından 1864 yılında Çerkes milleti büyük bir sürgün ve göç yaşamıştır.
Başta Osmanlı olmak üzere Orta Doğu ülkelerine ve dünyanın birçok yerine göç edilmiştir.

Türkiye özelinde konuşacak olursak, Cumhuriyet rejimiyle birlikte etnik sorunlar yaşamaya başladık toplum olarak.
Türk ırkçılığı üzerine kurulmuş yeni üniter rejim, diğer halkları yok ederek veya asimile ederek Türkçülük potasında eritmek niyetindeydi.
Zayıf karakterliler, bilinçsizler ve kişilik sorunu olanlar kolayca değiştiler ve Türkçülük politikasına adapte oldular.
Ama değişmeyenler de vardı tabii ki:
Kendi öz kimliğiyle bir Çerkes olarak yaşamını sürdürmek isteyen, onurlu ve bilinçli, değerli olan Çerkesler.

Aslında Çerkes halkının durumunu üç kategoride sınıflandırabiliriz:

  1. Çerkes kalıp, rejimin ırkçı yapısına karşı çıkanlar.
  2. Çerkes kalıp, ırkçı rejimi destekleyenler.
  3. Bütünüyle asimile olmuş, Türkleşmiş Çerkesler (!).

Birinci kategorideki Çerkeslerin en büyük sorunu, “Çerkes’im” diyen ama etnik kimlik bilincinden yoksun olanlarla idi.
Bu ülkede herkesi Türk kabul eden, Türkleştirmeye çalışan ve bu uğurda milyonlarca cana kıyan dünyanın en eli kanlı ırkçı rejimini Çerkes olarak savunmak, yaşanılan ülkeyi sevmek değil, kişinin kendi etnik kimliğinin inkârıdır aslında.
Bu durumda bir kişinin “Çerkes’im” demesinin de bir değeri yoktur.

Ne baskı görüyoruz?
“Kültürel özgürlüğümüz var; Çerkes düğünü yapıyoruz, karşılaştığımız zaman Çerkes arkadaşlarla Çerkesçe konuşuyoruz” gibi söylemlerle rejimin ırkçılığını kamufle etmeye çalışmak beyhudedir.
Bu gibi şeylerin rejime bir zararı yok.
Hatta Çerkeslerin birçoğu rejim yanlısı (rejim karşıtı Çerkes soydaşlarımız baş tacımız) siyasi hareket içindedir.
Genelde statükocu, faşist, ırkçı, sağcı siyasi partileri desteklerler.
Türkleşmiş, asimile olmuş, statükocu bir toplumun rejimin ırkçı yapısıyla ters düşmeyen zararsız kültürel aktivitelerini devlet bizzat teşvik bile eder.
Yani asıl amaç rejimi korumaktır; Çerkeslik aksesuar olursa sorun yok tabii ki rejim için.

Bu kadar çok kültürlü ve dinli bir toplumda sadece Türk olmanın devlet tarafından kabul görmesi, diğerlerinin varlığının kendilerini Türk kabul ettikleri müddetçe tanınabileceği anlamına gelir.
Bu düzende “Çerkes düğünü yapıyoruz, kendi dansımızı oynuyoruz, Çerkes toplumundayken bazen Çerkesçe konuşuyoruz, karışan var mı?” demek şaka gibi bir şey olsa gerek.

Çok kültürlü bir toplumda tek bir milletin varlığı ve yokluğu söz konusu ediliyorsa, diğer milletler yok hükmündedir.
Dillerinin, folklorunun, kültür ve yaşam tarzlarının egemen millet (Türk) nazarında hiçbir değer ifade etmediği anlamına gelir.

Çerkes milleti olarak, bu ülkede özgürce etnik haklarımızı savunmanın, dilimizin yaşatılmasının ve kültürel taleplerimizin önündeki en büyük engel, etnik kimlik bilinci olmayan veya önemsemeyen devşirme ya da “Made in Turkey” (Türk yapımı) diyebileceğimiz, hâlinden memnun olan, köle misali kendisine ve toplumuna yabancılaşmış Çerkeslerdir ne yazık ki.
Daha korkuncu, etnik kimlik bilincini yitirmiş bu insanların zamanla kendi milletlerine bakışlarının egemen sınıfın mensubu olduğu ırkın kimliğiyle şekillenmesidir.

Özellikle AKP içindeki Kürt politikacıların tutumu buna iyi bir örnektir.
Hakan Fidan gibiler mesela.
Kürt halkına bakışı Erdoğan’dan farklı değildir.
Türk ırkçısı Çerkesler de aynı şekildedir.

Bizim etnik kimliğimize vurgu yapmamıza Türk ırkçılarından daha şiddetli tepki gösteren devşirme Çerkeslerdir.
Bu nasıl bir sapmadır!
İnanılır gibi değil gerçekten.
Bir insanın kendi kimliğine bu kadar yabancılaşması ne korkunç bir olay, ne utanç verici!

Bütünüyle kişilik, karakter ve cehaletle ilgilidir diye düşünüyorum.
Bu insanlar maalesef bizim kayıp insanlarımız.
Tekrar öze dönüş yaparlar mı, zaman gösterecek.

Kayıp insanlarımızı tekrar kazanmanın ve gelecek genç neslimizin bu durumlara düşmemesi için, diasporada Çerkes kimliği altında kültürel ve sportif faaliyetlere ağırlık verilmesi gerekir.
Bunun yanında, anavatana sık sık gruplar hâlinde ziyaretler gerçekleştirilmelidir.
Tarihimiz ve kökenlerimiz yerinde tanıtılmalı ve gelecek nesil gençlerimize ulusal aidiyet duygusu kazandırılmalıdır.