MERŞEN Meçrail
Oşhamafe, 1976 Mayıs. s. 89-90
Çeviri: GHUNEKHO K. Özbay
Önce kendimi tanıtayım. Ben bir dağ köyünde oturan Adige köylerinden birindenim. Adım Hadis. Annemle babam sağlar ama yaşlanmışlardır da. Çocukları ben ve köyün üst tarafında evli olan ablamdır. İkimizden başka çocukları olmadığından, ablamın büyük oğlunu eve getirdiler, kendisi sürekli bizlerde kalmaktaydı. Yeğenimin ismi ise Muse’dir. Ha, yaşımı sormayın, söylemem, çünkü ayıp olur.
Bir gün işten gelmiş ve yorgun, yorgun eve uzanmıştım. Tam dinleniyorum derken arkadaki odadan sesler gelmeye başladı.
– Allah, Allah bizler yaşlandık, kendisinin de hiç evleneceği yok. Hiç bizleri de düşünmüyor, dedi annem.
– Babam, vallahi doğru söylersin hanım, kimin kızını alalım ki?
– Duyduğuma göre Kharen’in kızıyla konuşuyor.
– Vallahi ben onların kızını onaylamam. Her tarafı altın olsa da Kharen’in kızı değil mi? O mu gelinimiz olacak, bırakın şunu.
– Peki oğlumuz bizlerin düşüncesini biliyor mu? Ancak ben sağ olduğum müddetçe onu hiç kabul edemem.
İkisi, onu nasıl ikna edelim, onlar kızlarını köyden hiç kimseye münasip görmüyorlar. Kim babasının sözünü dinlemez ki. Ablası açık, açık dolaşır. Erkek kardeşi de kentte kızlarla gününü gün ediyormuş diye kendi aralarında konuşurlar. Sonunda gelin aramak için komşu köylere gitmeye karar veriler.
Bende bütün söylenenleri duyduğumdan sabah erken evden ayrılmaya karar verdim.
Daha evden çıkmamıştım ki annem,
– A Muse, aydınlık dünyası güzelim, kalk, kalk da atı koşalım.
Muse yatakta kıvranıp dururken bir şeyler mırıldanarak gözlerini açtı.
Annem, seni erken kaldırdım. Kalk da sana yemek yedireyim dedi ve yorganı Muse’nin üzerinden attı.
– Ya nine, erkenden okul için kaldırmazsan olmamı, diye ağlamaklı söylendi Muse.
– Benim için fark etmez, sen bir tanesin, okula gitmesen olur mu?
Annem soğuk varmış gibi söylenir. Bende telaşla kalkıp düşünmeye başladım. Nasıl olurda annemle babamın yapacakları bir deliliğe engel olabilirdim. Yoksa yapacağım hareketle olayları daha da büyüte bilirdim.
Ne olursa olsun diye her şeyi açıkça Bolet’e şöyle yazdım “Bolet, sevgilim, benim kötü bir şey düşünmediğimi bilirsin. Bu işin içinde bir iş var ama biliyorsam ben yok olayım”.
Yazdığımı kimseye göstermeden Muse’nin kulağını da çekerek Bolet’e vermesini istedim.
Muse mektubu ulaştırmış ve ertesi günü cevap gelmişti. Bolet “acele etme, ben yaşadığım müddetçe sen ölmezsin”.
Aradan bir kaç gün geçmesine rağmen babamlardan hiç ses çıkmadı ama bende telaşlanmaya başlamıştım.
Bir akşam üzeri avluda dolanıp dururken mızıkayla birlikte seslerde duymaya başladım. Ne olduğunu merak edip caddeye baktığımda iki at arabası komşularımızın avlusuna girmekteydi. Daha da meraklanıp avlu çitinde bakınca babam arabadan inmiş bir şeyler yapmaktaydı. Bu arada iki genç tarafında elleri tutulmuş bir bayan arabadan indirildi. Gençler bayanın yüzünü açtıklarında babam,
– Git oraya ne duruyorsun, seni hazırsız seni. Sen evlendin evlendin, git, Mısxhullara, sonra seni adetler gereği eve alırız.
Diğer taraftan evin kapısı kapanırken gerçeği anlamıştım. Duyduğum sözlerden üzülmüş ve ne yapacağımı bilemeden dururken annem,
– Git güzelim bak, sanırım istediğimiz gibi Bolet’i gelin getirdik.
Olanlardan çok üzülmüş ve kalbim yerinden fırlayacak gibi bakınırken evde gördüğüm gelin Bolet’ti, Kharen’in kızı.
Beni yeniden bir sevinç kapladı.
Evet, Bolet “ben yaşadığım müddetçe sen ölmezsin” demişti.