CHP’Lİ HİÇ OLMADIM; AKP’Lİ DE DEĞİLİM!

Ali İhsan Aksamaz

Bir anı ile başlamak istiyorum. 2004 yılıydı. Bir gün arkadaşım ve hemşerim Muhammet Tunçsan, cep telefonumdan aradı. Zamanım varsa ve yakınlardaysam, Eğitim-Sen 8 no’lu şubenin Aksaray’daki lokaline acilen uğramamı istedi. Ayrıntıya girmedi.

Vakit geçirmeden sendika lokaline gittim.  Kendisini yönetim kurulu odasında birileriyle sohbet ederken buldum. Beni görünce çok sevindi: “İşte tam da aradığınız adamı buldum size!”

Saşırmıştım. Bir köşeye iliştim. Bir arkadaş hemen bir bardak çay getirdi. Bir yandan çayımı yudumluyor, diğer yandan da onlara kulak vermeye çalışıyordum. Arada bir odadakiler konuşurken bana da bakıyorlardı. Ben de dinlediğimi ifade etmek için başımı bir iki sallıyordum.

Doğrusunu isterseniz, o anda konuştukları havadan, sudan bir konuydu. Bir yandan da, “beni, bu lâfları dinleyeyim diye mi, bu adam acilen buraya çağırdı?” diye içimden geçiriyordum.

Odada göz gözü görmüyordu. Orada içilen sıgara dumanları ve diğer bölümde içilen sıgara dumanları adeta suratıma vuruyordu. Oldukça rahatsız olmuştum.

Bardağımdaki son çay yudumunu bir an önce içip oradan ayrılmak istiyordum. Bardağı kafama diktim. O anda gözüm tavana takıldı. Tavan simsiyahtı. Baktım; duvarlar da öyle. Bu kadar çok sıgaranın içildiği bir ortamda başka nasıl olabilirdi ki?! Kalkmaya karara verdim. Çay içtiğim bardağın soğuması için biraz bekledim. Biraz zaman geçsin istedim. Bu arada gözüm tül perdeye de takıldı. Yıllarca yıkanmadığı her halinden belliydi. “Allahım; ben buraya nereden düştüm?” diye geçirdim içimden. O arada odada bulunan iki- üç kişi ayrıldı. Odada Muhammet Tunçsan, ben ve büyük masa gerisinde oturan birisi kalmıştı.

Muhammet Tunçsan nihayet sadede geldi. Beni, masa gerisinde oturan kişiye göstererek, “bir kez daha tanıştırayım,” dedi. “Aksamaz, Ali İhsan Aksamaz.”

Tanıştırıldığım kişiyi başımla selâmlayarak memnun olduğumu ifade etmeye çalıştım. Sonra da; “Haldun Özkan; şubemizin sekreteri,” dedi.

Karşılıklı olarak birbirimize ne kadar memnun olduğumuzu el- kol, baş işaretleri ve mimiklerle ifade ettik.

Muhammet Tunçsan; “Genel merkezimiz Ankara’da bir ‘Demokratik Eğitim Kurultayı’ düzenliyor. Şubemiz, ‘Çok Dilli, Çok Kültürlü Toplumlarda Eğitim’ komisyonu düzenliyor,” dedi. Ardından da ekledi: “Ben bu komisyona seni önerdim. Düşüncen nedir?”

Ben, bu sendikanın üyesi olmadığımı belirttim. Uzun yıllardır ‘anadil konusu’ üzerinde çalıştığımı, makaleler yazdığı söyledim. Somut olarak benden ne istendiğini sordum.

Şube sekreteri Haldun Özkan, uzun uzun konuya ilişkin bilgiler vermeye başladı. Bu arada Muhammet Tunçsan, bizi odada bıraktı ve salona geçti. Biz, şube sekreteri arkadaş ile konuşmaya devam ettik. Sohbet koyulaştı. Konuşmanın ilerleyen safhalarında, kendisinin Kayserili bir Abaza olduğunu söyledi. Böylelikle biz, Haldun Özkan ile tanıştık ve bugünlere kadar uzanan bir ilişkinin tohumlarını o gün, Muhammet Tunçsan sayesinde atılmış oldu.

İlerleyen günlerde komisyon üyelerinin adları genel merkeze şöyle bildirilmişti: “Ayşen Aysuna, Ali İhsan Aksamaz, Şefik Beyaz, Haldun Özkan, Hatun İldemir, Muhammet Tunçsan.” Bu kişiler içinde bir tek ben sendika üyesi değildim. Çok geçmeden de komisyonumuz çalışmaya başladı. Bazı komisyon üyelerini hiç görmedim. Bazıları ise, çalışmaya hiç katılmadı; katkı sunmadı. Ancak şube raporunda adları açıldı. Zamanı gelince de hazırladığımız rapor genel merkeze sunuldu. 1- 5 Aralık 2004 tarihleri arasında Ankara’da toplanan ‘Demokratik Eğitim Kurultayı’na bu şekilde 8. Şube olarak ve ben de dışarıdan biri sıfatıyla katkı sunmuş olduk.

Sonraları 8. Şube, Aksaray’daki uğrak yerlerimden biri oldu. Hatta oradaki öğretmen arkadaşlara ve kimi öğrencilere bir süre İngilizce kursu bile verdim.

‘Demokratik Eğitim Kurultayı’ dökümanları önce 2004 yılı içinde “Ön Rapor” olarak ve 2005 yılında da iki cilt kitap olarak Eğitim Sen Yayınları arasından çıktı.

Yukarıda bahsettiğim dönem içerisinde, ben ‘anadili’ konusunda çeşitli yayın organlarına makaleler yazıyor ve yayınlanmalarını sağlıyordum. ‘Anadili’ konusunda yazdığım bu makaleler 2004 yılı içinde; Bir Gün Gazetesi, Radikal Gazetesi, Ülkede Özgür Gündem Gazetesi, Öteki İstanbul Gazetesi, Çveneburi Kültürel Dergi, Sorun Polemik Dergisi adlı yayın organlarında yayınlandı. Bu makalelerimden bazıları, ortak bir kitap olarak daha sonra “Anadilde Eğitim ve Azınlık Hakları” adıyla İstanbul’da yayınlandı (Sorun Yayınları, Nisan 2005). Bu ortak kitapta benim dışımda, Turabi Saltuk, Şükrü Güvenç, Eyyüp Demir ve Kemâl Kök’ün de makaleleri yer alıyordu.

Bu süreçte, ‘Anadili’ konusunda makaleler yazıp yayınlatmakla kalmadım. Aynı zamanda dört de sempozyum, panel, konferans ve söyleşiye katıldım. 27 Aralık 2007 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen “Anadil Öğrenimi Hakkı ve Öğretimi” konula panele “Türkiye’nin Anadil Zenginliği” sunumumla katıldım. Bu panelin katılımcı isimleri benim dışımda Hatice Eroğlu Akdoğan ve Prof Dr. Fatma Gök idi. 17-18 Mayıs 2008 tarihleri arasında Mezopotamya Kültür Merkezi’nde “Sanat Cephesi” tarafından düzenlenen konferansa Kültürel Zenginliğimizin Farkında Olamayışımız” başlıklı sunumumla katıldım. Bu panelin katılımcı isimleri benim dışımda  Kemâl Kök,Turgay Ulu, Kemal Ongun, Esat Korkmaz, Alime Mithap, Yaşar Doğan, İrfan Ünal ve Veysel Ataman idi o gün. 30- 31 Mayıs 2009 tarihinde Eğitim Sen tarafından Ankara’da düzenlenene Uluslararası katılımlı “Anadili Sempozyumu”na  “Şu Bizim Sahipsiz Lazca” başlıklı sunumumla katıldım. Bu panelin katılımcı isimleri benim dışımda Cumhur Bal, Sami Tan, Rober Koptaş, Prof Dr Büşra Ersanlı, Yrd. Doç. Dr. Elif Ekin Akşit idi o oturumda.  31 Ekim 2009’da Tüyap- İstanbul Kitap Fuarı’nda Sorun Yayınları Kolektifi tarafından düzenlenen Panel- söyleşiye “CHP, TRT ve Lazca” başlıklı sunumumla katıldım. Bu panelin katılımcı isimleri benim dışımda Sırrı Öztürk, Yalçın Karadaş ve Mehmet Gül idi.

“Türkiye’nin Anadil Zenginliği” sunumum, Sorun Yayınlarından çıkan “Lazlar, Laz Dili ve Laz Kimliği”(2013) adlı kitabımda yayınlandı. Kültürel Zenginliğimizin Farkında Olamayışımız” başlıklı sunumum, Sorun Yayınlarından çıkan “Sanat Estetik Politika” (2008) adlı ortak yazarlı kitapta yayınlandı. “Şu Bizim Sahipsiz Lazca” başlıklı sunumum Eğitim Sen Yayınlarından çıkan “Uluslararası Katılımlı Anadili Sempozyumu” (2010) başlıklı kitabın 2. Cildinde yayınlandı. “CHP, TRT ve Lazca” başlıklı sunumum ise,  Sorun Yayınlarından çıkan “Laz Aydınları ve Sorumluluk” (2011) başlıklı kitapta yayınlandı.

Yirmi yıldır Laz dili, Laz kültürü ve Laz kimlik mücadelesi üzerine aktif olarak yazıyorum. Lazcanın da TRT’nin yayın dilleri arasına girmesi ve devletin okullarında da öğrenilebilmesi konusunda son on yıldır ağırlıklı olarak çaba harcıyorum. Yazıyorum, çiziyorum, toplantılara katılıyorum. Bunları kitap olarak yayınlıyorum. Bu konuda en önemli tanığım internet arama motorlarıdır. Bu makaleyi de, bu satırları da kendimin ne kadar önemli bir insan olduğunu ve ne kadar önemli işler yaptığımı göstermek iddiasıyla yapmıyorum. Beni tanıyanlar bilir, kendimden bahsetmeyi de hiç sevmem. Övülmekten de hoşlanmam. Yalnızca bir aydın olarak görevimi yapıyorum. Hepsi bu kadar.

Makaleme baştaki anı ile neden başladım?! Lazca üzerine yazdığım makale, kitap ve katıldığım toplantılardan  neden bahsetme ihtiyacı hissettim?! Kuşkusuz önemli bir sebebi var. Şimdi de o konuya değinmek istiyorum.

Lazcanın Okullarda “Seçmeli Ders” olmasından sonra, bu konuya ilişkin görüşlerimi ifade eden bir makaleyi kaleme almış ve sizlerle paylaşmıştım. Yaklaşık şu iki haftalık zaman zarfı içinde gerek genelde “Lazca Seçmeli Ders” konusunda gerekse de CHP’nin geçmişte Lazcaya ve diğer anadillere karşı işlediği suçlara ve bugün de bu anadillerine karşı düşmanca tutumundan dolayı CHP’yi eleştiren makalelerimden dolayı internet ortamında çeşitli sataşmalara uğradım.

CHP’ye çok yüklendiğim fakat AKP’ye karşı tek satır yazmadığım ima edildi. AKP’li olduğum ima edildi; dedikodular yapıldı. Kuşkusuz sataşma, ima ve dedikoduları ciddiye almak mümkün değil. Söz uçar, yazı kalır. Yazdıklarım ortada. Bu sataşmalar yalnızca şahsıma da değil. Lazcanın seçmeli ders olması konusunda çaba gösteren herkes, bu haksız sataşmalardan nasibini almaktadır. Bu haksızlıktır. İşte bu haksızlığa dikkat çekmek amacıyla bunları yazıyorum.

Şimdi vicdanı olan herkesi düşünmeye çağırıyorum. Türkiye’nin anadillerine karşı en büyük kültürel soykırımlar CHP’nin tek parti iktidarında uygulanmadı mı?! Bu konuda o yıllarda yayın yapan gazetelerden özellikle Cumhuriyet ve Ulus gazetelerinin arşivleri geçerli tanık değil mi? Günümüz CHP’sinin yine bu anadillerine karşı tavrı ortada değil mi? CHP’yi anadilleri konusundaki hem geçmişteki hem de bugünkü tavrından dolayı eleştirmek neden yanlış olsun ki?!

Ben politikacı değilim ve hiçbir partiye de üyeliğim yok. Ancak CHP’ye bugüne kadar oy vermedim. Bunu belirteyim. Yukarıda söyledim; ben yirmi yıldır anadil konusunda barışçıl bir mücadelenin tarafıyım. Bu uğurda kalem sallıyorum.

2004 yılında TRT, birkaç anadilinde kısıtlı da olsa radyo ve televizyon yayını yapmaya başladı. Bu anadilleri arasında Lazca yoktu. Hem TRT’nin Lazca yayın yapması ve hem de okullarda Lazca anadili derslerinin olması önemliydi. Uzun soluklu bir mücadeleden sonra Lazca adına önemli bir mevzi kazandık. Şimdi sıra TRT’nin Lazca da yayın yapması için çaba harcamaya geldi. Lazca yerleşim birimlerinin Lazca adlarının tekrar resmiyette kullanılması konusunda da çaba harcamamız gerekiyor. Lazların tarihine ilişkin resmî ideolojinin dayattığı resmî tarih tezlerinin ışığında yazılmış çakma tarih bilgilerinin kitaplardan ve internet sitelerinden kaldırılması da hedefimiz olmalı. Bunlar haklı istemler.

Türkiye’deki sosyal yapının kültürel dokusunun bozulmasında en önemli pay CHP’ye aittir. CHP, bugün de aynı çizgide. Bütün bunları ortaya koymak CHP karşıtlığı olmadığı gibi AKP yandaşlığı anlamına gelmez. Bu konu, demokrasi mücadelesi konusudur.

“Lazcanın Seçmeli Ders” olmasına burun büküp küçümseyenler bunu hangi saikle yapıyor?! Bu olumlu gelişme sırf AKP iktidarı döneminde oldu diye “Lazca Seçmeli Dersi” küçümsüyorlar. Bunun ağıza bir parmak bal çalma olduğunu ifade ediyorlar. Lazcanın “Seçmeli Ders” olması konusunda çaba harcayanları ve bunu önemli bir başarı olarak görenleri de devletle, AKP iktidarı ile bağlantı gibi göstermek istiyorlar. Bununla da Lazca konusunda çaba harcayanları itibarsızlaştırmak istiyorlar. Bu hiç de hoş bir yaklaşım değil.

Laz aydınları, özellikle TRT’nin Lazca yayın yapmadığı 2004 yılından beri çok yoğun bir şekilde konuyu sahiplendiler. Bu konuda kimlerin ne yaptığı, kimlerin ne yapmadığı ortada. İnternet arama motorları asla yalan söylemiyor! Yaklaşık on yıldır yayınlanan Laz dili kültürüne, kimliğine ilişkin kitaplar ortadadır. Yapılan toplantılar ve eylemler de öyle. Bu zaman zarfında suskunluklarını koruyanların ve üstelik ortaya çok yakın zamanlarda çıkanların bu küçümseyici ve birş eyler ima edici tavrı yakışıksızdır. Sizler şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Neler yaptınız? Bu konularda geçmişte hangi projeleriniz vardı? Şimdi hangi projeleriniz var? Facebook sataşmalarının hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Filmin son beş dakikasında sinema salonuna girenlerin filmin tamamı hakkında ahkâm kesmeye çalışmaları veya kör birisinin filin ayağına yapışıp hissettiğiyle fili tarif etmeye çalışması ne kadar yanlış ve anlamsızsa, bu kişilerin “Seçmeli Lazca Dersleri” konusunda kazanılan başarı hakkında konuşmaları da o kadar yanlış ve anlamsızdır. Bu tavırlardan vaz geçilmelidir. Ancak onlar da diğerleriyle el ele vermeli ve TRT’nin Lazca yayın yapması öncelikle sağlanmalıdır. Hatırladığım kadarıyla bu konuda bir dava açılmıştı. Sonuç ne oldu? Bilemiyoruz. Davayı açan arkadaşlar, bu konuda bizi bilgilendirmelidir. Bu konuda Laz aydınları beraber hareket etmeli.

Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ardeşen’e geldiğinde Lazca pankartla karşılanması önemlidir. Bu, Lazca adına önemli bir gelişmedir.

Makaleme bir anı ile başlamıştım. Bir başka anı ile de bitirmek istiyorum.

Yıl yine 2004. Tarihi kesin olarak hatırlıyorum: 29 Mayıs 2004. O gün Bir Gün Gazetesi’nde “Türkçe Dışındaki Anadilleri” başlıklı makalem yayınlanmıştı. Bir ikindi vakti Aksaray’daki Eğitim Sen 8 no’lu şubeye uğramıştım. Lokale gittiğimde oradaki bazı arkadaşlar Bir Gün Gazetesi’nde yayınlanan bu makalemi görmüşler. Okumuşlar. Tebrik ettiler. Oturduk, sohbet ettik. Çaylarımızı yudumlarken kapının zili çaldı. Bir arkadaş kalktı. Gitti, kapıyı açtı.

İçeriye bürokrat görünümlü biri girdi. “Ben, CHP Fatih İlçe Örgütü yönetim kurulundanım. Sizlerle tanışmaya geldim,” dedi. Buyur ettiler. Sohbet başladı. Çaylar içildi. Derken oradaki arkadaşlardan biri CHP’li o yöneticiye Bir Gün Gazetesini uzattı. “Arkadaşın da yazısı var, “diyerek beni gösterdi. Aslında ben böyle şeyleri sevmem. Övülmekten hoşlanmam. CHP’li şahıs bana baktı. Karşılıklı başla selâmlar verildi. Adam, “Hangi yazı arkadaşın, “diye sordu. “Diğer arkadaş da, makalemin bulunduğu sayfayı açtı ve gazeteyi kendisine uzattı. Adam, makalemi okumaya başladı.

Oldukça kısa bir makale idi. Adam, makaleyi okuduktan sonra suratı nar kırmızısına döndü. Bana şöyle dedi: “Ama CHP, hiç iktidara gelemedi ki!”

Hiç bir şey söylemedim. Yalnızca gülümsedim. Bu CHP’li yönetici partisinin iktidara hiç gelmediğini zannediyor. 1950’ye kadar acaba hangi parti iktidardaydı?!

Lazca konusunda samimi olanlar, CHP’nin dayattığı ezberlerini bozmak zorundadırlar. İskender Tzitaşi neden Giorgi Dimitrof’a uzunca bir mektup yazmıştı? Hiç düşündüler mi acaba?!  (yusufbulut.com, 21 IX 2013)

(Önerilen Okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Şu Bizim Sahipsiz Lazca”, 30- 31 V 2009, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’nin Anadili Zenginliği”, 27 XII 2007, circassiancenter.com;  Ali İhsan Aksamaz, “CHP, TRT ve Lazca”, 31 X 2009, circassiancenter.com;  Ali İhsan Aksamaz, “CHP’nin Yeni ‘Kürt’ Raporu”, 06 VIII 2020, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Beyin fırtınası: anadil(in)de eğitim”, 1 X 2020, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’deki Anadilleri”, 21 II 2009, circassiancenter.com; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Kültürel Kimliğini Yaşatma Çabaları” (“Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce”, Cilt 4, “Milliyetçilik” sayfa: 924- 926, İletişim Yayınları, 1. Baskı, 2002 İstanbul)/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Acilen “Türkiye’nin Anadilleri Kurumları Oluşturulmalı”, 11VII 2012, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Kültürüne ilişkin makaleler (Özgür Gündem Gazetesi/ ARŞİV)”, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Anadili”nde Eğitim-Öğretim ve “Anadili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler (ARŞİV)”, circassiancenter.com.tr)