ÇÖZÜM “NART”LARIN, “SETENAY”LARIN YÜREĞİNDE

YEMUZ Nevzat Tarakçı
26.12.2015

Bir bak şu hale!

Ancak kendimizi kandırmaya yetecek bir avuç his ve bir o kadar heyecanla cenaze alanlarında, düğün salonlarında mucize bekler hale geldik.

Oysa ilgisizliğin pençesinde kıvranan gençlerimizin hali, bir kıymık gibi batmalıydı yüreğimize.

Dilsiz,

Millî kimliğinden habersiz,

İsteksiz,

Yörüngesiz gençler içimizi kanatmalıydı.

Bu nahoş tablo karşısında kalbimiz sıkışmalı, nefesimiz daralmalı, uykumuz kaçmalıydı.

Ne yazık ki, bu resme bakıp resimden içeri giremeyen duyarsızlaşmış yorgun gönüllerimizle köklü çözümler üretebilmemiz de oldukça zor gibi.

Evet, bu acı tabloyu birlikte seyrediyor, bu feryadı “kâfe” eşliğinde birlikte dinliyoruz.

Ama ne yazık ki gerçeği görüp, gereğini yapamıyoruz.

GENÇLİĞİMİZİN HALİ YÜREĞİNİZİ KANATMIYORSA…

Merak ediyorum, kaçımız gençlere kapımızla birlikte yüreğimizi açtık da karşılık bulamadık?

Biz, şikâyet etmeyi, eleştirmeği, dert yanmayı iyi biliriz.

İyi biliriz biz kırıp dökmeyi, ideali hançerlemeyi.

“Efendim gençler duyarsız, bu nesil isteksiz. “

“Gençler diliyle, kültürüyle barışık yetişmiyor!”

Yapmayın Allah aşkına, ne verdiniz de ne istiyoruz?

Gençliğe kültür iletişiminde model olmak, donanımlı bir gençlik yetiştirmek yürek ister, sabır ister, birikim ister, emek ister.

Lafla nerde peynir gemisi yürümüş ki?

SÖYLEYİN, DİŞE DOKUNUR NE YAPABİLDİK?

Olmuyor, değiştirmek zorundayız metodumuzu, yenilemek durumundayız tarzımızı.

Acilen bir şeyler yapmak zorundayız.

İnatlaşarak, küserek, afra ve tafrayla yürümüyor işler!

Emek vermeden, yüreklere inmeden, güle oynaya kim ideal gençlik yetiştirmiş ki?

Bu konuda en duyarlı olması gerekenler bile, “biraz realite, biraz hayal, yarı mektep, yarı medrese, yarı his, yarı mantık yamaçlarında” yürüyor ve gönüllerine göre geçmişin ahengini yaşıyor.

Ruhu ve zihni aydın, diliyle, kimliğiyle barışık, kültürü omuzlarında bayraklaştıracak dinamik bir nesil için, Allah aşkına söyleyin, bu güne kadar dert yanmanın ötesinde dişe dokunur ne yapabildik?

Daha da garibi sorunu küçümsedik, çözümü önemsemedik.

 

GELECEĞİMİZ, GENÇLİĞİMİZLE SAVRULUYOR

Bu işin asla şakası yok!

Yok oluşun ayak sesleri duyuluyor!

Zaman hızla tükeniyor!

Gençlerin en verimli çağları boşa gidiyor, geleceği kararıyor.

Ya, “Bakalım gün doğmadan neler doğar!” diyerek cenaze alanlarında, düğün salonlarında mucize bekleyeceğiz.

Ya da gençlik projeleri üreteceğiz!

Gençlerle ilişkilerde daha bilinçli daha sabırlı ve anlayışlı davranacağız.

Her birimiz, ne yapıp ne edip küsmekten, kızmaktan, kırılmaktan başka bir yol bulacağız.

Yani, çözümü “Setenay” ların, “Nart” ların yüreğinde arayacağız.