Kuban Paul Seauhmann
17.04.2004
İnsanlar, doğaları gereği her türlü düşüncenin ve gelişmenin kendi istekleri yönünde olmasını isterler. Bu anormal bir durum değildir. Normal karşılamak gerek. Önemli olan; bu doğal durumun, her insan için geçerli olduğunu algılamak. Size çok doğru gelen, başka bir insana tümüyle ters gelebilir. Görece olarak ikinizde haklısınızdır. Bu durumlarda ortak değerler devreye girer.
Çerkes toplumu içinde bir çok insanımız, çabalayıp ortak değerlerin kaybolmamasına katkıda bulunmaya çalışıyor. Kimi internet sitesinde, kimi dernekte, kimi evinde kitap yazarak. Bu işleri; ister profesyonelce (para için) ister amatörce yapsın, sonuç olarak değerlerimizin kaybolmaması adına yapıyor olması önemlidir.
Bu açıdan baktığınızda; zaten güdük, gelişmemiş olan alanlarımızın; yeşerip, serpilmesinde önemli mihenk taşlarını oluşturuyorlar. Elbette, eksik ya da hatalı ürünler de çıkabilir. Bizlere düşen bu eksiklik ya da hataları insanları yıpratmak aracı olarak kullanmamamızdır. Yapılan eksik ya da hatanın düzeltilmesine çaba gösterilmesi gerekir.
Büyüğümüz, arkadaşımız, kardeşimiz; bir iş yaptığında tüm önyargılardan uzaklaşıp ortaya çıkardığı ürünü iyi inceleyip ona göre değerlendirme yapmalıyız. Hangi koşullarda yaptığını göz önünde tutmalıyız. Eğer elverişsiz ortamda üretim yapıyorsa; ürününü “böyle ürün mü olurmuş” tavrı yerine, ona ortamı oluşturmada yardımcı olmanın yollarını aramalıyız.
Tahmin edebileceğiniz gibi, hazır bir işi değerlendirmek kolaydır. Yerden yere vurmak için uzman olmanız gerekmez. Dünyada hiç bir ürün mükemmel değildir. Mutlaka bir kulp takabilirsiniz.
Hindistan’da “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru adlı bir ressam yaşarmış. Bir gün öğrencilerinden biri, bir resim yapmış ve ona götürüp değerlendirmesini rica etmiş.
Guru, resme bakmış ve öğrencisine dönerek; “Sen artık, benim gözümde bir ressamsın. Ancak halkın değerlendirmesi önemli. Bu nedenle; bu resmi kentin en kalabalık meydanına götürmeni ve en görünen yerine koymanı istiyorum. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmanı istiyorum. “ demiş
Öğrencisi denileni yapmış. Birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki..
Alıp resmi götürmüş Ranga Guru’ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Öğrencisi yeniden yapmış resmi ve yine Ranga Guru’ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru…
Yalnız, bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte…
Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı birlikte bırakmasını söylemiş. Öğrencisi denileni yapmış…
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki, resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da hiç kullanılmamış..
Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru ise; ‘Sevgili öğrencim, sen birinci olayda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün…
Yaşamı boyunca resim yapmamış insanlar bile gelip senin resmini karaladı.
Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi…
Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur… Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma…’ demiş.’’
Bizler bir ürünü izlerken eline kırmızı kalem geçirmiş insanlar konumuna düşmemeliyiz. Yapılan çalışmaların kişiye özel olmadığını, bir topluma yapıldığını gözden kaçırmamalıyız. Hele hele bizim gibi darmadağın olmuş, lime lime edilmiş toplumlarda; üretmek için didinen insanlarımıza daha çok sahip çıkmalıyız. Oturduğunuz rahat koltukta, sıcak bir kahve getirilmesi sizi mutlu eder. Kabul. Ancak kahveyi yapan ve ayağınıza getirenin harcadığı emek ve zamana saygı duyduğunuzu ona hissettirin.
Bir Çerkes, yalnız bir dakikasını bile bize ayırıp; toplumumuz adına bir şeyler üretiyorsa, lütfen şapkanızı çıkarıp selam verin. Çünkü siz bir dakikanızı bile ayırmıyor olabilirsiniz. Bari selam verin.
SonSöz
Çerkes, öküz altında buzağı aramayandır. (Kuban)